blueboy Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 23, 2009 ACININ RENGİ Ey acılara tat veren güzellik Yüreğimize hoşgeldin Geldin de Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi Artık ister dolu yağsın ömrümüze İsterse kar Biz ki bildikten sonra sevmeyi Bütün sabahlar Acı renginde olsa ne çıkar... ADNAN YÜCEL 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 25, 2009 SOLUK SOLUĞA Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan, Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar. Bırakıp her şeyi döner - Aşk bir buluşmadır çünkü, Her zaman gecikmiş bir buluşma. Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk - Araya her zaman bir şeyler girer: Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi, Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi, Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir - Araya her zaman bir şeyler girer: Çalışma saatleri, karşılıksız sorular. Nereden bilebilir insan Bunların hepsinin de aşk olabileceğini? Çoğu kez aldatıcıdır da, Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi. Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki. Bu yüzden yanılır hep Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili. Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına, Borulu bir fonoğraf kılığıyla da. Bakarsın, ona da dadanmış Gündelik hayatın sosyolojisi. Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık. Çağıran o titrek yazı yeniden belirir - Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski. Cevat Çapan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark death Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Bir boşluğun ayırdına varacaksın Yanı başında büyüyen bir boşluk Ağaç gibi Sylvia Plath 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 aysel bi defol git başımdan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. Özdemir ASAF Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2009 ALACAKARANLIĞIN SESLERİ Sana sessizliği ben buldum diyorum yeniden o usul ikindide, adın yakılınca kömürleşince büyük altın alevinde on dokuz yılının. Sevgim alacakaranlığın bağlarını çözdü yalnız senin fısıltına vermek için kendini, beyaz odun alevinin o cam fısıltısına. Anıların bir iğne batışıdır dudaklarıma, hayatının masallarını kurdum bugün bir elmanın ince kabuğunda. Bu ara hep tedirginim, bir pencerenin açılışını bekliyorum şimdi arkandan gideyim ya da parçalanayım diye üzgün kaldırımlarda. Ama öylesine bir ses gelir ki dağlardan acıdır uyumak, anmak ölümdür seni. Ürkerek çekilir sessizlik, yıldızsız gökyüzünden çekilir, ağızlarımızın acelesinden, solgun kamelyalardan, karanfillerden. Gel, rüzgâra anlatalım öpüşlerimizi; düşün: alacakaranlık bizi anlıyor, sarı fısıltısından gözlerinin biliyor nasıl hoşlandığımı, kollarının beyaz suyundan. Açmamış çiçeklere söyleyelim şarkımızı, ayı gözetlemeyen çocuklara. Birbirimize bakmadan söyleyelim. Yalancıdır onlar, şu kuşlar, saçaklar. Birbirimizi sevmiyoruz artık, sevmemiştik de. Tutkuyla geldik, tutkuyla gidiyoruz. Alacakaranlığın sesindeyiz artık, çılgınlığın yüreğinde. Gel, rüzgâra anlatalım öpüşlerimizi, şarkımızın acı yüklerine. Aşk ne ateştir, ne de mermer. Aşk bana duyduğun acımadır senin, benim sana. Efrain HUERTA 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 yağmura çok teşekkür ederim bu gece yalnızca cesedime yağdı bana bir şey olursa diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; düşünürken üşürsem diye korktum oturup siyah portakallar yedim oturup korkunç kitaplar okudum içimde bir sıkıntı gibi cinayet içimde bir sığıntı gibi telaş içimde felaket gibi bir merak hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm daha da düşersem diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; ay kıvrılırsa diye kan kıvranırsa diye can sıçrarsa ölürken bir yerlere, daha da ölürsem diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; sessem, sersem bir heceysem eğer seni bir kelime edersem diye korktum seni kötü bir cümlede kullanırsam adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem böyle bir günah işlersem tanrı affeder diye korktum yağmura çok teşekkür ederim bu gece yalnızca bu şiire yağdı sağol aşkım sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm, kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum her şeye rağmen yağmura bulanmış, güzel bir yazdı küçük İskender Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
palyacho Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Bu geç vakit bu sonbahar gecesinde kelimelerinle doluyum; zaman gibi, madde gibi ebedî, göz gibi çıplak, el gibi ağır ve yıldızlar gibi pırıl pırıl kelimeler. Kelimelerin geldiler bana, yüreğinden, kafandan, etindendiler. Kelimelerin getirdiler seni, onlar: ana, onlar: kadın ve yoldaş olan... Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar, kelimelerin insandılar... Nazım Hikmet Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dilara_ Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 MONA ROZA Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek... Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 beni de kırdılar içimde kırdılar karanlık camlardan sular akıyordu şimşekli bir boşlukta saat vurdu beni de kırdılar belki yalnızdılar belki onların da çocukluğu yoktu bütün şarkılara kapalıydılar bir genç kız değmemişti saçlarına beni de kırdılar ben artık küsüm yağmurları yağmıyor ağaçlarıma sularından içmiyorum susadım ama beni de kırdılar soğuk bir ölüm çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm bütün şarkılara kapalıydılar saygılarımla Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş… CAN YÜCEL.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2009 Buhurumeryem Her melek zalimdir. Meryem’in ipiyle bağlı geçen o 13 ay. ’13 aylı yıl’ ayırdı bizi nedenini bilmediğim korkunç melekler . Melankolimin 19. haftasıydı seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi oldu birden. Sanki artık kader denen o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum. Sonra korkunç bir dolu yağdı. Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı. Her melek görür bizden öncesini ve bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi. 13 aylı yıl ayırdı bizi. Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür? Kara saten bir çarşafa altın bir haç çiziyorum senin için. Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak. Gözlerimi büyük büyük açıyorum meleklerin üflediği o cam parçacıkları rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış melekler geliyor. Sen gelmiyorsun. Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni. Kiliselerde ikona kızlar bizim için dua ediyor. Dışarda korkunç bir dolu yağıyor ipimizi sürükleyen meleklerden daha da korkunç. Bilmiyorum belki büyük bir günah işledik. Ben keşiş giysilerime sarınıyorum. 13 ay böyle geçecek işte. Güneydeki Haç Yıldızı bize kara kara gülümseyecek. Dilimin dönmediği şarkılar söyleyeceğim ben. Kimin ne için başlattığını bilmediğim bir büyü 13 aylı yıl boyunca akacak başucumda. Ellerimi temizlemek isteyeceğim geri dönmek belki de. Geri dönemeyeceğim. Altın haçlı o kara çarşafın üzerinden 13 aylı yıl akacak. O sole mio! O Sole Negre! Lale Müldür (Buhurumeryem’den) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Valkyrie Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 30, 2009 dağıtıyorum bir bir bugünden kalanlarımı dünden kalma alacaklarımı düşlere emanet yarınlarımı Mehmet Çınar Devrim Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
amy_ Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 2, 2009 Bir yerde ölüm güzel oluyor İnsan bir kere ölüyor ne fena Bu düzeni değiştirmeli Bir kere yaşamalı Çok çok ölmeli En büyük kederler bizim için Bizim için karşılıksız sevgiler Kör kuyular, çıkmaz sokaklar bizim için Dünyaya nasıl gelmişiz sormayın Saygı değer annelerimiz incinmesin Her yerim ayrı ayrı ölmeli Yoksa ölüm yok bana bu dünyada Bir kurşun beynime girsin Bir bıçak kalbime saplansın Kızgın bir demir dağlasın gözlerimi Sonra gelsin bir manga asker Sert bir komut Bir yaylım ateş Bırak kim bağlarsa bağlasın gözlerimi. Çok düşündüm bilek damarlarımı kesmeyi Rönesans öncesi devirlerden kalma zehir içmeyi Ve düşmeyi yüksek kulelerden mermerler üstüne Ayaklarıma taş bağlayıp denizler altında ölmeyi Yine de ölmedim görüyorsun, ölmedim O aşağılık hesaplar, küçük korkular bırakmadı beni Belki de sen bırakmadın, bilmiyorum Bıraksaydın çoktan unutmuş olacaktın Halbuki şimdi benden kaçman da zor Anlıyorum beni sevmen de zor Dedim ya bir yere kadar yaşamak güzel Ama bir yerde ölüm güzel oluyor. Ü.Yaşar Oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Sen, değerinle ve düşüncenle iki aleme bedelsin. Ama ne yapayım ki kendi değerini blmiyorsun. Kendini ucuza satma, çünkü değerin yüksektir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 yürümek; yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek.. yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek .. yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek yürümek; yürekten gülerekten yürümek ... Nazım Hikmet Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 yürümek; yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek.. yürümek; dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup, kelleni orta yere yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek .. yürümek; yolunda pusuya yattıklarını, arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek yürümek; yürekten gülerekten yürümek ... Nazım Hikmet yürümek gülerekten yürümek!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 yüreğini yumruğunun içine koyup da yürümek:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak, havaları boydan boya yarıp ikiye karanlığın gözüne bakarak yürümek.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
goce Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum. Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin. Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil... nazım hikmet Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aragon Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 (düzenlendi) Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş ????: Web Hattı - Türkiyenin En Güncel Forumu /siirler/335841-can-yucel-anladim.html bir gün affedilmeyi, Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş Can Yücel Ağustos 9, 2009 schizophrana tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Valkyrie Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 8, 2009 o zamanlar kıstım bütün sesleri içime sığsın diye ölüm içimi gördüm elleri gözleri gülüşleri hep aynı yerde isimleri yüzlerinden düşen düşen beklemeleri gördüm sesimi alıp elime kalem vakitlerinde bir ışığın ucunda boşluğa döndüm rûyalar gördüm rûya değildi tekrarsız bir gülümseme ile adını bilmediklerimden öte bir giz çağırdı beni yere önce dilimi istedi içime sığdın diye ölüm uykuları erteledim gördüm boşluğu görmektir düşmek ben daha görmeden düştüm .............................................. "Yerin Dibi" şiiri sekiz bölümden oluşmaktadır ve zamanla diğer bölümler de yayınlanacaktır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melenie Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 şimdi sen gidiyorsun ya GİT ! gözlerin dururlar mı onlarda gidiyorlar GİTSİNLER! oysa ben gözlerinsiz yapamam bilirsin..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım Üç kez seni seviyorum diye uyandım Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum. Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün. Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum -Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum. Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün. Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum. Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun. Deniz Eskisi İlhan Berk Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 9, 2009 Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki! Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları. Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı... Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür.. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan... İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların. e ozaman niye sarılsınlar ki! Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur. Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü! Aziz Nesin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.