schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 Beşinci Mektup Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın. Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi? Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz. Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum. Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan. İkisi de kötü, ikisi de hazin tarafı yaşantımızın. Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini... Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını, Kanunlara saygı göstermesini, İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar. Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun. Ya o? Ya o? İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat, Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor, Saadet bekliyor yaşamaktan. Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık. Aradıklarının çoğunu bulamamış, Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak Göçüp gidiyor bu dünyadan. İşte yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak Ve yaşayıp beklerken ölmek! Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin. İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, Yaşantımız özlemlerle güzel. Özlemin buruk bir tadı var, hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var, bir rengi var seni özlemenin, anlatılmaz. Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir. Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir. Yaşıyorsam; içimde umut varsa, Yine seni özlediğim içindir. Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki! Ümit Yaşar Oğuzcan Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
hz_qothica Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 (düzenlendi) MONA ROZA Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek... Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller Sezai Karakoç Nisan 21, 2009 hz_qothica tarafından düzenlendi Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 21, 2009 soru; madem ki köleyi azad edemedik efendiden mesele, efendiyi köleden kurtarmakta... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MeLankoLi_Awa Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 23, 2009 Hangi Ayrılık? Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz? Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz? Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın? Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın? Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye? Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye? Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren? Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren. Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline? Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde? Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı? Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı? Hangi cama kafa atsam? Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam? Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam? Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam. Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam. Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür? Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür? Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine? Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene? Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın? Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın? Hiç sanmam! ... Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! . Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz. Hangi mübarek dua, Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye? Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye? Olur mu be! . olur mu? Bu da benim gibi adama yapılır mı? Aşk dediğin mendil mi? Buruşturup bir kenara atılır mı? VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı? Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden? Hangi pense kopardı bizi birbirimizden? Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini? Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini? Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı? Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı? Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti? Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti? Dağ gibi adamı eze eze! ..... Hangi anası tipli parlak çömeze, Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze? Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı? Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı? Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı? Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı? Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni? Ve! .. Hangi su bağışlatır? Hangi musalla temizler seni? Bu Nasıl Ayrılık? ... Yusuf Hayaloğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Kim demiş can eskimez diye Bu can da eskidi Ben de... Bedri Rahmi Eyüboğlu Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Kuşanmış keyifle, Yiğit bir şövalye, Gün ışığında ve gölgede, Bir şarkı söyleyerek, Yol almıştı epeyce, Arayarak Eldorado´yu. Ama yaşlandı- Bu korkusuz şövalye Ve bir gölge düştü yüreğine Bulamayınca hiçbir yer Anımsatan Eldorado´yu. Ve en sonunda Gücü tükendiğinde, Rastladı bir gezgin gölgeye- ´Gölge´ dedi, ´Nerede olabilir- Bu Eldorado denilen ülke? ´ ´Sür atını aydaki Dağların üzerinden. Aşağıya gölgeler vadisine, Korkmadan sür´ Diye yanıtladı gölge, - ´Arıyorsan eğer Eldorado´yu´ E.A.P O HESAP BITMEDI SU KİTAP:rofl: Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
coplukcu Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 26, 2009 Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın! Orhan Veli Kanık... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 ey travma koleksiyoneri gotik feministler fulbright burslu yönetici piliçler leşlerinize yazdığınız şiirler ülserimi azdırır … esas sorun her konuşmanın rasyonalitesinden önce konuşan tarafların rasyonaliteleri olmasıdır ey rüyalarında erkek kırbaçlayan elezerler Norveçli balıkçılara kadar düşenler aşklarınız ayılınca biten Alice rüyalarıdır … farklılık ne söylenildiğini anlamak ile varlığını kabul etmek arasındadır ey egolarını yüksek lisans sıralarında bileyenler Marylin Manson dinleyerek on altı bira içenler yüksek not için etek giymeniz kanımı kaynatır … ve rasyonalite her konuşmada yenilendiğinde anlaşmayı olanaksızlaştırır ey desteklenmiş hediye verilmiş sevgiyle büyütülmüşler güç kullanan insandan söz veren insana geçenler voleyboldan tenis ve eskrime terfi edenler devam edin bildiğiniz gibi sevişin sizi uzaklara götürecek zaman kalmadı kanser aids şizofreni parkinson ülser kalp krizi bayraklarını etimize çakmaya niyetliler yine de hayat kitsch bir Amerikalı kasabalı bir Alman evini bize açtıkça yaşanır ey x kuşağı yolunuzdaki her hüzünlüden nefret edin Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 kan kokuyor her yanım izin ver yıkayayım tenimi dudaklarında sana geçsin kanım kanımdan ol kanım olsun her yanın kanına akıp kalayım.... ben yazdım la:D:D Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lilith_sabbath Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2009 Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin.. İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin... can yücel Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 28, 2009 Mahvolmus Hayatlar 'ayni kadinla iki kez evlenerek hayatimi mahvettim'demis William Saroyan. hayatlarimizi mahvedecek bir seyler her zaman vardir, William, neyin veya kimin bizi önce bulduguna bakar, mahvolmaya hep hazirizdir. mahvolmus hayatlar olagandir bilgeler için de ahmaklar için de. ancak o mahvolmus hayat bizimki oldugunda, iste o zaman farkina variriz intiharlarin,ayyaslarin,hapisane kuslarinin,uyusturucu müptelalari ve benzerlerinin. varolusun menekseler kadar, gökkusagi kasirga ve tamtakir mutfak dolabi kadar olagan bir parçasi olduklarinin. Charles Bukowski Enes için... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nevermore Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2009 GÖZLERİN Düşlerin parlayıp söndüğü yerde Buluşmak seninle bir akşam üstü Umarsız şarkılar,dudağımda bir yarım ezgi Sığınmak gözlerine,sığınmak bir akşamüstü Gözlerin bir çığlık,bir yaralı haykırış Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi Bir orman bir gece kar altındayken Çocuksu,uçarı koşmak seninle Elini avcumda bulup yitirmek Sığınmak ellerine bir gece vakti Ellerin bir martı,telaşlı ve ürkek Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken Bir kenti böylece bırakıp gitmek İçinde bin kaygı,binbir soruyla Bitmeyen bir şarkı,dudağında bir yarım ezgi Sığınmak şarkılara sığınmak bir ömür boyu Gözlerin bir çığlık,bir yaralı haykırış Gözlerin bu gece çok uzaktan geçen bir gemi Ellerin bir martı,telaşlı ve ürkek Ellerin fırtınada çırpınan bir beyaz yelken zülfü LİVANELİ Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 29, 2009 Kim gerçekten bakabilmiş ki, içine... Silah Sesinde Yunuslar Kendimi senin gibi yalnızlara verdiğim günden beri hüznüm bin kat arttı. Yanlış anlama, yüceliğinden bir şey kaybetmedin, ben eridim potanda ve bir sualtı düşü gördüm. cenk taner... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 1, 2009 gözlerinden kan akanlar devrimciler olurken neden kimse hatırlamaz ki o güzel gülüşlü kızıl fularlı çocukları.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Seni her düşünmemde benzersiz bir yurt özlemi Bana düşen gelişini aralıksız beklemek Beklerken bakışında eriyip gitmek yavaşça Beklerken sonsuz bir ormanı yürümek saçlarında Benim tutkum ölümüm serüvenim bu işte A.T Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 toplamda elime bulaşmış bir parça ayrılık kalıyor, o da hiçbir harfle ifade edilmiyor... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GhosTR Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Kalsın mı sistem kalsın mı medeniyetler , sanmaki bir daha bu yoldan denizler, mahirler qeçer!.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 2, 2009 Kaldırma böyle ağır yükü Sisyphe,inadın gerek! Gönül işe yatkındır ya pek, Sanat uzun,zaman kısadır... Ünlü gömütlüklerden uzak, Gider boş bir sinliğe elbet Yüreğim,o boşluk trampet Cenaze marşları çalarak. -Gömülü çok mücevher uyur Karanlıkta unutulmuştur, Kazma ve burgulardan ayrı. Boşa yayan çiçek var nice Tatlı kokusunu bir gizce Derin ıssızlıklardan ağrı... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lilith_sabbath Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 6, 2009 yavaş yavaş ölürler... seyahat etmeyenler, yavaş yavaş ölürler...okumayanlar, müzik dinlemeyenler, vicdanlarında hoşgörmeyi barındırmayanlar. yavaş yavaş ölürler...alışkanlıklara esir olanlar, her gün aynı yolları yürüyenler, ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler, elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen, veya bir yabancı ile konuşmayanlar. yavaş yavaş ölürler... aşkta veya işte bedbaht olup istikamet değiştirmeyenler, rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar, hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar. pablo neruda Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deaths_Expulsion Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 bilmiyorum hangi rüzgarlar savuracak daha yaprak misali bir oraya bir buraya tutunmaya çalıştıkça sonbahar gelir hep sen yeşerdikçe inatla gelir o hırçın rüzgarlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 rüzgar perdeyi aralarken kaçan sen değil miydin? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
PembePanjur Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Sayfa sayfa yırttılar umutlarımı... İşte bu yüzden hala ıpıslak bakışlarım İşte bu yüzden hala yumruk yumruk ellerim İşte bu yüzden hep böyle çatıktır kaşlarım Adam olamadımsa Kendini adam sananlar utansın be Ahmet Abi! Kendini adam sananlar utansın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rauhassa Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 9, 2009 Saat dört yoksun Saat beş, yok Altı, yedi, ertesi gün Daha ertesi Ve belki kimbilir... (...) Kitap okurum İçinde sen varsın Şarkı dinlerim İçinde sen Oturdum ekmeğimi yerim Karşımda sen oturursun Çalışırım, Karşımda sen (...) En güzel deniz, Henüz gidilmemiş olandır En güzel çocuk Henüz büyümedi En güzel günlerimiz Henüz yaşamadıklarımız Ve sana söylemek istediğim En güzel söz Henüz söylememiş olduğum sözdür O şimdi ne yapıyor? Şu anda şimdi, şimdi, şimdi Evde mi, sokakta mı? Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı? Kolunu kaldırmış olabilir mi, hey gülüm Beyaz kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi O şimdi ne yapıyor Şu anda şimdi, şimdi, şimdi Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor (...) Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir Her kara günümde onu bana Tıpış tıpış getiren sevgili Canımın içi ayaklar Ve ne düşünüyor, beni mi? Yoksa ne bileyim Fasulyenin neden Bir türlü pişmediğini mi? Yahut insanların çoğunun neden böyle Bedbaht olduğunu mu? O şimdi ne düşünüyor Şu anda şimdi, şimdi (...) Saat dört yoksun Saat beş, yok Altı, yedi, ertesi gün Daha ertesi Ve belki kimbilir... Nazım HİKMET Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2009 Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Degmez bu yangin yeri, avuç açmaya degmez. Degil mi ki çignenmis inancin en seçkini, Degil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz, Degil mi ki ayaklar altinda insan onuru, O kizoglan kiz erdem daglara kaldirilmis, Ezilmis, horgörülmüs el emegi, göz nuru, Ödlekler geçmis basa, derken mertlik bozulmus, Degil mi ki korkudan dili bagli sanatin, Degil mi ki çilginlik sahip çikmis düzene, Dogruya dogru derken egriye çikmis adin, Degil mi ki kötüler kadi olmus Yemen' e Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama, Seni yalniz komak var, o koyuyor adama. W.S 66. Sone Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Lorelei Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 14, 2009 Hayatına Teğet Geçtiğimbir'i Var uzaklarda, çok uzaklardabir'i var; hayatına teğet geçtiğim söylemek mümkün, susmak ikimiz için de en iyisi pantolonumun ceplerinde ünsüz harfler var bana bir şey olursa aralarına sesli harfler koyun haritalar değişiyor coğrafyalarımda şimdi faylar dikiyorum, aralarından sen damlıyorsun gözlerin değiyor, cennete seni pay ediyor tanrı -zuhal'e oturtuyor- hayatına teğet geçtiğimbir'i var; söylemek mümkün, affet tanrım! gün, uzanırken gecenin kollarına açılsın dilinin pervazları, umudu kaşıkla cümlelerin bağı çözülsün, sürgün versin dünya eline masum muyuz yeni hayatlar kuracak kadar? başkalarının eskiyen hayatları, belki de hayat dediğimiz. hayatına teğet geçtiğimbir'i var; söylesem günahkâr olacağım, yoksun kolay değil biliyorum baştan başlamak uzun vadeli senetler yapmadım hayata kısır döngü bu; adına dünya dedikleri yüreğimin sesi olsaydı kömürleşirdi her şey. hayatına teğet geçtiğimbir'i var; söylesem cehenneme gideceğim, hüzün, sana giden en kestirme yol harfler ağlaşıyor çaresizliğine hayatına saplandığım biri var. Alper Akdeniz 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.