Jump to content

Liderlik Tablosu

Popüler İçerikler

06-09-2011 tarihinde, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor

  1. Bütün Gnoxis halkına gelsin http://www.youtube.com/watch?v=FHBzSqeM6KQ&feature=related
    1 puan
  2. Küçükken annemin bana Andersen den masallar isimli kocaman,saman kağıdına baskılı bir kitap aldığını hatırlıyorum. Neredeyse her gece içindeki masalları okurdu yatağıma yattığım da, çok etkilenirdim o masallardan.... Bugün tesadüfen sihirli fasulye masalına denk geldim ve o müthiş masalları çok özlediğimi fark ettim. Masallar çoğumuzun evlerine, çocukluklarına girmiş olsalar da, çoğumuz onları ve yazarlarını daha önce onlardan hiç etkilenmemişiz gibi unutuyoruz.Bu büyük masal ustasının anılması gerektiğini düşündüğüm için başlığı açıyorum ve başlık altında aktif bir paylaşım olmasını bekliyorum:) keyifli okumalar arkadaşlar. Hans Christian ANDERSEN 2 Nisan 1805'te bir ayakkabıcının tek oğlu olarak dünyaya geldi. 11 yaşındayken babasının ölmesi üzerine okulu bıraktı ve annesiyle birlikte temizlikçi ve çamaşırcı olarak çalışmaya başladı. 1819'da tiyatro oyuncusu olmak ümidiyle gittiği Kopenhag'da başarılı olamadı ve 1828'de Kopenhag Üniversitesini kazandı. 1829'da ilk önemli yapıtı sayılan "Holmen Kanalından Amager Adasının Doğu Ucuna Bir Yürüyüş"'ü yayımladı. Almanya, Fransa, İtalya, Türkiye ve İngiltere'ye geziler yaptı ve yolculuklarından gezi kitaplarına birçok malzeme çıkardı. Oyun yazarlığındaki başarısız girişimlerinden sonra köleliğin kötülüklerini anlattığı "Mulatten" (1840) ile dikkat çekti. "Doğaçlamacı" (Improvisatoren, 1835) ve "İki Barones" (De to Baronnesser, 1847) romanlarından en tanınmışlarıdır. Asıl başarısını "Kibritçi Kız", "Küçük Claus ve Büyük Claus" ve "Güzel Prenses ve Bezelye" gibi masalları içeren "Çocuk Masalları" (1835)(Andersenden masallar kitabını pek çoğumuz hatırlıyoruzdur sanırım) kitabıyla yakaladı. Masallarının bazılarında iyiliğin ve güzelliğin zaferine olan iyimser bir inanç açığa vurulurken; bazıları da oldukça kötümser ve acıklıydı bu Andersen in masallarınde anlattıkları ise kendi yaşamından izler taşıyordu. 1872'ye kadar masal yazmayı sürdüren Andersen 4 Ağustos 1875'de Kopenhag'da hayata veda etti. Kendine özgü masal anlatma yöntemiyle çocuk edebiyatına gerçek bir yenilik getirdi. Gündelik dilin deyimlerini ve kalıplarını kullanan Andersen'in masallarının çoğu Türkçeye'de çevrilmiştir.. Masallarından örnekler; karlar kralicesi Bir zamanlar, uzak diyarlarda, büyük bir kentte iki küçük çocuk yaşarmış. Birbirleriyle arkadaş olan bu çocuklar, birbirlerini kardeş gibi severlermiş. Erkeğin adı Kay, kızın adı Gerda’ymış. Kay ve Gerda sürekli birbirleriyle oynar, hiç ayrılmazlarmış. Gerda’nın bir de büyükannesi varmış. Büyük annesi çok sayıda masal bilir ve bunları sırayla anlatırmış. Bir gün Kay ve Gerda oynarken büyükanne onları yanına çağırıp: - Çocuklar bugün size yeni bir masalım var. İsterseniz gelin anlatayım, demiş. Çocuklar büyükannenin yanına koşup, can kulağıyla büyükannenin anlattığı masalı dinlemeye başlamışlar. Büyükanne çocuklara kışın her tarafı kaplayan, bembeyaz örtüsüyle ünlü Karlar Kraliçesi’nin masalını anlatmış. Çocuklar büyükannenin anlattığı masalı dinlemişler ve sonra da sonra yatıp uyumuşlar. Ertesi gün uyandıklarında ne görsünler? Her taraf karlarla bembeyaz karlarla kaplıymış. Tüm çocuklar sokaklara çıkıp kızaklarla kaymaya başlamışlar. O sırada bir düzine beyaz geyiğin çektiği kocaman bir kızağın geçtiğini görmüşler. Çocuklar hemen bu büyük kızağın arkasına takılmışlar. Bir süre kaydıktan sonra çocukların çoğu kızağı bırakıp geri dönmüşler. Yalnız Kay, kızağı bırakmamış. Bu arada kentten de oldukça uzaklaşmış olduğunun farkına varmamış. En sonunda kızak kendiliğinden durmuş. Kızaktan bembeyaz pelerini içerisinde Karlar Kraliçesi inmiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin büyükannenin masalında dinlediği kraliçe olduğunu anlamış. Karlar Kraliçesi Kay’a: - Çok üşümüşsün gel yanıma otur, demiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin yanına oturup onun verdiği pelerine sarılınca, üşümesi geçivermiş. Karlar Kraliçesi de yanında uyuyakalan çocuğu alıp şatosuna götürmüş. Meğer Karlar Kraliçesi yakaladığı çocukları şatosuna götürüp buzla kaplarmış. Kay’ı da bu şekilde buzdan bir heykelcik yapıvermiş. Kentte ise Kay’dan uzun süre haber alamayan Gerda, arkadaşını aramaya koyulmuş. Karlarla kaplı ormana doğru yola çıkmış. Ormanda arkadaşını ararken küçük bir kulübe görmüş. Kulübeye yaklaşınca kapıyı ihtiyar bir kadın açmış. Bu kadın oralarda yaptığı iyiliklerle tanınan bir büyücüymüş. Kıza: - Ne için geldiğini biliyorum yavrucuğum, arkadaşın Kay’ı arıyorsun. Bakalım bahçede duran karga arkadaşının yerini biliyor mu? diyerek Gerda’yı arka bahçeye götürmüş. Bahçede gerçekten de bir karga dalda bekliyormuş. Kargaya Kay’ın nerede olduğunu sormuşlar. Karga da onlara: - Kay’ın nerede olduğunu ancak ormanda yaşayan küçük kız bilebilir, demiş. Bunun üzerine Gerda, yaşlı kadından izin isteyip yoluna devam etmiş. Ormanın derinliklerinde dolaşırken çok güzel bir kulübe görmüş. Kulübenin kapısı açılmış. İçeriden karakarganın bahsettiği küçük kız çıkmış. Gerda’ya: - Hoşgeldin, ben de senin gelmeni bekliyordum, demiş. Gerda’yı içeri alıp ateşin başına oturtmuş. Ona getirdiği yiyeceklerden vermiş. Daha sonra birlikte uyumuşlar. Sabah olunca, küçük kız Gerda’yı kulübenin yanındaki samanlığa götürmüş. İçeride güvercinlerle, geyikler varmış. Güvercinler ötmeye başlamışlar. Küçük kız güvercinlerin dilinden anlıyormuş. Gerda’ya güvercinlerin ne demek istediğini anlatmış. - Güvercinler, Kay’ı Karlar Kraliçesi’nin kaçırdığını, onu şatosunda hapsettiğini, oraya nasıl gidileceğini geyiklerin bildiğini, söylüyorlar, demiş. Bunun üzerine bu iki küçük kız geyikleri kızağa bağlamışlar ve yola çıkmak için hazırlık yapmışlar. Gerda küçük kıza, kendisine yardımcı olduğu için teşekkür etmiş. Birbirleriyle vedalaşmışlar ve Gerda geyiklerin çektiği kızakla yola çıkmış. Günlerce yol almışlar. Dünyanın en kuzey ucuna, bembeyaz kar örtüsünden başka hiçbir şeyin görülmediği diyarlara varmışlar. Burada sürekli, lapa lapa kar yağmaktaymış. Geyikler bir süre daha gittikten sonra bembeyaz bir şatonun kapısının önünde durmuşlar. Gerda, Karlar Kraliçesi’nin şatosuna geldiklerini anlamış. İçeriye girmiş. Şatonun içi de dışı gibi beyazmış. Gerda, şatonun içinde yürümeye başlamış. Bir yandan da Kay’a sesleniyormuş. Şatoda kendi sesinin yankısından başka ses yokmuş. Gerda, buzdan bir kapı görmüş. Kapıyı açmış içeriye bakmış. Odanın ortasında Kay’ı donmuş bir şekilde bulmuş. Sanki buzdan bir heykelcik gibiymiş. Gerda, Kay’ın ölmüş olduğunu zannederek başlamış ağlamaya. O kadar çok ağlamış ki gözünden akan yaşlar yere dökülmeye başlamış. Gerda’nın gözlerinden akan yaşlarla, dondurulmuş Kay’ın buzları erimeye başlamış. Üzerini kaplayan buzların erimesiyle Kay kendine gelip konuşmaya başlamış: - Gerda, seni gördüğüme çok sevindim, demiş. Gerda da Kay’ın ölmediğine çok sevinmiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin şatodan ayrıldığını fakat her an geri gelebileceğini söylemiş. Hemen şatodan çıkıp geyiklerin çektiği kızağa binmişler. Bu uzak kuzey ülkesinden ayrılıp evlerine geri dönmüşler. Yaşadıkları bu serüveni ikisi de unutamamışlar. Sonra da evlerinden fazla uzaklaşmayıp sadece büyükannenin masallarını dinlemişler. Kral Çıplak Ülkenin birinde giyimine düşkün,kendini beğenmiş bir kral varmış.Kendini çok akıllı sanan kral,giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş. Günlerden bir gün komşu ülkenşn kralı kendisini ziyeret etmek istediğini bildirmiş.Elbette ki,bizim kralın ilk aklın agelen yine ne giyeceği olmuş.Hemen adamlarını çağırtmış -"Tüm dünyaya haber gönderin"demiş."Öyle bir elbise istiyorum ki,dünyada bir eşi dah aolmasın.Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin edeceğim.Misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim." Kısa bir süre sonra,haber her yana yayılmış.En iyi terziler,ellerindeki kumaşlarla,saraya gelmişlerHepsi yapacaklarını krala anlatıyormuş.Ama kral anlatılanlardan hiç birini beğenmiyor; -"Çok daha güzel olmalı!"diyebağırıp duruyormuş. Sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına. -"Sen ne getirdin bakalım"diye sormuş kral.Trezinin genç ve tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış. -"Benim getirdiğim çok özel sevgiliş kralım"demiş genç terzi."Size öyle bir kumaş dokuyup,öyle bir elbise dikeceğim ki,sizden önce kimse böyle bir elbiseyi giymemiş olacak." Kral bu sözlere çok şaşırmış. -"Ancak bir şartım var"demiş genç terzi."Giysiyi bitirene kadar işimize hiç kimse karışmayacak." Kral aradaığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı.Hemen iki kese altın verip; -"Çabuk olun o zamana!"diye emretmiş. Genç terzi hemen başlamış çalışmaya.Ertesi gün iki kese altın daha istemiş kraldan.Kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını.Aradan günler geçtikce,kral gençterzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş.Sonunda dayanamayıp,çalıştığı odaya girmiş.Genç terzi tezgahınbaşında harıl harıl çalışıyormuş.Kral sessizce bir süre izlemiş,bir şey göremeyince; -"Demek bunca zamandır boş oturdun ha!"diye kükremiş."Kese kese altınları ben boşun amı verdim sana!" Terzi sakin ve kendinden emin; -"Saygıdeğer kralım"demiş.Bu kumaşı sadece akıllı insanlar görebilir.Bakın ne kadar da güzel oldu.Öyle değilmi?" Kral ne diyeceğini şaşırmış.Aptal durumuna düşmemek için; -"Evet evet çok güzel"demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan. Kralın elbisesi şehirde kualktan kulağa dolaşır olmuş."Sadece akıllılar görebilir!"İnsanların merakı bunu duydukça dah açok artıyormuşSonunda tören günü gelmiş.Halk toplanmış,hazırlıklar bitmiş.Terzi kralı soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş.Sonrada karşısına geçip; -"Çok şık oldunuz efendim"demiş. -"Muhteşemsiniz." Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında,aynada gördüğü çıplak bedene hiç aldırmadan; -"Eline sağlık,çok güzel olmuş"demiş. Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan.Dışarda toplanan halk kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar.Ama kimse cesaret edip krala gerçeği söyleyememiş.Birden küçük bir çocuk haykırmış; -"Kral çıplak!" Ardından cesaretlenen halk,gülmeye başlamış.Kral geç de olsa gerçeği böyle acı bir şekilde anlamış. Anasayfa Geri Kibritçi kız Bir yılbaşı gecesiydi. Dondurucu, kavurucu bir soğuk vardı. Yoldan geçenler paltolarının yakasını kaldırmışlar, atkılarına bürünmüşler, hızlı hızlı yürüyorlardı. Kimi evine geç kalmış, acele ediyor, kimi bir eğlence yerine gidiyordu. Çocuklar koşuyorlar, birbirlerine kartopu atıyorlardı. Gecenin zevkini en çok onlar çıkarıyorlardı. Kahkahalarla gülüyorlar, sevinçle haykırıyorlardı. Yalnız bir çocuk vardı ki gelip geçenler onun farkında değillerdi. Ufak bir kız çoçuğu. Başı açık, elbisesi yama içinde, yoksul bir kızcağız. Bir kapının önüne büzülmüş, çıplak ayaklarını altına almıştı. Soğuktan morarmış tir tir titriyordu. Üzerinde oturduğu taş basamakta buz gibiydi. Yavrucağız da sanki donmuş, bir buz parçası kesilmişti. Geniş bir mukavva kutunun içine sıralanmış kibrit kutularına bakarken gözleri yaşarıyordu. Evet, bu bir kibritçi kızdı. O gün bir tek kutu kibrit bile satamamıştı. Satsa, bir kaç kuruş para kazansa, kalkıp evine gider, annesiyle birlikte hiç olmazsa bir kase sıcak çorba içerdi. Gidemiyordu, çünkü o gün hiç kibrit satamadığını annesine söylemekten çekiniyordu. Soğuktan, üzüntüsünden titreyen kısık,incecik sesiyle "Kibrit var, kibrit"diye bağırıyordu. Sokaktan geçenlerin hiçbiri başını çevirip bakmıyordu... Ah hiç olmazsa ayaklarında terlikleri olsaydı! Biraz önce, sokak sokak dolaşırken, hızla geçen bir arabanın önünden kaçmış, kaçarken terlikleri ayağından fırlamıştı. Karşı kaldırıma geçtikten sonra, dönüp bakmış hınzır bir çocuğun terlikleri kapıp kaçtığını görmüştü. Arkasından seslenmişti ama, çocuk alaylı alaylı seslenerek koşa koşa uzaklaşmıştı. Kibritçi kız bunun üzerine bir kapının girintisine sığınmış, oracığa kıvrılıp oturmuştu. Parmakları donmuş, sızlamaya başlamıştı. Kızcağız bu acıya dayanamadı, kutulardan birini açıp bir kibrit çıkardı. Parmakları uyuşmuştu, kibrit çöpünü elinde güçlükle tutuyordu. Eli titreye titreye çöpü duvara sürttü. Kibrit birden alev aldı; tatlı, yumuşacık, turuncu bir alev. Zavallı kız, kibriti bir elinden öbür eline geçirerek, parmaklarını ısıttı. İçi de ısınmıştı. Sanki gürül gürül yanan bir ocağın karşısındaydı. Gözleri aleve dikilmiş, düşlere dalmıştı: Güzel bir odada, büyük bir ocağın karşısında oturuyordu. Arkasında kalın bir yünlü hırka, ayaklarında kürklü terlikler vardı. Isınmış, terlemeye bile başlamıştı... Derken kibrit sönüverdi. Kibritin sönmesiyle, o tatlı düşlerde sona ermişti. Kızcağızın parmakları yeniden donmaya, sızlamaya başlamıştı. Bir kibrit daha yaktı. Bu sırada soğuk bir rüzgar esti. Kız kibrit sönmesin diye, duvardan yana döndü. Öbür elini aleve siper etti. Aleve bakarken, karşısındaki duvar sanki eridi, birden açıldı, içerisi göründü. İçeride geniş bir oda vardı. Kar gibi bembeyaz örtü yayılmış bir masanın üzerine tabak tabak yiyecekler dizilmişti. Sofrada gümüş şamdanlar yanıyor, odayı gündüz gibi aydınlatıyordu. Kızcağız'ın gözleri sofranın ortasında, büyük bir tabağa konulmuş, nar gibi kıpkırmızı kaz kızartmasına dikilmişti. Ağzı sulandı. Elini oraya doğru uzattı. Kibrit yana yana sonuna gelmişti, parmağını yakıyordu. Kızcağız çöpü yere atıverdi. Atmasıyla birlikte, yılbaşı sofrası siliniverdi, gözlerinin önüne taş duvar yeniden dikildi. Üçüncü kibrit daha fazla düşler yarattı:Bir yaz gecesi...Kibritçi Kız kırda bir ağacın altına oturmuş, yıldızlara bakıyor. Gece olduğu halde hava sıcak. Altındaki toprak, gündüz güneşten ısınmış, fırın gibi yanıyor... Küçük kız gözlerini yıldızlardan ayıramıyordu. Uzaktan uzağa gece kuşları ötüyor, kurbağalar bağrışıyordu. Derken bir yıldız kaydı, gökyüzüne geniş bir yay çizerek uzaklaştı, söndü. Kızcağız: 'işte, biri daha öldü' diye mırıldandı. Bir gün, ninesi söylemişti: Her yıldız düştükçe yeryüzünden biri ölürmüş... Ninesini bir daha görebilmek için bir kibrit daha çaktı. Soğuktan kaskatı kesilmiş, beyni durmuştu. O şimdi sokak ortasında olduğunu unutmuş, düşler dünyasına dalmıştı. Kibritin alevinde yine ninesini görüyor, onun sesini işitir gibi oluyordu. İşte ninesi geliyordu. Lapa lapa yağan karların arasından bir melek gibi iniyordu... Geldi, geldi...Kollarını açtı, torununu kucakladı, aldı göklere doğru götürdü... Ertesi sabah, yoldan geçenler, bir evin basamağında donmuş kalmış kızcağızın ölüsünü buldular. Yanı başında bir sürü boş kibrit kutusu vardı. -Zavallı kız ısınmak için bütün kibritlerini yakmış dediler... Bu kibritlerin alevinde onun ne düşler gördüğünü bilemezlerdi ki.
    1 puan
  3. Nevermore,Mavi siyah,Libitina,ArpiA,Sting e bu armağan ettiğim şarkı; [video=youtube;TtBcWl-O5b4]
    1 puan
  4. Ünlü fotoğrafçı Walter Schels'in Londra'da açılan sergisi "Ölümden önce yaşam" ismini taşıyor. Schels ölümcül hastalığa yakalanmış modelleri kullandı. Onları ölümlerinden kısa bir süre önce ve öldükten hemen sonra görüntüledi. Walter Schels bu serginin nedenini The Guardian'a şöyle anlatıyor: "Sona ulaştığınızda her türlü yalandan sıyrılıp, daha önce hiç olmadığınız kadar gerçek oluyorsunuz. Bir fotoğrafçı olarak ben de 'yalan olan herşeyden sıyrılmış' bu yüzlerin resmini çekmek istedim." http://img183.imageshack.us/img183/715/barbaragrone10501200320my4.jpg http://img519.imageshack.us/img519/8053/barbaragrone221ic8.jpg http://img519.imageshack.us/img519/5677/beatetaube11101200482qr5.jpg http://img183.imageshack.us/img183/1038/11gs2.jpg http://img183.imageshack.us/img183/56/27699747lg6.jpg http://img72.imageshack.us/img72/6913/74022539ou1.jpg http://img72.imageshack.us/img72/5439/ellygenthe1311220026yc1.jpg http://img183.imageshack.us/img183/8618/ellygenthe2110120037pt6.jpg http://img183.imageshack.us/img183/7544/gerdastrech0501200314bu1.jpg http://img508.imageshack.us/img508/4514/gerdastrech1401200315jj9.jpg http://img183.imageshack.us/img183/2751/heinerschmitz1191120031rr0.jpg http://img240.imageshack.us/img240/9035/heinerschmitz2141220031ux1.jpg http://img72.imageshack.us/img72/6637/klarabehrens10602200422ns3.jpg http://img240.imageshack.us/img240/5643/klarabehrens20303200423fq7.jpg http://img183.imageshack.us/img183/9048/peterkelling12909200318gm7.jpg http://img72.imageshack.us/img72/7083/peterkelling219on2.jpg http://img72.imageshack.us/img72/8387/klarabehrens10602200422jj1.jpg http://img240.imageshack.us/img240/2620/klarabehrens20303200423xb2.jpg http://img183.imageshack.us/img183/4819/roswithapacholleck13112tn6.jpg http://img183.imageshack.us/img183/6902/roswithapacholleck20603hm7.jpg http://img160.imageshack.us/img160/9763/22289930qg8.jpg http://img238.imageshack.us/img238/2412/43919691nb2.jpg http://img160.imageshack.us/img160/7558/spaceball3ek9.jpg http://img240.imageshack.us/img240/3139/271791032527790ee81ib8.jpg http://img240.imageshack.us/img240/8742/spacebal2lxy2.jpg http://img255.imageshack.us/img255/7519/27179103513549379b8mw6.jpg http://img104.imageshack.us/img104/4460/271791044c4e18d7685yu4.jpg http://img104.imageshack.us/img104/3140/spaceball3qo9.jpg http://img255.imageshack.us/img255/9571/spaceball4bi7.jpg http://img240.imageshack.us/img240/4613/spaceball6rf4.jpg
    1 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00
×
×
  • Yeni Oluştur...