nevermore Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2010 Karşımdasın işte... Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi... Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde. Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim... Nazım Hikmet Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 17, 2010 Sen Benim Hiçbir Şeyimsin Sen benim hiçbir şeyimsin Yazdıklarımdan çok daha az Hiç kimse misin bilmem ki nesin Lüzumundan fazla beyaz Sen benim hiçbir şeyimsin Varlığın yokluğun anlaşılmaz Galiba eski liman üzerindesin Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak Dudaklarınla cama çizdiğin En fazla sonbahar otellerinde Üniversiteli bir kız uykusu bulmak Yalnızlığı öldüresiye çirkin Sabaha karşı öldüresiye korkak Kulağı çabucak telefon zillerinde Sen benim hiçbir şeyimsin Hiçbir sevişmek yaşamışlığım Henüz boş bir roman sahifesinde Hiç kimse misin bilmem ki nesin Ne çok çığlıkların silemediği Zaten yok bir tren penceresinde Sen benim hiçbir şeyimsin Yabancı bir şarkı gibi yarım Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak Hiç kimse misin bilmem ki nesin Uykumun arasında çağırdığım Çocukluk sesimle ağlayarak Sen benim hiçbir şeyimsin attila ilhan ne güzel anlatmış yaşanmamışlıkları,yaşanmamışlıklarda takılıp kalmayı .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 28, 2010 DUVAR kireç badanalı duvara kömürle adını yazdım bir gemi resmi çizdim üstüne balıklarını dizdim gemi aldı götürdü seni tükürdüm mavisine sildim,denizlerini bozdum.. Oktay Rıfat Horozcu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2010 (düzenlendi) canım sevdiğim yüreğim .. Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. Yılmaz GÜNEY Temmuz 29, 2010 fairytale tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Salazar Karras Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 29, 2010 HERKES GİBİSİN Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin Gönlümle baş başa düşündüm demin; Artık bir sihirsiz nefes gibisin. Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin Akisleri sönen bir ses gibisin. Mâziye karışıp sevda yeminim, Bir anda unuttum seni, eminim Kalbimde kalbine yok bile kinim Bence artık sen de herkes gibisin Nazım HİKMET Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 26, 2010 İstanbul Ağrısı kanatları parça parça bu ağustos geceleri yıldızlar kaynarken şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen sen eğer yine İstanbul'san yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim pancak pancak şiirler tüküreceğim demek yine ben limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler yahudi sokaklarını aydınlatan telaviv şarkıları mavi asfaltlara çökmüş diz bağlıyor eğer sen yine İstanbul'san kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan sirkeci garı'nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp intihar dumanları içindeki haydarpaşa'dan anadolu üstlerine bakıp bakıp ağlayan sen eğer yine İstanbul'san aldanmıyorsam yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine senin emrindeyim utanmasam gozlerimi damla damla kadehime damlatarak kendimi yani şu bildigim attilâ ilhan'ı zehirleyebilirim sonbahar karanlıkları tuttu tutacak tarlabaşı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor imtihan çığlıkları yükseliyor üniversite'den tophane iskelesi'nde diesel kamyonları sarhoş direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler uykusuz dalgalanıyor ulan İstanbul sen misin senin ellerin mi bu eller ulan bu gemiler senin gemilerin mi minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında liman liman götüren ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor antenlerinden neden peki İstanbul ya ben ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu abbas ya benim kahrım ya senin ağrın ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi burgu burgu içime boşalttığın o senin ağrın o senin eğer sen yine İstanbul'san yanılmıyorsam koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine satır satır okumak istediğim sen eğer yine İstanbul'san eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim ulan yine sen kazandın İstanbul sen kazandın ben yenildim kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar yine emrindeyim ölsem, yalnız kalsam, cüzdanım kaybolsa parasız kalsam, tenhalarda kalsam, çarpılsam hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa yanılmıyorsam sen eğer yine İstanbul'san senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir ulan bunu sen de bilirsin İstanbul kaç kere yazdım kimbilir kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 1949 eylül'ünde birader mirc ve ben sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık sana taptık ulan unuttun mu sana taptık... attila ilhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2010 Savruk bir hikâyenin Küçük ellerinden tutunma zamanıdır. İçerisine yağmur suyu dolan Kırık bir şarap şişesi gibi hissizleşmek Ve anlamsızlaşmak Belki de en iyisi. Kim bilebilir ki Sessizliğin aslında huzurdan uzak olduğunu... Ve yıllardan yıllara anlatılan kısa aşk hikâyelerinin Aslından uzak olduğunu... Tıpkı çocukluğumuzda oynadığımız kulaktan kulağa gibi, İlk kelimenin Son kelimenin yakınından bile geçmediği gibi. Aşk şimdi Karşılığını arıyor... Denizleri seriyorum gözlerinin kıyısına, Dalgakıran yalnızlıklarının kahrında boğuluyorum... Betimlenemez hüzünler birikti boğazıma, Fırtınalar koparsam bir kaşık suda, Karışsa özlemime gözlerin, Ben düşsem kanayan düşlerimin kucağına... Ya da; Silsem tüm dizeleri gözünün yaşına bakmadan, Kâğıttan evler yapsam kendime Ve düşse dilimden en incesinden ağıtlar... alkyonesirra.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 28, 2010 Poetika Yalnızlığı sevmiyorum Yalnız kim ola ki Kendim... Kendimin kendini sevmiyorum Kediler hariç... Kahve ocakçısı olacaktım ben Tuttum kavlimi Yazdıklarımsa hep nafile Hep nişanlı angaje ısloganlı Can, diyorlar, bir kahve yap şu dümenin ağzına Kallavi olsun! Bende yoksa kahve, yemişçiden tedariklenip Ve cezveyi ateşe sürüp, üstüne yemeni, şekerini Taşırmadan pişiriyorum Biliyorum, bilmez miyim bu kahve ocağınnan Ocağımızı bucağımızı Isıtamayacağımı! İşte onun içinde de içim titreyerek Cezvenizi sürüyorum ateşe http://t0.gstatic.com/images?q=tbn:n-fA4cP1gB4d7M:http://www.harbimi.net/google-image/can-y%C3%BCcel-gitmek-%C5%9Fiir.jpg&t=1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 2, 2010 ... Bir masada karşı karşıya Seyrederken dudaklarını senin, Dile gelmiş ilk Türkçeydik... Henüz başlamış külrengi bahar, Ne savaş, ne barıştık biz... ... can yücel Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2010 kimi sevsem sensin / hayret sevgi hepsini nasıl değiştiriyor gözleri maviyken yaprak yeşili senin sesinle konuşuyor elbet yarım bakışları o kadar tehlikeli senin sigaranı senin gibi içiyor kimi sevsem sensin / hayret senden nedense vazgeçilemiyor her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet sarışın başladığım esmer bitiyor anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli dudakları keskin kırmızı jilet bir belaya çattık / nasıl bitirmeli gitar kımıldadı mı zaman deliniyor kimi sevsem sensin / hayret kapıların kapalı girilemiyor kimi sevsem sensin / senden ibaret hepsini senin adınla çağırıyorum arkamdan şımarık gülüşüyorlar getirdikleri yağmur / sende unuttuğum hani o sımsıcak iri çekirdekli senin gibi vahşi öpüşüyorlar kimi sevsem sensin / hayret in misin cin misin anlamıyorum http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/208829.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2010 Anla beni kafa yapan her şeyi severim ben. İç cebimdeki kanyağı, kutu birayı, köpek öldüren şarapları, yüksek rakımda içilen rakıları hep severim. Belki de sen de benle kafa yapıyorsun ya ondan sevmiş olabilirim seni... Küçük İskender Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 13, 2010 dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür sen elini bulutların içinde gezdirirsin bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler içini kurtlar kemirir bence malumdur buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün senin ateşler içinde olduğun bence malumdur ellerin muhakkak çocuk elleridir hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün onlar neden daima okul türküleridir süleymancıktan bahseder kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden süleymancıktan ve karınca yuvalarından bahseder ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün sen ansızın gökyüzünde görünürsün gözlerinin rengi bence malumdur elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler sokakların üstüne bulutlar gelirler bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir bir yıldız bir yıldızın ardınca gider yıldızların kaybolduklari yer bence malumdur karanlıkta bir şeyler kopar dağılır uzaktan yabancı sesler duyulur sen elini bulutların içinde gezdirirsin elin hayallerimi dağıtır bilirsin sen elini bulutların içinde gezdirirsin attila ilhan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 Ben sana kediydim hayatımız iki sarı ikindiydi yazda sen bana kediydin yaşayıp yaşamamaktı gözlerimiz sen bana kediydin ısınmış birer kıştı ellerimiz sen bana kediydin bilmem kaç masum şiirdi kirpiklerin sen bana kediydin Buhurumeryem bir anıydı yüzün ben sana kediydim kanatlı melek çoğalmasıydı susmamız ben sana kediydim sevmelerden Musevi bir sevmekti kalbin ben sana kediydim ağzımın tuttuğu her şey bembeyazdı sen bana kediydin aşkı aşkla tutma oyunuydu dudakların sen bana kediydin pastel dokunuşlardı patilerin sen bana kediydin adı Fatoş bir kedi mahcup anne sen bana kediydin ruh hâlin ağlama biçimimdi ben sana kediydim süt ve şarap dökmüş kedi her hâlim sen bana kediydin Kuzey Defterleri bir anlamdı alnın ben sana kediydim âh, boğazlı kazak bir hüzündü ömrüm! Sen bana kediydin sende akşam turuncu kokardı ben sana kediydim cennetimiz gidememeklerde bir köydü sen bana kediydin kedimden ürkmüş serçe sürüsüydü paranoyan ben sana kediydim bir adım daha vardı, gri bir kedi unutmak sen bana kediydin miyavlamaların şiirdi lehçemde ben sana kediydim hayatımız ara renklerdi hikâyelerde Biz bize kediydik Bazı insanlara yağmur yağıyordu** Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
worthless Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 ... ve anladım ki bir kez daha hatamı ve anladım ki bir kez daha talihsizliğimi: bulanık b.ktan bir sudur aşk insanın kendisini görmek için eğildiği! - Küçük İskender - 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blessed trinity Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 14, 2010 emin olun büyüdüysem suç benim değil. ortalığa bunca kin bunca nefret saçılmışken Şeytan’a uymadan hala gülümsüyorsam bilin ki çocukluğumdan.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Peepss Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 15, 2010 Bir plak olsam, Zeki Müren çalsam, Bozulsam, Aynı yerde takılsam, Hep tekrarlasam, "ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ Küçük İskender 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 16, 2010 iki yol ayrılıyordu sararmış bir ormanda Birinden birini seçmeliydim, bir an önce, Uzun süre durup baktım birine, Uzanıp gidiyordu ağaçların altında, Eğrilip bükülüp göz alabildiğine. Öbür yolu seçtim sonunda,aynı güzellikte, Çok daha çekici ilkinden belki de, Albenili ve çimenlerle örtülü boydan boya; Ne ki oradan geçenler daha önce Aynı ölçüde aşındırmışlardı ikisini de. Ve o sabah kaplıydı o iki yolda Kimsenin ayak basmadığı yapraklarla. Ah,bu bir başka gün ilk yolda karar kıldım! Her yolun başka bir yola vardığını bildiğimden, Kuşkuluydum bir gün geri döneceğimden. Yıllar,yıllar sonra bir gün Şöyle diyeceğim iç çekerek: İki yol ayrılıyordu bir ormanda ve ben- Kazanan yalnızdır' Paulo Coelho Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blessed trinity Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 gidip sahiplerinizle kontrat yenileyin ulan ! düş ticaret açığınızı hayal dilenen çocukların üzerine yukardan işeme teknikleriyle kapatın sahip olduğunuz en iyi şey olan ulusal aşağılık duygular mağaranızda “paganini” dinleyerek içinizdeki boşlukla yüzleşme anları yaşayın kapıyı vuran şefkat satıcılarına çiş kokan masallarınızın piyasadaki marjinal getirisini övün ve kucaklarında lunapark taşıyan paralelkenar trajedilere sayfanızda yer verip;anlamı gömün savaş satın insanlara ulan; bir alana bir bedava. (nasıl da görmedim tabeladaki yazıyı;lütfen karşılıksız sevmeyin ki ben gençliğini sakıncalı bir duvar yazısı olarak harcayan biriyim.) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 ANLADIM Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış…, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım.. Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş… Can YÜCEL 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
optimist Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 yanılıp yakana bakışımı taktığında belge miyim varoluşuna ve bir hüznün yankısıysa eğer şiir sana yaklaştıkça şiire yaklaşıyorum demektir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
xteksus Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 17, 2010 yanılıp yakana bakışımı taktığında belge miyim varoluşuna ve bir hüznün yankısıysa eğer şiir sana yaklaştıkça şiire yaklaşıyorum demektir çok güzel bir şiir.. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ThreeNiL Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2010 k o r k m a y ı n u n u t u l u y o r suya hapsedilmiş bakterilerle güzelleşiyor ölümün en lacivert masumiyet hadisesi; öğrencilerince taciz edilmiş berbat bir ömür lisesi gibi artık üniversiteye hazırlanıyor imparator. katalizöre bir keşke edasıyla yaklaşan azılı vücut önemini yitirmiş plastik bir tabut -ki içindeki kalıba ve ilahi kalabalığa bütün etlerin hükmettiği şehvetle yalvarmakta. uzun yol hevesiyle şahlanıyor sürat sürat, kendi dışındaki süratle hayale varmakta. öyle bir hayal tasvir edin, hayatı ölümle suçluyor ve eğildiği okyanusu içindeki ölü hayvanlarla avuçluyor içiyor içiyor kana kana, kana yıkıla içiyor derin bir oh çekiyor sonra, ardından kaldırıyor başını ve hatırasını tabiata dönüp 'affedersiniz ama, yanınızda fazla aşk var mı' diye soruyor. siz bir kelebeğe tutunuyorsunuz telaşla, onu incitmeden, kelebek telaşla geldiği tırtıla tutunuyor insan bu, azat etmek de gerek korkmayın, unutuluyor! Küçük İskender 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alperadana Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 19, 2010 Karanlıkta gözleri ışıl ışıldı Yavaşça yaklaştım Bacaklarını araladım Memelerini avuçladım Çok heyecanlıydım Çünkü;….. İlk defa inek sağıyordum… Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2010 An das Sonnenlicht. Schreib mir, was du anhast! Ist es warm? Schreib mir, wie du liegst! Liegst du auch weich? Schreib mir, wie du aussiehst! Ist's noch gleich? Schreib mir, was dir fehlt! Ist es mein Arm? Schreib mir, wie's dir geht! Verschont man dich? Schreib mir, was sie treiben! Reicht dein Mut? Schreib mir, was du tust! Ist es auch gut? Schreib mir, woran denkst du? Bin es ich? Freilich hab ich dir nur meine Fragen! Und die Antwort hör ich, wie sie fällt! Wenn du müd bist, kann ich dir nichts tragen. Hungerst du, hab ich dir nichts zum Essen. Und so bin ich grad wie aus der Welt Nicht mehr da, als hätt ich dich vergessen. Ne giydiğini yaz bana! Sıcak tutuyor mu? Uyuduğun yeri yaz bana! Yumuşak mı? Nasıl göründüğünü yaz bana! Yüzün aynı mı? Neyi özlediğini yaz bana! Kolumu mu? Nasıl olduğunu yaz bana! Rahat mı? Sana neler yaptıklarını yaz bana! Cesaretin yetti mi? Ne yaptığını yaz bana! iyi şeyler mi? Neler düşündüğünü yüz bana! Beni mi? Sorulardır sana bütün verebildiğim Ve gelen yanıtları kabullenmeliyim Yorgunsan, uzatamam sana elimi. Ya da açsan seni besleyemem sanki bu dünyada hiç yokmuşum Unutmuşum gibi seni. Bertolt Brecht Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
fairytale Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 26, 2010 ... Gözlerin gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar. Gözlerin gözlerin gözlerin, gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın. Gözlerin gözlerin gözlerin, sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul. .... nazım hikmet ran Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.