Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

evet aysem, memleketler icinde bir guzel memlekettir

turkiye'm. ve memleketimizde kadin olmak zor zanaat bilirim.

sen gittikten sonra degisen pek sey yok buralarda, yine

rahsan var yine suleyman var ve yine orumcek beyinler...

 

ablam kizina senin adini verdi,seslenmeye dayanamam.ama

sen olume yan, yan da uyan,uyan da guldugunu bestelerime

isleyeyim kadinim... ha! bu arada unutmadan, bu sene de

sampiyonluga oynuyoruz ama sen olume yan, yan da uyan,uyan

da guldugunu bestelerime isleyeyim kadinim...kadinim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Araf'ta aşk yalnız yaşanır.

Neden mi?

Orada kendinden başkasını sevemezsin.

çünkü sana birileri ya da kendin için çarpacak bir yürek vermezler.

Dirildiğini sanırsın ama ruhun hala kafestedir.

Kurtulmak istesen gideceğin yer yok, sevdiklerin yoktur.

Yalnızca sen varsın.

Yaşayacak bir gündüzün bile yokken nasıl geceyi ararsın?

 

Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın.

Yalnız kendine ağlar, yalnız kendine gülersin,

sonsuza kadar aklından çıkmaz; sen mutlak kaybedensin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Araf'ta aşk yalnız yaşanır.

Neden mi?

Orada kendinden başkasını sevemezsin.

çünkü sana birileri ya da kendin için çarpacak bir yürek vermezler.

Dirildiğini sanırsın ama ruhun hala kafestedir.

Kurtulmak istesen gideceğin yer yok, sevdiklerin yoktur.

Yalnızca sen varsın.

Yaşayacak bir gündüzün bile yokken nasıl geceyi ararsın?

 

Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın.

Yalnız kendine ağlar, yalnız kendine gülersin,

sonsuza kadar aklından çıkmaz; sen mutlak kaybedensin.

 

Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın.

işte bu!

bu şiir kime ait optimist?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın.

işte bu!

bu şiir kime ait optimist?

 

. Hakan Türkyılmaz evet =) şiir değil bi yazı aslında ama bana şiir gibi geliyo öyle görmek istiyorum :)

Arafta Aşk Yalnız Yaşanır!

Araf'ta aşk yalnız yaşanır.

Neden mi?

Orada kendinden başkasını sevemezsin.

çünkü sana birileri ya da kendin için çarpacak bir yürek vermezler.

Dirildiğini sanırsın ama ruhun hala kafestedir.

Kurtulmak istesen gideceğin yer yok, sevdiklerin yoktur.

 

Yalnızca sen varsın.

Yaşayacak bir gündüzün bile yokken nasıl geceyi ararsın?

Sen tek kişilik bir aşkın kurbanısın.

Yalnız kendine ağlar, yalnız kendine gülersin,

sonsuza kadar aklından çıkmaz; sen mutlak kaybedensin.

Akrebin beynindedir, damarlarına zamanın zehrini zerk eder ve sen açlığı öğrenirsin,

dişlerin sadece kelimeleri öğütür, yeis, yuttuğun en acı lokmandır.

Yaşadığın ve kıyısını bir türlü bulamadığın kum denizinde cenneti unutur,

gördüğün herkesten ölüm dilenirsin. ''

Keşke'' dersin, beni gerçekten sevenin aşkına karşılık verseydim.

Aşk yalnız yaşanır,

kendini seversin

ve

Araf yalnızların ülkesi olur.

Unutulmuşların toprağında tek tanıdığın sen olursun

hiç kimse seni anlamasa da,

hiç kimse sana bakmasa da sen o ülkenin en meşhurusun.

Neden mi? şunu asla unutma!

Araf'ta kalanların sonuncususun.

 

Aşk semadan inerken,

sen şemsiyeni açıp karanlıkta gördüğün en uzak noktaya ulaşmak için aldırmadan yürümüştün bir zamanlar.

şimdi aşka susamış dolaşmaktasın,

sözlerini hatırlayamadığın şarkılar,

bilmediğin yerlerde söylenmekte

ve sen kendi kendine mırıldanırsın seslerin yankısını arada duyduğun zaman.

Araf'ta dolaşırken üzerine basmaktan korktuğun gölgen bile senden yukarıdadır şimdi.

Nerde eski günlerin

ve dünyanın tatlı serinliği dersin

ve gözyaşlarıyla karışık sahte ağıtlar düzersin.

Dirildiği için matemde olanlarla birliktesin.

Kurtarıcı bekleme sakın.

Araf, kızgın kumlarıyla sarmalarken seni,

sen kimi bekleyeceksin,

şimşekleri durduracak, ateşi mi söndüreceksin?

Kum denizinde çakılmışlarla birlikte karanlığın meçhul kızıllığında sıralanmış,

adlarını meleklerin bile unuttuğu meçhullerin kervanına katılmak için ölümün çıkıp gelmesini istemektesin.

Araf'ın aşıkları ölümü ister.

Neden mi?

Belki de istedikleri gibi ölemedikleri için.

 

Lügatine hatayı ve hezimeti almamış bir komutan gibi tek kişilik ordunla kime karşı savaşmaktasın?

Sen öldün bilmiyorsun,

kral öldü yaşasın yeni kral diyenler bile evlerine varmadan cennet ya da cehenneme çekildiler.

Adın not düşülmemiş kitaplara.

Hamsun'un Açlık'ı oynanıyor etrafında.

şenlik ateşler yakılmış gibi gökyüzü yanıyor.

Belki de senin ölümün kutlanıyor Babil'de.

Artık zafer senin değil,

yenmenin hükmü kitaplarda kaldı,

sen, en büyük yenilgini mezara konduğun gün aldın.

Yalnız senin doğruların var

ve yalnız sen bilirsin en iyiyi.

Mükemmele ulaşmaya ramak kalmıştı,

ölümü öldürseydin eğer.

Hatalıyım dememek için bahanen çoktur,

fırsatın olsaydı eğer,

sana hatalısın diyenleri doldururdun çukurlara.

Ama sadece kendini kesersin

ve sadece kendine saplarsın ölümsüzlüğün

ve unutulmuşluğun hançerini.

Kükresen bile sen aslan değilsin,

çakallar arasında bile yer beğenemezken,

ne cennete ne de cehenneme layık olamamış yinede kendine ölümsüz bir krallık beklemektesin.

Dikkat et; hep duyulmakta, hep görülmektesin.

Sen nefsini, zaman seni sömürmekte

ve Araf,

sevgisizliğe mahkum olanlarla kaybedişini kutlayanları beslemekte.

 

Araf'ta batışı izlenirken zevk verecek ikindi güneşi olmaz.

Burada sadece, hep ben seslerini duyarsın,

göreceğin ise insanlığını yitirmişlerle yakılmış ateşlerin aydınlığında

Allah kelimesini hatırlamak için koşuşturanların çığlıkları olur.

Bazen cehennem,

cezam bitse de kurtulsam diyenler için kurtuluş kapısı olur.

Ama sen affetmediğin için hiç,

af dilemeyi bilemezsin.

Boynuna, kibir ilmeğini geçirmiş,

kendini benliğinle boğmuşsun.

Tövbeni tek cümlede kuran,

ilk vakitte bozandın,

sevmek seni öldürmez

ama sevgini sınayana seslendiği beş işaretiyle kızan yine sensin.

Aşk Araf'a yakışmıyor.

O cennetin malıdır.

Sen elinin tersiyle ittin altın tepside gelen nimeti

ve açlığına çare şimdi ateşte pişmiş kendi etin olmalı. Sen kaybolduğun gün ancak sevgiyi yitirmiş

ve gözlerin kapalı diken tarlalarında gezerken kalmışsındır,

kalbin kibirle yıkandığından belki de Araf sadece seninle doldu. ümit hep var oldu,

sevgi hep var oldu.

Aşka inanmasalar da insanlar acıya inanacaklar

ama onlara asla acımayacaklar.

Araf, sana aşkı öğretmez,

sana aşkı yaşatır en platoniğinden.

Bilemeyeceğin kadar çok uzun zaman sonra belki anlarsın

kimsenin haberi olmaz senin gerçekten sevmek istediğinden ama kaydın düşülmüştür bir yerde,

yalnız kendini sever,

Araf'ta,

sonsuza kadar unutulsun diye.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet düz yazı ama şiir gibi akıyor yazı, xteksus onu kasdederek söyledi sanırım..Rezil olduk tüüüh be..:rofl::rofl:Özellikle ben nasıl düştüm böyle bir hattaya...Aynı anda bir çok şeyle ilgilenince böyle oluyor.:D

 

Aşkta Yarın Yoktur Sevgili / Cezmi Ersöz

 

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.

O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.

Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.

Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.

Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,

anneler ve korkular yoktur.

Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.

İnsan bir başka ışığa teslim olur...

Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,

içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.

Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.

Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.

 

Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın

hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...

Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının

çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir

sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

 

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,

kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı

hakikatlere daha yakınızdır, inan...

Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.

Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,

gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,

o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.

Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

 

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.

Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.

Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...

Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.

Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,

hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

 

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.

Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...

Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.

İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde

yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.

Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...

Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

 

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda

umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,

kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının

korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

 

Birazdan sabah olacak...

Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,

anneler ve korkular başlayacak...

Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve

hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

 

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.

Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,

cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri

alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

 

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

 

Aşkta yarın yoktur sevgili...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet düz yazı ama şiir gibi akıyor yazı, xteksus onu kasdederek söyledi sanırım..Rezil olduk tüüüh be..:rofl::rofl:Özellikle ben nasıl düştüm böyle bir hattaya...Aynı anda bir çok şeyle ilgilenince böyle oluyor.:D

 

Aşkta Yarın Yoktur Sevgili / Cezmi Ersöz

 

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.

O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.

Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.

Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.

Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,

anneler ve korkular yoktur.

Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.

İnsan bir başka ışığa teslim olur...

Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil,

içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.

Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.

Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.

 

Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın

hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...

Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının

çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir

sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

 

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,

kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı

hakikatlere daha yakınızdır, inan...

Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.

Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda,

gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri,

o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.

Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

 

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.

Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.

Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...

Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.

Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,

hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

 

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.

Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...

Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.

İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde

yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.

Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...

Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

 

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda

umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,

kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının

korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

 

Birazdan sabah olacak...

Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,

anneler ve korkular başlayacak...

Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve

hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

 

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.

Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,

cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri

alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

 

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

 

Aşkta yarın yoktur sevgili...

 

ben şiir gibi yazarsam düşersiniz ne önemi var :D

şiir çok hoşuma kaçtı bu arada =)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,

Ne matrasında dudaklarınınn izi;

Öyle bir ruzigâr ki, kendi gitti,

İsmi bile kalmadı yadigâr.

Yalnız şu beyit kaldı,

Kahve ocağında, el yazısıyla:

"Ölüm Allahın emri, Ayrılık olmasaydı."

 

 

orhan veli

uyandıramadım miniğimi..

uyan dedim,üfledim..uyanmadı.

yalvardım,yakardım,nolur Jimmy dedim uyan..

uyanmadı..

kimle paylaşıcam şimdi meyveleri..

minik kuzum,küçüğüm..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ZAMANYOLU

Ayrık zamanların saati gibisin

Her tik tak ayırıyor seni,

Her an,bir adım gibi giriyor aramıza,

Sen,çalmadan geçen alarm gibisin,

Beni buralara bağlayan,o,uyarıcı gibi...

Ne zaman uyansam ,senin çığlığın asılı duvarda

Senin kaygılarında varolur gibiyim

Bana senden kayıp bıraktığın hediyede,

Bu ıssız düşünceler gibi gizli

Senin sessizliğinde uyanmış bir kuş var

Ötüşüyor,yırtıyor geceyi,

Yırtıyor gecemi,sana ve bana inat...

Gözlerinde bir buğu var;

Göremiyorsun ya da kapatmışsın yetini

Ben orada,sen oranın ardında

Ben izliyorum,sen gidiyorsun hala;

Ben saniyeleri saydıkça

Sen saatlerce kaçıyorsun

moria

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İÇİNDEKİ O SEBEPSİZ SIKINTININ SEBEBİ BENİM ...

 

uyandım

 

ikimizden biri ağlıyordu …

 

bilmiyorum yüzümü üst üste kaç defa yıkadım

 

kirpiklerim aktı ömrüme diken

 

düşlerim incecikti, sızdı

 

ama nasıl bir gece sürdüysem gözlerime

 

bir türlü çıkmadı …

 

 

 

uyandım

 

ikimizden biri uzaktaydı …

 

bu kırlangıç yüreğinde bu kuzey kışıyla çok yaşamaz demiştim ben

 

yanılmadım

 

yaşamadı …

 

………………….

 

içindeki o sebepsiz sıkıntının

 

bir adı var artık sevgili …

 

 

 

ne kalabalıklardan usanmış olman

 

ne de dileklerin senin, hani tümü eksik kabul olmuş olan

 

yada zorunlulukların hayat için

 

ne de görünmez kelepçelerin seni bağlayan

 

hiç biri değil inan bu kez

 

bu kez o sebepsiz sıkıntının

 

hem nedeni, hem de adı benim...

 

hani var ya,renklerin günden güne daha solgun gelişleri sana

 

hani bir başına yürümenin tedirginliği, arsız ilişkiler arasında,

 

yada içinin çiçeklerinin açıp açıp kuruyuşu yine içinde

 

veya onların kokularını hissedemeyişleri,senin asıl duymalarını istediklerin

 

sonra ne kırgınlıkların şansına, nede burukluğun talihe

 

bu kez içinindeki sıkıntısının sebebi de, adı da

 

benim canım, başka suçlu arama ...

 

 

 

bu aralar, uykulardan huzursuz uyanışların var ya hani bir biri üstüne

 

ve hani yalancı gülüşlerin yorgunluklarıyla sızlayıp duran dudakların gün gün

 

sonra neye dokunsan soğuk

 

sonra kimi özlesen çekip gitmiş

 

yada neyi tam görsen, yarım çıkmış sen ona uzandığında

 

işte bunlar değil sözünü ettiğim

 

bunlar değil inan bu defa nedenlerin

 

bu kez o sebepsiz sandığın sıkıntıda

 

şimdi benim adım gizli duruyor sevgilim …

 

 

 

şimdilerde, hani birlikte hiç gidemediğimiz o yerlerde

 

ve hani hiç yan yana olamadığımız anlarda

 

ve zamanlarda

 

ve zamanların bile dışında, uykularda

 

hani aniden,

 

ve hani birden bire

 

hani hiç ummadıklarının yanında

 

bi boşluk hissi

 

bi gri leke

 

hani ağır bi duman kasveti gibi birşey,sorgusuz sualsiz içine çöküyor ya

 

var işte artık onun bi sebebi,

 

ve bir adı ve nedeni..

 

sonra hani “böylesi daha iyi” dediğin zamanlarının

 

sonra “zaten olmazdı” diyerek,kendini inandırma çabalarının

 

ve durduk yere dalmaların bi noktaya

 

hani durduk yere içini kaplayan ağlamakların

 

ve kendini tutarkenki zorlanmaların onun ardından

 

ve tamamının ve fazlasının

 

yani içinde sebebini bilmediğin o sıkıntının

 

ve ruhundaki sızının

 

işte şimdi bi süre, nedeniyle birlikte, adıyım …

 

 

 

sonra sigarayı artık daha fazla içine çekişlerinin,farkına varmadan

 

sonra yağmuru deli gibi özleyişlerinin her zamankinden fazla

 

ve birden bire kalbine yerleşen o halsizlik

 

ve birden bire kalabalıkların gürültüsünden bunalman

 

ama yalnız kaldığın zamanlarında sessizliğin dayanılmaz oluşu

 

ve artık ağaçlarından düşen yapraklarının,canını daha çok yakıyor olması

 

ve sonra uyuman gerekirken inadına kapanmayan o göz kapakların

 

ve hani az önce oraya bir yere bıraktığın bir şeyin yerini

 

unutup öylesine saatlerce araman

 

işte bunların

 

bunların ve fazlasının

 

ve birde hani, o sıkıntının

 

iç ağrının hani sebepsiz sandığının

 

bir adı var sevgili

 

ve sebebi

 

ve işte şimdi benim bir süreliğine, onların her ikisi …

 

………………….

 

anladım

 

ikimizden biri yorgundu

 

oysa bu kadar çok boşluğa bakılınca

 

boşluk içine çekerdi insanı ve o içi kaplardı

 

bak işte şimdi içimi kaplayan o boşluktan

 

ve dışımı alıştırdığın yokluğundan

 

sana bi parçacık bile olsa

 

yer

 

kalmadı …

 

 

 

uyandım

 

ikimizden biri ağlıyordu …

 

bu kırlangıç,yüreğinde bu kuzey kışıyla çok yaşamaz demiştim ben

 

yaşatamadım

 

yaşamadı

..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

Nereden bileceksin?

Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda serhoş olmazdım.

Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

Ama sen hiç benimle olmadın ki...

YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDİ YA YÜREĞİN...

Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar

bırakılmasaydı eğer.

 

Dayanılması o kadar da zor değildir,

büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

 

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

 

Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,

çalınan birinin kalbiyse eğer.

 

Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,

insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

 

O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,

hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

 

Daha çabuk unutulurdu belki su sızdırmayan sarılmalar,

kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

 

Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,

öylesine delice bakmasalardı eğer.

 

Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı

belki de,

kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

 

Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece

sohbetlerinin,

son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

 

Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,

meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır

yaralamasaydı eğer.

 

Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,

beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

 

Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,

tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

 

O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,

yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

 

O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,

son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

 

Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,

her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

 

Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,

dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

 

Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,

namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

 

Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,

dokunulası ipekten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

 

Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,

sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

 

Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,

kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

 

İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir

ayrılık gizlendiğine

belki de, kartvizitinde "onca ayrılığın birinci

dereceden failidir"

denmeseydi eğer.

 

Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,

ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

 

Issızlığa teslim olmazdı sahiller,

kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle

avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

 

Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.

Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini

tutmak isterse...

 

Evet Sevgili,

Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim

uzanmak isterdi ince parmaklarına,

mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık

etmiş olmasalardı eğer!!

 

http://seriesofhopes.files.wordpress.com/2009/07/can_yucel.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yürümek;

yürümeyenleri arkasında boş sokaklar gibi bırakarak,

havaları boydan boya yarıp ikiye

karanlığın gözüne bakarak yürümek..

yürümek;

dost omuzbaşlarını omuzlarının yanında duyup,

kelleni orta yere

yüreğini yumruklarının içine koyup yürümek ..

yürümek;

 

yolunda pusuya yattıklarını,

arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek

yürümek;

yürekten gülerekten yürümek ...

 

Nazım Hikmet

 

 

ikinci el kitapları hep sevmişimdir. başkalarından izleri olan kitapları hele..

bir kitap aldım. ilk sayfasında bu yazıyordu. önceki sahibinden tek iz:). o zaman da etkilemişti beni, yine okudum yine vardım tadına.

bu gün uzun uzun yürüdüm..bazen yürüdüğümün farkına bile varmadan.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Öyle bir hayat yaşıyorum ki ,

Cenneti de gördüm, cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki

Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de

Bazıları seyrederken hayatı en önden

Kendime bir sahne buldum oynadım

Öyle bir rol vermişler ki

Okudum okudum anlamadım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde

Hem kızdım hem güldüm halime

Sonra dedim ki " söz ver kendine "

 

Denizleri seviyorsan,

 

dalgaları da seveceksin

 

Sevilmek istiyorsan,

 

önce sevmeyi bileceksin

 

Uçmayı seviyorsan,

 

düşmeyi de bileceksin

 

Korkarak yaşıyorsan,

 

yalnızca hayatı seyredersin

 

Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman

Hep acele etmem bundandı

Anladım...

 

 

Nietzsche

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

AŞK

Sebepsiz sevmektir aşk,

nedeni olmadan bağlanmak birine.

Gözlerine baktığında erimektir içten içe,......

Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.

Hatta sarılamamaktır utançtan,

Çünkü utanmaktır sevmek aslında,

Sevmek nedir aslen?

Ölmek mi uğruna?

Yaşamak mı onunla?

Sevmek mi ömür boyunca?

yoksa ayrılmak mı gerekince?

Nedir insanı başkasına bağlayan?

Güzelliğimi?

Bilmez kimse bu soruların cevabını..

Kimi sever güzelini,

Kimi sever özelini...

Can Yücel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...