schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Yokluğun cehennemin öbür adıdır Üşüyorum kapama gözlerini Ahmed Arif Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
alev Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Yıldızlar sönük gökyüzünde bu gece, Fırtınalar kopuyor Gecenin ürperten sessizliğinde, Düşlerimi sürükleyip götürüyor Girdapta savrulan yaşamın izleriyle birlikte… Ellerimi uzatıyorum, Gecenin rengi Siyaha boyuyor ellerimi! Gözlerim şafağı kovalıyor Ufkun belirsizliğinde yorgun… Karanlık, Daha da karanlıklaşıyor Gecenin ürperten sessizliğinde… Gece duyarsız, Fırtına ve ölüm girdabı acımasız, Düşler ve yaşamın izleri, Çaresiz! Şafağı kovalayan gözlerim yorgun, Şafak, Zehirli örümceğin ağında tutsak, Sabah, Belki çok uzaklarda, Belki de çok yakın… Gecenin en karanlık anı, Sabaha en yakın olan zamanıdır… Güneş, Ha doğdu ha doğacak! Kendi girdabında Fırtına ile boğuşurken gece… Geri dönecek Düşlerim, Yaşamın izleri… Ve yaşanmayan zaman… :( Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
phobosORbia Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın? Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu. Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük. Oysa acı diye bir şey var bu dünyada Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur. Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür? Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar? AHMET ERHAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 6, 2008 Ey ölüm!koca kaptan vakit erişti,demir al. bu ülkeden sıkıldık,ey ölüm! açılalım.... C.B. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 sen gidersin ölüm gelir aklıma yaşanan tüm yalanlar sen aklımdayken yalan sen gidince tüm yalanlar tüm gerçek ve hiçbir yalan tat vermez insana hiçbir ölüm ölüm olana kadar gerçek değildir sonra bir bakarsın belki ölüm bir yalan bir bakarsın ölüm bir gerçek sen bir yalansın ve yalanla gerçek civarında bir ben benden başka benden de başka bir ben sen ben gerçek ölüm yalan peki ben? sen gidersin ölüm gelir aklıma sen gidersen sonra hareketsiz yüzü koyun yatmış sensiz bir ben ölüm gelir odama Abbas Ünal Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
blessed trinity Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 yalnızlık senfonisi çalınır ben dans ederim gölgemle mutluluk dedikleri budur bence yalan olan her şeyden uzakta kendim ile baş başa ne dost var ne de düşman hem düşman hem de dostum kendime üşüyordum kalabalıklar arasında titriyordu yüreğim ayrılıklar rıhtımında başkalarının güneşi ısıtmıyordu içimi haykırıyorum işte mutlu etmediniz beni yalan, koca bir yalandı sözleriniz ve ben... ben de... ben de bir yalandım ve çekip gitmeliydim..... (alıntı: İsa Ecem Yılmaz) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lucky Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 AŞK YENİDEN Aşk yeniden Akdenizin tuzu gibi Aşk yeniden Rüzgârlı bir akşam vakti Aşk yeniden Karanlıkta bir gül açarken Aşk yeniden Ürperen sahiller gibi Aşk yeniden Kumsalların deliliği Aşk yeniden Bir masal gibi gülümserken Gözlerim doluyor Aşkımın şiddetinden Ağlamak istiyorum Yıldızlar tutuşurken Gecelerin şehvetinden Kendimden taşıyorum Aşk yeniden Bitti artık bu son derken Aşk yeniden Aynı sularda yüzerken Aşk yeniden Rüya gibi bir yaz geçerken Aşk yeniden Unutulmuş yemin gibi Aşk yeniden Hem tanıdık, hem yepyeni Aşk yeniden Kendini yarattı kendinden MURATHAN MUNGAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 ben gidince hüzünler bırakırım bu senin yaşadığındır bir ev sıkılır kadınlardaki bir adam sıkılır kadınlardaki seni sevmek bu kadar mı bu benim yaşadığımdır... edip cansever Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Ama kara kefenini serdiğin gece üzerine Herşeye serdiğin gibi, Ve gizemli rüzgar Ahenkle mırıldanarak gittiğinde, O zaman- ah o zaman- uyanırdım. Issız göl dehşetine. E.A.P Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Kinyas Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Esrik Gemi Ölü sularından iniyordum nehirlerin Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış; Cırlak kızılderililer, nişan almak için Hepsini soyup alaca direklere çakmış. Bana ne tayfalardan; umurumda değildi Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere; Bordamda gürültüler patırtılar kesildi; Sular aldı gitti beni can attığım yere. Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde, Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış Adaların karalardan çözüldüğü günde Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış. Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim; Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme; Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim; Bakmadım fenerlerin budala gözlerine. Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan Tatlıydı çam tekneme işleyen sular; Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar. O zaman gömüldüm artık denizin Şi'rine, İçim dışım sütbeyaz köpükten, yıldızlardan, Yardığım yeşil maviliğin derinlerine Bazan bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran. Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde, İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde. Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri, Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı, Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri, İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu. Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir ayinde; Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara. Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde, Ürperir uzaklaşan dalgalar sıra sıra. Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları; Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine; Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı; Görülmedik usareler geçer döne döne. Azgın boğalar gibi kayalara saldıran Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından Kudurmuş denizlerin imana gelmesini. Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri Büyük ebem kuşakları gerilmiş engine, Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi. Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar; Sazlar içinde koskoca bir ejderha, Durgun havada birdenbire yarılır sular, Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara. Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler; İğrenç leş yığınları bozbulanık koylarda; Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer. Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla. Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları. Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda; Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgarı. Bazan doyardım artık kutbuna, kıtasına; Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni; Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma; Duraklar kalırdım, diz çökmüş bir kadın gibi. Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri; Akşamları, çürük iplerimden akın akın Ölüler inerdi uykuya gerisin geri. İşte ben o yosunlu koylarda yatan gemi Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine; Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi Hanze kadırgaları takamazken peşine. Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder, Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları; Güvertemde cins cins şaire mahsus yiyecekler; Güneş yosunları, mavilik medusaları. Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem, Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları; Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken Kızgın hunilere koyu mavi gök katları. Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların. Ama ben, o mavi dünyaların serserisi Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın. Yıldız yıldız adalar , kıtalar gördüm; çoşkun Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun Milyonlarca altın kuş, sen ey gelecek kudret. Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz, Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum; Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz. Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk, Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti; Başında çömelmiş yüzdürür mahsun bir çocuk Mayıs kelebeği gibi kağıttan gemisini. Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar, Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem; Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar; Mahkum gemilerin sularında yüzemem. A.R Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lorelei Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 7, 2008 odalar dolusu kitap bunca basılı kağıt akıl ve selüloz karışımı hamurdan yoğrulmuş kafalarımız ; mezarlarınıza kapanmış konuşuyorsunuz vıdı vıdı konuşacaksınız melekler perçemlerinizden tutuncaya kadar kurtların , böceklerin çeneleriyle… ben yokum beni karıştırmayın: kulaklarımı balçıkla sıvadım ben , -yukarıdakiler de dualarınıza, aminlerinize… vıdı vıdı vıdı vıdı.. bunca sözü nereden buluyorsunuz? ne kadar çok şey istiyorsunuz ne kadar çok şey biliyorsunuz mezar taşlarından, kitabelerden çok… ayıp, ayıp!... tanrı konuşmak için sizin susmanızı bekliyor..! Cahit Koytak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2008 ...Vurgun Buyruklar Dillendi Yüreğimde... Sen gitmelerin eşiğindeyken Vurgun buyruklar dillendi yüreğimde Biraz ellerim yandı Buz tutmuş gecelere inat Biraz anaları ağladı memleketimin Biraz da anılar Yenik düşmüş savaşçı gibi Göçebe bir yanım Uykusuzluğa direnen gözlerim Kan çanağı Biraz öfkelendim kendime Biraz kızdım Aynada ki yarım yüzüme Ölüm de olsan kal bende _______Kal ne olur __________Gitme ____Sen gitmelerin eşiğindeyken ben dokuz kez öldüm can ______Dokuz kahpe bıçak yedim sırtımdan Zebaniler arasında ezildi ruhum Sıra sıra vicdansızlık Yaprak yaprak zulüm yağdı üzerime Bu Eylül namussuzluğunda Her köşe başında umudum vuruldu oyy Yüreğin namlusunda kurşun yoruldu oyy Yitirdi heybetini yürüyüşlerim Karanlığın bağrına bastığım ayaklarım paramparça En sıkı prangalarla tutsak Turkuaz düşlerim Söküldü dudaklarımda ki masum tebessüm En hoyrat rüzgar gençliğime esti Hallaç gibi dağıldı hayallerim oyy Bu gitmeler infazıma ferman kesti Kapılarda boğuldu hayallerim oyy Zehirli hançer de olsan kal böğrümde ______Kal ne olur _________Gitme... İmdat Özcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 8, 2008 Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile... Edip Cansever Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pholymnia Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 11, 2008 Gitmelerimde Ayak İzlerin Var Gitmelerimde ayak izlerin var. Geri dönüşlerimde, Serçe yüreğinin çırpınış sesleri. Biliyorsun sende, Kan kusup, Kızılcık şerbeti içtim demenin Zamanı çoktan geçti. Eğer yüreğim, Hayat sahnesinde o son suflesini vermeseydi Ne bu gidişim son olurdu, Ne de geri dönüşüm ilk... Orhan ELLİSEKİZ 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 AŞK BİZE KÜSTÜ I biz bu kentlere sığdık da bu kentler bize sığmadı âsiya ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında arttıkça yalnız, sustukça silik... ay ışığı gölgeleri büyüttü son kuşlar da vuruldular dağlarda yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin çağın vebalı gövdesinde bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık kaldık... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi... II düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda ve daha eskimemiş tüfeklerle ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın ömrünü *** bir bebek gibi bırakmanın bulvarlara bozgunlara ve yanlış yalan aşklara; bir bedeli bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların... biz bu kentlere sığdık aslında bu kentler bize sığmadı âsiya ah son kuşlar da vuruldular dağlarda! III ay ışığı gölgeleri büyüttü mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim geldim... kırık bardaklar gibi içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun sefalet seferlerinin ayazı belki de yalnız geçireceğiz artık kimbilir batan gemiler gibi yiten aşklardan geride kalan her kışı, güzü ve yazı ay ışığı gölgeleri büyüttü ayrılıklar eskidi... biz eskidik aşk bize küstü âsiya... IV belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında sen şarkılarını sesine yasla ve bırak beni de usulca bir apansız yalnızlığa! ay ışığı gölgeleri büyüttü büyüdü ölüm ve biz küçüldük âsiya... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 pişmanlığım uçurumlarına gözlerinin ah kollarım sahip çıkamadın kendinden bildiğine sonra mı kapanıyor rüya açılıyor zarf köprülerini sınamadan gecenin 2. yüzünde havvadan kalma bir sessizlik başladı başlayacak bir çan rüzgara ezgisini serpecek elimde ferman içinde kırık saksılar duran bir bahçede bekleyeceğim seni çırılçıplak 3. alacakaranlıkta uyuyor olacak sessiz içimdeki bilge çocuk tanıdığında mor karayı bulacak cennetini uykusuz ben ise kör bir serçe yavrusu beni beklediğini düşüneceğim ölümü unutarak yaşadığımı Tuncay Takmaz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 13, 2008 Anısı Biz Olalım Bu Sokakların Anısı biz olalım bu sokakların öpüşmediğimiz tek saçak altı hiçbir otobüs durağı kalmasın Biz yürüyelim kent güzelleşsin gürültüsüz sözcükler bulalım yeni sevinçlere benzeyen Biz gelince bir yağmur başlar yüzün çizilir buğulanan camlara bir uzun karatma biter akasyalar köpürür birdenbire ve her avluda adınla anılan çiçekler sulanır akşamüstleri Bir arkadaş evinde uğrarız yolüstü bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi başını sessizce omzuma koyarsın gülüreyhan olur soluğun Biz kalırız kuşlar dönüp gelir her balkonda bir menekşe sesi Belki yeniden güzelleştiririz adları değiştirilen parkları perdeleri hiç açılmayan evlerde ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur tanıdık sevinçlerle dolar yeniden kendi sesini kemiren alanlar Anısı biz olalım bu sokakların ve hiç durmadan yağmur yağsın Biz gürültüsüz sözcükler bulalım sarmaşıklar fısıldaşsın yine Gidersek birlikte gideriz yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen. Ahmet Telli Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lorelei Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 15, 2008 ne sevebildin kendini ne de nefret ettin. ebeveynleri boşanmış çocuklar gibi ortada kaldın. söyle bakalım anneni mi daha çok sevmiştin babanı mı? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
rose Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 16, 2008 Gelmek istemiyor gece Ne sen gelebiliyorsun o yüzden Ne de ben gidebiliyorum. Ama ben gideceğim Akrepten bir güneş, şakağımı yese de. Ama sen geleceksin Dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış. Gelmek istemiyor gün Ne sen gelebiliyorsun o yüzden Ne de ben gidebiliyorum. Ama ben gideceğim. Kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili Ama sen geleceksin Çamurlu lağımından karanlığın. Gelmek istemiyor Ne gün, Ne gece. Ölebiliriz o yüzden Ben senin uğruna, Sen de benim. Lorca 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boogee Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2008 Azgın köpeklerle dolu ortalık, Taşlarsa ya yere bağlı ya saklı, Kol gezer bu kadar salgın hastalık İlaçlar kilitli, doktor yasaklı... Ekram Şama 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pholymnia Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 23, 2008 Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha Dostlar değişiyor aldanmalar değil, Aksimizden eser yok şimdi o sularda Çirkin olan biziz aynalar değil... Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
naughty Yanıtlama zamanı: Ekim 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 24, 2008 Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını... Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dark death Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 28, 2008 Bilmez yalnız yaşamayanlar Nasıl korku verir sessizlik insana İnsan nasıl konuşur kendisiyle Nasıl koşar aynalara Bir cana hasret Bilmezler... Orhan Veli Kanık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 Bir Daha Bana Benzeme Angel Yağmura çok teşekkür ederim Bu gece yalnızca cesedime yağdı Bana bir şey olursa diye korktum Seni birkaç saniye düşünürsem; Düşünürken üşürsem diye korktum Oturup siyah portakallar yedim Oturup korkunç kitaplar okudum İçimde bir sıkıntı gibi cinayet İçimde bir sığıntı gibi telaş İçimde felaket gibi bir merak Hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm Şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm Daha da düşersem diye korktum Seni birkaç saniye düşünürsem; Ay kıvrılırsa diye Kan kıvranırsa diye Can sıçrarsa ölürken bir yerlere, Daha da ölürsem diye korktum Seni birkaç saniye düşünürsem; Sessem, sersem bir heceysem eğer Seni bir kelime edersem diye korktum Seni kötü bir cümlede kullanırsam Adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem Böyle bir günah işlersem Tanrı affeder diye korktum Yağmura çok teşekkür ederim Bu gece yalnızca bu şiire yağdı Sağol aşkım Sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm, Kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum Her şeye rağmen Yağmura bulanmış, güzel bir yazdı... küçük İskender Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zebun Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 '' ben ki son üç gecedir intigar etmedim hiç...'' ece ayhan ''fayton'' Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.