MALCOLMX Oluşturma zamanı: Ağustos 13, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 13, 2008 Aşağıda göecek olduğumuz ve Türkiye'ye ait olan iki Satanist yaklaşım şimdiye kadar gördüklerimizden de, bilinen Satanizm şekillerinden de oldukça farklı. Bunların dünyada tek olup, yeni birer ekol oluşturduklarını iddia etmiyorum. Alında bu ekoller, Satanizm türlerini anlattığım "Eski dine dönüş yanlıları" başlığı ile verdiğim türe çok yakınlar. Dünyanın değişik bölgelerinde benzer be hatta tamamen aynı fikirde olan bir çok Order var fakat bunlar Satanizm denilince hemen akla gelen Order'lar değil. Ayrıca çoğu Satanizm'le değil Pagan dinlerle veya Witchcraft ile ilgili kovanlar. Sonuç olarak aşağıdaki satanist kesimler en azından Türkiye'de bilinen Satanizm'e yeni bir bakış açısı getirmektedirler. Söz konusu iki kesim ya da bunlara ekol demek daha doğru olur,göreceğiniz iki ekol, yukarda anlatılan Kompleks Satanizm'i ve Popüler Satanizm Satanistlerinden kalın bir çizgi ile ayrılmalıdırlar. Herşeyden önce bu ekollerin izleyicileri belli bir yaşın üzerinde, iş güç sahibi olan, çevremizde ya şayan insanlardır. Bu ekoller şimdiye kadar asla söz konusu olmadılar ve medya önünde tartışılmayı da istemezler. Onlarınki, isterseniz sapık inanç deyin fakat sapık veya değil, bir inanç sistemidir. Her iki ekolün de ancak uzun deneme ve güvenilirliğine karar verdikten sonra başka kimselere açıldıklarına 209 inanıyorum. Kendi inançlarını, varsa ayinlerini ve yaşama tarzlarını da zamanı gelmeden ortaya çıkartmamaya kararlılar. Her iki grup aslında birbirlerini tanımazlar. Yukarda anlatılan Kompleks Satanizmi türü Satanistler ve Popüler Satanistler birbirleri ile ilişki ve etkileşim içindedirler fakat aşağıdaki ekollerin her biri diğer üç kesimle ilişkisiz ve iletişimsizdir. Benzer noktaları çoktur ve her iki grup da gerek okültizm konusunda, gerekse bu kitaptaki, buraya kadar anlatılan şeyler konusuda geniş bilgiye sahiptirler. Bu iki ekol de, kendilerine bir isim yakıştırmadıkları için ya da yakıştırmışlarsa, bunları ben bilmediğim için, onlara birer isim uydurarak, istemeden isim babaları olmak istemediğim için burada sadece Birinci ekol ve İkinci ekol isimleri ile bahsediyorum. Alıntı:Bülent Kısa -------------------- BİRİNCİ EKOL Bunlar daha çok Anti dinci yani Anti Yahudilik, Anti Hıristiyanlık ve Anti Müslümanlık görüşünde olan ve Satanizm çerçevesi içinde toplanıp, Satanizm'i benimseyen kimselerdir. Bu ekol İstanbul'da merkezlenmiştir ve başka yerlere yayıldıklarını pek zannetmiyorum. Okült ve dinsel konularda çok güçlü ideologları vardır. Kendileri ile kontak kurabilmem çok yeni olduğu için haklarında fazla bir dökümana ve bilgiye sahip değilim. Bilinen herşey burada yazıldığı kadardır. Bu kitabın hazırlanışı sırasında kendilerine yazarak, ekollerini ifade edebilecek bir isim verip, veremiyeceklerini, sordum. Aslında böyle bir şeye gerek olacağını hiç düşünmemişler. Aldığım cevap aynen aşağıdadır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 izler, madde evreninin, metafizik katlar ın yansıması olduğuna inanıyoruz. Herşeyin aslı, özü, üst boyutlarda. Siz de birokültist olarak bunları iyi bilirsiniz. Bu nedenle evrenin yaratılışı da aynı bebeğin yaratılışı gibi. Bir diğer deyişle bebek, evren yaratılışının benzer yöntemi ile oluşmakta. Bebek nasıl bir erkek ve bir dişi ile yaratılıyorsa, evren de aynı mantık ile oluştu. Bir dişi, bir erkek ilksel gücün birleşmesi ile. İÖ. 6000 tarihli kozmogonilerden başlayarak tüm inanışların temel düşüncesi zaten buydu, ama adı geçen gerçek, tek tanrılı dinler ile unutturuldu. Evren yaratılmışken, bir alt tanrı, bir vampir tanrı, bir çeşit labortuarda yaratılmış doğa dışı bir enerji, dişi ve erkeğe savaş açıyor ve yenerek evreni ele geçiriyor. Yönetebilmek için her şeyi bölüyor (Bu düşünceler de birçok eski paganist inancın temelini oluşturur). Böylece yeniden biçim veriyor ve yaratıcıyım diyor. Dişi ve erkek tanrı yenik oldukları için dünyaya ve insana kolay ulaşamıyorlar; çünkü insanın çevresi şeytanın (günümüzün tanrısı) öğretisi ve böylece uyandırılan, güçlendirilen gücü ile sarılı. Onu yenmenin yolu insanın doğal içgüdüleri -doğal yapısı- ile yaşaması. Bu nedenle cinsellik önemli. Böylece perde yırtılıyor ve gerçeklik insana ulaşıyor. Yaratıcı erkek ilkeye ilk mağra insanından (İ.Ö. 8000) beri tapılıyordu. Çatalhöyük'de görülen boynuzlu tanrı o. Kimi zaman keçi, kimi zaman boğa boynuzu ile tapılıyor. Hep insana yardımcı. Seksüel, güçlü, iyi. Tek tanrılı dinler şeytan diye onun özelliklerini bozup insanı korkuttular. Tanrıça da Çatalhöyük'tan beri her inanışta var. Besleyici, ana, seksi, hoşgörülü, şefkatli, uyarıcı. Satanistler -bize göresadece boynuzlu tanrıya inanıyorlar; biz ise her ikisinede. Ekol ismi olarak Nuith; hatta Ana tanrıça inancıda diyebilirsiniz. Ve sorduğunuz için teşekkürler. Yukarda da görüldüğü gibi, benim tarafımdan bir isme ihtiyaç duyulduğu için kendilerine Nuith ekolü ya da "Ana Tanrıca inancı" isimlerinden birisini uygun görüyorlar fakat bu konu aceleye getirilmiş birşey olduğu için, onları belli bir isimle tescil etmiş olmamak için ben aşağıda "Birinci ekol" ismi ile anlatmayı tercih ediyorum. Çoğu ya düzgün sayılabilecek bir aile hayatına veya düzgün bir ilişkiye sahiptirler. Yani sıradan vatandaşlardır ve her birinin kendisine göre ayrı ve normal bir sosyal hayatı vardır. Öyle klan halinde yaşamazlar. Büyük toplantılar yapmazlar. Ayin, ibadet ve benzeri şeyleri de yoktur (Bildiğim kadarıyla). Satanizm'i mantık ve edindikleri bilgiler sonucunda benimsemiş kimselerdir. Düşünce tarzları kitabımızın ilk bölümlerinde söz edilen Gnostik inançlara benzer. Fikirleri ve inançları bana verildiği kadarıyla aşağıda özetlediğim şekildedir. İnanç veya görüşleri Feminizm'e daha yakındır. Günümüz dinlerinden önceki Tanrıça tapımı ile ilgilidir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 İddialarına göre Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık'taki Bildiğimiz Tanrı, gerçek tanrı değildir. Gerçek Tanrı olmadığıgibi insanı yaratan da o değildir. İnsanın gerçek tanrısı bugün bize Şeytan ismi ile tanıtılan güçtür ve Şeytan kasıtlı olarak kötü tanıtılmaktadır. Aslında Şeytan iyiliğin, barışın, ruhsal dinginliğin, sarhoşluk ve cinselliğin Tanrısı'dır ki, bütün bunlar üç dinin Tanrısı tarafından yasaklanmış ya da en azından onun hoş bakmadığı şeylerdir. Tanrı, yani üç dinin tanrısı, aslında gazabın, savaşın, öldürmenin, kanın, baskı ve depresyonun kötü tanrısıdır. Bu sayılan şeylerle ve bu şeylerin oluşturduğu yoğun, ağır ve kötü ruhsal enerji ile beslenir. Savaşlar ve saldırgan düşünceler Kötü tanrının beslenmesine yarar. Tanrı için adam öldürmek, savaşmak ve tanrı için yapılan savaşlarda ölmek bu Tanrı'nın emri ve isteğidir ve bu da alenen insan kurbanı istemenin değişik bir şeklidir. Bu fikirlerinden dolayı, Birinci ekol adıyla sınıfandırdığım bu toplum her türlü kavga ve saldırganlık düşüncesine karşıdırlar. Hatta bütün Satanist ekollerin hoşgörü ile baktığı büyü ve büyücülük gibi şeylere de karşıdırlar. Bu konudaki fikirlerine göre: Büyü iyi amaçla ya da aşk büyüsü olarak yapılsa bile bir insanı baskı altına almaktır. Hele kötü amaçlarla, birisine zarar vermek, lanetlemek için yapılırsa hangi enerji kullanılırsa kullanılsın yani isterse Şeytan'a yönelik, ve Şeytan'dan enerji çeken bir büyü olsun hiç farketmez, mutlaka Tanrı'yı besleyecek saldırgan ve kötü düşünceler ve ruhsal enerjiler üretir. Bu yüzdendir ki, Kuran' ın Bakara suresinde, Tanrı, insanlara büyü öğretmek için Babil'e iki melek gönderdiğinden bahsetmektedir. Yani hem yasaklamakta, hem teşvik etmektedir. . RAMAYANA Önce Ramayana hakk ında bilgisi olmayan okuyucular için onun ne olduğunu kısaca anlatıp, sonra Birinci ekolün görüşlerine geçmem daha uygun olacaktır. Çünkü Ramayana ülkemizde Doğu mitolojilerine meraklı birkaç kişi, UFO'larla ilgilenenler ve bazı spiritüalistler haricinde kalan kimseler tarafından pek bilinen birşey değildir. Ramayana özgün olarak Sanskritçe yazılmış bir destandır. Günümüze gelene kadar Hindistan'daki bütün yerel dillere çevrilmiştir. Ramayana'nın ne zaman oluşturulduğu belli değil. Çünkü onun ortaya çıkış dönemleri Efsanelerle dolu bir dönemdir ve tarihler çok fazla içiçe girmiştir. Ramayana yazıya dökülmesinden yüzlerce yıl önce de vardı. Kulaktan kulağa geçerek yazıya geçirilene kadar varlığını sürdürdü. En az M.Ö. 500 y ılından beri mevcut olduğu zannedilmektedir fakat çok daha eski de olabilir. Ramayana'nın yaratıcısı oldan şair, Valmiki de efasanevi bir kişiliktir. Dış görünüm olarak bir kahramanlık destanı olan Ramayana'yı yirmibeş, otuz satırla özetlemem mümkündür. Ravana adındaki kötü bir Tanrı, kendi takipçileri olan kötü cin ve demonlarla beraber bütün ışık tanrılarını yener ve hepsini kölesi yapar. Öyle ki, mesela mevsimleri kontrol eden tanrıya emir vererek kendi yaşadığı adayı devamlı olarak bahar havasında tutabilir. Ravana köle yaptığı tanrılara çok kötü davranmaktadır. RAMAYANA'DAKİ KURBANLAR Rama, Ravana'nın kentini ve tabii kalesini, ordusu ile kuşatır. Ravana'nın bir oğlu vardır ve adı Indrajit'tir. Bu isim ona tanrıların en güçlü savaşçısı olan Indra'yı yendiği için verilmiştir ve İndra'yı yenen anlamındadır. Indrajit Rama'nın ordusuna saldırmadan bir gece önce "Nikumbhila" ayini adı verilen korkunç bir ayin yapar. Bubüyü sayesinde görünmez ve yaralanmaz olacaktır. Ayin için ormana çekilir ve sabaha kadar binlerce hayvan kesip, kurban ederek ayin yapar. Destan, kesilen kurbanların bedenlerinin dağlar gibi yığıldığını, kanlarının nehirler halinde aktığını ve feryatlarından bütün ormanın inlediğini anlatır. Ramayana destanına UFO'cular da büyük önem verirler. Çünkü,destanda, uçan daire benzeri savaş arabalarından, bu arabalardaki radar sistemlerinden, görünmezlik kalkanlarından, güdümlü, ısıya ve/veya harakete duyarlı roketlerden, nükleer bombalardan veya daha doğrusu bütün bunları çağırıştıracak şeylerden de bahsedilmektedir. Destandan bu kadar bahsetmek yeter. Şimdi Birinci ekolün bu konudaki görüşlerini inceleyebiliriz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Ravana, Rama'nın, Vişnu olduğunu bilmese bile, Vişnu'nun ona dost olmadığını bilir. Aslında ona hiç bir saygısı da yoktur. Pekiyi o zaman bütün bu kurbanlar kime, hangi tanrıya kesildi?Yani Ravana ve oğlu kendi kendilerine mi kurban kestiler? Evet. Kurban bir tanrıya adanan, ondan istekte bulunmak için kesilen kurban değildi. Sadece kan ve ölüm enerjisi üreterek bundan güç sağlamak için yapılan öldürmelerdi. Buradaki kurbanlar, tanrının yani İndrajit'in kendi beslenmesi ve güçlenmesi içindi. Buradan yola çıkarak Kan ve ölüm enerjisinin bazı tanrıları beslediğinin binlerce yıl önce bile bilindiği fikrine varabiliriz. Ramayana'dan yola çıkarak destekleyebileceğimiz ikinci fikrimiz de şudur: Rama ile karısı cinsel enerji üretiyorlardı. Onların sevişmeleri sırasında bütün ormanının ışık ve renk içinde kaldığını destan anlatmaktadır. Ravana destana göre Sita'ya sahip olmak ister fakat bunun ardında yatan gerçek onun cinsel enerjiden rahatsız olmasıdır ve bunu önlemek istemesidir. Vişnu zaten bu amaçla kendisini bölüp, bir parçasını Sita yapmıştır çünkü dünyada iken bir insan kadını ile birlikte olursa Ravana'yı rahatsız edecek kadar fazla cinsel enerji üretemezdi. Şimdi bu tanrıları günümüze uyarlayalım. Acaba hangi tanrı Kan istemektedir? Hangi tanrı savaşmayı ve kendisi için kutsal 217 savaşlar yapılmasını ve hangi tanrı kendisi için ölünüp, öldürülmesini istemektedir? Hangi tanrı herkesin kendisine her yıl bir kurban kesmesini istemektedir? Hangi tanrıya kesilen kurbanlar tıpkı destandaki gibi, dağlar gibi yığılmaktadır. Hangi tanrı cinselliği yasaklamakta, kısıtlamakta, günah saymakta yani cinsel enerjiden rahatsız olup, zarar görmektedir? Bunlara karşılık, hangi tanrı cinselliği serbest bırakıp, cinsel enerjiden hoşnut olmaktadır? Hangi tanrı savaş ve ölüm değil, sanat ve bilim ve bilgiye önem vermektedir? Burada sorulan sorulardaki, birinci tanrının hangisi olduğudur? -------------------- Birici ekol çevresinde toplanan kimseler, Allah ismini ya da Esmaül Hüsna'daki, Allah'a ait bir ismi yazmaktan ve tabii konuşurken teleffuz etmekten de pek hoşlanmıyorlar. Hatta Tanrı kelimesini kullanmamaya bile dikkat ederler. Sanırım adını teleffuz ederek bile Tanrı'ya enerji vermek istemiyorlar ve yazılarında gazabın tanrısı, Öbür taraf veya benzeri sıfatlar kullanıyorlar. Serbest cinsellikten yanalar. Cinsel enerjinin Tanrı'ya zarar verdiğini ve cinselliğin bu yüzden kısıtlamalar altında olduğuna inanıyorlar. Bu görüşleri zaten yukardaki Ramayana ile ilgili bölümde vurgulanıyor. Belli bir siyasal görüşleri yok, daha doğrusu şeriatçı bir islam devleti olmasının dışında dünyayı kimin idare ettiğine aldırmıyorlar. -------------------- Birinci ekolün, İkinci ekol gibi fikirlerini ulu orta dağıtmasalar bile bana gönderdikleri düşüncelerinden bazı açıklayıcı alıntılarla bu bölümü kapatıyorum.Öncelikle cinsel özgürlük; ama ardından sadakatten de söz etmek gerekiyor. Cinsel özgürlük adına acı yaratmak yanlış. Acı, sadece O'nu (Tanrı) besliyor. Hem eş, çocuk kadar kutsal. Ama bu eş ile birlikte çok eşli olunmayacağı anlamda değil. (Tabii becerebilenler için bu) Seks dostluğun da başlangıcı. Ya da dostlar arasında paylaşılacak en güzel olgu. Seks suçlarını yaratan seksin kötü olması değil, seksin baskı altına alınmış olması. -------------------- Serbest oldu ğunda tertemiz bir duygu. Keyifli, dost, rahatlatıcı, acı giderici, barıştırıcı. Homoseksüel / biseksüel / heteroseksüel... her nasıl olursa. Eş yokken kendi başına. Fahişelerle en ayaküstü yapıldığında bile en azından saçilen fahişeye yönelik bir beğeni söz konusu. Beğeni de pozitif enerjinin ilk uyanışlarından. Sonra anlayış; diğer yanağını çevirmek değil. Biraz sakince beklemek ve hata yapanla, onun yöntemini kullanmadan çarpışmak. İntikam değil; çünkü Müntekim onun (Tanrı) adı. Hak aramak değil; çünkü Hak da onun adı. Dostluk ve paylaşma. Olumlu düşünmeye çalışmak; ama felsefe benzeri derin düşüncelerden kaçmak; çünkü düşünceler onun askerleri. O bir hava tanrısı. 4000 yıldır, hep hava tanrısı olan baştanrılar O'dur. Ve hava kartı Tarot'ta bile bela yaratandır ve akıldır. Ve neşe. Bu da çok önemli. Gülmek. Zorlanarak da olsa. Tanrıçanın gülüş ve aşk (seks) tanrıçası olmasının ardındaki mesaj onun kahkaha ve cinsellik olan yerde var olamaması. Dişiler için en büyük erdemler: Seksi olmak, ana olabilmek, besleyici olabilmek, temizlik. Erkeğe saygı; çünkü o erkek tanrının tezahürü. Erkek için en büyük erdem: Kadına saygı; çünkü o yaratışın fazlasını taşıyan ve erkeğin yarısı olan (XX, XY kromozomu meselesi). İnsana saygı; çünkü herkes tek bir bütünden bölündüğü için sonuçta ikiz. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 13, 2008 Kadınların en önemli eylemlerinin seks enerjisini uyandıracak gibi davranmaları; çünkü O'nu yenecek olan cins kadınlar. Kadınlarüstün değil, sadece daha az hükmediliyor onun tarafından. Bu nedenle anaerkillik. Ve güçlü olmak: Zamanı gelince (ki bu zamanın geldiğini anlamak bilgelik işidir) ezilmemak, karşı koymayı bilmek, sahip olunanları korumay ı becermek. ve en önemlisi: Bunu yaparken O'nu uyandırmamak. O en çok savaşlarda yaşar. Son bir mesaj: Onu yenmenin bir yolu neşe ve cinsellik ise, diğeri ise korkuyu yenmek. Plan yapmamak, günlük yaşamak, düzen'den statükodan kaçmak; değişimi doğal karşılayıp, güvenliğe sığınma adına değişime direnmemek. Evet, Birinci ekol olarak isimlendirdiğim ekol hakkında söyleyebileceklerim, elimdeki bilgilerin kısıtlı olmasından dolayı şimdilik bu kadardır. Devam Edecek... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mystick Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 çok güzel bir paylaşım olmuş ellerine sağlık.. bilmediğim ve öğrenmem gereken bilgiler mevcut.. herkesin kendi doğrusu vardır umarım bazı üyeler saçma sapan mesajlarla konu içeriğini bozmaz.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pr0gressive Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 sırf bilmediğimden soruyorum. cinsellik yasaklanmış, fakat serbest olması gerekiyormuş. peki kendi kızkardeşimiz veya annemiz veya sevdiğimiz başka biriyle gözümüzün önünde ilişkiye girince ne kadar dayanabileceğiz? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 sırf bilmediğimden soruyorum. cinsellik yasaklanmış, fakat serbest olması gerekiyormuş. peki kendi kızkardeşimiz veya annemiz veya sevdiğimiz başka biriyle gözümüzün önünde ilişkiye girince ne kadar dayanabileceğiz? Valla bu soruyu cevaplayabilecek olanlar bu ekolün için de bulunanlar dır sanırım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
pr0gressive Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 yorumuma "saçma" demediğin için ve anlayış gösterdiğin için teşekkür ederim. bunu araştıracağım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Ben teşekkür ederim.Ve arastırmalarının sonucunu forum da paylaşırsan sevinirim;) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
panizzi555 Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 ozaman sahıplenmeden yok ıkıncıde ılla cınsellıge takılmıyorum.aslında tum felsefeler bırbırıne cok yakın yanı dınımızdede cok eslılık serbest mesela ama kurallarına uyabıldıgın surece yanı daha adıl sekılde.ben satanızmede saygı duyuyorum ıkıncısıne cok yakın bı sevgılım oldu ama asla kabul etmedı.bana soylemedı.bana bıle.belkıde kabul eder bende gırerdım amaonun goremedıgı bı sonrakı asamayı bılıyorum ben.ama bunu anlatamıyorum kımseye.nasıl muslumanların nefisleri oluyosa satanızmdede bi nefis olmalı bence bu derinbir konu ve guzel yaklasımlar .daha ılıman bı satanızme dogru gıdıyo hayat Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Rimmon Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 14, 2008 Teşekkürler Malcolm açıkçası şu an zamanım olmadığı için yazının hepsini okuyamadım.Ama ilk ekol olarak bahsedilen grup LaVeryanlardır.Bahsedildiği gibi bu grup şeytanı sadece din karşıtı bir idol olduğu için sembol benimsemişlerdir.İstanbul'un yanı sıra izmir ankara gibi büyük şehirlerde de mevcudiyetlerini sürdürürler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kaLihora Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 sırf bilmediğimden soruyorum. cinsellik yasaklanmış, fakat serbest olması gerekiyormuş. peki kendi kızkardeşimiz veya annemiz veya sevdiğimiz başka biriyle gözümüzün önünde ilişkiye girince ne kadar dayanabileceğiz? cinselliğin "her insan" için normal bir ihtiyaç olduğunu hala daha idrak edememiş insanlar dayanamaz ve ilkelleşir tabi ki. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Cinsellik bir ihtiyaçtır fakat ahlâkla çelişir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kaLihora Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 ahlâk? ah doğru ya . ahlâkın cinsellik harici her konusunda, biz, "ahlâklılar", her şeyi bir kenara bırakıp bu "ahlâksızlığı" ortadan kaldırıyoruz zaten değil mi? -------------------- pardon bir ekleme yapmalıyım. arada sırada unutuyorum hala daha büyük bi kesimin arap öğretilerini beyinlerinin karanlık kesiminde kudurttuklarını. islam demiyorum çünkü bu yanlış olur. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
emir869 Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Ahlak bize gökten inmedi. Bu bize çocukken öğretildi ve içimize işledi. Mesela böceklerden tiksinmeyi de daha bebekken öğrendik. Bu iyi bu kötü diye öğretildi ve bunları yaşadığımız sürece tamamen içimizden atamayız. Biz böyle hissediyoruz diye ne bu doğrudur diyebilirim ne de yanlıştır diyebilirim. Daha obejktif bir gözle bakabilmem için dünyaya yeniden ve başka bir yerde gelmem gerekir. Bu arada paylaşım için teşekkürler, onların da düşüncelerinin destek noktalarını öğrenmiş oldum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kaLihora Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 22, 2009 ahlak birilerinin beyinlerini uyusturmak isteyenler tarafından öğretildi yine onlara. düşünmeyi bir kenara bırakıp, kayıtsız şartsız bir öğretiye güvenmeyi ve uygulamayı öğrettiler. koyun olmayı, güdülmeyi, ses çıkarmamayı öğrettiler. ben sosyolog değilim. ben kendi doğrularıma göre yapılan bilgi paylaşımlarını değerlendiriyorum. örneğin şu yorum ne kadar da mantıksızca. "şeytanı da allah yaratmadı mı?" hala daha bir dini başka bir dinin felsefesiyle ve kurallarıyla değerlendirmeye çabalamak nasıl boşa bir çabadır göremiyor musunuz? anti-christlik veya laveyan satanizmi kilisenin baskısına tepki olarak ortaya çıkmıştır ve evet, bu iki "din denemesi" için "şeytanı da allah yaratmadı mı?" sorusunu sorabiliriz. çünkü onlar kitaplardaki şeytana taptılar ve hristiyan ayinlerini kopyalayıp şeytana uyarladılar. ne bir felsefe, ne de tutarlılık gösteren öğretiler ortaya koydular. lütfen gerçekten anlamaya çalışarak okuyun. bu alıntı bülent kısa'nın bilinmeyen yönleriyle satanizm kitabındandır ve e-book halinde bulup indirebilirsiniz. bence "doğru" şekilde "fikir edinmenizi sağlayabilecek kadarını" bulabilirsiniz o kitapta. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
ShareThePain Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 23, 2009 çok geriyiz,halk arasında müslüman olmayana satanist deniyor Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.