Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Yıldızlar sönük gökyüzünde bu gece,

Fırtınalar kopuyor

Gecenin ürperten sessizliğinde,

Düşlerimi sürükleyip götürüyor

Girdapta savrulan yaşamın izleriyle birlikte…

 

Ellerimi uzatıyorum,

Gecenin rengi

Siyaha boyuyor ellerimi!

Gözlerim şafağı kovalıyor

Ufkun belirsizliğinde yorgun…

Karanlık,

Daha da karanlıklaşıyor

Gecenin ürperten sessizliğinde…

 

Gece duyarsız,

Fırtına ve ölüm girdabı acımasız,

Düşler ve yaşamın izleri,

Çaresiz!

Şafağı kovalayan gözlerim yorgun,

Şafak,

Zehirli örümceğin ağında tutsak,

Sabah,

Belki çok uzaklarda,

Belki de çok yakın…

 

Gecenin en karanlık anı,

Sabaha en yakın olan zamanıdır…

Güneş,

Ha doğdu ha doğacak!

Kendi girdabında

Fırtına ile boğuşurken gece…

Geri dönecek

Düşlerim,

Yaşamın izleri…

Ve yaşanmayan zaman…

:(:(

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda

Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen

Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık

Nereye kadar gidebilirim, gitsem?

 

Aradığım nedir, o kentten bu kente?

Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir

Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler

Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.

 

Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum

Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu

Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?

Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.

 

Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların

Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık

Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar

Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.

 

Oysa acı diye bir şey var bu dünyada

Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.

 

Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım

Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?

 

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda

Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular

Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum

Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

 

AHMET ERHAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sen gidersin ölüm gelir aklıma

yaşanan tüm yalanlar sen aklımdayken yalan

sen gidince tüm yalanlar tüm gerçek

ve hiçbir yalan tat vermez insana

hiçbir ölüm ölüm olana kadar gerçek değildir

sonra bir bakarsın belki ölüm bir yalan

bir bakarsın ölüm bir gerçek sen bir yalansın

ve yalanla gerçek civarında bir ben

benden başka

benden de başka

bir ben

sen ben gerçek ölüm yalan

peki ben?

sen gidersin ölüm gelir aklıma

sen gidersen sonra

hareketsiz

yüzü koyun yatmış

sensiz bir ben

 

ölüm gelir odama

Abbas Ünal

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yalnızlık senfonisi çalınır

ben dans ederim gölgemle

mutluluk dedikleri budur bence

yalan olan her şeyden uzakta

kendim ile baş başa

ne dost var ne de düşman

hem düşman hem de dostum kendime

üşüyordum kalabalıklar arasında

titriyordu yüreğim ayrılıklar rıhtımında

başkalarının güneşi ısıtmıyordu içimi

haykırıyorum işte mutlu etmediniz beni

yalan, koca bir yalandı sözleriniz

ve ben... ben de... ben de bir yalandım

ve çekip gitmeliydim.....

(alıntı: İsa Ecem Yılmaz)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

AŞK YENİDEN

 

Aşk yeniden

Akdenizin tuzu gibi

Aşk yeniden

Rüzgârlı bir akşam vakti

Aşk yeniden

Karanlıkta bir gül açarken

 

Aşk yeniden

Ürperen sahiller gibi

Aşk yeniden

Kumsalların deliliği

Aşk yeniden

Bir masal gibi gülümserken

 

Gözlerim doluyor

Aşkımın şiddetinden

Ağlamak istiyorum

Yıldızlar tutuşurken

Gecelerin şehvetinden

Kendimden taşıyorum

 

Aşk yeniden

Bitti artık bu son derken

Aşk yeniden

Aynı sularda yüzerken

Aşk yeniden

Rüya gibi bir yaz geçerken

 

Aşk yeniden

Unutulmuş yemin gibi

Aşk yeniden

Hem tanıdık, hem yepyeni

Aşk yeniden

Kendini yarattı kendinden

 

MURATHAN MUNGAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Esrik Gemi

 

Ölü sularından iniyordum nehirlerin

Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;

Cırlak kızılderililer, nişan almak için

Hepsini soyup alaca direklere çakmış.

 

Bana ne tayfalardan; umurumda değildi

Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;

Bordamda gürültüler patırtılar kesildi;

Sular aldı gitti beni can attığım yere.

 

Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,

Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış

Adaların karalardan çözüldüğü günde

Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.

 

Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;

Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;

Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;

Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

 

Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan

Tatlıydı çam tekneme işleyen sular;

Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan

Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.

 

O zaman gömüldüm artık denizin Şi'rine,

İçim dışım sütbeyaz köpükten, yıldızlardan,

Yardığım yeşil maviliğin derinlerine

Bazan bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.

 

Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş

Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,

İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş

Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.

 

Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,

Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,

Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri,

İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.

 

Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir ayinde;

Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.

Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,

Ürperir uzaklaşan dalgalar sıra sıra.

 

Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;

Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;

Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;

Görülmedik usareler geçer döne döne.

 

Azgın boğalar gibi kayalara saldıran

Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni

Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından

Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.

 

Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine

Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri

Büyük ebem kuşakları gerilmiş engine,

Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.

 

Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;

Sazlar içinde koskoca bir ejderha,

Durgun havada birdenbire yarılır sular,

Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.

 

Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;

İğrenç leş yığınları bozbulanık koylarda;

Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer.

Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.

 

Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda

O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.

Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;

Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgarı.

 

Bazan doyardım artık kutbuna, kıtasına;

Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;

Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;

Duraklar kalırdım, diz çökmüş bir kadın gibi.

 

Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların

Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;

Akşamları, çürük iplerimden akın akın

Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.

 

İşte ben o yosunlu koylarda yatan gemi

Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;

Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi

Hanze kadırgaları takamazken peşine.

 

Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,

Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;

Güvertemde cins cins şaire mahsus yiyecekler;

Güneş yosunları, mavilik medusaları.

 

Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,

Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;

Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken

Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.

 

Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi

Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.

Ama ben, o mavi dünyaların serserisi

Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.

 

Yıldız yıldız adalar , kıtalar gördüm; çoşkun

Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest

O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun

Milyonlarca altın kuş, sen ey gelecek kudret.

 

Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum

Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,

Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;

Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

 

Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,

Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;

Başında çömelmiş yüzdürür mahsun bir çocuk

Mayıs kelebeği gibi kağıttan gemisini.

 

Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,

Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;

Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;

Mahkum gemilerin sularında yüzemem.

 

A.R

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

odalar dolusu kitap

bunca basılı kağıt

akıl ve selüloz karışımı

hamurdan yoğrulmuş kafalarımız ;

mezarlarınıza kapanmış konuşuyorsunuz

vıdı vıdı konuşacaksınız

 

melekler perçemlerinizden tutuncaya kadar

kurtların , böceklerin çeneleriyle…

 

ben yokum beni karıştırmayın:

kulaklarımı balçıkla sıvadım ben ,

-yukarıdakiler de

dualarınıza, aminlerinize…

 

vıdı vıdı vıdı vıdı..

bunca sözü nereden buluyorsunuz?

ne kadar çok şey istiyorsunuz

ne kadar çok şey biliyorsunuz

mezar taşlarından, kitabelerden çok…

 

ayıp, ayıp!...

tanrı konuşmak için

sizin susmanızı bekliyor..!

 

Cahit Koytak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

...Vurgun Buyruklar Dillendi Yüreğimde...

 

Sen gitmelerin eşiğindeyken

Vurgun buyruklar dillendi yüreğimde

 

Biraz ellerim yandı

Buz tutmuş gecelere inat

Biraz anaları ağladı memleketimin

Biraz da anılar

Yenik düşmüş savaşçı gibi

Göçebe bir yanım

Uykusuzluğa direnen gözlerim

Kan çanağı

Biraz öfkelendim kendime

Biraz kızdım

Aynada ki yarım yüzüme

 

Ölüm de olsan kal bende

_______Kal ne olur

__________Gitme

 

 

____Sen gitmelerin eşiğindeyken ben dokuz kez öldüm can

______Dokuz kahpe bıçak yedim sırtımdan

 

Zebaniler arasında ezildi ruhum

Sıra sıra vicdansızlık

Yaprak yaprak zulüm yağdı üzerime

Bu Eylül namussuzluğunda

 

Her köşe başında umudum vuruldu oyy

Yüreğin namlusunda kurşun yoruldu oyy

 

Yitirdi heybetini yürüyüşlerim

Karanlığın bağrına bastığım ayaklarım paramparça

En sıkı prangalarla tutsak

Turkuaz düşlerim

Söküldü dudaklarımda ki masum tebessüm

 

En hoyrat rüzgar gençliğime esti

Hallaç gibi dağıldı hayallerim oyy

Bu gitmeler infazıma ferman kesti

Kapılarda boğuldu hayallerim oyy

 

Zehirli hançer de olsan kal böğrümde

______Kal ne olur

_________Gitme...

 

İmdat Özcan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gitmelerimde Ayak İzlerin Var

 

Gitmelerimde ayak izlerin var.

Geri dönüşlerimde,

Serçe yüreğinin çırpınış sesleri.

Biliyorsun sende,

Kan kusup,

Kızılcık şerbeti içtim demenin

Zamanı çoktan geçti.

Eğer yüreğim,

Hayat sahnesinde o son suflesini vermeseydi

Ne bu gidişim son olurdu,

Ne de geri dönüşüm ilk...

 

Orhan ELLİSEKİZ

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

AŞK BİZE KÜSTÜ

 

 

I

biz bu kentlere sığdık da

bu kentler bize sığmadı âsiya

ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında

arttıkça yalnız, sustukça silik...

 

ay ışığı gölgeleri büyüttü

son kuşlar da vuruldular dağlarda

yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin

çağın vebalı gövdesinde

bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık

 

kaldık... kırık bardaklar gibi

içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi...

II

düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa

sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda

ve daha eskimemiş tüfeklerle

ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp

bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda

bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın

ömrünü *** bir bebek gibi

bırakmanın

bulvarlara

bozgunlara

ve yanlış yalan aşklara;

bir bedeli

bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların...

 

biz bu kentlere sığdık aslında

bu kentler bize sığmadı âsiya

ah son kuşlar da vuruldular dağlarda!

III

ay ışığı gölgeleri büyüttü

mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim

geldim... kırık bardaklar gibi

içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi

 

ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun

sefalet seferlerinin ayazı

belki de yalnız geçireceğiz artık kimbilir

batan gemiler gibi yiten aşklardan geride

kalan her kışı, güzü ve yazı

 

ay ışığı gölgeleri büyüttü

ayrılıklar eskidi... biz eskidik

 

aşk bize küstü âsiya...

 

IV

belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında

sen şarkılarını sesine yasla

ve bırak beni de usulca

bir apansız yalnızlığa!

 

ay ışığı gölgeleri büyüttü

büyüdü ölüm

ve biz küçüldük âsiya...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

pişmanlığım uçurumlarına

gözlerinin

 

ah kollarım

sahip çıkamadın kendinden bildiğine

sonra mı

kapanıyor rüya

açılıyor zarf

köprülerini sınamadan

gecenin

 

 

2.

yüzünde havvadan kalma bir sessizlik

başladı başlayacak

bir çan rüzgara ezgisini serpecek

 

elimde ferman

içinde kırık saksılar duran

bir bahçede bekleyeceğim seni

çırılçıplak

 

 

 

3.

alacakaranlıkta uyuyor olacak

sessiz

içimdeki bilge çocuk

tanıdığında mor karayı

bulacak cennetini uykusuz

 

ben ise kör bir serçe yavrusu

beni beklediğini düşüneceğim

ölümü unutarak

yaşadığımı

 

 

 

Tuncay Takmaz

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anısı Biz Olalım Bu Sokakların

Anısı biz olalım bu sokakların

öpüşmediğimiz tek saçak altı

hiçbir otobüs durağı kalmasın

Biz yürüyelim kent güzelleşsin

gürültüsüz sözcükler bulalım

yeni sevinçlere benzeyen

Biz gelince bir yağmur başlar

yüzün çizilir buğulanan camlara

bir uzun karatma biter

akasyalar köpürür birdenbire

ve her avluda adınla anılan

çiçekler sulanır akşamüstleri

Bir arkadaş evinde uğrarız yolüstü

bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi

başını sessizce omzuma koyarsın

gülüreyhan olur soluğun

Biz kalırız kuşlar dönüp gelir

her balkonda bir menekşe sesi

Belki yeniden güzelleştiririz

adları değiştirilen parkları

perdeleri hiç açılmayan evlerde

ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur

tanıdık sevinçlerle dolar yeniden

kendi sesini kemiren alanlar

Anısı biz olalım bu sokakların

ve hiç durmadan yağmur yağsın

Biz gürültüsüz sözcükler bulalım

sarmaşıklar fısıldaşsın yine

Gidersek birlikte gideriz

yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen.

Ahmet Telli

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gelmek istemiyor gece

Ne sen gelebiliyorsun o yüzden

Ne de ben gidebiliyorum.

 

Ama ben gideceğim

Akrepten bir güneş, şakağımı yese de.

Ama sen geleceksin

Dilin tuzlu yağmurlarca yakılmış.

 

Gelmek istemiyor gün

Ne sen gelebiliyorsun o yüzden

Ne de ben gidebiliyorum.

 

Ama ben gideceğim.

Kurbağalara atarak ağzımda çiğnediğim karanfili

Ama sen geleceksin

Çamurlu lağımından karanlığın.

 

Gelmek istemiyor

Ne gün,

Ne gece.

Ölebiliriz o yüzden

Ben senin uğruna,

Sen de benim.

 

Lorca

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma

Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek

Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

 

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa

Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse

Yılların içimde bıraktıklarını...

 

Ümit Yaşar Oğuzcan

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir Daha Bana Benzeme Angel

Yağmura çok teşekkür ederim

Bu gece yalnızca cesedime yağdı

 

Bana bir şey olursa diye korktum

Seni birkaç saniye düşünürsem;

Düşünürken üşürsem diye korktum

Oturup siyah portakallar yedim

Oturup korkunç kitaplar okudum

İçimde bir sıkıntı gibi cinayet

İçimde bir sığıntı gibi telaş

İçimde felaket gibi bir merak

Hislerimin uzağına düştüm, şimdi çok üzgünüm

Şimdi çocukluğumun uzağına da düştüm

Daha da düşersem diye korktum

Seni birkaç saniye düşünürsem;

Ay kıvrılırsa diye

Kan kıvranırsa diye

Can sıçrarsa ölürken bir yerlere,

Daha da ölürsem diye korktum

Seni birkaç saniye düşünürsem;

Sessem, sersem bir heceysem eğer

Seni bir kelime edersem diye korktum

Seni kötü bir cümlede kullanırsam

Adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem

Böyle bir günah işlersem

Tanrı affeder diye korktum

 

Yağmura çok teşekkür ederim

Bu gece yalnızca bu şiire yağdı

 

Sağol aşkım

Sağol kırık kolum, kesik bileğim, kırık yüzüm,

Kesik geleceğim, kırık sonsuzluğum

 

Her şeye rağmen

Yağmura bulanmış, güzel bir yazdı...

 

küçük İskender

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...