Jump to content

Liderlik Tablosu

  1. Lighthouse

    Lighthouse

    Members


    • Puan

      8

    • Toplam İleti

      1.242


  2. Manje_Loa

    Manje_Loa

    Members


    • Puan

      3

    • Toplam İleti

      2.072


  3. mysteriouslady

    mysteriouslady

    Members


    • Puan

      3

    • Toplam İleti

      1.611


  4. raskolnikov

    raskolnikov

    Members


    • Puan

      2

    • Toplam İleti

      3.389


Popüler İçerikler

16-06-2008 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. http://i32.tinypic.com/2ue35sp.jpg http://www.mediafire.com/?bvlgy5a86ye8yg5 hemen hemen 1 MB
    2 puan
  2. Bizdeki popstara benzer bir yarışma izleyeceksiniz az sonra... Yarışmacılardan biri, sahneye çıkıp opera söyleyeceğini açıkladığı zaman jüri üyelerinin yüzünde alaycı bir ifade beliriyor. Yarışmacının tipine, kıyafetine ve bozuk dişlerine takılmış olmalılar. Sahnedeki kişi basit bir cep telefonu satıcısı ama bir hayali var: Opera söylemek... Çevresindeki insanlara değil, duygularına kulak veriyor ve Nessun Dorma'yi okuyor... Çok etkileyici... Olayın çok anlamlı bir mesajı var: "Hiçbir zaman bir kitabı kapağına göre değerlendirmeyin!" Lütfen aşağıdaki linki tıklayın: http://www.maniacworld.com/Phone-Salesman-Amazes-Crowd.html
    2 puan
  3. http://www.ilknokta.com/img/Metas/k/9753638027.jpg Kürk Mantolu Madonna 'Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor; rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum 'Kürk Mantolu Madonna'yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.' Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. (Arka Kapak) Eserde ; kendi dünyasına çekilmiş , insanlarla arasına duvarlar örmüş , adeta yaşamak için yaşayan Raif Bey ' in suskunluğunun altındaki benliğini ve onun insanlara ve duygulara olan güvensizliği sonrasında , bir resimden başlayarak gittikçe büyüyen tutkulu aşkı , bir günlükten anlatılıyor.. Boşlukta yaşatılan duyguların, gizlenen heveslerin, karakaplı bir defterden gün ışığına çıkardığı tutkulu bir maceranın yansıması bu roman...Eşsiz anlatım, ruha dokunuş, kaybediş, umutsuzluk… Meçhul bir şekilde öldürülmüş , edebiyatımız usta yazarı Sabahattin Ali ' nin en güzel romanıdır bana göre.. Türk Edebiyatı ' nda da son derece değerli ve önemli bir kitaptır.. Okuyun , okutun.. Kitaptan İnciler.. "İnsanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini göstecek bir insan bulmaktan daha kolaydır."(s.11) "İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu." (s.12) "Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı adetlerinden biri de galiba eski- ve kendilerinden geri kalmış- arkadaşlarına karşı gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı. Sonra, o zamana kadar 'siz' diye hitap ettikleri dostlarına birdenbire ahbapça 'sen' diyecek kadar alçakgönüllü ve babacan oluvermek, karşısındakinin sözünü yarıda kesip rastgele manasız birşey sormak ve bunu gayet tabii olarak, hatta çok kere şefkat ve merhamet dolu bir tebessümle birlikte yapmak..."(s.14) "Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz."(s.15) "İnsanları, kendi cinslerinden biri üzerinde kudret ve salahiyetlerini denemek kadar tatlı sarhoş eden ne vardır?" (s.20) "Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız (düş kırıklıklarımız), hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarıdır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?"(s.23) "İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."(s.32) "Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!... Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?" (s.38) '' Yazarı : Sabahattin Ali Sayfa Sayısı : 160 Yayınevi :Yapı Kredi Yayınları (YKY)
    1 puan
  4. Fotoğrafa yeni başlayan birçok kişi ışık kaynağını, çoğunluklada güneşi arkalarına alarak çekim yaparlar. böylece en çarpıcı fotoğraflarını elde edebileceği ters ışığı kullanma imkanlarını da ortadan kaldırmış olurlar. Fıransız'ca bir terim olan contre-jour "ışığa doğru" anlamına gelmekte olup fotoğrafçılık'da ana ışık kaynağına karşı çekilmiş olan konuları tanımlamakta kullanılır.ışık kaynağı genellikle güneş olup pencere ışığından ve stüdyo aydınlatma elemanlarından yararlana bilme mümkündür. Ters ışıklı çekilmiş fotoğraflarda ölçümün fondan yapılması ile siluet fotoğrafları elde edilirken konudan yapılan ölçümler arka planda patlamalara neden olacak, eğer ışık kaynağı konunun arkasına saklanırsa gölgelerden oluşan izler ve dokular ortaya çıkacaktır. Ters ışıkta çekim yapmak için mekanlarda kullanıla bilir. İç ve dış bölgeler arasında ki ışık farklılıkları ile enteresan sonuçlar elde edilebilinmektedir. Güneşin parlak olduğu günler bulutsuz gökyüzü ve güçlü arka ışığı nedeniyle ters ışıkta yapılacak çekimler için oldukça elverişlidir. Ters Işıkla Çekilebilecek Konular Ters ışıkla çalışmaya ağaçların fotoğraflanması ile uygun bir başlangıç yapılabilir. Güzel bir sonbahar akşamında güneş ağaç arkasına saklayıp çekim yapılacağı gibi tekbir yaprağa saklayıp damarların kabartılarını da fotoğraflayabilmek mümkündür. Konuların çiçek ve yaprak örneklerin de olduğu gibi ışık geçirgen olması etkili fotoğraf elde etmeye yardımcı olacaktır. Şehirde yaşanılıyorsa parklarda yapılacak gezintiler veya şehir civarındaki doğa yürüyüşleriyle ortaya çıkacak onlarca konu bulmak mümkün olacaktır. Ev etrafında yapılacak gezintilerde de gene çocuklar, binalar ve yollar gibi konular ortaya koymak mümkündür. Portre çalışmaları da ters ışıkla denene bilir, sıcak rengin ve kenar ışığının saçlar etrafında oluşturacağı etki görülebilir. Ancak böylesi çalışmalarda ters ışık nedeniyle yüz bölgesinde oluşacak kararmalarda kurtarılmak için yansıtıcılardan veya dolgu flaşlarından yaralanılması gerekli olduğu unutulmamalıdır. Siluet fotoğraflarında ise enteresan şekiller olan konuları fotoğraflamak, örneğin yapılarla işe başlamak ve göz eğitildikçe diğer konulara yönelmek uygun olacaktır. Siluet fotoğrafları çekilirken kullanılacak objektif ve ışığın ölçüleceği bölgenin önemli olduğu unutulmamalıdır Ters Işık ve Poz Ölçümü Ters ışıkta yapılacak poz ölçümleri fotoğrafçının oluşturacağı etkiye de bağlıdır. Örneğin bir siluet fotoğrafı çekilmek isteniyorsa ışık ölçümünün direk olarak arka plandan yapılaması ve poz değerlerinin makineye kilitlenmesi gerekir. Diğer bir yol daha denenip genel ölçümün verdiği değerleri yeteri kadar, örneğin bir durak azaltılarak da yapılabilir. Söz gelimi böyle bir çalışma için makinenin pozometresi f/5.6diyafram açıklığı ise 1/125 veriyorsa çekimde f/8 + 1/125 sn. değerleri kullanılabilir. Siluet fotoğraflarında çekim için 100mm. bir objektif kullanıldığını var sayalım. Teleobjektiflerin görüntüyü büyütme özelliği nedeniyle ters ışık kaynağı olarak örneğin doğmakta veya batmakta olan güneş seçilmişse makine pozometresi de doğal olarak bu oranları büyütülmüş ışık kaynağını hesaba katarak ölçüm yapacak, sonuç ise güneşin koyu turuncu veya kırmızı bir yuvarlak olarak gözüktüğü, karenin diğer bölümlerinin simsiyah olmasa bile karardığı bir fotoğraf olacaktır. Siluet elde edilmek istenilen konu dahi etrafındaki karanlık nedeniyle silinmiş olabilecektir. bu nedenle teleobjektifle siluet fotoğrafları çekilmek isteniyorsa ölçüm ışık kaynağının yanından yapılması, ölçüm anında bakaca kaynağın dahil edilmemesi gerekmektedir. öte yandan 24 mm., 28 mm. veya 35 mm. gibi geniş açılı objektiflerle çalışılıyorsa nihayi kompozisyon oluşturularak çekim yapıla bilinmesi mümkündür. objektifin gördüğü alanın büyüklüğü nedeniyle gökyüzünün eni kısmı, güneşin pozometre ölçümü üzerindeki etkisi zayıflayacaktır. Eğer arka planda ışık patlaması olup öndeki konunun yeterli ışık alması alması arzu ediliyorsa yaklaşık ölçüm yapmak, pozometrenin önerdiği değerleri makineye kilitlemek gerekmektedir. Nokta ölçüm yapıla biliniyorsa bu avantajdan da yararlanılabilinir. Pozometre nokta ölçüm fonksiyonu bulunuyorsa uzun odaklı objektiflerin kullanılması uygundur. Örneğin 300mm. veya 400mm.'lik objektifle yapılacak merkez ağırlıklı ölçüm de nokta ölçüm niteliğinde olacaktır, gövdeye daha sonra bağlanacak çekim anı için tercih edilen objektifle ölçüm yapılan pozometre değerleri birlikte kullanıla bilecektir. Genellikle dia filme çalışan fotoğrafçılar renk doygunluğunu artıra bilmek amacıyla, ölçü olarak, az pozlamaya giderler. Az pozlama ile ters ışığın birleşmesi de, çekici fotoğraflar ortaya çıkarabilir. Örneğin ters ışık alan bir sonbahar yaprağını düşünelim. Muhtemelen bu yaprak doğa da ise oldukça karmaşık bir arka plana da sahip olacaktır. Arka plan hesaba katılmaksızın yalnızca yapraktaki ışıklı kısımdan yapılacak okuma ile fon kararacak, fotoğraf kompozisyonun karışıklığından kurtulmuş olacak, ışık unsuru tasarımın yaratıcı bir öğesi olarak kullanılabilecektir. ışıklı bölge ile onu sarmalayan geniş alan arsında en az üç duraklık poz farkı olduğu zaman gerçekleştirilebilecektir bu durumda, arka plan ışığı için yeterli pozlama yapıldığından film fonu çok koyu tona veya siyaha kaçmış, kararmış olarak kaydedilecektir.
    1 puan
  5. Havuç dilimi insan gözüne benzer. Bilimsel araştırmalar havucun gözlerin kan akışını ve işlevini iyileştirdiğini göstermiştir. Domateste kalpte olduğu gibi dört odacık vardır ve kırmızı renklidir. Bütün araştırmalar domatesin kalp ve kan için faydalı olduğunu göstermiştir. Üzüm salkımı kalp şeklindedir, her bir üzüm tanesi kan hücresi gibi görünmektedir ve araştırmalar üzümün ciddi kalp ve kan canlandırıcı bir gıda olduğunu göstermiştir. Ceviz küçük bir beyin görünümündedir. Ve beyin fonksiyonları için faydalıdır. Fasulye böbrek görünümündedir ve böbrek fonksiyonlarını iyileştirir. Sap kereviz, Çin lahanası ve Rhubarb (bizde yok) kemiklere benzer. Bu gıdalar kemikler için faydalıdır, sodyum oranları eşit ve %23 dür. Gıdanızda yeterli sodyom yok ise vücut kemiklerden çeker ve kemikler zayıflar. Bu gıdalar iskeletinize faydalıdır. Patlıcan, avokado ve armut kadınların rahim ve serviks sağlığı ve fonksiyonlarını hedefler ve görünümleri bu organlara benzerler. Araştırmalar kadınların haftada bir avokado yemeleri halinde hormonları dengelediğini, istenmeyen doğum sonrası kilolarını azalttığını ve serviks kanserini önlediğini göstermiştir. İncir tohum doludur ve ağaçta ikili olarak asılarak büyür. İncir sperm sayısını ve hareketliliğini arttırır ayrıca erkek kısırlığını önler. Tatlı patatesin görünümü pankreasa benzer ve şeker hastalarının ; glisemik indeksini dengeler. Zeytin yumurtalıkların sağlığına ve fonksiyonuna yardımcı olur. Greyfurt, portakal ve diğer narenciye meyveleri kadın göğüsüne benzer ve bunların sağlığına ve lenfin hareketine yardımcı olur. Soğan vücut hücreleri görünümündedir. Bütün vücut hücrelerinden atık maddelerin temizlenmesine yardım eder. Hatta gözlerin epitelyal katlarının yıkayan gözyaşlarına bile sebep olur.
    1 puan
  6. Evde Kasayla Var, Yemiyo!... Arabesk müzik patlama yapmış, Özal “benim memurum işini bilir” demişti. Artık insanlar darbenin kalıntıları arasında yaralarını sarmaya başlamışlardı. Ülke yavaş yavaş köyden kente göçü yaşıyor, istanbul zengin olma hayaliyle yanıp tutuşan köylü kurnazlarına kucağını açıyordu. Kolay yoldan para kazanma hırsı, kendini farklı gösterme hırsı yaşamımıza iyice girmeye başlamıştı. Herkes kendini olduğundan farklı göstermeye çalışıyor, şehir kişiliğini kaybetmiş, gözünü para hırsı bürümüş insanlarla dolmaya başlıyordu. Devir, köylü kurnazı bir yaşamın, paranın devriydi. Memuru iş bilen iktidarın kendisi de işini biliyor, dolandırıcılık meşru bir hal alıyordu. Gelişme yanlış anlaşılmış, “biz batının ahlaksızlığını aldık” sözü yeni çıkmıştı. “batsın bu dünya”nın yerini, “ayağında kundura”, “gülmek istedikçe ağlattı kader” almıştı. İnşaatlarda türkücü patlaması yaşanıyor, her yanımızdan “acıların çocuğu”, acıların kadını” fışkırıyor, her an ağlamaya meyilli “küçük” şarkıcılar etrafımız sarıyordu. - çocuğum hazırlansana hadi.. - ya ne hazırlancam, gelmiycem ben!.. - niye böyle yapıyon çocuğum, üzme anneni, bak seni bekliyorum. - Gelmiycem işte, gitmiycem ben.. Şehrin herhangi bir yerinde, herhangi bir apartmanın ikinci katı. Raskolnikov, annesinin yoğun ısrarlarına rağmen gitmemekte diretmeye devam eder. - oğlum bak kızıyorum ama!.. - banne ya, gitmiycem ben.. - len kalk, kırmayım bacağını senin… - ne bağrıyon ya, kalkyoz işte… kısa süren bir direnişten sonra, evdeki en önemli lider anne, bir müdahale ile direnişi kırmış, raskolnikovu tuttuğu gibi peşi sıra evden çıkmıştır. Bir elinde annesinin örgü poşeti, diğer eli kaçmaması için annesinin elinde, iki sokak ötedeki mahallenin kadrolu dedikoducusu Nurşen teyzeye gidilir. Neye benzediği hiç anlaşılmayan bir suratı ile, evindeki tekli koltuğa gömülüp misafirini kabul eden Nurşen teyze, konuşmaya başlayınca durmak nedir bilmeyen bir teyzedir. İlginçtir, her yerde vardır bu Nurşen teyzelerden. Ama kimse bilmez, nasıl öğrendiğini bu kadar şeyi, nasıl aklında tuttuğunu… kim gelir, kim gider, kim ne yapar hepsini bilir Nurşen teyze. Mahallenin istihbarat örgütüdür mübarek… çocuklarında korkulu rüyasıdır Nurşen teyze!... yok yok, anneler korkutmaz çocukları, bu her şeyi bilip söyleyen tavrı mahallenin çocukları tarafından birbirini tehdit için kullanılır. - olum atma len. - Atcam işte, o da benim bilyalarımı atmıştı!... - Lan g.telek, Nurşen teyze görürse aaazına s.çar.. - Anaaaaaaaaaa… Arkalar da kalmış, apartmanlar arasında tek katlı bir evdir Nurşen teyzenin evi. Ne kadar çok aralarda kalsa da, mahallenin en uğrak yeridir aslında. Herkes bilir, herkes tanır onu ama kimse tanıdığını söylemez, kimse konuşmaz onun hakkında. Bu çevrenin en uğrak yeridir Nurşen teyzenin evi.. kirli yeşil kapıya gelinmiştir. Anne, üstünü başını düzelttikten sonra kapıyı çalar. Kapı açılır. Nurşen teyze, ağzında sigara, kendinden emin bir şekilde, içeri buyur eder bizi. Ayakkabılar çıkarılıp, nane, kahve ve sigara kokan odaya doğru gidilir. Nurşen teyze gidip, çay ile bisküvi getirir. Her daim çayı hazırdır Nurşen teyzenin. Her geldiğimizde hemen getirir ortaya koyar. Artık ne kadar geleni varsa, hiç bitmez, çayı, bisküvisi… - kız Nurşen biliyon mu zeliha eve erkek alıyomuş.. - bilmem mi gı… evi barkı yıkılası…. - Gül gibi kocası varken… - Belliydi ama, gözleri oynuyo kahpenin, e kocası da beceremiyosa… Bu kısa girişten sonra raskolnikov annesinin de Nurşen teyzeden farklı olmadığını şaşkınlıkla izliyordu. Nurşen teyzenin evinde her şey vardı. Kocası yoktu ama evinde hiçbir şey eksik olmazdı. Raskolnikov, o güne kadar çok az yediği muzu görünce dayanamayıp yemeye başladı. Hızını alamamış bir şekilde yiyodu. - oğlum yavaş ye!... evde kasa kasa var yemiyo ki.. bilmiyorum burada ne oluyor bu çocuğa… - evde yok ki anne!.. - ne yoku çocuum, daha dün baban bi kasa getirdi. - E ben niye görmedim ki? Yok bi kerem… Raskolnikov, annesine aldırmadan yemeye devam ediyordu. - lan kalk, bi yere gidince hemen değişiyo bu çocuk. Bilmem ki kime çekmiş. Git dışarı arkadaşlarınla oyna.. - benim burda arkadaşım yok ki.. - bak hala konuşuyo, bizim işimiz var çocuk, git dışarı.. dışarı kovulan raskolnikov, yoğunluklu olarak muzu yiyememenin züzüntüsü ile kapıda oturuyordu. - biz seni tanımıyoz? - Heee, seni tanımıyok biz? Kimsin? - Nurşen teyzelere geldim.. Sokağın çocukları biraz önce gördükleri ve şimdi dışarıda olan raskolnikovun etrafını sarmıştı. Yeni bi çocuk görünce hemen onun etrafında toplanırlardı. - niye geldin? - Niye kapı da duruyon, içeri girsene? - Annem içerde, hava alıyom ben.. - Gördüm la gördüm, hırkızlık yapcaktı bu.. - Yalancı ne hırkızlığı, Nurşen teyzelere geldim ben.. - Nerden bilcez içerdekinin senin annen olduğunu… İşte can alıcı soru. Gerçekten, nerden bileceklerdi. Raskolnikov köşeye sıkıştığını anlamıştı ama ne yapacağını bilmiyordu. Çocuklar iyice etrafını sarmıştı.. - sen geçen bizim topumuzla oynayan aşağı mahaledeki* çocuk değil misin? - Ne topunuzla oynıycam ben… - Gördüm la gördüm oynuyodu… - Niye oynuyon la topumuzla, sizin topunuz yok mu.. - Olum varya, böle böle oynuyodu la, gördüm ben.. - Ne gördün olum, dıravcı* dırav atanın çükü düşsün mü?... Evin merdivenlerinde sıkışıp kalan raskolnikov kaçacak yer bulamayacağını anladığında artık tek çaresinin kaldığını biliyordu. - senin düşsün olum, gördüm ben.. - görmüşse görmüştür olum, sana mı inancaz, hem annende yok ki senin.. - anneeeeeeeeeeee….. Nurşen teyzeeeeeeeeeeeeee…. - Anneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee……… - Ne var Allahın cezası, bi rahat vermedin ki.. - İçeri gircem.. - İşimiz var dedim ya, oyna işte orda… - Bana ne bana ne..içeri gircem ben…içeri gircem işte…. Raskolnikov, zorda olsa tekrar içeri girmeyi başarmış, odadaki yerini almıştır. Annesinin dediklerini yapıp sessizce oturacağına, camdan, dışarıdaki çocuklara dil uzatmaya, muzu yemeye devam etmektedir. - ne yapıyon sen orada? - Camdan bakıyon ya, yasak mı!.. - Ne var elinde? - ………… - Saklama, ver bakim onu ne var elinde… - ………. - Tüüüü… Allahın belası, evde kasayla var gelip burda yiyo. Ne biçim çocuksun sen anlamadım ki. Kime çekmişse… - Evde yok bi kerem… - Çat….. ............................... *mahalle = çocukalr arasında sokaklara da mahalle deniyodu. * dırav = yalan... kırmızılar raskolnikov...
    1 puan
  7. Shrek'in fragmanlarını gösteren bir televizyon kanalında, el ele tutuşmuş Shrek ve Fiona'yı gören annem, 'Bunlar Süleyman ve Nazmiye Demirel çifti mi?' diye sordu! Seçememiş gözleri o mesafeden. Ben de bu yıl okula başlayan torunum için kuvvetli bir moral alkışı istiyorum. Daha ikinci gün: 'Örrrtmenim, taa evden buraya tel çizmeye mi geldik, hep yumarlak mı yapcaz, harf felan öretmicen mi?' deme cesaretini gösterdiği için. 'Bu taraf bitti.' diye CD'yi arkasına çeviren ve sonra da 'CD çalar çalışmıyor!' diye feryat eden anneme alkış az geliyor! Yemek masamın üstünde duran modeme uzun uzun bakan anneanem 'Bu ne?' diye sordu. Ben de kolay anlasın diye 'Hani benim bilgisayarım var ya onunla internete giriyorum. İşte internete girmek için o kutu zorunlu.' diye uzun uzun açıkladım. Anneannem dinledi beni; 'Yani modem bu' dedi ve konu kapandı... Bir alkış da annesine yaz okulunu kazandığı müjdesini veren üniversite öğrencisine gelsin. Bu yaratıcılığa şapka çıkartılır. Tikky olduğu her halinden belli olan kızımız Beşiktaş-Taksim midibüsünde yanındaki arkadaşına dert yanmaktadır. ''Şekerim dördüncü kez girdim ÖSS'ye, ama yine kazanamadım, gidicem sonunda Amerika'ya o olucak. Böyle böyle beyin göçü oluyor işteeaa!'' Sen git, masrafları ben karşılıyorum. Bir alkış da lisede edebiyat dersinde okuduğu şiir bitince sınıfa dönüp 'Bu şiiri ünlü Alman yazar Goethe yazmıştır' diyen hocaya, 'Niye, kağıt bulamamış mı?' cevabını veren arkadaşa gönderelim. Eğer bir sokakta yürüyorsanız ve camında ''Bu ev kiralıktır'' yazılı bir evin yanından geçip birkaç adım sonra önüne geldiğiniz bir başka evin camında ''Bu da'' yazısını görürseniz bilin ki Trabzon'dasınız. Bir alkış da ingilizce sınavında 'Nice ........' şeklindeki boşluğu 'Nice mutlu yıllara!' şeklinde dolduran, dahi mi aptal mı olduğunu henüz anlayamadığımız öğrencime istiyorum. Bir alkış da lisede edebiyat kitabından bir metni tüm sınıfa sesli olarak okurken V. Hugo'ya 'Beşinci Hugo' diyen arkadaşımıza gelsin. Kardeşim karne almıştı. Fakat birçok zayıf notu vardı. Annem, babamla beni kenara çekip uyarıları sıralıyordu; 'Sakın çocuğun moralini bozmayın, sakın kötü bir şey söylemeyin.' Uyarılar özellikle babama yönelikti; 'Hele de sen, sakın çocuğun gururunu kırma.' Babam daha fazla dayanamadı ve sordu; 'Karne için ne zaman özür dileyeceğiz?' Bankada gişenin önünde işlemimin yapılmasını bekliyorum. Yanımdaki gişede işlem yaptıran yaşlı teyzeye, işlemini yapan kadın soruyor: 'Parayı kim alacak teyze? Alıcısına ne yazalım?' Teyzem cevap veriyor: 'Bu paranın hayrını görme İnşallah yazalım.' Dün gece evime giderken yolun tenhalığından olsa gerek kırmızı ışıkta geçtim. Ardından yurdum polisine alkışı hak ettiricek anons: 'Bacım o geçtiğin gece lambası değildi, çek sağa.' Öğretmen bir arkadaşımdan naklen; 5. Sınıfların Fen Bilgisi sınavının 2. sorusu: 'Hacim nedir? Bir örnek vererek açıklayınız.' Öğrencimizden gelen cevap: 'Hacdan gelenlere hacim denir. Örnek: Nasılsın hacim?' Hareketli bir Bağdat Caddesi akşamında, polis abilerimiz rutin olduğu üzere devriye gezmektedir. Işıklarda müşteri bekleyen taksiye yaklaşılır ve; ''Ticari, bekleme yapma, devam et.'' anonsu yapılır. Camdan eliyle '1 saniye' işareti yapan taksiciye, ikinci ve çok manidar anons gelir ardından; ''Ticari, benne pölümüye girme! Devam et dedik!''
    1 puan
  8. mrg (morg souls) http://img408.imageshack.us/img408/2580/adsz1bn3.jpg guitar & vocals : Emre Fredrik Andersson (freddy,corpse) drums & back vocals: Çağın Pehlivan(cannibal) 2007 yılından itibaren Bodrum'da ayakta tutmaya çalışdığım grubun esas vocali ve bateristi Çağın'ın (cannibal) antalyaya taşınması ile müziğe ve stüdyo çalışmalarına bir süre ara verildi. 2008 başlarında uzak olmalarına rağmen kanal kayıt için kolları sıvadılar ve yaklaşık 2 hafta içinde ilk şarkı zorda olsa tamamlanabildi. Grubun death metal tarzında besteleri ve çoğunlukla black & extreme metal coverları mevcutdur. DEMO KAYITLARIMIZI DİNLEMEK İCİN; http://www.gnoxis.com/music/album/id_56/
    1 puan
  9. Kış başlamak üzeredir. Kızılderili topluluğu şefin etrafına toplanmış,kışın sert mi yoksa yumuşak mı geçeceğini öğrenmek isterler. Geleneksel yeteneklerini dedelerinden bu yana çoktan kaybetmiş bulunan şef, işi sağlama almak için kışın sert geçeceğini ve mümkün olduğunca fazla odun toplamalarını söyler kabilesine Akıllı bir adam olan şef birkaç gün sonra yakınlardaki meteoroloji istasyonuna telefon eder: 'Bu kış soğuk mu geçecek sizce?' Meteorolog cevap verir: 'Evet, oldukça sert geçeceğe benziyor.' Bu cevabı alan şef derhal kabilesine döner ve kışın çok sert geçeceğini, daha çok odun parçası toplamaları gerektiğini söyler. Bir süre sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar ve sorar: 'Kış hala soğuk mu geçeceğe benziyor ?'.. 'Evet' der karşıdaki: 'Oldukça soğuk geçeceğe benziyor.' Şef kabilesine döner ve sadece odunları değil bulabildikleri her çalı çırpıyı toplamalarını ister. Birkaç gün sonra Meteoroloji istasyonunu tekrar arar: 'Kışın sert geçeceğinden gerçekten emin misiniz?'. Adam: 'Kesinlikle. Bugüne dek yaşanan en sert kışlardan birini yaşayacağız gibi görünüyor.' 'Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz ?' diye sorar şef. Meteorolog yanıtlar: 'Kızılderililer çılgınlar gibi odun topluyor...
    1 puan
  10. Yollara meydan okuyan otobüs şoförleriyle geçen kısa bir konuşma.. paylaşmak gerek diye düşündüm.. O zaman kaptı kaçtı deniyoru.. Babam ilk olarak Kırklareli İstanbul arasında yolcu taşımaya başladı. O zaman kaptı kaçtı deniyordu. Dedem üstünü ve karoserini tahtadan yapıyordu karşılıklı oturuluyordu. Bir arabası kazanıyordu ikinciyi alıyordu, ikinciyi derken üçüncüyü alıyordu. Gece gündüz hiç durmadan çalışınca sermayesini çıkarıyordu kısa zamanda.... Kutsal bir meslek yapıyoruz.. Çok enterasandı ama herşeye rağmen o günler çok hoş günlerdi. Yani saygı ve sevgi var. Kutsal bir meslek yapıyoruz. Malını, canını, namusunu herşeyini o şoföre teslim ediyorsun. At arabası ustalarıda otobüs işindeydi.. Eskinin at arabaları ustalarıda otobüse rağbetin artmasıyla otobüs kakası imal etmeye başladılar. Bulabilen bir otobüsün resmine bakarak, bulamayan da hayalinde canlandırarak ya da anlatılanlardan yola çıkarak başladı keresteleri yontmaya direkleri dikmeye ve iskeleti oluşturmaya... Yüklerin tavanı çökertmemesi için içeriden desteklenmesi gerekirdi.. Türk insanının fazla bagajla seyahat etme alışkanlığı, tüccarların malını yanında görme isteği sadece tavanın üstüne yük alabilen otobüslerde çökme tehlikesi yaratıyordu. Duayenlerin deyimiyle 5 tonu bulan yüklerintavanı çökertmemesi için içeriden 2 ya da 3 direkle desteklenmesi gerekirdi... Resimlerinide görmenizi isterdim ama buraya koymam mümkün değil.. en azından alamazdım içlerinizden bir kaçı ne lan bundan bizene diyecek.. ama ufakta olsa bi azınlığın o zamanların şartlarını anlayabileceğini düşünüyorum...
    1 puan
  11. Hayale daldı yüreğim Ne varsa alışkanlık bildiğim Büyüsüne kapılıp bu hayalin Bir bir vazgeçmekteyim Bu gün birşey farkettim Her geçen gün daha çok boşveriyorum hayatı Daha az arıyorum eski dostları Arkadaşlarımı unuttum bugün Saat 18:30 akşam oldu Vakti geldi birgünün daha envanterini yapmaya Alacak toplamı fazla çıktı bilançonun Kahretsin Bugünün de kasası açık veriyor yine!
    1 puan
  12. 5. dövme güzelmiş. Yıldızları seviyorum zaten bunuda çok beğendim belki yaptırırım
    1 puan
  13. evet bir kelimeyi büyük kullanabilirsin
    1 puan
  14. Bilgisayar başında önceden yaşanmış bir anı izlerken bile ayakta alkışlamak istiyor insan. İkinci videoda gözlerim yaşardı. Şarkılarda anlatılandan pek bir şey anlamasam da o kadar içten söyledi ki, inanılmaz duygulandım. Teşekkürler Lighthouse. Sana şu anda karma veremiyorum ama bu konuyu karmasız bırakmam:)
    1 puan
  15. :clapping: alkışlıyorum ve susuyorumm. Fevkaladenin fevkinde Emeğine sağlık
    1 puan
  16. wahowwww mukemmel adamı ayağq kalkıp alkışlamak istedim bir an iyi bir paylaşım ogretici bir paylasım teşekkürler saygılar...Direk video verilseydi bu kadar etkilemezdi acıklama ile birlikte yararlı bir paylaşım olmus tekrardan teşekkürler:thumbsup:
    1 puan
  17. Yüzüklerin Efendisi 1-2-3 Matrix Serisi 1-2-3 Click Son Kale Cinderella Men Akıl Oyunları Next Hazine Avcısı Constantine Karanlıklar Ülkesi Serisi 1-2 Rose Red Konağı Çöküş "O" Yeşil Yol Resident Evil 1-2-3 Cube Saw 1-2-3-4 The God Father 1-2-3 Öldüren Oyun Truva Kral Arthur Mumya Evi Düş Kapanı Zaman Tüneli Karayip Korsanları 1-2-3
    1 puan
  18. olmuyor.. her gelen girmek için çabalarken sen sokmamaya uğraşıyorsun her geleni... bir indi-bindi müşterisi olacaklar var hayatımızda.. sen de onlardan birimsiin ki hemen yapıyorsun aklına gelenleri... tamam yap, yapta, önce bi sor bakalım bewnden mi kaynaklı yaptıkalrın... neyse, saçmalamaya gerek yok... ben burdayım, gelirsen beklerim... gelmezsen çokta umrumda değil...
    1 puan
  19. Gökyüzü matemini giyinmiş yine Belliki içlenmiş bir rüzgara Zamansızca yağan hüznün yağmurları Hoşgeldiniz, Sokaklar Olabildiğine sessiz,o kadar yabancı ki bana Kalabalığın içersinde yalnız yürüyorum Sesler,yüzler... Ayak izlerim yok oluyor her adımda.. Akşam üzeri Sokak lambalarının buğulu ışığında Maskelerini takma vakti gelen insanlar Uyanan günahlar Mekansız kötülükler sığınacak kapılar arar.. Her adımda artan yokluk Yalnızlık korkular kaygılar Hiçbir tesiri olmayan sahte dostluklar Bıkkın bir hikayeyi canlandırıyor gözümde.... Yüzümdeki acıların maskesini yırtan gözlerin , Sesinin sevinçlerine düşen yüreğimin tatlı sızısı Yıkılmadan tutuyor bedenimi Sevgi, Hiç bu kadar çıplak olmamıştı Ölümlerimi unuttum senle Şimdi Diriliyorum her nefeste.....
    1 puan
  20. Bir doğum gördüler. Ameliyathanenin duvarlarında yankılanan çığlıktılar ve bebeğin ruhunda can buldular. Birlikte büyüdüler. Doğdular, öldüler. Hiç azalmadan her geçen gün çoğaldılar. Bu bedenin dışında birdiler. İçindeyse biri bindi. Aklın alamayacağı çokluktaydılar. İlk adımını attı bebek. Dengesini kaybetti. Çok uzağa gitmeyi umuyorken kaçtığı yere düştü. “Belki daha sonra… Büyüdüğümde.” dedi. Etrafındakilere “Yok bir şeyim.” Der gibi birde gülümsedi. “Doğuştan mı yoksa sonradan mı katil olunur?” Nasıl bir soruydu ki bu? ! O doğuştan merhum, sonradan katildi. İçindeki savaşta hem ölen hem de öldürendi. Derken bebek çocuk oldu, çocuk ergen oldu. Büyüdü. Ne adımları daha uzağaydı ne de dengesini sağlayabiliyordu. Kanındaki yüksek alkol oranına rağmen ne ağladı ne de gülümsedi. Kimse aldırmadı. Kimse tutup kollarından kaldırmadı. Suratındaki karbon kâğıdı yıpranmıştı, eskimişti ama ifadesizliğinin sebebi bu değildi. Bir ölünün suratında bile hayatının son saniyelerinden kalma tepki kırıntıları vardı ama o bir duvar kadar tepkisizdi. Bedeni ruhu öldüğünde toprak olup üstünü örterken suratı mezar taşı olup cansız ruhunun başına dikilmişti. Gözlerinin baktığı boşluk korneasında büyüyüp bedenini ele geçirdiğinde koskocaman bir boşluk olup zamanı yuttu. Yüzme bilmeyenin denizde yuttuğu su gibi o da yaşamayı bilmeden kendini Dünya da buldu ve asırlarca zaman yuttu. Şizofren karakterleriyle yaşarken düşman, ölünce dosttular. Bir gün daha bittiğinde en az bir karakter ölmüş oluyordu. Ergen yorganı kafasına kadar çekerken diğerleri onu kederlerinin gördüğü zirveye gömüyordu. Savaşı gözlerinizde canlandırabiliyor musunuz? Yoksa suratınızdaki iki oyuğa yerleştirilmiş organlarınızla sadece bir intihar mı görebiliyorsunuz? Ben, bu cinayetin tek şahidi, tek katili ve tek merhumu, size merhumun elleriyle şahidin gördüklerini ve katilin o bebeği öldürürken neler hissettiğini yazıyorum. Derken sıra ona gelmişti. O’da diğerleri gibi son nefesi aldığını bilmediğinden bir solukta vermişti ve bir yenisini alamadığından ölüvermişti. Birazdan ergen yorganı kafasına kadar çekecek ve diğerleri onu gömecekti. Sabah olduğunda ise ergen havaya söverken hayatta kalan o diğerleri günün sonunda ölenin kendileri olması için dua edecek ve savaşa kaldıkları yerden devam edecekti. * * * Doktor “Kaç yaşındasın?” diye sormuştu ve genç kız 18den 20ye kadar içinden sayıp soruyu cevaplamıştı. 18inde komaya girip 20sinde çıkmış gibiydi ve gözlerini açar açmaz da bu soruyla karşılaşmış olmalıydı. Duvarlar dâhil odadaki herkes ve her eşya sorunun cevap bulmasının huzuruyla kızı rahat bıraktığında kız düşündü: Ne kadar pasta, ne kadar mum varsa getirin. Ben 20den fazlayım. Tek yapmam gereken üfleyip mumları söndürmek sizin için.
    1 puan
  21. bir kelimesi vardı elinde kalan,bi depreme dayayabilir, bir fırtınada yıkar bir yangınla kavurabilirdi onu... bir kelime vardı sadece,bir an öncesinden bir an sonrasına uzanan... bir kelime ki... kaldırım taşarları arasına gömülmüş gizliden ve korkmus bır kedinin tüyleri kadar cesaret dolu... öylesine olamayan olsa da umrunda olmayan bir kelime... cenebaz sunuculara tas cıkaracak kadar iddalı, kendini unuttaracak kadar silik... telafisiz acık ve net bak işte sadece bir kelime kalbınden çınlayan 'ilgilenmiyorum' sonra bir bahar da bitebilir bir yaz da baslayabılırdı kimin umrunda?
    1 puan
  22. Ben... Bu cinayetin tek şahidi, tek katili ve tek merhumu... Elimden geldiğince olanları anlatacağım. Avını bekleyen avcı misali zamanı kolluyordu hayat. Zaman biliyordu, seziyordu olacakları… Çok kez görmüştü hayatın insanları yutuşunu… Saatlerin tik taklarındaydı yalvarışları… Dünya anlamıştı da bir insan evladı anlamamıştı, tehlikenin farkına varamamıştı… Döndü Dünya… daha hızlı… daha hızlı ve daha hızlı döndü. İnsan budalaydı. Kime söveceğini bilemedi. Zamana sövdü, Dünya ya sövdü ve öyle kördü ki bazen hayatı övdü de övdü. Derken bir kişi daha öldü. Bir şahit kalmadı... Şahitler ölüydü. Bir katil kalmadı... Katiller ölüydü. ve merhumlar... Onlara için üzülme. Zaten ne o merhumlar ne de gördüğün şu insanlar hiç doğmamalıydı.
    1 puan
  23. Yine buradasın,yanıbaşımda Hiç gitmemişsinki aslında, Ben seni yoksaymışım sadece Affet beni yalnızlığım.... Apansız olan senmisin? Yoksa beni sana muhtaç kılan Dost bildiğim sahte yüzler mi? Giden gitti bak çoktaaan yol aldı, Ardından seni suçlamak bu kadar kolaymıydı? Oysa sen,sen hiç kapatmazsın kapıları yüzüme Şevkatlidir kolların Sabırlısındır Hiç yorum yapmazsın Sadece dinlersin Asla çevirmezsin yüzünü Bilirim... Çünkü sen 'HAYIR' demeyi bilmezsin.... Not:Bu siteye her girdiğimde uğramadan geçemediğim ve içimi dökebildiğim tek yer olan bu bölümde bulunma şansını veren katatonik arkadaşımıza sonsuz teşekkürler....
    1 puan
  24. 1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...