Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
01-05-2008 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Abi zevahiri kurtarmaya çalışmış yani... "Sen beni terkettin ama ben de sigarayı bıraktım, çok sembolik bişi yani, seni sildim bitirdim. Zamanlamaya takılma bebeğim, ben de bir nevi bir terketmiş oluyorum seni. Hatta senin son sözlerini popomla dinledim ki önce ben seni terketmişçesine toparlayayım yerlerde sürünen egomu." Bu kadar kafaya takan bir adam o mesajları atsa da 3-5 gün sonra dayanamayıp bir "naber?" SMS'si de çeker, kafayı çekip gece gece telefonlar açarak "sen beni hiç anlamadın kaltak" da der. Egoyla hareket edince, pazarlıklı sevince böyle oluyor işte: "madem sevmiyorsun, ben de seni hayatımdan siliyorum." Çok harbi delikanlıymış... Püf. Yerim öyle "aşk"ı.2 puan
-
Yorgo SEFERIS Yunanlı şair Yorgo Seferis ( asıl adı, Giorgios Stylianou Seferiades ) 13 Mart 1900'da İzmir'de doğdu, 20 Eylül 1971'de Atina'da öldü. Yaşamının ilk on dört yılı İzmir'de geçti. 1914'te ailesi ile Atina'ya göç etti. Paris'te hukuk okudu. İkinci Dünya Savaşı'na kadar İngiltere'de dış işlerinde çalıştı. Savaş sırasında sürgündeki Yunan hükümetinde yer aldı. Arnavutluk, Güney Afrika, Mısır, Türkiye, Lübnan, Suriye'de elçi müsteşarlığından büyükelçiliğe dek çeşitli kademelerde görev aldı. 1947'de Atina Akademisi Ödülü'nü, 1963'te Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Yunan edebiyatından Simgeciliğin öncüsü, 1930 kuşağının önde gelen temsilcisidir. İncelikli lirizmi ve canlı doğal söyleyişi ile halkının ve çağdaş insanın trajik durumunu yansıtmıştır. DENİZE YAKIN MAĞARALARDA Denize yakın mağaralarda bir susuzluk duyarsın, bir aşk, bir coşku deniz kabukları gibi sert alır avucuna tutabilirsin. Denize yakın mağaralarda günlerce gözlerinin içine baktım, ne ben seni tanıdım, ne de sen beni. Çeviren : Cevat ÇAPAN DESTANSI ÖYKÜ'DEN I Üç yıl boyunca hiç durmadan haberciyi bekledik gözlerimizi dikip çamlara, kıyıya ve yıldızlara. Bir olup sabanın demiriyle, omurgasıyla geminin, İlk tohumu arıyorduk eski oyun yeniden başlasın diye. Yaralarla döndük yurdumuza, elimiz kolumuz tutmuyordu, ağzımız tuz pas içinde. Kuzeye doğru yol aldık uyandığımızda, lekesiz kanatlarıyla bizi sislere salan kuğuların yaraladığı yabancılardık. Uluyan gündoğusu çıldırttı bizi kış gecelerinde, yazları, ölmeyen günün acısında yitirdik kendimizi. Birlikte getirdik dönüşte Bu oyma kabartmalarını saygılı bir sanatın. II Yeniden bir başka kuyu bir mağara içinde. Bir zamanlar kolaydı Putlar, süsler çıkarıp derinliklerinden Sevindirmek bize bağlı kalan dostları. İpler kopmuş artık; yalnız kuyu ağzındaki izleri Ansıtıyor bize, bizi koyup giden mutlulukları: Kuyu ağzında parmaklar, ozanın deyişiyle. Bir an taşın serinliğini duyuyor parmaklar Ve taşa geçiyor gövdenin sıcaklığı, Her kıpı, sessizlik dolu, damla akmadan Ruhunu oyuyor mağara sanki kumarda ve yitiriyor. III "İçinde hançerlendiğiniz hamamı unutmayın." Ellerimde bu mermer başla uyandım Dirseklerimi yoran, nereye koyacağımı bilemediğim. Bir düşe yuvarlanıyordu baş, ben düşten uyanırken, Böylece birleşti yaşamlarımız, şimdi ayırması güç. Bakıyorum gözlere, ne açık ne kapalı, Konuşmağa çalışan ağıza konuşuyorum, Tutuyorum derinin ötesine çökmüş yanakları. Gücüm fazlasına yetmiyor. Ellerim kayboluyor, sonra dönüyor, Sakatlanarak. IV ARGONOTLAR Ruha gelince, tanıyacaksa kendini, bir başka ruhun derinliklerine bakması gerek: hem yabancı, hem düşman, aynada gördük onu. İyi çocuklardı yoldaşlarımız, hiç yakınmıyorlardı yorgunluktan, susuzluktan, soğuktan, ağaçlar ve dalgalar gibi dayanıklıydılar rüzgârla yağmuru kabul eden, geceyle güneşi, onca değişim içinde hiç değişmeden. İyi insanlardı, günlerce başlarını eğip hep birden soluyarak küreklerde ter döktüler, kanlarıyla kızardı uysal derileri. Kimi zaman türküye durdular, başlarını eğip hintincirlerinin bittiği ıssız adadan geçerken, köpeklerin havladığı burnun ötesinde, batan güne doğru. Kendini tanıyacaksa ruh, diyorlardı, bir başka ruhun derinliklerine bakması gerek Ve kürekler vuruyordu denizin yaldızına gün batarken. Nice burunlar geçtik, nice adalar, deniz bir başka denize karışıyordu, martıları, ayı balıkları başka. Gün oldu, mutsuz kadınlar yas içinde dönmeyen çocuklarına ağladılar, öfkeyle Büyük İskender'i sordu başkaları ve Asya'nın derinliklerine gömülen kahramanlıkları. Gecenin kokularıyla yoğun kıyılara demirledik gemiyi, kuş cıvıltıları, suları elimizde büyük bir mutluluğun anısını bırakan. Ama hiç sonu gelmiyordu bu yolculukların. Ruhları bir olmuştu küreklerle, ıskarmozlarla, asık yüzlü pruvasıyla geminin, dümen suyuyla bir, yüzlerinin görüntüsünü kıran sularla bir. Birer birer öldüler başları eğik yoldaşlarımız. Kürekleri belirtisi kıyıda yattıkları toprağın. Kimseler yok adlarını anacak. Alın yazısı. Çeviri : Cevat ÇAPAN IX Liman yaşlıdır, artık bekleyemem Çamlı adalar için çekip giden arkadaşları Çınarlı adalar için çekip giden arkadaşları Açık deniz için çekip giden arkadaşları. Okşarım paslı gemileri, kürekleri okşarım Ki bedenim canlansın ve güçlensin. Yelkenler tuz kokusu verir yalnız Öteki fırtınadan. Yalnız kalmak isteseydim, sessizlik Olurdu aradığım, yoksul ufukta Bu çizgilerin, bu renklerin, bu suskunluğun Ruhumu parça parça edeceği umudu değil. Gecenin yıldızları yeniden getirdi bana Ölümü bekleyen Odysseus'un güvenini, çiriş otları arasında. Burda çiriş otları arasında demirlediğimiz zaman Adonis'in yaralandığını bilen boğazı bulalım istedik. Çeviri : Melih Cevdet ANDAY YADSIMA Bir güvercin gibi ak o gizli kıyıda susadık öğle üzeri: ama tuzluydu sular. Sarı kumların üstüne adını yazdık onun, ama bir rüzgâr esti denizden ve silindi yazılar. Nasıl bir ruh, bir yürek, nasıl bir istek ve tutkuyla yaşadık:yanılmışız! Değiştirdik öyle yaşamayı. Çeviri : Cevat ÇAPAN1 puan
-
Acıların Kralı Havalar soğumadan gel Ne gaz alacak param var ne de odun.. Kendi açımdan hep dürüst oldum Görmene izin verdim çıkarınca elbisemi Ne kadar zayıf olduğumu bilmene.. Bilmene izin verdim çıkarınca elbisemi Ne kadar zayıf olduğumu görmene.. Ve gördüm senin de zayıflığını Şarap için üzülüp, yorulduğunu Herkes gibi korktuğunu reddedilmekten Bizi anlamayanları dövmek gelirdi içimden Ama şimdi gülüyoruz olan bitene Hey aşk askerleri Boşaltın tüm mevzileri İşte geliyor, geliyor... Acıların kralı.. Topla tüm acıları.. Ondan al da bana ver Acıların tacını... Yüzüyorsun denizinde yalanların, Saat kaç oldu farkında mısın? Kendine ait bir dünya kurmuşsun Ama hiç bir geleceğin yok ki benimle Oysa şimdi gülüyoruz olan bitene.. Hey aşk askerleri Boşaltın tüm mevzileri İşte geliyor, geliyor... Acıların kralı.. Topla tüm acıları.. Ondan al da bana ver Acıların tacını... Değiştim Ben Sevgilim Bu nasıl gitar solo? Bu nasıl ilişki? Acıları terk et gel. Bana tatlı şeyler ver. İstanbul ellerinde, Daima gitar elinde, Sen lüzumsuz şovalye, Ne geçiyor eline? Değiştim, değiştim ben sevgilim Vallahi değiştim, aynı insan mıyım? Teknoloji, ilim, irfan Neler görüyor insan Değişmeli everything! Hadi gari, everibadi. 1,2,3'ler hep aynı yüzler! 4,5,6 sağduyu battı, 7, 8 ve 9 bu oyunda biz yokuz... Değiştim... Aşklar Bizi Terketti Yıldızlar ölmüş çoktan,ışıklar gelir yoktan Uğuldadı dev makine Hem yorgunsun,hem olgun Aşklar bizi terketti,herkes bize imrendi Lodos varmış istanbul'da kadıköy'de allah allah Saat 4 müzik açık,gel dostum kapım açık Ne istersin açık saçık Bir çay olsun uçuk kaçık Aşklar bizi terketti herkes bize imrendi Lodos varmış istanbul 'da kadıköy'de allah allah Sessizlik hasıl oldu,sesle işimiz yoktu Işık olduk nurtopu,zaman zaman einstein Ufak tefek çocuklar,güzel günler var Bekliyoruz gelsin diye,biz kim,kim ki onlar? Aşklar bizi terketti herkes bize imrendi Lodos varmış istanbul'da kadıköyde allah allah Eğ Başını Eğeceksen Akşamları yorgunum,eve geldim sızdım kaldım Müzik tütün ve çay,tüm dertlerden çok uzağım Gitmişsin odan bomboş,başkasını istemem ki ben Para öldürmüş bizi yavaş yavaş Başkasını istemem ki ben Beyazıt çınaraltında,sultanahmet parkında Soluduğumuz aynı hava o bizanslı aşıklarla Eğ başını eğeceksen,yalnızca aşk için eğ Ben çoktan razıyım yitik şarkıların peşinden Kırık kalbim,yaşam zor istikametim sana doğru Tam öğrendim ki sevmeyi heyhat bu yüzyıl geçti gitti Kuşandım zırhımı kıstım gözlerimi Önümde aşk barikatları Eğ başını eğeceksen,yalnızca aşk için eğ Ben çoktan razıyım yitik şarkıların peşinden Kırık kalbim yaşam zor,istikametim sana doğru En Çok Seni Ne yemek var, ne uyku Sadece kemiren kuşku. Kaybettim tamam kabul Kafam batı yüreğim doğu. Birgün anlarsın, başka bir şehirde Belki başka biriyle beraberken Bir gün yanarsın, yoğun iş gününde Son taksitleri öderken Dön geri, affet beni Nasılda zor söyledim bak bu cümleyi Sen iyi bilirsin ben en çok seni sevdim Saat çaldı isyan var Acıl gözlerim açıl, güneş var Acılar sever bizi, bu kadar yeter Kusursuz Cinayetler Çağında Talihsiz bir ortamda, herkes havasında, Sözler yabancı bana yokluğun umurumda Gözgöze gelmişiz dünyanın bir ucunda Çıkar üstündekini uzan bir tarafa Bu kusursuz cinayetler çağında Nereden düştüm ben bu yönsüz dünyaya Mutlu musun sen yattığın yerlerde Ne hırs kaldı artık bak ne de sömürme İnsanlar sizindi topraklar bizimdi Ekilen hep umuttu biçtiğin kinimizdi Yanıyor Tüm Gençliğim Ben mutlu bir çocuktum yıllar önce Sanma şimdi büyüdüm, sanma keyfim yerinde Giden topun peşinden işlerin peşine Büyümek yoktu dostum verilen tüm sözlerde Mesai bitti şimdi paydos baba Hava soğuk, hergün pazartesi bana Yabancı yüzler dolu tüm caddeler Olmuyor baba, gitmiyor birşeyler Yanıyor tüm gençliğim yanıyor tüm geçmişim Nerdeydin söyle sen nerdeydin Bak çocuk büyüdü bak çocuk ölüyor Nerdeydin söyle sen nerdeydin Aşık oldum yıkılmadım ayaktayım Taşıdım hep yanımda cebimdeki düşleri Biraz yardım yardım yollayın Batıyor bu gemi Kaptan çoktan gitti Mesai bitti şimdi paydos baba Hava soğuk, hergün pazartesi bana Yabancı yüzler dolu tüm caddeler Olmuyor baba, gitmiyor birşeyler Yanıyor tüm gençliğim yanıyor tüm geçmişim Nerdeydin söyle sen nerdeydin Bak çocuk büyüdü bak çocuk ölüyor Nerdeydin söyle sen nerdeydin Nerdeydin????? İşte Güneş İşte güneş, hiç batmadı ki Erir kanatların çıkarsan yükseğe Yaş çok gençti, bırak bu işleri diyorlar Bıkmıştın sefaletten, nefes almaktan, vermekten Onun haberi bile yok ne kadar çok sevdiğinden Bıkmıştın okullardan, ceketten, kravattan Seni hep zorluyorlar, ruhunu istiyorlar İşte, işte güneş şimdi acil bir şekilde yaşamak gerek Yaşam, onların bilmediği bir yerde başlıyor İşte güneş, hiç solmadı ki Ne reklamı vardı ne de bir klibi İşte şarkı, ne zaman yazıldı? Ne listeye girdi ne de bir ödül aldı Bıkmıştın reklamlardan içi, boş şarkılardan Sözlüde terlemekten maçta yenilmekten Bıkmıştın savaşlardan tek başına koşmaktan Bu şarkıyı dinleynden ve onu söyleyenden Yayınlardan, sayımlardan, korku içinde olmaktan Kalabalık otobüsten, yürümeyen trafikten O partiden, şu heriften, hep zam gelen kasetlerden Aet'den, kaidelerden, önündeki engellerden.... İşte, işte güneş... hayatımın en önemli olalarından biriydi, kesmeşeker'le tanışmak. hayatımda önemli bir yer tutan bu grubun şarkı sözlerini benim açmam güzel oldu...devamını sonra getiririm...1 puan
-
Gunter Bruss ya da Sado-Mazoşist Sanat http://docentes.uacj.mx/fgomez/museoglobal/photogallery/B/gunter%20brus/gunter%20bruss%20selfpaint%20self%20mutilation%201965.jpg 1970’li yılların, avandgard sanatında önde gelen isimlerden olan Gunter Bruss Avusturyalı bir sanatçı. 1938 yılında Avusturya’nın Arding şehrinde Musevi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. Plastik sanatlar eğitimini Viyana Dekoratif Sanatlar Okulu’nda tamamlayan Bruss burada daha sonra kendisi gibi “Viyanalı Aksiyonistler” grubunun bas figürlerinden olan Nitsch’e rastlıyor. Her iki sanatçı daha okul yıllarında tuval resminin dışında daha çarpıcı daha vurucu, seyirciyi sarsacak bir ifade sekli aramaya başlıyorlar. Bruss’un sanat kariyeri ozellikle Fransa’da Mathieu’yle anılan “Lekeci” (Tachiste) hareket ya da “formsuz” (informel) hareketten etkilenerek başlıyor. Sanatçının ilk eserleri tıpkı Mathieu’nünkiler gibi anlatımda figür kullanmamak, tıpkı Pollock’un 20 sene önce Amerika’da çığır açan “action painting”leri gibi rasgele tuvale fırlatılan boyaların oluşturduğu birtakım şekillerden oluşuyor..."1 puan
-
BUGÜN CUMA Bugün cuma; Büyükannemi hatırlıyorum, Dolayısiyle çocukluğumu. Uzun olaydı o günler; Yere düşen ekmek parçasını Öpüp başıma götürdüğüm günler. O zaman da inandığım gibi, Sahiden bir öbür dünya varsa eğer, Orada da cumaysa bugün, Başında bulutlardan beyaz örtüsü, Büyükannem namaz kılmaktadır, Namahrem eli değmez seccadesinde; Mekke-i Mükerreme'den getirilmiş. Dilerim duàsinda unutmasın beni; Günahkar olduğumu hatırlayarak. ÇOCUKLUK Affan dedeye para saydım, Sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var ne de adım; Bilmiyorum kim olduğumu. Hiç bir şey sorulmasın benden; Haberim yok olan bitenden. Bu bahar havası, bu bahçe; Havuzda su şırıl şırıldır. Uçurtmam bulutlardan yüce, Zıpzıplarım pırıl pırıldır. Ne güzel dönüyor çemberim; Hiç bitmese horoz şekerim! SANATKARIN ÖLÜMÜ Gitti gelmez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrıda kaldı. Geldi çattı en son ölmek. Ne bir yemiş, ne bir çiçek; Yanıyor güneşte petek; Bütün bal arıda kaldı. ŞAŞIRDIM KALDIM Şaşırdım kaldım nasıl atsam adım; Gün kasvet gece kasvet. Bulutlar, sisler içinde bunaldım; Gök mavisine hasret. Olmuyor seni düşünmemek Tanrım, Ummamak senden medet. Suyun dibine vardı ayaklarım; Suyun dibinde zulmet. Kalmadı ümidin soluk ve cılız Işığında bereket. Ve ölüm, kapımda kişner, sabırsız Bir at oldu nihayet. YALNIZLIK..... Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan, Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık. Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık. Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü, Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı. Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü Kimsesiz gönlüm kadar hiçbir gönül duymadı. Bir ayna parçasından başka beni kim anlar, Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde? Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar; Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde? GÜN OLUR Kİ Gün olur ki ne gökyüzü para eder, Ne deniz kenarı, ne bağlar bahçeler. Gün olur ki ne kız, ne rakı, ne şiir, Hiçbir şey insanı sarmaz, kandıramaz; Her çeşmeden boş döner, elindeki tas. Gün olur ki çıldırmak işten değildir İMKANSIZ DOSTLUK Değil kardeşim, dal yeşil değil,gök mavi değil, Bilsen! Ben hangi alemdeyim, sen hangi alemde! Aklından geçer mi dersin aklımdan geçen şeyler? Sanmam! Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil; Sen kendi gecende gidersin, ben kendi gecemde; Vazgeç kardeşim, ayrıdır bindiğimiz gemiler!1 puan
-
1 puan
-
oldukca güzel calısmaları varmıs.özellikle karakalemler benım cok hosuma gitti.tesekkurler silent guzel bir baslık.1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00