philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2009 sisler içinde küçük kız yalnız halde dağdan iner; seherin uykusuz yıldızı belli belirsiz doğarken o rüzgarın habercisi, omuzunda denizin coşkun aksiyle geçer.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 18, 2009 dün gitti cancığazım, bugün yeni şeyler söylemek lazım... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2009 iki gövde yüzyüze bazen iki dalgadır ve gece bir okyanustur. iki gövde yüzyüze bazen iki taştır ve gece bir çöldür. iki gövde yüzyüze bazen iki köktür geceyle sarmalanmış. iki gövde yüzyüze bazen iki bıçaktır ve gece bir anlık parıltı. iki gövde yüzyüze düşen iki yıldızdır boş ve yalnız bir gökte Octavio Paz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Beautiful_Death Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 22, 2009 Bütün Bildiğim Bütün Bildiğim bütün bildiğim şu: kuzgunlar ağzımı öpüyorlar, damarlar arapsaçına dönmüş burada, denizse kan denizi. bütün bildiğim şu: eller uzanıyor, gözlerim kapalı, kulaklarım kapalı, çığlığımı geri çeviriyor gökyüzü. bütün bildiğim şu: burun deliklerimden hayaller damlıyor bize tur bindiriyor tazılar, deliler gülmekten katılıyor, tıkırdayarak ayırıyor saat ölenleri. bütün bildiğim şu: ayaklarım kederdir burada, zambaklar kadar etmiyor sözcüklerim, pıhtılaşıyor şimdi: kuzgunlar ağzımı öpüyorlar. Charles Bukowski -------------------- Etki Ve Tepki En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur sırf uzaklaşmak için, ve geride kalanlar birinin onlardan uzaklaşmayı neden isteyebileceğini bir türlü tam olarak anlayamazlar. Charles Bukowski Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2009 Yaşamın bir anlamı olmalı Senden başka benden başka Bana görünmeli sende olmalı Sevginin bir anlamı olmalı Söylenen sözlerden bambaşka Bana görünmeli sende olmalı Hüznümün bir anlamı olmalı Yaşanan şeylerden bambaşka Sana görünmeli bende olmalı Sevgi çaresizlikten doğmaz Adı o zaman sevgi olmaz Kişi kendine biraz dışardan bakmalı Beni aldatma Beni söyletme Yalanları düşündürür gözlerin Böyle şeyler hep olmaz ki Fırtınalar Hava sakinken kopmalı Olmalı olmalı Yaşamın bir anlamı olmalı i.şeşen Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
philadelphia_f Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 30, 2009 Ne kadar üzüntülü geçiyor günler Artık ne ateşler ısıtır beni, Ne güneşler yüzüme gülümser, Boş, dünyadaki bütün şeyler, Bütün şeyler soğuk, insafsız şimdi. Ve sevdiğim pırıltılı yıldızlar benim Tesellisiz bakar durur halime. Ta sevginin ölebileceğini sezdiğim Zamandan beri kalbimde. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2009 Herşey bir süre Bir süreyim ben Bir süreyiz hepimiz Bir süreyiz biz Çiçek bir süre açar Aşk bir süre büyür Bir süredir muhtacım sana Gel bir süre değiş bir süre Seviş benimle bir süre sonra git Gel bir süre değiş bir süre Seviş benimle bir süre daha kal Herşey bir süre gider Bir süre sonra biter Bir süredir muhtacım sana Bir süre bir süre herşey bir süre gider Bir süre bir süre bir süre sonra biter Bir süre bir süre bir süredir muhtacım sana Affet bir süre Muhabbet bir süre Herşeyi hesapsız yaşamak bir süre Bir süredir aşığım bir süredir yanarım Bir süredir isyanım sana Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 3, 2009 önce sesini sonra yankısını çaldırdın şu beton ormanında bu kent de tükürdü aşklarına kal orada! artık hiçbir şeyden kurtulamazsın ıslanmışsın bir kere oğlum yaş gününde kuruyamazsın.. Yılmaz Odabaşı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 Bir kere ihanete ugradın mı, Anılar sana bataklık olur. Hatrladıkça çekerler seni içeri. Hatırladıkça affetmek istersin. Çünkü affetmek unutmak demek. Öncesini hatırladıkça, Sonrasını unutmak istersin. Çırpınma boşuna. O HANÇER BİR KERE SAPLANINCA SIRTINA, ÇIKARMAYA KALKTIKÇA İYİCE KALBİNE GÖMERSİN!! Artık çok geç Bu kadar geçe kaldın mı, Artık istesen de gidemezsin. Çaresiz icinde bitmeyen bir umut, yaşayacaksın aynı gunü en baştan. Belki bu sefer korurlar seni. Belki bu sefer yalan soylemezler sana. Bu sefer çağırdıklarında seni yanlarına, Bu sefer... Belki yine sokmazlar sırtına o hançeri. Geçmise dönmek başka, geçmişi silmek başka. Bir kere aktı mı zamanın içinden, Suyun yolu degişmez, Unutma! BİN KERE DÖNSEN O GÜNE, BİN KERE İHANET EDECEKLER SANA. Herkes doğasının gereğini yapar. BİN KERE İHANET ETSELER SANA, ÇARESİ YOK, BİN KERE GİDERSİN YANLARINA... Ezel isimli dizide Tuncel Kurtiz'in sesiyle bambaşka bir hâl alan , mükemmel Shakespeare şiiri... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm, Yalnız işitme duyusu kalır ortada. Asya kentleri yürür dururlar, Höyükler burnumda hızma. Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap! Tabanlarından kayıp duran sütunlar Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları: Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara. Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada Keşke yalnız bunun için sevseydim seni. BİR KIŞ/Cemal SÜREYYA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pareda Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 27, 2009 "Yumdum gözlerimi... ...Yumulu kapakların içindesin sevdiceğim Yumulu gözkapaklarımın içinde şarkılar Şimdi orada her şey seninle başlıyor Şimdi orada hiçbir şey yok senden önceme ait Ve sana ait olmayan." Nazım Hikmet Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Ocak 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 21, 2010 aklım, haklıyım, et firarını! ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan ölümümü diledin. mayıstı. seni o yüzden bağışladım! ben en çok mayısta su içerim derinim balık kaynar derinim kanımı kaynar ben en çok mayısta öne eğerim başımı içimden felçli bir göçebe gökyüzüne bakar. avuçlarımda yaralı kelebek taşımayı mayısta öğrenmiştim; ve teraslarda bach dinlemek en çok mayısa yakışırdı ve kim bilir mayıs artık en çok senin tanrılarına yakışır tiril tiril bembeyaz bir giysiyle rüzgarda ayakların çıplak öyle başın öne eğik yıllarca o boş terasta durmak kartpostallardan tanıdığın bir şehri düşünmek gibi bir yaraya kabuk olmayı kabullenmek gibi eksik, yarım, farkına varmaktan kaçınılan tam tam yaza girecekken yazın omzuna yüzünü dayayacakken çekip giden ayaklarının altından o son sığınak terası da acılarının veliahtı bach'ı da çekip gitmiştir işte, yalnızca gitmiştir yani.. anlıyor musun.. mayıstı.. seni o yüzden bağışladım! bir sesim vardı gölgenden ikmale kalan biliyorum, büyük çocukluktu birbirimizi sevmemiz cesaret işiydi, delikanlıcaydı, bu korkunç sevgide yanlışlarımızı yeniden keşfedişimiz el deymemiş yalnızlıklara kalkışmamız yalnızlıklarımızı değiş tokuş etmemiz bu evcilik oyununda bile duldum hatırla sana dizlerimi sana tabi bileklerimi ve topuklarımı sundum; çevirdikçe ruhunun radyo dalgalarında cazdı, bluesdu, klasik kemandı, klasik aşktı boktu püsürdü hatırla, senin gözlerin çokulusluydu senin gözlerin ham kadınsızdı çamurdandı ağzımda getirdiğim karsuyunu kalbine kaçırdım! ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin yatağa döküldü yatağıma döküldün yatağına döküldüm ve bu sonsuz savruluşta o gece bütün eski sevgililerimden ince ince söküldüm! senin oldum! ihanetinle pislenen küçük dolaşımımdaki kanla karalar çekerek ölümsüz kirpikdiplerine senin senin mahşer atlısı dudaklarına en çok da dudaklarına sokuldum! üşüyordum, üstüme doğru çekip o kedi dudaklarını bir tay sığınırcasına anasına bana ölünle uyudum! anlıyor musun.. işitiyor musun.. cesedine yeni baştan hayat verebilmek için ihtiyarladım.. ihtiyarladım.. ben zaten kendimi aşklarda hep kalkışılınmış müthiş intiharlarla yaraladım! koştum sürekli bir hüzünden bir tersliğe dokunarak koştum bazı sevdalarda hafızasını kaybeder ya insan telaşlanır, ağlar babasını sorar çevresindekilere öldüğünü bildiği halde adını unutur, yolunu kaybeder oturduğu evin bir titreme gelir yerleşir ya ortasına mayısın bir dikilir bir çöker ya kalbine secde eden intikam tam tam yaza girecekken yaza bir ekmek bıçağı tutuşturacakken sapı plastik kötü bir ekmek bıçağı -geri döner.. döner değil mi.. diye birkaç kırık sözcük.. buruşuk.. -öldürürüm o zaman, kurtulurum.. deyip sustuğun -kaçarım sonra, kimse sormaz.. deyip yığıldığın nisandan hazirana doğru bir su kayakçısı gibi süzülürken mayıs, ah bach! ah benim bir kangurunun cebine yerleştirdiği yavrum! talanım! artanım! eksik kalanım! yarım kalanım! nasıl yedirirdim ihanetini kendime o dev hisle sen mayıstın ben mayıstım herşey ama herşey elele mayıstı seni o yüzden bağışladım! uzanıp topraktan çıkardın beni tozumu sildin, hohladın, parlattın ovdun ve okşadın beni çıktı içimdeki cin; ondan… -gidecektin, mecburdun, hepsi gibi- affını diledin. mayıstı. mecburdum. seni o yüzden bağışladım! Kanlı Masal/Küçük İskender Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cuRsed Yanıtlama zamanı: Ocak 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 21, 2010 BAĞLANMAYACAKSIN Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... CAN YÜCEL Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Beautiful_Death Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2010 Aysel Git Başımdan Aysel git başımdan ben sana göre değilim Ölümüm birden olacak seziyorum. Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Aysel git başımdan istemiyorum. Benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün Dağıtır gecelerim sarışınlığını Uykularımı uyusan nasıl korkarsın, hiçbir dakikamı yaşayamazsın. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Benim icin kirletme aydınlığını, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim Islığımı denesen hemen düşürürsün, gözlerim hızlandırır tenhalığını Yanlış şehirlere götürür trenlerim. Ya ölmek ustalığını kazanırsın, ya korku biriktirmek yetisini. Acılarım iyice bol gelir sana, sevincim bir türlü tutmaz sevincini. Aysel git başımdan ben sana göre değilim. Ümitsizliğimi olsun anlasana hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. Sevindiğim anda sen üzülürsün. Sonbahar uğultusu duymamışsın ki içinden bir gemi kalkıp gitmemiş, uzak yalnızlık limanlarına. Aykırı bir yolcuyum dünya geniş, Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki. Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş. Sakın başka bir şey getirme aklına. Aysel git başımdan ben sana göre değilim, ölümüm birden olacak seziyorum, hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim. Aysel git başımdan seni seviyorum... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kalamar Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 22, 2010 TARANTA-BABUYA BEŞİNCİ MEKTUP görmek işitmek duymak düşünmek ve konuşmak koşmak alabildiğine başı dolu başı boş koş- -mak... hehehey TARANTA-BABU hehehey, yaşamak ne güzel şey anasını sattığımın yaşamak ne güzel şey... düşün beni.. kollarım,senin üç çocuk doğurmuş geniş kalçalarındayken... düşün sıcak... düşün kara bir taşa damlayan çırılçıplak bir su sesini... istediğin yemişin rengini,etini,adını düşün... gözdeki tadını düşün kıpkırmızı güneşin yemyeşil otun ve koskocaman masmavi bir çiçek gibi açan ay ışığının... düşün TARANTA-BABU! insanoğlunun yüreği kafası kolu yedi kat yerin altından çekip çıkarıp öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki kara toprağı bir yumrukta serebilir yılda bir veren nar bin verebilir ve dünya öyle büyük, öyle güzel, öyle sonsuz ki deniz kıyıları her gece hepimiz yan yana uzanıp yaldızlı kumlara yıldızlı suların türküsünü dinleyebiliriz... yaşamak ne güzel şey TARANTA-BABU yaşamak ne güzel şey... anlayarak bir usta kitap gibi bir sevda şarkısı gibi duyup bir çocuk gibi şaşarak YAŞAMAK... yaşamak: birer ve hep beraber ipekli bir kumaş dokur gibi.. hep bir ağızdan sevinçli bir destan okur gibi YAŞAMAK... YAŞAMAK.. ne acayip iştir ki bu ne mene gidiştir ki TARANTA-BABU, bu gün bu '' bu inanılmayacak kadar güzel'' bu anlatılamayacak kadar sevinçli şey: böyle zor bu kadar dar böyle kanlı bu denli kepaze... NAZIM HİKMET Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Yalnız Bir Opera ve bitti... sonra yalnız bir opera başladı ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim. imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş ayrıntılarında zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu. sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. başlangıçta dogruydu belki. sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. ve hala bilmiyordun sevgilim ben sende bütün aşklarımı temize çektim anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana bütün kazananlar gibi terk ettin yaz başıydı gittiğinde, ardından, senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim. kimsesiz bir yazdı. yoktun. kimsesizdim. çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yüzündeki küskün kedere, gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine çerçevesine sığmayan munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu yaz başıydı gittiğinde. sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs. seni bir şiire düşündükçe kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. yaz başıydı gittiğinde. bir aşkın ilk günleriydi daha. aşk mıydı, değil miydi? bunu o günler kim bilebilirdi? "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen" notunu buldum kapımda. altına saat:16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını takvim tutmazlığını aramızda bir düşman gibi duran zaman'ı daha o gün anlamalıydım benim sana erken senin bana geç kaldığını gittin. koca bir yaz girdi aramıza. yaz ve getirdikleri. döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıştı. kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. gittin. şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. şimdi biz neyiz biliyor musun? akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. birbirine uzanamayan boşlukta iki yalnız yıldız gibi acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız ne kalacak bizden? bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden bizden diyorum, ikimizden ne kalacak? şimdi biz neyiz biliyor musun? yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz kış başlıyor sevgilim hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan oysa yapacak ne çok şey vardı ve ne kadar az zaman kış başlıyor sevgilim iyi bak kendine gözlerindeki usul şefkati teslim etme kimseye, hiçbir şeye upuzun bir kış başlıyor sevgilim ayrılığımızın kışı başlıyor giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak... böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar, eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, cağrışımlarla ödeşemezsiniz dışarda hayat düşmandır size içeride odalara sığamazken siz, kendiniz bir ayrılığın ilk günleridir daha her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup kulak verdiğiniz saat tiktakları kaplar tekin olmayan göğünüzü geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz bakınıp dururken duvarlara boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, ve kazanmış görünürken derinliğimizi ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde bir an'ın, yalnızca bir an'ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar denemeseniz de, bilirsiniz hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar bana zamandan söz ediyorlar gelip size zamandan söz ederler yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. dahası onalar da bilirler. ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. bittiğine kendini inandirmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. zaman alır. zaman, alır sizden bunların yükünü o boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker. hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. o boşluk doldu sanırsınız oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir gün gelir bir gün başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide o eski ağrı ansızın geri teper. dilerim geri teper. yoksa gerçekten bitmişsinizdir. zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla günlerin dökümünü yap benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini kim bilebilir ikimizden başka? sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla bunlar da bir işe yaramadıysa demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? solgun yollardan geçtim. bakışımlı mevsimlerden ikindi yağmurlarını bekleyen yaz sonu hüzünlerinden gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim geçti her çağın bitki örtüsünden oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından bakarken dünyaya yangınlarla bayındır kentler gibiyim: çiçek adlarını ezberlemekten geldim eski şarkıları, sarhoşların ve sucluların unuttuklarını hatırlamaktan uzun uzak yolları tarif etmekten haydutluktan ve melankoliden giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden duyarlığın gece mekteplerinden geldim bütünlemeli çocuklarla geçti gençliğimin rüzgara verdiğim yılları dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. bu şiire başladığımda nerde, şimdi nerdeyim? yaram vardı. bir de sözcükler sonra vaat edilmiş topraklar gibi sayfalar ve günler ışık istiyordu yalnızlığım kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum ilerledikçe...kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde aşk ve acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. karardı dizeler. ask...bitti. soldu siir. büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde aşk yalnız bir operadır, biliyordum: operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. barbarların seyrettiği tarapezlerden geçtim her adımda boynumdan bir fular düşüyordu el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk birlikte çıkılan yolların yazgısıdır: eksiliyorduk mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim her otelde biraz eksilip, biraz artarak yani coğalarak tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında ağır ve acı tanıklıklardan geçerek geldim. terli ve kirliydim. sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum maskeler ve çiçekler biriktiriyordu linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları ve açık hayatları seviyordu. buraya gelirken uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...panayır yerleri... ölü kelebekler...ölü kelebekler... sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. adım onların adının yanına yazılmasın diye acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. yoksa bu kadar konuşabilir miydim? ipek yollarında kuzey yıldızı aşkın kuzey yıldızı sanırsın durduğun yerde ya da yol üstündedir oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar ölü yanardağlar, ölü yıldızlar ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı aşkın bir yolu vardır her yaşta başka türlü geçilen aşkın bir yolu vardır her yaşta biraz gecikilen gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler gözlerim aşkın kuzey yıldızıdır bu yazları daha iyi görülen ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler ilerlerim zamanla anlarsın bu bir yanılsama ölü şairlerin imgelerinden kalma sen de değilsin. o da değil kuzey yıldızı daha uzakta yeniden yollara düşerler düşerim bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda ben yoluma devam ederim. bitmemiş bir şiirin ortasında darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler yaşamsa yerli yerinde yerli yerinde her şey şimdi her şey doludizgin ve çoğul şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi şimdi her şey yeniden yüreğim, o eski aşk kalesi yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden dönüp ardıma bakıyorum yoksun sen ey sanat! her şeyi hayata dönüştüren Murathan Mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
James Lack Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 sana gitme demeyeceğim. üşüyorsun ceketimi al. günün en güzel saatleri bunlar. yanımda kal. sana gitme demeyeceğim. gene de sen bilirsin. yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, incinirsin. sana gitme demeyeceğim, ama gitme, lavinia. adını gizleyecegim sen de bilme, lavinia. Özdemir Asaf - Lavinia Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
eisenheim Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 ALACANIM ah, nerde benim altından avaze sesim! yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı avaze sesim! şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı feryattan kimseler ölmez, denirken duvarlardan geçtim artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim! alacânım, mil yeşili gözlerin dindirdi gözlerimi kaç körü birden öldürdün bende mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm ben yandıkça ezber ettin ayazın demirini alacânım, indi mi göğsüne heves? hangi duvarın halısında gördün, bildin, vurdun beni kaç ormandan geçti içinde kaybolduğumuz o büyük takip içimizde bunca gurbet dururken yol ettik uzaktaki sılayı şimdi burdayız kanlar içinde alacânım indi mi göğsüne heves? etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim seyreldi tenim sahtiyan tarih mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm, alacânım, indi mi göğsüne heves? alacânım, rahat et ben gölgene ilişeyim her belanı ben göreyim yüreğimi ihbar et, bana bir uçurum ver, gideyim alacânım, indi mi göğsüne heves? biliyorsun adımın kıblesini bir meşhur hâfızla, meşhur bir şehvet alacânım, şuramda sinsi bir sızı gel öldüğümü farz et senden gelen her habere canımdan uçurduğum şahin pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim alacânım, indi mi göğsüne heves? alacânım, yakılmış bir köyün adıydı adın görmedi kimse içinde ben de yandım o gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman Mardin'im, Midyat'ım ah benim altından avaze sesim kardeşlerimdi ölen de, öldüren de aranızdaki duvarda gömülü kaldım etimden uçurduğum uçurum meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum bir hâfızken eskiden mecnun kaldım şimdi aşktan, senden, kendimden n'olur sevmeden öldürme beni alacânım, söyle, indi mi göğsüne heves? Murathan Mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 25, 2010 Öyle bir havada gel ki vazgeçmek mümkün olmasın Orhan Veli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cuRsed Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... Ahmet Arif bugün beni anlatması hariç en sevdiğim şiirlerden biridir .... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 soluk soluğa bağırdım: ''şaka tüm bu olanlar.gidersen beni öldürürsün.'' güldü tüyler ürperten bir rahatlıkla ve dedi: ''rüzgarda durma, üşürsün.'' Anna Athamova Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
worthless Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2010 Ben artı yükler gibiyim sevgilim... Pozitif düşünür pozitif yaşarım... Ben artı yükler gibiyim seni çeker ama hareket edemem Gün olur gidersen istesem de peşine düşemem... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cuRsed Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 HERKEZ ÖLDÜREBİLİR SEVDİĞİNİ Kulak verin sözlerime iyice, Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi dalkavukça sözlerle Korkaklar öpücük ile öldürür, Yürekliler kılıç darbeleriyle! Kimi gençken öldürür sevdiğini Kimileri yaşlı iken; Şehvetli ellerle öldürür kimi Kimi altından ellerle öldürür; Merhametli kişi bıçak kullanır Çünkü bıçakla öle çabuk soğur. Kimi aşk kısadır, kimi uzundur Kimi satar kimi de satın alır; Kimi gözyaşı döker öldürürken, Kimi kılı kıpırdamadan öldürür; Herkes öldürebilir sevdiğini, Ama herkes öldürdü diye ölmez! Oscar Wilde bu şiiri ilk ezelin fragmanında duymuştum hoşuma gitmişti harbiden de hoş şiirmiş Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 Her darbene tehammül edecektir bedenim, Gururum mani olur perişanıma benim. ... Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm, Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm. .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melenie Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 27, 2010 .... ben günden güne yok olmaktaydım bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana anlıyor musun gökyüzü güneş olsa sensiz karanlıktayım Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.