Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Melankoli (Tüzün Gürson çevirisi)

Sakın silmeyin, silmeyin boşuna

Ölümsüz aşkların gözyaşlarını!

Silinmiş, ölgün gözlerle bakınca

Öylesine boş, anlamsızdır dünya.

Dokunmayın, ah! Silmeyin boşuna

Umutsuz aşkların gözyaşlarını!

 

[h=2]Johann Wolfgang von Goethe[/h]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Öyle yıkma kendini,

Öyle mahzun, öyle garip...

Nerede olursan ol,   

İçerde, dışarda, derste, sırada,

Yürü üstüne - üstüne,

Tükür yüzüne celladın,

Fırsatçının, fesatçının, hayının...

Dayan kitap ile,

Dayan iş ile.

Tırnak ile, diş ile,

Umut ile, sevda ile, düş ile

Dayan rüsva etme beni.

 

Ahmed ARİF

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen istinyede bekle ben burdayım

İçimde köpek gibi havlayan yalnızlığım

Çünkü ben buradayım karanlıktayım

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Çünkü elimi kestim beni kan tutuyor

Şarabım bütün ekşi suyum soğuk

Yanımda olmadın mı seni daha bir çok seviyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

 

Yüzünü ıslatmadan ağlayabilir misin

Yarı geceden sonra telefon ettin mi hiç

Karanlık adamlar hüvviyetini sordu mu

Ben senin olmadığını arıyorum

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git

Bana ait ne varsa hepsi seni korkutuyor sana ait ne varsa

Hiçbiri benim değil

Belki ölmek hakkımı kullanıyorum

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

Belki gelmem gelemem 5 dakika bekle git

 

Atilla İlhan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Beni koyup koyup gitme, n'olursun

Durduğun yerde dur

Kendini martılarla bir tutma

Senin kanatların yok

Düşersin yorulursun

Beni koyup koyup gitme, n'olursun

 

Bir deniz kıyısında otur

Gemiler sensiz gitsin bırak

Herkes gibi yaşasana sen

İşine gücüne baksana

Evlenirsin, çocuğun olur

Beni koyup koyup gitme, n'olursun

 

Elimi tutuyorlar ayağımı

Yetişemiyorum ardından

Hevesim olsa param olmuyor

Param olsa hevesim

Yaptıklarını affettim

Seninle gelemeyeceğim Attilâ İlhan

Beni koyup koyup gitme, n'olursun.

 

Atilla İlhan

https://www.youtube.com/watch?v=C3UO0mDBJLE&list=PLnZKdwO6qvqjjv EhMGmggDvQ5wTFKzaQH&index=10

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yapmakla olup bitseydi bu iş,

Hemen yapardım, olup biterdi.

Döktüğüm kanla akıp gitse her şey,

Bir vuruşta sonuna varılsa işin,

Bir anda bu dünyayı olsun kazanıversen,

Zaman denizinin bir kumsalı olan bu dünyayı

Öbür dünyayı gözden çıkarır insan.

Ama bu işlerin daha burada görülüyor hesabı.

Verdiğimiz kanlı dersi alan

Gelip bize veriyor aldığı dersi.

Doğruluğun şaşmaz eli bize sunuyor

İçine zehir döktüğümüz kupayı.

Adam burada, iki katlı güvenlikte:

Bir kere akrabası ve adamıyım:

Ona kötülük etmemem için iki zorlu sebep.

Sonra misafirim; Değil kendim bıçaklamak,

El bıçağına karşı korumam gerek onu.

Üstelik bu Duncan, ne iyi yürekli bir insan,

Ve ne bulunmaz bir kral.

Her değeri ayrı bir İsrafil borusu olur

Lanet okumak için onu öldürene!

Acımak yeni doğmuş bir çocuk olur, çırılçıplak,

Kasırganın yelesine sarılmış,

Ya da bir melek, görülmez atlarına binmiş göklerin,

Ve gider dört bir yana haber verir

Bu yürekler acısı cinayeti,

Göz yaşı savrulur esen yellerde.

Sebep yok onu öldürmem için,

Beni mahmuzlayan tek şey, kendi yükselme hırsım;

O da bir atlayış atlıyor ki atın üstüne

Öbür tarafa düşüyor, eğerde duracak yerde.

 

(Macbeth, VII. Sahne)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sevgi Duvarı

 

Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa?

Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi

Dilimizde akşamdan kalma bir küfür

Salonlar piyasalar sanat sevicileri

Derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni

Yakanda bir amonyak çiçeği

Yalnızlığım benim sidikli kontesim

Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

 

Kumkapı meyhanelerine dadandık

Önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi

Aramızda görevliler ekipler hızır paşalar

Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi

Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri

Çöpçülerin elleriyle okşardın beni

Yalnızlığım benim süpürge saçlım

Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

 

Baktım gökte bir kırmızı bir uçak

Bol çelik bol yıldız bol insan

Bir gece sevgi duvarını aştık

Düştüğüm yer öyle açık seçik ki

Başucumda bir sen varsın bir de evren

Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi

Yalnızlığım benim çoğul türkülerim

Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

 

Can Yücel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne için durmalıyım?

Ne için?

Kuşlar çoğul maviliği aramaya gitmişler

Ufuk dikeydir,

Ufuk dikeydir ve hareket fıskiye gibi

Görünümde ışıklı yıldızlar oynuyor yeryüzü, yükseklikte kendini tekrarlıyor ve gökyüzü kuyuları bağlantılarına dönüşüyor

Ve gündüz öyle geniştir ki gazetenin küçük beynine sığmıyor

Ne için durmalıyım?

Yol hayatın kılcal damarları arasınddan geçiyor

Çevrenin niteliği tüm kokuşmuş hücreleri öldürecek

Ve şafağın kimyasal atmosferinde sadece ses kalacak

Zaman zerreciklerine bağlanan ses

Ne için durmalıyım?

Bataklık, kokuşmuş böceklerin çoğaldığı yerden başka ne olabilir?

Morgun benliği ölülerin şişmiş cesetlerinden ibarettir

Ve ateş böceği.. AH

Ateş böceğinin konuştuğu an

Karanlıktaki alçak adam koflanan erkekliğini gizliyor

Ne için durmalıyım?

Kurşunlu harflerin işbirliği boşunadır ve kurşunlu harflerin işbirliği bu değersiz düşünceyi kurtarmaz

Ben ağaçların soyundanım

Ve bu bayat havayı solumak kederlendiriyor beni

Ölen bir kuş uçuşu unutmamayı öğütledi bana

Tüm güçlerin sonu güneşin gerçeği ve ışığın bilinciyle birleşmekten ibarettir, birleşmek.

Yel değirmenlerinin çürümesi doğaldır,

ne için durmalıyım?

Ben yeşil buğday salkımlarını göğsüme alarak, sütle besliyorum

Ses, ses, sadece ses kalıcıdır

Cücelerin ülkesinde

Sıfır üzerine dolaşıyor ölçü mihenkleri

Ne için durmalıyım?

Ben dört unsura itaat ediyorum

Ve yüreğimin yasalarını

kölelerin yerel hükümeti düzenlemiyor

Böceğin etle sarılı boşlukta, yararsız dolaşımı ve vahşice ulumalar

beni ilgilendirmiyor.

Beni çiçeklerin kanlı soyu yaşamaya sorumlu kılmış biliyor musun?

Çiçeklerin kanlı soyu

 

Furuğ Ferruhzad

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KAPTAN -1

 

eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

 

gece yarısını yaşamaktan yorgunum

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

önünden geçtiğim halde beni tanımadın

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar

bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok

hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor

bana seni senden evvelki poitiers’li kızı

hatırlatıyor

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

 

karanlığın arkasında kıvılcım gözlü ******lar

gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

 

ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

 

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın

hatta ricardo bile hani vatansız ricardo

burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı

oysa au vieux chatalet’de akşam sabah beraberdik

üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik

üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet

neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

 

yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

 

montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim

o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim

ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi

sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren

o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben

yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

 

bir gazete aldım ama evde okuyacağım

 

kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam

seni öldürmek için çareler tasarlasam

sükut bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda

ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü

ve ben unutulsam yazdığım şiirler

senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım

eski padişahlar gibi unutulsa birer birer

ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam

ellerim oldum olasıya seni unutsalar

 

yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor

rue lafatette’de dünden bugüne geçiyorum

eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

Yazar : ATTİLA İLHAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

KAPTAN -1

 

eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

 

gece yarısını yaşamaktan yorgunum

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

önünden geçtiğim halde beni tanımadın

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar

bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok

hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor

bana seni senden evvelki poitiers’li kızı

hatırlatıyor

 

ayazın avucunda unutmuştun ellerini

 

karanlığın arkasında kıvılcım gözlü ******lar

gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

 

ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

 

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım

soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın

hatta ricardo bile hani vatansız ricardo

burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı

oysa au vieux chatalet’de akşam sabah beraberdik

üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik

üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet

neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

 

yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

 

montmarte metrosu civarında seni gözden kaybettim

o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim

ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi

sidney bichet’nin caz havalarını çiğneyip tüküren

o saklasın varsın seni sevdigini biliyorum ben

yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

 

bir gazete aldım ama evde okuyacağım

 

kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam

seni öldürmek için çareler tasarlasam

sükut bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda

ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü

ve ben unutulsam yazdığım şiirler

senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım

eski padişahlar gibi unutulsa birer birer

ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam

ellerim oldum olasıya seni unutsalar

 

yarı gecenin içinden bir zenci sütbeyaz bakıyor

rue lafatette’de dünden bugüne geçiyorum

eflatun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

Yazar : ATTİLA İLHAN

 

 

efsane bir giriş :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,

Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi karlar

Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar…

Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,

Ey kebûterlerin neşideleri,

O baharın bu işte ferdâsı

Kapladı bir derin sükûta yeri

Karlar

Ki hamûşâne dem-be-dem ağlar.

Ey uçarken düşüp ölen kelebek

Bir beyaz rîşe-i cenâh-ı melek

Gibi kar

Seni solgun hadîkalarda arar;

Sen açarken çiçekler üstünde

Ufacık bir çiçekli yelpâze,

Nâ’şun üstünde şimdi ey mürde

Başladı parça parça pervâze

Karlar

Ki semâdan düşer düşer ağlar

Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;

Küçücük, ser-sefîd baykuşlar

Gibi kar

Sizi dallarda, lânelerde arar.

Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,

 

Şimdi boş kaldı serteser yuvalar;

Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân! –

Son kalan mâi tüyleri kovalar

Karlar." - Cenap Şahabettin

 

Kış günlerini özledim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

"xxıı

günler öylece kendi kendine geçsin diye

bir camın arkasında durdum

bana dokunmasın hiçbir şey

hiç bir şey yarama merhem olmasın

iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye

bir camın arkasında durup

akan hayata ve zamana baktım.

 

Taş Parçaları

Birhan Keskin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Orta gelirli insanların sıradan evlatlarıydık biz.

Mahalle arası kafelerde çayla simit yerdik,

Pazardan giyinir, para üstü çıkışmayan bakkaldan sakız alırdık biz.

Bizler insandık, vardık. '' Yok '' da bilirdik '' Var '' da.

Arabasını temizleyenlere '' Kolay Gelsin '' der,

Yaşlılara yer verirdik.

Komşu bilirdik, kardeş bilirdik, sohbet ederdik.

Bizler insandık, vardık. '' Hal '' de bilirdik '' Hatır '' da bilirdik.

Ne oldu da bu hale geldik ??

 

Patavatsız..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...