Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

CAN YÜCEL -SEVGİ EMEKMİŞ

 

Bunca zaman bana anlatmaya çalistigini,

Kendimi buldugumda anladim.

 

Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmis

Kendi yolumu çizdigimde anladim..

 

Bir tek yasanarak ögrenilirmis; hayat, okuyarak,dinleyerek

degil.. Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim..

 

Yüreginde ask olmadan geçen hergün kayipmis

Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim..

 

Aci doruga ulastiginda gözyasi; gelmezmis gözlerden,

Neden hiç aglamadigini anladim..

 

Aglayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,

Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim..

 

Bir insani herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdigi

acitabilirmis, Çok acittiginda anladim..

 

Fakat, hakedermis; sevilen onun için dökülen her damla

gözyasini, Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde anladim..

 

Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet,

Yüregini elime koydugunda anladim..

 

''Sana ihtiyacim var, gel!'' diyebilmekmis güçlü olmak,

Sana ''git'' dedigimde anladim..

 

Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis sevmek,

Git dediklerinde gittigimde anladim..

 

Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril aglayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarildiginda anladim..

 

Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,

Gerçekten pisman oldugumda anladim..

 

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmis

Yüregimde sevgi buldugumda anladim..

 

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,

Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim..

 

Sevgi emekmis;

Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar

sevmekmiş...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar

 

Ben İsmet Özel, şair, kırk yaşında.

Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar

ben yaşarken koptu tufan

ben yaşarken yeni baştan yaratıldı kainat

her şeyi gördüm içim rahat

gök yarıldı, çamura can verildi

linç edilmem için artık bütün deliller elde

kazandım nefretini fahişelerin

lanet ediyor bana bakireler de.

Sözlerim var köprüleri geçirmez

kimseyi ateşten korumaz kelimelerim

kılıçsızım, saygım kalmadı buğday saplarına

uçtum ama uçuşum

radarlarla izlendi

gayret ettim ve sövdüm

bu da geçti polis kayıtlarına.

 

Haytanın biriyim ben, bunu bilsin insanlar

ruhumun peşindedir zaptiyeler ve maliye

kara ruhlu der bana görevini aksatmayan kim varsa

laboratuvarda çalışanlara sorarsanız

ruhum sahte

evi Nepal'de kalmış

Slovakyalı salyangozdur ruhum

sınıfları doğrudan geçip

gerçekleri gören gençlerin gözünde.

Acaba kim bilen doğrusunu? Hatta ben

kıyı bucak kaçıran ben ruhumu

sanki ne anlıyorum?

 

Ola ki

şeytana satacak kadar bile bende ondan yok.

Telaş içinde kendime bir devlet sırrı beğeniyorum

çünkü bu, ruhum olmasa da saklanacak bir şeydir

devlet sırrıyla birlikte insanın

sinematografik bir hayatı olabilir

o kibar çevrelerden gizli batakhanelere

yolculuklar, lokantalar, kır gezmeleri

ve sonunda estetik bir

idam belki...

Evet, evet ruhu olmak

bütün bunları sağlayamaz insana.

 

Doğruysa bu yargı

bu sonuç

bu çıkarsama

neden peki her şeyi bulandırıyor

ertelenen bir konferans

geç kalkan bir otobüs?

Milli şefin treni niçin beyaz?

Ruslar neden yürüyorlar Berlin'e?

Ne saçma! Ne budalaca!

Dört İncil'den Yuhanna'yı

tercih edişim niye?

 

Ben oysa

herkes gibi

herkesin ortasında

burada, bu istasyonda, bu siyah

paltolu casusun eşliğinde

en okunaklı çehremle bekliyorum

oyundan çıkmıyorum

korkuyorum sıram geçer

biletim yanar diye

önümde bir yığın açalya

bir sürü çarkıfelek

gergin çenekli cesetleriyle

önümde binlerce çiçek

korkuyorum sıra sende

sen de başla ve bitir diyecek.

Yo, hayır

yapamaz bunu, yapmasın bana dünya

söyleyin

aynada iskeletini

görmeye kadar varan kaç

kaç kişi var şunun şurasında?

 

Gelin

bir pazarlık yapalım sizinle ey insanlar!

Bana kötü

bana terkettiğiniz düşünceleri verin

o vazgeçtiğiniz günler, eski yanlışlarınız

ah, ne aptalmışım dediğiniz zamanlar

onları verin, yakınmalarınızı

artık gülmeye değer bulmadığınız şakalar

ben aştım onları dediğiniz ne varsa

bunda üzülecek ne var dediğiniz neyse onlar

boşa çıkmış çabalar, bozuk niyetleriniz

içinizde kırık dökük, yoksul, yabansı

verin bana

verin taammüden işlediğiniz suçları da.

 

Bedelinde biliyorum size çek

yazmam yakışık almaz

bunca kaybolmuş talan

parayla ölçülür mü ya?

 

Bakın ben, birçok tuhaf

marifetimin yanısıra

ilginç ödeme yolları bulabilen biriyim

üstüme yoktur ödeme hususunda

sözün gelişi

üyesi olduğunuz dernek toplantısında

bir söyleve ne dersiniz?

Bir söylev: Büyük İnsanlık İdeali hakkında!

Yahut adınıza bir çekiliş düzenleyebilirim

kazanana vertigolar, nostaljiler

karasevdalar çıkar.

 

Yapılsın adil pazarlık

yapılsın yapılacaksa

işte koydum işlemeyi düşündüğüm suçları

sizin geçmiş hatalarınız karşısına.

Ne yapsam

döl saçan her rüzgarın

vebası bende kalacak

varsın bende biriksin

durgun suyun sayhası

yumuşatmayı bilen ateş

öğüt sahibi toprak

nasıl olsa geri verecek

benim kılıcımı.

 

İsmet ÖZEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KALDIRIMLAR-NECİP FAZIL KISAKÜREK

 

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;

Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.

Yolumun karanlığa saplanan noktasında,

Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

 

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.

Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

 

İçimde damla damla bir korku birikiyor;

Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...

Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;

Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

 

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;

Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.

Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;

Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

 

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;

Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!

Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;

Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

 

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;

İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.

Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;

Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

 

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;

Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!

Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;

Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

 

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;

Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.

Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,

Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..kaldirimlar - nfk.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.

 

Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

 

Siz geniş zamanlar umuyordunuz

Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.

Yılların telâşlarda

bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi.

 

Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı,

Gecelerde ve yalnız.

Vermeye az buldunuz

Yahut vakit olmadı...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yağmalayıp mesafelerin gizliliklerini yer yer

Göründü umudumun elinde yıldızlı bir taç

Gecenin karanlığında görünüyordu altın işlemeli yol

Ve sardı her şeyi ışıklı bir ürperiş.

Kızıl ve gölgeli kıvrıntılarda gizlenmiş

O sarhoş edici güzelliği sarmıştı arzunun titremesi;

Gözünde hevesin ve duygulanmanın altın damlası

O gizli göğsü sarsardı bir menekşe nefes

Hayalin altınıyla beslenmiş;işitilmemiş,taptaze

Çiçeklerle örülmüştü gece gibi siyah saçları.

Gülen dudakları karanlıkta kanlı bir güldü

Ve gözlerim onu görünce hemen tanıdı.

 

 

Bilirsin ey gülen yüzlü ve ruhu dingin kadın

Gurbetin ve yalnızlığın gecesinde beklenen sendin...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yağmalayıp mesafelerin gizliliklerini yer yer

Göründü umudumun elinde yıldızlı bir taç

Gecenin karanlığında görünüyordu altın işlemeli yol

Ve sardı her şeyi ışıklı bir ürperiş.

Kızıl ve gölgeli kıvrıntılarda gizlenmiş

O sarhoş edici güzelliği sarmıştı arzunun titremesi;

Gözünde hevesin ve duygulanmanın altın damlası

O gizli göğsü sarsardı bir menekşe nefes

Hayalin altınıyla beslenmiş;işitilmemiş,taptaze

Çiçeklerle örülmüştü gece gibi siyah saçları.

Gülen dudakları karanlıkta kanlı bir güldü

Ve gözlerim onu görünce hemen tanıdı.

 

 

Bilirsin ey gülen yüzlü ve ruhu dingin kadın

Gurbetin ve yalnızlığın gecesinde beklenen sendin...

Harika......

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gökyüzüne yakın kağıt tepeler vardır.

Bazen kendi yazdıklarınızla,

Bazen de başkalarının yazdıklarını karalayarak o tepelere varırsınız.

Her ülkenin kendi para birimine göredir bu tepeler,

Orada ışığa yakın gölgelere uzaksınızdır.

Kağıt tepeler yüksek bedelleri olan yığıntılardır.

Bazen ne kadar yazdığınızla değil,

Kendinizde neleri sildiğinizle değer kazanırsınız.

Bu yüzden birileri çok yalnızken,

Bazıları hep tek başınadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yalnızlığa Sone

 

Güneşin akşam hüzünle battığı

Karşıdaki karlı dağlar yalnız

Düşen yaprak, esen rüzgar yalnız

İnsanda ölümün yalnızlığı

 

Yalnız düşünceler paramparça

Yalnız hatıralar kırık dökük

Yalnızlık zor; yalnızlık büyük

İnsanın yalnızlığı bambaşka

 

Dünyada yalnız olmayan ne var

Yer altında ölüler; gökte yıldız

Denizlerde yelkenliler yalnız

 

Ve insan yalnız Tanrılar kadar

Üzerinde ümitle yaşadığımız

Dünyaya sığmıyor yalnızlığımız

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bulutlar geçiyor, aklıma sen geliyorsun

Bir köhne zaman geçiyor senden uzakta

Hala o ruhtımda bekliyor musun

O bembeyaz gemi kaybolurken uzakta.

 

Kana bulanmış bıçaklar gibi

Uzun kirpiklerin yine ıslak mı ?

Baksana gün ışıdı denizlerimde

Senin rıhtımın sabah olmayacak mı ?

 

Hala bitkin misin, seviyor musun?

Ne zaman dinecek bu gözyaşları?

Erimez taş olduğu için demiştin

Baksana eridi rıhtım taşları.

 

Çoktan uzaklaştı düdük sesleri

Artık beklediğini kimseler bilmeyecek

Dinle, dalgalar unut diyor, unut onu

Bembeyaz gemi gitti, hiç gelmeyecek...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Vakit tamam seni terkediyorum..

Bu kırık ve incecik bir veda havasıdır..

Tutuşan ellerimden parmak uçlarına değen sıcaklık..

Incinen bir hayatın yarasıdır..

Kalacak tüm izlerin hayatımda..

Gözlerimden bir damla yaş sızlayıpta..

Resmine aktığında..

Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan..

Bir yer olsa keşke..

Kan tarlası..

Gelincik şafağında...

 

Yusuf Hayaloğlu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[TABLE=width: 100%]

[TR]

[TD=width: 100%, align: left]Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?

Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?

Sevmek için güzele mi bakmalı?

Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?

Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?

Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?

Hırsızlık; para, malmı çalmaktır?

Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?

Solması için gülü dalından mı koparmalı?

Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?

Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?

Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%]

Victor Hugo[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

 

sen say ki

ben hiç ağlamadım

hiç ateşe tutmadım yüreğimi

geceleri, koynuma almadım ihaneti

ve say ki

bütün şiirler gözlerini

bütün şarkılar saçlarını söylemedi

hele nihavent

hele buselik hiç geçmedi fikrimden

ve hiç gitmedi

bir topak kan gibi adın

içimin nehirlerinden

evet yangın

evet salaş yalvarmanın korkusunda talan

evet kaybetmenin o zehirli buğusu

evet nisyan

evet kahrolmuş sayfaların arasında adın

sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı

bu sevda biraz nadan

biraz da hıçkırık tadı

pencere önü menekşelerinde her akşam

 

dağlar sonra oynadı yerinden

ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca

sen say ki

yerin dibine geçti

geçmeyesi sevdam

ve ben seni sevdiğim zaman

bu şehre yağmurlar yağdı

yani ben seni sevdiğim zaman

ayrılık kurşun kadar ağır

gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın

yine de bir adın kalmalı geriye

bütün kırılmış şeylerin nihayetinde

aynaların ardında sır

yalnızlığın peşinde kuvvet

evet nihayet

bir adın kalmalı geriye

bir de o kahreden gurbet

beni affet

Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç

 

Ahmet Hamdi Tanpınar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İçimi titreten bir sestir her gün.

Saat her çalışında tekrar eder:

"Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın?

Elin boş mu gireceksin geceye?

Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün.

Gençlik böyledir işte, gelir gider;

Ve kırılır sonra kolun kanadın;

Koşarsın pencereden pencereye."

 

Ah o kadrini bilmediğim günler,

Koklamadan attığım gül demeti,

Suyunu sebil ettiğim o çeşme,

Eserken yelken açmadığım rüzgâr

Gel gör ki, sular batıya meyleder,

Ağaçta bülbülün sesi değişti,

Gölgeler yerleşiyor pencereme;

Çağınız başlıyor ey hâtıralar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yerin seni çektiği kadar ağırsın

Kanatların çırpındığı kadar hafif..

Kalbinin attığı kadar canlısın

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kötü..

Ne renk olursa olsun kaşın gözün

Karşındakinin gördüğüdür rengin..

Yaşadıklarını kar sayma:

Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

 

Ne kadar yaşarsan yaşa,

Sevdiğin kadardır ömrün..

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi,

 

Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer

Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

Bir gün yalan söyleyeceksen eğer

Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın

Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

 

İşte budur hayat!

İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün

Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

Çiçek sulandığı kadar güzeldir

Kuşlar ötebildiği kadar sevimli

Bebek ağladığı kadar bebektir

Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

Sevdiğin kadar sevilirsin...

 

CAN YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yemek de boş içmek de,

Hatta yeri gelmeden sevişmek de.

Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,

Tam zamanında söylemelisin sevdiğini

Gözlerinin içine baka baka.

Bisikletinin gidonunu

Tam zamanında çevirmelisin

Düşmemek için.Tam zamanında frene basmalı,

Tam zamanında yola koyulmalısın.

Tam zamanında okşamalısın başını

O üzüm gözlü çocuğun

Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,

Tam ağlamak üzereyken.

Tam zamanında koymalısın elini omzuna

En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.

Tam zamanında tutmalısın düşerken

Üç yaşındaki sehpaya tutunan çocuk.

Tam zamanında acımalı yüreğin

Afyon'da Hasan Ağabey' in evi yıkılınca başına

Evsiz kalınca çoluk çocuk

Ki uzatasın elini bir parça.

Tam zamanında açmalısın kapını

Hayatına girmek isteyenlere.

Tam zamanında çıkarmalısın

Sevginden şımarmaya başlayanları.

Tam zamanında affetmelisin kardeşini

Biliyorsan yüreğinde kötülük olmadığını

Seni gecenin üçünde arayıp da

Kafasının iyi olduğunu söylediğinde.

Tam zamanında öğretmelisin oğluna

Gerekiyorsa yumruk atmayı

Tam burnunun üstüne

Tiksinmeden pisliğinden,

Yukarı mahallenin sümüklü bebesi

Misketlerini zorla almaya çalışırsa.

Tam zamanında bağırmalısın

Acıyınca bir yerin.

Tam zamanında gülmelisin

Kemal Sunal küfür edince filmin bir yerinde.

Tam zamanında yatmalısın

Yola çıkacaksan ertesi gün

Ve arabayı kullanan sensen

Sana emanetse çoluk çocuk

Ve kendin.

Tam zamanında bırakmalısın içmeyi

Son kadeh bozacaksa seni

Ve üzeceksen birilerini

Ertesi gün hatırlamayacaksan.

Tam zamanında ayrılmalısın misafirliklerden.

Tam zamanında konuşmalı

Tam zamanında şarkı söylemeli

Tam zamanında susmalısın.

Tam zamanında terk etmelisin gerekiyorsa

Annenin babanın evini,

Tam zamanında başka bir şehre gidip

Ayaklarının üzerinde durmaya çalışmalısın.

Tam zamanında dönmelisin memleketine.

Tam zamanında için titremeli,

Tam zamanında aşık olmalı

Deli gibi sevmelisin güzel gözlünü.

Tam zamanında toplamalısın oltanı

Belki de seni şampiyon yapacak

En büyük balığı kaçırmadan.

Tam zamanında yaşlandığını hissetmeli

Tam zamanında ölmelisin

Iskalamak istemiyorsan hayatı.

Haydi şimdi kalk bakalım

Silkin şöyle bir

At üzerinden hayatın yorgunluğunu,

Vakit zannettiğinden daha az

Haydi kalk bakalım,

Şimdi YAŞAMAK ZAMANI..... Can YÜCEL

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KİMİ SEVSEM SENSİN

kimi sevsem sensin / hayret

sevgi hepsini nasıl değiştiriyor

gözleri maviyken yaprak yeşili

senin sesinle konuşuyor elbet

yarım bakışları o kadar tehlikeli

senin sigaranı senin gibi içiyor

kimi sevsem sensin / hayret

senden nedense vazgeçilemiyor

 

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet

sarışın başladığım esmer bitiyor

anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli

dudakları keskin kırmızı jilet

bir belaya çattık / nasıl bitirmeli

gitar kımıldadı mı zaman deliniyor

kimi sevsem sensin / hayret

kapıların kapalı girilemiyor

 

kimi sevsem sensin / senden ibaret

hepsini senin adınla çağırıyorum

arkamdan şımarık gülüşüyorlar

getirdikleri yağmur / sende unuttuğum

hani o sımsıcak iri çekirdekli

senin gibi vahşi öpüşüyorlar

kimi sevsem sensin / hayret

in misin cin misin anlamıyorum

 

 

 

ATTİLA İLHAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Başlar ağaçların gölgesine düştü

Gözler kör sanırsın, hep sağır kulaklar

Kurtulmuş eller boşluğu taramaktan

Yol kenarında dinlenmekte ayaklar.

 

Var olsun hiç şaşmadan atan bu nabız

Yoksa hangisi kalkabilirdi yarın

Şu yıldızlı yıldızsız gökler altında

Bahtlarından habersiz uyuyanların?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevilmek mi?-öyleyse bırakma yüreğini

Şimdiki yolundan ayrılmaya.

Olduğun her şeyken şimdi,

Olmadığın şey olma.

Böylece kibarlığın, lütfun,

Aşkın güzelliğin,

sonsuz bir övgü konusu olacak yeryüzünde,

ve aşk-basit bir görev.

 

 

Edgar Allan Poe

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bugün Pazar

 

 

Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.

Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün

bu kadar benden uzak

bu kadar mavi

bu kadar geniş olduğuna şaşarak

kımıldamadan durdum.

Sonra saygıyla toprağa oturdum,

dayadım sırtımı duvara.

Bu anda ne düşmek dalgalara,

bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.

Toprak, güneş ve ben...

Bahtiyarım...

 

 

Nazım Hikmet

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...