raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık, iyi bile değil, sadece yaşamak... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Aragorn 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PembePanjur Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Sayfa sayfa yırttılar umutlarımı... İşte bu yüzden hala ıpıslak bakışlarım Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 28, 2009 her sevişmede veresiye değil peşin satan kazanacak.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 işte yazgının kara zırhlısı! Kork! kutsal kitaplardaki kadar kork! Çünkü hiçtir bütün duygular Korkunun verimi yanında Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile... Edip Cansever Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 İÇİNDEN DOĞRU SEVDİM SENİ çinden doğru sevdim seni Bakışlarından doğru sevdim de Ağzındaki ıslaklığın buğusundan Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de Beni sevdiğin gibi sevdim seni Kar bırakılmış karanlığından. Yerleştir bu sevdayı her yerine Yüzünde ter olan su damlacıklarının Kaynağına yerleştir Her zaman saklamadığın, acısızlığın son durağına Gül taşıyan çocuğuna yerleştir Ve omuzlarına daracık omuzlarına Üşümüş gibisin de sanki azıcık öne taşırdığın Tam oraya işte, uçsuz bucaksız bir düzlükten Bir papatya tarlasıyla ayrılmış göğüslerine yerleştir Ve esmerliğine bir de, eski bir yangının izlerinin renginde Saçlarının yana düşüşüne, onları bölen ikiliğe Alnından başlayan ve ayak bileklerinde duran Yani senin olmayan, seni bir boşluk gibi saran hüzne Yerleştir onu bir kentin parça parça aklında tuttuğun Kar taneleri gibi uçuşan Ve her gün biraz daha hafifleyen semtlerine Yerleştir bu sevdayı her yerine. Ekledim ben tattığım her şeyi denizlere Bildiğim ne varsa onlar da hep denizlerden Sen de bir deniz gibi yerleştir onu istersen Sevdayı Ve köpüklendir Ve yaşlandır ki işte kederi anlamasın Ama dur, her deniz yaşlıdır zaten Öğrenmez ama öğretir mutluluğu Bizim sevdamız da öyledir, iyi şiirler gibi Biraz da herkes içindir. Ve gelinciğin ikinci tadına benzemeli Var eden kendini birincisinden Yani bir sevdayı sevgiye dönüştüren. Ben şimdi bir yabancı gibi gülümseyen Tanımadığın bir ülke gibi İçinde yaşamadığın bir zaman gibi Tam kendisi gibi mutluluğun Beni bekliyorsun Ve onu bekliyorsun beni beklerken. EDİP CANSEVER(saygıyla..... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 yalnızlığım benim sidikli kontesim ne kadar rezil olursak o kadar iyi!... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Geceyle tanışık biri oldum çıktım. Yağmurun dışında ve içinde yürüdüm. Çıktım şehir ışıklarının dışına. En hüzünlü kentin daracık sokağına bakıp durdum. Geçtim bekçinin yanından Ve indirdim gözlerimi, açıklama yapmak istemeden. Uzakta bölünmüş bir ağlayış Başka caddeden evlerin üstüne geldiğinde Sessiz durdum ve durdurdum ayaklarımın sesini. Fakat geri çağırış veya veda için değildi, Ve dahası dünyasal olmayan bir tepede Göğe karşı ışıklı bir saatti, İkrar ediyordu zamanın ne doğru ne de yanlış olduğunu. Geceyle tanışık biri oldum çıktım. R.F geçmişin beşiğin,mezarın şimdin... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 29, 2009 boynumda yağmurdan bir kolye... ıslak taşlara oturuyorum bugünlerde... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 31, 2009 Mutsuzluktan söz etmek istiyorum Dikey ve yatay mutsuzluktan Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun sevgim acıyor Biz giz dolu bir şey yaşadık onlar da orada yaşadılar Bir dağın çarpıklığını bir sevinç sanarak En başta mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi Kahkahası gün ışığına vurup da ötede beride yansımayan Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi Öbürünün bir kadından aldığı verem Bütün işhanlarının tarihçesi Bütün söz vermelerin tarihçesi sevgim acıyor Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar Tavrım bir şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün Kış geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse Eylül toparlandı gitti işte Ekim falan da gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin. Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu. Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını. Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz. Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak.... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz. Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi. Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar. Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onalar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmissinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her cağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çicek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk...Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Ask yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde her şey Şimdi her şey doludizgin ve çoğul Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi her şey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren. YALNIZ BİR OPERA MURATHAN MUNGAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Çocukluk taşınabilir bir şeydir alınsa da elinden geçmişi. M. Mungan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
weckl193 Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 4. boyutun habercisiydi bu aşk Hislerin yansımaları kadardı duygularımız bugün Bugünün hiç olmayan zamanları kadardı yaşadıklarımız Kaç sıfat kullanmak isterdim Ama kaçtım Gidebildiğim yere Parçalanıp hasretinle mezelendiğim şehre Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 4, 2009 bi s.ktir git be hayat demini bulmuşuz ay'la s.ktiğimin hayatının... bir fanzinden alıntı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 Uçurum dibinde nasıl göründüğümü Merak ederim hep. Yüzümün aynadaki boşluğuna hep bakmak isterdim. İnançlarımın kırık döküldüğü yeri anlamak için kalabalıklar içindeki yalnızlığıma dokunmak isterdim... Aşktı adın uçurumda, yanı başımda aynadaki suretimdi yüzüm, aykırı kanardı bana. İnançlarımın çoğu yalanmış alay ederdi benimle. Çok geç anladım, kalabalıklar arasındaki senmişsin dokunamadığım... Yalnızlığım diye küçümsediğim senin sevginmiş, Geceleri ansızın uyanıp incitilip durduğum senin yokluğunmuş... Onca sevişmeden sonra değişememişsem, sihirli bir aydınlıkta, içimde bir yer sonsuz hasret kaldığı içinmiş... İşte onca yalan geçen hayatımda buymuş tek gerçeğim... CEZMİ ERSÖZ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 Dans edenler göçüp gitti tepenin altına. T.S.E 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 5, 2009 'Dans edemeyeceksem sizin devriminiz ne işe yarar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
istarber Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2009 Öfkem,kusacak kadar uzak/yakın! Dik kenarının ölçüsü olmayan piramit hapsi güdüler El damarlarım şifrelenmiş sessiz dil canıma patlayacak! Süküt,bugün yoluna şası hayatkırılan bir nokta uzak/yakın Ayn harabe,ten acuze Süreyya misali derin Kızıla boyanmış her yan K'an görünmüyor telaşından... Saklamalı bu melanet sözleri kalbin çağrışımı al mı al! Eşitliğin dengesizliği... Hırsın zaferinde,itelediğin s'en Anahtarı beyin gömütünde Özümserim... Çanlar da yok! Hazırım tüm geşmişimi/geleceğimi soyundum çırılçıplak... Redd-i teslimiyet, buz parçası gebeliğim Aslı Filiz Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 6, 2009 madem ki bu kerre mağlubuz / netsek neylesek zait /..../ madem ki fetva bize ait / verin de basak bağrına mührümüzü..../ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık Nereye kadar gidebilirim, gitsem? Aradığım nedir, o kentten bu kente? Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir. Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın? Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu. Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük. Oysa acı diye bir şey var bu dünyada Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur. Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür? Çözemediğim bir şeyler var hayatımda Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar? AHMET ERHAN Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 Şimdi'nin bedeni yok, Yontuyor geçmiş bilgisiyle gelecek belki olur diye taşı, taşını kokluyor yontu dağılıyor... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 8, 2009 dudaklarıma daya dudaklarını hayatı üfle bana.. ruhundan bir parça kopar, yarat beni... oku de bana... yaradanın adıyla oku!... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2009 Yitik bir ezgisin sadece Tüketilmiş ve düşmüş gözden; Düşlerinde bir çocuk hıçkırır Gece camlara sürtünürken; Çünkü hiç bir kelebek Tek başına yaşamaz sevdasını, Severken hiç bir böcek Hiç bir kuş yalnız değildir... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
istarber Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 9, 2009 aşk kadar cahil bütün bu sonsuzluk daha ne olsun. sende dudaklarını dansa kaldır başka bir sonsuzluk olsun. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.