Jump to content

Duygusal zeka


Dolunay

Önerilen Mesajlar

Duygusal Zeka

(Emotion Quotient) Nedir?

 

 

Psikolojide hiçbir konu insan zekası kadar yoğun bir araştırma alanı oluşturmamıştır. Zeka ve zeka testleriyle ilgili araştırmalar insanları salt bilgiye dayanan yetilerle ölçmenin doğru olup olmadığı üzerinde odaklanmaktadır.

 

Son yılların en büyük sansasyonel atılımı ise "duygusal zeka" görüşü bazı Amerikalı psikologlar tarafından ortaya atılmıştır. "Duygusal zeka" terimi, ilk olarak 1990'da Harvard Üniversitesi'nden psikolog Peter Salovey ve New Hampshire Üniversitesi'nden psikolog John Mayer tarafından kullanılmıştır. Daha sonra Harvard Üniversitesi'nden ve The New York Times'da davranış ve beyin bilimleri konularından sorumlu psikolog Daniel Goleman tarafından geliştirilmiş ve duygusal zeka becerilerinin, bilişsel zeka dediğimiz (IQ) 'dan daha önemli olduğunu 1995 yılında yayınlanan "Duygusal Zeka" adlı kitabında kanıtlamaya çalışmıştır. Başarı için önemli gibi görünen duygusal nitelikleri betimlemek için bu terimden yararlanılmıştır. Bu nitelikler şunları kapsar:

 

Empati.

Duyguları ifade etme ve anlama.

Mizacını kontrol etme.

Bağımsızlık.

Uyum sağlayabilme.

Beğenilme.

Kişiler arası sorunları çözme.

Sebat.

Sevecenlik.

Nezaket.

Saygı.

Dr. Daniel Goleman, "duygusal zekayı kişinin kendi duygularını anlaması, başkalarının duygularına empati beslemesi, ve duygularını yaşamı zenginleştirecek biçimde düzenleyebilmesi yetisi" olarak tanımlıyor. Goleman'a göre beynin düşünen parçası, beynin duygusal parçasından ürüyor. Beynin düşünen ve duygusal parçaları genelde yaptığımız her şeyde birlikte çalışıyor ve gerek iş yaşamında gerekse özel yaşamda başarılı ve mutlu olmak, insanların duygusal zeka becerilerine bağlıdır.

 

DUYGUSAL ZEKA (Emotion Quetient-EQ) VE BİLİŞSEL ZEKA (Intelligence Quotient-IQ)

 

Sosyalbilimciler, bir insanın IQ'sunu tam olarak neyin oluşturduğu konusunda tartışıyorlar fakat birçok uzman, bellek, sözcük dağarcığı, anlama, sorun çözme, soyut muhakeme, algılama, bilgi işleme ve görsel-motor becerilerini içeren, hem sözel hem de sözel olmayan yetenekleri belirleyen Wechsler Zeka Ölçüleri gibi standartlaştırılmış zeka testleriyle ölçülebileceği konusunda hemfikirdir.

 

Duygusal zeka (EQ)'nun anlamı daha karışıktır. Salovey ve Mayer duygusal zekayı ilk olarak şöyle tanımlamışlardır: "Kişinin kendisinin ve diğerlerinin hislerini ve duygularını izleme, bunlar arasında ayırım yapma ve bu bilgiyi düşünce ve eylemlerinde kullanma becerisini içeren, sosyal zekanın bir alt kümesidir".

 

Gerçek şu ki, duygusal zeka asla ölçülemeyecek de olsa, yine de anlamlı bir kavramdır. Nezaket, kendine güven ya da saygı vb. gibi kişisel ve sosyal özellikleri kolayca ölçemesek de, çocuklarda bunları kolayca tanıyabilir ve önemleri konusunda hemfikir olabiliriz.

 

Duygusal zeka becerileri, bilişsel (Intelligence quotient-IQ) becerilerin karşıtı değildir, daha çok kavramsal düzeyde ve gerçek dünyada dinamik bir etkileşim halindedirler. Belki de bilişsel zeka ile duygusal zeka arasındaki en önemli fark, doğanın bir çocuğun başarı şansını belirlemeyi bıraktığı yerden devam etmek üzere ebeveynlere ve eğitimcilere bir fırsat yaratan duygusal zekanın daha az kalıtım yüklü olmasıdır.

 

Araştırmacılar arasında akademik zekanın, duygusal yaşamla pek ilgisi olmadığı görüşü hakimdir. Aramızdaki en zeki insanlar gem vurmadıkları tutkuların, söz geçiremedikleri dürtülerin esiri olabiliyor; yüksek IQ'lu (Intelligence Quotient) kişiler özel yaşamlarını hayret edilecek ölçüde kötü yönetebiliyor. Goleman'a göre IQ 'nun hayattaki başarıya katkısı en fazla yüzde yirmidir; geri kalan yüzde sekseni belirleyen başka etkenler vardır. Bir başka gözlemcinin da belirttiği gibi bir kişinin toplumda edindiği yeri, sonuçta IQ dışında kalan ve sosyal sınıftan şansa kadar uzanan etkenler belirler.

 

Eşit umut vaat eden, eşit eğitime ve imkanlara sahip kişilerin farklı yazgılarını açıklamakta da IQ'nun pek yardımı olduğu söylenemez.1940'larda Harvard'dan mezun olan 95 öğrenci orta yaşlarına kadar takip edildiğinde, okul sınavlarında en yüksek puanları alan kişilerin, daha düşük puanlı arkadaşlarına oranla maaş, verimlilik ve kendi alanlarındaki konumları açısından çok daha başarılı olmadıkları gözlenmiştir. Daha da ötesi, bu kişiler ne hayatlarından daha hoşnut, ne de arkadaş, aile ve aşk ilişkilerinde daha mutlu oldukları gözlenmiştir. Bu örnekte görüldüğü gibi akademik zeka yaşamın getirebileceği değişiklikler ve imkanlara hazırlıklı olmayı neredeyse hiç sağlamıyor. Oysa yüksek IQ zenginliğin, saygının, ya da mutluluğun bir garantisi olmadığı halde, okullarımız ve kültürümüz akademik becerilere takılıp kalarak, kişinin geleceğini belirlemekte çok önemli rolü olan duygusal zeka dediğimiz bir grup özelliği göz ardı ediyor.

 

Duygusal yetenek, bir meta-yetenektir; yani, ham zeka dahil, var olan diğer yeteneklerimizi ne kadar iyi kullanabileceğimizin belirleyicisidir. Birçok bulgu gösteriyor ki, duygusal yetenek sahibi-kendi duygularını tanıyan ve idare edebilen, başkalarının duygularını okuyup onlarla etkili bir şekilde başa çıkabilen- kişiler, hayatın her alanında-gerek romantik, yakın ilişkilerde, gerekse kuruluş içi politik ilişkilerde başarıyı belirleyen sözsüz kuralları kavrama becerisinde- avantajlıdırlar.

 

DUYGU NEDİR?

 

Bir yüzyılı aşkın bir süredir psikologlar ve felsefeciler "duygu"'nun ne anlama geldiği konusunda tartışıyorlar. Oxford ingilizce sözlüğü, duygu'yu "herhangi bir zihin, his, tutku çalkantısı ya da devinimi; herhangi bir şiddetli ya da uyarılmış zihinsel durum" olarak tanımlıyor. Amerikalı psikolog Dr. Daniel Goleman duyguyu bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi anlamında kullanıyor. Karşımları, çeşitlemeleri, mutasyonlarıyla yüzlerce duygudan söz edebiliriz. Tüm araştırmacılar aynı kanıda olmasa da bazı kuramcılar temel duygu kümeleri olduğunu öne sürüyor. Bu kümelerin başlıca adayları ve bazı üyeleri şöyle:

 

Öfke: hiddet, hakaret, içerleme, gazap, tükenme, kızma, sinirlenme, hınç, kin, rahatsızlık, alınganlık, düşmanlık ve belki de en uç noktada, patolojik nefret ve şiddet

Üzüntü: acı, keder, neşesizlik, kasvet, melankoli, kendine acıma, yalnızlık, can sıkıntısı, umutsuzluk ve patolojik olduğunda şiddetli depresyon

Korku: kaygı, kuruntu, sinirlilik, tasa, hayret, şüphe, uyanıklık, vicdan azabı, huzursuzluk, çekinme, ürkme, dehşet; patolojik olduğunda isefobi ve panik

Zevk: mutluluk, coşku, rahatlama, tatmin, haz, sevinç, eğlenme, gurur, tensel zevk, heyecan, vecd hali, hoşnutluk, kendinden geçme, aşırı zindelik, kapris ve en uç noktada mani

Sevgi: kabul görme, dostluk, güven, iyilik, yakın ilgi, sadakat, hayranlık, aşırı tutkunluk, muhabbet

Şaşkınlık: şok, hayret, afallama, merak

İğrenme: hor görme, aşağılama, küçümseme, tiksinme, nefret etme, hoşlanmama, itici bulma

Utanç: suçluluk, mahcubiyet, hayal kırıklığı, pişmanlık, küçük düşme, üzülme, çile ve nedamet

California Üniversitesi'nden Paul Ekman'ın keşfine göre belirli yüz ifadelerinden dördünün (korku, öfke, üzüntü, zevk) sinema ya da televizyonla karşılaşmamış oldukları tahmin edilen okuma yazma bilmeyenler de dahil olmak üzere, dünyanın değişik kültürlerinden insanlar tarafından tanınmasının de duyguların evrenselliğini gösterdiğini ileri sürmüştür. Ekman, Yeni Gine'nin ücra yaylalarında tecrit edilmiş halde yaşayan Taş Devri'nden kalma Fore kavmine varıncaya en uzak kültürlerin insanlarına göstermiş ve nerede olurlarsa olsunlar, insanların aynı temel duyguları tanıdığını görmüştür.

 

Dr Daniel Goleman da duyguları kümeler ya da boyutlar bağlamında düşünmekte ; öfke, üzüntü, korku, zevk, sevgi, utanç ve benzeri başlıca kümeleri duygusal hayatımızın sonsuz çeşitliliğinin bir kanıtı olarak görmektedir. Bu kümelerden her birinin özünde, temel bir duygusal çekirdek bulunduğunu ve bu çekirdekten temel duygunun akrabalarının sayısız mutasyonlarla halkalar halinde yayıldığını vurgulamaktadır. Dr. Goleman dış halkalarda ruh halleri olduğunu; teknik açıdan bunların duygudan çok daha sessiz ve kalıcı olduğunu belirtmektedir.(bütün gün öfkenin hararetine kapılmak ender rastlanan bir durumken, örneğin hırçın ve sinirli bir ruh hali içinde bulunmak o kadar ender görülen bir hal değildir ve bu ruh hali daha kısa süreli öfke nöbetlerini kolayca başlatabilir). Ruh halinin ötesinde mizaç, yani insanları melankolik, çekingen ya da neşeli yapan belli bir duygu ya da ruh halini uyandırma eğilimi vardır. Bu tür duygusal yatkınlıkların ötesinde de; klinik depresyon-ya da insanın kendisini zehirleyen bir duruma mahkum olduğunu hissettiği-sürekli kaygı gibi bariz duygu bozuklukları bulunmaktadır.

 

DUYGULAR NEYE YARAR?

 

Sosyobiyologlara göre duygularımız tehlike, acı bir kayıp, zorluklara karşın bir hedefe doğru ilerleme, eşine bağlanma ve bir aile kurma gibi yalnızca akla bırakılamayacak durum ve görevlerde yol göstericidir. Her duygu bizi bir şekilde hareket etmeye hazırlar; her biri insan hayatında tekrarlanan güçlüklerle baş edebilecek şekilde bizi yönlendirir.

 

Sizlere duguların insanları canları pahasına dahi olsa nasıl yönlendirdiğine dair Amerika'da yaşanan trajik bir olayı aktarmak istiyoruz:

 

Beyin felci yüzünden tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş on bir yaşındaki kızları Andrea'ya hayatlarını adayan Gray ve Mary Jane Chauncey çiftinin son dakikalarına bir göz atalım. Chauncey ailesi, Louisiana'nın nehir bölgesinde bir çarpma sonucu hasar gören demiryolu köprüsünden nehre yuvarlanan Amtrak treninin yolcularındandı. Karı-koca öncelikle kızlarını düşünerek, Andrea'yı su alarak gittikçe batan trenden kurtarmak için ellerinden geleni yapıp bir şekilde onu camdan iterek kurtarma ekibine ulaştırdılar. Kendileri ise sulara gömülü vagonun içinde can verdiler.

 

Bu hikaye, son dakikalarında dahi çocuklarının hayatta kalmasını sağlamak için çabalayan bir anneyle babanın bir tür efsanevi cesaretini anlatıyor. Kuşkusuz tarihimiz çocukları uğruna yaşamlarını feda eden ailelerle ilgili bunun gibi sayısız örneklerle doludur. Böyle bir kriz anında bu tüyler ürpertici kararı veren aile açısından bu sevgiden başka birşey değildir. Duyguların amaç ve gücünü anlatan bu kahramanlık örneği, insana kendini feda ettiren sevginin ve aslında hissedilen her duygunun insan hayatındaki merkezi yerine tanıklık ediyor. Bu durum en derin hislerimizin, tutkularımızın, özlemlerimizin, temel rehberlerimiz olduğunu gösteriyor.

 

İnsan doğasını duyguların gücünden soyutlayarak anlamaya çalışmak, üzücü bir dar görüşlülüktür. Salt zekaya, yani IQ'nun ölçtüğü şeye verdiğimiz değer ve önemde çok aşırıya gidildiği uzmanlarca belirtiliyor. Duygular bize hakim olduğu sürece, zeka-iyi yada kötü-hiçbir yere varamaz.

 

İlk etik yasaları ve bildirileri-Hammuarbi Kanunu, Yahudilerin On Emri, İmparator Aşoka'nın Fermanları-duygusal yaşamı yumuşatma, ehlileştirme, evcilleştirme, çabaları olarak görülebilir.

 

Aslında tüm duygular harekete geçmemizi sağlayan dürtülerdir; evrim, yaşamla baş edebilmemiz için bizi acil plan yapabilecek şekilde programlamıştır. Duygu (emotion) sözcüğünün kökü moteredir. Latince hareket etmek anlamına gelen fiile "e-" ön eki getirildiğinde uzaklaşmak olur ki bu, her duygunun bir harekete yönelttiği fikrini vermektedir.

 

Psikologların ve sosyologların günümüzde yapmaya çalıştıkları şey duygunun yerine aklı koymaya değil, ikisi arasındaki akıllı dengeyi bulmaya çalışmaktır. Goleman, eski paradigmanın duyguların çekiminden bağımsız bir akıl idealini içerdiğini, yeni paradigmanın ise bizi zihinle kalbin uyumunu sağlamaya zorladığını belirtiyor ve ayrıca, yaşamımızda zihinle kalbin uyumunu sağlamak için öncelikle, duyguları zekice kullanmanın ne demek olduğunu daha iyi anlamamız gerektiğini vurguluyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

DUYGUSAL ZEKA TESTİ

1. Duygularımı tanıyorum. Üzüntümün ve korkumun farkındayım. Üzüldüğüm zaman sinirlendiğimin, korkunca saldırganlaştığımın farkındayım.

 

Evet Bazen Hayır

 

2. Duygularımı ifade ediyorum. Üzüntümü mizahla veya güçlü görünerek veya olduğu gibi dile getirebiliyorum. Gülüşüm sahte değildir.

 

Evet Bazen Hayır

 

3. Başkalarının neler hissettiğini anlıyorum. Suçluluk, pişmanlık, utanç gibi his duyan kişilere yardım etmek isterim.

 

Evet Bazen Hayır

 

4. Birisi konuşurken ima etmek istediğini anlayabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

5. Başkalarının hakkımda hissettiklerini anlayabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

6. Duygularımı kontrol edebiliyorum. Öfkelendiğim zaman erteleyebiliyorum. Korktuğum zaman sakin olabiliyorum, üzüldüğümde uzatmıyorum. Sevinince şımarmıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

7. Eleştirileri dinliyor ve değerlendirme yapıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

8. Hayal kırıklığı sonrası çabuk toparlanabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

9. Zorluklar karşısında olumlu, sakin ve dikkatli davranıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

10. Kendime değer veriyorum. Kendimin olumlu yönlerini görebiliyorum. Aynaya baktığımda kendimle barışık olduğumu düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

11. Özeleştiri yapabiliyorum. Kusurlarımı görebiliyorum, düzeltmek için plan yapabiliyorum. Sorumluluklarımı biliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

12. Kendimi nasıl mutlu edeceğimi biliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

13. Zorlukların üstesinden gelebileceğimi biliyorum.

Evet Bazen Hayır

 

14. Problemin üzerinde dikkatimi yoğunlaştırabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

15. Kendimi baskı altında hissettiğimde ne yapacağımı biliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

16. Bir sorunum olduğunda paylaşabileceğim kişiler var.

 

Evet Bazen Hayır

 

17. Başkaları sorunları olduğunda benimle paylaşabiliyorlar.

 

Evet Bazen Hayır

 

18. Zorluklarla karşılaştığımda kolay vazgeçmiyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

19. Beraber olduğum insanlara güveniyorum. Dost bildiğim insanlar aksine bir şey yapmadıkça onlara güveniyorum. İnsanları potansiyel iyi olarak düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

20. Yaşama ait hedeflerimi gözümde canlandırabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

21. Daima kendime yedek hedefler seçerim.

 

Evet Bazen Hayır

 

22. Hedefime gitmek için çeşitli seçenekler üretirim.

 

Evet Bazen Hayır

 

23. Hedefime gideceğim konusunda kendime güveniyorum.

Evet Bazen Hayır

 

24. Yaşamımın kontrolünün elimde olduğunu düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

25. İçsel huzurumun yerinde olduğunu düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

26. Övüldüğümde şımarmıyorum.

Evet Bazen Hayır

 

27. Hiç kimseyi küçük görmüyorum. Her insan orijinaldir. Orijinal olan şey eşsizdir. Eşsiz olan şey küçük olamaz. Gizli büyüklere inanıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

28. Kendimi sorgulayabiliyorum.

Evet Bazen Hayır

 

29. Gerçeklerden kaçmıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

30. Korkularımı kontrol edebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

31. Ölümümden sonrasını gerçekçi değerlendirebiliyorum. İnsan ölür ama hayat ölmez, insan doğaya hakim değildir. Evrenin sırlarını beş duyu ile çözemeyiz. Ölüm boyut değiştirmektir. Ölümü düşününce korku yaşamam.

 

Evet Bazen Hayır

 

32. Kendimle barışığım.

 

Evet Bazen Hayır

 

33. Genelde pozitifimdir. Ümitsizliğe düşmem.

 

Evet Bazen Hayır

 

34. Çoğu zaman iyimserimdir.

 

Evet Bazen Hayır

 

35. Duygularım çoğu zaman istikrarlıdır.

 

Evet Bazen Hayır

36. Ne titizim ne de dağınık.

 

Evet Bazen Hayır

 

37. Başkalarının haklarına saygı duyuyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

38. Çalışma hayatında uyum içerisindeyim.

 

Evet Bazen Hayır

 

39. Aile yaşantımda uyum içerisindeyim.

 

Evet Bazen Hayır

 

40. Çalışmaktan zevk alırım tembelliği sevmem.

 

Evet Bazen Hayır

 

41. Para ve malı amaç görmüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

42. Cinsel arzularımı kontrol edebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

43. İnsanları genel olarak seviyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

44. Alçakgönüllü olduğumu düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

45. Haksızlığa uğradığımda önce kendimi sorguluyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

46. Bir haksızlığa uğradığımda kusuru hemen bir başkasına atmam.

 

Evet Bazen Hayır

 

47. Karar verirken önce bir durup düşünürüm.

 

Evet Bazen Hayır

 

48. Başkalarını düzeltmek yerine kendimi düzeltmeye çalışırım.

 

Evet Bazen Hayır

 

49. Alışveriş yaparken durup düşünüp öyle yaparım.

 

Evet Bazen Hayır

 

50. Öfkemi çoğu zaman kontrol edebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

51. Aksine bir davranış görmedikçe insanları dost kabul ediyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

52. Kendime güveniyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

53. Uykumu çoğu zaman düzenleyebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

54. İdeal kilomu koruyabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

55. Sorunlar karşısında sorun odaklı değil, çözüm odaklı düşünebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

56. Genelde planlı yaşadığımı söyleyebilirim.

 

Evet Bazen Hayır

 

57. İnsanlara verici olmaktan, hediye vermekten zevk alıyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

58. Eğlenceye zaman ayırabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

59. Spora zaman ayırabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

60. Hayvanları sevebiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

61. Küçük şeylerden mutlu olabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

62. Birisi beni suçladığında hemen savunmaya geçmiyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

63. Kıskanç olduğum çok sık değildir.

 

Evet Bazen Hayır

 

64. Alıngan olduğum çok sık değildir.

 

Evet Bazen Hayır

 

65. Bencil olmadığımı düşünüyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

66. Genelde aceleci ve sabırsız değilimdir.

 

Evet Bazen Hayır

 

67. Başkalarının yüz ifadelerinden düşüncelerini okuyabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

68. Kendimi kolayca başkalarının yerine koyabiliyorum.

 

Evet Bazen Hayır

 

69. Saçma sorularla beni rahatsız edenlere sabırlı davranırım.

 

Evet Bazen Hayır

 

70. Başkalarının duygularına kolayca ortak olabilirim.

Evet Bazen Hayır

 

71. İnsanları rahatlatan bir etkim var.

 

Evet Bazen Hayır

 

72. Başkalarını inandırma ve ikna gücüm fazladır.

 

Evet Bazen Hayır

 

 

73. Genelde güler yüzlüyümdür.

 

Evet Bazen Hayır

 

74. Espriler yapabilirim.

 

Evet Bazen Hayır

 

75. İnsanlar benim yanımda kendilerini rahat hissederler.

 

Evet Bazen Hayır

 

76. İkiyüzlü insanlardan hiç hoşlanmam.

 

Evet Bazen Hayır

 

77. Dünyayı düzeltmek yerine kendimi düzeltmeye çalışırım.

 

Evet Bazen Hayır

 

78. Acıma duygusu yüksek, şefkatli olabilirim.

 

Evet Bazen Hayır

 

79. Yetinme duygusu olan kanaat edebilen bir insanım.

 

Evet Bazen Hayır

 

80. İçten ve samimi olarak tanınırım.

 

Evet Bazen Hayır

 

 

 

 

NASIL HESAPLANIR?

Bu testi önce kendinize uygulayın, sonra sizi yakından tanıyan bir kişiden sizin adınıza bu testi cevaplamasını isteyin. Her soruya yanıt verin; Evet, Hayır, Bazen şeklinde.

• Evetler için 3 puan

• Hayırlar için 1 puan

• Bazenler için ise 2 puan yazın.

 

Cevaplarınıza karşılık gelen puanları toplayın. Sizi tanıyan kişinin verdiği cevapların puanlarını toplayın. Her iki puanın ortalamasını alın. Çıkacak olan rakam duygusal zekanızın değerini verecektir.

 

 

DEĞERLENDİRME

 

100 VEYA ALTI : Yardıma ihtiyacınız var

 

Düşünceleriniz bulanık. Empati gücünüz zayıf. Sorunlara çözüm üretemiyorsunuz. Her toplumda uyum sorunu yaşıyorsunuz. Bu nedenle sık sık depresif haller sergiliyorsunuz. Eğer profesyonel bir yardım almasanız ileride psikolojik rahatsızlıklar yaşayabilirsiniz. Kendinizi hazır hissettiğiniz anda bir psikologun kapısını çalın.

 

100-120 ARASI : Normalsiniz

 

Toplum içinde fazla göze bakan bir uyumsuzluğunuz yok. Ancak kendi iç dünyanızdaki sorunlarla baş etmekte yetersiz kalabiliyorsunuz. İkilemler en büyük sorununuz. Duygusal zekanızı geliştirmeye ihtiyacınız var. Yapmanız gereken tek şey çaba sarf etmek. Kazanan siz olacaksınız.

 

120-180 ARASI : İyisiniz, daha iyi olabilirsiniz

 

Özel hayatınızda da, iş hayatınızda da aman aman bir sorun yok. Tren rayında gidiyor. Raydan çıkma durumunda ne yapacağınızı biliyorsunuz ama bazen çözümleriniz kısa süreli olabiliyor. Daha çok başarı istiyorsanız, kendinizi geliştirmeye bakın.

 

180 VE DAHA ÜZERİ : İyi ve güvenilir birisisiniz

 

Kendinizi çok iyi tanıyor, başkalarını da belki kendilerinden daha iyi anlıyorsunuz. Olumsuzlukları olumluya çevirmek sizin için zor değil. Tebrikler, mükemmel olmasa da mükemmele yakın bir insansınız.

 

DUYGUSAL ZEKANIZI GELİŞTİRMEK İÇİN NE YAPMALISINIZ ?

 

1) DÜŞÜK DUYGUSAL ZEKA SİZİN SUÇUNUZ DEĞİL

Duygusal zekanızın düzeyi büyüdüğümüz ortamla çok paraleldir. Mutlu bir çocuklukla çıkılan inşaat depreme dayanıklı olur. Duygusal zekanızın düşüklüğüne neden siz değil, sizi oluşturan faktörlerdir. Anne, babanız, hatta büyük anne ve dedeleriniz, çevre, yaşadığınız olaylar, geçirdiğiniz travmalardır.

 

2) KENDİNİZİ TANIRSANIZ BAŞKALARINI ÇÖZERSİNİZ

Duygusal zekanın gelişmesi için kişinin kendi duygularını çok iyi tanıması gerekmektedir. İnsanların olaylar karşısında gösterdikleri tepkileri doğru değerlendirmeye çalışın.

 

3) YAŞADIKLARINIZDAN DERS ALIN

Yaşanmış bir olay karşısında ‘Ben haklıydım’ deyip işin içinden sıyrılmayın, ‘Ben suçluydum’ deyip kıvrım kıvrım kıvranmayın. Terazinin bir kefesine kendinizi, diğerine karşı tarafı koyun. Tek tek değerlendirin; ‘Ben ne yaptım, o ne yaptı?’ Sadece kendi yaşamınızdan değil, başkalarının yaşamından da dersler çıkarın. Gözlemci olun.

 

4) PROFESYONEL YARDIM ALMAKTAN UTANMAYIN

Duygusal zeka kimi zaman kişinin kendi çabalarıyla ama çoğu kez bir profesyonelin yardımı ile geliştirilebilir. Yardım almaktan utanmayın.eğer bir psikologa başvurma gücünü kendinizde bulduysanız, yardımı tamamen reddedenlerden fersah fersah önde olduğunuzu unutmayın.

 

5) DİNLEYEBİLMEK KONUŞMAKTAN DAHA ZORDUR

Dinlemesini öğrenin, dinlemek konuşmaktan çok daha zordur. Sonra fikrinizi söyleyin. Küçük düşeceğim korkusu taşımayın, kendinizi diğerlerinden üstün görmeyin.

 

6) DÜŞMANCA DUYGULARDAN KURTULUN

Bir yada birden fazla insana haset duyabilir, farkında olmayabilirsiniz. Bu bir kıskançlık değildir. Onun kötülüğünü isteme halidir. Her insanın kötü yanları vardır; kötü yanınızı bir avcı gibi yakalamaya çalışın. Bulduklarınız size acı verse de zaman içinde ‘pamuk’ gibi olacaksınız.

 

7) SINIRLAR NEREDE BAŞLAR VE BİTER, TARTIN

Bir insanla iki günde samimi oluyorsanız kendinizden ve karşınızdakinden şüpheye düşebilirsiniz. Uzaktakilere mesafeli olun, yakındakilere teslim olun.

 

8) MACERALI YOLLARI DEĞİL, GÜVENLİLERİ SEÇİN

Özellikle aşk ilişkilerinde başarısız olanların düştükleri en büyük hatalardan biri sürekli heyecan peşinde koşmalarıdır. Oysa insan içgüdüsel olarak maceraya değil, güven dolu bir kucağa açtır… Haz aldığında güven duyduğunuzu birbirine karıştırmayın. İkisini aynı anda bulabiliyorsanız ne ala !

9) EMPATİ GÜCÜNÜZÜ GELİŞTİRİN

Kendinizi karşınızdakinin yerine koyun. Defalarca…’Sana böyle yapılsa ne hissederdin?’ diye sorun kendi kendinize. Davranışlarınızı düzeltmeye çalışın. Karşı tarafın sevgisini ve saygısını kazanacaksınız.

10) HİÇBİR ŞEY SİHİRLİ DEĞNEK DEĞMİŞ GİBİ BİRDEN DEĞİŞMEZ

Kendinizi değiştirmek ve duygusal zekanızı geliştirmek bir günde gerçekleşemez. Zaman ve emek ister. Onca çabadan sonra mükemmele ulaşmayı beklemeyin. Mükemmel yoktur; iyi vardır, daha iyi vardır. İnsanları kusurları ile sevin.

 

 

 

 

Kaynakça:

Haftalık Dergisi’nden alınmıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

180 mi gökçe bence de vay be...

 

 

DIŞARIDAN AÇILAN PENCERE DUYGUSAL ZEKA:

Yüksek düzeyde teknik bilgi ve zekaya sahip bazı insanların liderlik pozisyonunda başarısızlıklarına karşın, daha alt düzeyde teknik bilgi ve zekaya sahip bazı insanların da başarıları ile ilgili anektodlar, liderlik için doğru kişi olmanın bir bilimden ziyade bir sanat olduğuna dair yaygın söylevleri desteklemektedir. Bununla birlikte başarılı liderlerin kişisel stillerde değişiklik göstermektedir. Kimisi en üst noktadan bildirilerde bulunurken, bazıları daha analitik davranmaktadır. Bunlara paralel olarak farklı koşullarda farklı liderlik stilleri ortaya çıkmaktadır. Yeniden yapılanmada daha otoriter bir güç görülürken; bir şirket evliliği esnasında daha duyarlı bir davranış sergilemektedir.

Ancak başarılı liderlerin hepsindeki ortak özellik, hepsinin duygusal zekaya sahip olmasıdır. Ama bu demek değildir ki, zeka ve teknik beceriler gereksizdir. Zeka ve teknik beceriler başlangıç kapasitesini teşkil eder. Yani bir lider için giriş seviyesi gereksinimlerdir. Araştırmalar göstermiştir ki liderlik için gereklilik koşulu duygusal zekadır. Her ne kadar bir zekaya, analitik düşünceye sahip olup sınırsız fikirler üreten bir kişi duygusal zeka olmadan liderlik yapamaz.

Günümüzde büyük şirketler, liderlik için olası yıldız adayların tanımlaması, geliştirilmesi ve atamalarında yardımcı olmaları için tecrübeli psikologları işe almaktadır. Aralarında British Airways ve Credit Suisse gibi büyük ve global firmaların bulunduğu 188 şirket üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Araştırmanın amacı, bu örgütlerde başarılı performansların hangi kişisel becerilere bağlı olduğunu ve ne derecede olduklarını belirlemektir. Bu araştırmanın sonucunda beceriler 3 grupta toplanmıştır; teknik beceriler örneğin, muhasebe ve iş planlama; kavramaya yönelik (cognitive) beceriler, örneğin analitik düşünce; ve duygusal zekayı yansıtan beceriler, örneğin değişimi yönetme becerisi ve diğer insanlarla çalışabilme. Araştırma verileri incelendiğinde ortaya çıkan tablo, zekanın ve teknik becerilerin başarılı performansta lokomotif görevi gördüğü ancak, bunların başarılı performanslarda oranları hesaplandığında, duygusal zekanın her seviyedeki iş için diğer faktörlere nazaran iki kat daha önemli olduğu görülmektedir.

Özellikle teknik becerinin ihmal edilebildiği üst düzeyde, duygusal zekanın önemi giderek artmaktadır. Başka bir deyişle, daha yüksek bir sırada bulunan bir kişinin (üst düzeyde performansa sahip) başarısında duygusal zekanın önemi daha da fazla olmaktadır. Örneğin, bir üst düzey yöneticisinin profilinde ki farklılığın %90?nı kavramsal becerilerden ziyade duygusal zekaya bağlanmaktadır. Araştırmaların bir diğer ayağıda duygusal zekanın geliştirilebileceğini ortaya koymaktadır.

 

 

DUYGUSAL ZEKANIN ELEMANLARI:

 

 

.1- KENDİNİ TANIMA (SELF-AWERNESS):

Bir insanın kendi duygularını, güçlü ve zayıf yanlarını, ihtiyaç ve motivelerini tanıması ve anlamasıdır. Hem kendilerine hem de başkalarına karşı dürüsttür.

Yüksek düzeyde kendini bilen kişiler, sahip olduğu özelliklerin, duyguların diğer insanları nasıl etkileyeceği konusunda da haberdarlardır.

Kendi değer ve amaçlarını bilir. Nerede ve niçin bulunduğunun bilincindedir. Örneğin, çok iyi gelir vadeden bir işin uzun vadede ki amaçlara ve değerlere uymuyorsa değerlendirmeye alınmaması gibi, karar alımlarında değerler ve amaçlar önemli rol oynar.

1. Kendini tanıma özelliği şu şekillerde ortaya çıkar:

İlk ve öncelikli olarak kendini tanıma, dürüstlük ve gerçekçi olarak kendini değerlendirme olarak ortaya çıkar. Kendini tanıyan insan kendi duyguları ve diğer insanlar üzerindeki etkileri hakkında doğru ve açık konuşur, gereğinde bile karmaşık ve taşkınlıkla konuşmaz

Bir insanın kendini tanıması zaman zaman işe alma sırasında da ortaya çıkar. Kendisine, duygularına yenilmesi ve pişmanlıkları hakkında sorular sorulduğunda, kendini bilen kişi açık bir şekilde hatasını kabul edecek ve hikayesini gülümseme ile anlatacaktır.

Arıca kendini tanıyan insan, performansı ile de tanımlanabilir. Kendi zayıf ve güçlü taraflarını bilen ve bunları konuşmaktan çekinmeyen insanlar sık sık yapıcı eleştirilere kendilerini açarlar. Aksi durumda, daha düşük düzeyde bu özelliğe sahip bir kişi çevreden gelen mesajları bir tehdit olarak algılayacaktır.

Kendini bilme ile ilgili bir diğer özellik kendine güvendir. Kendi kapasitesi hakkında bilgiye sahiptir, ne zaman yardım isteneceğini bilirler, iş sırasında aldıkları risk hesaplanmıştır. Üstesinden gelemeyeceği işlerle ilgilenmezler, güçlü taraflarıyla oynarlar.

Örneğin, strateji ile ilgili bir toplantıya çağrılmış genç bir orta düzey yönetici, sağlam bir mantığa ve önerilere sahip olduğunu bilebilir ancak aynı zamanda oturumda zayıf bir konumda olduğunu da bilir.

 

 

2- KENDİ KENDİNİ AYARLAMA (SELF-REGULATİON):

Bu özellik bir insanın kendi kendine bir iç sohbeti gibidir ve bizi duygularımıza esir olmaktan alıkoyar. Normal olarak herkes kötü bir ruh halinde olabilir ve duygusal dürtülerle karşılaşabilir ancak, bazı insanlar bunları kontrol altına almayı ve elverişli bir şekle dönüştürmeyi başarabilirler.

Örneğin, şirket başkanı karşısında elemanları zayıf ve başarısız bir performans sergilemiş bir yönetici kendi kontrolünü kaybederek bağırabilir ve masalara vurabilir yada herkese kızgın kızgın bakarken sessizliğini muhafaza etmeye devam edebilir. Ama kendi kendini ayarlama konusunda yetenekli bir yönetici ise farklı bir yol tercih edecektir. Takımın zayıf performansını kabul edecek, hızlı ve sert yargılarda bulunmaksızın dikkatli kelimeler seçecek, bunu takiben de başarısızlık sebebi üzerinde durmak için geri dönecektir. Yetersiz çabada kişisel problemler var mıdır? Hafifletici sebepler var mıdır? Yenilgide kendi rolü nedir? gibi sorular üzerinde durduktan sonra, grubu bir araya toplayarak durumu ortaya koyacak ve kendi önerilerini sunacaktır.

Neden bu özelliğin liderlik için önemli olduğu düşünülürse, öncelikli olarak kendi duygularını ve dürtülerini kontrol eden bir kişi mantıklıdır ve bir güven ve adalet ortamı yaratacaktır. Böyle bir ortamda, politika ve iç mücadeleler azalacak, verimlilik ise artacaktır. Yetenekli insanlar organizasyon içinde toplanacak ve ayrılma için bir niyet taşımayacaklardır.

İkinci olarak, kendi kendini ayarlama özelliği rekabetle ilgili nedenler içinde önemlidir. Günümüzün hızla değişen, belirsizlik ortamı içinde sık sık şirket evlilikleri ve ayrılmalar söz konusudur. Teknolojik değişim baş döndürmektedir. Kendi duygularının efendisi olan kişi, değişime ayak uyduracaktır. Yeni bir değişim programı ilan edildiğinde paniğe girmeyecektir. Ön yargıları bir yana bırakıp, bilgileri araştıracak, proje hakkında açıklamaları dinleyecektir. Değişim başladığı zaman, onunla birlikte hareket edecektir. Örneğin, büyük bir üretici firmada bir yöneticiyi ele alalım. Uzun süreden beri kullanılan yazılım değiştirilecektir ve yeni programa bağlı olarak veri akış sistemi de değiştirilecektir. Bu değişim programına karşı bir çok kişi direnç gösterecek, yeni sistemi getireceği tahribatı vurgulayacaklardır. Ancak bu yönetici yeni programın nedenleri üzerinde durmuş ve yeni yazılımın becerileri üzerinde ikna olmuştur. Bunu takiben de, bir çok meslektaşının aksine eğitim programlarına katılmış ve bunun sonucunda da teknolojiyi etkin kullanabildiği için hızla yükselebilmiştir.

Diğer yandan, kişisel bir fazilet olmanın yanında örgütsel bir kuvvet olan bütünlük ve dürüstlük açısında da kendi kendini ayarlama özelliğinin önemi vardır. Örgütteki bir çok sorunun nedenini düşüncesiz hareketler teşkil etmektedir. İnsanlar planlı bir şekilde maliyetleri şişiremez, karlılığı düşüremezler. Örneğin gıda sektöründe büyük bir firmanın yöneticisini ele alalım. Bu yönetici dağıtıcılarla yapılan görüşmelerde maliyetler konusunda tamamen dürüst davranmakta, maliyetleri detaylı olarak yansıtarak onların fiyatlandırmayı daha doğru ve gerçekçi kavramalarını sağlamaktadır. Böylece, maliyetleri saklı tutup kısa dönemli karlılığı arttırmak yerine dağıtıcılarla uzun dönemli sağlam ilişkiler kurmaktadır.

Sonuç olarak kendi kendini ayarlama, düşünce ve fikir için eğilim, değişim ve belirsizlik altında rahat davranabilme ve dürüstlük olarak yansımaktadır.

 

 

3- MOTİVASYON:

Tüm etkin liderlerin sahip olduğu bir özellik varsa bu motivasyondur. Onlar beklentinin ötesinde başarılara yönelmişlerdir. Anahtar kelime "başarı" dır. Bir kısım insan özellikle dış faktörlerden motive olur, örneğin yüksek maaş, prestij, etkileyici bir unvan gibi. Ancak liderlik potansiyeline sahip kişilerde ise motivasyon kaynağı başarıdır.

Eğer bir insan dış faktörlerden ziyade başarıya dayalı bir motivasyon içinde ise bunun ilk işareti, işine duyduğu aşktır. Bu tür insanlar yaratıcı fırsatlar ararlar, öğrenmeyi severler ve daha iyi yapmak için sonsuz enerjiye sahiptirler. Örneğin bir kozmetik üreticisinin yöneticisi, satış rakamlarına ulaşmak için 2 hafta beklemekten bıkmıştır ve çözüm olarak otomatik bir telefon sistemi kurdurmuştur. Bu sistem ile yönetici her gün saat 15.00? da otomatik bir mesaj göndermekte, bunun sonucu olarak satıcılar harekete geçerek günlük bilgileri tuşlar vasıtasıyla iletmektedir ve böylece geri dönüş zamanı haftalardan güne indirilmiştir.

Bu örnekten, başarı ile motive olan kişilerin iki özelliği ortaya çıkmaktadır. Sürekli olarak performans çıtalarını yükseltme ve skorlara ulaşmaktan zevk alma. Başarı ile motive olan kişi ilk çıta aşıldıktan sonra daha üste çıkmanın yollarını arar. Normal olarak kendini bilen kişi limitlerini bilir ancak kolay hedeflerle de ilgilenmez.

İlginç olan bir olayda, yüksek düzeyde motive olmuş bir insan sonuçlar negatif olsa bile iyimserliğini koruyabilmesidir. Başarısızlıkların ardından gelen depresyonun üstesinde gelmek için kendi kendini ayarlama ile başarıya dayalı motivasyonun kombinasyonu oluşturulabilir. Örneğin, büyük bir yatırını firmasındaki bir portföy yöneticisi bir kaç başarılı yılın ardından peşi sıra gelen başarısızlıklar sonucu önemli müşterilerini kaybetmiştir. Bazı insanlar başarısızlıkla nedenleri kontrol dışı olarak tanımlarken bazıları ise direkt kendilerini sorgulamaktadırlar. Bu yönetici ise, kendine gelmede başarılı olacağını kanıtlamak için bir fırsat görmüştür. İki yıl sonra üst düzey bir yönetici olduğunda bu deneyiminin şimdiki başarısında önemini vurgulamıştır.

Yüksek düzeyde motivasyon için bir diğer gösterge de örgüte bağlılıktır. Eğer bir kişi işini seviyorsa. O işi gerçekleştirmek için örgüte bağlılık gösterecektir. Özellikle yüksek transfer ücretlerine karşın hala firmada kalınması bunun en iyi göstergesidir.

Başarıyla motivasyon ile güçlü bir liderlik arasındaki ilişkiyi anlamak güç değildir. Eğer bir kişi sürekli olarak başarı için yüksek çıtalar seçiyorsa, liderlik konumuna geldiğinde bunu örgüt içinde yapacaktır. Kendisi gibi özelliklere sahip insanlardan oluşan bir ekip kuracaktır. İyimserlik ve örgüte bağlılık liderlik için temel özelliklerdir ve onların eksikliğinin yaratacağı problemler büyük olacaktır.

 

 

4- BAŞKALARININ FİKİR VE DUYGULARIYLA İLGİLENME (EMPATHY):

Duygusal zekanın boyutları arasında en kolay tanınacak olanıdır. Ancak bu özellik iş dünyası dışında bir kavram gibi durmaktadır. Çok nadir olarak insanlar bu özelliklerinde dolayı taktir toplar ve ödüllendirilirler.

Lider için bu özelliğin anlamı, diğer faktörlerin yanında karar alanı süreci içinde insanların fikir ve duygularını da dikkate almaktır.

Büyük iki finansal şirketin birleşmesi sırasında, tüm birimlerde atılması gereken işler ortaya çıkmıştır. Bu durumda, yöneticilerden birisi çalışanları toplayarak karamsar bir tablo çizmiş ve daha sonra işten ayrılacak olan bir takım kişiler hakkında ağır değerlendirmelerde bulunmuştur. Ancak diğer bir yönetici üzüntüsünü dile getirmiş ve çalışanlarına adil davranacağı ve bilgilendireceği konularında söz vermiştir. Bu iki yönetici arasındaki fark empathy?dir. İlk yönetici, kendi akıbeti konusunda üzgündür ve morali düşük olan insanların duygularıyla ilgilenmemektedir. İkinci yönetici ise, çalışanların duygularından haberdardır ve sözlerini tartılı seçmiştir. Sonuç olarak, ilk birimdeki yönetici yetenekli çalışanlarını kaybederken, diğeri bir yandan liderlik gücünü artırırken bir yandan da birimin verimliliğini korumayı başarmıştır.

Empathy?nin liderlik açısından önemi hakkında üç önemli neden sayılabilir: Artan takım kullanımı, hızlı globalleşme ve yeteneği koruma üzerinde artan bir ihtiyaç.

Günümüzde bir çok faaliyet takımlar bazında gerçekleştirilmektedir. Bu takımlar bir çok konuda fikir birliğine varmak zorundadır. Oysaki normal hayatta bile çoğu zaman iki kişinin görüşbirliğine varması çok güçtür. Kişi sayısı arttığı zaman durumun zorluğu ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak bir takım lideri, herkesin görüşlerini hissetme ve anlama yeteneğine sahip olmalıdır.

Örneğin, büyük bir IT firmasının bir pazarlama yöneticisi, işlerle fazla yüklenmiş ve termin açısından sıkıntıya giren bir grubun başına getirildiğinde, grup üyeleri arasından yüksek bir gerilim vardı ve grup üyelerini bir araya getirmek ve örgütün etkin bir elemanı haline getirmek imkansız gibi görünüyordu. Bu koşullarda, yönetici öncelikli olarak birebir mülakatlar ile her üyenin duygu ve fikirleri hakkında bilgi sahibi olmuş ve bu bilgiler ışığında grubu bir araya getirmeyi başarmıştır. Toplantılar sırasında üyeleri açık konuşmaları konusunda cesaretlendirmiş ve yapıcı eleştirilere yardımcı olmuştur. Kısacası, empathy yoluyla takımın duygusal baskısını anlayabilmiştir. Grup kendi içinde ve firma çapında kazanmakla kalmamış uluslararası platformda da üne kavuşmuştur.

Günümüzün globalleşen dünyasında, kültürler arası ilişkiler esnasında kolaylıkla yanlış anlamalar olabilmektedir. Empathy bu noktada panzehir konumundadır. Örneğin, bir Japon firması karşısında bir proje hakkında bilgi veren Amerikalı danışmanlar, Amerika?da sonu gelmez soru bombardımanına alışmış olmaları nedeniyle sessizce sunumu izleyen Japonlar karşısında zor durumda kalabilmektedirler.

Empathynın oynadığı bir diğer rol ise, özellikle günümüzün bilgi ekonomisinde yeteneği elde tutmada karşımıza çıkmaktadır. Yetenekli çalışanların geliştirilmesi ve tutulmasında liderler empathy'e sahip olmalıdır. Yönetme ve kontrol sadece iyi bir performans için değil aynı zamanda turn-over'ı düşürmek ve iş tatminini sağlamak içinde gereklidir. Yönetim ve kontroldeki başarı insanların kafalarının içindekileri algılama ve onlara yardım etme ile mümkündür.

 

 

5- SOSYAL BECERİLER (SOCİAL SKİLLS):

İlk üç boyut kendi kendini yönetme ile ilgiliydi, son iki boyut ise kişinin insanlar arası ilişkileri yönetme becerisi ile ilgilidir.

Sosyal olarak yetenekli kişiler geniş bilgi çevrimlerine sahip olmak isteyecekler ve insanlar arası genel bir zeminin bulunması ile uyumun sağlanması konusunda da yeteneklidirler.

Sosyal beceriler bir bakıma diğer duygusal zeka boyutlarının bir sonucudur. Hem kendi duygu ve düşüncelerini hem de diğerlerininkini anlayan ve kontrol eden bir kişi, insan ilişkilerini kurmada etkili olacaktır. Başarıya dayalı motivasyon ve optimistik davranışlar da bu ilişkilerin kurulmasında katkıda bulunacaktır.

Bu nedenle bir çok şekilde sosyal beceriler ortaya çıkabilir. Örneğin böyle bir insan, takımları yönetmede hünerlidir. Kendi kendini tanıma, ayarlama ve empathy kombinasyonu ile ikna etme konusunda uzmandır. Ne zaman duygusal ricalarda bulunacağını bilir. Motivasyon ile mükemmel bir işbirlikçidir; iş konusundaki hırsı diğerlerine yansır ve çözüm bulma konusunda motive ederler.

Diğer boyutlara nazaran bir çok firmada sosyal beceriler liderlik için daha fazla önem kazanmaktadır. Çünkü liderin etkili olarak ilişkileri yönetmesi gereklidir. Kısaca, liderin işi insanlara bir işi başartmaktır ve sosyal beceriler bunu mümkün kılarlar. İnsanlar her zaman tam olarak ilgilerini yansıtamaz, motivasyon ise hırsın insanlara aktarılmadığı sürece işe yaramaz. Sosyal beceriler tüm bunları işe yarar hale getirir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Duygusal Zeka nedir? EQ’nun hayatımıza inanılmaz etkileri

 

 

Duygusal Zeka, kişinin zorlukları aşmasında ve başa çıkma stratejileri geliştirmesinde çok etkili. Uzmanlar, duygusal zekası yüksek çocuk ve ergenlerin anne-babaları ile daha az çatışma yaşadığının altını çizerken duygusal zekası yüksek erişkinlerin de daha az kaygı ve depresyon yaşadığını belirtiyor.

 

 

 

duygusal-zeka-nedir-eq-hayatimiza-etkileri-e1460624602175.jpg

 

Duygusal zeka depresyon, kaygı ve çatışmadan koruyor!

 

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Nöropsikiyatri Hastanesi Uzman Psikolog Aziz Görkem Çetin, duygusal zekanın mantıksal zeka kadar önemli olduğunu belirterek duygusal zekası yüksek olan çocuk ve ergenlerin gündelik hayatta daha az sorun yaşadıklarını ve başa çıkma stratejileri geliştiklerini söyledi. Çetin, duygusal zeka ile ilgili olarak şöyle konuştu:

 

 

Çoğu kişinin aklına zeka deyince direkt mantıksal zeka (IQ) gelir. Oysa zeka türleri vardır. Bu zeka türlerinden birisi de duygusal zekadır (EQ). Duygusal zeka, kişinin kendisine veya başkalarına ait duyguları anlaması, sezinlemesi ve bunu yönetme becerisi olarak tanımlanabilir. Duygusal zekanın en basit ve kısa tanımı duyguların akıllıca kullanılmasıdır.

 

Duygusal zekayı görmezden gelmeyin!

 

Mantıksal zeka (IQ) önemlidir. Ancak duygusal zeka da en az onun kadar önemlidir. Toplumumuzda çocuklarımızın derslerinde aldıkları notlar ve zeka arasında bir ilişki kurulmaktadır. Oysa ki günlük hayattaki sorunlara çözüm bulabilme, kişiler arası ilişkiler kurabilme ve mutlu bir kişi olabilme gibi beceriler görmezden gelinmiştir. Bu düşünce tarzı, çocukların potansiyellerini değerlendirebilme ve kendilerini yetiştirebilmelerine engel olan bir yaklaşımdır.”

 

Duygusal zekanın beş temel ilkesi

 

Duygusal zekanın önemini beş temel ilke ile açıklayan Çetin, bunları da şöyle sıraladı:

Özbilinç dediğimiz kişinin kendisini tanıması, duygularını tanımlaması ve duygularının farkında olmasıdır. Kişinin duygularımızı yönetebilme yani o duyguları ile başa çıkabilme yetisidir. Endişe, kaygı ve olumsuz düşünceler ile baş edebilmesidir. Kişisel motivasyon, duyguları hedefe yönlendirme becerisidir. Empati, kişinin kendini başkasının yerine koyabilme becerisi olarak tanımlanmaktadır. Sosyal beceriler, çevrenizdeki kişilerin duygularını yönetebilme becerisidir.

Duygusal zekanın önemini özetlersek; kişinin kendi duygularını tanıması, farkına varması ve bu duygularını yönetebilme becerisini yapabilmesidir.”

 

Duygusal zeka sorunlarla başa çıkmada etkili oluyor

 

Duygusal zekanın ruh sağlığı açısından önemine de dikkat çeken Aziz Görkem Çetin, duygusal zekanın hayattaki zorlukları aşmada önemli katkılar sağladığını belirterek “Duygusal zekası yüksek olan çocuk ve ergenler gündelik hayatta daha az sorun yaşamakta, başa çıkma stratejileri gelişmekte, anne-baba ile daha az çatışma yaşamakta ve kendine güvenleri daha yüksek olmaktadır. Duygusal zekası yüksek olan erişkinlerde ise daha az kaygı ve depresyon görüldüğünü söylemek mümkündür. Ayrıca iyi gelişmiş kişiler arası ilişkiler ve evlilikte uyum sağlayabilme özelliklerinin de duygusal zeka ile bağlantılı olduğu söylenebilir” diye konuştu.

Uzman Psikolog Aziz Görkem Çetin, duygusal zekası yüksek olan kişilerin kendi duygularını tanımlama, farkına varma ve bu duyguları yönetebilme becerilerinin daha fazla olması sebebi ile psikoterapiden faydalanma ihtimalinin yükseldiğini söyledi.

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnternetten çözdüğümüz bu testlerin (gerek IQ olsun, gerek EQ) çok da isabetli rakamlar verdiğini sanmıyorum.

 

Bir de normalin üstünde IQya sahip insanlarda duygusal zekanın düşük olma olasılığı daha çok yanılmıyorsam.

Aslında duygusal zeka en az IQ kadar önemli, hayatımızı oldukça etkiliyor. Ama ne yazık ki atlanan bi unsur.

 

Insanlar genelde duygusal zekayı 'duygusal olma' olarak görüyor. Bu oldukça etkili tabi ama tam olarak bundan ibaret değil. Duygusal zekası yüksek olanların duygularını kontrol edebilmede iyi olduğu da söyleniyor, bu da bizim halk arasında "duygusal" olarak tanımladiğımız insanlara ters düşen bi özellik.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnternetten çözdüğümüz bu testlerin (gerek IQ olsun, gerek EQ) çok da isabetli rakamlar verdiğini sanmıyorum.

Bir de normalin üstünde IQya sahip insanlarda duygusal zekanın düşük olama olasılığı daha çok yanılmıyorsam.

Aslında duygusal zeka en az IQ kadar önemli, hayatımızı oldukça etkiliyor. Ama ne yazık ki atlanan bi unsur.

Kaynağı hatırlamıyorum ama IQ'su yüksek insanların duygusal zekasının da yüksek olduğunu okumuştum. Empati kurabilmek için kuramsal düşünebilme yetisine sahip olmak lazım. Kuramsal düşünebilme yetisi empatik insanlarda olduğu için ve zeka göstergesi olduğu için zeki insanların duygusal zekalarının da yüksek olması gerekir sanırım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaynağı hatırlamıyorum ama IQ'su yüksek insanların duygusal zekasının da yüksek olduğunu okumuştum. Empati kurabilmek için kuramsal düşünebilme yetisine sahip olmak lazım. Kuramsal düşünebilme yetisi empatik insanlarda olduğu için ve zeka göstergesi olduğu için zeki insanların duygusal zekalarının da yüksek olması gerekir sanırım.

 

IQ seviyesi ile EQ ters orantilidir , bankacilar ile sanatçılar gibi ikiside zeka gerektirir ama farkli yonlerde , biri duygusal hislerden etkilenmez iken diğeri duygulardan güç alır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaynağı hatırlamıyorum ama IQ'su yüksek insanların duygusal zekasının da yüksek olduğunu okumuştum. Empati kurabilmek için kuramsal düşünebilme yetisine sahip olmak lazım. Kuramsal düşünebilme yetisi empatik insanlarda olduğu için ve zeka göstergesi olduğu için zeki insanların duygusal zekalarının da yüksek olması gerekir sanırım.

 

Haklı olabilirsiniz o zaman. Çünkü gözlemlediğim kişi asperger sendromuna sahipti. Sosyal ilişkilerle ilgili bi hastalık o da zaten. Oldukça zeki ama empati kurma ve benzeri konularda yeteneksizdi.

 

IQ seviyesi ile EQ ters orantilidir , bankacilar ile sanatçılar gibi ikiside zeka gerektirir ama farkli yonlerde

 

Bu da mantılı. Belki de birbiriyle alakaları yoktur.

 

 

----------------------------------

https://tzv.org.tr/eq-ile-iq-iliskisi-kucumsenmemeli.html

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

IQ, genellikle zeka katsayısına atıfta bulunan kısa bir terimdir. Test edilmiş zeka, açıklayıcı olmaktan çok tanımlayıcı bir kavramdır. Kısacası, IQ testi, belirli yaş grubu ve koşullara bağlı olarak çocuğun bir zihinsel yetenek seviyesini ölçer. Bu nedenle, IQ puanı çeşitli faktörler ile değişebilir. Duygusal, fizyolojik ve çevresel faktörler, çocuğun zeka puanında gelişme ya da gerilemeye neden olur. Çocuk son derece yetenekli olabilir. Ya da durumunu iyileştirici öğretime ihtiyaç var mı? Bu tür durumların erken tespiti, çocuğun sahip olduğu potansiyeli daha verimli ortaya çıkartmasını sağlar.

IQ testi, bir dizi bilişsel yeteneği ölçen ve bireyin entelektüel yeteneklerinin ve potansiyelinin bir ölçüsü olarak hizmet etmesi amaçlanan bir puan sağlayan bir değerlendirmedir. IQ testleri en sık uygulanan psikolojik testler arasındadır. Modern zeka testleri genellikle matematiksel beceriler, hafıza, uzamsal algı ve dil becerileri gibi yeteneklere odaklanır. İlişkileri görme, sorunları çözme ve bilgileri hatırlama kapasitesi zekanın önemli bileşenleridir. Dolayısıyla bunlar genellikle IQ testlerinin odaklandığı becerilerdir.

Kaynak: zeka testi merkezleri

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Depresyonun iki “temel” semptomu, düşük ruh hali ve aktivitelere olan ilginin azalmasıdır. Bunlara ek olarak, insanlar iştahta değişiklikler, uyumakta zorluk, yorgunluk, suçluluk duyguları, konsantrasyon güçlüğü veya ölüm düşüncelerinde de değişiklik yaşayabilirler. Depresyon semptomları karmaşık olabilir ve insanlar arasında büyük farklılıklar gösterebilir. Depresyondaysanız, kendinizi üzgün, umutsuz hissedebilir ve eskiden zevk aldığınız şeylere olan ilginizi kaybedebilirsiniz. Belirtiler haftalarca veya aylarca devam eder ve işinize, sosyal yaşamınıza ve aile yaşamınıza müdahale edecek kadar kötüdür. Diğer birçok depresyon belirtisi vardır ve bu sayfada listelenenlerin tümüne sahip olma olasılığınız düşüktür. (Kaynak: JAMA Network, Yale Family Study, Haziran 2020 )

Kaynak: depresyonun belirtileri nelerdir?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Depresyon belirtileri nedir? Kadınlarda depresyon nedir? Herkeste depresyon olur mu? Depresyon mutsuzluk mudur? Her mutsuz kişi depresyonda mı? En sık depresyon belirtisi nedir? Depresyonun belirtisi olarak hissedilenler? Depresyondan kurtulmak için neler yapılmalıdır? Tüm bu soruların cevaplarını birlikte inceleyelim.

Zaman zaman keyifsiz hissetmek hayatın normal bir parçasıdır! Ancak umutsuzluk ve çaresizlik gibi duygular etkisini göstermeye başladığında ve hiç geçmediğinde depresyon yaşayabilirsiniz.

Cardiff Üniversitesi tarafından yürütülen araştırmaya göre, insanların beynin belirli bir bölgesindeki aktiviteyi kontrol etmesine yardımcı olan bir beyin eğitimi olan neurofeedback egzersizleri, depresyonun tedavisine yardımcı olabilir. Cardiff Üniversitesi araştırmacıları, sekiz kişiye beyinlerinin pozitif görüntülere nasıl tepki verdiğini göstermek için MRI tarayıcılarını kullandılar. Terapinin dört seansından sonra katılımcılar depresyonlarında önemli iyileşmeler görmüşlerdir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...