optimist Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2010 Saat geceyi ben geçiyor Bir çingeneden çaldım zamanı, Kırık, buçuklu, yarım. Ne tamım, ne tamamım. Ne yerim var, ne dünüm, ne yarınım, Bu gece neyse o kadarım. Topladıklarımla, sakladıklarımlayım. Bir çingene zamanındayım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 21, 2010 (düzenlendi) Saate bakmaksizin kapisini çalabilecegi bir dostu olmali insanin "Nereden çiktin bu vakitte" dememeli, bir gece yarisi telasla yataktan firladiginda; "Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamali Arka bahçede varligini sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefali bir agaç gibi köklenmeli hayatinda; sen, her daim onun orada durdugunu hissetmelisin. ihtiyaç duydugunda gidip müsfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarina saklanabilmelisin. Kucaklamali seni güvenli kollari, dallari bitkin basina omuz, yapraklari kanayan ruhuna merhem olmali En mahrem sirlarini verebilmeli, en derin yaralarini açip gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz Onca dalkavuk arasinda bir tek o, sözünü egip bükmeden söylemeli, yanlis anlasilmayacagini bilmeli. Alkislandiginda degil sadece, asil yuhalandiginda yaninda durup koluna girebilmeli. övmeli alem çinde, bas basayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdügünde de sövdügünde de bunun iyilikten oldugunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin. Teklifsiz kefili olmali hatalarinin; günahlarinin yegane sahidi Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sirdas Gözbebekleri bulutlandiginda yaklasan firtinayi sezebilmelisin. Ve sen agladiginda, onun gözünden gelmeli yas Can Dündar kuzum gözümde daha bir kıymetlendi bu gün. 4 senemin acısını tatlısını bir an olsun kaçırmadan paylaştı sağolsun. ama bu bir son değil tabi:) Haziran 7, 2010 schizophrana tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mahzen Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 27, 2010 ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim Şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerin kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 28, 2010 Islık Çalmak . Balıklar için deniz lazım, Sevişmek için işsiz olmak Ve geceleri yatakta Duymamak için tabanların sızısını Zengin olmak lazım. Halbuki ıslık çalmak için Birşey lazım değil. . Melih Cevdet Anday ıslık çalmak..hiuuh:) la ra lay lay laralaralaay lay lalalalalalay lay lay lay:) işte öyle:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Bazen duyguları tarif edecek yeterli kelime yoktur.. Susarsınız.. Yüzünüze engel olunması imkansız bir gülüş yerleşir.. Yüreğinizi saran mutluluk gözlerinizi de ele geçirir.. Ve siz o kelimeyi bulamazsınız.. Bu muhteşem duyguyu ifade edecek kelimeyi bulamazsınız.. Teşekkür edebilmek için telefon açarsınız, bu mutluluğa sebep olan kişiye.. Ama hiçbir şey söyleyemezsiniz.. Susarsınız.. Gülümsersiniz.. İç çekersiniz.. Neyse ki O anlar sizi.. Ve der ki: “Anladım ki gerçek mutluluk, karşındakini mutlu edebilmekmiş.” Ve siz, sizi mutlu ederek mutlu olan bu insan karşısında yine susarsınız.. Susmak yeterli bir teşekkür olabilir mi ?? Susmak yeterince anlatabilir mi yaşadığınız mutluluğu.. Bazen öyledir.. Bazen bir anda, aniden, hıphızla öyle bir mutluluk sebebi gelir ki elinize.. avuçlarınızın içine.. Öylece kalakalıverirsiniz.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Düz değil düzen değil az değil ezen değil Boz değil bozan değil Bir gül biter içimde içimde içimde Tam bildiğim biçimde biçimde biçimde Oy gecenin tam üçünde gecenin tam üçünde Sevda gibi kanımda can verirken elimde Pençe gibi düşümde uy değil uyku değil Uy değil uyku değil Bir gül biter içimde Gecenin tam üçünde Can değil canan değil er değil eren değil Geç değil erken değil Bir gül biter içimde içimde içimde Tam bildiğim biçimde FİKRET KIZILOK http://www.dailymotion.com/video/xc9e3k_gecenin-ucunde_webcam Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 NAR Beni çok sev, bir nar bahçesindeki tanelerin toplamından pay biç mesela. Çünkü ben öyle yapıyorum. Bu yüzden Afrika’nın en kurak çöllerinde bile nar ağaçları görüyorum. Beni çok sev, ben seni hesapsız seviyorum… Tarihteki bütün aşkları kızdıracak kadar! Özgür Gümüşsoy Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 29, 2010 Hasretle bekleyip iple çektim gelişlerini çoğu zaman... Sen hep iki bahar arasında, hazlar zamanı çıkageldin; eteklerinde ilkyaz coşkuları ve isyanlarla... Haziranlarda aşık, haziranlarda pişman, haziranlarda ergen oldum. İşte burada yıllar yılı getirip, iadesiz taahhütsüz önüme atıverdiğin eski yaşlar... kimi hakkınca yaşanmış, kimi belki hiç yaşanmamış... kimi çocuk, kim genç, kimi olgun... Her serin baharın ardından yaz kokulu yıldız müjdeler taşıdın bana... hararetli ve çıplak Temmuz akşamları vadettin... peşisıra hazan geldiğini hissettirmeksizin bir süre... Gün oldu tomurcuk olup çiçek çiçek boy verdin; gün oldu şiddet yüklü bir öfke bulutuna tutunup seller yağdırdın gecikmiş bahar dallarının üzerine... hazırlıksız... insafsız... Öncesiz ve sonrasız aşklarda oyaladın beni... Kimi gerçek, çoğu yalan... Zamanla ibadet eder gibi sevmeyi öğrettin...üzerine kırağı düşmüş beyaz bir gül kadar taze... bir o kadar kusursuz... Anladım ki, Haziran'da sevmek yaman... Yarim Haziran..! yarın yazamam,şimdiden hoşgeldin haziran.. hoşgeldin haziranım. yaz .. http://passionweiss.com/wp-content/uploads/2008/06/forever_summer.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Mayıs 30, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 30, 2010 Üzerime çöken geceden başka Kapkaradır o çukur da boydan boya Hangi Tanrılar bahşetmiş bilmem ama Şükrederim yenilmez ruhum için onlara. Feleğin pençesine düştüğüm anda Ne irkildim, ne de sızlanıp durdum Kaderin kılıcı tepeme bindiğinde Kana bulandı da başım, eğilmedi hiç boynum. Gazap ve gözyaşı ülkesinin ötesinde beklemiyor başka hiçbir sey, gölgelerin dehşetinden yine de korkmaz bir halde buluyor ve bulacak beni yılların yılgınlığı ve tehdidi Dar olmuş ne fark eder kapının kendisi Çetinse cezam, fark eder mi zindanı kendi kaderimin efendisi benim. kendi ruhumun kaptanı da William Ernest Henley (1849 – 1903) İNVİCTUS 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 vurulmuşum dağların kuytuluk bir boğazında vakitlerden bir sabah namazında yatarım kanlı, upuzun... vurulmuşum düşüm , gecelerden kara bir hayra yoranım çıkmaz canım alırlar ecelsiz sığdıramam kitaplara. şifre buyurmuş bir paşa vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chesterfield Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 kim okurdu kim yazardı bu düğümü kim çözerdi koyun kurt ile gezerdi fikri başka başk'olmas Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
mahzen Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 3, 2010 Ben Sana Mecburum ben sana mecburum bilemezsin adini mih gibi aklimda tutuyorum buyudukce buyuyor gozlerin ben sana mecburum bilemezsin icimi seninle isitiyorum agaclar sonbahara hazirlaniyor bu sehir o eski Istanbul mudur karanlikta bulutlar parcalaniyor sokak lambalari birden yaniyor kaldirimlarda yagmur kokusu ben sana mecburum sen yoksun sevmek kimi zaman rezilce korkuludur insan bir aksamustu ansizin yorulur tutsak ustura agzinda yasamaktan kimi zaman ellerini kirar tutkusu birkac hayat cikarir yasamasindan hangi kapiyi calsa kimi zaman arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu Fatih`te yoksul bir gramofon caliyor eski zamanlardan bir cuma caliyor durup kose basinda deliksiz dinlesem sana kullanilmamis bir gok getirsem haftalar ellerimde ufalaniyor ne yapsam ne tutsam nereye gitsem ben sana mecburum sen yoksun belki Haziran`da mavi benekli cocuksun ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor bir sileb siziyor issiz gozlerinden belki Yesilkoy`de ucaga biniyorsun butun islanmissin tuylerin urperiyor belki korsun kirilmissin telas icindesin kotu ruzgar saclarini goturuyor ne vakit bir yasamak dusunsem bu kurtlar sofrasinda belki zor ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden ne vakit bir yasamak dusunsem sus deyip adinla basliyorum icimsira kimildiyor gizli denizlerin hayir baska turlu olmayacak ben sana mecburum bilemezsin Atilla İlhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2010 Geber sevgilim! Gebermelisin; Ruhunda bir kuğu gibi süzülen kötürüm düşler Akarken nefesinden yüzüme doğru Tenime değdirdiğin kaç molekülün varsa O kadar atomlarına bölün, o kadar si**tir git! Cehenneme git aşkım! Gitmelisin; En derininde yanarken bir hatıra ormanı gibi Kaynayan katranların çıkardığı baloncuklara Birkaç yalan daha sıkıştırıp gönderirsin belki Ah bir tanem, özür dilerim Benim alçak(!)gönüllü sevgilim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Dün Gece Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi: Onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa, talih kapısı ardına kadar açık, güneş kucağımızda. Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi: Şarap tasını her sunuşunda diyordu aklına başına al. Hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya! Mevlana Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alperadana Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Anlattıkça kış vuruyor satırlarıma Anlattıkça üşüyor, anlattıkça ısınıyor yüreğim. Bugün sardunyalarım da açmadı Belki de küskün renklere Ellerimde günah gibi yaşayamadıklarım Sensiz soluyorum anlayacağın Mavi mavi ölüyorum Duyuyor musun, orada mısın, Var mısın, yok musun? Bir tek şeyi unutma! Seni sevdim ben. Yanarak, yıkılarak Aklıma her geldiğinde ağlayarak Alıntı ( şairi beni affetsin adını defterime yazmamışım ) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 7, 2010 Bilmediğin bi dilde ağlıyorum Senin türkçe anladığına ben kürtçe şaşıyorum Aslında sevmiyorum kimsenin dilinde yaaşamayı Aslında bakma bu vurdumduymaz halime Ben kimselere renk vermeden yaşıyorum .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 8, 2010 Bu kent öldürüldü diyorlar, Kurşuna dizildi bir gece yarısı. Hayaletler geziniyormuş şimdi, Sokak aralarında ve caddelerde.. Baykuş tüneği olmuş alanlar, Ve yarasalar uçuşuyormuş... Silah ve esrar kaçakçıları Altın çağını yaşarlarken, Artıyormuş bir yandan da Kumarhaneler,meyhaneler.. Borsa oyunları hileli iflaslar Birbirini kovalayıp dururken, Nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor Yaygınmış şimdilerde rus ruleti.. İntiharların sayısı bilinmiyor, Çoğalıp duruyormuş fahişeler, Ve artık bunların hiç biri Olay bile sayılmıyormuş şimdi. Bu kent öldürüldü diyorlar, Bahar gelmez artık buraya.. Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre? Ben inanmıyorum kim ne derse desin . Sodon ve Gomore efsanelerde kaldı, Yaşanan bir başka tarih şimdi. Şöyle bir dokunsak toprağa yalın ayak, Duyacağiz belki tarihin akışını. Baharda gecikebilir unutmayalım, Böyle okuduk tarihin kitaplarından. Hele vakit gelsin,sevda dal versin Uzanacağiz bir sabah çiçekli bir ağaca. Unutmayalım aşkın sımsıcaklığını.. Suskun bekleyişlerini varoşların.. Kitapları,fabrikaları unutmayalım, Unutmayalım dağların öyküsünü. Zincirlerini kırmasını bilir bir kent.. Aovrayı unutmayalım. Kışlık saray ne kadar dayanabilir Hayatı kollamasını bilenlere? Ölüm suretini gezdiren serseriler Sızıp kalacaklar birazdan. Ve bir tül gibi yırtılırken çevre, Bu kent yeniden yaşanacaktır. Bir kent nasıl öldürülür göz göre göre? Ben inanmıyorum kim ne derse desin.. AHMET TELLİ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
melusina Yanıtlama zamanı: Haziran 9, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 9, 2010 Sana gitme demeyeceğim. Üşüyorsun ceketimi al. Günün en güzel saatleri bunlar.... Yanımda kal. Sana gitme demeyeceğim. Gene de sen bilirsin. Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim, İncinirsin. Sana gitme demeyeceğim. Ama gitme Lavinia. Adını gizleyeceğim, Sen de bilme Lavinia Özdemir ASAF Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 11, 2010 aynalardan uzakta ... Varlığın dudaklarımda bir bal tadı Yokluğun en korkuncu ölümlerin Senden başka dindiren olmadı Acısını içimde kanayan yerin Benimle kal zaman bitinceye kadar Benim ol yüzyıllar ve çağlar boyunca Bir ömürdür seninle geçen dakikalar Ölümden güçlüyüm sen yanımda olunca Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz Nabzın benim bileklerimde vurmakta Artık bütün kaygıların ötesindeyiz Benimle en güzelsin aynalardan uzakta ümit yaşar oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2010 düşer gecenin karmaşasına sağanak duygular ağlasam, döker yapraklarını görkemli ağaçlar ölsem, umutlar küser olağandışı dediğin nedir ki! artık her şey ilenmektir alı, mavisi dökülmüş sapsarı bir yel güneş gibi yalnızım, evren denli yalnızlık yosunlar bağladığında sessizliğimi bir yağmursuz bulut muşum oysa ne kadar da yok muşum içine kanayan umutmuşum kendimiz yaptık, kendimiz taptık yeryüzüne sıvanan balçıktan öte neyiz ki! ey insan! .. sen duygularının ve tutkularının sürüngeni değil misin? de ki ona... kafatasında taşıdığın kerhanedir, zevklerinden açılır kapısı kaç suçsuz can, kaç gelecek gömdün tarihin apışarasına tarih seni kanıyor ışığın ayın arka yüzünde kaldı, anlasana kim çizdi beni bu resmin en kuytu köşesine gözyaşlarım senin olsun, ağlasana müzik de sustu, son ihanetiydi yaşamın kırıldı içimdeki resmin kısrağı, beynimdeki deli senfonisi hey! yüreğime saplanan hırçın yabancı, içime yıldırım gibi düşen siyah saçlı sanrı içinden kaç yılkı geçti üşüdüğümüz ve unuttuğumuz sevdaların seni ne zaman düşünsem karnımın ortasında yanardağ, sevmesem çeker miydim bunca acıyı, sabır kangren oldu yoksulum, yorgunum, ufkum sonsuza açık, çığlıklarla geçti üstümden karanlıklar yıllar ve yıldızlarla tükendim, damarlarımda kan yerine karıncalar üşüyen ağaç bedenim, çürüyen tomruk sızısı dudağında ürkek bir öpücük gibi duran ben’deyim içimdeki kırmızı imgeyi nereye koysam utanır gözyaşlarım yağmur kokusudur topraklarında kararıyor son ışıklar, son bekleyiş, son sesleniş, son tükeniş bu şiire artık ne eylül girebilir ne haziran günleri öyle dövdük ki aşk olsun, acımadan eylül mora döndü haziran ebruli sırı dökülmüş aynalardaki son mavi içimin en yangın yerinde çılgın krizantem sen yoktun, kanlı gözyaşlarımı sensiz dokudum yeryüzünü sensiz okudum sensizdim ya okuduğumdanda bir şey anlamadım sen yanımda yoktun utkusuzdun, erilimle beslendin benim açlığımsa düşümde seni geçmişten ve gelecekten söküp aldım üstüme yıkıldı tarihin duvarı ellerin artık hırçın keklik sürüsü, külleri ateşe veren tersine akan nehirler gibisin içimde ilkelini özledim, cennetten kovulmadanki yabanıllığını ne yazıkki öğrendim cennet mekanımız aşkmış bizi kovan şeytan gönle haset düşüren şaraba zehir katan helale haram sunan kibirmiş meğer... aslında düşsün, sancılı bir düşüşsün boş bardak damlayı tanımaz; ama dolusu taşıyamaz şiirler yazdım, şiirler yazdın, şiirler yazdık tapınır gibi tanrıya(sevgi) kutsal gömlekler giydirdik 'aşk' gibi, bütün sabahlara kızıl gülücüklü gül gözlüm, şiirler ki kirvesidir aşkın beni soğurmanın telaşı mı şiirlerdeki son tutsaklığın aşk senin, son kutsallığın inatçı ilahlara bu son boyun eğişki duygu denizimde pembe bir telaşsın yağmursuz mor gök gürültüsü aşk usumun neresine sığındı kaç dizede üşüdüm, kaç dizede boğuldum bir bilsen sen kal, ben sessizce gideyim bu şiirden Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 14, 2010 Beni uykudan uyandırır uyandırmaz dünyanın bütün huyları yüzünde ben bunlardan birini seviyorum en çok sana bir nar kesip uzatıyor ya doğa tutsam tanelerini sevincin gözyaşları derdim buna. bir süre bakışıyoruz karşılıklı ben uykudan uyanır uyanmaz benimle şiir gibidir bu tam karşımda ama yazılmamış durmadan bileniyor aklımda. seni unutarak baktığımda bile dünyanın her yerlerinden geçiyorsun yayılıyorsun kalabalıklara yalnız yayılmak mı aşkın en büyüğü, en dayanılmazı demeli buna. özlenirsin, alabildiğine varsın da daha da var oluyorsun gün günden olgun bir meyva gibi güleceksin zamanla bir kadın da değilsin, bir kişi de değilsin bir kuş olsa mavilik derdi buna. Edip Cansever Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Peepss Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Kaldım Seni düşlerime aldım, Uykusuz kaldım. Seni uykularıma aldım, Düşsüz kaldım. Başıma aldım,sensiz; Gönlüme aldım,başsız. Sensiz yollarda pulsuz, Pullarda mektupsuz kaldım. Sana adlar aradım, Ardında adsız kaldım. Özdemir Asaf Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Son Türkü Kaybolmak üzre suya düşen bilezik; Bak, bütün kırışıklar silindi sudan. Son saatimde mi uyandım uykudan, Neden boş geçen yıllardan içim ezik? Durdu beni ölüme götüren kervan. Eski bir şarkı söyleniyor rüzgarda. Duydum ki sevmeyi bilen dudaklarda Benim ilahilerim hala okunan. Sevgilim...... ellerime dokunaraktan.. Beni çağıran bir eda var sesinde. Bu muydu insanlara son nefesinde Görüneceğinden bahsedilen şeytan? Sular çekilmiye başladı köklerde Isınmaz mı acaba ellerimde kan? Ah! Ne olur bütün güneşler batmadan Bir türkü daha söyliyeyim bu yerde! Orhan Veli Kanık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 15, 2010 Ilık ilerleyişin farkında mısın yıldızların altında ki? Varolduğumuzu biliyor musun? Anahtarlarını unuttun mu krallığın? Gerçekten doğdun mu acaba ve sağ mısın acaba? Hadi icadedelim yeniden tanrıları tüm çağların tüm mitlerini... Sembollerini kutlayalım derin mürver ormanlarının... (Unuttun mu yoksa derslerni eski savaşların) Büyük altın spermlere muhtacız Babalarımız gülüşüyor ormanda ki ağaçların bağrında Anamız ise ölü yatıyor deniz de Katliama sürüklendiğimizin farkında mısın; serinkanlı amiraller tarafından ve şişko ağır aksak generallerin gençlerin kanıyla tahrik olduğunun? Farkında mısın televizyondan yönetildiğimizin? Ay kanı çekilmiş bir canavar gerilla grupları esrar sarar yeşil bağların yanıbaşında savaş açmak için çullanırken masum çobanların üzerine ölmekte olan. Ey varlığın yüce yaratıcısı bize bir saat daha ihsan eyle sanatımızı ifşa etmek ve hayatımızı kusursuzlaştırmak için Güveler ve ateistler çifte kutsaldır ve şimdi ölüp gidiyorlar Yaşarız, ölürüz ve ölüm sona erdirmez hiçbirşeyi Daha da derinlerine ineriz kabusun Hayata sarılırız; o tutkulu çiçeğimiz Sarılırız umutsuzluğun vjn larına ve pns lerine Nihai hayalimizi gördük Columbusun kasıkları şişiyor yeşil ölümle (Kalçalarına dokundum kadının ve gülümsedi ölüm) Dizilmiş duruyoruz bu eski ve çılgın tiyatroda Çoğaltıp yaymak üzere hayat şehvetimizi ve kaçıp gitmek için kaynaşan bilgeliğine sokakların Fırtına kasıp kavurdu ambarları Pencereleri koruduk ve geriye kalanların sadece birini Dansetsin ve kurtarsın diye bizi kutsal alaycılığıyla kelimelerin (Gerçek kralın katilleri dolandığında ortalıkta serbestçe 1000 Büyücü belirir topraklarda) Hani şölenler vardı bize vaadedilen? Hani nerede şarap? (Bağlarda çürümekte) İnanırdık eski güzel günlere hala daha duyumsuyoruz arada sırada Farkında mısın özgürlüğün bir okul kitabında varolduğunun? Farkında mısın delilerin zindanımıza doğru koştuğunun? Tünedik ve durduk cansıkıntısının ucunda... Ölüme doğru uzanıyoruz bir mumun dibinde... Birşey arıyoruz bizi çoktan bulmuş olan Kendimize krallıklar icadedebiliriz Büyük mor tahtlar, şehvet iskemleleri ve aşk zorunluluk bizim için, pas kaplı döşeklerde. Ah bıktım artık kuşkulardan Kesinliğin ışığında yaşa Güney de... Jim Morrison Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 13, 2010 Birkaç gün önce, belki birkaç ay Bir yağmur yağdı asla ıslatmayan hiç üşütmeyen ama beni ısıtan, Sonra bir müzik duydum kulağımda olmayan içimde hissettiğim, vücudumda dolaşan Birkaç gün önce, belki birkaç ay Dünya döndü ters ama kimse duymadı duyan biri vardı o da tabiki ben sonra bir şimşek çaktı hiç ses çıkarmayan gördüm ışığını gözümle ışık değildir parlayan. ONUR ÜNLÜ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.