Jump to content

Türkiye de Farklı Satanizm Yaklaşımları (Birinci ve İkinci Ekol)


MALCOLMX

Önerilen Mesajlar

Aşağıda göecek olduğumuz ve Türkiye'ye ait olan iki Satanist

 

yaklaşım şimdiye kadar gördüklerimizden de, bilinen Satanizm şekillerinden de oldukça farklı. Bunların dünyada tek olup, yeni birer

 

 

 

 

ekol oluşturduklarını iddia etmiyorum. Alında bu ekoller, Satanizm

 

türlerini anlattığım "Eski dine dönüş yanlıları" başlığı ile verdiğim türe çok yakınlar. Dünyanın değişik bölgelerinde benzer be hatta

 

tamamen aynı fikirde olan bir çok Order var fakat bunlar Satanizm denilince hemen akla gelen Order'lar değil. Ayrıca çoğu Satanizm'le

değil Pagan dinlerle veya Witchcraft ile ilgili kovanlar. Sonuç olarak aşağıdaki satanist kesimler en azından Türkiye'de bilinen

Satanizm'e yeni bir bakış ısı getirmektedirler.

Söz konusu iki kesim ya da bunlara ekol demek daha doğru olur,göreceğiniz iki ekol, yukarda anlatılan Kompleks Satanizm'i ve

Popüler Satanizm Satanistlerinden kalın bir çizgi ile ayrılmalıdırlar.

Herşeyden önce bu ekollerin izleyicileri belli bir yaşın üzerinde, iş

güç sahibi olan, çevremizde ya

 

 

 

 

 

 

şayan insanlardır. Bu ekoller şimdiye

 

kadar asla söz konusu olmadılar ve medya önünde tartışılmayı da istemezler. Onlarınki, isterseniz sapık inanç deyin fakat sapık veya

 

değil, bir inanç sistemidir. Her iki ekolün de ancak uzun deneme ve

 

güvenilirliğine karar verdikten sonra başka kimselere açıldıklarına

209

inanıyorum. Kendi inançlarını, varsa ayinlerini ve yaşama tarzlarını da

 

 

 

 

 

 

 

 

zamanı gelmeden ortaya çıkartmamaya kararlılar. Her iki grup

 

aslında birbirlerini tanımazlar. Yukarda anlatılan Kompleks Satanizmi

 

türü Satanistler ve Popüler Satanistler birbirleri ile ilişki ve etkileşim içindedirler fakat aşağıdaki ekollerin her biri diğer üç kesimle ilişkisiz ve iletişimsizdir. Benzer noktaları çoktur ve her iki

grup da gerek okültizm konusunda, gerekse bu kitaptaki, buraya kadar anlatılan şeyler konusuda geniş bilgiye sahiptirler.

Bu iki ekol de, kendilerine bir isim yakıştırmadıkları için ya da

yakıştırmışlarsa, bunları ben bilmediğim için, onlara birer isim

uydurarak, istemeden isim babaları olmak istemediğim için burada

sadece Birinci ekol ve İkinci ekol isimleri ile bahsediyorum.

 

 

 

 

 

 

 

Alıntı:Bülent Kısa

 

 

--------------------

 

BİRİNCİ EKOL

 

 

 

 

Bunlar daha çok Anti dinci yani Anti Yahudilik, Anti Hıristiyanlık ve

 

 

 

 

Anti Müslümanlık görüşünde olan ve Satanizm çerçevesi içinde toplanıp, Satanizm'i benimseyen kimselerdir. Bu ekol İstanbul'da

 

merkezlenmiştir ve başka yerlere yayıldıklarını pek zannetmiyorum.

 

Okült ve dinsel konularda çok güçlü ideologları vardır. Kendileri ile kontak kurabilmem çok yeni olduğu için haklarında fazla bir

dökümana ve bilgiye sahip değilim. Bilinen herşey burada yazıldığı

kadardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu kitabın hazırlanışı sırasında kendilerine yazarak, ekollerini ifade

 

edebilecek bir isim verip, veremiyeceklerini, sordum. Aslında böyle

 

 

 

bir şeye gerek olacağını hiç düşünmemişler. Aldığım cevap aynen aşağıdadır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

izler, madde evreninin, metafizik katlar

ın yansıması olduğuna

 

inanıyoruz. Herşeyin aslı, özü, üst boyutlarda. Siz de birokültist olarak bunları iyi bilirsiniz.

Bu nedenle evrenin yaratılışı da aynı bebeğin yaratılışı gibi. Bir diğer deyişle bebek, evren yaratılışının benzer yöntemi ile oluşmakta. Bebek nasıl bir erkek ve bir dişi ile yaratılıyorsa,

evren de aynı mantık ile oluştu. Bir dişi, bir erkek ilksel gücün birleşmesi ile. İÖ. 6000 tarihli kozmogonilerden başlayarak

tüm inanışların temel düşüncesi zaten buydu, ama adı geçen

gerçek, tek tanrılı dinler ile unutturuldu. Evren yaratılmışken,

bir alt tanrı, bir vampir tanrı, bir çeşit labortuarda yaratılmış

doğa dışı bir enerji, dişi ve erkeğe savaş ıyor ve yenerek

 

 

 

 

evreni ele geçiriyor. Yönetebilmek için her şeyi bölüyor (Bu şünceler de birçok eski paganist inancın temelini oluşturur).

Böylece yeniden biçim veriyor ve yaratıcıyım diyor. Dişi ve erkek tanrı yenik oldukları için dünyaya ve insana kolay

ulaşamıyorlar; çünkü insanın çevresi şeytanın (günümüzün tanrısı) öğretisi ve böylece uyandırılan, güçlendirilen gücü ile

sarılı.

Onu yenmenin yolu insanın doğal içgüdüleri -doğal yapısı- ile yaşaması. Bu nedenle cinsellik

önemli. Böylece perde yırtılıyor ve gerçeklik insana ulaşıyor.

Yaratıcı erkek ilkeye ilk mağra insanından (İ.Ö. 8000) beri tapılıyordu. Çatalhöyük'de görülen boynuzlu tanrı o. Kimi zaman keçi, kimi zaman boğa boynuzu ile tapılıyor. Hep insana

yardımcı. Seksüel, güçlü, iyi. Tek tanrılı dinler şeytan diye onun özelliklerini bozup insanı korkuttular.

 

Tanrıça da Çatalhöyük'tan beri her inanışta var. Besleyici, ana, seksi, hoşgörülü, şefkatli, uyarıcı. Satanistler -bize göresadece

 

 

 

boynuzlu tanrıya inanıyorlar; biz ise her ikisinede.

Ekol ismi olarak Nuith; hatta Ana tanrıça inancıda

diyebilirsiniz.

Ve sorduğunuz için teşekkürler.

Yukarda da görüldüğü gibi, benim tarafımdan bir isme ihtiyaç

duyulduğu için kendilerine Nuith ekolü ya da "Ana Tanrıca inancı"

isimlerinden birisini uygun görüyorlar fakat bu konu aceleye getirilmiş birşey olduğu için, onları belli bir isimle tescil etmiş

olmamak için ben aşağıda "Birinci ekol" ismi ile anlatmayı tercih

 

 

 

 

ediyorum.

Çoğu ya düzgün sayılabilecek bir aile hayatına veya düzgün bir ilişkiye sahiptirler. Yani sıradan vatandaşlardır ve her birinin

kendisine göre ayrı ve normal bir sosyal hayatı vardır. Öyle klan halinde yaşamazlar. Büyük toplantılar yapmazlar. Ayin, ibadet ve

benzeri şeyleri de yoktur (Bildiğim kadarıyla). Satanizm'i mantık ve edindikleri bilgiler sonucunda benimsemiş kimselerdir. Düşünce

tarzları kitabımızın ilk bölümlerinde söz edilen Gnostik inançlara benzer. Fikirleri ve inançları bana verildiği kadarıyla aşağıda

özetlediğim şekildedir.

 

İnanç veya görüşleri Feminizm'e daha yakındır. Günümüz

 

 

 

dinlerinden önceki Tanrıça tapımı ile ilgilidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İddialarına göre Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık'taki Bildiğimiz Tanrı, gerçek tanrı değildir. Gerçek Tanrı olmadığı

gibi insanı yaratan da o değildir.

 

 

İnsanın gerçek tanrısı bugün bize Şeytan ismi ile tanıtılan güçtür

 

 

ve Şeytan kasıtlı olarak kötü tanıtılmaktadır. Aslında Şeytan iyiliğin, barışın, ruhsal dinginliğin, sarhoşluk ve cinselliğin

Tanrısı'dır ki, bütün bunlar üç dinin Tanrısı tarafından

yasaklanmış ya da en azından onun hoş bakmadığı şeylerdir.

Tanrı, yani üç dinin tanrısı, aslında gazabın, savaşın, öldürmenin,

kanın, baskı ve depresyonun kötü tanrısıdır. Bu sayılan şeylerle

ve bu şeylerin oluşturduğu yoğun, ağır ve kötü ruhsal enerji ile beslenir.

Savaşlar ve saldırgan düşünceler Kötü tanrının beslenmesine yarar. Tanrı için adam öldürmek, savaşmak ve tanrı için yapılan

savaşlarda ölmek bu Tanrı'nın emri ve isteğidir ve bu da alenen insan kurbanı istemenin değişik bir şeklidir.

Bu fikirlerinden dolayı, Birinci ekol adıyla sınıfandırdığım bu toplum

her türlü kavga ve saldırganlık düşüncesine karşıdırlar. Hatta bütün

Satanist ekollerin hoşgörü ile baktığı büyü ve büyücülük gibi şeylere

de karşıdırlar. Bu konudaki fikirlerine göre:

Büyü iyi amaçla ya da aşk büyüsü olarak yapılsa bile bir insanı baskı altına almaktır. Hele kötü amaçlarla, birisine zarar vermek,

 

 

lanetlemek için yapılırsa hangi enerji kullanılırsa kullanılsın yani isterse Şeytan'a yönelik, ve Şeytan'dan enerji çeken bir büyü

olsun hiç farketmez, mutlaka Tanrı'yı besleyecek saldırgan ve kötü düşünceler ve ruhsal enerjiler üretir. Bu yüzdendir ki, Kuran'

ın Bakara suresinde, Tanrı, insanlara büyü öğretmek için

Babil'e iki melek gönderdiğinden bahsetmektedir. Yani hem

yasaklamakta, hem teşvik etmektedir.

.

RAMAYANA

Önce Ramayana hakk

ında bilgisi olmayan okuyucular için onun ne

olduğunu kısaca anlatıp, sonra Birinci ekolün görüşlerine geçmem daha uygun olacaktır. Çünkü Ramayana ülkemizde Doğu mitolojilerine

meraklı birkaç kişi, UFO'larla ilgilenenler ve bazı spiritüalistler haricinde kalan kimseler tarafından pek bilinen birşey değildir.

Ramayana özgün olarak Sanskritçe yazılmış bir destandır. Günümüze

gelene kadar Hindistan'daki bütün yerel dillere çevrilmiştir.

Ramayana'nın ne zaman oluşturulduğu belli değil. Çünkü onun ortaya çıkış dönemleri Efsanelerle dolu bir dönemdir ve tarihler çok fazla içiçe girmiştir. Ramayana yazıya dökülmesinden yüzlerce yıl önce de

 

vardı. Kulaktan kulağa geçerek yazıya geçirilene kadar varlığını sürdürdü. En az M.Ö. 500 y

ılından beri mevcut olduğu

zannedilmektedir fakat çok daha eski de olabilir. Ramayana'nın yaratıcısı oldan şair, Valmiki de efasanevi bir kişiliktir. Dış görünüm

olarak bir kahramanlık destanı olan Ramayana'yı yirmibeş, otuz satırla özetlemem mümkündür.

Ravana adındaki kötü bir Tanrı, kendi takipçileri olan kötü cin ve demonlarla beraber bütün ışık tanrılarını yener ve hepsini kölesi

yapar. Öyle ki, mesela mevsimleri kontrol eden tanrıya emir vererek kendi yaşadığı adayı devamlı olarak bahar havasında tutabilir. Ravana

köle yaptığı tanrılara çok kötü davranmaktadır. RAMAYANA'DAKİ KURBANLAR

Rama, Ravana'nın kentini ve tabii kalesini, ordusu ile kuşatır.

 

 

Ravana'nın bir oğlu vardır ve adı Indrajit'tir. Bu isim ona tanrıların

en güçlü savaşçısı olan Indra'yı yendiği için verilmiştir ve İndra'yı yenen anlamındadır. Indrajit Rama'nın ordusuna saldırmadan bir

 

 

gece önce "Nikumbhila" ayini adı verilen korkunç bir ayin yapar. Bubüyü sayesinde görünmez ve yaralanmaz olacaktır. Ayin için ormana

çekilir ve sabaha kadar binlerce hayvan kesip, kurban ederek ayin yapar.

Destan, kesilen kurbanların bedenlerinin dağlar gibi yığıldığını,

kanlarının nehirler halinde aktığını ve feryatlarından bütün ormanın

inlediğini anlatır.

Ramayana destanına UFO'cular da büyük önem verirler.

Çünkü,destanda, uçan daire benzeri savaş arabalarından, bu arabalardaki

radar sistemlerinden, görünmezlik kalkanlarından, güdümlü, ısıya

ve/veya harakete duyarlı roketlerden, nükleer bombalardan veya

daha doğrusu bütün bunları çağırıştıracak şeylerden de

bahsedilmektedir.

Destandan bu kadar bahsetmek yeter. Şimdi Birinci ekolün bu

konudaki görüşlerini inceleyebiliriz.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ravana, Rama'nın, Vişnu olduğunu bilmese bile, Vişnu'nun ona dost olmadığını bilir. Aslında ona hiç bir saygısı da yoktur. Pekiyi o zaman bütün bu kurbanlar kime, hangi tanrıya kesildi?

Yani Ravana ve oğlu kendi kendilerine mi kurban kestiler? Evet. Kurban bir tanrıya adanan, ondan istekte bulunmak için kesilen

kurban değildi. Sadece kan ve ölüm enerjisi üreterek bundan güç

sağlamak için yapılan öldürmelerdi. Buradaki kurbanlar, tanrının yani İndrajit'in kendi beslenmesi ve güçlenmesi içindi.

Buradan yola çıkarak Kan ve ölüm enerjisinin bazı tanrıları beslediğinin binlerce yıl önce bile bilindiği fikrine varabiliriz.

 

 

Ramayana'dan yola çıkarak destekleyebileceğimiz ikinci fikrimiz

de şudur: Rama ile karısı cinsel enerji üretiyorlardı. Onların

sevişmeleri sırasında bütün ormanının ışık ve renk içinde kaldığını destan anlatmaktadır. Ravana destana göre Sita'ya

sahip olmak ister fakat bunun ardında yatan gerçek onun cinsel enerjiden rahatsız olmasıdır ve bunu önlemek istemesidir. Vişnu

zaten bu amaçla kendisini bölüp, bir parçasını Sita yapmıştır çünkü dünyada iken bir insan kadını ile birlikte olursa Ravana'yı

rahatsız edecek kadar fazla cinsel enerji üretemezdi.

 

 

Şimdi bu tanrıları günümüze uyarlayalım. Acaba hangi tanrı Kan istemektedir? Hangi tanrı savaşmayı ve kendisi için kutsal

 

217

savaşlar yapılmasını ve hangi tanrı kendisi için ölünüp,

 

 

öldürülmesini istemektedir? Hangi tanrı herkesin kendisine her

yıl bir kurban kesmesini istemektedir? Hangi tanrıya kesilen

kurbanlar tıpkı destandaki gibi, dağlar gibi yığılmaktadır. Hangi tanrı cinselliği yasaklamakta, kısıtlamakta, günah saymakta yani

cinsel enerjiden rahatsız olup, zarar görmektedir?

Bunlara karşılık, hangi tanrı cinselliği serbest bırakıp, cinsel

enerjiden hoşnut olmaktadır? Hangi tanrı savaş ve ölüm değil, sanat ve bilim ve bilgiye önem vermektedir?

Burada sorulan sorulardaki, birinci tanrının hangisi olduğudur?

 

--------------------

Birici ekol çevresinde toplanan kimseler, Allah ismini ya da Esmaül Hüsna'daki, Allah'a ait bir ismi yazmaktan ve tabii konuşurken

teleffuz etmekten de pek hoşlanmıyorlar. Hatta Tanrı kelimesini kullanmamaya bile dikkat ederler. Sanırım adını teleffuz ederek bile

Tanrı'ya enerji vermek istemiyorlar ve yazılarında gazabın tanrısı,

Öbür taraf veya benzeri sıfatlar kullanıyorlar.

Serbest cinsellikten yanalar. Cinsel enerjinin Tanrı'ya zarar

verdiğini ve cinselliğin bu yüzden kısıtlamalar altında olduğuna inanıyorlar. Bu görüşleri zaten yukardaki Ramayana ile ilgili

bölümde vurgulanıyor. Belli bir siyasal görüşleri yok, daha doğrusu şeriatçı bir islam devleti olmasının dışında dünyayı kimin

idare ettiğine aldırmıyorlar.

 

--------------------

Birinci ekolün,

İkinci ekol gibi fikirlerini ulu orta dağıtmasalar bile bana gönderdikleri düşüncelerinden bazı ıklayıcı alıntılarla bu bölümü kapatıyorum.

Öncelikle cinsel özgürlük; ama ardından sadakatten de söz

etmek gerekiyor. Cinsel özgürlük adına acı yaratmak yanlış. Acı,

sadece O'nu (Tanrı) besliyor. Hem eş, çocuk kadar kutsal. Ama

bu eş ile birlikte çok eşli olunmayacağı anlamda değil. (Tabii becerebilenler için bu) Seks dostluğun da başlangıcı. Ya da

dostlar arasında paylaşılacak en güzel olgu. Seks suçlarını yaratan seksin kötü olması değil, seksin baskı altına alınmış olması.

 

--------------------

Serbest oldu ğunda tertemiz bir duygu. Keyifli, dost, rahatlatıcı, acı giderici, barıştırıcı. Homoseksüel / biseksüel /

 

heteroseksüel... her nasıl olursa. Eş yokken kendi başına.

Fahişelerle en ayaküstü yapıldığında bile en azından saçilen

fahişeye yönelik bir beğeni söz konusu. Beğeni de pozitif enerjinin ilk uyanışlarından.

Sonra anlayış; diğer yanağını çevirmek değil. Biraz sakince

beklemek ve hata yapanla, onun yöntemini kullanmadan çarpışmak. İntikam değil; çünkü Müntekim onun (Tanrı) adı. Hak

aramak değil; çünkü Hak da onun adı. Dostluk ve paylaşma.

Olumlu düşünmeye çalışmak; ama felsefe benzeri derin şüncelerden kaçmak; çünkü düşünceler onun askerleri. O bir

hava tanrısı. 4000 yıldır, hep hava tanrısı olan baştanrılar O'dur.

Ve hava kartı Tarot'ta bile bela yaratandır ve akıldır. Ve neşe.

Bu da çok önemli. Gülmek. Zorlanarak da olsa. Tanrıçanın gülüş ve

aşk (seks) tanrıçası olmasının ardındaki mesaj onun kahkaha ve

cinsellik olan yerde var olamaması.

Dişiler için en büyük erdemler: Seksi olmak, ana olabilmek,

besleyici olabilmek, temizlik. Erkeğe saygı; çünkü o erkek

tanrının tezahürü. Erkek için en büyük erdem: Kadına saygı;

çünkü o yaratışın fazlasını taşıyan ve erkeğin yarısı olan (XX, XY kromozomu meselesi). İnsana saygı; çünkü herkes tek bir

bütünden bölündüğü için sonuçta ikiz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kadınların en önemli eylemlerinin seks enerjisini uyandıracak gibi davranmaları; çünkü O'nu yenecek olan cins kadınlar. Kadınlar

üstün değil, sadece daha az hükmediliyor onun tarafından. Bu nedenle anaerkillik.

Ve güçlü olmak: Zamanı gelince (ki bu zamanın geldiğini anlamak bilgelik işidir) ezilmemak, karşı koymayı bilmek, sahip olunanları

korumay ı becermek. ve en önemlisi: Bunu yaparken O'nu uyandırmamak. O en çok savaşlarda yaşar.

 

Son bir mesaj: Onu yenmenin bir yolu neşe ve cinsellik ise, diğeri

ise korkuyu yenmek. Plan yapmamak, günlük yaşamak, düzen'den statükodan kaçmak; değişimi doğal karşılayıp, güvenliğe sığınma

adına değişime direnmemek.

Evet, Birinci ekol olarak isimlendirdiğim ekol hakkında söyleyebileceklerim, elimdeki bilgilerin kısıtlı olmasından dolayı şimdilik bu kadardır.

 

 

Devam Edecek...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sırf bilmediğimden soruyorum.

 

cinsellik yasaklanmış, fakat serbest olması gerekiyormuş. peki kendi kızkardeşimiz veya annemiz veya sevdiğimiz başka biriyle gözümüzün önünde ilişkiye girince ne kadar dayanabileceğiz?

 

Valla bu soruyu cevaplayabilecek olanlar bu ekolün için de bulunanlar dır sanırım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ozaman sahıplenmeden yok ıkıncıde ılla cınsellıge takılmıyorum.aslında tum felsefeler bırbırıne cok yakın yanı dınımızdede cok eslılık serbest mesela ama kurallarına uyabıldıgın surece yanı daha adıl sekılde.ben satanızmede saygı duyuyorum ıkıncısıne cok yakın bı sevgılım oldu ama asla kabul etmedı.bana soylemedı.bana bıle.belkıde kabul eder bende gırerdım amaonun goremedıgı bı sonrakı asamayı bılıyorum ben.ama bunu anlatamıyorum kımseye.nasıl muslumanların nefisleri oluyosa satanızmdede bi nefis olmalı bence bu derinbir konu ve guzel yaklasımlar .daha ılıman bı satanızme dogru gıdıyo hayat

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Teşekkürler Malcolm açıkçası şu an zamanım olmadığı için yazının hepsini okuyamadım.Ama ilk ekol olarak bahsedilen grup LaVeryanlardır.Bahsedildiği gibi bu grup şeytanı sadece din karşıtı bir idol olduğu için sembol benimsemişlerdir.İstanbul'un yanı sıra izmir ankara gibi büyük şehirlerde de mevcudiyetlerini sürdürürler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sırf bilmediğimden soruyorum.

 

cinsellik yasaklanmış, fakat serbest olması gerekiyormuş. peki kendi kızkardeşimiz veya annemiz veya sevdiğimiz başka biriyle gözümüzün önünde ilişkiye girince ne kadar dayanabileceğiz?

 

cinselliğin "her insan" için normal bir ihtiyaç olduğunu hala daha idrak edememiş insanlar dayanamaz ve ilkelleşir tabi ki.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ahlâk? ah doğru ya . ahlâkın cinsellik harici her konusunda, biz, "ahlâklılar", her şeyi bir kenara bırakıp bu "ahlâksızlığı" ortadan kaldırıyoruz zaten değil mi?

--------------------

pardon bir ekleme yapmalıyım. arada sırada unutuyorum hala daha büyük bi kesimin arap öğretilerini beyinlerinin karanlık kesiminde kudurttuklarını. islam demiyorum çünkü bu yanlış olur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ahlak bize gökten inmedi. Bu bize çocukken öğretildi ve içimize işledi. Mesela böceklerden tiksinmeyi de daha bebekken öğrendik. Bu iyi bu kötü diye öğretildi ve bunları yaşadığımız sürece tamamen içimizden atamayız. Biz böyle hissediyoruz diye ne bu doğrudur diyebilirim ne de yanlıştır diyebilirim. Daha obejktif bir gözle bakabilmem için dünyaya yeniden ve başka bir yerde gelmem gerekir. Bu arada paylaşım için teşekkürler, onların da düşüncelerinin destek noktalarını öğrenmiş oldum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ahlak birilerinin beyinlerini uyusturmak isteyenler tarafından öğretildi yine onlara. düşünmeyi bir kenara bırakıp, kayıtsız şartsız bir öğretiye güvenmeyi ve uygulamayı öğrettiler. koyun olmayı, güdülmeyi, ses çıkarmamayı öğrettiler. ben sosyolog değilim. ben kendi doğrularıma göre yapılan bilgi paylaşımlarını değerlendiriyorum. örneğin şu yorum ne kadar da mantıksızca.

 

"şeytanı da allah yaratmadı mı?"

 

hala daha bir dini başka bir dinin felsefesiyle ve kurallarıyla değerlendirmeye çabalamak nasıl boşa bir çabadır göremiyor musunuz?

anti-christlik veya laveyan satanizmi kilisenin baskısına tepki olarak ortaya çıkmıştır ve evet, bu iki "din denemesi" için "şeytanı da allah yaratmadı mı?" sorusunu sorabiliriz. çünkü onlar kitaplardaki şeytana taptılar ve hristiyan ayinlerini kopyalayıp şeytana uyarladılar. ne bir felsefe, ne de tutarlılık gösteren öğretiler ortaya koydular.

 

lütfen gerçekten anlamaya çalışarak okuyun. bu alıntı bülent kısa'nın bilinmeyen yönleriyle satanizm kitabındandır ve e-book halinde bulup indirebilirsiniz. bence "doğru" şekilde "fikir edinmenizi sağlayabilecek kadarını" bulabilirsiniz o kitapta.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...