MALCOLMX Oluşturma zamanı: Ağustos 13, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 13, 2008 Yüksek Bilinç Kontrolu ve yeni dinlere doğru 21. Yüzyıl´ın eşiğinde dünyanın karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlikelerden birisinin Fanatizm olduğu anlaşılıyor. Fanatik tarikatlar çığ gibi büyüyorlar. 20 yıl öncesinde masum birer inanç gibi görünen bu gruplar şimdi kitlesel intiharları gerçekleştirmenin yanısıra ABD ve Japonya´da görüldüğü gibi terörizme de yöneliyorlar. Bu tehlike nasıl durdurulacak? Justin Gillis Washington Post "Cult" nedir ve niçin bu sözcük tartışmalıdır? Tarihsel anlamda sözcük açıklama gerektirmez ama bugün açıklama gerekir; Webster Sözlüğü´ne göre Cult; "Dinsel bir tapınma ve ayin sistemi" dir. Geçen çeyrek yüzyıl içersinde Cult sözcüğü, korkunç olaylarla bütünleşmiş ve toplumun dikkatini bu yönde çekmiştir. Hele 1969´daki Charles Manson cinayetleri, 1978´deki Jim Jones´un neden kitlesel intiharlar ve 1995´de Tokyo Metro´suna zehirli gaz vermeye kalkışan Aum Shinrikyo grubu asla unutulmayacak örnekleri oluştururlar. Bu tür düşünce kontrolu grupları son 25-30 yıldan beri batı dünyasında yayılırken toplum korkuyla alarma geçti, yüzbinlerce insan yaşamlarını bu gruplara adadılar ve adıyorlar, büyük bir çoğunluk özgürlüklerini yitirmenin acısını yaşarken ciddi duygusal yaralar alıyorlar. ABD´de olduğu "American Family Foundation" gibi bu gruplara karşı, sosyal gözetim örgütleri kuruluyor, eğitiyorlar ve uyarıyorlar. Klinik psikologları kurbanları normal yaşama döndürmeye çalışıyorlar. Buna karşın "Cult" grupları yönetenler ithamları reddederek, düşünce kontrolu yapmadıklarını ısrarla belirtiyorlar ve üyelerin gruplara özgür iradeleriyle katıldıklarını, istedikleri zaman ayrıldıklarını ve kimsenin kafasına silah dayamadıklarını belirtiyorlar. Ruhsal grupların iç yüzü En çok tartışılan "Cult" grupların başında Scientology Kilisesi geliyor. Kilise ünlü avukatları kullanıyor ve eleştirilere karşı çok büyük tazminat davaları açarak korkutuyor. Alman Hükümeti´nin suçlamalarına karşı açtıkları kampanyada öylesine başarılı oluyorlar ki, büyük kitleleri ikna edebiliyorlar. Klinik psikologlarının yaptığı gibi bazı din sosyologları da "Cult"lere karşılar, inanç sistemlerini etüd ettikten sonra, hemen tüm inanç sistemlerinin aşağı yukarı aynı olduklarını belirtiyorlar. Bazı sosyologlar düşünce kontrolu konusunda kuşkulular, bunun yerine "Cult" veya "Sect" sözcüklerini kullanıyorlar ve "Cult" grupları tanımlarken "Yeni Dinsel Hareketler" diyorlar ve olanları normal karşılıyorlar. Bu kuşkunun nedeni, grupların batı dünyasında yeni ve farklı olmasından kaynaklanıyor. Gerek sosyologlara, gerekse de gözlem örgütlerine göre birkaç yıldan beri gruplar felsefelerini yenilemekteler. Bu nedenle de tanımlamaların ve eleştirilerin daha dikkatle yapılması gerekiyor, bu arada "Yok edici cult gruplar" dan söz ediliyor. "Cult"lere karşı çıkanlar hiç kimsenin dinsel inançlarını zedelemek istemiyorlar. Belirtilen ya da ilan edilen inançların çatışması, gerçek bir "Cult" grup için fazla önem taşımıyor, ne olursa olsun grubun fonksiyonelliği yüzeyin altında kalıyor. Gözlemci gruplar büyük bir çabayla toplumu uyararak, ustalıkla hazırlanmış hileli taktikleri gösteriyorlar, ruhsal dönüşümleri hissediyorlar ve bireysel özgürlüğünün nasıl çalındığını anlatıyorlar. Psikologlar gruplardan ayrılanların ruhsal durumlarınu özellikle gösterirken, sosyologlar dinsel kitle hareketlerinin birbirlerinden farklı olmadığını ve doğal olduğunu belirtiyorlar. Bazı gruplar çok üst düzeyde sosyal bir kontrol sistemini kullanıyorlar. Psikologların "Cult" tanımına karşı, sosyologlar gruplara "Etkili Toplumcular" diyorlar. Gerçek fark, psikologların çizgisine göre, uygulanan hileli yöntemler ahlakçı değiller, bir grup düzenli olarak söz konusu yöntemleri kullandığı için negatif görünebiliyor. Bazı din sosyologlarına göre, bunlar tatsız olsa da doğal taktikler olarak görülmeli, belli bir çizgiyi gösteriyorlar. Bu şekilde geçerli sosyal değerlerle yüz yüze kalınıyor ve kitlelere gerçeğin söylendiğini anlatılarak, toplumsal mutsuzluklar mutluluğa dönüştürülüyor. Bilinç kontrolu ne demektir? Araştırmacılar tüm sosyal grupların, etki unsurunu kulladıklarını, kandırmacaların ve hilelerin grubun çizgisinde ve standardında özellikle tutulduğuhu belirtiyorlar. Hileli öğretiler öyle bir doz ve düzeyde tutuluyor ki, evde, okulda ve işte yani nerede olunursa olunsun yaşama geçiyorlar ve insandan insana iletilebiliyorlar. Bazı durumlarda doğal olarak bireyler otonomilerinin ölçüsünü ve özgürlük eylemlerini soruşturuyor veya farklılığı hissediyorlar. Yine bazı araştırmacılar insan davranışlarının sonuçta kompleks bir olay olduğunu, bireyle toplum arasında bir oyunun oynandığı görüşündeler. Dinsel gruplar veya tarikatlar benzer sosyal kontrol mekanizmalarını aynı şekilde kullanıyorlar ve insanların temel arzularını aynı yöntemlerle yönlendiriyorlar. Bu şekilde bireyler bir yere ait olduklarını ve başkalarına göre daha fazla itibar gördüklerini düşünüyorlar. Çoğu dinsel grup, inancını Tanrı ile bütünleştirir ve amaç olarak kurtuluşu veya aydınlanmayı alır. Bununla beraber dinsel gruplar üyelerini kontrol etme düzeyini veya dozunu zaman zaman değiştirler. Bazı kesin kurallar, zorla ve şiddetle uygulanırlar. Buna karşın kuralsız veya esnek kuralların uygulandığı gruplar da vardır. Kontrol yelpazesinin en alt ucunda çok az sayıda kural koyan gruplar görülür, burada grup üyeleri dikkatle düşünmeye ve bireysel ahlaki görüşlerden kurtulmaya teşvik edilirler. Yelpazenin öteki yerlerindeki gruplar kontrolu içten içe ima ederken, ince bir zincir kullanarak baskı kurarlar. Kısacası, ABD´nin "Cult"leriyle İngiltere´nin "Sect"leri deyim olarak doğru değildirler, doğru ve doğal tanımlama "Yüksek Bilinç Kontrollu Dinsel Gruplar"dır. Bütün bunlar normal sosyal gelişimler mi? Bunun cevabı doğal olarak hayırdır. Gözlem örgütleri benzer hile taktiklerinin dinsel "Cult"ler tarafından kullanılırken görünüşte kendilerini psikoterapik bir ortama adarlar, yani teselli görür ve vaad alırlar aslında insan potansiyel olarak benzer tüm yüzeysel ideolojilere uygun ve hazırdır. Berkeley Üniversitesi´den "Cult" uzmanı Margaret Singer; "Bir ideolojiye ihtiyacımız var," diyor ve ekliyor; "Birisi bunu yapacaktır." Uzmanın söylediğine göre asıl amaç başkadır veya gösterildiği gibi değildir, amaç geleneksel yöntemlerle gizli bir planı ve programı uygulayarak toplumu kökten değiştirebilmektir. Singer; "Cult liderleri artist ve fırsatçıdırlar, zamanı iyi kullanarak geçerli kültürü değiştirirler ve tam o an geldiğinde harekete geçerler." Sözü edilen "Düşünce Kontrolu" kapsamlı bir psikolojik programdır ve insan kişiliğinin derinliklerinde değişim yaratabilecek güçtedir. Deyimin getirdiği sorun bireylerin birer zombiye veya robota dönüşebilmesidir ama gruplar bunu bir olay ya da sorun olarak görmezlikten gelerek yerine "Düşünsel Reform" tanımına yönelirler. Çevresel düşünce reformunun karakteristiği 1950´lerde New York, City College´den Amerikalı psikiyatr Prof. Robert Jay Lifton tarafından geliştirildi ve detaylandırıldı. Profesör Çin´de beyni yıkanan mahkumlarla uzun görüşmeler yapmış, Komünist Çin´in sosyal mühendislerinin mekanizmasını anlamaya çalışmıştı, merak ettiği şey bazı insanların inançlarının kökten nasıl değişebildiği idi. Çevresel düşünce reformu Lifton ve diğerlerine göre insanın kullanılması için sıradan ama aşırı taktiklerdir. Bu görüşe göre kullanma teknikleri temelde gruba yararlı bir üyenin düşünce ve inançları üzerinde kontrolu sağlarlar. "Cult" gözlem grupları programın temelindeki rekabet unsuruna dikkat çekmektedirler. Buna örnek olarak ABD´de de, gençlerin deniz piyadesi olabilmek için nasıl rekabete itildikleri ve tahrik edildikleri gösterilebilir ama askerlik programı radikal çizgide bir psikolojik değişimi amaçlamaz. Bazı din sosyologları "Yeni Dinsel Hareketleri" incelerken Lifton´un paradigmasına kuşkuyla bakarlar ve değişimin doğrudan olmadığını belirtirler ama gözlem örgütleri bu görüşe katılmazlar veya kısmen katılırlar, bazı sosyologlar fiziksel şiddet olmadan olası bir düşünsel reformun mümkün olmadığı görüşündedirler. Örnek olarak da, Lifton´un beraber çalıştığı mahkumların beyinleri yıkanırken, şiddete hatta idam tehdidine maruz kaldıkları gösterilir. Lifton şiddetin gerekli olmadığına inanıyor ve bunun yerine yokoluşu koyuyordu ama bu yokoluş mecazi bir anlam içeriyordu yani birey gruba girdiğinde kişiliği yok oluyordu. Lifton´un çalışmaları, genel olarak "Cult" gözlem grupları tarafından destek gördü, Profesör "Cult" deyiminin daha açık ve belirleyici olduğu görüşündeydi. Bazı örneklerle "Düşünce Kontrolu" Klasik bir taktik örneği "Sevgi Bombardımanı" olarak bilinir. Eleştirmenler, bu yöntemin potansiyel olarak düşünce grupları üzerinde kullanıldığını belirtiyorlar. Yeni bir üye gruba geldiğinde, gösterişten ve gösterilen sıcaklıktan ve gördüğü ilgiden etkilenir. Eski üyeler yeni geleni görmekten mutludurlar. Birçok insan kendisini kurtarıcı veya doğru yolu gösterici ya da aydınlatıcı olarak görür ve gruba yeni katılanların yaşamları üzerinde insanüstü bir etki ve sıcaklık yaratırlar. Her sözcüğün üzerinde uzun uzun durarak, yeni gelenin ilgilerini ve hobilerini geçmişlerine büyük bir saygı göstererek soruşturur ve paylaşıma teşvik ederler. Bu etki, yumuşak insanlar veya zayıf iradeli insanlar üzerinde geçerlidir, bunların tüm psikolojik bağları grupla bütünleştirilir, hazırlanan özel bir programla psikolojik değişim sağlanarak, bilinçaltına yollanır. Taktikler, psikolog Margaret Singer tarafından listelendi. Zamanın ve bireyin fiziksel çevresinin kontrolu yavaş yavaş geliştirilerek bir tür güçsüzlük ve bağımlılık yaratılır. Eleştirmenler çoğu grubun katı ve vahşi bir sadakat isteği doğrultusunda çalıştıklarını ve amaca hiç taviz vermeden gittiklerini belirtmektedirler. Belirtilen istek, belli bir noktada duran belirli bir istek değildir. Buna karşın mesaj taşınır veya açıkça ifade edilir, bunun için beden dili kullanılır ve soru sormaktan kaçınmanın gerekliliği öğretilir. Sadakat isteğinin temel amacı bireyin yani grup üyelerinin eleştirisel düşünce çizgisinden uzaklaştırılması ve bir noktada fazla durmamasıdır. Bir noktaya takılmak ve orada uzun uzun düşünmek kuşku getirir ve bu eğilim sadakat isteğine karşı çıkılmasına neden olur. Singer, toplumun garip ve yeni çevreye uyum sağlaması için bir seri küçük adımın atılması gerektiğini belirtiyor. Her adım, kendi duygusunu yaratacak fakat sonuçlar da bir seri radikal kişilik değişimlerine neden olacaklar. Denge sabit kalamayacak, gruplar isteklerini en üst düzeyde tutacaklar. Toplumu kontrol eden bilince yönelik sistemler, bireylerin hem aileleriyle, hem de eski dostlarıyla olan bağlarını kesiyorlar yani geçmişi unutturmaya çalışıyorlar. Tarikatların yöntemleri ne kadar zararlı? Çevresel bir baskı sonucunda, bir "Cult" gruba katılan kişinin ilk olarak zihinsel dengesi bozuluyor. Grupları izleyen uzmanlar bunu hatalı ve tehlikeli zanlar olarak tanımlıyorlar, işin ilginç yanı çoğu zaman "Cult" grup liderlerinin zihinsel yönden çok rahatsız edici olmamaları, rahatsızlık ve tehlike liderin yakın çevresinde yer alan ve aslında sıradan birer insan olan müridlerden geliyor. Yapılan araştırmalarda bu insanların genelde ortalama zeka düzeyinin altında olduklarını gösteriyor. Psikologlara göre, toplum daha çok "Cult"lere yönelik yeni üye toplama yöntemleri ve kullanılan taktikler yıkıcı ve zararlı olabiliyorlar. Bunun anlamı insanların uzun dönemli kişisel ilişkilerinin koparılması demek veya birey ya eşinden boşanıyor ya da evini terk ediyor. Belirlendiğine göre, "Cult"lere taraftar veya üye toplayıcıların hedef seçtikleri ana yer üniversite gençliği, parlak ve enerjik gençlere yöneliyorlar, buradaki temel faktör yeterince deneyimi olmayan ve çevre edinmeye çalışan gençlerin daha kolay elde edilebilmesi olarak görülüyor. "Cult" inançlar ve öğretiler insanları önce şoka sokuyor, ardından psikolojik evrimi destekleyen oluşumu engelleyerek ya da durdurarak, bireyin kendisini dış dünyaya kapatarak grubun içinde kalmasına neden oluyor. İnanmak kolay değil, gözlemcilere göre gruplara katılanlar önlerindeki aldatıcı etkileme yöntemlerini ve yaşamlarında aldıkları yaraları görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar. Psikiyatr Robert Jay Lifton, topluma sunulan inanç modellerinin kabul edilme oranına ya da kapasitesine dikkat çekiyor. Kökende bireyin çocukluk döneminde yaşanan olayların yer aldığını söylüyor. Her insanın yardımsız yaşayamadığı ve bağımlı kaldığı çocukluk döneminde yaşananlara dikkat çekiyor. Eğer şanslıysa ebeveynler olumlu ve şefkatli bir güç oluyorlar ama buna rağmen çocuğun doğasında bağımlılık içgüdüsü kalıcı oluyor. Yetişkinlik döneminde karışıklıklar ve zorluklar zıtlaşmaları başlatıyor. Lifton, bizimle daima varolan birşeyin geriye dönmek istediğini yani çocukluğun basitliğini ve rahatlığını aradığını belirtiyor ve de herşeyi bilen ebeveynlerin basit ve kesin kurallarıyla yaşadığımız mutlu ve rahatlık dolu yaşamın arzulandığını vurguluyor. Eğer Lifton haklıysa, "Cult" liderler müridlerinin üzerinde bu rolü oynuyorlar yani onların sorunlarını çözümleyen ve huzur veren üstün gücü simgeliyorlar. Hayal kırıklıkları başlayınca da, "Cult" lider, o bireyden uzaklaşıyor ve bir başka gündeme yöneliyor. Sonuç olarak, amaç ne olursa olsun, eninde sonunda ortaya dünyasal çıkarlar, maddesel amaçlar ve psikopatik davranışlar çıkıyor. Geleceğin dünyası fanatizmle, terörizmin kucaklaştığı bir dünya olabilir... 1950´ler http://www.bilinmeyen.com/uplimages/moon.jpg *Unification Church (Moon Tarikatı) 1954 yılında Güney Kore´de Sun Myung Moon tarafından kuruldu. 1959´da tarikatın misyonerleri ABD´de de etkili olmaya başladılar. Sokak satıcıları gibi davranarak taraftar topladılar, Tarikat Moon´un Mesih olduğuna inanır. 1976´da ABD Kongresi bir araştırma komisyonu kurarak, Tarikat´la Güney Kore Hükümeti arasında bağları araştırdı. Dinler arası bir birliği merkez sağ çizgisinde sergileyen Tarikat, Komünizm´e karşı ideolojik bir savaşı yıllarca sürdürdü ve bunun için çok güçlü finansal kaynaklara sahipti, birçok ülkedeki sağcı ve tutucu politik çevrelerden büyük destek sağlandı. 1982´de Washington Times gazetesini açanlar Moon´un vergi kaçakçılığından suçlu bulunduğunu okudular ve Moon mahkum edildi. Moon aynı yıl, New York, Madison Square Garden´da 2.075 çifti evlendirerek toplu nikah olayını, konservatif bir gösteri olarak gerçekleştirdi. Moon Tarikatı´nın, Türkiye´de de üst düzey bazı politikacılar arasında taraftar bulduğu söylenmektedir. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/hubbard.jpg * Scientology 1954 yılında romancı L. Ron Hubbard tarafından kuruldu, temelde bireyin kişiliğine yönelik "Dianetik" adlı bir psikoterapi kullanılıyordu. Scientology, bir ruhsal danışmanlık sistemidir, bunun için bir ücret ödenir. Birey, bir terapi seansı ortamında Dianetikçi tarafından sorgulanır, geçmişte çektiği acılar yaşatılır, itiraflar yapılır, utandırılır ve bunlar için de yalan makinesine benzeyen "Elektrometre" denen bir aygıt kullanılır. 1970´lerde rahatsız edilen insanların şikayetleri sonucunda FBI tarikatın içine sızarak, olayları araştırmaya başladı ama Scientology yetkilileri bunun bir saldırı olduğunu ilan ederek karşı davalar açtılar buna karşın yine de bir dizi mahkumiyet kararı alındı. 1986´da Hubbard´ın ölümünün ardından Scientology, Almanya´da güçlü bir yayılımcı hareket başlattı. Bu arada 1993´de ABD´de vergi kaçakçılığı konusunda büyük bir savaş verildi, Tarikat dinsel statüde olduğunu ve vergi muafiyetini hak ettiğini iddia ediyordu. Tartışmalar ve davalar hala sürmekte. Scientology Tarikatı, son yıllarda medyanın boy hedefi oldu. Aralarında ünlü Hollywood yıldızlarının da bulunduğu zengin ve önemli isimler tarikata destek verdiler. Karşıtlar ise bu desteğin şantaj ve tehditle yapıldığını iddia ettiler. Scientology, bugün çok güçlü bir konumda, ABD´nin ve Almanya´nın en güçlü ve ünlü avukatlarını kullanarak, her tür baskıya karşı koyabiliyor. Son iki yıl içinde Türkiye´de örgütlenmeye çalışan Scientolojistler, umduklarını pek bulamadılar. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/yogi.jpg * Transandantal Meditasyon 1958 yılında Maharishi Mahesh Yogi tarafından ABD´ye getirildi. Hinduizm´den kopmuş bir görüşle ortaya çıktığında, hedef olarak Hippie kültürünü ve gençliğini almıştı. Beatles müzik grubunun Hindistan´a gidip, Maharishi ile beraber olmaları TM´in popülaritesini çok arttırdı. Sistemin özünde kitle meditasyonlarıyla amaçlanan "Aydınlanma Çağı"na yönelme ve rehberlik vardır, TM´ciler hocaları tarafından özel olarak verilen"Mantra" denen tek bir sözcüğü kullanarak günde iki meditasyon yaparlar ve bu şekilde streslerden arındıklarına inanırlar. Olumlu düşünceler üreterek, suç, açlık ve şiddet dışlanır, bu nedenle dünyadaki büyük kentlerde yaşayan nüfusun sadece % 1´inin toplu düşünmesiyle amaca ulaşılacaktır. TM´cilerin uçtukları yani "yogi uçuşu" denen olayı gerçekleştirdikleri belirtilir. Ama TM´ciler için bu fazla önemli değildir zaten uçmak yerine zıplamak daha doğru bir tanımdır, Birleşik Alan dedikleri kollektif enerji alanında bütünlüğe ulaşıldığında herşeyin elde edilebileceği öğretilir. TM son yıllarda çok daha etkin. Elliden fazla ülkede örgütlenmiş durumda, "Ayurveda" denen bitkisel beslenme ve şifa yöntemleri milyonları etkiliyor. Türkiye´de de çok etkin ve yaygın olan TM, ticari olmasının dışında ancak bireysel olarak sorunlu kişilerde ayrıcalık ve uyarılmış kompleks gibi sorunlara neden oluyor. 1960´lar * The International Society for Krishna "Hare Krishna Dansçıları" Kökeni Hindistan. Kurucusu Swami Prabhupada, 1965´de ABD´ye gelerek New York ve California´da açtığı merkezlerle "Hare Krishna" hareketini başlattı. 1970´lerde başka ülkelerde şubeler açtı. Bugün tarikatın üye sayısı bir milyonu aşıyor. Hinduist bir dünya görüşü ile kafalarını kazıyıp, "Hare Krishna, Hare Rama." diye şarkılar söyleyen grup üyeleri barışçı görünüyorlar ve toplumdan kaçmıyorlar ama karşıdan baktığınızda aynı şekilde davranan ve düşünen tek tip insanlardan oluşmuş bir kitle görüyorsunuz. * Mansonizm Yüzyılın en vahşi cinayetlerinden birisini işleyen Charles Manson´un izleyicileri. Orta sınıfa mensup yeterince eğitilmemiş birisi olan Manson 35 yaşındayken yanındaki müridleriyle beraber, film yönetmeni Roman Polanski´nin Los Angeles´de evine girerek, yönetmenin karısı film yıldızı Sharon Tate´i hamileyken, dört konuğuyla beraber işkence ederek öldürmüştü. 1969´da işlenen cinayetler Amerikalılar´ı şaşırttı, kimse Manson´u ve "Aile" dediği müridlerini anlayamıyordu. Manson, anlaşılmaz vaazlar vermiş, ırk savaşlarından, toplumun sömürülüp emildiğinden ve adına "Helter Skelter." dediği "Kaçan kaçana zamanı" bir dönemden söz ederek Armageddon´dan yani dünyanın sonunun geldiğini anlatıyordu. Bütün bu saçmalıklara körü körüne inanan müridleri ise, çılgın Manson´un her sözüne tapıyorlardı. Mansonizm, Manson hala hapiste olmasına rağmen günümüzde de sürüyor. Kimse onun vaazlarını anlamış değil ama taraftarları var. Bu da "Cult" olayının ne kadar tehlikeli ve şuursuz olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. 1970´ler * Tanrı´nın Çocukları 60´ların sonunda David Berg tarafından gençler arasında başlatılan gelenekçi misyoner tarikat. Üyeleri sokaklarda vaazlar veriyorlar ve seksüel inançlarını tartışıyorlar. Tarikat´ın seksüel öğretisi ve özellikle de dönüştürülmüş dedikleri yabancılara evli olsalar bile seks yapmayı öğütleyen öğretileri, ABD toplumu tarafından hoşgörüyle karşılanmayınca, tarikatçılar pratiklerden vazgeçtiler ama bu kez müridlerin küçük çocukları seks amacıyla kullandıkları iddiaları ortaya atıldı. Ve grubun lideri olan Berg, tarikatın adını "Aile" olarak değiştirdi. * Erhard Tarikatı Eski bir araba satıcısı olan Werner Erhard, 1971 yılında "Erhard Eğitim Seminerleri" programını başlattı. Seminerde insanların bilinçlerine bağlanıldığı iddia ediliyordu. Erhard, tartışmaya açık bir oluşum olan "Düşünce Dinamiği Enstitüsü"nü kurdu ve özgün bir kitle terapisi yöntemini kullanarak dikkat çekti. Yöntem bireyin kendi kendisini ıslah etmesi üzerine kuruluydu. Geniş bir mürid kitlesi oluşturmasına rağmen yeterince finans bulamaması nedeniyle Erhard, 1980´lerde enstitü´yü sattı. Ama ona hala inananlar var. * Lifespring Bu tarikat, 70´lerde ABD´de John Hanley tarafından kuruldu, Erhard´ın sistemine benzer bir yöntemi uyguluyordu, müridler büyük ücretler ödeyerek terapik uygulamalara giriyorlar. Tarikatın yöntemi, kişiliğin özüne "çekirdek deniyor" inerek gerçeğe ulaşmak olarak anlatılabilir, bunun için özel ekzersisler yapılıyor. Bugüne kadar yüzbinlerce insan büyük paralar vererek kurslara katıldılar. Amerikalılar´ı en çok şaşırtan şey, ABD Yüksek Mahkeme Yargıcı Clarence Thomas´ın eşi Virginia Thomas´ın da tarikata katılmasıydı. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/patty.jpg * Symbionese Özgürlük Ordusu Tarikat adını ilk kez 1974´de Hearst Yayıncılık´ın varisi Patricia Hearst´ü kaçırarak duyurdu. Mansonizm´e benzer eylemler yapan tarikatın en ilginç yanı, çok zeki ve iyi eğitilmiş insanları etkileyerek dönüştürebilmeleri ve şiddete yönlendirebilmeleriydi. Bir terör örgütü kimliğinde, Hearst´ü kaçırıp iki ay saklayan tarikatın San Francisco´daki bir banka soygununa genç kadının da katıldığı anlaşılınca herkes şok geçirdi. Patricia Hearst, kendisini kaçıranlarla beraberdi. Daha sonra Patricia´nın bilinç kontrol sistemiyle, beyninin yıkandığı iddia edildi. Mahkemede, savunma avukatı bu yönde savunmasını yaparak bir Amerikan mahkemesine beyin yıkama yönteminin gerçekliğini kabul ettirdi. İki yıl hapiste kalan Patricia psikiyatrik tedavi gördükten sonra normal yaşamına döndü. Özgürlük Ordusu bugün yok ama onların topluma ve düzene karşı olan tutumlarını benimseyenler hiç de az değil. * The Way International Tutucu Hıristiyanlığı savunan tarikat 1940 yılında, Victor Paul Wierwille tarafından kuruldu. Çok hızlı büyüyen tarikat, yeni bir din olma iddiasında. Hıristiyanlık dışındaki tüm inançları reddeden ve ilişkiyi dahi kabul etmeyen tarikat, 1985´de liderlerinin ölümünün ardından varlığını sürdürüyor ve gittikçe de yayılıp, genişliyor. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/jimjone.jpg * People´s Temple "Halkın Tapınağı" 1978´de Guyan, Jonestown´da bir ormanda Jim Jones verdiği emirle 914 kişinin ölümüne neden oldu. Jones´un emrine itaat eden insanlar, siyanür katılmış kola içerek kendilerini öldürdüler. Jones kendisini de öldürmüştü. Yapılan soruşturmanın ardından tüm dünya Halkın Tapınağı tarikatını öğrendi. Guyan faciası, karizmatik liderleri izliyen kör inançlıların ne kadar büyük bir potansiyel tehlike olduğunu kanıtlıyordu. Jim Jones ve çevresindeki birkaç kişi binlerce kişiyi etkilediler ve bine yakın insanı da kendileriyle birlikte öldürdüler. Tarikatın bir kısmı, ABD´de devlet tarafından baskı altına girdiği için Guyan´a kaçmıştı. Yani devletin şuursuz baskısı bin kişinin ölümüne neden olurken, tarikatlarla mücadelenin psiko-sosyolojik uzmanlık gerektirdiği bir kez daha anlaşılıyordu. 1980´ler * Move 1970´lerde Vincent Leapheart´ın kurduğu tarikat radikal bir doğaya dönme grubu. Devlete karşı çıkan tarikat, 1985´de Philadelphia´da polisle çatıştı. İçinde tarikatın liderinin de bulunduğu 11 kişi yaşamlarını yitirdi. Move hala etkin ama geçmişte olanları unutmuyorlar. Bugünkü üyeler, aslında yumuşak bir aile grubu olduklarını ama faşist sistem tarafından avlandıklarını anlatıyorlar. Move, doğaya dönük yaşamı teşvik ederken, tük otoriteleri dışlıyor. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/baghawan.jpg * Rajneesh Foundation International Geçmişi karanlık bir Hint gurusu tarafından, 80´lerde ABD´de Oregon Eyaleti´nde küçük bir kasabada başladı. Kentin adı sonra Rajneeshpuram olarak değiştirildi. Hinduist bir dünya görüşünü savunan tarikat, silahlı küçük bir orduya sahipti ve müridlerinden çok büyük paralar elde etmişti. Tarikatın lideri Bhagwan Shree Rajneesh, son dönemlerinde haftanın her günü farklı renkte bir Rolls Royce ile gezen kaçak bir göçmendi. Sınırdışı edilme kararı alındıktan kısa bir zaman sonra Rajneesh yaşamını yitirdi. Tarikatı, kurucusunun ardından yönetenlerin elde ettikleri paraları kendi hesaplarına aktardıkları anlaşıldıktan sonra müridler dağıldılar ama bütün bunlara karşın Rajneesh´in öğretilerine hala tapanlar var. * Posse Comitatus Gordon Kahl tarafından kurulan tarikatın amacı tüm otoriteye karşı çıkmak. Bir tür sağ kanada mensup, askeri bir hareket olarak görülen tarikat çeşitli aşırılık taraflısı gruplardan oluşuyor. Kahl, 1985 yılında kendisini öldürdü. Posse hala yaşıyor ve varolan tüm otoriteleri dışlıyor, reddediyor. Bağımsızlığın sınırsız olduğunu savunan tarikat üyeleri birgün dünyaya egemen olacaklarını iddia ediyorlar. * LaRouche´s Political Network Lyndon H. LaRouche Jr.´un 1968´de kurduğu tarikat aşırı sağcı bir örgüt. LaRouche, 80´lerde dünya çapında bir organizasyon hazırlığına girişti, kıyamet günü ve kıyamet komplosu öğretilerini yayıyordu. LaRouche, 1992 yılında tutuklandı ve beş yıl hapse mahkum edildi ama 1994´de şeref sözü vererek tahliye edildi. Şimdi daha temkinli ama yine de kıyameti bekleyenlere vaazlar veriyor. 1990´lar http://www.bilinmeyen.com/uplimages/koresh.jpg * Branch Davidian´lar 1993 yılında Teksas Waco´da polis güçleriyle çatışan tarikat ölümcül sonuçları nedeniyle tüm dünyanın dikkatini çekti. Davidianlar, dönüşmüş bir Hıristiyan tarikatı, aslında eski bir tarikat, kurucusu bile bilinmiyor. Çeşitli liderlerden sonra 1981´de tarikata katılan Vernon Howell lider seçildi. Howell, adını David Koresh olarak değiştirdikten sonra 130 müridiyle beraber Waco´daki "Kıyamet Çiftliği"ne kapandı. Kendisini İsa´nın günahkar olarak yeniden bedenlenmiş hali olarak görüyor, ABD Hükümeti tarafından yapılan komploları anlatıyor ve çiftlikte müridlerini koruduğunu belirtiyordu. Tarikatın kadınlarına sürekli seks yapmalarını ama çocuk sahibi olmamaları gerektiğini öğretiyordu, bu kötü dünyaya çocuk verilmemeliydi. 1993´de müridlerin yakınlarının şikayetleri nedeniyle çiftliğe girmek isteyen federal güçlere karşı çıkınca, 51 gün süren kuşatma tüm çiftliğin yanması ve Koresh´le, 81 müridinin ölümüyle sona erdi. Tarikat bugün yok ama onun haklı olduğunu düşünenler var. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/jouret.jpg * Order of the Solar Temple "Güneş Tapınağı" 1994 yılında aralarında tarikatın kurucusu ve lideri Luc Jouret´nin de bulunduğu 50 kişi Kanada ve İsviçre´de intihar etti. İntiharların nedeni bilinmiyordu. 1995 ve 96´da başka intihar olaylarına da raslandı. Jouret bir doğum doktoruydu ve müridlerini ikna ederken mesleğini kullanıyordu. Araştırmacılara göre Güneş Tapınağı Tarikatı´nın liderinin ve bazı üyelerinin intiharı bir isterinin sonucuydu, katı birer Katolik olan tarikat üyeleri dünyanın sonunun geldiğine inanıyorlar ve kıyameti yaşamamak istiyorlardı. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/asahara.jpg * Aum Supreme Truth "İlahi Gerçek Örgütü" Bir Japon tarikatı; Shoko Asahara´nın yönettiği tarikat, 1995 yılında Tokyo´da bir metro istasyonuna öldürücü sinir gazı koymakla suçlandı. Ancak iki yıl sonra Hitler´in hayranı olduğunu söyleyen Asahara, gaz olayı ile ilgili olduğu suçlamasıyla tutuklanabildi. Avukatları kısa bir zaman sonra istifa ederek, Asahara´nın suçlu olduğuna inandıklarını açıkladılar. İlahi Gerçek Örgütü´nün dünya çapında bir iletişim örgütü oluşturduğu ve çeşitli firmalara ve kuruluşlara bildiriler yollayarak yasal olmayan kimyasal ve biyolojik silahlara destek olmalarını istediği anlaşıldı. Tarikatın Japonya´da 60.000, Rusya´da binlerce taraftarı ve müridi olduğu biliniyor. http://www.bilinmeyen.com/uplimages/applewh.jpg * Heaven´s Gate "Cennetin Kapısı" David Van Marshall Applewhite ve 38 müridi Mart 1997´de California´da toplu olarak intihar ettiklerinde dünya sarsıldı. Applewhite, 70´lerde ortaya çıkan binyılcılık ve Hıristiyanlık doktrininden yola çıkarak müridler edinmişti. Tarikat her tür cinsel eyleme karşıydı çünkü Applewhite hadımdı. Grubun temel inancı Hale Bopp kuyruklu yıldızının dünyaya yaklaşmasıyla ortaya çıktı, kuyruklu yıldızın içinde veya ardında bir UFO´nun saklı olduğuna ve daha üst bir varoluş düzeyine kendilerini götürmek için geldiğine inanıyorlardı. Toplu intihar olayı Amerika´da Millenium kültürü içinde yer garip ve çarpık inançların ne kadar tehlikeli ve sapkın olduğunu kanıtladı. ABD Senato Araştırması 1970´lerin sonunda Senatör Bob Dole´un yönettiği özel bir Senato komisyonu, "Cult" olaylarına yönelik bir araştırmayı ve sorgulamayı başlattı. Soruşturmanın odaklandığı tarikat Moon Tarikatı´ydı. 1979´da Komisyon öteki örneklere de yöneldiğinde, Dole "Yeni Dinler" deyimini kullanıyordu. Senato´da yapılan bir panelde, tarikatların geleneksel Amerikan değerlerini zedelediği belirtildi. Senatör Ted Patrick, tarikatların müridlere özel metodlar uygulayarak kişiliklerini değiştirdiğini belirterek, Cult gruplardan ayrılan tanıklar gösteriyor ve kurbanların beyinlerinin damgalandığını vurguluyordu. Soruşturmanın hemen ardından oluşturulan özel eğitim grupları, tüm ABD´yi dolaşmaya başlayarak kitleleri uyarmaya başladılar. 1980´de "Cult" gruplara yönelik hukuki bir soruşturma başlatıldı. Ama bazı kongre üyeleri bunu İspanyol Engizisyonu´na benzeterek karşı çıktılar. Chicago´da kurulan özel bir yayın hattı bu tür dinsel hareketlere karşı uyarılara başladı. Ama tarikatlar tarafından açılan davalar sonucunda iflas ederek kapandı, işin garibi Scientology Tarikat´ına mensup bir üyenin yayın grubunun logosunu ve ismini satın almasıydı. Mücadele sürüyor ama tarikatlarla savaşanlar karşısına çıkan en büyük engel para. Çok büyük paralar ödeyerek tüm hukuk sistemini etkileyen tarikatlar, otoriteleri zorluyorlar. Tehlike büyük, kendi aralarında da birbirlerine düşman olan bu fanatikler geleceği karartabilirler. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystick Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 güzel bir paylaşım.. ancak asıl ayaklanma bence doğuda.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Sağol;) Esas ayaklanma doğu da diyorsun bunu biraz açabilirsen sevinirim... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystick Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 yani din baskısı bence daha fazla şey yaptırıyor.. terörün bitmediği bir orta doğunun köklerinin dayandığı nokta din değilmidir? din savaş aracı olarak kullanılıyor bence.. tam tersi olması gerekirken insanları bir birine düşürür oldu.. orta doğuda olan örgütleşmelerin yanında Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.