semuel Oluşturma zamanı: Ağustos 22, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 22, 2008 KİMSELERİN AKŞAMI Döndün yine yüzünde kırık bir gülümseme, yorgun, bakışlardaki hasetten gördün ve bildin işte, zoruna gitse de gururdan ibaret ruhunun. Şimdi sen adının ardında bir soru imi, kibrinle çevrilmiş bahçende gezin istenmeyeni oldun nasıl olsa herkesin. Sen. Kimselerin akşamı, kendi cehenneminden cennet yaratan ermiş. Başını çevirip baksan durup soluklanıyor gölgene yetişemeyen sokak. Döndün yine yüzünde kırık bir gülümseme, yorgun, bakışlardaki hasetten gördün ve bildin işte, zoruna gitse de gururdan ibaret ruhunun. ANNESİ YOK AKŞAMIN 1. Kararsız bir yağmurun sıkıntısı desem değil, bir başka şey bu, ama ne. Tanımlamak gerekirse, ezberini unutmuş bir çocuğun alnından öpen hüzün. Aşka dair onca hikayeden sonra adı hakikat konulan sevgili. Kalbimin ayazında üşüyen yıpranmış bir hatıra olsan da şimdi bak bu yağmurdan bir sicime dizilen kolye, gözyaşlarımdan yapıldı. Kendimle konuştukça ikiye bölünen ben, ben bensem bendeki öteki kim. Kendine saklamak sırları, örtmek yaraları, Ah! silahlı dolaşmak arasında dostların. Annesiz çocuk kedileri kapıma bırakıp kaçan sokak, girip otursan, yaslansam dizlerine konuşsak. Akşamın geceye değen teninde bir ürperti. Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların annesi yok akşamın. 2. Akşamın geceye değen teninde bir ürperti. Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların. Kime hayrım dokunduysa bir düşman edinen ben, bir imlâ hatası kadar masum ve suçluyum. Hayallerimi seyrettiğim aynadan yüzüme vururken ışık -Kahramanı olabildim diyorum hayatımın. Hayatın ters yüz edilmiş hali olmalı ölüm. Yani korkulacak birşey yok, sessizlik sadece, sessizlik ve sessizce kucaklaşmak börtü böcekle. Ben yolun bittiği yerde yolu kendinde bulan yalnız, varılamayan yakın. Ve artık varsam da olur karanlıklar şehrine elimde kimsesi kalmamış ölüler için hayattan toplanmış çiçeklerle. Akşamın geceye değen teninde bir ürperti. Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların annesi yok akşamın. 3. Yağmurda karar kılan son yazın kasveti çöktü şehre akşamla tamamlanır artık evler, eksilirken bir şeyler içimizde. Ben tamamlanmak istemeyen eksik, kaybetmeyi kabullenmiş mağrur. Gölgesi ömrümün üstüne düşen, artık hiçbir şeyim olan reddettiğim suret, ne zaman sesine bir şefkat tonu verip seslense köprüleri yıkılmış bir nehrin karşı kıyısından sessizlik birdenbire. Yüzünü akşamın göğsüne gömmüş bir bulut, incecik ağladı penceremde serinlik birdenbire. Ey! ruhumun benzeri. Kalbimde kabul gören akşam. Beni kendine çek ve ruhumu kucakla, -bu sulara bırakılan bedende üşüyen ruhumu- ruhumda huzur bulan hüznü kucakla yüzü avuçlarında üzgün çocukluğumu. Akşamın geceye değen teninde bir ürperti. Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların annesi yok akşamın. 4. İçine ağlayan içli bir çocuk gibi incecik bir yağmurla indi akşam. İşte unutuldu sanılan eksik kayıp ne varsa bir bütünde yerini bulan parçalar artık anlamını kaybetmiş, aramaktan vazgeçilmiş yanıtlar. Söz bitti. Annem öldü. Saklanacak karanlığım kalmadı. Alın yalnızlığımı örtün üstüne, artık üşümem akşamları. Bir ağaç düşünün ki; terk edilmiş olsun yalnızlığına uçurum kenarında eğik, cılız, tutunamadı dallarıma. Ah! haksız yere hırpalanmış sahipsiz çocukluğum. Birer deniz feneriyken karanlıkta anneler fırtınada kaybolan bir gemiydi henüz zaman fırtınada bir gemi, bir gemi kâğıttan. İçine ağlayan içli bir çocuk gibi incecik bir yağmurla indi akşam. Saklanacak karanlığım kalmadı. Söz bitti. Annem öldü. Alın yalnızlığımı örtün üstüne, artık üşümem akşamları. Akşamın geceye değen teninde bir ürperti. Akşam ki gökyüzüne yazdığı bir şiirdir kanatlarıyla kuşların annesi yok akşamın. YILDIZ KOKUYORDU GÖKYÜZÜ Bir aşklık yer aradık güvertede iliştik ayışığına tuttuk yüzümüzü. Uçuştu saçlarımıza serpiştirilmiş tek tük ağarmış tel açık kalmış göğün penceresinden. Yıldız kokuyordu gökyüzü. Işıklarını sarkıtmış suya kımıldıyor şehir seçilmiş düşler tutturulmuş yakaya el tersiyle itilmiş sığıntı dün. İskelede dantelli buluzumun fırfırıyla oynaşırken rüzgâr çekip gitti “kalın sağlıcakla”sız vapurumuz usuldan içime dönmüştüm bile çoktan çimdiklenmişti hüzün. (Yıldız Kokuyordu Gökyüzü) UÇURUMA DÜŞEN NEHİR Sende bu yükseklik korkusu, boşluğunun kıyısından geçmişe baktığın gün mü başladı oturduğun yerden seyrettiğin kuşlar bile ürpertiyor içini. İçin ki uğultulu bir orman. Ruhunu çizen, kanatan dallar ve rüzgâr... - Ah! kalbin sürgün günlerinden kalma hüzün diyorsun yüzünde güzden gölgelerle karşılarken akşamı kucağında yalnızlığına sürtünen kedin. Tanımlamak gerekirse bir imgeyle seni uçuruma düşen nehir... Oysa şehir aşağıdan seni çağırıyor. (Uçuruma Düşen Nehir) SOKAKLAR Ne zaman yürüsem kendime, dalgın, gözlerimin içinden dalıp gidiyor uzaklara sokak. Ansızın kar kokusu, ansızın yüzünde ya dönmezse korkusu. Sokaklar, sokaklar... Kırık hayallere çarpıp dönen bir çığlık olsam da, sokaklar sevdim, sokaklar terk ettim sonu karanlıkta kaybolan acının dilinden hüzne çevrilmemiş bir romandı henüz zaman. Ölü kuşları okşayan iyi kalpli rüzgâr, ruhumu önüne kat, hayatımı -yolunu kaybetmiş kör bir sokak kadar yoksun hayatımı- yalnız ve yaşlı bir keşişin gözleriyle seyrettiğim hayatı. İşte bırakıp gidiyorum. Bırakılmış bir keder dolaşıp dursun odalardan odalara artık. Artık buğulu gözleriyle yüzü henüz kurumamış suluboya bir resim olmayan birine bakar gibi uzaklara bakar sokak. (Mevsimini kaybetmiş rüzgâr) GECE VE YOLCU Hayallerin tükendiği yerde başlıyor karanlığa yolculuk yol mu düşüyor peşine yolcunun, bir uzun yolu mu yürüyor yolcu. Rüzgârda sönüyor sonra mum, hepsi bu. Sen, sessizlikte karar kılmış yolcu! İçindeki geceden dön de ışıyan geceye arala pencereni, hayata kapalı bir kapı olsan da çık ve dinle gecenin kalbinden geçenleri. Gidip de dönmeyen sokağın boşluğuna dalıyor gözleri, fazla ömrü kalmamış bir keşiş kadar ıssız. Bir ses, bir koku, ansızın unutuldu sanılan hatıra lekeleri, avcunda, karanlıkta korkmuş küçük bir kızın eli. Hayallerin tükendiği yerde başlıyor karanlığa yolculuk yol mu düşüyor peşine yolcunun, bjr uzun yolu mu yürüyor yolcu. Rüzgârda sönüyor sonra mum, hepsi bu. Günaydın Sevgili Gece) AŞINMIŞ EŞYA DEPOSU Kendi rüzgârında savrulan bir hayat bu benimkisi öyle usul, sessiz, belli belirsiz. Gün günden çoğalırken içi boş bir ev şimdi şehrim sokaksa, kimi kimsesi kalmamış çocuk bakışlarında yağmur. İşte yerini değiştirdi kederle, yersiz yurtsuz ruhumda bir yer edinen hüzün. Eteklerime sürtünen kedi terk edip gitti evi, aşınmış eşya kokusu, ürperti, akşam! uzanıp uyusam da örtse üstümü biri. Kendi rüzgârında savrulan bir hayat bu benimkisi öyle usul, sessiz, belli belirsiz. Hürriyet Gösteri, Ocak 2006 AYIŞIĞINDA KAĞIT GEMİLER Sabah Yalnızlığa bakan bir balkonumda bir çift güvercin sevişti dudak izin silinmiş bedenimde bir ürperti... Şimdi vişne bahçesinde sırtüstü uzanmıştır nisan, şiir ezberletir böceklere. Dağınık, ıslak ve soğumuş içine, bir gün ışığı edin. Sarkıtır renklerini gökkuşağı, çalkantılı iç denizine yüzünün acıya değen yerine. Tuhaf bir biçimde tutunduğum hayatın sayfa kenarlarını desenleyen ayışığı usulca gezindi ayva tüylerimde. Kağıt gemiler süzülürken uzak imgelere bir gül sığındı dikenine. (Milliyet Sanat, 365) KESİT şimdi hüznümü vermem kimseye bana lazım sevdayı katla şimdi sırası değil sözünde dur ve sok cebine elini üçlü bir tragedyadayız ezberle sıranı bak defterimin arasında kurşun kalem bekliyor nasıl küçülmeyi orada bir adam var temmuza uzanmımş seslensem sedef gülüşlere boğacak beni biriktirme umudu hüznü yastık yaptım kabarttım ayışığı uzun sürdü görünmen Oya UYSAL Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 14, 2008 Şair hakkında; Şair. İstanbul, 24 Mayıs 1952. Mecidiyeköy Lisesi’ni bitirdi. Banka memuru olarak çalışıp (1972-1992), emekli oldu. BİLSAK kurucu üyeleri arasında yer aldı. Yaşamını İstanbul’da sürdürüyor. 1968’de Sesimiz dergisinde yayımlanan ilk şiirinin ardından Yazko Edebiyat, Varlık, Yaşam İçin Şiir, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri, Düşler, Yeni Biçem, Yaşasın Edebiyat, Yasakmeyve, Kitap-lık ve başka dergilerde şiirlerini yayımladı. Uçuruma Düşen Nehir adlı kitabı 1997 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü'ne, Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr ise, 1999 Cemal Süreya Şiir Ödülü'ne değer bulundu. ESERLERİ İkili Düşünceler (1972), Büyük Düşlerin Türküsü (1974), Savaş Çocukları (1976),Elim Sende Ayışığı (1994) - İnkilap kitabevi -, Yıldız Kokuyordu Gökyüzü (1994), Uçuruma Düşen Nehir (1998) - Can Yayınları -, Mevsimini Kaybetmiş Rüzgâr (1999) – Can Yayınları -, Günaydın Sevgili Gece (2003) - Can Yayınları -Kimselerin Akşamı (2008) - Yapı Kredi Yayınları... Ne zaman yürüsem kendime, dalgın, gözlerimin içinden dalıp gidiyor uzaklara sokak. Ansızın kar kokusu, ansızın yüzünde ya dönmezse korkusu. Sokaklar, sokaklar... Kırık hayallere çarpıp dönen bir çığlık olsam da, sokaklar sevdim, sokaklar terk ettim sonu karanlıkta kaybolan acının dilinden hüzne çevrilmemiş bir romandı henüz zaman. Ölü kuşları okşayan iyi kalpli rüzgâr, ruhumu önüne kat, hayatımı -yolunu kaybetmiş kör bir sokak kadar yoksun hayatımı- yalnız ve yaşlı bir keşişin gözleriyle seyrettiğim hayatı. Bu en sevdiğim şiiridir. Ve kendi sesinden dinleme fırsatına sahip oldum. Soyadı gibi uysal bir tınısı var sesinin. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.