Rimmon Oluşturma zamanı: Ağustos 7, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 7, 2008 Yitik dimağımda adı konulmamış bir karanfille betimledim seni. Alabildiğine sessizdi çığlıkların, uğulduyordun, duyulmazlıktan geliniyordu sesin. Ve ben kendimi, seninle tanıdım. Yapamayabileceklerimin zahmetsizce gerçek kılınabilmesi ihtimaliydin. Zırh kuşanımlarıma tutkundun, uyançlarıma payidar... Birden izlerin silinmesi telaşı sardı beni, kendimi buluşumu kaybettim ben gitme ihtimalinin varlığıyla ve kendimi kaybetmek pahasına kendimi buluşuma sığındım. Varılacak bir durak değil istediğim, yaşananlarla kendini gerçekleyecek bu derme çatma yol sadece. Kelimelerim rüyalarımdan fırlayan karman çorman imgelere tutsak, sürgün ediyorum gözyaşlarımı, aklımı başıma hapseden varlığını reddederek seninle bir olamayacak kadar da talihsizim. Artık evrenin bilinmez cazibesine kestirilemez gözlerle, sağır ağızlarla değil arı bir umursamazlıkla bakıyorum, görmüyorum, görmüyorsun… Gözlerin, kötücül bir yasak çiğnemeyle bilinmez ateşler yakıyorlar çığlık çığlığa. Çatık kaşlı bir zemheri yılın artakalan günlerini kovalarken zamana mıhlanıp kalmış melankolik ve sorgusal haykırışlarımı bir kenara atıyorum. Ellerimde bir gül var şimdi, protestoların sonuna kadar havada tutacağım onu ve zamanı geldiğinde de fırlatıp atacağım. Zaman beni geçiyor, ben okunamayasıca şiirler ve kör rediflerle, bitmek tükenmek bilmez kutsal sözler ve hoyrat bakışlarla sarmalıyorum zamanı. Bir mücadeledir bu, adı telaffuz edilemeyen bir lütufkârlıktır. Zaman havada asılı duran bir meydan okumadır. Mezar taşlarında kendi adımı arıyor gözlerim, bir eksiklik var, sen benim eksikliğimi taşıyorsun dünyada ve bütün ekseriyetinle gecede bin kez tecelli edebilecek denli de cüretkârsın. Kızmıyorum, korkmuyorum, beynimin bilinmez kıvrımlarına çarpıp sana geri dönüyor sesin. Yankım oluyorsun, yankın oluyorum ve çarpıp birbirimize geri döneceğimiz bir duvar arıyoruz şimdi. Hiçbir duvar konmamış özgürlüğümüzün önüne, git gide uzaklaşıyoruz, uzaklaşıyoruz, uzaklaşıyoruz… Sürgüne gönderdiğimde yüreğimi, henüz gençti ay. Ve şimdi döndüm. Eski püskü bir güneşle, yırtık bulutların kapladığı bir gökyüzü karşılıyor çiçek bozuğu benliğimi. Bir çınarın tek başınalığını tüketiyorum seninle, bensizliğimle… Suskunluğun, bilinen ve bilinmeyen, adı konulmamış, adsız kalmaya yazgılı bütün korkaklıklarımla, acemice çizdiğim sınırları zorluyor şimdileri. “Şimdi”leri tüketiyoruz. Tiyatral bir vurdumduymazlıkla yanlış bir durakta inmem işten bile değildi. Birden kelimelerin aşkınlığını anlamlandırmakta yetersiz kaldıkları hınçla;hınca hınç bir dolulukla; Yanlış bir durakta öylece iniverdim sana… Sana zamanın ve mekânın ötesinden öylece bakıverdim… 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ArpiA Yanıtlama zamanı: Mart 1, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 1, 2013 Diğerleri gibi okudukça karıştığım, karıştıkça anladığım güzel bir yazı Suskunluğun, bilinen ve bilinmeyen, adı konulmamış, adsız kalmaya yazgılı bütün korkaklıklarımla, acemice çizdiğim sınırları zorluyor şimdileri. “Şimdi”leri tüketiyoruz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2013 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 2, 2013 Teşekkürler güzel yorumun için Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.