masal perisi Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 22, 2017 Beni her ölüm etkiler. Tanımasam bile üzülürüm Yitirilmiş ümitlere... Hiç gerçekleşmeyecek ideallere, Yaşanmamış sevgilere üzülürüm... Bu yüzden, korkarım yaşamı ertelemekten. Ne yapılması, ne söylenmesi gerekiyorsa Söylenmeli, yapılmalı. Seviyorsanız, sevdiğinizi bugün söyleyin. Sevdanızı bugün yaşayın. İşinizde yapılacak ne varsa Bir an önce yapın. Yarın çok geç olabilir... Bir anda bitebilir her şey. Yaşamak için acele edin bence. Kısa yaşanmışlıklar, Yaşanmamışlıklardan daha iyidir. Geriye dönüp baktığınızda "keşke"ler Çoğunlukta olmasın. Uzun vadeli hedefler için bile Bugünden harekete geçmeli. Yarınlar çok uzakta olabilir. Daha okulda başlamıyor muyuz Ertelemeye yaşamı? Hep yarına yatırım, bu günü sonra Yaşamacasına... "İşe gireyim, sonra..." "Evleneyim, sonra..." "Çocuklar büyüsün, sonra..." "Emekli olayım, sonra..." Sonra... Sonra... Sonra... Bu sürecin başında, ortasında, Yaşam her an sona erebilir. Sonrası olmayabilir. Fedakârlıklar güzel ama unutmayalım: Herkes kendi hayatını yaşar... Ertelenen sevdaların bedelini ödemiyor yaşam. **Tayfun talipoğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 19, 2017 Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil, bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte yani yürekte. Meselâ bir barikatta dövüşerek meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken meselâ denerken damarlarında bir serumu ölmek ayıp olur mu? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı? Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden? Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
naughty Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 "Ve bu dünya, öyle insanların adım sesleriyle doludur ki, seni öpüyorken, kafalarında seni asacakları urganı örüyorlar..." Furuğ Ferruhzad Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sienapen Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 Baslayan bir sey vardi unuttum Animsamaya çalisiyorum simdi Emekdar kelimelerle: Bahar Gençlik Bebek Çiçek Deniz Isçi Bagimsizlik Özgürlük Esitlik Ask Mezarimda dönüyorum da Yuvarlaniyorum bastan kiça Kalafattan yeni çikmis bir tekne Dalga olmayan dalgalarin üstünde... Can YÜCEL Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 20, 2017 İki sigaram kaldı bu gece için maviş anne İki muhabbet kuşum. İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim, biri mutsuz Ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak? Dünyaya bile bir dünya anne lazım. Biri sen ol maviş anne, biri ben. Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da birlikte gidelim maviş anne Bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt, Şefkate söyle o da gelsin. Özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun Bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür Temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası... Hepsi, hepsi ninniyle büyür. Bilir misin maviş anne? Ben çekildiğim her fotoğrafta Defolu bir kelebek gibi çıkarım. Mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı Kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı Sanırım ben assolist oldum maviş anne Şimdi mutluyum Geçmişini mi yok ettin kızım diye soran Bir babadan kurtuluşumu kutluyorum Babama söyle, o gelmesin maviş anne Birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla, Bir kırmızı battaniye, onlara bir mutluluk çadırı yolla sonra belki, ben de gelirim Kuşlarımı da bırakayım gitsinler Dışarıda ölürler mi sence Postacı mektup bile getirmezse onlardan Ben bir anne gibi ağlarım sonra Bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne Ölürler yazık dışarıda! Onlar birer yıldız olursa Biri mavi, biri yeşil Ben onlara bakarım maviş anne. Kalbimi de büyüttüm sonunda Artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa Kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara Öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın. Kalbim sanırım büyüyünce Sokaklarda ağlayan biri olacak Rezillik yani maviş anne! Kalbim komik kaçacak Kaçmaması için sen en iyisi kalbime de Benim serüvenimden bir yer ayırt Aman, mutsuz bir yer olmasın! İki sigaram kaldı bu gece için Yüzyıl yetecek çocukluğum, İki muhabbet kuşum, Biraz da ateşim var. Dua ediyorum ateşe Vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece Dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne Aman umutsuz bir yer olmasın! İki kendim varmış maviş anne Biri benmişim biri mutsuz Ben ölürsem maviş anne, mutsuz için Dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al. Ben ölürsem mutsuza iyi bak! Didem Madak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
DenizFeneri Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2017 Bıktım sürülemekten onu, Yıllar yılı,ayaklarımın ucunda; Biraz ayrı yaşayalım, O tek başına, Ben tek başıma. Orhan Veli Kanık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Anafiel girl Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 8, 2017 Ortalama insanda Herhangi bir günde herhangi bir orduya yetecek kadar ihanet, nefret, şiddet ve saçmalık vardır. VE Cinayet konusunda En Becerikliler Cinayet Karşıtı vaaz verenlerdir VE Nefreti En İyi Becerenler Sevmeyi Vaaz Edenlerdir. VE-SON OLARAK- SAVAŞI EN İYİ BECERENLER BARIŞ VAAZI VERENLERDİR. Tanrıyı Vaaz Edenlerin Tanrıya İhtiyacı Var Barış Vaaz Edenlerin Huzuru Yok SEVGİYİ VAAZ EDENLER SEVGİSİZDİR. VAAZ VERENLERDEN SAKININ Bilmişlerden Sakıının. DURMADAN KİTAP OKUYANLARDAN Sakının. Yoksulluktan Nefret Edenlerden Ya da Gurur Duyanlardan Sakının Övgü Göstermekte Hızlı Davrananlardan SAKININ Karşılığında ÖVGÜ Beklerler Sansürlemekte Hızlı Davrananlardan SAKININ Bilmedikleri Şeylerden Korkarlar. Sürekli Kalabalıkları Arayanlardan Sakının; Tek Başlarına Bir Hiçtirler ortalama Erkekten Ortalama Kadından Sakının Sevgilerinden SAKININ. Sevgileri Vasattır, Vasatı Aranır Dururlar Ama Nefretleri Dahiyanedir Nefretleri Seni Beni Herkesi Öldürebilecek Kadar Dahiyanedir.Yalnızlığı İstemezler, Yalnızlığı Anlamazlar Kendilerinden Farklı Herşeyi yoketmeye Çalışırlar. Sanat yaratamadıklarından, sanatı Anlayamazlar. Yaratma Başarısızlıklarını Dünyanın Beceriksizliğine Yorarlar Kendileri. Tam Sevemedikleri İçin Senin Sevginin Eksik Olduğuna İNANIR VE SENDEN NEFRET EDERLER. Ve Nefretleri Parlak Bİr Elmas Bir Bıçak Bir Dağ Bir KAPLAN Bir Baldıranotu Gibi Mükemmeldir. En Usta Oldukları SANATTIR NEFRET! (kitlelerin dehası - charles bukowski) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
BaySadist Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2017 "Dünyada akla değer veren yok madem, Aklı az olanın parası çok madem, Getir şu şarabı, alsın aklımızı: Belki böyle beğenir bizi el alem!" Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chess Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Temmuz 9, 2017 (düzenlendi) Çekilmez bir adam oldum yine Uykusuz, aksi, lanet Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi Azgın bir hayvan döver gibi O gün çalışıyorum Sonra birde bakıyorsun ki Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet... Nazım Hikmet Kasım 25, 2017 masal perisi tarafından düzenlendi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2017 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 25, 2017 Kimi der ki kadın uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir. Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran, Kimi der ki çocuk doğuran, Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım. Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır. Nazım HİKMET 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2018 (düzenlendi) Ben, bu yaz serin geçer sanmıştım. Uzun zamandır konuşmayı unutmak, hiç bir şeyi bilmemek, yalnızca, evet yalnızca gece yarısı edilebilecek bir telefonla uyanıp, eski, çok eski bir arkadaşın sesini duymak istemiştim. Galiba, en büyük hatalarımdan biriydi bu. Ses ne kadarını anlatabilir ki bir insanın: görmeden, dokunamadan, ansızın kapatarak avcunu, bir kelebeği orda hapsetmek gibi bir şey olmalı. Oysa ağrılı yaralarım, ‘janti’ taklalarım, hububata dönüşmüş yanlarım vardı. Oysa ben, bu yaz serin geçer ve sessiz kalmayı tercih ederek, evimde, odamda, fallar açarım, belki biraz müzik dinler, ağlarım diye ummuştum. Hatırdan hiç çıkmayan yüzlerin hiç çıkmayacak fallarını açarım, bir parça tarihe geçerim diye ümit etmiştim. Ama olmadı. Olmadı işte, savruldum. Artık her şeyi biliyorum. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Bu ne sancılı bir telaş benim için; ...ben, bu yazı serin geçer sanmıştım. Alev alev. Her yer alevler içersinde; ve ben, bu korkunç yangında çatıya kaçacak gücü bile kalmamış bir kötürüm gibi, tekerlekli sandalyemde havanın her zaman olduğundan daha çabuk ve daha fazla kararmasını, damların hesapsız kediler ve matematisyen martılarla dolmasını bekliyorum şimdi. Aşk, beni ünlü yapar sanmıştım! Neleri özlemiştim, ne mükemmel hisler beslemiştim: çıt çıkarmadan çekildiler, hükmen yenildik. Kaybolanları da gördüm. Samimi söylüyorum, hem de çok yakından gördüm. Kendi aralarında konuşuyorlardı. O mesafede gidip gelen bir nefes topluluğu, ağızdan kulaklara musikisi noksan bir söz kümesi taşıyordu. Bu kümeste tek tavuk da bendim! Ah, bir parça ağlarım diye ummuştum. Nafile! Olmadı velhasıl. Artık her şeyi biliyorum. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Bütün bütün boğuldum. Karaya da vuramam / vuramam. Neden benden söz ettiler kısaca. Neden dolaştım bir serseri kurşun gibi oradan oraya. Oradan oraya ve kime götürüyordum parklardan topladığım oksijen oranı yüksek çiçekleri. Kim koklamaya cesaret edecekti, kim onları alıp bir vazoya yerleştirecek kadar kendini tanıyordu, bana inanıyordu, beni seviyordu, mıncıklıyordu, kolluyordu… hiç. Hiç kimse. Bunu da biliyorum. Buna da erdim. Bir kere, en başta sezmiştim yanılacağımı… İlkin, telefon defterimi attım. Sonra fotoğraflar, ah çok hoş, elbette o mükemmel fotoğraflar. Renk renk, çeşit çeşit, insan insan, düşman düşman fotoğraflar. Topluca otururken, içki içerken, grup s*ks takılırken, hususi sevdaların o “sözü geçmese iyi olacak, mayonez alır mıydın” tipindeki sohbetlerinde çekilmiş, arşivlenmiş, çerçevelenmiş fotoğraflar! Deklanşöre basanın, karşısındaki topluluk içinde olamayışının da hüznünü, burukluğunu taşıyan o canım fotoğraflar! Kestim kendimi. Kestim kendimi, çıkarttım fotoğraflardan: Bir şiirde geçer ya hani: Oramda buramda biraz el, biraz bacak, biraz omuz kaldı... Oyup çıkarttığım o kadını, o Aptal Surat’ı attım, yani kendimi. Şimdi o fotoğraflardaki o insanlar bensiz, ben zaten mekansız, yurtsuz, huysuz ve savruk, anne tarafından serseri, baba tarafından alkolik, ölmüş ve yarı diri bir kadınım. Olmadı işte. Artık her şeyi biliyorum. Artık her şeyi bilmekten başka çıkar yolum kalmadı. Romantizme kızıyorlardı. Evet, onlar da gözyaşlarını bir sır gibi saklamayı erdem sayanlardandılar. Kollarımda kör jilet yaraları, mutfakta üç haftalık bulaşık, ciğerimde dışarı atılması kasten unutulmuş bir miktar esr*r dumanı, kulaklarımda fış fış kayıkçının ilk iki mısrası, gidilmesi gereken ülkeler, kalınması gereken oteller var aslında. Godot’yum desem, bekleyenim olmaz! Acayip bunalımdayım. Sevmiyorum bu tür hijyenik cümleler kurmayı. “Artık” kelimesini kullanmaktan nasıl da sıkıldım. “Dert yanmak” fiiliyle başım uzun zamandır dertte! … Gecenin bu yarısında… Gece Yarısı Edilebilecek Bir Telefon! Evet, aslında ben yalnızca buna değinecektim. Hatta sabaha karşı… - Forum kuralları gereğince bazı yerlerini kesmek yada sansürlemek zorunda kaldım. Aslında sanatta sansür asla onayladığım bir şey değil fakat sanatın savunulacağı yer de burası değil. Konu; "Sizi anlatan şiirler" olunca bazı yerlerini de kendi ruh halime göre düzenledim. Şaire saygıyla... Ağustos 23, 2018 Witch Of Rain tarafından düzenlendi Çok sevdiğim ve şu an beni derinden üzen hastalığı sebebiyle yaşam savaşı veren Derman Iskender Över'e aittir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2018 Didem Madak'ın öfke tanımını çok seviyorum. Hep okuduğum bu şiiri az önce üstüne ekleye ekleye okudum... I. Sevgili Pollyanna, Sen bu mektubu okurken Soğuk bir doğu sokağında, Acılarla yüklü bir faytonla dolaşıyor olacağım Atların boynunda ziller ve pembe orlondan püsküller Şaklayan kırbaç ve gıcırdayan tekerlekler. Kömürümüz bitti tam kışın ortasında Toz hatıra ve talaş bastık sobaya Üşüse böyle yapardı mutlaka hazreti İsa da. Aşkın yüzünden düşen bin parçayı Toplamaktan yoruldum ben artık Pollyanna Yolda bavulumu çaldılar Bana hediye ettiğin o kırmızı elbise de içindeydi Ne güzeldi Ben kendime çilek derdim onun giydiğimde Bakar bakar anne derdim memelerime İnsanın memesi olması büyük bir çilektir Pollyanna Güzeldi yine de o yıllar Küçük sarı pütürleriyle Ne çabuk geçti. Ama zaten onu burada giymeme izin vermezlerdi Belki artık hiç olmaması daha iyi Çalınmış bir güzellik, Yasaklanmış bir güzellikten daha iyidir. Ama onu asla unutmayacağımı bilmelisin. Dilerim sen pötikareli gömlekler gibi neşeli, İri dişli bir mısır koçanı kadar Mutlu ve yan yanasındır. Belki bir gün beni ziyarete gelirsin Sana krem fıstıklı ekmek ikram ederim Artık çok mutlu olacağızlı ekmekler Süte ekmek doğrar ve Papara papara diye şarkı söyleriz. Sen ruhumun misafir odasında uyursun, Süt ve gözyaşı lekeli yumuşak yer yatağında. II. Sevgili Pollyanna, Senin romanlarında her şey o pazartesi başlardı Kot pantolonlu, uzun bacaklı pazartesilerdi onlar Ben mutfakta Edith Piaf dinler, Bir lağım faresiyle göz göze bulaşık yıkardım. Şehrimizin aşkı ve şehrimizin şarkısı Öfkeyle pis su borularında dolaşırdı. Sana patates kızartırdım. Patatesler pazartesi kadar kırmızı oluncaya kadar... Ölüm bizi ayırıncaya kadar... Aşkımız şehrin en güzel aşkıydı Kolay değildi, kolay olmamıştı Yıllarca şehrin en güzel aşkının benekleriyle yaşamak. Kirli muşamba perdeli meyhanelerde ağlardım Masaaltı kedileriydi benim için ağlamak, Bazen tekirdi, bazen sarman Kim önce fırlarsa parsayı toplardı. Öfkem içimde emekleyen kırmızı patikli Bir bebekti sanki Pollyanna Her köşede nergisler satıyorlardı sokaklarda Baygın kokulu güneşler gibi... Onları satın almak, Sonra bir gün yüzü çatlak intiharlarımı boyatıp Otuzaltı numara bir hayata başlamak... Uzun bir nekahet döneminden sonra Nihayet ayağa kalkmak... Öfkem Üstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı Bayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına Öfkem İşi bitmiş bir çalı süpürgesi gibi Dayamaktır kendini duvara... Öfkem Pollyanna Neden güzeldi? Bütün güzeller gibi elinde bir bardak sıcak çayla. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2018 ... bütün pencerelerde bekleyen benim, ve o çalmayan bütün telefonlarda aylardır konuşan da. kabul. bir kez yolda karşılaşalım onunla da avunacağım. adımı sesince duymaktan vazgeçtim, sesini duysam, susacağım. yel esiyor ama değirmen dönmüyor. kuraklık bu... - Turgut Uyar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
AurorA Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 4, 2018 Bu anlamsız varoluş çukurunda, En çok yaralarımdan öp beni… Kararmış ve sevilmemiş, Susmuş ve dile gelememiş çocukluğumdan, Çocuksuluğumdan, vurdum duymazlığımdan, En çok da zamanla beraber artan, yaşlarımdan Gözyaşımdan öp beni… Karanlık gecelerimden, Beraberken bile yanımızda dikilen yalnızlığımdan, Karalarımdan öp beni… Aydınlıklarımı herkes sever, Sen en çok bencilliğimden sev beni… Doğruları herkes sever, Yanlışlarımdan öp beni… Bu anlamsız varoluş çukurunda, Yoksun sen. Hiç var olmadığın kadar yoksun… Bu yüzden yoksunum… -Ben- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sare Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Bugün en çok seni özledim Önce rüyamda gördüm seni Kalktığımda sen vardın aklımda Yanımdaydın Sanki seninle geçirecektim tüm günü Bu sefer mutluluk verdi özlemin bana Bütün gün sana yoğunlaştım…Öğleye dogru acıtmaya başladı özlemin Gülüşün aklıma gelmeye başladı…. Sonra camın önüne gittim bi sigara yaktım….. Giderek beynimi kemirmeye başladı duygularımın karmaşıklığı ve çaresizliğim midemi bulandırıyordu Beklemiyordum artık aramanı Özlüyordum işte….. Yanımda uyumanı,doya doya gözlerini seyretmeyi istiyordum ama yoktun işteBugün her şeyi seninle yapmak istedim. Bide olacakmış gibi bir sürü hayal kurdum Onlarda mutlu eder gibi oluyor ama gerçekle yüzleşince geçiyor işte… Sonrada içimdeki yorgunluk ve küskünlük…Şımarıklıktan nefret eden ben bugün seni şımartmak istedim.. Kendim için yaşayan ben bugün senin için yaşamak istedimBugün en çok seni özledim ben Bütün alışkanlıklarını,ne biliyim yürüyüşünü falan göresim geldi… Bir dokunuşunu, bir bakışını, sesini duymayı… Seninle olmayı en çok bugün özledim ben. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PatavatsiZ Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili, biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz acısını acımız yaptık çünkü. Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın göz yaşı bile içimizi parçaladı. Kedilere ağladık, kuşların yasını tuttuk... Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili... Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün hayatımda hep üzüldüm, hep yandım. Yaşamak ne güzeldir be sevgili... Sevinerek, severek, sevilerek, düşünerek... Ve o vaz geçilmez sancılarını duyarak hayatın... Yılmaz Güney 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
adEda Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 5, 2018 Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur... Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince Aynalar yüzümü tanımaz olur Bu yağmur kanımı boğan bir iplik Tenimde acısız yatan bir bıçak Bu yağmur yerde taş ve bende kemik Dayandıkça çisil çisil yağacak Bu yağmur delilik vehminden üstün; Karanlık kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl Kısakürek ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
sare Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 6, 2018 Buyrun efendim..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Witch Of Rain Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2018 Kitaplarla yeni tanışıyorum o zamanlar, ilk okuduğum şiir buydu hayatımda. Eskiden, çok eskidendi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PiaA Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 16, 2018 Şehir yerinde değil, sıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi yükselip kayan karaşın bir ağaç dışında Şehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla Ah! yıldızlı yıldızlı gece! Ben böyle ölmek istiyorum Hareket halinde. Her biri canlı Ay bile esniyor turuncu rengiyle sürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden Yaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor Ah! yıldızlı yıldızlı gece! Ben böyle ölmek istiyorum: Atılıp kollarına gecenin canavarının O büyük ejderha tarafından yutularak Hayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz Ne bir dans Ne bir ağlama. Anne Sexton Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
electronicalev Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2019 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 14, 2019 “İzimi süren bir panter var: Bir gün beni öldürecek olan; … …Adımlarını durdurmak için yüreğimi fırlatıyorum, Susuzluğunu dindirmek için kan saçıyorum; … O yiyor, ama yine de ihtiyacı yüzünden yiyecek arıyor, Mutlak bir adaklığa zorluyor… …Panter merdivende Yukarı çıkıyor.” Sylvia Plath Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 12, 2020 (...) seni birkaç saniye düşünürsem; ay kıvrılırsa diye kan kıvranırsa diye can sıçrarsa ölürken bir yerlere, daha da ölürsem diye korktum seni birkaç saniye düşünürsem; sessem, sersem bir heceysem eğer seni bir kelime edersem diye korktum seni kötü bir cümlede kullanırsam adını söylerken takılırsam, yalnış telaffuz edersem böyle bir günah işlersem tanrı affeder diye korktum yağmura çok teşekkür ederim bu gece yalnızca bu şiire yağdı -Derman İskender Över Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 2, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 2, 2020 "Aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin." -Haydar Ergülen Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
masal perisi Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2020 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2020 Bu zamanda az dostun olsun, daha iyi. Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli. Can gözünü açınca görüyor ki insan En büyük düşmanıymış en çok güvendiği... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 23, 2020 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 23, 2020 "ayrılık ne biliyor musun? ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte. insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! ipi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, duvarlara dalıp dalıp gitmesi. türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. iki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı, hüznün arması ayrılık. o küçük ölüm! usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan. ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı. ben bulutları gösterirken, ‘bulmacanın beş harfli yemek sorusuna’ yanıt aramanla halkalanmış, ‘aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı’ türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş, dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip, ‘bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ‘ diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan. şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını, bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında…. ne mi yapacağım bundan sonra? ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. şiir yazmayacağım bir süre, fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. falcı kadınlara inanmayacağım artık. trafik polislerine adres sormayacağım, geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye…. ne yapacağımı sanıyorsun ki? tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken, gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım." -şükrü erbaş 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.