Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

ANNECİĞİM COK SIKIŞTIM

ekmek ekmek su ekmek

bitmedimi en son yemek

hanidir pırasalı cörek

neredesin kıymalı börek

---------------------------

bir iki akşam vakti

karanlık bastı şimdi

içeriden bir ses geldi

anne kalk çişim geldi

---------------------------

annem kalktı geldi yanıma

ne oldu söledi bana

anneciğim cok sıkıştım

ne yapacağım söle bana

---------------------------

annem kalktı götürdü beni

tuvalette ettirdi beni

anneciğim teşekkür ederim

ellerinden öperim

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,

üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;

ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?

hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.

 

iyi nişan alırdı kendini asan zenci,

bira içmez ağlardı, babası değirmenci,

sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...

-çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.

 

Ülkü Tamer.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mutluluğum yavrudur

Paranoyak olduğum doğrudur

Dilim damağımı kurutur

Çölde yağmur kurudur

Sessizliği konuşur

Ben dünyayla boğuşur

 

Herkes gidecek bu fani bitici hayattan

Bütün bedenler soğuyacaktır elbet yavaştan

Kıyamet toplantısında ölecek haramiler telaştan

Ne ev Ne çul Ne bir kul gerikalacak dünyadan

 

Olması gereken şeylerin adını iylik yapmak koymuşlar

Baksana dedelerimiz toprak altına dolmşlar

Rapunzelin saçlarını yolmuşlar ya komşular

Yedi cücelerin prensesi ölmüş uçurumdan bir bir atlamışlar

 

Porselen bi tabuttayım sağıma soluma çarparım

Bende rüya çok sende tabir boldur aslanım

Bu şiir okunmayalı 9 sene olmuş

vakit kendini öldürürken sevdiklerim yok olmuş

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İbrahim Sadri-bugün pazar ve ben seni çok özledim

 

yağmur da var

çok sevdiğim rüzgar da

bugün pazar

daha uyanmadı komşular

damların üzerinde kuşlar

daha rahatlar

radyolarda eski şarkılar çalıyorlar bu saatlerde

gönül penceresinden ansızın bakıp geçenlere doğru

yağmur da var

çok sevdiğim rüzgar da

daha uyanmadı komşular

bugün pazar

ve ben seni çok özledim

dışan çıkmak istiyor canım

tek başına haytalık etmek

islanmak pazar sabahında yağmurda

boş caddelerde dolaşmak

vitrinlerine bakmak mağazaların

sinemaların afişlerine

sokakların isimlerine

telefon kulübelerinde uyuyan çocuklara

bir merhaba demek sessizce

sahilde martılara simit atmak

otobüslerin ilk seferlerine binmek

gitmek istiyor canım

hayatın gittiği yere

islık çalıp şarkılar uydurmak kendi kendine

fırından taze ekmek alıp

buğusunu çekmek içine

ve ben seni çok özledim

tam böyle bir şey

çiçeğe su yürümesi

bebeğin ağlaması

toprağın uyanması

yağmurun yağması

ateşin sıcağı

bu pazar sabahı

tam böyle bir şey

bir sabahçı kahvesine uğramak

bir bardak çay

taze dem kokusu

hayatın atardamarlarında dolaşmak

bölmeden şehrin uykusunu

bir siir yazmak

pazar bulmacasının boş karelerine

şiirde tam da bunu anlatmak delice

tam böyle bir şey

hesapsız gölgesiz bedelsiz kimsesiz

bir şiir yazmak

bir bardak çay içmek

sokaklarda gezmek

yağmurda ıslanmak

ve ben seni çok özledim

 

 

Keşke bugün görmeseydim bu şiiri.Güne dahada berbat başlamazdım..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir adın kalmalı geriye

Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

...Aynaların ardında sır

Yalnızlığın peşinde kuvvet

Evet nihayet bir adın kalmalı geriye

Birde o kahreden gurbet

Sen say ki ben hiç ağlamadım

Hiç ateşe tutmadım yüreğimi

Geceleri koynuma almadım ihaneti

Hele nihavend hele buse hiç geçmedi aklımdan

Ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın

İçimin nehirlerinden

Evet yangın

 

 

Evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

Evet kaybetmenin o zehirli buğusu

Evet isyan

 

 

 

Evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

Sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

Bu sevda biraz nadan

Biraz da hıçkırık tadı

Pencere önü menekşelerinde her akşam

Dağlar sonra oynadı yerinden

Ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

Sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam

Ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı

Yani ben seni sevdiğim zaman

Ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

Yine de

Bir adın kalmalı geriye

Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

Aynaların ardında sır

Yalnızlığın peşinde kuvvet

Evet nihayet, bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

beni affet

kaybetmek için erken

sevmek için çok geç

 

 

ahmet hamdi tanpınar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bak, ölüm güzü kiskaniyor

simdi issizdir onun sevimli kedisi

ve herkes onun el degmedik yerleri oldugunu saniyor.

uzayor defterine ugrayan kan lekesi

 

senin kuslarin olurdu mevsimi yolculuklara çagiran

içli tasra kizlarin gizemli eviçleri

kapilarin olurdu korkudan çok denizlere açilan

o denize açilan ellerin nerde simdi?

 

yine bir güz büyümekte kaninda gölgelerin

o üzünç ordulari tarlalar çignemekte

bak, ölüm güzü kiskaniyor

mevsimi aska çagiran kuslarin nerde senin

güze el degdirmeyen ellerin nerde?

 

İsmet Özel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ay soluk soluğa

yıldızlar akla ziyan bir irilikte

uzaydan yanmış kibrit kokuları

koklasam korkarım

koklamasam

gizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor

henüz birer iskelet gibi çıplak

asağıdan yukarıya ağaçları

çiçekleri uyandı uyanacak

koparsam korkarım

koparmasam

öyle yoğun bir elektrikle

çıtırdar ki saçları

kim değse tutaşacak

dokunsam korkarım

dokunmasam

gözleri bir yangın başlangıcıdir

dudakları kırmızı alarm

uğultusu şehre yayılır

sokak sokak

tutulsam korkarım

tutulmasam

 

attila ilhan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yanlızlık paylaşılmaz

Paylaşılırsa yanlızlık olmaz

Yanar sobasında

Yalnız'ın üşüyen bakışları

Lambasında karanlığa dönük

Bir ışık titrek sönük sönük

Penceresi dışına kapanmıştır

Kapısı içine örtük

Bir sözde saklanmış bir yalanı

Bir gözde okuduğundan

Bakmaz kendi gözlerine bile

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

 

Şöyle diyebilirim: “Gece yıldızlardaydı

Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler”

 

Gökte gece yelinin söylediği türküler

 

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler

 

Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım

Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler

 

Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim

Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler

 

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler

 

Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi

Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler

 

Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar

Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler

 

Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere

Bakışlar sanki onu bana getirecekler

 

Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur

Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler

 

Sesim ara rüzgarı ona ulaşmak için

Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler

 

Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi

Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler

 

Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hala sever

Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer

 

Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım

Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler

 

Budur bana verdiği acıların en sonu

Sondur bu onun için yazacağım dizeler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir

her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü

Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa

bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse

ama bir tufan az mı gelir yoksa, yine de

yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka

hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler

 

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent

ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

 

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini

bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki

onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan

kadınları güzelleştiren herhalde onlardı

"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi

tükürsek cinayet sayılıyor artık

ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların

...

 

ahmet telli

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

It’s just a slow day moving into a slow night

it doesn’t matter what you do

everything just stays the same.

the cats sleep it off, the dogs don’t bark,

it’s just a slow day moving into a slow night,

there’s nothing even dying,

it’s just more waiting through a slow day moving

into a slow night.

you don’t even hear the water running,

the walls just stand there

and the doors don’t open…

 

it’s just more waiting through a slow day moving

into a slow night

like tomorrow’s never going to come

and when it does

it’ll be the same damn thing

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bana Zamandan söz ediyorlar....

Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.. bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.

Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet...

Kolay değildir bunlarla baş etmek,

uğruna içinizi öldürmek.

Zaman alır.

O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, acılar dibe çöker.

Hayatta sevilecek şeyler yeniden fark edilir.

Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.

O boşluk doldu sanırsınız

Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir...

gün gelir bir gün

başka bir mevsim,

 

başka bir takvim,

 

başka bir ilişkide

o eski ağrı

ansızın geri teper.

Dilerim geri teper.

Yoksa gerçekten

Bitmişsinizdir.

 

Zamanla yerleşir yaşadıkların, çoğalır, anlamları önemi kavranır.

Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

 

Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık..

Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

Herşeye iyi gelen;

Zaman sizi kanatır...

Murathan MUNGAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sana ben söylemedim mi

Seni benim kadar kimse sevemez diye

Sana ben söylemedim mi ha

Söylemedim mi

Demek ki sen bana hiç inanmamışsın

Demek ki sen bana hiç güvenmemişsin

Oysa ben oysa ben ne çok sevmiştim seni

Gecenin gündüze kavuştuğu an gibi sevmiştim ben seni

Nasıl yanmıştım ben sana hemde nasıl yanmıştım

Vezüv yanardağı benim yanğınlığımın yanında

Sanki zemzem suyuyla yıkanan bir yürek olurdu herhalde

Ve sen gittin gittin ulan gittin

Arkana bile bakmadan gittin

İşte o an bir ateş düştü sanki gökten yüreğimi dağladı

Cigerime yapıştı nefes alamıyorum gögsüm acıyor

Allah için

Vallahi billahi boğazım dügümleniyor

O an elimi sokup bağrımı söküp atmak istiyorum

Avucuma yapışıyor avuçlarım yanıyor

Nefes alamıyorum canım yanıyor

Bize ne oldu allah için ne oldu bize

Bize hüzün gömlegiydirip başka gönüllere meylettin

Sana bedduva etmek istiyorum dilim varmıyor

Bagırıp çagırmak istiyorum gönlüm varmıyor

Koşup kapına gitmek istiyorum ayaklarım ayaklarım gitmiyor

Kısacası sana söylemiştim ya

Seni benim kadar kimse sevemez diye

Yine söylüyorum kimse ama kimse benim kadar sevemez seni

Bazen uykudan fırlıyorum bakıyorum etrafıma sen yoksun

İşte o an işte o an işte o an içime işte o an içme ağlıyorum

Göz yaşlarımı saklamaya çalışıp kimsenin görmez tarafından

Ellerimle silip içime akıtıyorum ve sonra diyorum ki

O seni hiç ama hiç sevmemiş

Ve sonra diyorum ki olsun ben onu ben onu çok sevdim ya

Saplasada kör bıçağı sırtıma

O degil benim sevgim büyük aslında

Artık alıştım unuttum kaç zamandır unutum ha

Unuttum koltukta yatmayı ve artık alıştım senin yokluğuna

İnan artık üzülmüyorum eskisi gibi desemde…

Kocaman bir yalan

Bak söyleyemiyorum ulan senin gibi yalanı bile söyleyemiyorum

Senin bana yıllarca söyleyebildiğin benim için çok zor ama senin için o kadar kolay yalanlar

Unutmadım unutamadım vallahi billahi yine idda ediyorum ki

Seni benim kadar hiç kimse sevmedi hiç kimse sevemeyecek

Sen beni hiç bir zaman sevmeyecek olsan bile yine idda

Ediyorum ki seni benim kadar hiç kimse ama hiç kimse

Sevmeyecek….

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

önce deniz yaşlı bir güzelliktir bulur örtünür

sonra sokak lambaları daha solgun görünür

yaprak düşer sürahi üşür camlarda ilk yağmur damlaları

günler kısalıyor diye aldatma kendini

günler değil kısalan aslında senin ömründür

 

kum saatlerinden sızan ne serin yazların derinliği

o ürkek vanilya kokusu göçmen kuşların getirdiği

zamanın geçmesinden çok belki de bizi böyle yıkan

mevsimlerin dönme dolabıyla belli etmesi geçtiğini

 

attila ilhan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

 

Şöyle diyebilirim: “Gece yıldızlardaydı

Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler”

 

Gökte gece yelinin söylediği türküler

 

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler

 

Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım

Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler

 

Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim

Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler

 

Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim

Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler

 

Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi

Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler

 

Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar

Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler

 

Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere

Bakışlar sanki onu bana getirecekler

 

Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur

Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler

 

Sesim ara rüzgarı ona ulaşmak için

Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler

 

Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi

Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler

Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hala sever

Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer

 

Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım

Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler

 

Budur bana verdiği acıların en sonu

Sondur bu onun için yazacağım dizeler

 

Pablo neruda

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ne hasta bekler sabahı

ne taze ölüyü mezar

ne de şeytan bir günahı

seni beklediğim kadar

 

geçti istemem gelmeni

yokluğunda buldum seni

bırak vehmimde gölgeni

gelme artık neye yarar..

 

N.F.K

 

 

güzel bir yazı.

 

GEÇTİ İSTEMEM GELMENİ

 

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar..

Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..

Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...

Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için..

Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..

Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

 

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."

 

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken –o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..

Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı..Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."

Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya g-yasaklı-türüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..

Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..

Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken..

"Ne hasta bekler sabahı

Ne taze ölüyü mezar...

Ne de şeytan bir günahı

Seni beklediğim kadar!.."

Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok.."

"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..

Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..

Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."

"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."

Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."

Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..

"Geçti istemem gelmeni

Yokluğunda buldum seni.

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme artık neye yarar!.."

Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?

Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, o delikanlı, bendim!...

 

Yazar : Hıncal Uluç

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Daha az seviyorum seni..

Giderek daha az..

Unutur gibi seviyorum..

Azala azala..

Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

 

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..

Daha az seviyorum seni..

Kendini iyileştiren bir yara gibi..

Daha az..

Ve zamanla..

 

Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..

Uzak dağ kışlalarında..

Görmüyoruz birbirimizi..

Usul usul sis iniyor..

Kopmuş yollara..

Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..

Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..

Sevgilim sevgilim

Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin

Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

 

Artık daha az seviyorum seni..

Unutur gibi..ölür gibi daha az..

Yeniden ödetiyorum kendime

Onca aşkın öğretemediğini..

Kolay değildi..

Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..

Kaç acı birden imtihan etti beni..

Bir tek gece vardır insanın hayatında..

Ömür boyu sürer nöbeti..

Bu da öyleydi..

İyi ol..

Sağ ol..

Uzak ol..

Ama bir daha görme beni..

 

MURATHAN MUNGAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir gün pişman olacaksın

Herşey için

Soracaksın kime faydam oldu

Neyi çekip alabildim kaderin elinden

Ne çok yalan gerekti

Ayakta kalabilmek için

Bu sahte düzende, amaç neydi ?

Ve şimdi geleni götürdü zaman

Yaşamasam da birdi diyeceksin

Dostlar, sevgililer çarkı

Döndükçe gerçekti

İyilik kötülüğe gebeydi,

Mutluluklar bencildi

Mutsuzluklar bin yıl sürdü

Ama Tanrı pişman olmadı

Ve sürdürdü kalpsizliğini

İnsan olduğun için

Bir gün pişman olacaksın

Herşey için

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

her aşk bir mecnun büyütmez

ve her insan kendini sever sadece

zamanı yontan mevsimler

yıllanmış hüzünler bırakırken kalbime

aynalarda arama annemdeki yüzümü

sığınıp tanrıya adını andıktan sonra

bir azize sattım onu taşrada

sürgün ayaklarım hallaç başımla

kırdım aşka dair öğrendiğim ne varsa

kalender bir eda ile kırdım kuklacı

kanımla suladığım gülün dalını

 

 

yorgun şehrayinlerden artakalan hüzün

mühürlü gözlerden süzülen damla

inatla söylüyorum işte tüm insanlara

bir kez olsun açmadı şakağımda gül

ant içtim yalan yere tevili yoktur

yalan tüm kahinler yalancı remil

ansızın çıkagelen sevgili yoktur

 

 

kayboldu bir bir bindiğim tahta atlar

ihtiyar çocuklar yaşardı bu şehirde kuklacı

onlar da binip gitti kaybolan atlarıma

yıkık kaşlı esmer alınlarının kırışığını

hangi duvara serip açarlar kim bilir

bu şehirde gözleri bulutsu düşleri yeşil

uğrunda ölünesi sevgililer yaşardı eskiden

onlar da sırroldular ömrüme ziyan

yaralı bir hançerdir şimdi kalbimde hicran

 

 

ölüler şehrindeyim kuklacı

kollarım örümcek gözlerim yosun

gül yağmuru bekliyorum

mezarlık kuytusu apartmanlarda

yoldan uzun düşten kısa bir gecenin ardından

ince bir bulut akıyor şehre ateşten sudan

kaçıyor bir bulut aşktan yağmurdan

bir bulut bir çıngı sis ve hamaylı

o ve gül yağmuru yok anlıyor musun

 

"içim insan mezarlığı

en çok da ben ölmüşüm kuklacı

adım başı mezar taşım var

katillerim en sevdiğim insanlar"

 

Kalender Yıldız - Kuklacı I

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[TABLE]

[TR]

[TD=width: 100%, align: left]Buna ayrılık derler

ıslak bir sabah dağıttım kendimi.

gözlerimde yaş,

dudaklarım yok!

adım atmak istersin,

yürüyemezsin ki!

ellerin donar, yüreğin titrer.

gözyaşı...

üşüdüğünü zannedersin,

ölmektesindir.

sıkı dur bebeğim,

buna ayrılık derler!

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%][/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...