Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
05-02-2011 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Bu kısımda dilimizde olduğu halde anlamlarını (tam) bilmediğimiz kelimeleri yazarak açıklayalım ve dilimizi iyi olarak kullanalım diye açıyorum... Umarım ilginizi çeker ve sizlerde bildiklerinizi bizlerle paylaşırsınız.. Bu konu kısmen sözlük rolü görmekte olacağı için lütfen doğru bilgi vermeniz gerekmektedir.. Bir örnek ile başlıyorum.. DEZENFORMASYON nedir ? Yanlış bilgiyi kabul ettirebilecek kadar doğru bilgi verme sanatıdır.. Bazı kaynaklarda ise ; Yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi. Şeklinde geçmektedir1 puan
-
Tamam da neden böyle birşeye gerek var ? İyice düşünün konu açmadan önce ben de bunu diyorum.Her aklına gelen şeye başlık açmak zorunda değil kimse.1 puan
-
http://www.bilinmeyenler.org/plugins/content/mavikthumbnails/thumbnails/425x341-images-stories-food-aztek.jpg Son günlerin en tartışılan konularından Marduk’un keşfedilmesinin 20 yılı aşkın bir tarihi var. Keşfin öyküsü, NASA’nın 1983 yılında ikinci bir güneş sisteminin var olup olmadığını görmek için IRAS isimle uyduyu uzaya göndermesiyle başladı. Aylar sonra IRAS, Güneş Sisteminden 50 milyar mil uzaklıkta olan devasa bir gezegen keşfetti. Bu şaşırtıcı keşif, 21 Aralık 1983’te Washington Post gazetesinin birinci sayfasına “Gizemli Bir Gök Cismi Keşfedildi” başlığıyla haber oldu. Marduk’un IRAS uydusu tarafından keşfedilmesinden 7 sene önce Azeri yazar Zekeriya Sitchin Sümerlilerin binlerce sene önceden kalan tabletlerini okuyarak her 3,600 senede bir Güneş Sistemi’ni ziyaret eden Marduk hakkında “12’nci Gezegen” adlı kitabı yayımlamıştı. Sümer yazıtlarına göre, Marduk’un uydularından biri binlerce sene önceki bir ziyarette Tiamat adındaki bir başka gezegene çarparak, bugün Mars ile Jüpiter arasında bulunan Asteroit Kuşağının oluşmasını sağladı. Marduk’un dünyadan ilk olarak görülmesi ise 21 Ekim 2003’te Kaliforniya’daki Mount Palomar Gözlemevi’nden 1,22 metre boyundaki Oschin teleskopu ile oldu. Senelerce bu gökcismini gizliden gizliye takip eden Vatikan Astronomi Merkezi, sonunda konuyu ele almak üzere 19 ülkenin bilim adamını biraraya getirdi. Marduk astronomlar tarafından 2003-UB-13 olarak adlandırıldı. Marduk hakkında yazılmış en ünlü kitabın sahibi Zecharia Sitchin’e göre gezegenin 7 uydusu bulunuyor. Nam-ı diğer Nibiru ve Eris hakkında en ünlü ikinci kitabın yazarı ise Andy Lloyd. Lloyd’a göre Güneş’in ölü ikizi olan Kara Yıldız sistemi, Marduk dâhil olmak üzere 7 gezegen içeriyor. Bu gezegenlerden altıncısı 6 bin sene önce Sümerlilere hayat veren uzaylı Tanrılar olduğu öne sürülen “Annuaki”nin yaşadığı Dünya benzeri bir gezegen. Kara Yıldız sisteminin son ve yedinci gezegeni Marduk ise, Lloyd’a göre 7 uydusu ve arkasında kuyruk gibi uzanan uzay enkazı ile bir savaş üssü hatta savaş gemisi görevi görüyor. Dünyanın Manyetik Alanları Marduk Gelişi ile Nasıl Etkilenecek? Her ne kadar bilim adamları henüz üzerinde tam bir görüş birliğine varmamış olsalar da Marduk’un yaklaşmasının dünya üzerinde de ciddi etkilerinin olabileceği belirtiliyor. Bunların başında ise yerküreyi zararlı ışınlardan korumak gibi hayati bir işlevi de olan manyetik alanın etkilenmesi geliyor. Marduk’un manyetik alan üzerinde ciddi bir sapmaya neden olması neticesinde devasa dalgaların oluşmasından, şiddetli depremlerin görülmesinden, volkanların faaliyete geçmesinden ve yıkıcı hortum ile fırtınaların ortaya çıkmasından korkuluyor. Bu kadar ciddi sonuçlarının olmasından korkulan bu gökcismini bu kadar yakından takip eden ilk kuşak elbette ki biz değiliz. Mayalar, yarattıkları bir takvimde Marduk’un seyrini ve Güneş Sistemi’ne girişine de yer verdiler. Söz konusu bu Haab takviminin sona erdiği gün ise Marduk’un gelişini gösteriyordu. Bu takvimin son günü Gregoryan takviminde yani şu an bizim kullandığımız modern takvimde 21 Aralık 2012’ye denk geliyor. Maya’lara göre Haab takviminin sonu ile 5’inci Güneş Dönemi sona erecek ve insanlık 6’ıncı Güneş Dönemine girecek. Bazı uzmanlar, Haab takviminin sona ermesinin dünyanın kendi ve güneş etrafında dönüş süresinin değişeceğini, yani bir başka deyişle bir gün ve bir yılın uzunluklarının değişeceğini savunuyor. İŞTE FELAKET SENARYOLARI: * Dünyanın Kuzey ve Güney manyetik kutuplarının konumları değişecek, * Dünya ekseni 180 ile 240 derece değişerek Güneş’e olan sabit konumunu kaybedecek, * Ekvator çizgisinin konumundan sapması ile iklim değişiklikleri baş göstermeye başlayacak, * Ortaya çıkan manyetik çekim gücü, erimiş demir haldeki dış çekirdeği yer kabuğuna yakınlaştıracak ve tüm yanardağlar patlama noktasına gelecek. * Manyetik titreşimlerin bozulması ile okyanusların altındaki su akıntıları durma noktasına gelecek ve zamanla ısınan-durağanlaşan su, deniz yaşamına imkân vermeyecek, * Büyük parçalar halinde erimeye devam eden kutuplar yok olma noktasına gelecek. * Dünyanın değişen ekseni ile güneşe tekrar konumlanması ve kuzey manyetik kutbunun Siberya’ya kayması, bugün çöl ve kurak olan alanları su cennetine çevirecek. * Kutupların erimesi ile okyanuslara yayılacak tatlı su, ısı-tuz dengesini bozacak ve golfistrm akıntısının durması ile başta Kuzey-Batı Avrupa ve Kuzey-Doğu Amerika olmak üzere birçok coğafyada dondurucu soğuklar baş gösterecek, * Yer kabuğu altındaki lav ve yer katmanlarının hareketleri ile depremler görülmeye başlayacak ve şiddetleri ile sayıları Marduk yaklaştıkça artacak. İDDİALARA GÖRE GÜN GÜN MARDUK’UN SEYRİ Ortaya atılan teorilere göre, Marduk, 21 Aralık 2012’de, yani Haab takviminin son gününde ikinci bir güneş gibi tepemize dikilecek ve Ay ile neredeyse aynı büyüklükte gözükecek. * Marduk, Dünya ile iki kere yakınlaşma gösterecek. Bunlardan ilki 7 Eylül 2012’de gerçekleşecek ve bir süre boyunca yaklaşma-uzaklaşma hareketi devam edecek. Son yaklaşma ise 27 Nisan 2013’te olacak. * Bir diğer iddiaya göre ise bu yaklaşma hareketi farklı bir takvime göre olacak. Marduk en yıkıcı etkisini sadece 21 Aralık 2012’de göstermeyecek. Çünkü Dünya, 14 Şubat 2013’te Marduk ile Güneş arasına girecek. Araştırmacılara göre en korkunç deprem, sel ve fırtınaların yaşandığı tarih bu gün olacak ve yer kabuğu buruşturulan bir kâğıt gibi bozulacak. Milyarlarca insan hayatını kaybedecek, hayatta kalanlar açlıktan kırılacak. Marduk, Güneş Sistemi’ni 1 Temmuz 2014’te terk edecek ve manyetik alanlar üzerindeki etkisi azalmaya başlayacak. * Eğer sanıldığının aksine, Marduk, Mars ile Jüpiter’in değil, Mars ile Dünya arasına girerse, Marduk’un uydularından biri Dünya’ya çarpabilir. Bu durumda Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki döngüsü en az 3 gün duracak. Bir tarafta 3 gün aydınlık, diğer tarafta 3 gün karanlık olacak. Tüm iletişim ve enerji ağı çökecek. “HERŞEY GÜZEL OLACAK” DİYEN DE VAR Mayalardan kalan bilgiler doğrultusunda Dünya’nın içine gireceği 5’inci Güneş Dönemi’nin tam bir aydınlanma ve barış safhası olacağına inanan insanların sayısı hiç az değil. İnternette sayısız sitede gruplaşan insanlar, 2012’de insanlığın uzaylı ırklarla sonunda tanışacağını ve uzayın birçok köşesinden gelen ırklar ile kusursuz bir barış sürecinin başlayacağını düşünüyorlar. Diğerleri ise Dünya’nın içine gireceği yüksek titreşim frekansları ile evrenselliğin; bilim, tıp, arkeoloji ve sanatın tavan yapacağı yeni bir rönesans devrinin başlayacağını öngörüyor. Webhattı1 puan
-
Nommo’nun gemisi terimi, Dogon inanışında, kimi zaman Sirius sisteminden Dünya’ya gelen maddi bir uzay gemisinden söz ediliyormuş gibi, kimi zaman da manevi anlamlar içeren bir sembol olarak kullanılmaktadır.) Dogonlar üzerinde araştırma yapan Amerikalı bilim adamı Robert Temple, bir Nommo uzay gemisinin gelişini ve dönerek yere inişini simgeleyen resimler bulmuştur. Geminin Dogon ülkesinin güneydoğusuna indiği söyleniyordu. Dogon rahipleri geminin inişini tanımlarken onun kuru toprağa indiğini ve oluşturduğu girdap dolayısıyla bol miktarda toz kaldırdığını anlatmaktadırlar. ogonlar da Sirius’lu gezginlerin bir gün geri döneceğine inanmaktadırlar: “Göklerde bir yıldız belirecek ve bu Nommo’nun yeniden dirilişinin işareti olacak.” der bir yazıt. Dogonlar ve Sirius yıldızıyla aralarında kurdukları bağ, UFO araştırmacılarının olduğu kadar yaratılış teorisyenlerinin, astronomların ve bilim adamlarının da ilgisini çekmiş, bu kabilenin kökenleri ve sahip oldukları derin astronomi bilgisine nasıl ulaştıkları hakkında pek çok araştırma yapılmıştır. Arkeolog-yazar Erich Von Daniken Dogon inançlarını kabullenmiş ve bu bilgileri, geçmişte dünya dışı varlıkların dünyamızı ziyaret ettiğinin kesin bir kanıtı olarak yorumlamıştır. Gerçekten de “ilkel” Dogonlar’ın yüzyıllardır sahip olduğu bilgileri bilim henüz yeni yeni keşfetmektedir. Bunun son örneği Dogonlar’ın Sirius siteminde Emme Ya adını verdikleri ve Nommoların gezegeni olduğunu söyledikleri üçüncü bir yıldızın varlığından bahsetmeleridir. Bunun Popola (Sirius B)’dan dört kez daha hafif olduğunu, yine Sirius B gibi 50 yıllık bir zamanda daha geniş bir yörünge çizdiğini ve her ikisinin çapları arasında bir dik açı oluştuğunu belirtiyorlar ve Emme Ya’nın bir de uydusu olduğunu söylüyorlar. Hakikaten de Dogonlar’ın Emme Ya’sı vardır ve o astronomlar tarafından ancak 1995 yılında keşfedilmiş olan Sirius C yıldızıdır! İşte bu Nommoların yaşadığı yıldızın keşfidir… Robert Temple'nin de sorduğu gibi insan, "Acaba Dogonlar bu yüksek bilgiyi nasıl ve nereden elde etmişlerdir?" diye sormadan edemiyor. Dogonlara bu bilgiyi Temple'nin ileri sürdüğü gibi; Sirius sisteminden gelen ve "Nommolar" olarak adlandırılan "yüzer-gezer varlıklar" bırakmış olabilir mi? (Temple bu ziyareti 5000 ile 3000 yıl önceye koyar.) Ya da dünya dışı varsayıma alternatif olabilecek başka bir varsayım ileri sürülebilir mi? Eski majik dinler üzerinde araştırmalarda bulunan ve Dogonlar’ın Eski Mısır kültüründen etkilenmiş olabileceğini düşünen Murry Hope, olgun bir Mısır kültürünün aniden ortaya çıkışı ve erken dönem Mısırlılar'ın, Sirius'a gösterdiği yoğun ilgi konusunda, aynı ölçüde dikkate değer başka açıklamalar bulmaktadır. Araştırıcıya göre; bu erken dönemden elimize ulaşan bilgiler ışığında, bir Sirius etkisi olduğu tartışılmayacak derecede açıktır. Ancak bu bölgelerdeki yerli halklar "uzaylılarla bizzat temasa mı geçtiler, yoksa bu bilgileri, gene yeryüzündeki teknolojik ve bilimsel açıdan son derece gelişmiş başka uygarlıklardan mı aktardılar" işte bu nokta tartışılabilir." Ne var ki, Hope'nin yeryüzünde teknolojik ve bilimsel açıdan son derece gelişmiş dediği uygarlıktan kastettiği efsanevi "Atlantis uygarlığı"dır. Hope kitabında kişisel görüşünü şu cümlelerle aktarır: Benim görüşüm, gezegenimizin uzak tarihinde bir Sirius bağlantısının gerçekleşmiş olduğu yönünde. Ancak bu bağlantının Atlantis uygarlığının oluşum dönemine rastladığı fikrindeyim. Yani, uzaylılar kozmolojik bilgilerini Atlantisli âlimlere aktarmışlardı. Atlantislilerin Terazi, Başak ya da Aslan astrolojik çağlarında uzak galaksilere yolculuklar yaptıklarını öne süren psişiklere, üzülerek katılamıyorum. Ancak, bazı "uzaylı gezginler" vasıtasıyla bu konularda bilgilendirilmiş olabilirler. Bu gezginler daha sonra Dünya'dan ayrılmış olmalılar. Öğrencilere de bu bilgileri, en iyi bildikleri yollarla diğerlerine aktarmak kalmıştır. Peki, bu astronomik bilgiler Dogonlara Avrupalılar tarafından öğretilmiş olabilir mi? Her ne kadar Temple, 1931 yılına kadar Dogonların Avrupalılar tarafından ziyaret edilmediğini söylüyor olsa da Carl Sagan, çağımızın başlarında bir Fransız'ın Batı Afrika'yı ziyaret ederek, Sirius yıldızı hakkındaki görüşlerini, Dogon halkına anlatmış olabileceğini düşünmektedir. Bu Fransız; bir misyoner, bir maceracı ya da bir antropolog olabilir -bu kişilerin pek çoğu hevesli amatör gökbilimcilerdir. Dogonlar da böylece, ondan bu bilgileri edinmiş olabilirler. Bu bilgileri özümseyen Dogon halkı, ritüel törenlerinde kullanmış olabilirler. Zira yakın geçmişte Arizona'da, Yeni Gine'de bunun örnekleri var olup, taş çağı insanlarının mitolojilerine yeni hikâyeler, şarkılar ve bilgiler girerek, hızla özümsenebilmektedir. Bu tip özümsemeler, eğer konu halkın ilgisini çekebilecek kadar ilginç olursa, çok hızlı gerçekleşebilmektedir. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı'nda (1914-1918) bir çok Dogon'un Fransız ordusuna hizmet ettiği de bilinmektedir. Bunlardan bazıları topraklarına geri döndüklerinde, yerli halk öykülerine renkli motifler katabilirlerdi. Dogon inanışlarını gözden geçirdiğimizde; Dogonların Jüpiter’in dört tane uydusu olduğuna ve Satürn'ün güneş sisteminin en uzak gezegeni olduğuna inandıklarını görürüz. Halbuki günümüz astronomik gerçeklerine göre; Jüpiter’in 16 uydusu bulunduğu gibi, Satürn de Güneş sistemimiz içersindeki en uzak gezegen değildir. Ayrıca Dogonlar, 1977'de keşfedilen Uranüs ve halkalarına ise hiç değinmezler. Bu durum, Dogonlar'ın elde ettikleri bilgileri dünya dışı bir kökenden değil, Avrupalılardan almış olabilecekleri tezini destekler. Sirius gizemi üzerine birçok eleştirel makaleler yayınlanmıştır. NASA'da görevli James Oberg de Temple'nin kitabını inceleyenlerdendir. Ancak o, Temple'nin bir iddiasını doğru bulmaz. Temple, "...Bu vaha merkezi (Siwa) ve Teb, Behdet'e eşit uzaklıkta yer alırlar. Eski mısırda, yeryüzü, uzayda bir küresel cisim olarak düşünülür ve Sirius bilgisi gelecek kuşaklara aktaracak kuruluşlar dâhilinde yeryüzü üzerine projeksiyonlar yapılır" diye yazmaktadır. Temple'ye göre Mısır'da yapılan bu gibi kesin hesaplamalar, doğrulukla yapılan jeodezik ölçmeler sonucu bulunmuştur. Temple, Behdet'i bir harita üzerinde 31.230 doğu, 31.500 kuzey ve Teb'i 32.630 doğu, 25.700 kuzeye yerleştirir. Küresel trigonometri ile Oberg, Siwa-Behdet bacağını 612.3 km ve Teb-Behdet bacağını 654.8 km hesaplar. NASA uzay fotoğraf laboratuvarındaki hassas haritalar ise Behdet'i 31.030 kuzey, 30.280 doğu olarak gösterir ki, bu da Temple'nin Behdet'i 31.230 doğu, 31.500 kuzey olarak yerleştirmesinden bir 100 km daha uzağa götürür. Behdet, Siwa'dan 521.0 km ve % 20 sapma ile Teb'den 625.9 km uzaktadır. Son olarak şunu da ilave edelim: 1977'de iki radyo gökbilimci teleskoplarını Sirius yıldız sistemine bir yapay radyo sinyali alabilir miyiz diye doğrulttular. Hiç bir şey algılamadılar. Sirius sistemindeki yıldızların yaşı ve enerjisinden edinilen bilgiler ışığında, bu sonuç sürpriz değildi. Orada yaşamı ortaya çıkarabilecek ve geliştirebilecek hiçbir dünya benzeri gezegen mevcut olamazdı. Çünkü bir çift yıldız olan Sirius sisteminde; Sirius A, A1 sınıfı, Güneş'imizden daha sıcak ve daha genç, Sirius B ise bir beyaz cücedir. ALINTIDIR1 puan
-
Filmin adı kadının adından geliyor yaniiiii Tamara aynı Machete filminde ki gibi1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00