Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

ACININ RENGİ

 

Ey acılara tat veren güzellik

Yüreğimize hoşgeldin

Geldin de

Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi

Artık ister dolu yağsın ömrümüze

İsterse kar

Biz ki bildikten sonra sevmeyi

Bütün sabahlar

Acı renginde olsa ne çıkar...

 

ADNAN YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SOLUK SOLUĞA

Uzun, karanlık bir çığlığın da ardına düşebilir insan,

Titrek, eğri büğrü bir yazının çağrısına da uyar.

Bırakıp her şeyi döner -

Aşk bir buluşmadır çünkü,

Her zaman gecikmiş bir buluşma.

 

Bitmeyen bir kavuşmadır da aşk -

Araya her zaman bir şeyler girer:

Bazen kendi sevincinin kanat gölgesi,

Bazen nabzın hızı, yüreğin titreyişi,

Tüylerin telaşıyla besleniyor gibidir -

Araya her zaman bir şeyler girer:

Çalışma saatleri, karşılıksız sorular.

Nereden bilebilir insan

Bunların hepsinin de aşk olabileceğini?

 

Çoğu kez aldatıcıdır da,

Bakarsın, herkes onun askeri, onun şehidi.

Oysa aşk hiçbir zaman bir yarış değildir ki.

Bu yüzden yanılır hep

Sayın muhbir vatandaş, köftehor okur, arsız yetkili.

Sararmış bir fotoğraf olarak da çıkabilir karşına,

Borulu bir fonoğraf kılığıyla da.

Bakarsın, ona da dadanmış

Gündelik hayatın sosyolojisi.

 

Yeniden duyulur bazen o uzun ve karanlık çığlık.

Çağıran o titrek yazı yeniden belirir -

Çünkü aşk en eski köprüsüdür Balkanların, en eski.

 

Cevat Çapan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ALACAKARANLIĞIN SESLERİ

Sana sessizliği ben buldum diyorum yeniden

o usul ikindide, adın yakılınca

kömürleşince

büyük altın alevinde on dokuz yılının.

Sevgim alacakaranlığın bağlarını çözdü

yalnız senin fısıltına vermek için kendini,

beyaz odun alevinin o cam fısıltısına.

 

Anıların bir iğne batışıdır dudaklarıma,

hayatının masallarını kurdum bugün

bir elmanın ince kabuğunda.

Bu ara hep tedirginim,

bir pencerenin açılışını bekliyorum şimdi

arkandan gideyim

ya da parçalanayım diye üzgün kaldırımlarda.

Ama öylesine bir ses gelir ki dağlardan

acıdır uyumak, anmak ölümdür seni.

 

Ürkerek çekilir sessizlik,

yıldızsız gökyüzünden çekilir,

ağızlarımızın acelesinden,

solgun kamelyalardan, karanfillerden.

 

Gel, rüzgâra anlatalım öpüşlerimizi;

düşün: alacakaranlık bizi anlıyor,

sarı fısıltısından gözlerinin

biliyor nasıl hoşlandığımı,

kollarının beyaz suyundan.

 

Açmamış çiçeklere söyleyelim şarkımızı,

ayı gözetlemeyen çocuklara.

Birbirimize bakmadan söyleyelim.

 

Yalancıdır onlar, şu kuşlar, saçaklar.

Birbirimizi sevmiyoruz artık, sevmemiştik de.

Tutkuyla geldik, tutkuyla gidiyoruz.

Alacakaranlığın sesindeyiz artık,

çılgınlığın yüreğinde.

 

Gel, rüzgâra anlatalım öpüşlerimizi,

şarkımızın acı yüklerine.

 

Aşk ne ateştir, ne de mermer.

 

Aşk bana duyduğun acımadır senin,

benim sana.

Efrain HUERTA

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yağmura çok teşekkür ederim

bu gece yalnızca cesedime yağdı

bana bir şey olursa diye korktum

seni birkaç saniye düşünürsem;

düşünürken üşürsem diye korktum

oturup siyah portakallar yedim

oturup korkunç kitaplar okudum

içimde bir sıkıntı gibi cinayet

içimde bir sığıntı gibi telaş

içimde felaket gibi bir merak

hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm

şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm

daha da düşersem diye korktum

seni birkaç saniye düşünürsem;

ay kıvrılırsa diye

kan kıvranırsa diye

can sıçrarsa ölürken bir yerlere,

daha da ölürsem diye korktum

seni birkaç saniye düşünürsem;

sessem, sersem bir heceysem eğer

seni bir kelime edersem diye korktum

seni kötü bir cümlede kullanırsam

adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem

böyle bir günah işlersem

tanrı affeder diye korktum

yağmura çok teşekkür ederim

bu gece yalnızca bu şiire yağdı

sağol aşkım

sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,

kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum

her şeye rağmen

yağmura bulanmış, güzel bir yazdı

küçük İskender

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu geç vakit

bu sonbahar gecesinde

kelimelerinle doluyum;

zaman gibi, madde gibi ebedî,

göz gibi çıplak,

el gibi ağır

ve yıldızlar gibi pırıl pırıl

kelimeler.

Kelimelerin geldiler bana,

yüreğinden, kafandan, etindendiler.

Kelimelerin getirdiler seni,

onlar: ana,

onlar: kadın

ve yoldaş olan...

Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,

kelimelerin insandılar...

 

Nazım Hikmet

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

MONA ROZA

 

Mona Roza, siyah güller, ak güller

Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Ah, senin yüzünden kana batacak

Mona Roza siyah güller, ak güller

 

Ulur aya karşı kirli çakallar

Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

Mona Roza, bugün bende bir hal var

Yağmur iğri iğri düşer toprağa

Ulur aya karşı kirli çakallar

 

Açma pencereni perdeleri çek

Mona Roza seni görmemeliyim

Bir bakışın ölmem için yetecek

Anla Mona Roza, ben bir deliyim

Açma pencereni perdeleri çek...

 

Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Bende çıkar güneş aydınlığa

Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

Seni hatırlatıyor her zaman bana

Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi

 

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

Işıksız ruhumu sallar da durur

Zambaklar en ıssız yerlerde açar

 

Ellerin ellerin ve parmakların

Bir nar çiçeğini eziyor gibi

Ellerinden belli oluyor bir kadın

Denizin dibinde geziyor gibi

Ellerin ellerin ve parmakların

 

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

Saat onikidir söndü lambalar

Uyu da turnalar girsin rüyana

Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

 

Akşamları gelir incir kuşları

Konar bahçenin incirlerine

Kiminin rengi ak, kimisi sarı

Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

Akşamları gelir incir kuşları

 

Ki ben Mona Roza bulurum seni

İncir kuşlarının bakışlarında

Hayatla doldurur bu boş yelkeni

O masum bakışlar su kenarında

Ki ben Mona Roza bulurum seni

 

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Henüz dinlemedin benden türküler

Benim aşkım sığmaz öyle her saza

En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

 

Artık inan bana muhacir kızı

Dinle ve kabul et itirafımı

Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

Alev alev sardı her tarafımı

Artık inan bana muhacir kızı

 

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

Bir gün gözlerimin ta içine bak

Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

 

Altın bilezikler o kokulu ten

Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

Bir tüy ki kapalı gece ve güne

Altın bilezikler o kokulu ten

 

Mona Roza siyah güller, ak güller

Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

Kanadı kırık kuş merhamet ister

Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

Mona Roza siyah güller, ak güller

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

beni de kırdılar içimde kırdılar

karanlık camlardan sular akıyordu

şimşekli bir boşlukta saat vurdu

beni de kırdılar belki yalnızdılar

belki onların da çocukluğu yoktu

bütün şarkılara kapalıydılar

bir genç kız değmemişti saçlarına

beni de kırdılar ben artık küsüm

yağmurları yağmıyor ağaçlarıma

sularından içmiyorum susadım ama

beni de kırdılar soğuk bir ölüm

çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma

oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm

bütün şarkılara kapalıydılar

 

saygılarımla

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş…

CAN YÜCEL..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Buhurumeryem

 

 

 

Her melek zalimdir. Meryem’in ipiyle

 

bağlı geçen o 13 ay. ’13 aylı yıl’

 

ayırdı bizi nedenini bilmediğim

 

korkunç melekler .

 

Melankolimin 19. haftasıydı

 

seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi

 

oldu birden. Sanki artık kader denen

 

o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum.

 

Sonra korkunç bir dolu yağdı.

 

Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı

 

yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı.

 

Her melek görür bizden öncesini ve

 

bizden sonrasını. Bizim elimizde değildi.

 

13 aylı yıl ayırdı bizi.

 

Neden bitecek şeyler başlatılır ki sevgilim

 

neden Muhammedi bir gül birdenbire büyür

 

neden gözyaşı büyüklüğünde dolular dökülür?

 

Kara saten bir çarşafa

 

altın bir haç çiziyorum senin için.

 

Yokluğunu böyle ifade edebilirim ancak.

 

Gözlerimi büyük büyük açıyorum

 

meleklerin üflediği o cam parçacıkları

 

rüzgârına. Gelmiyorsun. Kara yağız atlar

 

geliyor soğuk odama. Düşen göktaşları

 

geliyor. Gözlerini karalarla bağlamış

 

melekler geliyor. Sen gelmiyorsun.

 

Nedeni yok işte. Yok hiçbir nedeni.

 

Kiliselerde ikona kızlar bizim için

 

dua ediyor. Dışarda korkunç bir

 

dolu yağıyor ipimizi sürükleyen

 

meleklerden daha da korkunç.

 

Bilmiyorum belki büyük bir günah

 

işledik. Ben keşiş giysilerime sarınıyorum.

 

13 ay böyle geçecek işte. Güneydeki

 

Haç Yıldızı bize kara kara gülümseyecek.

 

Dilimin dönmediği şarkılar söyleyeceğim ben.

 

Kimin ne için başlattığını

 

bilmediğim bir büyü 13 aylı yıl

 

boyunca akacak başucumda.

 

Ellerimi temizlemek isteyeceğim

 

geri dönmek belki de.

 

Geri dönemeyeceğim.

 

Altın haçlı o kara çarşafın

 

üzerinden 13 aylı yıl akacak.

 

 

 

O sole mio! O Sole Negre!

 

 

Lale Müldür

 

 

(Buhurumeryem’den)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir yerde ölüm güzel oluyor

 

İnsan bir kere ölüyor ne fena

Bu düzeni değiştirmeli

Bir kere yaşamalı

Çok çok ölmeli

En büyük kederler bizim için

Bizim için karşılıksız sevgiler

Kör kuyular, çıkmaz sokaklar bizim için

Dünyaya nasıl gelmişiz sormayın

Saygı değer annelerimiz incinmesin

Her yerim ayrı ayrı ölmeli

Yoksa ölüm yok bana bu dünyada

Bir kurşun beynime girsin

Bir bıçak kalbime saplansın

Kızgın bir demir dağlasın gözlerimi

Sonra gelsin bir manga asker

Sert bir komut

Bir yaylım ateş

Bırak kim bağlarsa bağlasın gözlerimi.

Çok düşündüm bilek damarlarımı kesmeyi

Rönesans öncesi devirlerden kalma zehir içmeyi

Ve düşmeyi yüksek kulelerden mermerler üstüne

Ayaklarıma taş bağlayıp denizler altında ölmeyi

Yine de ölmedim görüyorsun, ölmedim

O aşağılık hesaplar, küçük korkular bırakmadı beni

Belki de sen bırakmadın, bilmiyorum

Bıraksaydın çoktan unutmuş olacaktın

Halbuki şimdi benden kaçman da zor

Anlıyorum beni sevmen de zor

Dedim ya bir yere kadar yaşamak güzel

Ama bir yerde ölüm güzel oluyor.

Ü.Yaşar Oğuzcan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yürümek;

yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,

havaları boydan boya yarıp ikiye

karanlığın gözüne bakarak yürümek..

yürümek;

dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,

kelleni orta yere

yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..

yürümek;

 

yolunda pusuya yattıklarını,

arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek

yürümek;

yürekten gülerekten yürümek ...

 

Nazım Hikmet

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yürümek;

yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,

havaları boydan boya yarıp ikiye

karanlığın gözüne bakarak yürümek..

yürümek;

dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,

kelleni orta yere

yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..

yürümek;

 

yolunda pusuya yattıklarını,

arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek

yürümek;

yürekten gülerekten yürümek ...

 

Nazım Hikmet

yürümek gülerekten yürümek!!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,

Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,

Sende uzaklığı,

Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.

 

Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine

Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,

Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.

 

Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,

Fakat asla ümitsizliği değil...

 

nazım hikmet

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bunca zaman bana anlatmaya

çalıştığını,kendimi

bulduğumda anladım.

 

 

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu

varmış,

 

 

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

 

 

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,

 

okuyarak,dinleyerek değil..

 

 

Bildiklerini bana neden

anlatmadığını, anladım..

 

 

Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün

kayıpmış,

 

 

Aşk peşinden neden yalınayak

koştuğunu anladım..

 

 

Acı doruğa ulaştığında

gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını

anladım..

 

 

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla

ağlamaktan daha değerliymiş,

 

 

Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde

anladım..

 

 

Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir

tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,

 

 

Çok acıttığında anladım..

 

 

Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her

damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler

terkettiğinde anladım..

 

 

Yalan söylememek değil, gerçeği

gizlememekmiş marifet,

 

 

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

 

 

''Sana ihtiyacım var, gel ! ''

diyebilmekmiş güçlü olmak,

 

 

Sana ''git'' dediğimde anladım..

 

 

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum''

diyebilmekmiş sevmek,

 

 

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir

çocukmuş,her düştüğünde zırıl

zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı

sarıldığında anladım..

 

 

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye

haykırmak istemekmiş pişman olmak,

 

 

Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,

 

 

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

 

 

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

 

 

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş

????: Web Hattı - Türkiyenin En Güncel Forumu /siirler/335841-can-yucel-anladim.html

bir gün affedilmeyi,

 

 

Beni afetmeni ölürcesine istediğimde

anladım..

 

 

Sevgi emekmiş,

 

 

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak

kadar sevmekmiş

 

Can Yücel

schizophrana tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

o zamanlar

kıstım bütün sesleri

içime sığsın diye ölüm

içimi gördüm

elleri gözleri gülüşleri

hep aynı yerde

isimleri yüzlerinden düşen

düşen beklemeleri gördüm

 

sesimi alıp elime

kalem vakitlerinde

bir ışığın ucunda

boşluğa döndüm

 

rûyalar gördüm

rûya değildi

tekrarsız bir gülümseme ile

adını bilmediklerimden öte bir giz

çağırdı beni yere

önce dilimi istedi

içime sığdın diye ölüm

uykuları erteledim

gördüm

 

boşluğu görmektir düşmek

ben daha görmeden düştüm

 

 

 

 

 

 

 

 

..............................................

 

"Yerin Dibi" şiiri sekiz bölümden oluşmaktadır ve zamanla diğer bölümler de yayınlanacaktır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım

 

Üç kez seni seviyorum diye uyandım

Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim

Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

 

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

 

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim

Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum

-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

 

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

 

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım

Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim

Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

 

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

 

Deniz Eskisi

İlhan Berk

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye

ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler

kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın

yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin

değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker

batırır iğnelerini yüreğe!

 

Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.

Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri

buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz

işte.

 

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne

kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden;

önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!

 

Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu

ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa

bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz,

ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar

kadınları. Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu

insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.

Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan

kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!

 

Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!

Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.

Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra.

Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar

sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni

acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler

kendilerine sarılmayı...

 

Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her

damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça

inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür.. Küçüldükçe değerini

yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar

kendilerinden. Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...

 

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;

hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.

Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar

ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına

inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki

sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir

çıkarları oldu sarıldıkları adamların. e ozaman niye sarılsınlar ki!

 

Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.

Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın

olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.

O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda

kendilerine sarılırlar çünkü!

Aziz Nesin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...