Liderlik Tablosu
Popüler İçerikler
29-10-2006 tarihinden itibaren, tüm alanlarda en yüksek itibara sahip içerik gösteriliyor
-
Lisedeyken bu tarz bir belgesel metin yazmistim filme falan cekmistik.. baya eglenmistik.. simdi burada ikinci kez bir lise ortami yakaladigimizi dusunuyorum.. .. buyrun.. Gunesin batmadigi, gunun her saati birilerinin online oldugu gnoxis adasindayiz.. .. ada nufusunun buyuk cogunlugu uyelerden olusuyor.. cogunluk olarak onlari moderatorler takip ediyor.. adanin turistik degerinden dolayi adayi ziyaret eden misafirler de daimi olmasalar da onemli bir populasyonlar ada uzerinde.. Buyuk bir hizla artan uye nufusu adanin sakinligini tehdit eder hale gelince bu olaya admin tarafindan el atilmis.. butun uyeler kisirlastirilmis.... yeni uye girisi durdurulmus.. su anda adaya gelebilenler sadece ziyaretciler.. biz de trt7 belgesel ekibi olarak aldigimiz ozel izinle cekim yapmaktayiz.. .. Kameralarimiza ilk olarak rofllar carpiyor.. adanin guneyindeki yesilliklerde yasayan rofllar hallerinden cok memnun gorunuyorlar.. cimlerde yuvarlanip gunlerini gun ediyorlar.. İste bir kata rofl.. boynuzlarinin buyuklugune bakilirsa uzun zamandir adada.. .. hemen yaninda bir los roflun geldigini goruyoruz.. artik dunya umurlarinda degil.. .. onlari goren slaad rofl da hemen yanlarina geliyor kosarak.. onlari muhabbetleriyle basbasa birakip adanin kuzeyine dogru ilerliyoruz.. Biraz derinlere dogru ilerleyince karsimiza bir ensiferum onuclusu cikiyor.. avdan dondugu her halinden belli.. her tarafi ilginc resimler icinde kalmis.. .. birazdan yuvasina varacak.. ve bu resimleri yavru uyelerle paylasacak.. tam bir abi.. Yuvada onu bekleyen uyeler arasinda bir uaral onuclusuyle bir elesis de var.. sabirsiz bakislarla paylasimlari bekliyorlar.. biyik alti gulusuyle paylasimlara bombalar bombasi yanitlar vermeye hazirlar.. .. kendilerine kolayliklar diliyor ve adanin kuzeyine dogru turumuza devam ediyoruz.. Bir asabi schezo hayirseveri takiliyor kameralarimiza.. gun boyu insanlari organize etmekle ugrasmis belli.. gunun yorgunlugunu bir agac golgesinde atiyor.. cevresinden topladigi yardimlari kimlere dagi… ekibimizi fark etti.. sinirlenmis gorunuyor.. dur dur abi.. aman diym.. bak tamam cekmiyoduk ama niye daldin ki simdi.. o ucan tekmenin ne luzumu var simdi.. tamam abi al kasedi falan……. .. ( eski ekip sakatlik iznine ayrilir.. yeni ekiple cekime devam edilir.. ..) … ve moderatorgillerin en korkulaninin mekanina giriyoruz simdi de.. bir scarred moderatoru.. bir scarred moderatoru saatte 140 mesaja kadar silebilir.. su gelismis ellere bir bakin.. kim bilir kac mesaj bu ellerin yaptıgı Mouse darbeleriyle can verdi.. koca belgeseli sildirmeden konuyu kapatiyor ve kuzeye dogru yaptigimiz yolculugumuza devam ediyoruz.. .. bir izuchiring anketoru takiliyor gozumuze.. yaninda yeni alinmis bir karma var.. .. hemen karsisinda da bir hernan kortesi oturuyor.. anket acma yarisi icindeler.. bu yarisi kazanan karmayi alacak.. kaybedense baska karmalar almak uzere yoluna devam edecek.. (bu ilginc yarismanin kaydini daha sonraki bir belgeselimizde sunmak uzere saklayip yolumuza devam ediyoruz.. .. ) iste bir erkek uye.. disine kur yapiyor.. .. ona karma vermek istiyor.. ama bu konuda yalniz sayilmaz.. baksa bir uye daha geliyor.. artik yarismak zorundalar.. karmasi daha cok olan bu yarisin mutlak galibi oluyor.. .. kaybeden cekip gitmek zorunda.. disiyle iliksisini tamamen kesiyor.. artik ona karma veremez.. .. adanin ortasindaki uhud daglarini asip biraz daha kuzeydeki bozkira dogru ilerliyoruz.. iste bu bolge adanin en tehlikeli bolgesi.. hemen hemen butun moderatorler burada yasiyorlar.. bozkirda otlayan anti’leri avliyorlar.. su an kamufle olmus durumdalar.. moderatorler oyle cok ortalarda gezmez.. adada duzen bozan anti’ler ortaya cikana kadar sadece unutulmalarini onleyecek sayida mesaj atarlar.. .. ve bir anti surusunun goc mevsimi.. kuzeydeki sifa cayindan guneye dogru goc etme zamanlari geldi.. bozkirdan gecmek zorundalar.. .. sessiz ve sakin olmalilar.. yoksa her an ban yiyebilirler.. .. iclerinden biri tamami buyuk harflerle bir mesaj yaziyor.. bozkir hareketlenecek gibi.. .. moderatorler toplu halde avlanirlar.. .. antilerin etrafini sariyorlar.. zavalli antilerin kacmaya zamani olmadi.. .. nora moderatoru onderligindeki modlar hepsini teker teker banliyorlar.. .. ada artik daha huzurlu.. biraz daha kuzeyde sifa cayinin essiz sesini duyuyoruz.. bir belfalas sifacisi cayin basinda kendine yeni bir ilac yapiyor.. .. hemen karsi kiyida da urum la şaman gizemli karisimlarindan birini yapiyorlar.. ne oldugunu merak ediyor ama tirsip soramiyoruz.. .. cayin kaynagina dogru yolculugumuza devam ediyoruz.. adanin en kuzeyine.. her ulke gibi buranin da en gelismis yeri kuzey kesimleri.. bu bolgede photoshop spawnlari yasiyor.. .. belgesel filminde gerekli duzeltmeleri yapmalarini rica edip belgeseli burada sonlandiriyoruz.. .. gnoxis adasinda bir gun daha sona ererken hayatta kalan her uye yarini dusunuyor.. acilacak konulari.. yazacagi yorumlari.. guzel muhabbetleri….… ..12 puan
-
Biraz da tarih çalışalım.. .. MESMANLI İMPARATORLUĞU Anadolu Paranormal Devleti’nin merkezi yönetiminin zayıflaması devletin beyler uzerindeki itibarının sarsılmasına neden olur.. ustuste kaybedilen savaşlar ve iç anlaşmazlıklar sonucunda devlet parçalanarak beyliklere ayrılır.. bu beyliklerden tarihte en önemli olanı hic kuskusuzMesman Bey’in kurdugu Mesmanlı Beyliği’dir.. .. KURULUŞ DÖNEMİ Anadolu Paranormal Devleti’nin idaresine inanmayan Mesman Bey, silah arkadaşları Şaman ve Urumhamatahayil Beylerin de desteğini alarak bağımsızlığını ilan etti.. .. Mesman Bey, kuzeybatıda, Doğu Google İmparatorlugu, batıda Coldhellangeloğulları Beyliği.. .. kuzeyde Blessed Trinityoğulları Beyliği.. .. Güneyde Rofldaroğulları Beyliği.. .. Doğuda da Karabanoğulları gibi güçlü beyliklerin olduğu bir ortamda devletini kurmuş geliştirmiş ve varlığı günümüze kadar uzanan güçlü bir imparatorluğun temellerini atmıştır.. ... Mesman Bey’in zamanı Doğu Google İmparatorluğu’nun zayıflamaya başladığı dönemlere denk gelmektedir.. Mesman Bey zamanında diğer türk beyliklerindense Google İmpatatorluğu’na akınlar düzenlenmiş ve önemli zaferler kazanılmıştır.. Mesman Bey’in oğlu Mescalin Bey başa geçtiğinde ilk olarak babasının vasiyetini gerçekleştirmiş ve Google İmparatorlugu’ndan bir alan satın alıp burayı sitesinin ana sayfası yapmıştır.. .. Hemen ardından ünlü Mesman Bey Türbesi buraya yaptırılmıştır.. .. Bölgede halen ayakta olan Mesman Bey Türbesi ilk dönem Mesmanlı sanatının en önemli örneklerindendir.. Kuruluş döneminin en önemli olaylarından biri, Coldhellangeloğulları Beyliği’nden toprak satın alınarak denize kıyısı olan bir devlet haline gelinmesidir.. .. böylelikle denizcilik hareketleri başlamış ve zamanla denizcilikte de önemli bir devlet haline gelmenin temelleri atılmıştır.. .. Karabanoğulları Beyliği ve Blessed Trinityoğulları Beyliği’nin topraklara katılmasının ardından Mesmanli Beyliği artık bir devlet hüviyeti kazanmıştır.. .. YÜKSELME DÖNEMİ Yükselme döneminin en önemli olayı hiç kuşkusuz ki Estanbul’un fethidir.. .. Fetihlerle iyice zayıflatılan Google İmparatorluğu son kalesi olan Estanbul’u diğer Avrupalı forumların ve Katakan’ın da desteğiyle var gücüyle korumaktadır.. .. Toprakların ortasında önemli bir engel olan Estanbul, devletin ilerlemesinde önemli bir engel teşkil etmektedir.. Fetihin kaçınılmaz hale geldiğini gören II. Mesmet kuşatma hazırlıklarına başlar.. Şehrin güçlü surlarını aşmak için özel rofl topları döktüren II. Mesmet, çok detaylı bir kuşatma planı hazırlayarak, ordusunun başına geçip Estanbul’a doğru yola çıkar.. Google İmparatoru da bu hareketten haberdardır ve şehrin tüm savunmasını hazırlayıp büyük kuşatmayı beklemeye başlar.. Denize çektiği zincirler bakıp.. “nıha.. Mesmet bunu da geçsin zaten şehri ben kendim veririm ..” sözlerini sarfettiği söylenegelmektedir.. .. Gemiler karadan yürütülüp ertesi gün şehrin kıyılarında gezerken imparatorun yüzünde oluşan “” ifadesinin bir portresi hala Karmabahçe Sarayı Müzesi’nde sergilenmektedir.. .. Şehre ilk bayrağı diken kişi olan Uarallı Hasan’ın diktiği bayrak da yine aynı müzede sergilenmektedir.. .. Yükselme döneminin diğer önemli olaylarını ise, ilk altın karmanın verilişi .. tüm beyliklerin banlanarak Anadolu forum birliğinin sağlanışı .. ve Venediklilere karşı kazanılan denizcilik üstünlüğü olarak özetleyebiliriz.. .. DURAKLAMA DÖNEMİ III. Mesat’in ardindan tahta gecen IV. Mescalin zamaninda yapılan ıslahatlar halkta huzursuzluklar yaratmış, uzun süren yapılandırma çalışmaları ve kaybedilen profiller önemli sıkıntı kaynakları olarak tarihe geçmiştir.. Yapılan batılılaştırma çalışmaları eskiyi seven halkça garipsenmiş ve içten içten “aah ah gidicek gül gibi forum” dedirtmiştir.. Kırsal kesimde uygulanan PM sisteminin bozulması tımarlı roflların gücünü önemli ölçüde azaltırken, karma vereni göremeyen karma kulu süvarileri de yer yer huzursuzluklar yaratmıştır.. .. IV. Mescalin bütün bu sorunları çözeceğini söyleyerek yüreklere su serpmiş ve yeni bir yükselme dönemi vaad etmiştir.. .. DEVLET YÖNETİMİ Mesmanli’da devleti padişah yönetir.. Padişahın dedikleri emirdir.. Ordusunun başında sefere çıkar.. Gerekli gördüğü zaman divanı yönetir.. Padişahın yokluğunda divanı Norazam yönetir.. .. devlette padişahtan sonra en yetkili ikinci kişi Norazamdır.. ORDU ve DONANMA Askerlerin en önemli kısmını Yenischezo lar oluşturur.. .. yenischezo lar askerliği meslek olarak yapar ve askerlik yaptıkları süre içinde başka bir işle uğraşmaları ve evlenmeleri yasaktır.. Diğer önemli gruplar da karma kulu süvarileri ve tımarlı rofllardir.. .. Mesmanli Donanmasının başında Kaptan-i Vhercle bulunur.. .. BİLİM ve SANAT Bilim ve sanat konusunda devrinin en önemli devletlerinden biri olan Mesmanli devleti birçok önemli sanatkar ve bilim adamına ev sahipliği yapmıştır.. Devrin en önemli matemetikçilerinden Rimmoni nin yazdığı “pisagor yalan söylüyor” kitabı uzun yıllar çeşitli üniversitelerde kitap olarak okutulmuştur.. Yine önemli ilim insanlarından ibn-i belfalas ın yaptığı tıp çalışmaları da günümüzde halen hayret ve heyecan uyandırmaktadır.. .. Sanat alanında en önemli eserler II. Mesmet zamanında verilmiştir.. Tam bir sanatçı dostu olan II. Mesmet’in İtalya’dan gelen ünlü ressam Spawnchini’ye yaptıdığı tablosu halen kendi profilinde sergilenmektedir.. Mimar Manticore’un yaptığı “seven of spades profiili” ve “Manticore Profiili” dönemden günümüze kalan en önemli eselerdendir.. .. Ünlü FRP’ci Elesis’in yazdığı “Yüzüklerim Çok Efendidir Benim” isimli kurgu kitabı kendinden sonra gelen yazarlara çok önemli bir ilham kaynağı olmuştur.. Kaşgarlı Luciin’in yazdığı “Çekyat-ı Buraya-it Türk” yalnız bir sözlük değil forum olaylarının anlatıldığı önemli bir kaynaktır.. Dönemin önemli ticaret adamlarından Losteirosss Efendi tarafından yaptırılan “Telli Kata Ana Türbesi” halen dünyanın her yerinden ziyaretçi akınına uğramaktadır.. Ünlü Türk paylaşımcı Ensiferum’un paylaşımları ise şu an “İlginç ve Komik Resimler Müzesi” nde sergilenmektedir.. .. Seven of Spades tarafindan kaleme alınan, Sokollu Nora zamanında Vereceidiklilerden alınan Gnoxis adasını anlatan, “gnoxis adası..” adlı belgesel tarihin ilk yazılı belgeseli niteliğini taşımaktadır.. .. .. devam etmek üzere.......11 puan
-
Hayat insandan aldığı kadarını verir derler.. Acaba gerçekten kaybettiğimiz kadarını kazanıyor muyuz ? İnsan hep belli bir yaşa gelince " Ahh keşke çocuk olsam yine.. " der durur .. Haklıdırlar ama. Sorumluluğun sadece dersler olduğu, masum olduğumuz o yıllara dönmeyi herkes ister. Ama ya yaşananlar? Yaşadıklarımız ne olacak? Onlar da uçup gitmeyecek mi bir anda? Siz öğrendiklerini yaşayarak acı çekerek öğrendiniz. Tekrar göze alabilir misiniz acı çekerek öğrenmeyi? Bir de " Ahh şimdiki aklım olsa.. " ile başlayan cümleler kurulur. Şimdiki aklınız olsa bu hataları yapmayacak mıydınız? Peki ya hata yapmadığınız zaman nerden ders çıkaracaktınız? Ha bir de bunu söylemek için biraz geç değil mi .. Hayatı acı çekerek öğrenmek çok zor. Hayatı yaşayarak öğrenmek zor. Ama hayatı yaşamadan da nasıl öğrenecektiniz? Kötü anılarımızı hep bir kinle nefretle anıyoruz. " Ahh o güne lanet olsun .. " Peki o günü yaşamasaydınız bu hatayı tekrar tekrar yapabileceğiniz hiç aklınıza gelmedi mi? Yaşamayan bilemez derler ya yaşadıklarınızın tekrarlayan hatalarda sizi frenleyen olaylar olduğunu hiç farketmediniz mi? " Hayat hep benden alıyor. Hiç yüzümü güldürmüyor .. " diyorlar. Sizce gerçekten öyle mi? Mesela ben. Bu sitede neredeyse hayatım değişti. Öyle insanlar tanıdım ki depresif bir insanken bana bunları yazdırabilecek insanlar.. Evet hayat benden çaldı. Çok çaldı ama bana verdiği nimetlere de muhtacım. Evet burdan onlara sesleniyorum. Bu sitede tanışıp hayatımı değiştirenler! Bu yazı sizin sayenizde, bu iyimserlik sizin sayenizde ve hayat; onları da senin sayende tanıdım. Bana böyle kişileri tanıma fırsatı verdiğin için teşekkür ederim sana. Hayatımı değiştirenler size de sonsuz teşekkürler. Demek istediğim şu. Hep karamsarız, hep kötü yönden düşünüyoruz. Hiç mi birşey kazanmadınız? Hiç mi yüzünüz gülmedi? En azından şöyle düşünün ; artık bir ömür boyu kullanabileceğiniz " Hayat Tecrübeniz " var..11 puan
-
“Uyumak yada uyumamak. İşte bütün hüner bu!” Hamlet, elinde kurukafa yerine bir şişe uyku hapı ve bir çalar saatle, uykusuzluktan beti benzi atmış gözümün önüne geliyor da.. “Yine mi şu uyku palavrası” diye hemen baştan kesip atmayın. Ben masumum. “Bütün Dünya”nın Mart sayısında yazdığım bir yazı nedeniyle yaşamımda almadığım denli elektronik postaya kavuşuverdim. Hatta ve hatta eş dost arayıp hayret, ısrar ve inanmazlık içinde nasıl olup da az uyuyarak yaşayabildiğimi soruyorlardı. Öyle ya, bu kadar az uyku ile herkesin iki misli yaşıyor sayılmaz mıyım? Herkes yatakta 8-10 saat geçirirken benim bu saatleri şuursuzca bay pas etmek yerine çalışarak veya eğlenerek geçirmem beni herkesten iki misli daha uzun ömürlü yapmaz mıydı? Önceleri, teker teker, insanlara, sordukları sorulara uygun bi çimde yazmaya başladım. Ama gelin görün ki, elektronik postanın ardı arkası kesilmiyordu. Birkaç yüzden sonrasını karantinaya alıp, hepsine temmuz sayımızda topluca yanıt vereceğimi yazdım. Ve sözümü tuttum. Üstelik tüm gün çalışmış, akşam bir yakınıma hastanede eşlik etmiştim, sabahın 3:30 gibi bir şeyiydi ve ben yazıma başlayıp, onu güzelce resimleyip sabah 5’e doğru yatmayı planlıyordum. Üstelik 6’da kalkmam da koşuldu. Ama tüm bu koşullar benim için gayet normaldi çünkü ben az uyuyabilmeyi öğrenmiş ve bunu günlük yaşantıma uygulayabilmiş biriydim. Öncelikle acil bir açıklama yapmak istiyorum. Ben bir doktor ya da uyku uzmanı değilim. Yogi falan da değilim. Daha önce de açıkladığım gibi az uyumayı, ses duymamayı ya da görsel hafızayı iyi değerlendirmeyi 35 yıl önce bir yoga kitabında okumuştum. Aklım yattığı için de sabırla egzersiz yapıp sonunda ucundan kıyısından öğrendiklerimi uygular duruma gelmiştim. Her bir zerresini dağarcığımın el verdiği denli bilim süzgecinden geçirmeden böyle fantastik öykülere asla takılamayacak bir kişiliğim vardır. Buna inanmam, bilimselliğine tümüyle inanmış olmamdan geçer. Yıllar sonra uzmanlıkları uyku olan kimi doktorlarla bunu tartıştığımda hepsinden aldığım yanıt, eğer öğretilebilecek bir şeyse bu yaptığım, tüm insanlığa yarar sağlayabilecek önemli bir “şey”di. Benim de yanıtım, eğer ben yapabiliyorsam, birçok insanın rahatlıkla yapabileceği söylemindeydi. Asla ben “yaptım oldu”culuk yapmadan, asla doktorculuk oynamadan ve asla herkesin yapabileceğini iddia etmeden... Yalnız ne var ki, ben yapabildiysem, birçok insanın da yapabileceğine can-ı gönülden inanıyorum. Üstelik benim açımdan baktığınızda konu yalnızca uyku zamanları ile de sınırlı değildir. Gelelim bana elektronik postayla ulaşanlara yanıt vermeye... Burada söyleyeceğim her şey o yoga kitabından aklımda kalanlardan ibarettir. Tabii azıcık da yorum. İşe uykunun ne işe yaradığının tanımıyla başlayalım. Bizim garip bedenin denetim odası, hepimizin bildiği gibi beyin denilen iri beyaz cevizimiz. Bu harika organ her saniye milyarlarca sinyali işleyerek mekanizmanın fiziksel ve zihinsel çalışmalarını yönlendirir durur. Gövdemiz de bir ırgat gibi gün boyunca didinir. Kaslarını gererek hareketler oluşturur. Sevgili kalbimiz, âşık olmanın yanı sıra vücudun tüm organlarının gıdalarını vererek onların canlı ve enerjik kalmalarını sağlar. Habire onlara yemek, ilaç ve enerji pompalar. Sabahki zindeliğimiz akşama doğru yorgunluk denilen illetin kanatları altında kalır. Hücrelerimizin enerjileri azalmıştır. Niye? Çünkü arabalar sokaklara park edince tüm kentin trafiğinin yavaşlaması gibi, sabah açık olup, kan akışına makul ölçülerde izin veren vücut arterlerinin, gün içinde şişen ve yolları tıkayan kaslar yüzünden bloke edilmesi yüzünden. “Bu da ne demek” demeyin. Yeterince temiz kan pompalanmayınca, hücreler yorulur ve hareketler yavaşlar. Damarlar, kaslarca bloke edilmektedir. Uyku, bu blokajı hafifletmek ve hücrelerin temizlenmesine olanak sağlamak için gerekli bir ortamdır. Vücudu yumuşatır, kaslardaki basıncı kaldırır ve kan akışını hızlandırır. Oysa kalp atışları yavaşlar. İşte benim söylemek istediğim konunun can damarı bu noktada yatıyor. Uykunun şuuraltını kullanarak oluşturduğu “temizlenme ve yenilenme” ortamını bilinçle oluşturmak. Bunu da kimi egzersizler yaparak altı ayda kullanır duruma geliyorsunuz. Vücudunuz ve beyniniz (sanki beyin vücudun bir parçası değilmiş gibi) bilinçli olarak uykuyu oluşturuyorlar. Üstelik beyin bu işin ilmini bir kaptı mı gerisini getirmekte üstüne yok. Egzersizler oldukça basit ama uygularken karşımıza çıkan alışkanlıklarımız yüzünden çok da zor. Şöyle başlıyoruz: Yatağınıza, kanepeye yada halıya, nerede uyumak istiyorsanız onun üzerine sırtüstü yatarak avuçlarınız aşağıya gelecek bir biçimde kollarınızı gövdenizin yanlarına uzatıyorsunuz. Sonra, sağ ayak küçük parmağından başlayarak her bir organınızın üzerindeki kasılmayı, ağırlığı ve gerilimi kaldırıyorsunuz. Bunu her bir organınız için yapıyorsunuz. Ayak parmaklarından başlayıp, ayaklara, tabanlarınıza, ayak bileklerinize falan filan bu gevşetmeyi uyguluyorsunuz. Yalnız bu göründüğü kadar şıppadanak olmuyor. Siz daha henüz dört parmaktaki basıncı kaldırmış beşinciyi düşünürken hop, bakıyorsunuz, ikinci parmak bağımsızlığını ele geçirmiş bile. Bu arada küçük karıncalanmalar da insana yaşamı zehir etmiyor değil. Ama istenen sonuç, tüm bedenin, kafanın ve ruhun tam gevşemesi. Bir iki kasınız bile gerili kalsa değişen hiçbir şey olmuyor. İlla da illa tüm organlardaki gerilim kalkacak. Ayak, parmak, karaciğer derken tüm vücudunuzu dolaşıyorsunuz. Sıra en zor olanına, kafaya geliyor. Gözler yarı açık, ağız neredeyse sarkmış, çene düşmüş olacak ve mutlaka beyazı düşüneceksiniz. Bu, yoğun bir bulut kümesi mi, süt mü artık siz bileceksiniz, ama mutlak beyazı düşünmek zorundasınız. En başlarda bir iki saat geçmesine karşın hiçbir başarıya ulaşamamak, beynin olan biteni yavaş yavaş keşfetmesi yüzünden zamanla yerini inanılmaz bir keyif olan bilinçli uyumaya terk etmesi, bende altı ay aldı. Ve her şeyi yaptığınızı fark eden beyin bir anda ortalığı ana baba yerine çeviriyor. Açık arterlerden koşturan kan önüne çıkan, çıkmayan her hücreyi hızla yenilemeye başlıyor. Kulaklarınız vınlıyor, gözlerinizin önünde her bir şeyler uçuşmaya başlıyor. Bana ilk olduğunda başka bir gezegene ışınlanıyorum sanmıştım. Bu vınlamalar ve düşler yaklaşık on dakika sonra geldiği gibi yok oluyor. Ve bir kez başardınız mı vücut ve beyin onu mutlaka istiyor ve uyguluyor. Ama yine dediğim gibi altı ay kadar sabırla yapılan gevşeme alıştırmaları sonucu yakalayabilmiştim bunu. Başkalarının bir ayda mı bir yılda mı yoksa doğrudan hemencecik mi yakalayabileceği konusunu bilemem. Bir arkadaşım vardı. Çekirdeği ağzına atarken eli havada kalabiliyordu çünkü uykuya o kadar dayanıksızdı ki her an uyuyordu. Onu çok kısa zamanda kendime benzetmiştim. Gazeteciler Cemiyeti eski başkanı rahmetli Nezih Demirkent de başarılı öğrencilerimin arasındaydı. Yüzlerce insana denettirdim ama yalnızca 10-15 kadarı egzersizleri yapmayı ısrarla sürdürdü ve bugün onlar da benim gibi az uyuyup çok yaşarlar. Uyku denli, insanın beyninin öteki işlevlerini de geliştirmesi gerekir. “Bütün Dünya” Mart sayısında bu konuya çok ciddi (?) olarak yer vermiştim. Ama sanırım her işte olduğu gibi bunda da şu yukarıda söz ettiğim basit egzersizin ısrarla yapılması sizi kesinlikle başarıya götürecektir. Birçok yerde bana sorulan en birinci soru hiç şaşmaz: “Nasıl oluyor da bu kadar abuk sabuk işe bulaştınız? Nereden buldunuz bunca zamanı?” Bilin bakalım ben onlara ne diyorum...• BÜTÜN DÜNYA Temmuz-2003 -------------------- Ali Murat Erkorkmaz10 puan
-
http://img171.imageshack.us/img171/3641/im1269bxhn9.jpg http://img137.imageshack.us/img137/4334/im101506fqvi8.jpg http://img137.imageshack.us/img137/3562/im1308flol5.jpg http://img171.imageshack.us/img171/1382/im1253gwvy9.jpg http://img245.imageshack.us/img245/7120/im1240qoyd0.jpg http://img171.imageshack.us/img171/9521/im1225yfdb2.jpg10 puan
-
gn http://img412.imageshack.us/img412/9132/galleryimagesnettedola3cc1.jpg gnoxis resim arşivimizde olmasını istedim...9 puan
-
ÖN SÖZ Bu çatı altında ortaya çıkacak olan hikaye, Gnoxis sitesinin gerçek kahramanları ve karakterlerinin,fantastik bir konuya uyarlanmasıyla şekillenecektir.Diyardan diyara maceradan maceraya atlayacak olan bu serüvende elbette hayal gücü sınırları zorlanacak, 'lotr' müzikler havada uçuşacaktır. Şimdiden bu serüvene, varlığınızın kattığı heyecan ve bilinmezlik için teşekkür ederim.Tek anlatıcı olarak ben olacağım fakat elbette tavsiye yorumlarınız benim için çok önemli olacaktır.Parçalar halinde devam edecek ve tamamlanması bir hayli sürecek olan bu hikayeye karşı sabrınız ve anlayışınız içinde şimdiden minnettar olduğumu söylemek isterim. Hikayenin gelişim sürecene bağlı olarak karakterler çeşitli eylemlerde,savaşlarda vs. yer alacaktır.Tamamen benim kurgum ve mantalitem olacağından lütfen isimler haricinde ki diğer hususları fazla dikkate almayınız.Hikaye içerisinde değişecek olan isimleri ekstra olarak karakterler bölümünde, forumda ki isimlerini yazacağım.Bu durumdan rahatsızlık hisseden olduğunda hemen durumu düzelteceğim. Hikaye konu bakımından ortaçağ zamanlarında, büyünün, sihrin ve savaşların oldukça yoğun yaşanacağı bir ortamda geçecektir. Tüm bu unsurlar söz konusuyken kendi düzenini ve hükümdarlığını sıfırdan kurmaya çalışacak olan kahramanımızın , ilerlediği yolda başından geçecek olan maceraları hikayede işleyeceğim. ---Umarım beğenirsiniz8 puan
-
tek tanrılı dinler ortaya çıktıktan sonra şaman ustalar genellikle "witchdoctor" gibi ünvanlarla çağırılmaya başladığından, bu uygulamayı witchcraft uygulamaları başlığı altında paylaşmaya kanaat getirdim. umarım konu ilginizi çeker ve beğenirsiniz. uygulamaya başlamadan önce yeraltına iniş hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. yer altına iniş ritüelleri, dünyanın her yerindeki şamanlar tarafından yapılan, koruyucu hayvan edinme, guatemala'da "nagual", avustralya'da "yardımcı totem, avrupa cadılarının "familliar" dedikleri yardımcı ruhları edinme ve onlarla iletişime girme, bitki ruhları ile bütünleşerek şifa yeteneğini geliştirme, kehanet gibi birçok konularda deneyim kazanmaya yönelik bir uygulamadır. genel olarak uygulama, şamanın davul sesi yardımı ile iki dünya arasında trans ile geçiş sağlayarak çeşitli bilgiler edinmesi ve deneyimlemesi olarak gerçekleşir. bu geçiş, iki bilinç seviyesi arasında bir geçiştir (ordinary state of consciousness (OSC) ve shamanic state of consciousness(SSC)-sıradan bilinç seviyesi ve sıradışı (şamanik) bilinç seviyesi). bu iki bilinç seviyesi de şaman tarafından gerçek kabul edilir. OSC genel olarak şu an içinde bulunduğumuz hayatın gerçeklerinin yaşandığı bir bilinç seviyesi iken, SSC'nin gerçekleri OSC'den çok büyük farklılıklar gösterir. konuyu daha da açmak gerekirse, SSC'nin gerçeklikleri OSC bakış açısıyla daha ziyade "fantazi ürünü" olarak görülür. Ancak bir şaman SSC'nin bakış açısına asla bu şekilde bakmaz. SSC durumunda yaşananlar, tamamen farklı bir bilinç seviyesinin gerçekleridir ancak yine de, kesinlikle gerçektir ve bu dünya ile arasında bir bağ vardır. şamana göre, sıradışı bilinç seviyesinde görülenler ve deneyimlenenler, bu dünyada her taşın, her bitkinin ve her hayvanın maskesinin kalktığı ve gerçek varoluşları ile karşımıza çıktıkları yerdir. sıradışı bilinç gerçekleri, genel trans halindeki imajinasyondan çok farklıdır. burdaki gerçeklikler "-mış gibi" düşünerek yolculuk edenin bilincine bağlı gerçeklikler değildir. SSC gerçekleri, kendi başına ve şamandan ayrı olarak var olur. şaman onları sadece keşfeder. bu iki dünya arasındaki geçiş, jivaro, canopi hopi gibi kuzey amerika yerli guruplarından tutun da sibiryalı chuckee yerlilerinin, avustralyalı aborjinlerin kültürlerinde inanılmaz derecede aynı simge ile (yeraltına iniş) tasvir edilmektedir. yaklaşık 30.000 yıllık şaman tarihine bakacak olursak, birbirinden bu kadar uzak kültürlerin aynı şeyi anlatması oldukça ilgi çekicidir. kendi kanaatimce, bu benzerlik, şamanların doğa ve ruhlarla iletişimlerini asırlar süren deneme-yanılma yolları ile, iki dünya arasındaki iletişimi başarabilmenin ortak noktasında buluşmasından kaynaklanmaktadır. yeraltına iniş, adından da anlaşılacağı gibi, şamanın kendi için en uygun yer altına açılan bir girişten (zihinsel bir giriş) yerin altındaki dünyaya seyahat etmesidir. bu giriş, gözlerinizi kapattığınızda ve bu uygulamanın ilk denemelerinde sizin zamanla en uygun olanını bulacağınız bir giriştir. o gün gördüğünüz bir çatlak, daha önce girdiğiniz bir mağara, bir ağacın köküne yakın bir oyuk, bir hayvanın kazdığı bir yuva ya da tamamen zihninizde kendi oluşturduğunuz bir delik olabilir. burada önemli olan şey, girişin sizin en rahat edeceğiniz şekilde olmasıdır. bazı durumlarda giriş oldukça kolay görünür ancak tünel boyunca yapılan yolculukta bazen önünüze engeller çıkabilir. eğer bir engel çıkarsa etrafından dolanmaya ve yola devam etmek için bir çatlak aramaya çalışın ancak olmuyorsa paniklemeden tekrar geri çıkın ve bir başka geçit deneyin. deneyimlerinizin sayısı arttıkça başarınız da artacaktır. bu vereceğim uygulama, sizin yeraltı dünyasını keşfetmeniz içindir. bu yüzden yeraltı dünyasında rastlayacağınız şeyler ne kadar güzel olursa olsun onları yanınıza almayın. yanlızca keşfedin. (daha sonraki uygulamalarımızda yanınıza almanız gerekenler açıklanacaktır ancak bunların bu aşamalarda başarı kaydettikçe olması gerekmektedir bu yüzden sabırlı olup sadece keşfetmeniz sizin yararınıza olacaktır). bu keşif sırasında geleneksel şamanlara davullar eşlik eder. davul sesi, kapsadığı çok sesli rezonansla şamanın trans haline geçmesini kolaylaştırır. şaman bu uygulamada önce davulu kendi çalar ancak bilinç seviyesi değiştikçe davulu yardımcıları çalmaya başlar. biliyorum ki bir davul ya da yardımcı bulmak Türkiye koşullarında sizin için zor olacaktır (benim için olduğu gibi:) ) bu yüzden sizler için olması gereken frekans ve bpm(dakika başına vuruş sayısı)'de bir kayıt hazırladım. uygulamalarınızda bu davul sesini mümkün olduğunca zihninize etki edebilecek bir ses düzeyinde kullanınız (ne çok kısık ne de çok yüksek). -uygulama öncesi ve uygulama koşulları 1)son 24 saat içinde uyuşturucu etkisi olan hiçbirşey almamış olun. bu konsantrasyonunuz için önemlidir. görebileceğiniz kafa karıştırıcı betimlemelere karşı zihniniz berrak olursa daha iyi sonuç alır ve daha iyi değerlendirme yaparsınız. 2)son 4 saat içinde çok az yemek yemiş olun ya da hiçbirşey yememiş olun. 3)karanlık ve sessiz bir oda seçin 4)giysilerinizi gevşetin ve ayakkabısız olun, yere mindersiz olarak uzanın 5)birkaç dakika öylece yatın ve yapacağınız şeyi düşünün. odanız tam karanlık değilse bir kolunuzu gözlerinizin üzerine koyarak ışık girişini engelleyin. 6)yeraltına giriş yapacağınız deliği gözünüzün önüne getirin ve bir süre inceleyin (vereceğim kayıtta ilk 1 dakika bu iş için boş bırakılmıştır) sessiz olan kayıt, davulun sert 4 vuruşuyla başlamaktadır. bu size yolculuğunuza başlamak için zamanın geldiğini belirtmektedir. kalan 10 dakika boyunca tekdüze bir ritm zihninizin bu seviyeye inmesi için size yardımcı olacaktır. kayıt sonunda ufak bir sessizlikten sonra 4 sert vuruş artık dönme zamanınızın geldiğini ifade eder. 4 vuruşu duyduğunuzda, geldiğiniz yolu takip ederek sakince geri dönün. eğer kaybolduysanız meraklanmayın ve sakince bedeninize dönmeyi arzulayın. unutmayın ki orada sizin için tehlikeli bir şey yoktur. bu da perküsyon sesini indireceğiniz link: http://rapidshare.com/files/122563510/__351_aman_davulu-yer_alt__305_na_ini__351_.rar.html umarım açıklayıcı bir dille anlatabilmişimdir. aklınıza takılan her türlü soruyu sorabilirsiniz. daha sonra (bu uygulamaya gösterilen ilgiye bağlı olarak) yeraltı deneyimlerini paylaşıp tartışacağımız, benzerlik ve farklılıklardan yola çıkarak birlikte yorumlayacağımız bir başlık açacağım. ilk uygulamalarda birşey başaramamanız başarmanız kadar normaldir bu yüzden düzenli olarak çalışmanız çok önemlidir. yer altına iniş keşfi konusunda ilerleme kaydettikçe, koruyucu hayvan ruhu ile irtibat ve şifa ruhları elde etme konusunda daha ayrıntılı bilgi içeren konular açılacaktır. hepinize şamanlığın bu ilk adımında başarılar dilerim:)8 puan
-
Yine gece oldu. Yine kendimle yüzleşme zamanım geldi. Yine gözlerimi kapayıp kendimi boşluğa bırakmam gerekti. Yatağımda uykusuzluktan kan çanağı olmuş gözlerimi tavana dikmiş, hareketsizce düşünüyorum. Düşüncelerim felç olmuş, duygularım sömürülmüş. Hayat dolu değilim artık, anlaşılan hayat benle dolmuş. Bıkmış, tükenmiş ve pörsümüş.. Hiçbirine aldırış etmiyorken, üstüme çöken karanlığın ıssızlığı ve yükselen çığlığımın rutubetiyle kendime geldim. Anlaşılan sınanıyordum. Biri beni sınıyordu.. Önümde derin bir karanlık ve sonunda da gözalıcı bir parlaklık. Görünüşe bakılırsa, ilerlemem gerekiyordu. Karşıya.. Işığa.. Mutluluğa.. Aslında hiçbiri umrumda değil. Ne mutluluk ne de mutluluğun olmayışı.. Ama ışığa gitmek istedim, mutluluğa, bugüne kadar olmayana.. Denedim, bir adım attım kirli karanlığa.. Çaresizlik savurdu bedenimi, görmez oldu gözlerim.. O anda anladım ki çabuk olmam gerek çünkü bulaşıcıydı günah izlerim.. Koştum koştum.. Çevremdeki korkuya aldanmadan. Başarmıştım en sonunda.. Ya da başardığımı sanmıştım. Mutluluk işte orda, tam karşımda.. Ama hani bu kadar kolay kazanılmazdı dünya? Birden ummadığım şekilde çanlar çalmaya başladı. Kulaklarım çınlıyordu acı dolu sesiyle. Yine zaman gelmişti. Bunlar kıyametin çanlarıydı. Bir hışımla uyandım, kötü başladım güne. İşte yeni bir gün.. Yeni bir kıyamet yine.. Küçük.8 puan
-
Bilirim, en korkunç yangınlardan çıktı bedenim, yanmayı bilirim… İşkencelerin en alasına direndim, Ve suskunluğun bir bıçak gibi nasıl ortasından kestiğini bir kalbi çok iyi bilirim… Sevmenin, sevilmemenin; Sevilmenin, sevememenin; Sevip kavuşamamanın; Terkedilmenin; Bir yürek altında ezilmenin; Yaşamak için çırpınırken bir yüreğe değememenin sancılarını çektim… Aşkı bilirim… Çok rol üstlendim… Terkeden de oldum, terk edilen de, bekleyen de oldum, acıyan da, seven de, nefret edende… Kiminde dizlerimin üstünde kalakaldım öylece; Kiminde kapaklandım boylu boyunca yere… Birinin elinden tutulmamasının ne demek olduğunu, yalnızlığı bilirim… Özümü akıttım gözlerimden yaş yerine, ağlamanın ne demek olduğunu bilirim… Yumruğumu ısırarak bastırmayı bilirim hıçkırıkları, Ve tırnaklarımı derime geçirerek susturmayı bilirim çığlıkları… Yaşıyorum, yaşamak nedir bilirim… İsyanı da yaşadım boyun eğmeyi de… O beni sevmez , ben onu..O beni bilir, ben Tanrıyı bilirim… Onlarca yerimden darbe aldım…Ama düştüğüm her yerden kalkabilirim… --- Acının damarlarımı uyuşturuşuna tanık olmaktan sıkıldım… İnsanların hoyratlığından, sevmenin sancılarından, hissedebilmenin yan etkilerinden, Nefes alışın bedelinden, lanet dünya sisteminden sıkıldım… Kahrettim…İçimdeki çocuğu katlettim… Gömdüm bir dağın eteğine…Herşeyden nefret ettim… Önce gözlerimi oydum, görmeyi reddettim; Sonra parçaladım yüreğimi, sevmeyi reddettim; Yırttım yüzümü ,beğenilmeyi reddettim; Yaktım derimi dokunuşları, hissetmeyi reddettim… Oturup bir sigara yaktım eserimin karşısında,günlerce seyrettim… Herşeyden vazgeçmenin ne demek olduğunu bilirim… --- Şimdiyse neden diye bile sormadan , cevap aramadan; Geldim, ayaklarının dibine ölü düşlerimi getirdim… Parçaladığım yüreğimi birleştirip seni sevdim, Korkmanin bile hissini özlemeyi bilirim… Kısacık bir ömre dünyalar sığdırmayı da bilirim… Ben bir tek istemeyi öğrenemedim… Ben bir tek yaptıklarımı göstermeyi bilemedim… Karşılık beklemeyi bilemedim… Değersizliği öğretilmiş varlığımın bir şeyleri hak ettiğine inanmayı beceremedim… --- Bu dirilişten sonra; sarılmasan da , dokumasan da , istemesen de ; Lanet olsun SEVEMESEN DE, Ben kalan tüm ömrüm boyunca seni sevebilirim… --- İstenmediğimi hissettiğim anda gidebilirim, gitmeyi bilirim… Git demedikçe , kalıp savaşabilirim; Kalmayı da savaşmayı da bilirim… Hem belki…Belki bir gün yüreğine dokunabilirim… İzin ver, yüreğine dokunmayı da öğreneyim… ___phobosORbia___8 puan
-
http://img208.imageshack.us/img208/4342/ilkziyaretzn7vu2.jpg http://img208.imageshack.us/img208/8106/2ziyaretpf3tn9.jpg http://img502.imageshack.us/img502/3505/16so6iq2.jpg http://img257.imageshack.us/img257/807/32gz5ma2.jpg http://img208.imageshack.us/img208/4451/39km0it4.jpg http://img502.imageshack.us/img502/9417/40qj3fh6.jpg http://img208.imageshack.us/img208/3447/50dm2nl0.jpg http://img257.imageshack.us/img257/8253/433me6ye6.jpg http://img208.imageshack.us/img208/3126/73950cea75eh3es3jl2.jpg http://img257.imageshack.us/img257/2522/11226806ho9ol7.jpg http://img208.imageshack.us/img208/7173/55643389pv4hc2.jpg http://img257.imageshack.us/img257/6679/agw90096pt5rn9.jpg http://img502.imageshack.us/img502/8404/askerwu6zg4.jpg http://img208.imageshack.us/img208/6667/orr33390dh2eo3.jpg http://img257.imageshack.us/img257/4575/xxv33252yw2mb0.jpg Tsk! Saygı ve Sevgilerimle!!!8 puan
-
Şahsi düşüncelerimdir ve eleştiri istemiyorum! Yaklaşık 16 yıldır bu forumdayım, altın çağını yaşadığı dönemler vardı. Şimdi ise gördüğüm şey sadece büyük soğuk bir mezarlık. Tema değiştikten sonra o tanıdık ortamda yok oldu. Bu forumda çok güzel arkadaşlıklar yaşandı, harika sohbetler, belkide mistik bir yolculuk. Sadece belirli bir kaç kemik üye halen aktif ama bazılarına baktığımdada hala aynı yerde saydıklarını görmekte üzüyor. Şahsi olarak kimseye bir sözüm yok yanlış anlaşılmasın, ama o eski günler artık yok.7 puan
-
http://aycu07.webshots.com/image/28366/2002169693015304513_rs.jpg alman senfonik folk,doom metal grubu Empyrium 1994 yılında markus stock ve andreas bach tarafından kuruldu.grubun ilk iki albümü ''A Wintersunset(1996)'' ve ''Songs Of Moors and Misty Fields(1997)'' folk ve senfonik etkileri içeren doom metal albümleri olarak kabul edilmektedir.şiddetli ve operatik erkek vokalleri, derin ve ağır gitarları, atmosferik kısımlarla harmanlayan grup romantik,karanlık ve ağır bir müzik meydana getirmişti. sonraki 2 albüm ''where at Night the Woods Grouse plays(1999)'' ve ''Weiland(2002)'' akustik yapıda ve neofolk türüne doğru hareketlenen albümlerdi. grup klavye yerine viyolin ,çello , flüt gibi akustik enstrümanlar kullanıyordu.operatik erkek vokallere ek olarak ''weiland'' albümünde koro ve nadir olarak kullanılan black metak sesleri dahil edildi.heavy metal'den uzaklaşan bir hal alan grubun müziğinde hala karanlık ve melankolik hava bulunuyordu.''weiland'' albümü özellikle neofolk türünde bir başyapıt olarak kabul edilmektedir.grup 2002 de dağıldı ve grup üyeleri müziğe başka projelerle devam etmekteler. http://aycu12.webshots.com/image/27931/2002125277665086964_rs.jpg grup üyeleri; andreas bach(thomas helm) 1994-2002(vocals,keyboards) marcus stock(ulf schwadorf) 1992-2002(gitars,bass,mellotron,drums) radine moelter 1997(flüt,çello) tür;Dark Symphonic Folk Metal (old), Darkwave Acoustic (new) diskografi; ...Der Wie Ein Blitz Von Himmel Fiel... Demo, 1995 A Wintersunset... Full-length, 1996 Songs of Moors and Misty Fields 1997 Where at Night the Wood Grouse Plays 1999 Drei Auszüge aus Weiland EP, 2002 Weiland Full-length, 2002 A Retrospective Best of/Compilation, 2006 A Retrospective... Boxed set, 2006 Not: naçizane fikrim empyrium yeryüzündeki gelmiş geçmiş en iyi grup! hiçbir şarkılarında ve albümlerinde ''bu şarkı olmamış albüme uymamış'' diyemediğim tek grup..herşeyiyle olağanüstü bir grup.kült:) Empyrium - Mourners YouTube - Empyrium - Mourners Empyrium - Die Schwäne Im Schilf YouTube - Empyrium - Die Schwäne Im Schilf Empyrium - Where At Night The Wood Grouse YouTube - Empyrium - Where At Night The Wood Grouse Empyrium - When Shadows Grow Longer 99 YouTube - Empyrium - When Shadows Grow Longer 99 not 2: gruba dair herhangi bi video ya da konser görüntüsü bulunmamaktadır.zira bildiğim kadarıyla almanyadaki ilk konserlerinde 2 kişi intihar etmiştir ve konserleri yasaklanmıştır.7 puan
-
Çember açma, cadıların ritüelleri için büyük bir öneme sahiptir. Çember, büyünün yapılacağı alanı negatif varlıklardan temizlemek, kötü enerjileri uzakta tutmak ve ritüel sırasında korunma sağlamak için çok önemlidir bu yüzden her cadı, nasıl çember açılması gerektiğini bilmelidir. Aşağıda örnek bir çember açma ritüeli verilmiştir ancak benim kişisel tavsiyem kutsama sözlerini aşağıdaki temaya sadık kalarak kendinize daha yakın gelecek şekilde yeniden yazmanızdır. KİŞİSEL (SOLITARY) ÇEMBER AÇMA RİTÜELİ Öncelikle, çemberi açmadan önce arınmada kullanacağımız temiz su ve tuzu kutsamamız gerekmektedir: Su Kutsama: Ufak bir kabın içindeki suyu alın ve altarınızın ortasına koyun ardından bu (veya buna benzer) duanızı okuyun: Kutsamam senin üzerine olsun, ey su elementi! Hayallerin, karmaşanın ve özgür irade dışı olan her şeyin senin üzerinde bıraktığı kirliliği alıyorum…kutlu olsun! (parmağınızla suyun üzerine bir pentagram çizin, suyu altarın batısına bırakın) Tuz Kutsama: Ufak bir kap içindeki tuzu altarınızın ortasına alın. Bu (veya buna benzer) duayı okuyun: Kutsamalarım senin üzerinde olsun ey toprağın varlığı olan tuz! Bütün şiddet ve engellemeleri buradan uzak tut ve tüm güzellikleri yanında getir! Seni kutsuyor ve çağırıyorum! Gel ve bana yardım et! Kutlu olsun (tuzun üzerine parmağınızla bir pentagram çizin ve tuzu altarınızın kuzeyine koyun) Tuz ve Suyu Karıştırma: bu bölümde, tuz ve suyu karıştıracağız. bu kutsanmış karışım, çemberin kutsanmasında kullanılacaktır: “Ateşin gücü ile kutsanmış, toprağın tuzunu alıyorum; aklın fazileti ile temizlenmiş, suyun ruhunu alıyorum! Bunları sözlerimin gücü ile karıştırıyorum (su ve tuzu aynı kaba boşaltın) ve tüm Kule'lere adıyorum! (aşağıdaki duayı okurken tuz ve suyu saat yönünde yavaşça karıştırın) Ay’ın ve güneşin gücü ile, Ruh’un, toprağın ve denizin gücü ile, Tanrı ve Tanrıça birleşti! Kutlu olsun! ÇEMBERİN AÇILMASI (Bu bölüm (çemberi mühürleme kısmına kadar olan) benim genel çember açma eklediğim ancak birçok çember açma tarifinde göremediğim bir kısımdır. Zorunluluğu konusunda bir şey diyemeyeceğim. Benim yazdığım bir çember açma yöntemini verdiğimden dolayı bunu da çıkarmadım) Altarın önünde diz çökün ve atheme’inizi havaya kaldırın. Aşağıdaki duayı okurken çemberi açmak istediğiniz alanın etrafında yavaş yavaş mor bilr alev halkası oluştuğunu imajine edin. “Seni çağırıyorum, çemberin gücü! Her Kule’yi çevreleyen, güvenin, neşe ve sevginin gerçek yeri, Kartalın, şahinin ve güvercinin uçuşunu çevreleyen, Lord ve Leydi’nin güçlü kalkanı! Düşüncelerin, hareketin ve kelimelerin güçlü surları! Barış içinde, güçlü ve özgür çalışmak için Ve iki dünya arasında yürümek için, Seni çağırıyorum! Koruma ve kutsamanın gerçek sınırları, Burada güç asla kibirle büyümeyecek! Tanrı ve Tanrıçanın adına, seni çağırıyor, kutsuyor ve takdis ediyorum! Kutlu olsun!!!” Çemberi Mühürleme (tuz ve su ile mühürleme): Not: bu ritüel altarınızın doğuya kurulu olduğu varsayımı ile yapılmıştır. Altar olarak kuzey kullanıyorsanız mühür işleminde ona göre ayarlama yapmanızı öneririm. -Tuzlu suyu alın...işaret parmağınızı suya daldırıp doğu yönüne 3 defa su serpin. Daha sonra güney yönüne gidin ve şunları söyleyip aynı şekilde 3 defa su serpin: “toprak ve suyun iksiri ile, kutsal çemberi mühürlüyorum! Hava Ateş’e bağlandı!” -Batı yönüne gidip şunları söyleyin ve parmağınızla 3 defa suyu serpin: “toprak ve havanın iksiri ile kutsal çemberi mühürlüyorum! Ateş, Su ile bağlandı!” -kuzey yönüne gidip şunları söyleyin ve parmağınızla 3 defa suyu serpin: “toprak, hava ve ateşin iksiri ile kutsal çemberi mühürlüyorum! Su, Toprakla bağlandı!” -Altarınızın önüne gelin ve şunları söyleyin: “dört yön birbirine bağlandı, Tüm güçler tek noktada birleşti!” Çember mühürleme (Tütsü ile mühürleme): Mühürlemenin bir diğer aşaması da çemberi koruma etkisi veren, sizin seçiminiz olan bir tütsü ile mühürlemektir. Bu mühürleme de su ve tuz mühürlemesine çok benzemektedir. Doğu yönünde tütsünüzü 3 defa hafifçe savurun (dikkatli olun çok fazla savurmanıza gerek yok…sembolik olarak yapılan hareketler olduğunu unutmayın yoksa gereksiz bir kazaya mahal verebilirsiniz) ve güney yönüne geçin… aşağıdaki sözleri söyledikten sonra aynı işlemi güney yönü için yapın(yani tütsüyü 3 defa hafifçe savurun.) “havanın ve zihnin tütsüsü ile, Doğuyu Güney’e bağlıyorum!” Batıya gidin ve aşağıdaki sözleri söyledikten sonra aynı işlemi yapın: “hava ve zihnin tütsüsü ile, Güney’i Batı’ya bağlıyorum!” Kuzey yönüne gidin ve aşağıdaki sözleri söyledikten sonra aynı işlemi yapın “hava ve zihnin tütsüsü ile, Batı’yı Kuzey’e bağlıyorum!” Altarınıza gidin ve önünde durup şunları söyleyin: “hava ve zihnin tütsüsü ile, Kuzey’i Doğu’ya bağlıyorum!” Çember Mühürleme (mum ile): Tütsü ile mühürleme işlemi bittikten sonra bir diğer, ve son element olan ateşle mühürleme yapılır. Bunun için doğuda bulunan altarınızdan güneye doğru gidin ve sözleri söyledikten sonra mumu o yönde 3 defa saat yönünde çevirin: “Duyguların ve isteğin ateşi ile, Doğu’dan Güney’e, adamam gerçekleştirildi!” Batı yönüne ilerleyin ve sözleri söyledikten sonra o yöne doğru mumu uzatıp saat yönünde 3 defa çevirin: “Saygının ve isteğin ateşi ile, Güney’den Batı’ya, sadakat gerçekleştirildi!” Kuzey yönüne ilerleyin ve sözleri söyleyip aynı işlemi tekrarlayın: “Sadakat ve isteğin ateşi ile, Batı'dan Kuzey’e, kutsama gerçekleştirildi!” Kuzey yönünden doğuya ilerleyin ve şu sözleri söyleyin ardından aynı işlemi gerçekleştirin: “vaatlerin ve isteğin ateşi ile, Kuzey’den Doğu’ya, bu ithaf gerçekleştirildi!” Mumu sunağınızın önünde havaya kaldırın ve şunları söyleyin: “bu çember içinde tüm isteklerim özgürdür, Çember mühürlendi! Kutlu olsun!” GÖZCÜ KULELERİNİN ÇAĞIRILMASI Çember mühürlendikten sonra, elementlerin güçlerini daha etkin kullanmak ve elementlerden koruma ve güç talep etmek için her elementin Kule’si çağırılır. Bunun için, asanızı ya da atheme’inizi elinize alın; -Doğu yönüne gidip asanızı (ya da atheme’inizi) havaya kaldırarak diz çökün ve şunları söyleyin: “Doğu Kulesi’nin Lordları! Ruhun hava Lordları! Gücünüzün etkisini gösterin, Zihnimin odaklanmasına yardım edin! Ritüellerime tanık olmanız ve çemberi korumak için sizi çağırıyorum!” -Güney yönüne gidip asanızı (ya da atheme’inizi) havaya kaldırarak diz çökün ve şunları söyleyin: “Güney Kulesi'nin güçlü Lordları! İsteğin Ateş Ruhları! Gücünüzün etkisini gösterin, Dualarım Kulenizin üzerine olsun, Güçleriniz bana yardım etsin, Ritüellerime tanık olmanız ve çemberi korumak için sizi çağırıyorum!” -Batı yönüne gidin ve aynı pozisyonu alıp şunları söyleyin: “Batı Kulesi’nin Lordları! Ölüm ve inisiyasyonun Su Lordları! Ritüellerime tanık olmanız ve çemberi korumak için sizi çağırıyorum!” -Kuzey yönüne gidin ve aynı pozisyonu alıp şunları söyleyin: “Toprağın Kuzey Lordları! Yaptıklarımı kutsayın ve değerli kılın, Poyraz! Kuzey yollarının gardiyanı! Ritüellerime tanık olmanız ve çemberi korumak için sizi çağırıyorum!” sunağınıza gidin ve yine asanızı (ya da atheme’inizi) havaya kaldırıp diz çökerek şunları söyleyin: “Tanrı’m ve Tanrıça’m Kutsamalarınızı bana armağan edin, Bu benim gerçek ve özgür isteğimdir… Kutlu olsun!!!” ELEMENTLERİN GÜCÜNÜ ÇAĞIRMA DUASI “Hava, Ateş, Su, Toprak Astral doğumun elementleri! Sizi çağırıyorum bana katılın! Çember muntazam açıldı, Lantelerden ve yıkımdan azade kılındı Sizi çağırıyorum bana katılın! Mağaradan, çölden, denizden ve tepelerden, Asa, Hançer ve Pentacle ile, Sizi çağırıyorum bana katılın! Kutlu olsun! ÇEMBERİN KAPATILMASI Ritüelleriniz bittikten sonra saat yönünün tersinde, her Kule’ye teşekkürlerinizi sunarak çemberinizi kapatınız (yani yukardaki işlemleri sondan başlayarak yaparak ve çağırma bölümleri yerine teşekkür bölümleri ekleyerek) Çemberi açmadan önce bütün malzemelerinizin çemberi açacağınız alanda olduğundan emin olun. eğer birşeyi dışarda unuttuysanız, elleriniz ile başınızın üzerinden yay çizecek şekilde imajinasyon ile bir kapı açın ve çıkınca kapatın. içeri girerken dışardan tekrar açıp içeri girerken kapatın. Umarım beğenmişsinizdir. Okuduğunuz için teşekkür ederim:)7 puan
-
Myth #1 – İçedönükler konuşmayı sevmezler. Doğru değil. İçedönükler söyleyecek bir şeyleri olmadığı için konuşmazlar. Küçük konuşmaları (konuşmak için konuşmak) sevmezler. Bir içedönük kişiyle ilgisini çeken bir konuda konuşmayı deneyin, susması günler sürebilir. Myth #2 – İçedönükler utangaçtır. Utangaçlığın içedönüklükle alakası yoktur. İçedönükler sebepsiz yere insanlardan çekinmez. İhtiyaçları olan şey etkileşime girmek için bir sebeptir. Bir şeyi sırf yapmış olmak için yapmazlar. Eğer içedönük biriyle konuşmak istiyorsanız, sadece konuşmaya başlayın. Kibar olmaya çalışmanıza gerek yok. Myth #3 – İçedönükler kabadır. İçedönükler komik veya iyi görünmeye çalışmazlar, herkesin gerçekçi ve içten olmasını isterler. Ancak bu çoğu durumda olası değildir, bu yüzden kendilerini baskı altında hissedebilirler. Myth #4 – İçedönükler insanları sevmez. Tam tersi, içedönükler sahip oldukları arkadaşlara çok değer verirler. Yakın arkadaşları bir elin parmağını geçmeyecek kadardır. Eğer içedönük biri sizi arkadaş biliyorsa, hayat boyu sadık bir dostunuz olabilir. Özel biri olarak saygılarını kazanmanız yeterli. Myth #5 – İçedönükler insan içine çıkmayı sevmezler. Saçmalık. İçedönükler sadece insan içinde çok fazla durmayı sevmezler. Ayrıca sosyal aktivitelerde karşılaşacakları karmaşalardan da sakınırlar. Bilgi ve tecrübeyi hızlıca kavrarlar ve bunun sonucunda "kapmak" için uzunca kalmalarına gerek kalmaz. Eve gitmeye ve yenilenmeye her zaman hazırdırlar. Myth #6 – İçedönükler her zaman yalnız olmayı isterler. İçedönükler kendi düşünceleriyle baş başa kalmaktan asla rahatsız olmazlar. Fazlaca düşünürler, hayal kurarlar. Uğraşacak problemleri, çözecek bulmacaları olmasını isterler. Ancak buluşlarını paylaşacak birini bulamadıklarında çok yalnız hissederler. Biriyle gerçekçi ve içten bir şekilde bağlantı kurmak için can atarlar. Myth #7 – İçedönükler gariptir. İçedönükler genellikle bireycidir. Kalabalığı takip etmezler. Kendi orjinal yaşam biçimleriyle değerlendirilmeyi tercih ederler. Kendilerini düşünürler ve bu yüzden genellikle standartlara meydan okurlar. Kararlarını popüler veya trend olan üzerine vermezler. Myth #8 – İçedönükler ilgisiz ineklerdir(nerd). İçedönükler öncelikli olarak ruha bakan kişilerdir, kendi düşünceleri ve duygularıyla yakından ilgilenirler. Bu etraflarında olan biteni takip etmekten aciz olduklarından değiltir, onlar için iç dünyaları çok daha teşvikkar ve faydalıdır. Myth #9 – İçedönükler rahatlamayı ve eğlenmeyi bilmezler. İçedönükler tipik olarak evlerinde ya da doğada rahatlarlar; kalabalık, halka açık yerlerde değil. Adrenalin veya macera bağımlısı değildirler. Beyinleri dopamin adi verilen sinir taşıyıcısına karşı fazla hassastır. İçedönükler ve dışadönüklerin baskın sinir yolları farklıdır. Myth #10 – İçedönükler iyileşip dışadönük olabilirler. İçedönükler "iyileşemezler" ve doğal mizaçlarına, insanlığa kattıklarına saygı duyulmasını gerekir. Aslında bakarsanız, yapılan bir araştırma (Silverman, 1986) içedönüklüğün IQ ile doğru orantılı olduğunu göstermiştir. Çeviridir. Aceleye geldiği için doğru kelimeleri seçememiş, anlam bütünlüğünü bozan cümleler kullanmış olabilirim. Kusura bakmayın. Kaynak: http://jerrybrito.org/post/6114304704/top-ten-myths-about-introverts7 puan
-
Hepsi Tek Tek Arastırıldı Bulundu Özenle Upload Yapılıp Huzurunuza Sunuldu... Simdiden bu eserleri meydana getiren o guzel insanlara ve bana yardım eden "black_eyes" a cok tesekkurler diip sizlerle paylasıma baslıyorum.. iste inanılmaz dark art calısmalar ve ufak bi hikaye..saygılar sunarım ONCE SESLERİ UNUTTUN http://img513.imageshack.us/img513/4489/abominationbyobseleteanrt5.jpg ********************************************* SONRA KELİMELERİ http://img113.imageshack.us/img113/9737/silencedbyobseleteangelhf3.jpg **************************************** DALDIN UFUKTAKİ PARLAK ISIGA http://img218.imageshack.us/img218/5857/slayerbygabrielbelmontit0.jpg **************************************** KARANLIKTA BULDUN KENDİNİ http://img113.imageshack.us/img113/1954/mm050306byshizophrenikdh3.jpg ****************************************** İSTENMEDİGİNİ ANLADIĞIN ANDA http://img218.imageshack.us/img218/7756/damnationbytrashcnop3.jpg *********************************************** YARDIM İSTEDİN SESSİZCE http://img513.imageshack.us/img513/822/emplehesaelpbymirrorkilyl2.jpg ************************************************ ATEŞE SESLENDİN http://img513.imageshack.us/img513/6176/eyeofflamesqp5.jpg ******************************************* ŞEYTANINI ÇAGIRDIN DERİNDEN http://img513.imageshack.us/img513/7656/firedeamonbysubcitypm1.jpg *********************************************** GOGSUNU DESİP CIKARDIN ORTAYA http://img113.imageshack.us/img113/2571/happyvalentinesdaybytorhu0.jpg *********************************************** İÇİNDE TANRILARA AİT NE KALDIYSA http://img513.imageshack.us/img513/456/horussad2007byapharielru5.jpg ********************************************** HEPSİNİ LANETLEDİN http://img218.imageshack.us/img218/9417/painqs1.jpg ******************************************* TUM GEÇMİŞİNİ SATTIN O'NA http://img218.imageshack.us/img218/7982/soulcollectorku1.jpg ********************************************* BEYNİNDEN SİLDİ ANILARI TEKER TEKER http://img513.imageshack.us/img513/1382/trappedwithinbyobseletejo9.jpg ********************************************** ARTIK GÖREMEZ OLDUGUNDA http://img513.imageshack.us/img513/4629/twoforonebymirrorkillscp2.jpg ********************************************** RUHUNA ORTAK OLDU http://img113.imageshack.us/img113/391/twoskullbyteealid7.jpg ...ARTIK SEN 'O' OLDUN... ..................................DEVAM EDİCEK................................7 puan
-
CİNSİYETSİZ DÜŞÜNCELER Bir adam yarattım. Bana ait olan, ben olan, benden olan. Hem adam oldum, hem de kadın. Hem aldatan hem de aldatılan. Terkeden de terkedilen de, Yenen de benim yenilen de. Hem tamım alabildiğine, Hem de yarımım olabildiğine. Dayanıklı olduğum kadar kadın, Güçlü olduğum kadar adamdım. Biz olduğumuz sürece "Ben" de vardım. Bir yağmur hayal ettim gözyaşlarıma karışan. Bir senaryo yazdım, Son'u oluşturan. Yağmur, adamın yerine ağladı, Ben, kadının yerine bağırdım. "Git!" dedim. Sağanak bastırdı, Adam kızdı. Sustum, rüzgar yavaşladı. Arkamı döndüm, yağmur durdu. Gözlerimi sildim, güneş doğdu. Yukarı baktım, bulutlar yoktu. Adam gitti. Kadın oldum, unutuldum. Adam oldum, yoruldum. Ayrılık oldum. Cinsiyetsiz düşüncelerimin içinde kayboldum. http://photos-h.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc1/hs205.snc1/7227_131685309482_704419482_2333599_811323_n.jpg Küçük.7 puan
-
Arkadaşlar, Bu konuyu açma sebebim, yönlendirmeler yaparak bir yol çizmeniz. Haliyle burada yoğun bilgiler verilmeyecektir. Forumda bir çok konu var ve önemli olanları üste sabitliyoruz. Ama bu oldukça fazla yer kaplıyor. Amaç bunları biraz azaltmak ve sürekli gelen “cadılığa nasıl başlarım?” sorularına yanıt vermektir. İşte bu konu altındaki aşamaları takip ederseniz, cadılık yoluna adım atmış sayılırsınız. BU yüzden forum içinde paylaşılan temel ve ileri cadılık derslerine (bunları ders olarak nitelendirmek doğru değil ama o şekilde başlatıldığı için böyle devam ediyorum) yönlendirmeden önce başlangıç sürecini paylaşacağım. Aslında daha önce “cadılığa nasıl başlarsınız?” Diye bir konu paylaşmıştım. Ama benim öngörüm zaten temel ruhsal bilgileri olanların ilk araştırmalarını yaptıktan sonra girmek isteyecekleri yönündeydi. Sonradan şunu fark ettim ki, sıfır temelle, doğrudan cadılığa girme eğiliminde olanlar büyük bir çoğunlukta ve temel ruhsallıkla ilgili bilgileri olmadığı için çok büyük karmaşaya giriyorlar. O yüzden o konu yerine bunu açıp, cadılık öncesini de kapsayacak şekilde daha detaylı bir başlangıç kaleme almak elzem oldu. “Çok fazla bilgi karmaşası var, kafamız karışıyo” diyenler için; FORUM NEDİR? Sürekli gelen mesajlar ve serzenişlerden anlıyorum ki, forum mantığını pek kavrayamıyoruz. O yüzden önce bu giriş yazısını yazmak faydalı olacaktır. Forumlar, salt bilgi verme için oluşturulmuş platformlar değillerdir. Tek taraflı bilgi vermek için internet siteleri, dergiler, bloglar ve nice oluşum söz konusudur. Forumlar, bilgi paylaşımının yanı sıra, alakalı bilgiyi geliştirmek, bilgiyi tartışmak, karşılıklı bir tartışma ortamı (saygı çerçevesinde elbette) yaratmak için kurulmuştur. Yani bir foruma girdiğinizde ve bir konu okuduğunuzda “harika” demek dışında, o konuya bildiğiniz bilgi varsa onu ekleyebilir, bir bilgi üzerine saygı çerçevesinde tartışma başlatabilir veya konuyu açan kişiye konuda aktarılan bilgi ile alakalı soru sorabilir ve sorgulayabilirsiniz. Yani bilgi karmaşası olduğunu düşündüğünüz bir konu varsa hiç çekinmeyin, sorun-sorgulayın. Amaç da budur zaten. Herkes kendi açtığı konudan (alıntı da olsa) belli bir düzeyde sorumludur. Lütfen “bu neden böyle” “bu konudaki bilgiyle bu çelişiyor” “bunu detaylı açıklar mısınız?” gibi sorularınızı alakalı konularda esirgemeyiniz. Forumlar aktif katılım yerleridir, bu yüzden “bilgi karmaşası” var bahanesini üretmeyin, aktif olun. Konuları okuyun ve çelişen bilgiler görürseniz alakalı konular altında sorun-soruşturun…. 10 adımda Cadılığa Nasıl Başlarım? 10 adımda aydınlanma, 5 adımda feng shui, 7 adımda yoga, 9 adımda cinsellik gibi konular çok popüler olduğu ve sevildiği için ben de o formatlara uygun hale getirdim. Belki bu başlık altında ilginizi çekmeyi başarabiliriz… Eğer bunu da başaramazsam bir sonraki konum “witchcraft for dummies” tarzı olacaktır. Bu aşamaları bir klavuz gibi varsayabilirsiniz. Doğru ve emin adımlarla nasıl bu yola girersiniz onu göstermektir asıl amaç. Zaten yola girdikten sonra nasıl ilerleyeceğinizi keşfetmek zor olmayacaktır. 1- Bol bol teorik bilgi edinin, bol bol okuyun. Mesela aşağıdaki tüm konuları okuyarak başlayabilirsiniz. 2- Teorik bilgileri okurken içselleştirerek yavaş yavaş okuyun ve notlar alın. İçselleştirmek uzun zaman alacaktır. Bunlarla yetinmeyin alabileceğiniz kitapları edinin ve okuyun. Bu kitaplarla sınırlı kalmayın, ezoterizm içeren, ruhsallık içeren hatta kişisel gelişim içeren kitaplar okuyun. Bunlar ilk adım olarak önemlidir. Kafanızdaki soru işretlerini alakalı konularda sorabilirsiniz. ve 3- Cadılığın teorik kısmı çok önemlidir. Peki ne öğrenmem gerekiyor? Diye soranlara şunları kafadan sıralayabilirim · Aura, çakralar, enerji kanalları · Enerjinin işleyişleri, kullanımları · Temel inançlar, Yasalar (mesela 3 kat yasası nedir, sempati büyüsü nedir) · Ruhsal erdemler ve etikler · Dinler tarihi-ezoterizm ve kadim sembolizm · Paganizmin ve büyünün tarihsel süreci · Altar nedir, altar malzemeleri, anlamı · Renkler, amaçları · Mevsim döngüleri, amaçları · Bol bol mitoloji ve yorumlamaları · Tekamül bilgileri, reenkarnasyon okumaları · Parapsikoloji konuları · Spiritüalizm okumaları (bolca var) · Az biraz astroloji, zamanlama bilgisi (Okültizm ve cadılıkta timing önemlidir yani zamanlama. Gezegen saatlerine bakabilirsiniz.) · Vs. vs. liste daha da uzar gider… Ne bulursanız –kitap olarak- okuyun. · Mesela 13 prensibi okurken cadılık hakkında neleri araştırmanız gerektiğinde fikir verebilir: 4- Paganizm ve cadılık hakkında okumalara öncelik verin ve size uyup uymadığını bakın. Belki bu yol size uygun değildir. Bu konularda yeterince okumak tabi ki aylar ve yıllar alan bir süreç. Bunun için kendinize 1 yıl ayırın. (1 yılın sonunda düşünceleriniz daha net hale gelecektir.) 5- Peki, pratik yapmayacak mıyım? Elbette yapacaksınız. Teorik bilgi, pratik ile içselleşmediği sürece önemsizdir. Ama teorik bilgi sağlam olmadan pratik uygulamaya da geçilmez, binanın zemini gibi düşünebilirsiniz. Haliyle pratiklere meditasyon ile başlayın. Meditasyonu hayatınızın bir amacı haline getirin. Meditasyonu yoga veya tai-chi gibi bir bedensel pratikle destekleyebilirsiniz. En az 1 ay-3 ay kadar devam edin, alışkanlığınız haline gelsin. 6- Mutlaka bu süreçte rüyalarınızı takip edin. “Rüya Güncesi” tutun. Başlangıçta olan biri için rüyalar çok önemli rehberlerdir. Hatırlamıyorum diyen arkadaşlar için yenileyeyim; herkes rüya görür sadece hatırlamaya niyet edin ve her sabah zihninizi hatırlamak için zorlayın. 2-3 hafta içinde hatırlamaya başlayacaksınız. 7- Meditasyondan sonra, gerekli görürseniz sezgileri arttıracak çalışmalara başlayabilirsiniz. Veya usui Reiki gibi bir sisteme uyumlanırsanız o da ilerlemenizi sağlayacaktır. 8- Bunları yaptıysanız ve cadılığa adım atacaksanız, meditasyonun yanı sıra cadılık araştırmalarını yoğunlaştırabilirsiniz. Yani bitkiler, renkler, genel kurallar, etikleri. Bunlar için yabancı kaynaklara bakmanız gerektiğini hatırlatırım. 9- Ardından element meditasyonları, doğa meditasyonları ile enerjinizi yükseltmeye başlayın. Ayrıca farklı meditasyonlar yapabilirsiniz. Affetme, topraklanma gibi meditasyonlar yaygın ve temeldir. Bunlar dışında farklı kaynaklardaki güvenilir meditasyonları yapabilirsiniz. 10- Yavaş yavaş altarınızı tamamlayın. Tamamladıkça çember pratiklerine başlayabilirsiniz. Çember pratikleri öncesinde element çalışmaları, imgelemeler ve meditasyon konusunda yeterli olmalısınız. Çember pratiklerini, güçlü bir çember açtığınızı hissedene kadar devam edin. Lütfen şu konuyu bir bakınız: 11- Ve ardından temel ve ileri cadılık dersi uygulamalarına başlayabilirsiniz. Zaten sonrası gelecektir. Beraberinde araştırmalarınıza devam edebilirsiniz. 11 adım oldu ama sıkıntı değil… Bu adımları çoğaltmak oldukça mümkün. Devam eden araştırmalarınızda, büyü pratiklerini deneyebilirsiniz. Büyü pratikleri için tek bir kaynaktan yararlanmamanızı tavsiye ederim ve basit büyülerle örneğin basit düzeyde korunma büyüleri deneyerek yapabilirsiniz. Örneğin korunma büyüsü yapacaksınız, iyice araştırın farklı ritüelleri karşılaştırın; dualarınızı yazın. Renkleri, günü ve zamanlamayı doğru tercih edin. Ve ritüelinizi oluşturmaya başlayın. Malzemeler nelerdir? Neyden korunacaksınız? Vs. vs. ana taslağı belirleyin ve formülünüzü deneyebilirsiniz. Şunu hatırlatmamda fayda var. Basit büyü dediysem genelleme olarak algılamayın. Büyülerin seviyesi sizin seviyeniz ve formülü geliştirmenize bağlıdır. Yani bir negatif enerjilerden korunma var, ki zor değildir, bir ileri seviyesi hem negatif enerji hem negatif varlıklardan korunma var. Daha ilerisi kara büyü dahil hepsinden korunma var. Hatta doğal afetlerden korunma var… ? Yani korunma büyüsü örneğinde olduğu gibi büyülerin de seviyeleri vardır. Siz ilk büyülerinizi olabildiğince basit amaçlar için tutmaya özen gösterin. Zamanla detaylandırabilirsiniz. Zamansal Planlama Bütün bu süreç için bir plan çıkarmak gerekirse şöyle bir planı takip edebilirsiniz. Bu kendi planınızı çıkarmak için bir örneklemedir. 1 yıllık araştırma süreci ve paganizmi/cadılığı anlama süreci olarak kendinize tanıyın. 1,5-2 ay : teorik araştırma - cadılık, paganizm, enerjiler – Bu süre zarfında sadece teorik araştırmaya odaklanın. Bol bol okuyun. Bir defter edinin ve notlar alın. 1,5-3 Ay : Meditasyon Alışkanlık haline getirebilirsiniz. Zazen: -Mutlaka rüya güncesi tutmaya başlayın- 3-4 Hafta : Nefes pratikleri 2-3 Hafta : İmgeleme çalışmaları (yukarıda bahsettiğim farklı meditasyonlar) 2-3 hafta : konsantrasyon çalışmaları (forumda bolca var. Her çalışma için önemlidir) İsterseniz 1-2 aylık süreçte de sezgileri ve görünüzü güçlendirmek için forum çalışmalarından faydalanabilirsiniz 3-4 Hafta : Tai Chi, Yoga veya başka bir bedensel pratik Kendinizi hazır hissettiğinizde. Altarı ve ritüel malzemelerini tamamlama 3-4 Hafta : Element meditasyonları 3-4 Hafta : Çember pratiği Adanma / Ritüel Aletlerini kutsama ve diğer pratikler… -Bütün bu süreçte elbette okumaları bırakmamak gerekir. TEMEL CADILIK DERSLERİ İLERİ CADILIK DERSLERİ Bütün bu sürece eklemeler yapılabilir. Dilerim bu taslak sizin yolunuzu çizmek için yardımcı olur. Artık özelden gelen tüm "cadılığa nasıl başlarım, kafam çok karışık, içimde dark magic mi var, cadı nasıl olacağım" sorularını buraya yönlendireceğim veya siz de yönlendirebilirsiniz. Ayrıca katkı yapmak isteyen arkadaşlar yeni başlayan arkadaşlar için katkıda bulunabilirler. Dileriz yardımcı olur... Sirius6 puan
-
@ArpiA @Moterda 0lisya @Balian @Ivan @masal perisi @Apotheous @Tusit @Ramaela @Witch Of Rain @PatavatsiZ Saygılar abi @astrocat Saygılar Abla @BaySadist @adife38 @BayParadoks @Saviora @lilithyasmine @paranormalfikir @MZ1vdnW0mtQ @boynuzsuzgeyikler ve tüm eski dostlar6 puan
-
6 puan
-
http://4.bp.blogspot.com/-qfW_v52syvw/UhPVBwRJWRI/AAAAAAAAAGQ/FxPKXkGZpko/s320/pagan.jpg Paganizm, Cadılık, Wicca, büyü kavramları birçoğumuza oldukça yabancı gelmektedir. Birçoğumuz için büyü; sadece hacı-hocaların elinde olan yalan dolu bir sektör olarak bilinmekte, paganizm; güneşe-gök gürültüsüne tanrı diyen, eliyle yonttuğu taşlara – heykellere tapan insanları akla getirmekte, cadılar ise masaldan fırlamış çocuksu hikâyeler olarak görülmektedir. Oysa çok değil bundan altı yüzyıl önce insanlar cadı oldukları ve büyü yaptıkları gerekçesiyle rahatlıkla engizisyon mahkemelerinde yargılanıyor, yargılama sırasında türlü işkencelerle insanlara büyü yaptıkları ve cadı oldukları itiraf ettiriliyor ve sonuç olarak çoğunlukla yakılarak ölüme mahkûm ediliyorlardı. Hatta bugün bile medyada sıkça rastlamasak da, Suudi Arabistan’da din polisleri insanları cadılıkla suçlayarak aynı engizisyon mahkemelerindeki gibi ölüme mahkûm edebiliyorlar. Peki, nedir bu kavramlar? Neden bu kadar bihaberiz bunlardan ve bugüne kadar nasıl gelebilmiş bu bilgiler? Özellikle kitaplı dinlerin kendi görüş ve inançlarını yaymak amacıyla cadılara ve pagan inanışına sahip kimselere yaptıkları işkenceler, pagan tanrı ve bilgilerinin çarpıtılarak insanların zihinlerine farklı şekillerde sokulması, kadim bilgilere ait her türlü verinin, kütüphanelerin yakılıp yıkılması sonucunda bu bilgilere sahip olan azınlık kendilerini gizleyerek, varlıklarını ve inançlarını belli etmeksizin küçük topluluklar halinde yaşamaya zorunlu kılınmışlardır. Kitaplı dinlerin yıkıcı hareketleri ve bu inançlara sahip kişilerin inançlarını herkesten gizlemek zorunda kalmaları nedeniyle paganizm ve cadılık uygulamalarının tarihte ilk ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte çoğu kişi tarafından cadılığın Atlantis ve Mu uygarlıkları ile bağlantısı olduğu iddia edilmektedir. Hatta bu alanda yapacağınız küçük bir araştırma neticesinde Atlantis ve Mu uygarlıklarının vakti zamanında teknoloji açısından aşırı gelişmiş olduğu, sonunda büyü nedeniyle buralarda iç karışıklık yaşandığı, büyük savaşlar sonucunda bu kıtaların battığına dair bilgilere ulaşmanız mümkündür. Konuyu, uzun yazıları okumaktan ürken gözler için biraz daha kısa tutmayı amaçladığımdan çok derine girmeden devam ettirmek niyetindeyim. Bu sebeple Paganizm ile başlayalım… Paganizm, kökenleri dünyanın eski doğa dinlerine uzanan inançların bütününe verilen genel bir isimdir. Esasında etrafında var olan her şeyin tanrısal gücün tezahürü olduğunun farkına varılmasını temel alır. Özünde yaratıcı güç düşüncesi vardır. Tüm tanrılar ve tanrıçalar o gücün bir başka deyişle evrensel özün, doğanın farklı tezahürlerinin sembolleştirilmeleridir. Paganizm’de önemli olan doğaya uyumlanmaktır. Bu inancın ruhban sınıfları ya da örgütlü bir din sistemi yoktur. Çeşitli coğrafi bölgelerde tanrı ve tanrıçalara ulaşmak için farklı yöntemler kullanmışlardır. Paganizmde güzel olan tanrı ve tanrıçaya ulaşmanın birden çok yolu olduğuna inanılması ve doğanın efendisi değil; onun bir parçası olduklarına inanarak doğa ile bütünleşmeye çalışmalarıdır. Böylece kutsal olana ulaşmaya çalışan kişi, bu yolun öncelikle doğadan ve dolayısıyla doğanın parçası olan kendisinden geçtiği bilincine sahiptir. Bu sebeple doğaya, doğanın içinde kendisiyle birlikte yaşayan tüm canlılara azami saygı ve sevgi duymaktadır. Paganizmdeki gibi cadılıkta da, Wicca dininde de doğaya uyumlanmak ve doğanın bilgeliğinden yararlanmak çok önemlidir. Dört element vasıtasıyla doğa ile iletişime geçer, büyü pratikleri yaparak evrendeki enerjileri, doğayı ve kendi iç benliklerini keşfederler. Cadılık ile Wiccalık aralarındaki benzerlikler nedeniyle çoğu kişi tarafından aynı sanılır. Ancak Wicca kavramı, cadılıktan çok daha yeni, modern bir kavramdır. Bu kavram 1954 senesinde Gardner tarafından ileri sürülmüş, onun öğretileri bir din haline getirilmiştir. Bir başka deyişle Wiccalık cadılığın bir alt koludur ve bir dindir. Wiccalıkta tanrı ve tanrıçalara tapınma varken, cadılıkta tanrı ve tanrıçalar sadece evrensel düzeni sağlayan kozmik bilge varlıklar olarak görülür ve onlarla iletişime geçilir, onlara tapınılmaz. Cadılıkta derin bir felsefe vardır. Örneğin iyi ya da kötü diye bir şey yoktur. Onlara göre erdemler, etikler ve doğanın bilgeliği kuralları vardır. Aydınlığın ve karanlığın yani doğanın iki önemli dengesinin bilgeliğinden söz ederler. Bunlar o kadar iç içedir ki; birini reddetmek diğerini eksik bırakır. Günümüzde popüler kültürün de etkisiyle birçok kişi wiccalığı tercih ederek bu yolda ilerlemekteyse de, geleneksel cadılık öğretilerine bağlı şekilde yaşayan da birçok kişi bulunmaktadır. Cadılık ve Wiccalıkta büyü önemli bir yer tutar. Büyü, bu konuda oldukça uzman olarak görülen Aleister Crowley’in tanımıyla “irade doğrultusunda değişiklik yaratma sanatı ve bilimi”dir. Varlığı ve yokluğu yüzyıllarca birçok kişi tarafından tartışılmış, ulaşılan sonuç ise kişilere göre değişiklik göstermiştir. Örneğin Hegel’e göre büyü, tüm zamanlar boyunca toplumun her kesiminde mevcuttur. Eusebe Salverte, “Essay” adlı eserinde büyüye saygı ile baktığını belirtip antik toplumlardaki büyücülerin de belli hileler kullandığını söylemiştir. Antropolog Sir James Frazer büyünün gerçek olmadığını ileri sürmüş, ancak büyünün sosyal ve bilimsel gelişmelere temel olduğunu vurgulamıştır. Modern antropolojide Hubert ve Mauss gibi uzmanlar ise ilkel büyücülerin sahtekâr olduğunu, onları izleyenlerin onlarda doğaüstü güçler olduğuna inandığını iddia etmişlerdir. Günümüzde dünyanın çeşitli yerlerinde halen büyünün var olduğuna inanan, büyü yapan ve hatta Suudi Arabistan’daki örnekte olduğu gibi büyü yapan kişileri cezalandıran kimseler bulunmaktadır. Büyü denilen şeyin var olmadığı düşüncesi, içinde bulunduğumuz materyalist dönemde oldukça yaygındır. İnsanlar hep aşırı uç sonuçlar görmeyi arzulamaktadırlar. Ancak durum öyle değildir. Örneğin parayla satın almanız gereken bir şeye ihtiyacınız olduğunda bu şeyi almak için büyü yaparsanız bir anda cepleriniz parayla dolup taşmayacak ya da almak istediğiniz şey aniden evin içinde belirmeyecektir. Büyü nedeniyle ortaya çıkacak sonuç ancak beklemediğiniz bir yerden aniden para gelmesi ya da ihtiyacınız olan şeyin size hediye olarak gelmesi şeklinde olabilir. Bu da çoğunlukla konuyu detaylı incelemeyen ya da şüpheci karaktere sahip kimseler için tesadüf olarak nitelendirilebilirken, büyünün varlığına inananlar bunun enerjinin doğru yönlendirilmesi sonucu başarı sağlayan bir büyü olduğunu düşüneceklerdir. Büyünün var olup olmadığı konusundaki karar tamamen kişinin kendi görüsüne, düşüncelerine bağlı bir şeydir. Büyünün nasıl yapıldığı da çoğunlukla merak konusudur. Büyü, enerji sistemleri üzerinde uzmanlaşmış kişilerin enerjiyi doğru şekilde yönlendirmesiyle gerçekleşir. Bu açıdan bakıldığında dua etmek dahi büyü yapmakla eş görülebilir. Ancak özellikle cadılık geleneğinde büyü yapmak, yapılan her büyünün üç katı olarak kendilerine geri döneceği inancı nedeniyle de oldukça önem verilmesi ve özen gösterilmesi gereken bir şeydir. Bu sebeple cadılık geleneğinde herhangi bir ritüel öncesi oldukça uzun denilebilecek kadar bir süre çalışmalar ve hazırlıklar yapılır. Ancak ondan sonra büyü yapma işlemine başlanır. Anlaşılacağı üzere bugün için filmlerde – dizilerde izlediğimiz iki söz söyleyip bir asa titreştirmekle büyü yapılamaz. Günümüzde büyü, cadılık ve Paganizm gibi konularda doğru bilgilere ulaşmak, bu dizi ve filmler yüzünden de oldukça zordur. Bu sebeple bu alanda araştırma yapmak ve kendilerini geliştirmek isteyen kişiler öncelikle düzenli meditasyon yaparak ruhlarını evrensel öze açmalı, kendilerini dolayısıyla doğayı ve evreni tanımalı, farkındalıklarını geliştirmeli, sezgilerini güçlendirmeli, ve ruhlarını bu alanı algılayabilecekleri bir seviyeye yükseltmelidirler. Bu seviyeye ulaştıktan sonra edinilen bilgileri sürekli sorgulayarak bu alandaki doğru bilgileri ayıklamak mümkündür. (Gnoxis'teki bazı kaynaklardan yararlanılarak hazırladığım derlemedir.)6 puan
-
1965'den sonra Türkiye'de gelişen gençlik hareketinin en önemli önderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)'nun kurucu ve yöneticilerinden Deniz Gezmiş, 24 Şubat 1947'de Ankara'nın Ayaş ilçesinde doğdu. Öğretmen bir ailenin çocuğu olması sebebiyle ilk ve ortaöğrenimini Sivas'da, liseyi İstanbul'da okudu. Gezmiş, henüz lise öğrencisiyken sol düşünceyle tanıştı ve kendini dönemin eylemleri içinde buldu. 1965'de Türkiye İşçi Partisi (TİP)'nin Üsküdar ilçesine üye oldu. İlk kez 31 Ağustos 1966'da Ankara'dan İstanbul'a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik isçilerinin Taksim Anıtı'na çelenk koymaları sırasında isçileri destekleyen ve Türk-İş yöneticilerini protesto eden gösteri sırasında gözaltına alındı. 7 Kasım 1966'da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi. Ardından 19 Ocak 1967'de Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) binasının yedd-i emine verilmesi sırasında çıkan olaylarda yakalandı ve bir gün sonra iki arkadaşıyla çıkarıldığı mahkeme tarafından serbest bırakıldı. 22 Kasım 1967'de öğrenci örgütlerinin düzenlediği Kıbrıs Mitingi sırasında Aşık İhsani ile birlikte ABD bayrağını yaktıkları gerekçesi ile gözaltına alınıp daha sonra serbest bırakılan Deniz Gezmiş, Hukuk Fakültesi'nde birlikte okuduğu arkadaşlarıyla birlikte 30 Ocak 1968'de Devrimci Hukuklular Örgütünü kurdu. 7 Mart 1968'de İÜ Fen Fakültesi konferans salonunda düzenlenen AIESEC genel kurul toplantısında konuşma yapan Devlet Bakanı Seyfi Öztürk'ü protesto ettiği için tutuklandı. 2 Mayıs'a kadar tutuklu kalan Gezmiş, 30 Mayıs'ta 6. Filo'yu protesto ettiği için yargılandı ve beraat etti. Öğrenci eylemleri içinde etkinliği giderek artan Deniz Gezmiş, 12 Haziran 1968'de İstanbul Üniversitesi'nin işgal edilmesinde önderlik etti. İşgal Konseyi adına İÜ Senatosu ile Baltalimanı'nda yapılan görüşmelere katılan öğrenci heyetinin içinde yer aldı; öğrenci haklarının elde edilip işgalin sona erdirilmesinde etkili oldu. İşgalden kısa bir süre sonra İstanbul'a gelen 6. Filo'yu protesto eylemlerinde yer alan Gezmiş, 30 Temmuz'da bu eylemlerden dolayı tutuklandı ve 20 Eylül'de serbest bırakıldı. TİP içinde yoğunlaşarak, ayrılıklara ve tartışmalara yol açan ideolojik sorunlarda Milli Demokratik Devrim (MDD) görüşünü benimseyen Deniz Gezmiş, bu görüşün özellikle devrimci öğrenciler arasında yayılmasında etkili oldu. Ekim 1968'de eylemlerde birlikte olduğu Cihan Alptekin, Mustafa İlker Gürkan, Mustafa Lütfi Kıyıcı, Cevat Ercişli, M. Mehdi Beşpınar, Selahattin Okur, Saim Kurul ve Ömer Erim Süerkan'la birlikte Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB)'ni kurdu. 1 Kasım 1968'de TMGT, AÜTB, ODTÜÖB ve DÖB'ün başlattığı Samsun'dan Ankara'ya Mustafa Kemal Yürüyüşü'nü düzenledi. Ardından 28 Kasım 1968'de ABD büyükelçisi Kommer'in gelişi sırasında Yeşilköy Havaalanı'nda düzenlenen protesto gösterileri nedeniyle tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı. İstanbul Üniversitesi'nde sağcı güçlerin 16 Mart 1969'da girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş, bu eylemi gerekçe gösterilerek 19 Mart'ta yeniden tutuklanarak 3 Nisan'a kadar hapis yattı. Ardından 31 Mayıs 1969'da İÜ Hukuk Fakültesi öğrencilerinin, reform tasarısının gerçekleşmemesini protesto için giriştikleri işgale önderlik etti. Üniversitenin kapatılıp, polise teslim edilmesi nedeniyle çıkan çatışmalarda yaralandı. Hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen hastaneden kaçan Gezmiş, Haziran'ın sonunda Filistin'e gitti. Filistin'e gitmeden önce 23 Haziran 1969'da TMGT'nin topladığı 1. Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı'na kendisi gibi haklarında tutuklama kararı olan FKF Genel Başkanı Yusuf Küpeli ile birlikte bir mücadele programı gönderdi. Eylül'e kadar Filistin'de gerilla kamplarında kalan Deniz Gezmiş,1 Eylül 1969'da, 10 Haziran'da "üniversiteyi işgal" ettiği gerekçesiyle Hukuk Fakültesi'nden ihraç edildi. Hakkında tutuklama kararının olduğu bu dönemde gazetecilere gizlendiği yerden demeçler verdi. 23 Eylül 1969'da Hukuk Fakültesi'nde olduğu sırada haber verilen polislerin de fakülteye gelmesi üzerine teslim olan Gezmiş, 25 Kasım'da serbest bırakıldı. Ancak Yıldız Devlet ve Mühendislik Akademisi'nde Battal Mehetoğlu'nun sağcılar tarafından öldürülmesinden sonra okulda yapılan aramada, ele geçirilen dürbünlü bir tüfeğin Gezmiş'e ait olduğu öne sürülerek hakkında yeniden tutuklama kararı alındı. 20 Aralık 1969'da yakalanan Gezmiş, kendisiyle birlikte tutuklanan Cihan Alptekin'le birlikte 18 Eylül 1970'e kadar tutuklu kaldı. Bundan sonra öğrenci eylemlerinden uzaklaşarak, mücadelesini değişik alanlarda sürdürdü. Sinan Cemgil ve Hüseyin İnan'la birlikte THKO'yu kurdu. 11 Ocak 1971'de THKO adına Ankara İş Bankası Emek Şubesi'nin soygununu gerçekleştirenler arasında yeraldı. 4 Mart 1971'de dört ABD'li erin Balgat'taki Tuslog Tesisleri'nden kaçırılması eyleminde de bulundu. Kaçırılan erler daha sonra serbest bırakıldı Yakalanışı ve İdamı [değiştir]12 Mart darbesinin ilk günlerinde Yusuf Aslan ile birlikte Sivas'a gitmekte iken motorsikletleri bozulur. Bir ihbar sonucu polislerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Yusuf Aslan ile birbirlerini kaybederler. Yusuf Arslan o esnada Deniz Gezmiş ise 16 Kasım 1971 salı günü Sivas'ın Sarkışla ilçesinin Gemerek nahiyesinde yakalandı ve Kayseri'ye getirildi. Buradan Ankara'ya götürüldü ve zamanının İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu'nun makamına götürüldü. Mahkeme 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binası'nda Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Mahkemesi'nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971'de başlayan THKO-1 Davası'nda TCK'nin 146. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971'de idam cezasına çarptırıldı. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi. http://www.bianet.org/2002/05/06/goruntu/deniz_mamak_k.jpg İdam edilmeden önce son isteğinin Rodrigo'nun Aranjuez konçertosunu (muhtemelen Adagio'sunu) dinlemek ve bir bardak demli çay içmek olduğu söylenir, ama bu isteğinin yerine getirilmediği bilinmektedir. İdam kemendi boynundan geçirilirken de, hücresinden alınıp apar topar darağacına götürülürken giymesine izin verilmeyen botlarının askerlere bırakılmamasını, ailesinden birinin almasını istediğini belirtmişti. Son sözleri: "Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!" oldu. bu pazar üç yiğit Türk devrimcisinin ölüm yıldönümü hepsini saygıyla anıyorum...6 puan
-
http://aycu13.webshots.com/image/29852/2004688279278138958_rs.jpg Yavuz Çetin ( 25 Eylül 1970 - 15 Ağustos 2001 ) 1970 Yilinda Samsunda doğan Yavuz Çetin, gazeteci olan babasinin işi nedeniyle Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde çocukluğunu geçirir. Muziğe olan ilgisi küçük yaşlarda başlayan Yavuz Çetin, ilk enstrumani curayla on yasinda tanişir. Müzik aletlerine olan ilgisi curadan sonra bağlama öğrenmeye başlamasiyla devam eder. Bir süre sadece müzik dinler ve bu süre zarfinda elektrik gitar sesine hayran kalir. ilk olarak 1985 yilinda akustik gitar ile tanişir ve ardindan elektro gitarla çalişmalarina devam eder. Onyedi yaşinda profesyonel müzik yaşamına geçişiyle birlikte, istanbul'da ve Türkiye'nin güney bölgelerinde çalişarak hayatini sürdürür. Öğrenimini, hayatinin akişini şekillendiren o çok sevdiği müzik uzerine yapar. Marmara Üniversitesi Müzik bölümüne girer. Üniversite hayati boyunca da Elektro Gitarini elinden hiç bırakmaz. çalistiği grup Labirent ile katildigi Yildiz Üniversitesi müzik yarismasinda birincilik ödülü alir. Universiteyi calismalarindan dolayi bitiremez. 1992 yilinda istanbul'da müzisyen dostlari Batuhan Mutlugil, Kerim Çaplı ve Sunay Akin ile cover grubu olarak taninan Blue Blues Band i kurar. 1970 yillarin Rock ve Blues parcalarinin agirlikta oldugu calismalari surduren Blue Blues Band grubunda elektro gitar calip vokal yapar. Yaşamı boyunca 1960 lı ve 70 li yillarin Rock Blues müziklerinden etkilenir. Daha sonralari yaptiği beste ve söz çalişmalarina Rock ve Blues müziğinin ruhunu yansitir. Jimmy Hendrix i ve dünyaya mal olmus blues şarkilarini da yorumlamaktan her zaman buyuk bir keyif alir. 1990li yillarin ortalarinda Fuat Güner ile tanısmasıyla birlikte studyo muzisyenligine baslar. Fuat Guner in studyosunda surdurdugu calismalarinda televizyon ve radyolar icin reklam muziklerini gitariyla seslendirir. Bircok sanatcinin album kayitlarina da gitariyla imzasini atar. Gitariyla eslik ettigi albumler arasinda, zelin Bir Kucuk Ask, Kiraç in Deli Dus ve Bir Garip Ask Bestesi, Soner Aricanin Ayrilik, Turgut Berkesin albumundeki Miranda ve Mindos isimli sarkilari ve Goksel in Sabir adli sarkisi en bilinenleridir. Gokselin sarkisindaki Talkbox performansi Turkiyede bir ilk olmasi, ona Talkbox kullanan ilk gitarist sifatini kazandirir. 1996 yilinin ortalarinda MFO grubuyla calismaya baslar. Grupla turnelere gider ve katildigi tum konserlere gitariyla eslik eder. Bir yandan bar muzisyenligine devam eder. 1997 yilinda ilk albumu için calismalara baslar. ilk adli albumunu Stop Muzikten cikarir. Albumunde yer alan,'' Erkeğin Olmak istiyorum'', ayrica Sinan Çetin in yönettiği Propaganda filminde kullanilan, Erkan Ogurun perdesiz gitar performansinin da yer aldigi ''Dünya'' isimli enstrumantal sarkisi en bilinenleridir. MFÖ ile konserlerde calmaya ve Yavuz Cetin Group isimli grubuyla bar performansini devam ettigi sure icerisinde, ikinci album calismalarina da baslar. 2000 yillarinin sonlarinda TMC Film Muzik ile anlasir. Ve ikinci albumu Satilik icin studyoya girer. Sozu, muzigi ve duzenlemeleri kendisine ait bir calismaya son kez imza atar. Eylül 2001 tarihine cikmasi planlanan album icin tum calismalari bitirir. Ama ne yazk ki yaptigi bu son calismanin muzikseverlerle bulustugunu goremeden, 15 Austos 2001 tarihinde hayata veda eder. Bogazici Koprusu'nden atlayarak yasamina son veren Turkiye'nin ilk blues gitaristi Yavuz Cetin, Karacaahmet Camii'nde duzenlenen torenden sonra Anadoluhisari'ndaki Yeni Mahalle Mezarligi'nda topraga verildi. 31 yasindaki gitaristin cenaze toreninde ailesinden yalnizca uvey annesi Sevinc Cetin vardi. Babasi Gazeteci Erdal Cetin, oğlunun ölüm haberiyle yikildigi icin torene katilamadi. Sevgilisi Mine Erkaya da doktor kontrolunde bulundugundan Yavuz Çetin'i son yolculuguna uğurlayamadi. 1996'da boşandigi eşi Didem Cetin ve 7 yaşindaki oğlu Yavuzcan'in da bulunmadigi torende, cami avlusu, gitaristin ailesi yerine koydugu yakin dostlariyla doldu tasti. Annesine kavusamadi Yavuz Cetin, babasinin vasiyeti uzerine 1982 yilinda olen annesinin Karacaahmet Mezarligi'ndaki mezarinin uzerine gömülecekti. Ancak annesinin mezarini bilen tek kisi babasi Erdal Cetin'di. Baba Cetin, cenazeye katilamayinca mezar bulunamadi ve genc gitarist, Anadoluhisari'ndaki Yeni Mahalle Mezarligi'na defnedildi. Gazeteci Erdal Çetin'in olu Yavuz Çetin, 1996'da eşi Didem Çetin'den ayrılması ve bu ayrılıktan sonra hayatini bir daha düzene sokamamisti. 7 yasinda Yavuzcan adinda oglu bulunan Yavuz Çetin, Kadiköy'deki Shaft Blues Rock Bar'da sahneye çkyordu. Gece sahne çalismalarini sürdürürken, gündüzleri de DMC'den çikartilacak ve 'Satilik' adini vermeyi düsündügü ikinci albümünün stüdyo çalismalarini yürütüyordu. Yogun depresyon teshisi konuldugu icin bir haftadir hastanede tedavi goren Yavuz Cetin, hafta basinda iyilestigi gerekcesiyle taburcu edildi. Tedavisi sona erdikten sonra bir arkadasina, En iyi ilac müzik dedi ve onceki gun, hastaligi suresince bir an olsun yanindan ayrilmayan kiz arkadasi Mine Erkaya ile birlikte son albumunun calismalari icin studyoya girdi. Bir ara fenalasti. Hemen calismayi birakip psikologuna gittiler. Psikologu da, Cetin'e iyi oldugunu soyleyerek bazi ilaclar vermekle yetindi. Kiz arkadasi Mine Erkaya da paylasiyordu bu kanaati. Ögleden sonra ayrildiklarinda, Yavuz Cetin'in gayet normal oldugunu soyluyordu. HABERI BARDA ALDILAR Yavuz Cetin, sahne aldigi Shaft Blues Rock Bar'a 23.00'e gelecekti. Gelmeyince, tonmaister Mine Erkaya ve Yavuz Cetin Group'un elemanlari telasa kapildi. Telaslanmakta hic de haksiz olmadiklarini cok gecmeden anladilar. Yavuz Cetin, saat 19.00 siralarinda, Bogazici Koprusu'nden atlayarak yasamina son vermisti. Talkbox kullanan ilk gitarist unvanini alan Yavuz Cetin'in, 1977 model Peugeot marka otomobili, Bogazici Koprusu uzerinde, Ortakoy ayagina yakin bir noktada bulundu. 34 KBP 09 plakali otomobilde, Yavuz Cetin'in ruhsati, ehliyeti, 500 dolar ve 190 milyon lira, cesitli ilaclar ve 7 tane anahtar bulundu. Yavuz Cetin'in cesedi Adli Tip Kurumu Morguna kaldirilirken, olumu tum muzisyen arkadaslarini ve ailesini yasa bogdu. fotoğrafları yavuzfoto.swf albümleri İlk (1997) Erkeğin Olmak İstiyorum Bilmem Neden İnat Ettin Sahil Bodrum Gecesi Yüzünden Kimse Bilemez Gecenin Rengi Ağlamayı Sevmem Çok İstiyorum Onun Şarkısı Hisset Beni Fanki Tonki Zonki (Enstrümantal) Dünya Satılık (2001) Cherokee Benimle Uçmak İster misin? Oyuncak Dünya Bul Beni Sadece Senin Olmak Yaşamak İstemem Kurtar Beni Köle İstanbul'a Ait Herşey Biter videoları Yavuz Çetin - Yaşamak İstemem Artık YouTube - Yavuz Cetin - Yasamak Istemem Artik yavuz çetin - cherokee Yavuz Çetin - Oyuncak Dünya Yavuz Çetin sohbet Erkan Oğur & Yavuz Çetin - Dünya YouTube - Erkan OÄur & Yavuz Ãetin - Dünya Yavuz Çetin Anısına Part 3 Yavuz Çetin Anısına Part 6 Yavuz Çetin - İstanbul'a Ait YouTube - Yavuz Ãetin - Ä°stanbul'a Ait not:seni çok özledim canım abim:( allahtan rahmet diliyorum yavuz abi ye seni asla unutmayacağız......6 puan
-
lady nin önünde saygıyla eğiliyorum ve sonsuz sevgilerimi iletiyorum kendisine..iyi ki warsın loreena ve mekanın cennet olsun eğer O seni yanına almaya karar verirse... BİYOGRAFİ Loreena McKennitt (d. 17 Şubat 1957), Kanadalı vokalist, arpist ve piyanisttir. Özellikle güçlü ve duygulu sesiyle yorumladığı Kelt şarkılarıyla ve ünlü şiirleri Kelt müziğinin yapısına uygun bir biçimde besteleyip seslendirmesiyle tanınır. Ayrıca birçok unutulmuş anonim halk müziğini modern bir anlayışla yeniden diriltmiştir. Kanada'da Manitoba'ya bağlı küçük bir kırsal yerleşim olan Morden'de doğup büyüyen McKennitt, 1978'de Dumaurier yetenek taramasını kazandı, ülkesini aynı yıl UNESCO'nun Paris merkezinde ve yeniden 1985'te Japonya'daki Expo'da temsil etti. 1980'lerde Kanada’nın ünlü Shakespeare Festivaline ev sahipliği yapan Stratford'a (Ontario) taşındı; "The Tempest" (1982) ve "The Two Gentlemen Of Verona" (1984) dahil, çeşitli festival prodüksiyonlarında oyuncu, şarkıcı ve besteci olarak yer aldı. 2001 ilkbaharında festivale Richard Monette'in "The Merchant Of Venice" prodüksiyonunun bestecisi olarak döndü. 1985'te McKennitt, "Elemental" adli ilk albümünü kaydederek çiftlik evinin önünden geçen köy yolunun adini taşıyan, çiçeği burnunda "Quinland Road" etiketi ile piyasaya sürdü. 1987 ve 1989'daki iki yeni albüm ve başarılı canlı performansları artan bir ilgi çekerek 1991'de Warner Music Canada ile yeni bir başlangıç oluşturacak nitelikte bir dağıtım anlaşması imzaladı; bunun ilk meyvesi olan "The Visit", uluslararası bir başarı kazanarak altın ve platin ödülleri listesinde ancak sanatçının diğer albümleri olan 1994'te "The Mask and Mirror" ve hatta daha da ötesi, dünya çapında hit olan "The Book of Secrets" geçebildi. Peter Gabriel'in Wiltshire'daki Real World stüdyolarında kaydedilen "The Book of Secrets" Billboard Top 20 single olurken MTV video hiti "The Mummers' Dance" gerek ABD radyosunda gerek dünya çapında büyük bir başarı kazandı. Albüm dünya çapında dört milyonu aşan satış rakamlarını yakaladı. Önceki iki albüm gibi Billboard World Music listelerini tırmanarak listenin şimdiye dek en basarili "crossover" albümü oldu. Ayrıca Yunanistan ve Türkiye'nin albüm listelerine ilk kez girip 1 numaraya yerleşirken Kanada'da 3 numara olmanın yanı sıra, İtalya, Yeni Zelanda ve Almanya listelerinde ilk 10, ABD, İspanya ve Fransa listelerinde ise ilk 20 arasına girdi. McKennitt, Kanada müzik endüstrisinin yıllık ödülü olan Juno'yu iki kez kazandı. Ayrıca kendisine 1997'de Billboard'un uluslararası başarı ödülü verildi. Bugüne dek ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, Brezilya, Fransa, İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de altın, platin ve çoklu platin sertifikaları elde etti. Çeşitli filmler için müzik besteledi ve şarkıları çeşitli filmlerde yer aldı. Bunlar arasında "Jade", "Highlander III", "The Holy Man", "Soldier" ve "The Santa Clause" gibi Hollywood prodüksiyonlarının yani sıra Kanada Ulusal Film Kurulunun "Women And Spirituality" dizisi ve Jean-Claude Lauzon'un "Léolo" filmi yer almaktadır. Bir süre önce, 2001 yılında gösterime girmesi planlanan bir Kanada/Venezüella ortak yapımı olan "A House With A view Of The Sea" filminde kullanılmak üzere "Dante's Prayer" parçasının İspanyolca versiyonunu kaydetti. Eserleri ayrıca "Northern Exposure", "Due South", "Legacy", "Ez Streets", "Boston Public", "Big Kevin Little Kevin" ve "Strange Luck" gibi BİR ÇOK televizyon dizisinde de yer aldı. Loreena McKennitt ve müziği hakkında 1997 yılında yapılan 30-dakikalık bir belgesel olan "No Journey's End" gerek ABD gerekse diğer ülkelerin televizyonlarında yaygın biçimde gösterildi. 1999'da Loreena McKennitt, son kaydı olan ve grubu ile birlikte Salle Pleyel ve Massey Hall'de kaydedilen "Live In Paris and Toronto" isimli iki CD'li seti çikardi. Hayır amaçlı bir proje olan bu albüm, 1998'de Georgia Körfezindeki bir deniz kazasında yaşamlarını yitiren üç adam için Loreena McKennitt'in Ronald ve Richard Rees ile Greg Cook'un aileleriyle birlikte Kanada’da kurduğu "Rhe Cook-Rees Memorial Fund For Water Search and Safety" adlı kuruluşa gelir sağlamaktadır. Kısa Bir Özetleme Kanadalı şarkıcı/besteci Loreena McKennitt, albümlerinin prodüksiyonunu kendisi yapmaktadır ve uluslararası başarıya sahip kayıt markası Quinlan Road’un, sahibi ve yöneticisidir. Yaklaşık 20 yıla yayılan bir albüm kariyerinde, McKennitt’in “eklektik Kelt” müziği, dünya çapındabeğeni toplamış ve, dört kıtadaki onbeş ülkede,altın, platin ve multi-platin ödüller almıştır. Kanada’nın, Manitoba eyaletinde doğup, büyüyen Loreena, 1981 yılında, hala yaşamakta olduğu, Kanada’nın Ontario eyaletinin Stratford şehrine taşındı. Kanada Stratford Festivali’nde, TheTempest (1982)’ ten, The Merchant Of Venice (2001)’e kadar, bir çok sahne yapımında rol aldı, şarkı söyledi, müzik besteledi. Kendisinin müzik yapım kariyeri, 1985 te, Elemental (Temel) isimli albümü ile başladı. Loreena, kendi markası olan Quinlan Road’ un işlerini, başlangıçta mutfak masasında, albümlerini posta siparişleri ile yürütüyor, ülke çapında, yaptığı konser turnelerini, kendi imkanları ile gerçekleştiriyordu. Şimdi, Quinlan Road Kataloğu dünya çapında, The Verve Music Group (ABD), Universal (Kanada ve İtalya, İspanya dahil olmak üzere başka bölgelerde) ve Keltia Music (Fransa), SPV (Almanya) gibi, bir çok bağımsız firmalar tarafından piyasaya sürülmektedir. Loreena hala, kariyerini Stratford’ daki ofisinden idare etmektedir. Cemiyetinin faal bir üyesi olup; Suda tehlike ve güvenlik, aile ve çocuk destek hizmetleri gibi mühim konularda hayır cemiyetleri başlatmış ve halen devam ettirmektedir Albüm satışları 7 stüdyo albümü ve bir çift canlı kayıt CD’sinden oluşan albümlerinden dünya çapında, bugüne kadar, yaklaşık 13 milyon albüm satmıştır. Kanada’daki satış ödülleri 500,000’in üzerinde satışlar için (The Visit) bir beş-kez platin ödül, 400.000’in üzerindeki satışlar için (The Mask And Mirror, The Book Of Secrets) iki defa dört kez platin ödül ve 50.000’in üzerindeki satışlar için (Elemental, To Drive The Cold Winter Away, Parallel Dreams, A Winter Garden: Five Songs For The Season) dört altın ödül içermektedir. ABD’deki satış ödülleri arasında, The Book Of Secrets albümünün iki milyonu aşan satışı için bir çift-platin ödülü bulunmaktadır. Bu albümün başarısı, aynı derecede bir başarı elde etmeye doğru giden “The Mummers’ Dance” single’ının, radyolar tarafından belirlenen Billboard Top 20 listesindeki başarısını izlemiştir. ABD’deki satış ödülleri ayrıca bir milyonun üzerindeki satışlar için (The Mask And Mirror, The Visit) iki platin ödül de içermektedir. Arjantin, Avustralya, Yeni Zelanda, Belçika, Brezilya, Şili, Fransa, Danimarka, İspanya, İtalya, Almanya,Yunanistan ve Türkiye’deki satış rakamları sonucu, altınplatin ve multi-platin satış ödülleri bulunmaktadır.. Ortak/Filmlerde Kullanılan Çalışmalar The Merchant of Venice’in orijinal müziği, Stratford Shakespeare Festivali, 2001 National Film Board of Canada Studio D’nin belgesel dizisi Women And Spirituality’nin orijinal müziği, 1985 - 1989 Film müziği katkıları arasında Hollywood prodüksiyonu Highlander III ve The Santa Clause, Jean-Claude Lauzon’nun uzun filmi Léolo ve Kanada/Venezuela ortak yapımı olan uzun film Una Casa Con Vista Al Mar bulunmaktadır Televizyon film müzikleri arasında TNT’nin destan konulu kısa dizileri The Mists Of Avalon (2001), Due South, Northern Exposure bulunmaktadır Ödüller/Fahri Ünvanlar Juno Best Roots/Traditional Album Ödül 1992, The Visit için Juno Best Roots/ Traditional Album Ödül 1994, The Mask And Mirror için Billboard International Achievement Ödülü, 1997 HRH Kraliçe 2. Elizabeth ve Prens Philip adına düzenlenen 50.Yıldönümü Kutlamalarında Ana Sanatçı, Province of Manitoba, 2002 Fahri Edebiyat Doktoru Unvanı, Wilfrid Laurier Üniversitesi, 2002 Manitoba Eyalet Hükümeti Şeref Ödülü , Temmuz 2003 Kanada Federal Hükümeti Şeref Ödülü Üyesi, Temmuz 2004 Manitoba Üniversitesi Fahri Hukuk Doktoru Ünvanı, Haziran 2005 ahri Kanada Elçisi, Hans Christian Andersen 200.üncü Yıl Kutlamaları, Haziran 2005 Queens Üniversitesi Fahri Hukuk Doktoru Ünvanı, 2005 Hayır Hizmetleri/Sosyal Hizmetler 1998’de Cook-Rees Denizde Arama ve Deniz Güvenliği Vakfı’nı kurdu ve Vakıfın deniz güvenliği eğitimi, araştırma ve ülke çapındaki denizde arama ve kurtarma birimlerine destek olma gibi alanlardaki girişimleri için bugüne kadar 4,000,000 Kanada Doları tutarında para toplayan, bir bağış toplama kampanyasını idare etti. CR Vakfı için toplanan paranın büyük bir kısmı, Loreena McKennitt’in Live In Paris And Toronto adlı albümünün satışlarından elde edildi. Live In Paris And Toronto’nun Türkiye ve Yunanistan’daki satışlarından elde edilen bağışlar Türk Kızılay’ına (Deprem Yardım Derneği) ve Yunan Kızıl Haçı’na (Deprem Yardım Derneği) verildi. McKennitt 2000 yılında Stratford’daki Falstaff Okulu’nu satın aldı ve 2002’de, gönüllü ve ticari amaç taşımayan, kimi toplum ve aile gruplarına, yer ve çeşitli olanaklar sağlayan Falstaff Family Centre’ı kurdu. McKennitt Kültürel, çevresel, tarihi ve sosyal gruplara para bağışlayan bir hayır kurumu olan The Three Oaks Vakfı’nın kurucusudur. BAZI ŞARKI SÖZLERİ All Souls Night Bonfires dot the rolling hillsides Figures dance 'round and around To drums that pulse out echoes of darkness Moving to the pagan sound. Somewhere in a hidden memory Images float before my eyes Of fragrant nights of straw and of bonfires Dancing 'til the next sunrise. CHORUS: I can see the lights in the distance Trembling in the dark cloak of night Candles and lanterns are dancing, dancing A waltz alone: All Souls Night. Figures of cornstalks bend in the shadows Held up tall as the flames leap high The green-eyed holds the holly bush To mark where the old year passes by. CHORUS Bonfires dot the rolling hillsides Figures dance around and around To drums that pulse out echoes of darkness Moving to the pagan sound. Standing on the bridge that crosses The river that runs out to the sea The wind is full of a thousand voices They pass by the bridge and me. Dante's Prayer When the dark wood fell before me And all the paths were overgrown When the priests of pride say there is no other way I tilled the sorrows of stone I did not believe because I could not see Though you came to me in the night When the dawn seemed forever lost You showed me your love in the light of the stars Cast your eyes on the ocean Cast your soul to the sea When the dark night seems endless Please remember me Then the mountain rose before me By the deep well of desire From the fountain of forgiveness Beyond the ice and fire Cast your eyes on the ocean Cast your soul to the sea When the dark night seems endless Please remember me Though we share this humble path, alone How fragile is the heart Oh give these clay feet wings to fly To touch the face of the stars Breathe life into this feeble heart Lift this mortal veil of fear Take these crumbled hopes, etched with tears We'll rise above these earthly cares Cast your eyes on the ocean Cast your soul to the sea When the dark night seems endless Please remember me Please remember me Balulalow I come to hevin which to tell The best nowells that e'er befell To you thir tythings trew I bring And I will of them say and sing. This day to you is born ane child Of Marie meik and Virgin mild That bliss it bairn bening and kind Sall you rejoyce baith hart and mind. Lat us rejoyis and be blyth And with the Hyrdis go full swyth And see what God of his grace hes done Throu Christ to bring us to his throne My saull and life stand up and see Wha lyis in ane cribbe of tree. What Babe is that, sa gude and fair It is Christ, God's son and Air. O my deir hard, yung Jesus sweit Prepair thy creddil in my spreit! And I sall rock thee in my hart And never mair fra thee depart. Bot I sall praise thee evermoir With sangis sweit unto thy gloir The kneis of my hard sall I bow And sing that rycht Balulalow. Lullaby O for a voice like thunder, and a tongue To drown the throat of war! - When the senses Are shaken, and the soul is driven to madness, Who can stand? When the souls of the oppressed Fight in the troubled air that rages, who can stand? When the whirlwind of fury comes from the Throne of god, when the frowns of his countenance Drive the nations together, who can stand? When Sin claps his broad wings over the battle, And sails rejoicing in the flood of Death; When souls are torn to everlasting fire, And fiends of Hell rejoice upon the slain. O who can stand? O who hath caused this? O who can answer at the throne of God? The Kings and Nobles of the Land have done it! Hear it not, Heaven, thy Ministers have done it! The Mystic's Dream A clouded dream on an earthly night Hangs upon the crescent moon A voiceless song in an ageless light Sings at the coming dawn Birds in flight are calling there Where the heart moves the stones There that my heart is longing for All for the love of you A painting hangs on an ivy wall Nestled in the emerald moss The eyes declare a truce of trust Then it draws me far away Where deep in the desert twilight Sand melts in pools of the sky Darkness lays her crimson cloak Your lamps will call, call me home And so it's there that my homage's due Clutch-ed by the still of the night Now I feel, feel you move And every breath, breath is full So it's there my homage's due Clutch-ed by the still of the night Even the distance feels so near All for the love of you A clouded dream on an earthly night Hangs upon the crescent moon A voiceless song in an ageless light Sings at the coming dawn Birds in flight are calling there Where the heart moves the stones There at my heart is longing for All for the love of you L.M. KENDİNİ ANNATIYO Bir çok kimse, bir sanatkarın meşhur yönünü tanır ve acaba bu kimse, sahne dışında nasıldır diye, merak eder. Ben, böyle bir tasviri çizebilecek kabiliyette bir kimse olmayabilirim, ama bir deneyeyim. Kanada’nın Manitoba eyaletinde, bir hemşire ve bir hayvan tüccarının kızı olarak büyüdüm ve çocukluğum, hür, rahat ve zevkli bir taşra yaşantısı idi. Çocukluğumda, veteriner olmayı hayal ederdim. Fakat aynen, “En iyi planlar bazen, bir yana itilir” tabirindeki gibi, ben müziği seçmektense, baktım müzik beni seçmiş. Hatta, bütün bu yıllar içindeki icraatlarımdan sonra dahi; Kendimi, mesleğini müzik olarak seçen kimselerin, kuvvetli müziksel şahsiyetine, sahip olmaktansa, bir çiftlik ortamında veya, samimi bir arkadaş topluluğunun içinde, daha rahat uyum sağlayabilecek bir şahsiyet olarak görüyorum. 1970’lerin sonlarında, şimdi Kelt müziği olarak bilinen, müzik tarzına tutuldum; Fakat gerçek yolculuğum, onun tarihi ile ilgilendiğimde başladı.1991 de Venedik’te, bir Kelt sanatları fuarında, Keltlerin coğrafya ve tarih yönünden, yayılışlarını öğrendim. Kendimi, zengin ve tarihsel, ses, ritm ve hikaye nakışlarına kapılıyor, buldum. Dünyanın her bir köşesinde, biribirini andıran hikayeler ve gelenekler ve biribirinden çok farklı insanların, bir çok benzer hususiyet taşıdıklarını keşfettim Benim başlangıç noktam, şu veya bu şekilde, hepimizin, bir diğerimizin geçmişinin uzantıları olduğumuza inanışımdı. Komşularımızı bilmek isterken, aslında kendimizi tanımak, bilmek istiyoruz. Benim Kelt yolunu seçmiş olmam, sadece bunu yapmış olmak içindir. Hiç şüphesiz, müziğim için, bir başka yol da seçebilirdim.–Diyelim ki şapkanın tarihi- ve aynen Kelt tarihi ile yaptığım, enteresan yolculuğum gibi ve en az, onun kadar zevkli bir tecrübe yaşamış olurdum. Fakat bu yol, beni dünya çapında bir çok yerlere ve insanlara hatta; Kelt bağlantısı çok az olan yollara ve konulara dahi götürdü. Müzik, sadece kendini yetiştirme ve yaratıcı ifade alanında, harikulade bir bağlantı değildir. Müziğin insanın haleti ruhiyesini, psikolojik dünyasını etkilediğinin, hassasiyetini arttırdığının, dolayısı ile fizyolojik yapısı ile çok sıkı bir bağlantı teşkil ettiğinin, büyük bir hayranlık ile farkındayım. Bu, yanlız insanlar ile kalmayıp, hayvanlara dahi tatbik edilen, müzik tedavisi alanında çok güzel ifade edilmiştir. Süt çiftliklerinde, ineklerin daha fazla süt verebilmesi için, kendilerine klasik müzik dinletildiğini veya, yakın bir zamanda, Mogolistan’daki, The Story of the Weeping Camel, (Ağlayan Devenin Hikayesi) isimli; Konusu, önce yavrusunu istemeyen bir anne devenin, yapılan müziksel bir merasim neticesinde, onu kabul ettiğini içeren, bir film setini düşünüyorum. Aynı zamanda, bir MIT profesörünün Kundalini yogasının gerektirdiği, meditasyon ve çağırışların, beyin üzerinde yaptığı etkiyi, MRI vasıtası ile tesbit ederek, araştırma yaptığını da, hatırlıyorum. İnsanların fizyolojik, manevi ve psikolojik yönleri arasındaki bu ilişkileri ve bir çok olayların ve tecrübelerin, üzerimizdeki etkileri ile, çok yakından ilgileniyorum. Eminim bazı yaratıcı kabiliyet, bu karşılaşmaların, iletişimlerin ve kesişmelerin neticesinde oluyor. Müziğin ötesinde, bir çok şey hakkında, pek geniş merakım var ve bunu epeyi yüklü bir dosya dolabı ile ispat edebilirim. Çekmecelerim, çocuk gelişiminden, çevre konuları, ziraat, politika, yiyecek ve beslenme, kuklalar, din ve bir çok dünya meselelerine ait, kesilmiş küpürler ve materyaller ile sımsıkı dolu. Bazı günlük ve yıllık adetlerim var. Her güne, Kanada milli gazetesi, The Globe and Mail’i, en ince noktasına kadar okuyarak, başlıyorum ve hafta boyunca da, günün konuları hakkında daha geniş bir görüşe sahip olabilmek için, birkaç enternasyonal gazeteyi, iyice gözden geçiriyorum. Her bahar, yiyecek, tabiat dünyası ve mevsimler ile ilgimin kalıntılarını, muhafaza edebilmek gayesi ile, bahçemde bir şey ekmek için, zaman ayırıyorum. Her sonbahar, şükran gününde, bize bahşedilenleri kutlamak için, zaman ayarlamaya, gayret ediyorum. Çok küçük bir aileden geliyorum ve ailem benim için çok mühim. Biribirimizden, bayağı uzakta yaşıyoruz ve (tahmin edebileceğiniz gibi) epeyi çok uçuş puanlarım var ve bunları çoğu zaman, imkan nisbetinde, bir araya gelebilmek için kullanıyoruz. Bunun yanısıra, ailem derecesinde kabul ettiğim, çok derin ve samimi arkadaşlarım var. Şimdi daha iyi anlıyorum ki, aile tanımı değişik şekillerde oluyor. Nasıl ki, bir firmanın, değerler ve prensipler camiasında hazırlanmış bir amaç sözü varsa; Aynı şeyi, ben de kendim için yaptım. Bir takım prensipler, benim yönümü tayin eder, oldu. Şahsi veya meslek alanında önemli kararlar veya seçimler yapacağım zaman, onlara dayanıyorum. Onlar, her zaman başarıya ulaşılmasa dahi, üzerinde çabalamayı gerektiriyor. Ümid ederim, bazılarını sizinle paylaşmama, müsaade edersiniz. Merhametli ol ve hiçbir zaman sevmeyi unutma. İçten düşün. Hakikat, dürüstlük, şeref ve cesaret gibi, ulvi değerleri muhafaza et. Büyüklerini say ve sana öğreteceklerine, dikkatini ver. Başkalarına karşı, anlayışlı ol. Toplumda, muhtaç durumda olanlara, ilgi göster. Başkalığı, teşvik ve muhafaza et. Tabiat dünyasının hediyelerine, saygı göster. Amaçlarını yüksek tut ve yaptığın ile, iftihar et. Bedenine kıymet ver, ona iyi bak ve aynen, eski Yunanlılar’ın söylediği gibi, zihnin sana daha iyi hizmet eder. Toplumdan aldığını, topluma geri ver; Senden önce gelenler de, aynı şeyi yaptılar ve onlar, ne ektilerse, sen onu biçiyorsun. Demokrasiye iştirak ol ve onu koru. Seyircisi gibi kalırsan; O, yeşerip büyümez. Üzerine aldığın herşeye, büyük ihtimam göster. Denge, mesafe ve sükunet ara. Herhangi bir şeye karşı, heyecan duymaktan korkma İyiliğin elçisi ve temsilcisi olmayı öğren. Kendi sınırlarını unutma. Merakına müsamaha göster, onu besle; Çünkü o, seni hayata bağlı tutacak. Hayatın, senin kontrolünde olsun ve ünvan hastalığına kapılma. Tavır alma ve hiçbir şeyi hakkınmış diye, kabullenme. Her şey, göründüğü gibi olmayabilir. Loreena McKennitt - The Mummers' Dance http://www.youtube.com/watch?v=TCiDm8H1ggU Loreena McKennitt - The Lady of Shalott (LIVE) http://www.youtube.com/watch?v=MU_Tn-HxULM Loreena Mckennitt - The Bonny Swans http://www.youtube.com/watch?v=qTXbT2l2kV0 Loreena McKennitt - The Mystic's Dream http://www.youtube.com/watch?v=3h0o_irhzxs Legolas Greenleaf (Dante's Prayer) Loreena McKennitt - La Serinissima Loreena McKennitt- Lullaby http://www.youtube.com/watch?v=-xBLYMSgxCE Loreena Mckennitt, The Mystic's Dream live in Rome http://www.youtube.com/watch?v=vGOtHCGt3Hk6 puan
-
umarım dogru yere acıyorumdur bu topiği şimdiye kadar yaptıgım bir kaç çizimi paylaşmak istedim http://fc69.deviantart.com/fs11/i/2006/229/c/a/exit_music_by_nilaa.jpg http://fc57.deviantart.com/fs11/i/2006/229/1/3/moon_nd_sun_never_get_togther_by_nilaa.jpg http://th02.deviantart.com/fs40/300W/f/2009/052/6/e/Gaara_by_nilaa.jpg http://fc95.deviantart.com/fs41/f/2009/052/5/1/Itachi_by_nilaa.jpg http://fc71.deviantart.com/fs41/f/2009/054/b/7/twilight_by_nilaa.jpg http://th03.deviantart.com/fs40/300W/f/2009/051/4/4/If_you_go____by_nilaa.jpg http://th04.deviantart.com/fs41/300W/f/2009/046/e/0/sakura_by_nilaa.jpg http://th06.deviantart.com/fs41/300W/f/2009/043/6/1/sasuke_by_nilaa.jpg http://th07.deviantart.com/fs41/300W/f/2009/019/5/a/body__by_nilaa.jpg http://fc26.deviantart.com/fs25/f/2008/044/b/a/PiNcH_by_nilaa.jpg http://th04.deviantart.com/fs39/300W/f/2008/335/0/0/lavi__by_nilaa.jpg http://th01.deviantart.com/fs38/300W/f/2008/328/b/d/imaginary__by_nilaa.jpg http://th02.deviantart.com/fs31/300W/f/2008/230/0/4/Harry_Potter_by_nilaa.jpg http://fc25.deviantart.com/fs27/f/2008/124/c/d/Little_red_riding_hood___by_nilaa.jpg http://fc97.deviantart.com/fs9/i/2006/004/5/6/Santa_by_nilaa.jpg http://fc66.deviantart.com/fs8/i/2005/340/4/7/erelen_by_nilaa.jpg http://th08.deviantart.com/fs8/300W/i/2005/329/0/9/some_say_end_is_near_by_nilaa.jpg http://th00.deviantart.com/fs12/300W/i/2006/316/f/3/death__by_nilaa.jpg http://fc78.deviantart.com/fs6/f/2006/351/f/8/thinking_of_you_by_nilaa.jpg http://fc69.deviantart.com/fs22/f/2008/016/6/c/You_want_a_piece_of_me__by_nilaa.jpg http://fc58.deviantart.com/fs18/i/2007/192/6/6/joker_by_nilaa.jpg http://th08.deviantart.com/fs14/300W/i/2007/017/6/3/StratospheregirL_by_nilaa.jpg http://th04.deviantart.com/fs11/300W/i/2006/229/5/b/roxanne_by_nilaa.jpg http://fc98.deviantart.com/fs9/i/2006/036/5/4/pls_dance_with_me____by_nilaa.jpg http://fc55.deviantart.com/fs8/i/2005/329/0/b/Team_7_Chibi_by_nilaa.jpg http://th05.deviantart.com/fs17/300W/f/2007/163/9/e/sandman__by_nilaa.jpg http://fc16.deviantart.com/fs7/f/2005/256/4/e/Join_Me_lq.gif http://th08.deviantart.com/fs18/300W/f/2007/163/1/b/put_in_prison_by_nilaa.jpg http://th00.deviantart.com/fs5/300W/i/2005/131/d/5/black_by_nilaa.jpg http://th07.deviantart.com/fs5/300W/i/2005/131/3/3/sasuke_naruto_sakura_by_nilaa.jpg http://nilaa.deviantart.com6 puan
-
http://img506.imageshack.us/img506/6628/wmplayer20060331135630508jx.jpg Kefen sıyrıldı ve... Özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları bozulmamıştı.Sanki uyuyordu... 8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00'da Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu'nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı'ydı.Patalogdu. Arayan ise Ankara Valisi Kemal Aygün'dü... Aygün, "Hocam" dedi, "10 Kasım günü Atamızın naaşını Anıtkabir'e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica ediyoruz."Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu. Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti.Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: "Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev" dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı Etnografya Müzesi'ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda da...Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı. Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu... Ata'nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu "Başlayın" talimatını verdi. Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı.Sanduka talaş doluydu. Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu. Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi yazılıydı.Ata'nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı.Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu. Çünkü, "Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış, nöbetçi er, kokudan bayılmış" diye bir sürü söylenti geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata'nın yüzünü göreceklerdi.Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk'ün yüzüne baktı. Ata'nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı olmuştu Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:"Yüzünü örten ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata'nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yatağında uyuyor gibiydi." Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı, tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu'dan aktaralım: "Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk'ün yüzüne bakmadı. Tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata'yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılıverdi. Salondaki herkes Atatürk'ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata'nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen'in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:"Bu kâğıdı,Atatürk'ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi.Kefenin içine Atatürk'ün göğsü üstünekonmasını istiyor."Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı. "Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır" dedi.Komiser kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yıl içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı. Ve 10 Kasım sabahı, Ata'nın naaşı 15 yıl önce onu Dolmabahçe'den Ankara'ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı olacak Anıtkabir'e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı... Atatürk'ün tabutu, Menderes'in huzurunda açılmıştı Ata'nın 15 yıl Etnografya Müzesi'nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir'e taşınmıştı.Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk'ün naaşının korunabilmesi için "tahnit" denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata'nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata'nın naaşı da -diyelim bugün Lenin'in mozolesinde olduğu gibi - öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan,geçici tahnitin bozulması şarttı. Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes'in huzurunda Atatürk'ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle Atatürk'ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene katılanlar olacaktı. Atatürk'le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan bilgilerin bir kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün, Prof.Dr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor. Ata'nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu ayrıntılarla daha da ilginç bir boyut kazanıyor. Atatürk'ü son görenler anlatıyor: 'Yüzünde iki günlük sakal vardı' Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki o töreni ve tabutun içindeki Atatürk'ü son kez görme fırsatı buldular. İzlenimlerini şöyle anlattılar: • OSMAN ERSOY: "Sağlığında görmemiştim Atatürk'ü... Korkunç heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre... 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu." ' Gözleri aralıktı' • HALİDE İNTEPE: "Tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. Hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri... Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi."6 puan
-
Yaklaşık 40 dakika olan bu linkte verdiğim belgeseli izledikten sonra doğaüstü güçler hakkındaki bir çok görüşünüz değişecek.. obsesyon nun nekadar ciddi boyutlara varabileceğine inanamayacaksınız.6 puan
-
GNOXİS OTEL Evet. Uzun bir aradan sonra Gnoxis Çizgi Roman Serisi'nin bir yeni baskısıyla daha karşı karşıyayız. Hikayemiz bir otelde geçiyor. Gnoxis Otel. Gnoxis Otel'in spor salonu bölümündeyiz. Kahramanlarımız Pitch Boogee ve onların peşini bırakmayan geveze Küçük burada ne yapıyorlar acaba ? http://i43.tinypic.com/153lllg.jpg Evet. Hepsi "tayt" giymişler. Aman Tanrım ! Boogee ve Pitch'e de bakın. Taytı giyince bol kaslı, adeleli ve baklava modeli karın kasları nasıl da meydana çıkmış. Hele Küçük.. O cılız kollarıyla bir de pazılarını göstermeye çalışmaz mı ! Bir de ucuna iki balon takılmış çubuğu halt etmiş gibi göstermez mi ! Herneyse.. Bir anda büyük bir gürültü kopar. Ne mi olmuştur ? Buyrun bakalım. http://i39.tinypic.com/1zvd7id.jpg Gelen Nora'dır ve nihayet bu fena duruma engel olup bizimkilere sert bir uyarı çarpmıştır. Evet şimdi 3. kata bakalım. Özel bir odada stres atmak amacı ile toplaşmış olan Serena, Locked, Kata, Ensi ve Rasko Türk Halk Musikisi eşliğinde halay çekmektedirler. http://i43.tinypic.com/op5s14.jpg Birden akıllarına saçma sapan bir soru takılır. Acaba halayın başında kim vardır ? http://i44.tinypic.com/11171h4.jpg İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir diye boşuna dememişler.. "Halk kahramanımız Nora, bu işe de el koydu." diye düşünürken birden hüsrana uğruyoruz. Çünkü "Topluluk arasında fark edilmem nasılsa, şöyle azıcık döktüreyim de stres atayım." diye düşünen sevgili Nora, fena halde faka basmıştır. Nora'yı bu halde en yakından görenler Serena ve Locked şaşkınlıktan "O" harfini andıran ağızlarını gülücük ifade eden "D" şekline getirmemek için oldukça ter dökmüşlerdir. İşin ucunda banlanmak vardır. Nora ise şaşkınlıktan anca " You are watching me! " diyebilmiştir.. Bu olayın şokunu atlattıktan sonra çatı katında gizemli bir oda çekiyor ilgimizi. Kapısına baktığımızda ise gözümüze girecek kadar büyük harflerle şu yazı yazıyordur: http://i43.tinypic.com/24lionl.jpg Nora bizi izliyor. Dikkatli olmak gerek. * Okuyan ve yorum yazan herkese çok teşekkür ederim. Nora ablam, Pitch abim, Boogee abim, Serena ablam, Locked abim, Kata ablam, Ensi abim ve Rasko abime bilmeden çizgiromanımda rol aldıkları için ve gösterecekleri anlayış için ayrıca teşekkür ederim. Sevgiler.6 puan
-
Gnoxis Atatürkçü Düşünce Kulübü olarak dün yapılan toplantıda alınan bir kararla Türkçe'mizin daha uygun ve doğru kurallar etrafında kullanılmasını kararlaştırdık... ADK olarak amacımız; Türkçe'nin , Türk kültürünün içine düştüğü çıkmazlara; kültürümüzün yozlaş(tırıl)masına "dur" demek ve yabancı kültürlerin olumsuz etkisine karşı savunmasız bırakılan kültürümüzün (dilimizin) kendi değerlerine sahip çıkmak ve bu değerleri geliştirmektir. Ulaşmayı Hedeflediğimiz Kitle: 1. Aşamada: Dil - kültür meselesinde duyarlı (bilinçli) olanların Gnoxis Forum üyelerinin katılımını sağlamak. 2. Aşamada: Türkiye genelinde dil konusunda duyarlı ve bilinçli insan, kurum ve kuruluşlara ulaşarak kamuoyu oluşturmak. Hedeflerimiz: 1. Türk dilinin ve kültürünün özelliklerini anlatmak. 2. Forum çapında gerekli çalışmaları yapmak. 3. Kullanılan yabancı harflerin ve kelimelerin Türkçe karşılıklarını bulmak ve kullanımını artırmak. 4.Bilimsel ve sanatsal çalışmalarda Türkçe'nin kullanılmasını sağlamak. 5. Kitle iletişim araçları ile tüm insanlara ulaşabilen basın-yayın-internet kuruluşlarının ve kullanıcılarının duyarlılığını artırmak. 6. Yeni nesillerin yetiştirilmesinde etkisi göz ardı edilmeyecek olan "milli eğitim" sistemimizin eksik yanlarını sorgulamak ve kültürümüze uygun hale getrilmesi için çalışmak.. Gnoxis Atatürkçü Düşünce Kulübü6 puan
-
http://lh6.ggpht.com/_hVOW2U7K4-M/SeAfLJYlGxI/AAAAAAAA-0Y/hnGHRQWKf7E/s800/teyjeryjrgf.jpg http://lh3.ggpht.com/_hVOW2U7K4-M/SeAfLst0MkI/AAAAAAAA-0k/h8JEJC6vRZU/s800/eyjeryjryfhngf.jpg http://19.media.tumblr.com/4CICGMM9vl35itqs0g0o2UUyo1_400.jpg http://dieyoungstaypretty88.files.wordpress.com/2009/04/erik-johansson-via-abduzeedo.jpg http://elmaaltshift.files.wordpress.com/2009/03/picture-21.png http://insignificances.com/wp-content/uploads/2009/03/erik_johansson_photo2.jpg http://lh4.ggpht.com/_hVOW2U7K4-M/SbngoiYwmVI/AAAAAAAA8KQ/wITtR724ZIU/s640/erthjrstgdsbfd.jpg http://farm4.static.flickr.com/3617/3408289837_e1ced9d384.jpg http://littleaboutall.com/wp-content/uploads/2009/03/erik-johansson-9.jpg http://fc03.deviantart.com/fs31/f/2008/201/d/3/Slave_angel_by_mariano7724.jpg http://www.gdo.ir/gdo/images/phocagallery/galley/TABLIGHATI/14_04_2008_0207721001208174493_mariano_villalba.jpg http://mnm.pakkotoisto.com/wp-content/uploads/2009/03/the_midnight_clown_show_by_mariano7724.jpg http://fc01.deviantart.com/fs45/f/2009/078/3/e/3e6d51ce9eb8bf8ab14c5cff4d92f7e3.jpg http://2photo.ru/uploads/posts/7891/20080414/mariano_villalba/14_04_2008_0185927001208174493_mariano_villalba.jpg http://img0.liveinternet.ru/images/attach/b/3//41/251/41251764_MarianoVillalba_ByMortallity_17.jpg http://s44.radikal.ru/i106/0901/1a/2fc0db0a942a.jpg6 puan
-
http://aycu35.webshots.com/image/30434/2000870203435030364_rs.jpg http://aycu30.webshots.com/image/30309/2000884884537435873_rs.jpg http://aycu15.webshots.com/image/30334/2000827005932210055_rs.jpg http://aycu16.webshots.com/image/32095/2000891501948245778_rs.jpg http://aycu08.webshots.com/image/34167/2004453708513804928_rs.jpg http://aycu29.webshots.com/image/33708/2004413071136595522_rs.jpg http://aycu29.webshots.com/image/33708/2004464673278284566_rs.jpg http://aycu29.webshots.com/image/33708/2004409857539918548_rs.jpg http://aycu38.webshots.com/image/31157/2003240713168281249_rs.jpg http://aycu38.webshots.com/image/31157/2003281046874982571_rs.jpg http://aycu16.webshots.com/image/31095/2003277200730516526_rs.jpg http://aycu28.webshots.com/image/31387/2003213054471060871_rs.jpg http://aycu08.webshots.com/image/34167/2003216965381830472_rs.jpg6 puan
-
Bu Oyunları Hatırlıyormusunuz? http://www.resimupload.org/files/teanlummmk00n6jn3evd.jpg araba yapmaya çalışıyorlar kesin http://www.resimupload.org/files/g0ivhegfxynglae6ay59.jpg http://www.resimupload.org/files/zcgyh3mb9hfhw8lzprez.jpg http://www.resimupload.org/files/x6un1hcfp69u3rke4dqm.jpg http://www.resimupload.org/files/xtxn5pkuweh20mmm9gxl.jpg http://www.resimupload.org/files/qwmz9hoo0lw86wtsuq41.jpg http://www.resimupload.org/files/rx6ml8zcgadyo7knx192.jpg http://www.resimupload.org/files/mbyltloh75991pyn663x.jpg http://www.resimupload.org/files/lrsciploci85ca8ehcmj.jpg http://www.resimupload.org/files/7ahetz7jazlvegep9jy9.jpg http://www.resimupload.org/files/whh7ue19y4stv0fsdqvb.jpg http://www.resimupload.org/files/it87s33fwujq97ryrjzo.jpg Kovalambaç http://www.resimupload.org/files/gbknt8rfagab2cb9uzy9.jpg http://www.resimupload.org/files/acr5an0h6e1gb3b0jp97.jpg http://www.resimupload.org/files/ib2i6ijc9176c4rwdeoj.jpg :)6 puan
-
Bizdeki popstara benzer bir yarışma izleyeceksiniz az sonra... Yarışmacılardan biri, sahneye çıkıp opera söyleyeceğini açıkladığı zaman jüri üyelerinin yüzünde alaycı bir ifade beliriyor. Yarışmacının tipine, kıyafetine ve bozuk dişlerine takılmış olmalılar. Sahnedeki kişi basit bir cep telefonu satıcısı ama bir hayali var: Opera söylemek... Çevresindeki insanlara değil, duygularına kulak veriyor ve Nessun Dorma'yi okuyor... Çok etkileyici... Olayın çok anlamlı bir mesajı var: "Hiçbir zaman bir kitabı kapağına göre değerlendirmeyin!" Lütfen aşağıdaki linki tıklayın: http://www.maniacworld.com/Phone-Salesman-Amazes-Crowd.html6 puan
-
ne gerçek üstü ne de gerçek altı...tam ortasından geçiyor yolculuk gerçek, in.kabullen ve/ya reddet.kalbe yolculukta daha kaç km yol kaldı? -şoför bey! müsait bi yerde inecek var..uçurum kenarı mı? güzel olur neden olmasın. ruhun ve bedenin 2. ve 3. el pazarlanması. 0 niyetine... şerit şerit azalarak yoldan çıkarak yolumu tanıyorum. ruhun kaç vitesi vardır mesela? örneğin benimki 7. bu kadar mekanikleştirdiğim için hiç kusra bakma! gerçeği bu kadar tutkuyla sevip arayan veee bir o kadar da yalanlara batmış bir seni gördüm. yalanları gerçek diye yutturma..yutma kus!!! yol yakınken geri dön ya da hep yolda ol! ama bi şey ol!kendin olsun o bişey lütfen azıcık!delikanlı ol harbi ol! ha delikanlılık erkeklerin tekelinde değil...bunu zaten biliyodun değil mi? bilmek yetmez uygula... biraz daha uyu biraz daha büyü diye çıktım yola erkenden bu sabah..yoldaki sokak çocuklarına emanet ettim yüzümü..yüzsüzüm.bi tebessüm arama boşa.allaha emanet ol gözüm.eyvallah...6 puan
-
Sayın Karakuş, Kullanıcı sözleşmesi gayet açıktır bir okuyun, sonra da hiç bir şey elde edemeyeceğinizi anlayıp ben nasıl bir işe bulaştım diye başınızı taşlara vurabilirsiniz. Gelelim sizin konuya, bu hafta içerisinde para karşılığı büyü vb gibi aktiviteleriniz ile ilgili olarak tarafımızdan savcılığa başvurulacaktır. Ayrıca nişantaşında işletmekte olduğunuz mekan hakkında yetkili makamlara başvurulacak para karşılığı yaptığınız büyülerden ve toplantılardan bahsedilecektir. Bunların ne demek olduğunu biliyorsunuz umarım. Neyse sonuca gelelim, normal şartlarda kaldıracağımız yazıları kaldırmıyoruz buyrun dava açın bakalım bu işten kim zararlı çıkıyor. Not: Sitenizi hiç değiştirmeye uğraşmayın snapshotları alınmıştır. Saygılar ve Bol Şanslar..6 puan
-
PİRAMİTLER'in sayısı 80'e yakındır. Hepsi Nil’in sol kıyısına kurulmuş ve vadide 40 kilometrelik bir uzunluk içine yayılmışlardır. Bazıları ayrı olmakla birlikte çoğu grup halindedir. Piramitler içinde en çok ilgi çekenleri üç büyük piramit olarak bilinen Giza şehri civarında bulunan abidelerdir. Bunlar varsayılan kurucularının adlarına göre ayrılmaktadır: Keops (Kufu), Kefren ve Mikerinos. Bu üç Giza Piramidinin geometrik ve gözlemsel ilkelere dayalı bir plana göre inşa edildiği ve bu planın da doğrudan astronomik gözlemlere dayandığı ileri sürülmektedir. Kufu ya da Keops diye de adlandırılan Büyük Piramit, üç büyük piramidin ilki ve en kuzeydekidir. 137 metre yüksekliğindeki ve yaklaşık 6.5 milyon ton ağırlığındaki Büyük Piramit, şimdiki Kahire şehri yakınlarında tam olarak Nil Deltası’nın tabanına yerleştirilmiştir. Mısır astronomi bilgini Mahmut Bey, Keops’un binlerce yıl önce dolanımının en yüksek noktasına varmış Sirius yıldızı ışınlarının piramidin güney tarafı üzerine diklemesine düştüğü bir devrede inşa edilmiş olduğunu söyler. Piramidin yapım planında sık sık karşımıza çıkan 286,1022 sayısı anahtar sayı olarak kabul edilir, çünkü bu sayı güneş ve yıldız yılının değerini, güneş ile yeryüzü arasındaki uzaklığı, yeryüzü ile yörüngesi arasındaki ilişkiye göre yerçekimi kanununu ve yeryüzü yörüngesinin merkezkaç değişimlerinin sınırlarını belirlemeye olanak sağlamaktadır. Görüleceği üzere Piramit gerçek bir geometri ve ölçü harikasıdır. Birçok bilim adamı ve yazar Giza’daki Keops Piramidi’nin bugünkü bilim bilgileri ve makinelerle bile yapılamayacağını ısrarla söylemektedirler. Büyük Piramit, hiçbir zaman anlaşılmamış olan bir tekniğin ve dehanın gözle görülür tanıklığını yapmaktadır. Peki Keops Piramidi’nin yüksekliğinin bir milyara çarpımının yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki uzaklığı vermesi bir rastlantı mıdır? Piramidin üstünden geçen meridyenin karaları ve denizleri tam eşit iki parçaya bölmesi bir rastlantı mıdır? Taban çevresinin, yüksekliğin iki katına bölünmesinin Pi sayısını vermesi bir rastlantı mıdır? Piramitte dünya ağırlığını gösteren hesapların bulunması bir rastlantı mıdır? Piramidin kurulduğu kayalık alanın büyük bir özen ve doğrulukla düzeltilmiş olması bir rastlantı mıdır? Bugünkü teknoloji ile yapılamayacak bir şeyi, eski Mısırlılar basit teknoloji ve sade aletleriyle nasıl yaptılar? Mısırlılara dünya-dışı zeka, ‘dışardan yardım’ mı geldi? Yoksa bu yapılar Dünya dışı Ziyaretçiler tarafından mı yapıldı. Büyük Piramit ( Khufu, Keops ) dünya karalarının tam ortasında bulunmaktadır. İnşası sırasında böyle dev bir yapının dünya karalar topluluğunun tam merkezine oturtulması için , yörenin , hatta dünyanın uzaydan görülmüş olması gerekirdi. Bu bakımdan ya uzaylılar ya da uzaylıların yetiştirdiği kimseler tarafından inşa edilmiştir. Araplar, Büyük Piramidin “Uzaydan Gelen Ruhlar “ tarafından inşa edildiğine inanırlar. Her ne kadar okullarımızda okutulan tarih kitaplarında hala mezar anıt olarak yazılıysa da , Büyük Piramidin Firavun mezarı olarak yapıldığıyla ilgili bilgi , geçerliliğini gün geçtikçe yitirmektedir. Onun yerine onun bir inisiyasyon merkezi hatta güç elde etmekte kullanılan bir enerji üretici olarak yapıldığı konusundaki bilgiler gün geçtikçe güç kazanmaktadır. Çok değişik alşimik çalışmaların yapıldığı ve bu çalışma ve denemeler için gerekli enerjinin üretildiği bir jeneratör olarak yapıldığı daha kuvvetli olasılık halinde karşımızda bulunmaktadır. Gerek bilinen ölçüleri, gerekse biçimiyle büyük Piramit ve ötekiler , mezardan çok bir güç üretici olarak yapılmış olabileceklerini düşündürmektedir. Böyle olunca da böyle bir yapının inşa bilgisinin kaynağı Raymond Drake’in belirttiği gibi ya uzaylılardır ya da onların öğretisinden yararlanmış seçkin kişilerdir. Ruhsal yetenekleri gelişmiş kişilerin ifade ettiklerine göre , Büyük Piramit manyetik güç yayımını hala devam ettirmektedir. C.H. Williamson ‘un “Other Tongues , OtherFlesh “ ( Başka Diller , Başka Bedenler ) isimli eserinde belirttiğine göre , dünya dışı kökenli insanlar yapıyı meydana getiren çok iri taşları antigravitasyon ya da sonik yöntemlerle ilgili bilgileri uygulayarak yerleştirmişlerdi. Belki de bu insanlar aynı güçleri kendi uzay araçlarını hareket ettirmede de kullanıyorlardı. Keops Piramidi ya da Büyük Piramit , Kahirenin 16.km. kadar batısındadır. Taban yüzeyi yaklaşık 53.000 m2’lik bir alanı kaplar. Orijinal yüksekliğinin 146 ile 148 m. arasında olduğu tahmin edilir. İnşa edildiği dönemde üzerinde bulunması gereken Kapak Taşı’nın artık olmaması nedeniyle şimdiki yüksekliği 137 metre kadardır. Yapılan hesaplara göre Büyük Piramit İngiltere’de Hz. İsa’dan bu yana inşa edilmiş olan tüm katedral , kilise ve şapellerden daha fazla taş kütlesine sahiptir. Keops Piramidinin yapımında 2.600.000 adedi aşkın granit ve kireçtaşı blok kullanılmıştır. Blokların ağırlığı 2 tondan 70 tona kadar değişir. Santimetrenin 40’da birine kadar bir hassasiyetle kesilen bloklar o kadar hassas bir şekilde birleştirilmiştir ki , aralarındaki derzlerin açıklığı hiç bir zaman santimetrenin 20 de birini aşmaz. Arap tarihçisi Abu Zeyd el Balkhy. Eski bir yazılı kaynağa dayanarak Büyük Piramidin “ Çalgı Takımyıldızı (Lyra ) Yengeç burcundayken , yani hicretten 2 kere 36.000 yıl önce “ inşa edildiğini yazar. Bu da yaklaşık olarak günümüzden 73.000 yıl öncesine denk gelir. Ayrıca piramit üzerinde yapılan Karbon-14 tarih belirleme çalışmaları da yine M.Ö 71.000 yılını göstermektedir. Kefren Piramidi de Büyük Piramidin hemen yanında yükselir. Yüksekliği ilkinden biraz daha azdır. Ancak daha yüksek bir taban üzerinde inşa edildiğinden Büyük Piramitten daha yüksekmiş gibi görünür. Taban kenarı 216 metredir. Mikerinos Piramidi ise , 70 metrelik yüksekliği ve 108 metreyi bulan taban kenarı ile diğerlerinin yanında çok küçük kalmaktadır. Giza düzlüğünde yer alan bu üç piramidin önemli ortak özellikleri vardır Şöyle sıralayalım : Yapıların yüzleri yere 52 derecelik açı yapar. Giriş yerleri kuzey yüzlerinde açılmıştır ve giriş geçitleri yerle 26 derecelik bir açı yapar. Bu doğrultudan gök kutbuna bakarlar. Bu gün için astronomi ve matematik sayesinde çözülebilen karmaşık bir mimari yapıya sahip piramitler hakkında şöyle bir örnek fikir verebilir: 52 derecelik açı , piramitlerin inşaatçıları için “dairenin kare haline getirilmesine ilişkin Kutsal Geometri probleminin çözümünü sağlayan bir unsur olmuştur. Bu eğimde , yani 51 derece 52 dakikalık bir açıda yapılmış bir piramidin yüksekliği ile tabandaki çevre uzunluğu arasındaki oran , bir dairenin yarıçapı ile çevresi arasındaki orana eşittir. Bu oran ½ değerindedir. Sonuçta Gize piramitlerinin inşasında pi = 3.1415 değerinin kullanılmış olması günümüz bilim adamlarının şaşırtıcı bulduğu bir gerçektir. Eski Mısır’ın D.D uygarlıklarla kurdukları bilimsel, sanatsal ve kültürel bağları örneklerken üzerinde durmak istediğimiz konu Piramitlerin mimari, arkeolojik ve matematiksel yönlerinden çok , kozmik anlamları. Bu nedenle şimdi birazda Giza Piramitlerini okült açıdan inceleyelim. Teozofist A.P. Sinnett, Büyük piramidin yapımıyla ilgili şunları söylüyordu: “ Keops Piramidinin yapımında kullanılan taşların manipülasyonu, ancak ve ancak , daha sonraları insanların yitirdikleri belirli bir doğa bilgisinin bu işte kullanılmış olmasıyla açıklanabilir. Doğanın gizemiyle ilgili o bilginin Veli bekçileri , ağır cisimlerin fiili ağırlığını istedikleri gibi değiştirebilecek şekilde maddenin çekimini kontrol edebilirler ve daima da edebilmişlerdir." "Dev yapılar mimarisinin harikaları işte böyle açıklanır. Piramitlerin yapımını yöneten üstatlar , kullanılan taşları kısmen levite etmek şekliyle bu işlemi kolaylaştırmışlardı. Majik asalar... Üstatlara eski çağlarda , doğanın kudretini açığa çıkaran anahtarlar teslim edilirdi. Gizli kelimeler ve vibrasyonel motor... Dalga boyları ve dev granit blokların levitasyonu.” Okültist Annie Besant ise şöyle diyordu: “ Mısır’daki taşlar ne sırf kas kuvvetiyle, ne de modern teknolojiyi aşan hünerli cihazlar kullanılarak dikilmişti. Bu taşlar , dünyasal manyetizmin güçlerini anlayan ve kontrol edebilen kişilerce dikilmişti. Neticede , taşlar ağırlığını kaybediyor ve tek bir parmağın temasıyla yönetilmek suretiyle havada yüzerek, belirlenen yerlerine oturuyorlardı.” Annie Besant “ Dünyasal manyetizmanın güçlerini anlayan ve kontrol edebilen “ kişilerden söz ederken acaba kimleri kastediyordu?... Çağlar boyunca sırlarını hiçbir uygarlığa açmadan , günümüze kadar gelen piramitler , dünya bilim ve teknolojisini aşan bir teknik, mimari bilginin ürünüdürler. Bu bilgi D.D kaynaktan gelmiş ve hala dünya bilim adamları tarafından çözülememiş olabilir mi ? Çok eski efsanelerde piramit inşasında kullanılan “majik çubuklar”dan söz edilir. Bu çubuklarla belirli bir dalga boyunda olmak üzere , önceden tespit edilmiş bir vibrasyonel ses tonu oluşturulabiliyordu. Walter Owen 1947 yılında sesin ezoterik kullanımı hakkında şunları yazmıştı: “ Ses herkesin düşünemeyeceği türden imkanlar taşıyan bir kudrettir. Ve bu kudretin kullanımı , kadim ermişlerin bildikleri , fakat günümüzün emekleyen biliminin yitirdiği ve ya karşısına geçip dudak büktüğü bir bilimdir. Kozmosun çevresi ve dokusu ses kudreti sayesinde ayakta durmaktadır ve yine ses kudreti sayesinde çözülerek yok edilebilir. Mısırlı rahipler bu bilgiye sahiptiler.” İster istemez akla şu soru geliyor ; Mısırlı rahipler bu bilgiyi nereden almışlardı?, Mühendis Rudolph Gantenbrink’in 1993 yılında Büyük Piramitte gerçekleştirdiği buluş da aynı ölçüde ilgi çekicidir. Gantenbrink ve ekibi “UPUAUT 2” ismini verdikleri küçük bir robot aracı Kraliçe Odası’ndaki hava kanalının içine yollamış ve bugüne kadar hiç bilinmeyen 60 metrelik bir tünel bulmuştu (Altta). Gantenbrink, iki haftalık bir çalışmadan sonra 4500 yıllık metal bir kapıya ulaştığını söylüyor ve bu kapının bilinmeyen bir alana açıldığını iddia ediyordu. Fakat ne yazık ki kapının keşfinden sonra geçitlerdeki tüm araştırmalar Mısırlı yetkililer tarafından durdurulmuş ve yeniden başlatılmasına izin verilmemiştir. Yani yine bişeyler örtbas edilmeye çalışılmaktadır... alıntıdır...6 puan
-
Luciiye kız istemeye gidiyoz Amoress cok heyacanlıdır ilk kez kız isteyecektır , oooo!! bu dısıle baya geckıecegız ya görende damat adayı o sanır iki sattır hazırlanamadı gidim de yardım edım bak bak corapları nereye koymus lucii gel nerdesin kız istemeye gedeyoz yoksun piyasada ahh amoress ahh sen örnek oluyon buna böyle hep ne demısler babasına bak olgunu al.. , selina: kız egonya nerdesın hay alah kım bilir yıne ne yapıyo kız kımı delırttın yıne Luciin : ya coraplarımı gören varmı (cok telaslıdır..) Egonya aaa baslıcam sımdı hee amoresss nerdesın bak bak peder beyy aloooo yıne ayna karsısındasın demı Amoress: yok yau luciinin corabını arıyodum ha buldum gelıyom vayy kızlar cıtır omlusunuz Luciin: ben nasılım peder? Amoress ehh iyi benım kadar olmasan da yakısıklısın Egonya : aa baslıcam ama hee sanamı isityoz kızı agır ol döverım Amoress aman eyı eyı yürüyun gidiyoz ……. (kızın ewının önune az bi zaman kala amoress Amoress:oo massallah massallah kırk bir kere massalah tüh tüh tühhhh Seline: ütütüütüt benım agama tüü Egonya:Tükürmeyın cocugun suratına massallah massallah tütüth tühhhh Luciin sıkılır eksı bi suratla Luciin: ee yokmu baksa suratıma tukurmek isteyen bu bahaneyle. Veeeeee görücüler cicek ve cıkolatayla kız ewındeler kapıyı calarlar ama o da ne ?) Yaso: geldıler geldıler(cok heyecanlıdır) Nora : kızzzzzz!! Cekıl o kapıdan gec içeri bakım Yaso: ama ama nasıl olur? Nora: olur olur gec dedım içeri ben söyleyene kadarda cıkma göruculer ne kadar meraklılarmıs kızlarını vermeye demesınler hadı bakım!! Roxxee kos kız kapıya bak bakım.. Yaso: tamam Roxee: buyurun efendım buyurun ( bi pilanı vardır) malcolmX : aman efendım hoş geldınız buyurun buyurun salona gecelım amoress: tsk ederız efendım gecelım bakalım… nora: eee daha daha nasılsınız ? egonya: hamd olsun sızler nasılsınız? Malcolmx : iyiyiz efendim h.g tekrardan Amoress: havalar dıyorum ne kadarda sogudu degılmı efendım Malcomx: ya ewet sormayın öyle öyle Amoress: efendım hanımkızımızıda bi görseydık göremedık Nora: gelır gelır( sanane ya kızdan allaala dıye söylenır nora) Mescalin:roxxe kos ablana söylede kahvelerı yapsın ( Roxe mutfaga gıder heheh geldı senin kı bana koltuk cıkarsnız köstek olmam abla su senin begendıgım elbisen var ya onu bide su makyaj cantanı bana verırsen hal ederız yaso caresız razı olur cunkı asıktır sewdıgı için bi iki sey feda edecek dır zıra roxxeee cok cadıymıs manı olmak için herseyı yapar) Amoress: efendım sebebi zıyaretımız malumalınız . Malcomx: buyurun sizi dinlıyoruz Amoress:efendım olgumuz kızınızı gnoxis cafede görmus begenmıs hanım kızımızında gönlu kaymıstır.neyse uzun lafın kısası Allahın emrı peygamberın kavlıyle hanım kızımıza talıbız… Malcomx : hepınızmi:?(saksın bi ifadeyle) Aman efendım olurmu olgumuza malcomx: hee ok Bi dusunelım biz hele:ermm: (Kahvelerde gelır bu arada yasoda cok guzeldır kımse gözunu alamaz ondan:) Egonya: massallah massallahtütüttühh kırk bir kere massallah Selina:massallah massaallah abı iyisin lehn:P Amoress: massallah hanım kızımıza massallah tütütüttühhhhh Ve fınal Lucin: tsk ederım(titrek ellerle alır kahvveyı) Herkez kahvesını yudumlar bizimkı bi dıkısle içier ve Luciin: yandım allahhhhhhhhhh!! Su susu susuu roxee: heehhe(biberli hosuna gıttımı enıste diye gecırı içinden:P:rofl: luci ye kız istedıkte bakalım sonrasında ne olur dewamını sizler getırın:)6 puan
-
Arkadaşlar diyorlar ki altar malzemelerini nasıl buluyorsunuz?Büyü dükkanı falan mı var?Nasıl elde edebiliriz? İşte bu sorulara cevap olması için bu yazıyı hazırlıyorum.Kendi kendinize yapabileceksiniz bu araçları. SİYAH MUM YAPIMI Birçok arkadaşın sorduğu soruydu bu.Siyah mum...Şimdi ihtiyacınız olan malzemeler; *bir tane rölyef çalışmalarında kullanılan alüminyum folyo *bir tane sşyah beyaz beşiktaş mumu denilen mumlardan *bıçak *ateş *bir metal kap(mumu eritmek için) *beyaz ip önce alüminyum folyoyu biraz kesin.İstediğiniz mumun kalınlığında kesin ve bu şekilde durmasını sağlayın(lehim yoluyla yada yapıştırma ile vs).Şimdi mumun siyah kısmını kesin eritme kabının içine koyun.Mum iyice erisin.Sonra hazırladığımız mum kalıbını bir tabağın üzerine koyun dik olarak.İçine bir ip sarkıtın.Ve erimiş mumu dökün içine.Soğuduktan sonra güzel bir siyah mumunuz olacak.6 puan
-
Aşk ve Sevgiye Dayalı Büyüleri Cadılık ve diğer majikal yolların çoğunda bolca aşk,sevgi ve dikkat çekme büyüleri görürüz. Binlerce formül, tılsım ve yöntem vardır. Burada bizim asıl sormamız gereken konu bu büyülerin bir zararı olup olmadığıdır. Öncelikle dikkat çekme büyüleri ile aşık etme büyüleri arasında önemli farklar vardır. Mesela beni rüyasında görsün veya dikkatini çekeyim diyorsanız bu cadılık yolunda çokta tehlikeli bir durum değildir. Lakin kişiyi direk aşık etmeye çalışıyorsanız işte bu büyülerin tehlikesi söz konusudur. Evrende irade yasası denen bir yasa vardır. Bu yasa gereği her birey kendi iradesi doğrultusunda bir tekamül süreci yaşar. Eğer büyüde bir başkasının iradesine karışma varsa, bu ne olursa olsun evrensel düzeyde hoş bir etki yaratmaz. İnsanları dünyada var eden kendi iradeleridir. İradeleri ellerinden alındığında insan olmanın bir anlamı yoktur ve bu kişilerin tekâmüllerini yani ruhsal gelişimlerini sekteye uğratır. İşte bu tekâmül zincirinde sekteye uğrama durumu ciddi bir sorundur. Evren, büyü yoluyla iradeye karışanın üzerinden dengeyi sağlar. Dengenin nasıl sağlanacağı ise evrensel sistemde bir muammadır. Bu yüzden masum gözüken aşk büyüleri en tehlikeli büyüler haline dönüşebilir. Eğer olabildiğince az tehlikeye girmek istiyorsak, büyülerin işleyişinde hangisinde iradeye karışma var, hangisinde iradeya karışma olmaksızın bir enerji aktarımı var bunu sorgulamalıyız. Lakin bir kişinin rüyasına girme veya kişinin dikkatini çekme büyüleri iradeye karışılmadan yapılır, bunlarda herhangi bir sorun yoktur. Zaten olacak bir olayı büyü katalizör görevi görerek, hızlandırır. Ama direk aşık etme işin içine girdiğinde, o zaman iradeye müdahele vardır. Dikkat çekme büyüleri ile aşık etme büyüleri arasındaki en önemli fark budur. Dikkat çekme veya rüyalara girmede direk iradeye karışılmaz, kişinin odak noktası farklı bir şeye (kendinize) yoğunlaştırılır. Yani bu ışığı karanlık bir noktaya tutmak gibidir. Kişi oraya bakar ama yine seçimi kendi yapar. Eğer içinde pozitif duygular varsa, bu işaretlerin itici gücüyle ilişkiyi hızlandırır, gerçekleştirir veya sağlamlaştırır. Ama direk bağlama ve aşk büyülerinde, kişiye seçim hakkı verilmez, iradeye doğrudan bir müdahale vardır, bu da evrendeki irade hakkına ters düşer. Bu noktada sorun teşkil eder. Bu yüzden bilinçli bir cadı ya da majisyen, aşk büyüleri yerine dikkat çekme büyülerini tercih ederek, kişinin dikkatini kendi üzerine odaklar lakin yine de seçimi karşıdaki kişiye bırakır. Bu karşıdakinin iradesi ve seçimine duyulan saygıdan ötürüdür ve önemli bir erdemdir. Ayrıca karşıdaki yine kendi iradesiyle geldiği için büyünün olumsuz bir tesiri söz konusu olmayacaktır. Peki ciddi şekilde iradeyi etkileyerek karşıdakine doğrudan aşık etme büyüsü yaptık. Bunun bize tesiri ne şekilde olabilir? Bu sorunun net bir cevabı yoktur ama genelde büyünün etkisinin geçmesiyle beraber, karşı çifte size karşı aşırı bir iğrenme duygusu, şiddetli geçimsizlik ve kavgalar başlayabilir. Öte taraftan bazı durumlarda dengelemek adına ilişkinizi bozmaya yönelik kişiler ortaya çıkabilir. Mesela kaynanalar veya diğer gelinler, anneler babalar gibi. İki taraftan biri ciddi bir kaza geçirebilir (muhtemelen siz olursunuz) ya da sizin karşınıza aşık olacağınız başka biri çıkarak, bilinçli olarak bozmak zorunda kalabilirsiniz. Kısacası bu denge durumu ile ilgili sonsuz olasılık vardır. Ama her biri de sizin açınızdan pek hayırlı olmayacaktır. Dikkat çekme ve aşık etme büyülerinin yanı sıra, var olan bir ilişkiyi sürdürme ya da yeni bir aşk için kısmet açma büyüleri de mevcuttur. Var olan ilişkiyi sürdürme büyüleri, eğer iradeye karışılmadan yapılıyorsa sorun teşkil etmez. Burada amaç aşk ve sevgi enerjisini yükselterek, iki tarafın birbirine olan sevgisini desteklemektir. Bu aynı ilişkiyi güçlendirmek için kadının ve erkeğin bakımlı olması yada arada bir dışarı çıkması gibi destekleyici-doğal bir faktördür. Bazen yaşanan olumsuzluklar, kendi zihnimizde ki güçlü kalıplar veya çevremizde ki negatif enerjiler bizim kısmet yollarımızı kapar ve görmemiz gereken kişiyi görmemize veya doğru anın gelmesinde zorluklara neden olabilir. Kısmet açma büyüleri ve Yeni bir aşk için yapılan büyüler bu unsurları ortadan kaldırmak ve yolunuzun açılarak, aşka adım adım gitmenizi sağlar. Kısacası yolda ki engelleri ve enerji tıkanıklıklarını arındırır. Yine bu büyülerinde evrensel düzeyde olumsuz bir tesiri yoktur. Bunların yanı sıra döndürme ve bağlama büyüleri de doğrudan iradeye etkiyi kapsadığı için tavsiye edilmeyen büyülerdir. Sitede yer alan sevgi büyüleri NOT: AŞAĞIDA VERDİĞİM KONULAR BENLE ALAKALI DEĞİLDİR, BÖLÜM YÖNETİCİSİ OLARAK SADECE TÜM KONULARI BU BAŞLIK ALTINDA TOPLADIM. BUNLAR FORMÜLLERİN MUHTEŞEM YA DA EKSİKSİZ OLDUĞU ANLAMINA GELMEZ. EKSİK, HATALI veya TAM OLUP OLMADIĞI SİZİN BİLGİNİZE KALMIŞTIR. BUNU ALAKALI BAŞLIK ALTINDA BAŞLIĞI AÇAN KİŞİYE YÖNELİK SORULARINIZLA SORGULAYABİLİRSİNİZ. Dikkat Çekme ve Çekicilik Büyüleri Aşk Ruju Venüs Büyüsü Jezebel Yosması - Hoodoo Büyüsü Voodoo Tipi: Etkilenilen Kişinin Aklına Girme Büyüsü Baştan Çıkarma İksiri Aşk Çayı Büyüsü Çekicilik Büyüsü Arzu Yağı (Birini Seviyorsanız ve Size Karşılık Vermiyorsa) Beyaz Büyü Tipi Güzellik Majisi Çekicilik Büyüsü Aşk ve Sadakati Çekmek İçin Bir Venüs Kesesi İlişkiyi güçlendirme-sürdürme; Aşkınızı Geri Getirmek İçin Bir Büyü Yeni Bir Aşkı Güçlendirmek İçin... Evlilik Yağı Mutlu Bir İlişki İçin... Huzurlu Ev Ortamı Büyüsü Evlilik ve Aşk Büyüsü Kısmet açma, yeni aşk bulma; Sevgili Bulmak İçin Bir Büyü... Aşk/Yenilenme Büyüsü Sevgi Kadını Venüs (Büyü) Aşk ve Sadakati Çekmek İçin Bir Venüs Kesesi Aşıklar Büyüsü (Tarot Büyüsü) Aşk Güçlendirme Büyüsü Elma Büyüsü (Aşk) Kısmet Açma Büyüsü Cissy'den Çeviri Tarifler Aşık etme, Döndürme ve Bağlama Büyüleri; Amo İl Basium (Kendi Kitabımdan Bir Aşk Büyüsü) Onun Size Gelmesini Sağlama Büyüsü Ortaçağ Aşk Büyüleri Aşk Keki Büyüsü Sevdiğinize Eros'un Okunu Yollamak İçin Sarmısak Büyüsü Bir Aşk Büyüsü Daha... Sevdiğinizi Kendinize Aşık Etmek İçin... Magick Love Doll (Aşk Büyüsü) Aşk Tılsımları Beyaz Büyü Aşk Büyüsü Bir Kalbi Kendinize Zincirletmek İçin Yörük ve Çingene Büyüleri Kendini Sevdirme Büyüsü Kabalistik Aşk Majisi Tjaşur Büyüsü - Aşktaki Şanssızlığı Kırmak İçin Aşk İksiri BONUS Kalp Kırıklığı ve Acısını İyileştirme Lütfen aşk ve sevgi büyülerine dair istekleri bu başlığı incelemeden yapmayınız. Gerekli soru ve istekleri başlık altında belirtiniz. Sirius5 puan
-
Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma. İçten ol, telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil olduklarında zaman bile dinle onları. Çünki dünyada herkesin anlatacak bir hikayesi vardır. Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Seveceğin bir iş seçersen yaşamında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol. Sevmediğin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz. Ve unutma ki, insanlığın yüzyıllardır öğrendikleri, sonsuz uzunlukta bir kumsaldaki tek bir kum taneceğinden daha fazla değildir. Aşka burun kıvırma sakın. O çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. O bahçeye layık bir bahçıvan olmak için her bir bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu sakın unutma. Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı ömür boyu sürer. Bazı idealller o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras dürüstlüktür. Yılların geçmesine öfkelenme. Gençliğe yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. Rüzgarın yönünü değiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya, karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getiremediğinle ilgilenir. Ara sıra isyana yönelecek olsan da hatırla ki, evreni yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendi kendinle barış içinde ol. Hatırlar mısın doğduğun zamanları. Sen ağlarken herkes sevinçle gülüşüyordu. Öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. Önünde, sonunda bütün servetin sensin. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de güzeldir. Xsentius İÖ 9. YY5 puan
-
Kundalinin Tehlikeleri -------------------------------------------------------------------------------- Kundalini'nin tehlikeleri konusunda önemle durmaktayız. Bunların niteliklerini gözden geçirelim. İlk ve en önemlisi cinsel uyarımla kişinin cinsel obsesyona maruz kalıp enerjisinin tükenmesidir. Akıl dengesinin bozulması da bu bağlamdadır. Cinsel enerji ve faaliyetinin Kundalini'ye yakın bağları vardır, zira her ikisi de son derece yaratıcıdır ve birinin geliştirilmesi, diğerinin gelişmesini etkileyecektir. Bütün cinsel dürtüler tamamen kontrol altında, bireyin iradesine tabi, ve yüceltme denilen bir durumda olmalıdır. Kısacası, saygı ve adanma ruhuyla kullanılan kutsal bir işlev olarak görülmelidir. Çeşitli imalarıyla cinsel ayrışma Tanrı'nın çocuklarına bağışladığı ilk armağanlardan biriydi — bu çoğu kez istismar edildi, kaba bir şekilde kullanıldı, ama sonunda gerçek rahibin sunağa yaklaştığı huşuyla öğrenilmesi gerekir. Ancak bu şekilde seksin kutsallığına yanaşabilen kişiye nihai olarak Kundalini armağan edilir. Zira o güç faydalı ve emniyetli bir şekilde sadece sınavdan geçmiş ve güvenilir kişi tarafından kullanılabilir. İkincisi, bedenin çeşitli merkezlerini uyarmakla fiziksel ritmik dengeyi bozma tehlikesi vardır — Kalbe, güneş sinirağı ile sinir sisteme zarar verme, beynin genel kötüleşmesiyle kronik yatalaklık ve sonuçta akıl dengesinin bozulması tehlikeleri vardır. Kişi sağlıklıysa, oto-kontrole sahipse, sakin ve sağduyuluysa, dar kafalı değilse ve cinsel dürtülerin hakimiyeti altında değilse, hatta cinsel iştahı fazla kabarık değilse bütün bu tehlikelerden kaçınabilir. Unutulmamalı ki, Kundalini'nin açığa çıkarılması için ne denli fazla yardım görürse de, geliştirilmesi büyük çapta kendisine kalmıştır. Çeşitli göstergeleri görüp denetim sağlaması gerekir. Nasıl mı? Eğer uyarım için hazırsa bunu bilecektir. Burada daha fazla kılavuzluk gereksizdir, zira Kundalini'nin açığa çıkmasına hazır bir bireyin göstergesi yapılması gerekeni sezgisel olarak bilmesi ve Bilge kişinin yardımını almasındadır. Hiç bir zaman unutmamız gerekir, fizik bedeni diğer bedenlerden daha yoğundur ve uyum sağlamaya daha az müsaittir. Fizik bedende, diğer bedenlerdeki gibi enerji bütüne dağılmayıp belirli bir yerde yoğunlaşma eğilimindedir. Eğer örneğin astral veya mental (zihinsel) bedenlere göz atacak olursak her birinin bedenden ziyade, büyük bir organ olduğunu görürüz. Bir yere kadar fiziksel bedende belirli bir organla ilişkili işlev içsel, süptil bedenler açısından daha bütünseldir. Bir yere kadar içsel bedenlerde bölgeye has işlevlerden söz edebiliriz, ama az çok hisseden, algılayan, iletişim kuran astral bedenin tamamıdır. Aynı şey mental beden için geçerlidir, o bir bütün olarak düşünür. Şimdi fiziksel bedenle duygular her tarafa dağılmış ve özel merkezler sıradışı duygu ve algılamalarla etkilenirken, beyin fizik ve astral beden arasında ana iletişim kanalı görevini görür. Beyin uyuştuğu, beyinle iletişim kuran sinirleri uyuşturulduğu zaman, etkileri kalsa da duygular bilinçten kaybolur. Örneğin anesteziyle uyuşturulan ve geçici bir süre acısız geçen bir ameliyattan sonraki şok gibi. Aynı şekilde beyin fizik bedeni ve mental bedeni arasında asıl kanaldır. Mental bedenin fizik bedenin her tarafına bir nebzeye kadar kaydını bıraktığı konusunda eminim. Böyle beden parça ve organlar hissettikleri gibi bir dereceye kadar "düşünürler". Ama beyin asıl merkezdir ve dış dünyaya açılan büyük yol ağzıdır. Dolayısıyla, iç bedenlerinin fiziksel bedenin her tarafına ama beyine daha yoğun basınç uyguladıklarını düşünebiliriz. Beyin normal durumlarda ve normal insanda bütün bu yükü kolayca kaldırabiliyor, çünkü genelde çeşitli bedenler arasında çok küçük kanalların açılmasına izin verilir. Ama Kundalini erkeç geçecektir ve en hassas ve algılayıcı merkezleri diriltecektir. Dolayısıyla mevcut yoğunluk daha da artacaktır. Bu da genelde söz konusu organın zaten tam yükünü almışken olacaktır. Kundalini'si herhangi bir sebepten dolayı açığa çıkmış bir kişi, kesin olarak her bakımdan yüksek bir basınç altındadır. Olası olarak aşırı derece zinde ve canlıdır. Olası olarak çeşitli organlarında yoğun enerji depolanmıştır ve bu yoğunluk her birinde kullanım tercihine göre değişir. Eğer stresi kaldırabilecek yapıda ruhsal bir atlet değilse, Kundalini talihsiz kişiyi acımasızca karanlıklara fırlatıp atan bir fırtınadır. Şüphesiz, evrim sürecinin bu evresinde iç dünyalar ve dış dünyada yaşayan kişi arasında kanallar oluşacaktır. Ama olası olarak bu tür kanallar fazla derin olmayacaktır ve içlerinden birinden veya direkt olarak bir organa aniden bir güç akarsa "patlayıp" bir felakete neden olabiliriler. Fiziksel, duygusal ve mental bedenler yüksek karşılıklarıyla kaynaşmaya başladıkları zaman, ki bu fiziksel yaşantının son merhalelerini tamamlayan ruhun fiziksel çevreden hapsedilme sürecinden kurtulma safhasında geçerlidir, Kundalini normal bir şekilde asgari engelden fazla karşılaşmadan akar. Tek bir Alev, tek bir Hayat oluşmaya başlamıştır. Asıl ciddi dikkat edilmesi gereken, bundan daha önce varolan evrelerdir. Ateş-Yılanı ayrım yapmaz. Yakıp tüketir. Asgari engellerin bulunduğu yollardan geçme eğilimdedir ve bu yollar yukarı yerine aşağı da olabilir, sonuçta insan son derece tahrip edici etkilere maruz kalabilir. Gelişme sürdükçe ve yüksek bilinç sürekli hakimiyet kazanırken, nüfuz etme daha ritmik olmakta ve alt mekanizmaların yüksek uyarımlara karşı tepkisi daha çabuk ve zengin olacaktır. O zaman Kundalini'nin uyarımı neyi etkiler? Ne açıdan baksan blok ve kısıtlamaları kaldırır; veya başka bir deyişle daha önce yavaş yavaş açılmakta olan ve olağan kişide çok sınırlı açık olan baraj kapılarını sonuna dek açar. Tüm bedenler arasında tam bir iletişim başlar, ama yine de bu iletişimi kullanabilmek ve yorumlamak biraz zaman gerekecek. Alt bedenler artan bir berraklıkla üst bedenlerin özelliklerini yansıtmaya başlarlar — yüksek mental ve alt Budik şuur halleri iç içe girmeye başlarlar ve sonuçta daha önce yaşanmamış bir şuur bütünlüğü yaşanır. Bu da sürekli vurguladığımız oto-kontrol gerektiren, tüm bedenlerde dağılmış duyarlılığın artışı anlamına gelir. Günümüzde, birçok kişide, Kundalini tehlikenin az olduğu ormanda değil, tehlikenin büyük olduğu pazar yerlerinde geliştirilmelidir. Özellikle günümüzde, dünyadan soyutlamak için zamanın değeri çok fazladır ve risklere girmek gerekir. Fizik bedenin harika bir şekilde duyarlı bir şekle girip harika bir enstrümana dönüşmesi, çevreye rağmen incelmesi durumunda dıştan gelecek kaba ve şiddetli bir titreşimin son derece yıkıcı bir etkisi olabilir. Dolayısıyla, sağlam beden sağlığı Kundalini uyarımında bir şarttır. Burada bir gencin değil, bir yetişkinin sağlığı söz konusudur. Ama daha da fazlası vardır. Tüm fizik bedenin duyarlılığı artarken, beyin yükü kaldırmak durumundadır. Fiziksel beyne baskı önemli ölçüde artmaktadır, çünkü beyin fizik bedeni ve iç bedenler arasında esas trafo veya geçit yeridir. Beyin bu basınca dayanabilir mi? Bu da belki Kundalini'yi açığa çıkarmakta sorulması gererken asıl sorudur. Yanıt büyük çapta fiziksel açıdan beynin basınca dayanabilmek için oto-kontrol ile geliştiğine, koruma mekanizmasının pekiştirildiğine dayanır. Beyin katmanların kondisyonları ve sayısı belki de iletişim kanallarının durumları ve — daha iyi bir söz aklıma gelmiyor — beynin fiziksel esnetme gücü için belirleyici bir faktördür. Kırılmaması için bükülebilmesi gerekir. Aslında "bükülme" kelimesini harfi harfi anlamda kullanmıyorum, belki de "uyum" sağlamak daha doğru bir tabir olur. İç bedenlerden gelen basıncı neredeyse karşı konmaz bir sıvının akışı gibi algılıyorum. Beyin kendisini akışa uydurabilir mi? Bunu başabilirse her şey yolunda olabilir. Ama sabitlik ölümcüldür ve sabitlikle sadece fiziksel sabitlik kastetmiyorum, ama aynı zamanda zihinsel ve duygusal sabitliği kastediyorum; yani mental ve astral bedenlerinin belirli kısımlarının sertleşmesi, kireçlenmesi bu da esneklik yoksunluğundan dolayı beyin ve hatta kalpte genişlemeyen, ama kırılan izler yaratmaktadır. Bütün bunlar son derece karmaşık bir husustur, zira temelde Kundalini'nin açığa çıkarma gereği büyük çapta, ama tamamen olmamakla beraber, alt zihinsel ve duygusal bedenlerin durumlarına ve Kozal ve Budik bedenlerin irtibat kurup varlıklarını ortaya koydukları nispete bağlıdır. Ama fiziksel şartları her ne kadar içsel şartların yansıması olsalar da yine de hesaba alınmalıdır. O zaman bütün sorun şudur: içsel bedenler yeteri kadar geliştirilmiş ve kontrolü mü? Fiziksel beden gelişmesinin sürdüğü çağlar boyu sürecinde maruz kalması kaçınılmaz olan yanılgılı koşullandırmalardan kendini sıyırabilmiş mi? Her ne kadar yaşamdan yaşama fiziksel bedeni değişirse, her yeni beden varılan evreyi yansıtma ve ifade etmeye uygun bir tarzda şekillendirilmiştir. Bazı durumlarda ruh güçlü ana fizik bedeni zayıf, Ego'nun hazır olabilir, ama alt bedenler zayıf olabilirler ve bu durumda fizik bedeni Kundalini'nin gerilimine dayanmayabilir. Böyle durumlarda, başka bir yaşamı beklemek gerekebilir, böylece mevcut formlar kırılır ve daha esnek formlar yerini alır. Bütün bunlar Kundalini'nin açığa çıkarılışının ne kadar karmaşık olduğunu ve iyi nedenleri olmayan ve biraz da olsa rehberlik olmadan açığa çıkarılmasının ne denli akılsızca olacağını gösterir. Bunun sonucu büyük hüsran olacağı neredeyse kesindir. Dolayısıyla beyin büyük bir tehlike noktasıdır, çünkü fazla gerilimli bir beynin sonucu felaket olacaktır. Okültizm yolunun enkazlarla çevrili olduğu söylenir. Diyebilirim ki Kundalini'yi ilk safhalarında bile açığa çıkarmanın yolu daha da çok enkazlarla doludur. Pope şöyle yazmıştı: "Az bilgi tehlikelidir; Derin iç, ya da Pieria(1) kaynağını hiç tatma," Biri Kundalini'yi uyarmaya çalışmadan hakkında çok şey, özellikle tehlikelerini bilsin, bunlara iyicene aşina olsun. Sonrada başlaması önerilinceye dek ona dokunmasın. Az bir bilgi onu tedbirsiz ve gafil kılabilir. Derin içtiği zaman anlayacaktır görev cahilce yapılan denemeleri yasaklar, zira sonucu sadece deney yapana değil, ama bir şekilde çevresindekilere ve genel anlamda topluma bir tehlike arz eder — buna da hakkı yoktur. 1) Pieria, Olimpus dağın eteklerinde İlham perileri Müslerin bölgesi Not:Alıntıdır...5 puan
-
ABIGOR : Kendisini mızrakB taşıyan bir süvari gibi takdim eder. 60 lejyona hükmeder ve cehennemin büyük bir düküdür.X-ZSavaşların ve geleceğin sırlarını bilir ve liderlere askerlerinin güvenini kazanma yollarını öğretir. ADRAMELECH : Cehennemin yüksek bakanı ve şeytanlar konseyinin yüksek başbakanıdır. Bazen bir katır veya tavuskuşu gibi görünür. Sepharvaim ve Assyrians şehrinin insanlarının çocuklarını ona kurban ettiği söylenir. AIM : 26 lejyona hükmeden bir ateş şeytanı ve cehennemin düküdür. Meşale tutuyor ve engerek yılanı üstünde gidiyor gibi görünür. Yılan, insan ve kedi olmak üzere 3 kafası vardır. Bazıları onun Raum ile aynı olduğunu söyler. ALLOCES : 36 lejyona hükmeder. Şövalye gibi giyinir ve bir at üstünde gider. Yüzü bir aslanın karakteristiğine, alevlenmiş cilde ve ateşli gözlere sahiptir. Astronomi ve diğer liberal sanatları öğrettiği söylenir. AMDUSIAS : 29 lejyona hükmeder. Gerçek formu tek boynuzlu bir attır fakat emredildiğinde insan formunda görünür. Emir verilirse konserler vericektir, trampet ve diğer müzik enstrumanlarının sesi ile kendisine eşlik edilir. AMON : 40 lejyona hükmeden Amon yılan kuyruklu ve alev fışkıran bir kurt formunda görünebilir. İnsan formundayken bir baykuşun kafasına ile gagasına ve bir köpeğin dişine sahip gibi gösterilir. Amon geçmiş ve gelecek hakkında bilgi verebilir ve arkadaşlar arasındaki farklılıklarda onları uzlaştırır. AMY : Önceleri ışıldayan ateş formunda görünen mükemmel bir başkan, fakat bir süre sonra insan yapısını alır. Görevi herhangi birinin Astroloji ve diğer liberal bilimlerde mükemmel bilgi sahibi olmasını sağlamaktır. 36 ruh lejyonuna hükmeder. ANDRAS : 30 lejyona hükmeden Andras bir meleğin vücuduna ve baykuşun kafasına sahiptir. Siyah bir kurt üstünde gider ve süvarı kılıcı taşır. Nasıl öldürülceği konusunda tavsiyede bulunabilir, tartışma ve anlaşmazlıkları çoğaltır. ANDREALPHUS : Önceleri mükemmel sesli bir tavuskuşu formunda görünen yetenekli bir Marki. Bir süre sonra insan şeklini alır. Geometriyi mükemmel şekilde öğretir. Bir insanı kuş kılığına dönüştürebilir. 30 şeytani ruh lejyonuna hükmeder. ANDROMALIUS : Elinde mükemmel bir yılan tutan erkek formunda görünen yetenekli ve mükemmel bir İngiliz Kontu. Görevi bir hırsız ve çalınan tanrıları geri getirmek, tüm karışıklıkları keşfetmek, ayrıca tüm hırsızları cezalandırmak, saklı hazineleri ortaya çıkarmaktır. 36 dan fazla ruh lejyonuna hükmeder. BAAL : Le Grand Grimoire göre, şeytani güAçlerin başıdır. Ayrıca Wierus Pseudomonarchia Daemonumda ilk adı geçen şeytandır. Wierus'a göre doğuda mülkleri olan cehennemin ilk kralı. Kara kurbağa, insan ve kedi olmak üzere 3 başı vardır. Boğuk fakat iyi biçimlenmiş bir sese sahiptir. 66 lejyona hükmeder. Görünmezlik sanatını öğretir. BALAM : 40 lejyona hükmeder, yılan kuyruklu, ateş fırlatan gözler, boğa, insan ve koç kafalı olarak takdim edilir. Sesi boğuk ve kabadır. Geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek olaylar hakkında bilgi verebilir, kurnazlığı öğretir ve görünmeden görmeyi öğretir. BATHIN : Çok güçlü bir adam yapısında görünen, yılan kuyruklu, solgun bir at üstünde oturan mükemmel ve güçlü bir dük. Bitkilerin ve değerli taşların özelliklerini anlar, aniden insanları bir ülkeden başka bir ülkeye transfer edebilir ve 30 lejyona hükmeder. BERITH : 26 lejyona hükmeden cehennemin mükemmel bir dükü. Yahudiler tarafından Berith, necromancerlar tarafından Bolfiri adıyla anılır. Sichemitler tarafından tapılmaktadır. Kırmızı at üstünde giden ve kafasında taç olan bir asker gibi görünür. Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki olayları bilir, rütbe verir, şarkı söyleme kabiliyetinde yardımcı olur, metalleri altına çevirmekteki arzusundan dolayı simyagerlerin şeytanı olarak bilinir. BIFRONS : Bir canavar benzeri gibi görünür. Birini astrolojide marifetli hale getirebilir, gezegenlerin mansiyonlarını deklare edebilir, bitkilerin, değerli taşların ve odunların gücünü ve değerini mükemmel bir şekilde anlayabilir, ölü vücutları bi yerden başka bir yere taşıyabilir, ölülerin mezarları üstünde mum yakar. 26 lejyona hükmeder. BOTIS : Büyük bir başkan ve İngiliz Kontu. Şuan, geçmiş ve geleceğin hakkında doğru cevaplar verir. Arkadaşların ve düşmanların arasını bulur. 60 lejyona hükmeder. BUER : 50 lejyona hükmeden cehennemin bir başkanı ve ikinci düzenin şeytanı. 5 bölümlü yıldız veya tekerlek formundadır. Kendini yuvarlayarak hareket eder. Buer filozofi, mantık ve bitkisel ilaçları öğretir. Hastalığı iyileştirmekte ve iyi servis sunmakta yeteneklidir. CAMIO : Ardıckuşu formunda olan mükemmel bir başkandır. Yanan küllerin içinden cevap verir, elinin içinde keskin bir kılıç taşır, insanlara tüm kuşları anlama, iğdiş edilmiş boğaların sevilme, köpeklerin havlama ve suların sesini vermiştir. CIMEJES : Afrikaya hükmeden güçlü ve m5 puan
-
Profesör Richard, Wiseman Universitesi, Hertfordshire Neden bazı insanlar inanılmaz derecede Şanslıyken, diğerleri hak ettikleri olanaklara asla sahip olamaz? Bir psikolog, yanıtı bulduğunu söylüyor. "10 yıl önce, şansı araştırmaya başladım. Neden bazı insanların hep doğru zamanda doğru yerde olduğunu, diğerlerinin ise sürekli olarak şanssızlıklarla boğuştuğunu merak ediyordum. Ulusal gazetelere ilan vererek kendilerini her zaman şanslı yada şanssız hisseden insanların benimle temasa geçmelerini rica ettim. Yüzlerce sıra dişi erkek ve kadın, araştırmam için gönüllü oldu. Yıllar boyunca, onlarla söyleşiler yaptım; yaşamlarını gözlemledim ve deneylere katılmalarını sağladım. Sonuçlar gösteriyor ki insanlar, neden şanslı ya da şanssız olduklarını tam olarak bilemeseler de düşünceleri ve davranışları, bu durumu büyük ölçüde açıklıyor. Bir şans ya da bir fırsat gibi görünen durumları düşünelim. Şanslı insanların bu tür fırsatlarla sürekli karşılaşmalarına karşılık, şanssız insanlar bunlarla hiç karşılaşmazlar. Bu durumun, insanların söz konusu fırsatları fark etme yetenekleri arasındaki farklılıklardan mı kaynaklandığını bulmak için basit bir deney yaptim. Hem şanslı, hem de şanssız insanlara bir gazete verdim ve onlardan gazeteyi iyice inceleyip içinde ne kadar fotoğraf olduğunu bana söylemelerini istedim. Gazetenin ortalarında bir yere, üzerinde şu not yazılı olan büyük bir mesaj yerleştirdim: "Deney görevlisine bunu gördüğünüzü söyleyin; 250 dolar kazanın." Bu mesaj, sayfanın yarısını kaplıyordu ve yüksekliği 5 cm'nin üzerinde olan bir fontla yazılmıştı. Herkesin yüzünü sabit bakışlarla süzüyordum.Şanssız insanlar, bunu fark edemezlerken, şanslı insanlar hemen fark ettiler. Şanssız insanlar, genel olarak şanslı insanlardan daha gergindirler. Bu endişeli ruh hali, beklenmeyeni fark etme yeteneklerine ZARAR verir. Sonuç olarak, fırsatları kaçırırlar; çünkü baska bir şeyi aramaya aşırı odaklanmışlardır. Partilere, mükemmel eşlerini bulma düşüncesiyle giderler; bu yüzden de iyi arkadaşlar edinme fırsatlarını kaçırırlar. Belli iş ilanlarını bulmaya kararlı bir biçimde gazeteleri incelerler ve diğer iş olanaklarını kaçırırlar. Şanslı insanlar, daha rahat ve açıktırlar. Dolayısıyla, yalnızca aradıklarını değil, orada ne olduğunu da görürler. Araştırmam, sonuç olarak şunu gösterdi: şanslı insanlar, dört ilke sayesinde şanslarını yaratırlar. * Şans fırsatlarını yaratma ve fark etme konusunda beceriklidirler; * Sezgilerini dinleyerek şanslı kararlar verebilirler; * Olumlu beklentiler sayesinde doğru çıkan tahminlerde bulunurlar * ve şanssızlığı şansa dönüştüren esnek bir yaklaşım benimserler. Çalışmanın sonuna doğru, bu ilkelerin, şansı yaratmada kullanılıp kullanılamayacağını merak ettim. Bir grup gönüllüden, bir ay boyunca, şanslı bir insan gibi düşünüp davranmaya yardımcı olacak egzersizler yapmasını istedim. Çarpıcı Sonuçlar. Bu egzersizler, şans fırsatlarını fark etmeleri, sezgilerini dinlemeleri, şanslı olmayı ummaları ve şanssızlığa karşı daha esnek olmalarında onlara yardımcı oldu. Gönüllüler, bir ay sonra döndü ve neler olduğunu anlattılar. Sonuçlar, çarpıcıydı: Bu insanlarin %80'i, artık daha mutluydu; yaşamında daha çok tatmin oluyordu ve belki de en önemlisi, daha şanslıydı. Sonuç olarak, asla akla gelmeyecek "şans faktörü"nü bulmuştum. Aşağıda, Profesör Wiseman'ın şanslı olmak için önerdiği dört temel ipucu bulunuyor: * İçsel sezgilerinizi dinleyin; normalde doğru çıkarlar. * Yeni deneyimlere ve normal rutininizi bozmaya açık olun. * Her gün birkaç dakikanızı iyi giden şeyleri hatırlayarak geçirin. Önemli bir toplantı ya da telefon görüşmesi öncesinde kendinizi şanslı olarak hayal edin. * Şans, çoğu zaman, doğru çıkan bir tahmindir." ***** Şanslı olduğuna inananlar ve inanmayanlar. Devletlerin yönetiminde de şans faktörü varmıdır.? Bilenler ve bilmeyenler beri gelsin. -Alıntı- Not:konuyu nereye açıcağım konusuda kararsız kaldım çünki hem inanç hemde psikoloji içeriyor bende burayı seçtim umarım doğrudur Dipnot: İki kere arama yaptım konu mevcutsa demekki ben şanssızım.5 puan
-
Bebek katili bölücübaşı yakalandığında, sevindik, İdamına kesin gözüyle bakıyorduk, İdam cezası kalktı tepki vermedik, [ATTACH]2803[/ATTACH]diye kendimizi avuttuk [ATTACH]2804[/ATTACH] AİHM KARARINI AÇIKLADI: yeniden yergılansın ANKARA ÇARESİZ..... ANKARA ŞAŞKIN......... TÜRK MİLLETİ SESSİZ......... TÜRK MİLLETİ TEPKİSİZ........ "Hafıza-ı beşer nisyan ile malûldür"* diyen ne dogru solemiş *insan hafızası unutkanlıkla sakatlanmıştır Bölücü başının emriyle katledilen , Bebekleri , Öğretmenleri, güvenlik görevlilerini , Mehmetcikleri , kısacası 30.000 yurttaşımızı ne çabuk unuttuk Yoksa AB ugruna unutmak işimizemi geldi İSTERSEK HAFIZALARIMIZI BİRAZ TAZELEYELİM [ATTACH]2805[/ATTACH] 1984-1999 araında 15 yıl boyunca gazetelerden terör haberi eksik olmadı [ATTACH]2806[/ATTACH] [ATTACH]2807[/ATTACH] 20-30 sehidin cenazesini kaldırdıgımız günler oldu - acıması olmayan, - sivil, asker, ögretmen , bebek demeden insafsızca insan katleden , - bir caniler şebekesi vardı karşımızda , - ve bir psikopat lideri - onu emriyle gerçekleşen katliamdan örnekler; [ATTACH]2808[/ATTACH] 24.01.1987 MARDİN, MİDYAT, EFELER MEZRASI, 3 ERKEK, 1 KADIN, 7 ÇOCUK [ATTACH]2809[/ATTACH] 24.01.1987 MARDİN, MİDYAT, EFELER MEZRASI, 3 ERKEK, 1 KADIN, 7 ÇOCUK [ATTACH]2810[/ATTACH] 10.05.1988MARDİN, NUSAYBİN, BAHMİNİ MEZRASI, 6 ÇOCUK, 2 KADIN, 7 ERKEK [ATTACH]2811[/ATTACH] 05.11.1988MARDİN, DARGEÇİT, YAZIÖREN KÖYÜ, 3 ÖĞRETMEN [ATTACH]2812[/ATTACH] 11.08.1989 ŞIRNAK, CİZRE, HİSAR KÖYÜ, 2 ÇOCUK, 1 KADIN, 1 ERKEK [ATTACH]2813[/ATTACH] 24.11.1989 HAKKARİ, YÜKSEKOVA, İKİYAKA KÖYÜ, 3 ERKEK, 6 KADIN, 13 ÇOCUK [ATTACH]2814[/ATTACH] 26.02.1990MARDİN, SİLOPİ, DEREBAŞI KÖYÜ [ATTACH]2815[/ATTACH] 10.04.1990SİİRT, PERVARİ ÖRTÜLÜ MEZRASI [ATTACH]2816[/ATTACH] [ATTACH]2817[/ATTACH] [ATTACH]2818[/ATTACH] [ATTACH]2819[/ATTACH] [ATTACH]2820[/ATTACH] [ATTACH]2821[/ATTACH] [ATTACH]2822[/ATTACH] [ATTACH]2823[/ATTACH] Bebek Katili Yüzünden Anaların Gözyaşı Hiç Dinmedi [ATTACH]2824[/ATTACH] Yavuklusunu kaybeden genç kızlarımızın dünyaları karardı… “Ne Mutlu Türküm” Diyenler; AB Uğruna herşeye evet diyecek misiniz? Bakın Size Süleyman Nazif Ne Diyor Irkına, vatanına, tarihine ihanet etmiş olan efrad ve akvamın hiç birini unutma Türk oğlu!... Unutma!...Ve affetme. EY TÜRK GENÇLİĞİ Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait icinde dahi, vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal ATATÜRK5 puan
-
bir ayet inecek yine kalbinin tam ortasına öyle apansız öyle kutsal öyle sahibinden satılık veya kiralık odaları kalbin/in bir masal gibi saf sular hep ters akar yerçekimi yanlış uykusuzlara su gibi gelir ya uyku hani aylardan yıllardan yüzyıllardan bir uykusuzluk hali 7 uyurların 8.siyim resmi tarihi unuttum dikey bir sonsuzluk yatay sonlardan doğmaz unutma güzelim masallar hep gayri resmidir anlatan anlatılan karışır,bulanır iç içe geçer ya halkalar bak sana sudaki halkalardan zincir yaptım halk yaptım ama asla devlet yapmadım! bir masal da böyle unutuldu anlatıla anlatıla.... Losteirosss5 puan
This leaderboard is set to Istanbul/GMT+03:00