Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

10-09-2009 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Olimpos Devleti Sonsuz evrenin derinliklerinde bir yerde, bilinmeyen ve zaman dışı bir zamanda galaksiler arasında dolaşabilen olağanüstü canlılar yaşıyordu. Akıl ötesi bir uygarlığa sahip olan bu canlılar, fiziksel yapılarını yenileyebiliyor, kendilerine benzer androidler üretiyor, şimşek benzeri ışınlarla istediklerini yok ediyorlardı. Ölümsüz sayılırlardı, moleküler transformasyonla bir anda her yerde olabiliyorlar; hologramlarla istedikleri şekilde görünüyorlardı. Zaman zaman rasladıkları yıldızların gezegenlerinde yaşayan canlılar varsa, onları yönlendiriyor veya özgün nedenlerle yok ediyorlardı. Kendi aralarındaki iktidar kavgası süregelen bir olaydı; liderleri Gaia ve Uranus´dü, 12 kişilik Titanlar adlı bir meclisle beraber yönetimi ellerinde tutuyorlardı. Zaman içinde, iki liderin arası açılmaya başlamıştı, Uranüs gittikçe güçleniyor, dengeyi bozuyordu, amacı yönetimi tek başına sürdürmekti. Gaia´nın çevresindeki herkesi tutukluyor, karanlık ve çok uzak yıldızlara hapsediyordu ve sonra Titanlar Meclisi´nin tüm üyelerini de tutuklayarak hapsetti. Bunun üzerine Gaia, silahsız ve güçsüz Titanları kurtarıp Uranüs´ü devirmeyi planladı, onlara gizlice ulaşarak silah ve araç verdi, meclisin başına Kronos adlı üye geçti. Hapsedildikleri yerden kurtulan Titanlar ve taraftarları Gaia´nın da politik desteği ile harekete geçtiler; müthiş bir yıldızlar savaşı yaşandı, Kiklopslar ve Centimaneler adlı iki politik güç de onu destekliyordu ve sonunda Kronos kazandı ve Uranüs yok edildi. Gaia ve Titan Meclisi onu lider seçtiler, artık gittikçe büyüyorlar ve sayısız yıldızlara ulaşıyorlardı ve Kronos, siyasi destekçisi Rea´idi, Rea altı üyeden oluşan politik bir grubun lideriydi. Ama Kronos geçmişi unutmuyor ve iktidar korkusuyla, çevresinde oluşan güç odaklarını istemiyor, onları birer birer uzak yıldızlara yolladı. Rea yalnız kalınca kendi taraftarı olan askeri liderlerden Zeus´un robot bir kopyasını yaptırarak, robotu uzağa yolladı ve Zeus´u özel bir gezegene sakladı. Orada iktidara karşı gruplarla örgütlenme çalışmalarını geliştiren Zeus, yeterince güçlenince Kronos´a karşı olan siyasi ve askeri güçleri toplayarak hükümeti devirdi ve başa geçti. Kronos, sonsuz uzaklıkta bir yıldıza sonsuza kadar hapsedildi. Ama iş bununla bitmiyordu, Titanlar Meclisi hala güçlüydü, toplanarak tüm güçleriyle bu yeni diktatöre saldırdılar. Korkunç bir savaş daha başladı, yok edici dev ışınlar dağları eritti, denizleri buharlaştırdı. Savaş çok uzun sürdü ama sonunda Zeus´un orduları savaşı kazandılar. Titanlar birer birer tutuklanarak Tartaros adlı gezegene hapsedildiler. Bu gezegenden çıkmak hemen hemen imkansızdı. Zeus, kalan tüm Kronos taraftarlarını da yok ederek, tüm gücü eline geçirdi ve Titan Meclisi´nin yerine Olimpos Meclisi´ni kurdu. Uzun zaman sonra, Titan Meclisi üyelerinden birinin oğlu olan ve yeni iktidara bağlılığını bildirerek zarar görmeyen ve hatta Olimpos´un danışmanlığına getirilen mühendis Prometheus, babasının öcünü almak niyetindeydi. Zeus´un başına dert açmak için yeni bir canlı türü yarattı ama bunlar yeterince güçlü değildiler, asi Prometheus bu kez sadece Olimpos´un kontrolunda olan gücü çalarak, bu yeni canlılara verdi. Artık kendilerine insan diyen bu canlılar, gelişiyor ve yayılıyorlardı ve üstelik Prometheus´un ve eski Titan düşüncelerinin etkisinde kalarak Zeus ve Olimpos Meclisi´ne karşı çıkmaya başlamışlardı. Yönetim durumu farkederek, Prometheus´u tutukladı ve cezalandırdı. Ama insanlar gittikçe çoğalıyordu ve ciddi sorunlara neden olmaya başlamışlardı, düzen bozuluyor, doğa tüketiliyor, yönetimin kararları çiğneniyordu. Zeus, meclisi topladı ve alınan kararla insanların yaşadıkları yerlerin iklimleri değiştirilerek yokedildiler. Ama kurtulanlar vardı, Prometheus taraftarları ve casusları meclisin kararını öğrenerek bir çok insanı kaçırıp kurtardılar ve insanlar yine çoğalmaya başladılar, bu arada Zeus ve Olimpos Meclisi yönettikleri tüm yerlerden insanları yok ettikleri için sert tepkiler alıyorlardı ve artık yapacakları başka şey yoktu. İnsanlar yine çoğalarak her yere yayıldılar ve Olimpos bir kez daha toplanarak, insanları galaksinin dış kıyısında bulunan küçük bir güneşin, üçüncü gezegenine toplama kararını aldı. Şimdi insanlar, orada yaşıyorlar, tüm geçmişlerini geçen onbin yıllar sonrasında unuttular, kuşaktan kuşağa geçen anılar, efsanelere dönüştü. Gezegene ilk gelenlerin geçmişi hatırlayarak yaptıkları anıtlar ve anlatılar masallarla bütünleşerek, tüm insan ırklarında farklı değişimlere uğradı. Bugün artık kimse, Zeus´u, Olimpos Meclisi´ni ve dev yıldız savaşlarını hatırlamıyor, akıl ötesi bir teknoloji bir mucize olarak hatırlanıyor. Ya onlar ne yapıyorlar? Kimbilir, belki de Olimpos Meclisi veya bir görevli insanları izliyor ve yaptıklarını değerlendirip, Meclis´e raporlar sunuyor. Şimdilik Olimpos için bir tehlike yok ama ya gelecekte? Kendilerini ve yaşadıkları biricik yeri yok etmekte uzmanlaşan insanlar, dünya dışını da tehdit etmeye başlarsa Olimpos Meclisi yine toplanarak, kendi yarattıkları bu kusurlu canlıları bir kez daha durduracaklar mı? Çünkü, çok uzakta da olsa Prometheus´un veya insanların taktığı isimle ışığı yani enerjiyi getiren Lucifer´in etkileri hala sürüyor ve hatta gittikçe artıyor... Alıntıdır....
    1 puan
  2. Gezinirken böyle bir konuya rastaldım.Sizlerle paylaşmak istedim.. Unutulmaz Gaflar Sunucu:"Hilal Hanım takip mesafesi nedir?" Hilal Cebeci: "Takip mesafesi, mesela ben şu anda 40 km hızla gidiyorum ya, önümdeki araçla aramdaki mesafe de 40 kilometre olmalıdır." Sunucu: "Ama Hilal Hanım, bu durumda İstanbul-Ankara yolunda sadece 13 araç olabilir." Deniz Akkaya: "Birçok arkadaşımın içime girmesine izin verdim ve ben öyle her arkadaşımı içime alan biri değilimdir!" Emrah: "Mozart dinlemiyorum ama Türkiye’ye gelirse konserine mutlaka giderim." Britney Spears: "Kanada gibi denizaşırı ülkelerde çok bulundum.." Süleyman Demirel: "Ege bir Yunan gölü değildir, Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh Ege bir göl değildir." Reha Muhtar: "Bütün bunları nasıl yaptın ha? Cevap ver!" Telefondaki Kişi: "Bakın efendim izah edeyim.." Reha Muhtar: "Sus, konuşma! Hâlâ utanmadan izah ediyorsun! Cevap versene.." Metin Uca: "Akdeniz’de yaşayan saldırgan bir köpekbalığı türü, ‘C’ harfi?" Yarışmacı: "Caws!.." Hülya Avşar: "Teniste en iyi hareketlerden biri, topu fileyi yalayarak atmaktır. Ben yaptığım işlerde bu atış felsefesini benimsedim." TRT 3 Spikeri: "Şimdi de Pink Floyd ve arkadaşları söylüyor: The Wall.." Türkiye-Brezilya Maçında: "Alpay arka ayağını burktu!" Hande Ataizi: "Bu tokat olayından sonra hayata bakış açım değişti, artık her şeye daha pozitif bakıyorum.." (Sevda Demirel’in canlı yayında tokadını yedikten sonra..) Gazateci sorusu: "Türkan Hanım, gözlerinizi bağışlamayı düşünür müsünüz?" Türkan Şoray: "Bugün mü?" Ebru Gündeş: "Sade sadelikten gelir. O yüzden sadeyi tercih ettim!" Öykü Serter: "Evet, tüm bölgelerimizden puanları aldık. Sadece dış bölgelerimiz kaldı." Gülben Ergen: "Sizin karşınıza iyi çıkabilmek için elimden gelenin en iyisini yaptım. Her geleni yaptım." Doğuş: "Müzikte tek eksiğim opera." ‘En Büyük Yarışma Bu Yarışma’ Adlı Programda Neco: "Ne iş yapıyorsunuz?" Yarışmacı: "Su an işsizim Neco Bey..." Neco: "Harika.. Süper!" Asena: "Salak olabilirim ama aptal asla!" Sinem Güven: "Ben meme kanserine şahsen karşıyım." A Takımı Adlı Programda Alt Yazı: "İsmini vermek istemeyen bir izleyici Filiz Ovar İngiltere’den arıyor." İzzet Yıldızhan: "Fransızlar amma kültürlü, ufacık çocukları bile Fransızca konuşuyor." Nihat Doğan: "Atatürk ne demiş: Yurtta sulh barışta sulh." Brooke Shields: "Sigara öldürür ve eğer ölürseniz hayatınızın önemli bir parçasını kaybedersiniz..." Tansu Çiller: "Allah'ı size emanet ediyorum.." Reha Muhtar: "Tüneli kaçmak için mi kazdınız?" Tuğba Özay: "Cumhuriyet 1927'de ilan edildi." Q Kızı Reyhan: "23. yüzyılı yaşadığımız şu günlerde başıma gelen bu dram.." Elifnağme Programı: "Bugün 10 Kasım.Atatürk'ün ölüm yıldönümünü şölenlerle kutluyoruz.." Ece Erken: "Evet sevgili seyirciler ikinci tura başlamadan önce birinci tura başlıyoruz." Popstar Alaturka'nın sunucusu Ayşe Egesoy: "Şehitlerimize başsağlığı diliyoruz.." Alıntıdır..
    1 puan
  3. Öncelikle arkadaşlar forumda arattım bu konu ile ilgili bi yazı göremedm:) Varsada Özür diliyorum iyce araştırdım ama:confused: Neyse Benim merak ettigim ve sizlerle paylaşmak istedgm bişey var Herkez foton kuşağında erecez dna mız değişcek farklı bi boyuta geççez diye hayal kuruyor.peki ya öyle değilde tam tersi ise? Çoğunuz bilir Kıyamet alametlerinden olan,Güneşin Tersten doğacağnı Yani Batıdan doğacağını Foton kuşağını araştırırken ilgimi çekti Bu Foton kuşağında olacaklar Kıyamet alameti olarak gösterilen "Güneşin Batıdan doğmasıyla" aynı özellikleri taşıyor. BiR İslam sitesinden alıntı yaptm: 1.)Güneşin batıdan doğuşunun ne şekilde gerçekleşeceği hakkında birçok İslam alimi önemli açıklamalarda bulunmuştur. Bediüzzaman Said Nursi, Peygamber Efendimiz (sav)’in haber verdiği bu büyük alametin ne şekilde gerçekleşeceğini bir sözünde şöyle haber verir: "Güneş'in mağribden tulûu (batıdan doğması) ise, bedahet derecesinde (İspata ihtiyaç duymayacak kadar aşikar) bir alâmet-i kıyamettir. Ve bedaheti için, aklın ihtiyarı ile bağlı olan tevbe kapısını kapayan bir hâdise-i semaviye (gökyüzü olayı) olduğundan tefsiri ve manası zâhirdir, tevile ihtiyacı yoktur." (Şualar, Beşinci Şua, Yirminci Mesele, s. 520) Bu alamet, Bediüzzaman’ın da belirttiği gibi tüm insanların şahit olacakları, ayrıca bir delile ya da açıklamaya ihtiyaç duymadan anlayacakları çok olağanüstü bir şekilde gerçekleşecektir. İnsanlar dünya üzerindeki canlı ve cansız tüm varlıkları etkileyecek bu büyük gök olayına ve kıyametin yakınlığına bizzat tanıklık edeceklerdir. Bediüzzaman Said Nursi aynı sözünün devamında bu büyük alametin ne şekilde gerçekleşebileceği hakkında bazı bilgiler vermektedir. (En doğrusunu hiç şüphesiz Allah bilir.) Marduk Dediğimiz Gezegen dünyaya çarpıcak diyoruz ve Bediüzzaman Batıdan doğuşun bir kuyruklu yıldızın çarpması sonucu olcagını sölüyor İşte: Türkçeleştirilmiş şekli) Allah bilir, (güneşin batıdan) doğuşunun görünen sebebi: Yerkürenin başının aklı hükmünde olan Kuran’ın onun başından çıkmasıyla yerin aklını yitirip, Allah'ın izni ile başını başka bir yıldıza (Marduk diye düşündüğüm)çarpması, bunun sonucunda da hareketinden geri dönüp, batıdan doğuya doğru olan dönüşünü, Allah’ın izniyle doğudan batıya doğru değiştirmesi ile Güneşin Batıdan doğmaya başlamasıdır. Evet, dünyayı güneşe, yeryüzünü gökyüzüne bağlayan Allah’ın güçlü ipi olan Kuran’ın çekim gücü koparsa, yerkürenin ipi çözülür, başıboş bir serseri olup ters ve düzensiz hareketinden dolayı Güneş batıdan doğar. Ve bu çarpışma neticesinde Allah’ın izni ile kıyamet kopar. Ve Marduk: Teorilere göre 10. gezegen denen Nibiru (NASA'nın 2001 KX76 olarak katalogladığı gezegen) güneş etrafındaki 3657 yıllık her dönüşünüde dünya'ya yakın olarak gelip geçerken dünya üzerinde türlü felaketlere sebep olmaktadır. Bu seferki geçiş ise kimilerine göre 2012 yılında gerçekleşecektir. Güneş sistemimizdeki elemanlar olarak Zecheria Sitchin Güneş'i ve Ay'ı da cisim olarak ele aldığında 11 cisim söz konusu olmaktadır. Nibiru'yu bu sisteme eklediğinde 12 sayısına ulaşılmaktadır (Sümer tabletlerini çeviren Sitchin'e göre). Güneş ve Ay'ı saymazsak 9 gezegenden oluşan güneş sistemimizde Nibiru 10. Gezegen olmaktadır. Zecheria Sitchin'in kitabında anlatılan 12. Gezegen ile bugün tartışılan 10. Gezegen aynı gezegendir. Son zamanlardaki, Güneş sistemimizdeki gezegenlerin parlaklıklarındaki artış, Jüpiter'in uyduları ile arasında iyonize bir bağlantı oluşması, gezegenlerin manyetik çekim güçlerindeki artış, Jüpiter, Uranüs ve Neptün atmosferlerindeki sıradışı değişiklikler dünya üzerinden teleskoplarla izlenmektedir. Son aylarda tüm dünya'da görülen atmosferik anormallikler ve çeşitli büyüklükteki depremlerin yoğunluk kazanması ile ilgili açıklamalar 10. gezegenin gelişi ile ilgilidir. ------------------------------------------------------------------------------------------------ Peygamberimiz (sav)’in Sözleriyle Kıyamet Alametleri Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinde birçok kıyamet alameti haber verilir. Bunlardan bazıları Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez gelmesi ve Deccal’i öldürmesi, Hz. Mehdi’nin ortaya çıkması ve tüm dünyada İslam ahlakını hakim kılması, Güneşin batıdan doğması, Dabbet-ül arz’ın ortaya çıkışı ve dumandır. Savaşların, anarşinin, fakirliğin, zinanın, fuhuşun, cinsel dejenerasyonun artması, ve doğal afetlerin depremlerin sıklaşması, Kuran ahlakının terk edilmesi, sahte peygamberlerin ortaya çıkması da Peygamberimiz (sav)’in haber verdiği diğer kıyamet alametlerinden bazılarıdır. Ancak burada çok önemli bir konuyu hatırlatmak gerekir. Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Ancak böyle bir durum o dönemin Ahir zaman olduğunu göstermez. Çünkü bir devrin Ahir zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir: "KIYAMET ALAMETLERİ BİRBİRİNİ TAKİBEN MEYDANA GELİR. BİR DİZİDEKİ BONCUKLARIN ART ARDA KOPMASI GİBİ." Foton Kuşağının yapısı: Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi. "Daha önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi yıldız ya da göktaşının çarpması sonucunda yeryüzünü çok büyük bir toz ve duman bulutu saracaktır"Diyorlar... Ve Çoğunuzunda Bildiği gibi 2012 de Marduk'un dünyaya çarpıcagı söleniyor ve Tabiki Aynı Zamanda Foton Kuşağının... Ve Bu Alametleri Yorumluyan kişi bediüzzaman said nursi .1960 yılında Ölen biri olduguna göre.Foton kuşağını bilmiyordu.Peki niye bu kadar benziyor:ermm:Hepimiz Foton Kuşağından umutla bahsediyor 2012 yi iple çekiyoruz.fakat şu andan itibaren benm içimde büyük bi korku var:(Tabi bu sadece bi teori İşte Foton Kuşağından beklentiler: FOTON KUSAGI Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Ya şimdi ben bunu yazan biri olarak felaket tellallıgı yapıyorum ama benm içimdeki korku ve pank çok fazla:(insanlarda korku ve panik yaratmamak için söylenmediği geliyor aklıma.Pekiya sizce?Bizi bir son mu yoksa harika bi hayat mı bekliyor.Benim bu konuyu açmamda Dini bir amaç yok arkadaşlar ondanda bahsediyim.Bana inanında demiyorm.Sadece Sizce? Diye soruyorum beni yalanlıycak şeylerde bulursanız mutlu olurm:).Lütfen saygı çerçevesinde konuşalım knşucaksak. Konudaki altı çizili yerler bana ait.bilgiler farklı yerlerden alıntılar:)
    1 puan
  4. İşte Burda.... http://sehir.ekolay.net/fotodetay.aspx?kid=40&gid=15211
    1 puan
  5. Bu bi noktada seçim meselesi never ve maalesef çoğu kişi uygulamaya yönelik çalışmaktan yana,zira çoğu kişi spritüel ilerleme kaydetmek değil kolay yoldan istediği sonuca erişmek adına uyguluyor bu tertipleri...
    1 puan
  6. O zaman neden korkuyorsunuz? Bu yüzden mi? Bakın Haluk Akçam da yazmış. Obsesyon ille kötü bir şey değildir. Yaşananın simbiyoz olması da mümkündür. Kaldı ki, şu "varlık" denen enerjiler masal cadısı değil: ille de insanoğluna kötülük yapmak için var olmuyorlar. (Çok küçük bir ihtimal ama) yolunuz sizi obsede edecek bir varlıkla kesişirse (çok büyük ihtimalle) sizle ilgilenmeyecektir bile.
    1 puan
  7. sözler ingilizce bir kere ingilizce bilmeyen birine etki eder mi?? 2. si de duş altıktan sonra açık bir camın önünde durmak hasta eder : )
    1 puan
  8. Locked

    Pan

    http://www.ada.net.tr/mitoloji/1p.gif http://www.mlahanas.de/Greeks/Mythology/Images/Pan.jpg Hermes'in bütün çocuklarının en efsanevi olanı, sürülerin, çobanların ve kırların tanrısı olan Pan idi. Pan dağlık Arkadia'da doğmuştu. Efsaneye göre Hermes genç bir Nympha ile evlenmek için kızın babasının yanında çoban olarak çalışmaya başlamış. Onun koyunlarını gütmüş ve kısa bir süre sonra hem babanın hemde kızın gönlünü kazanmış. Böylece sevdiği kızla evlenebilmiş. Bu evliliğin sonucunda keçi ayakları ve kuyruğu ile Pan dünyaya gelmiş. Alnında iki boynuzu çenesinde de bir teke sakalı varmış. http://www.ada.net.tr/mitoloji/1p.gifOrmanlarda, kayalarda ve mağaralarda yaşayan Pan, sürüleri göz etmekten, perileri seyretmekten, flüdünün ahenkli sesleri ile çobanları şaırtmaktan büyük zevk alırdı. Ama bazen de kötü niyetli kötü bir varlık gibi ıssız yerlerde, dağ başlarında, yolunu şaşıran, tek kalan insanlara görünür onları korkuturdu. Bütün tabiat zevkleri ve aynı zamanda korkuları Pan'dan gelirdi. http://www.ada.net.tr/mitoloji/1p.gif Pan Flütü Efsaneye göre Pan'ın aşık olduğu Syrinks tam Pan ona sarılacağı sırada saza dönüşür. Pan da üzülür ama bir yol bulur. Sazlardan yedi tanesini kesip balmumu yla yanyana yapıştırır, üfleyince ortalığa tatlı bir melodi yayılır. Böylece Syrinks adlı çalgıyı icat etmiş olur. Syrinks'e panflüt de denir. Pan çoban kavalını sever,azgın tekeler gibi güzel nhymphaların peşine düşerdi. İnsanların hayvanların uyuduğu kızgın,ıssızyaz öğlelerinde birdenbire, beklenmedik gürültüler koparır, dört bir yana "panik" korkular saçardı.Marathon savaşı gecesi Persler'i bu şekilde paniğe uğrattığı için, Atinalılar savaştan sonra tanrı Pan'a Akrapolis eteğinde bir tapınak yaptılar.Pan sözü Yunancada "bütün" anlamına geldiğinden mistikler, sonraları Pan'ı herşeyi yapabilir bir tanrı payesine çıkardılar.
    1 puan
  9. Çıplaklık (nude, erotizm) sanatta toplumdan topluma, çağdan çağa sosyal olarak tepki gören, dışlanan bir formdur. Beden; anatomik yapısı ile son derece uyumlu, dengeli bir yapı. Herşeyi adeta matematiksel bir denklem gibi oturtulmuş fiziksel ve dokusal görünümü ile herzaman insanlara hoş görünmüştür. Ancak vücudun bu kadar çekici ya da itici olmasındaki etkenler nelerdir. İnsanoğlu çıplak doğmuştur. Tarih sürecine bakarsak, mağara insanları sadece bir hayvan postu ile kapanmıştır. Tek tanrılı toplumlarda bütün tanrı ve tanrıçalar çıplaktır. Güney Amerika ve Afrika'nın bir çok kabilelerinde insanlar hemen hemen çıplak bir yaşam sürdürmektedirler. Baba erkin (çok tanrılı dinlere) geçişle dinin yaptırımları kendini ister istemez vücutta gösterir. Burada kadını koruma altına alır (Karının ya da komşunun karusuna bakmayacaksın). Daha sonraları ise kadının tamamen kapanmasına neden olur. İnsanoğlu kapalı şeylere karşı herzaman bir merak duyar. İşte insan vücudu da bunun gibidir. Günümüzde çok tanrılı dinlerin hüküm sürdüğü toplumlarla diğer inanışların hüküm sürdüğü toplumlar arasında çok önemli görüş ayrılıkları vardır. Belli bir baskı altında insan vücudnu gizlemek, ona istem dışı ilgiyi artırır. Ve insanlar giz perdesinin yırtılmasına çaba gösterir. Bu bir meraktan doğar. Oysa yaşamlarını çıplak sürdüren bir çok toplumda çıplaklık o kadar doğaldır ki, karşı cinsin vücuduna duyulan ilgi odağı yoktur. (Düşünün yaşantınızın bundan sonraki bölümünü herkesin çıplak yaşadığı bir toplumda geçireceksiniz. Başta belki de duygularınıza sahip çıkamayabilirsiniz. Ancak, haha soraları herşey son derece doğal gelecektir.) Çıplaklığın sosyal olgusu sanatta da böyle yansımıştır. Tek tantılı dinlerde tanrı ya da tanrıçaların heykelleri sanata yansıyarak günümüze kadar ulaşmıştır. Rönensans öncesi ve sonrası dönemlerde kilisenin yaptığı baskısı sanatta çıplaklık konusunda açılımını engellemiştir. Leonardı Da Vinci'nin anatomi hakkında yaptığı kara kalem çizimleri bedenin orantılı bir şekilde resim sanatına yansıması üzerine yaptığı en önemli çalışmalardır. Bu belki de nude için bir dışavurumculuğun ilk zemini olacaktır. Ortaçağ erotizme resimde yer verdi: onu cehennemin içine attı (Gerorge Bataille Eros'un Gözyaşları- Göçebe Yayınları). Rönesans'tan itibaren işler değişti. Özellikle Almanya'da ortaçağ biçimlerinin terk edilmesinden önce- amatörlerin erotik eserleri satın aldıkları andan itibaren değişti. (A.g.e. S.50). Albert Dürer erotizm ve sadizmi yapıtlarına yansıttı. İtalya'da başlayan manyerizm kendini Mikel Anj'la temsil etti. Fransa'da Fontainebleau Okulu bu akımın devamı idi. El Greco Erotizmi sadizmle birlikte sergilediler. Ancak sanatın özgür bir idealist bakışı bu baskıyı kaldırır. Goya gibi modern dünya evirminde yetişen idealistleri Delacoixi Mane, Degas, Moreau gibi gerçeküstücüler izler. Empressionizmin ortaya çıkışı ile çıplaklığın doğallığı doğada kendini gösterir. FOTOĞRAFTA ÇIPLAKLIK Geçen yüzyılın ortalarında doğan fotoğraf sanatında da nude özellikle kendini gösterir. Bir çok anonim baskıda erotizme ait fanteziler görüntülenmiştir. Muybrıdge sergilediği seri çalışmalarında anatomik dengeye yer vermişti. Atget, Weston, Rudolf Koppitz, Man Ray, Bresosn, Bill Brand, Mapplethorpe, Sarah Moon gibi fotoğrafçıların nude üzerine çalışmalarını görmek mümkündür. 1880'lerin sonları ve çağın başında foğraf sanatına konu olan çıplaklık, resimden etkilenmiş; ressamların çalışmalarına konu olan bir takım kompozisyonlar doğal olarak fotoğrafa yansımıştır. Bu yansımalar pek doğal olarak fotoğrafın resim sanatı ile olan kuramsal tartışmalarına bir zemin olacaktı. Atget, Edward Steichen, Frank Eugene (Adam ve Hava isimli çalışmasında), Clarence H.White gibi fotğraf sanatçılarının çalışmalarında bu tarzı görmek mümkündür. Edward Weston ve Man Ray, el ve kol hareketlerinin belli kıvrımlarını çalışmalarına yansıtarak bunlardan çizgisel kompozisyonlar oluşturmuşlardır. Bill Barndt'ın çalışmalarında çoğunlukla objektif oyunlarından meydana gelen bozulmalar ve değişimler görmek mümkündür. Mark end Sherry'nin No.12 (1969) isimli çalışmasında kırlara yayılmış çıplak insan topluluğu vardır. Siyah üzerine beyaz dağılımı son derece dengeli bir çalışmadır. Jack Welpott, Helmut Newton gibi sanatçıların çalışmalarında nude ile birlikte erotizm de kendini yansıtır. Son yıllarda bir tartışma ve bir o kadar da beğeni konusu olan Robert Mapplethrophe'un eserlerinde farklı düşünceler kendinin gösterir. Mapplethrophe'un çalışmları iki aşamalıdır. Çalışmalarını konu olan vücutlar, çiçek kıvrımları ile bütünleşmiş ve benzerliğe doğru yol almıştır. Vücudun dokusu ve kıvrımları, çiçeklerin doku ve kıvrımları ile bir bütünlük sağlamaktadır. http://www.albertomodiano.com/
    1 puan
  10. "Sakızla, oyuncakla, simitle, gülle bu iş olmaz. Sakızla, oyuncakla, simitle bir yere kadar olur da gülle olmaz. Neymiş gül satılırsa ülke kazanırmış. Bu ülke zaten GÜL satıldığı için bu hale gelmedi mi?"
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...