Arinra Oluşturma zamanı: Ağustos 30, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 30, 2008 Kırgız Türklerinin Ağaç Kültü Kırgız Türklerinin ayin sırasında yapılan ardıç ağacı ile “alazlamaları” (tütsüleme), belli ağaçların koruyucu ve arındırıcı niteliğine inanan Türklerin ağaç kültünden gelir. Alazlama esnasında ağaç kültü ile ateş kültü bir arada görülür. Kırgızlarda günümüzde de ardıç ağacı kutsal ağaç olarak yerini koruyor. Kırgızların yeni eve taşınmadan önce ve salgın hastalıklar sırasında ardıçla tütsü yapmaları, özellikle onu yeni doğmuş bebeğin beşiği için malzeme olarak seçmeleri de ardın ağacının kutsal niteliğinden kaynaklanır. Ayrıca tek bitmiş ardıç ağacına “mazar” (kutsal yer) denilir ve özel amaçlı ziyaretler yapılır. Kumaş parçaları bağlanır, dilek tutulur. Ağaçlara paçavra bağlayarak dilek tutmak ve çocuğu olmayan kadınların tek biten ardıç ağacının altından geçmeleri Doğu Türklerinde olduğu gibi Anadolu Türklerinde de görülen bir vakadır. Yakut Mitolojisinde Ağaç Kültü Yakut Türklerinin inanışlarına göre şamanlar, yeryüzüne bir kartal tarafından getirilirlerdi. Onlara göre şaman olacak olan bir çocuğun ruhu, çocuk daha doğmadan bir kartal tarafından yenirdi. Bu ruhu yiyen kartal, bundan sonra güneşli bir bölgeye göç ederdi. Ortası büyük bir çayırlıkla kaplı olan bu bölgede, güneşin ışıkları solmaz ve her zaman pırıl pırıl parlarmış. İneklerin ilk defa süte geldiği yerde, yine bu çayırlık alan imiş. Tam bu çayırların ortasında ise, kırmızı bir çam ile, bir gürgen veya kayın ağacı varmış. İşte bu kartal bu ağaçların üzerine gelir ve yumurtasını bıraktıktan sonra gidermiş. Yumurta, bir süre ağaçların üzerinde kaldıktan sonra yarılır ve içinden bir çocuk çıkarmış. Ağaçların altında bir beşik bulunurmuş. Çocuk yumurtadan çıkar çıkmaz, hemen bu beşiğin üzerine düşer ve orada büyüme başlarmış. İnanışına göre, iyi şamanlar kırmızı çam üzerindeki yumurtadan; kötü şamanlar ise, gürgen ağacı üzerindeki yumurtadan çıkarlarmış. Yumurtadan çıkan bu şamanlar, tabii olarak hayatları süresince, “Kartal-Ana”ları tarafından korunurlarmış. Bu kartal, onların her işlerinde büyük yardımcıları olurmuş. Yakutlar en yüksek ruhları taşıyan hayvanın kartal olduğuna inanıyorlardı. Şaman göğe yükselirken dünya ağacını vasıta olarak kullanıyordu. Bahsedilen bu dünya ağacının üstünde kuşlar ve tepesinde de kartal bulunuyordu. Bazen bu dünya ağacı uzun bir sırık şeklinde düşünülüyordu. Sırığın tepesinde genellikle gök kuşu denilen kartal veya çift başlı kartal bulunuyordu. Tasavvura göre bu sırığın üzerindeki kartal, Gök tanrının kuvvet ve kudretinin temsil ediyordu. Dünya ağacı zaman zaman Türkler ve çevrelerinde ki topluluklar tarafından kutsal olarak kabul edilen kayın ağaçları gibi ağaçlardan seçilirdi. İlk şaman yaratıldığı zaman, yaratıcının çocuklarının bulunduğu yedi dallı bir huş ağacı ilahi bir mesken olarak kurulur. Bunun dışında üç ağaç daha dikilir. Bu kozmik ağacın tepesinde de yukarı da bahsettiğimiz sırığın tepesinde olduğu gibi, Gök tanrının bir biçimi olan kartal yer alır. Kartalın yanındaki kuşlar ise, geleceğin kam’larının ruhlarını temsil etmekteydi. Kartal’ın ormanın ruhunu temsil ettiğinin söylenmesi bu dünya ağacının aynı zamanda orman kültüyle de alakalı olduğunu da gösterir. Tispe ve Piremus Bir zamanlar birbirlerine asik iki genc vardi. Kızın adı Tispe delikanlinin ki ise Piremus idi. Bunlar yanyana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi. Fakat aileleri görüsmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadiklarini düsünürlerdi. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlardi. İki evin arasinda gizli bir çatlak vardı aileleri bunu bilmezlerdi. Onlarda geceleri burda bulusur o aradan birbirlerine seslerini duyurur aşklarıniıdile getirirlerdi. Bir gece ormandaki agacin altında buluşmaya karar verdiler. Tispe ağaca Piremus dan önce varmıştı. Gittiginde avını yeni yemiş ağzindan kanlar akan kocaman bir alanla karşı karsıya geldi. Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya basladı. Farkında olmadan yolda boynundaki esarbını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında dönüp kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe nin esarbını parçalıyordu. O an aklina gelen ilk ve tek sey aslanin Tispe yi öldürerek yediğiydi. Tispesiz yasayamazdi. Aklından gecen sadece aşkı uğruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çikardi ve gögsüne sapladi. Kanlar icinde cansız bedeni yere düştü. Tispe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek icin mağaradan çıkmaya karar vermisti. Ağacın altina geldiginde o korkunc sahneyle yuzlesti. Piremus un cansiz vucudu yerdeydi ve elinde Tispenin dusurdugu esarpini tutuyordu. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamisti. Ama eşarpi ve uzaklasan aslanı görünce anladı. Bir an mağarada düsündüğü o korkunç sey başına gelmisti. Ve onun öldügünü düşünen Piremus aşkı ugruna canına kıymıştı. Tispe bir an bile dusunnmeden hanceri aldi ve gögsüne götürdü. Onların aşkı ölesiye bir aşktı ve ölüm bile onları ayıramazdı. Eğer Piremus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabilirdi ve hanceri sapladi. Birden vücudu Piremusun bedeninin üstüne yığıldı. O anda tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek istediler ve bu çiftin üstünde duran ağacı bunların aşkına adadılar. Piremusun kanını bu ağacın meyvelerine, Tispenin gözyaşlarini ise ağacın yapraklarına verdiler. O günden beri kara dut agacinin meyvesinin çıkmayan lekesini,(Piremusun kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Tispenin gözyaşları) temizler.. (Bilir misiniz dut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağımı alır avuşturursanız lekenin gittigine göreceksiniz) Druid Öğretisinde Ağaç Kültü Druidler kısaca Kelt rahipleri olarak tanımlanırlar. Druidlerin Kelt toplumu içindeki yerleri çok önemlidir . Toplumsal bir çok olayda rol oynadıkları gibi dağınık olan Kelt kabileleri arasında birleştirici bir rol de oynuyorlardı Druidlerin öğretileri her şeyden önce ezoterik öğretilerdi ve sadece seçilmiş müritlere sözlü olarak aktarılırdı . Bu yüzden druidlerin öğretilerini tam olarak bilemiyoruz. Antik yazarlar ve Kelt efsane ve öykülerinden derleyebildiğimiz kadarı ile druid öğretisini belirleyebiliyoruz Druidlerde sembolik olarak ağaç yeraltı dünyası , yer ve gök arasında bir bağlantıyı temsil etmektedir. Kelt sembolizminde en önemli olarak meşe gücü ve elma ağacı ölümsüzlüğü sembolize eder. Ağacın bir önemi de üzerinde tanrıların habercileri olan kuşları barındırmasıdır. Kökleri ise geçmişe , yeraltına doğru gider. Bu yüzden efsanelerde ölülerin ruhları dallar arasında ya da ağaçların gövdelerinde bulunurlar. Kutsal korular Druidler için kutsal mesajı aldıkları ve erginlenmenin olduğu yerlerdir. Druidler buralarda , nemeton denilen kutsal yerlerde açık havada ritüelleri gerçekleştirirlerdi. Bu yüzden de Druidler’den günümüze tapınaklar binaları kalmamıştır. Druidler , ellerinde bir ağacın küçük bir sembolü olan değnekleri taşırlardı. Bu değnekler druidin gücünün belirtis i olduğu kadar bunlarda sihir gücü de olduğuna inanılırdı. Ayrıca bu değneklerin yapıldığı madde ya da ağaç taşıyanın toplum içindeki yerini de belirttiğinden büyük önem taşımakta idi. Druidler için kutsal olan bir bitki de ökse otu idi. Bununla ilişkili törenlerin nasıl yapıldığını yukarıda incelemiştik. Ökse otu aynı zamanda ay sembolizmi ile de ilgili idi. Bu nedenle Druidlerin meşe üzerindeki ökse otunu kesmek için kullandıkları orak da hilal biçiminde idi. Ökse otu aynı zamanda üzerinde bulunduğu ağacı ruhu ve eliksir’i olarak da kabul ediliyordu. Aynı şekilde ökse otunun bir başka adı da “Meşe suyu” idi. ALINTIDIR 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cypruswitch Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2008 super bir çalışma eline sağlık benimiçin de ağaçlarındeğeri büyük teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
astralruh Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 30, 2008 Tispe ve Piremus çok hoşuma gitti saol paylaşım için Arinra;)....acaba böyle aşklar kaldı mı artık?? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Demian Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2008 Kısa bir özet de olsa güzel bir konuya değinmişsin. ağaç kültünün gerek şamanizm de ki, gerek Britanyalı kelt druidlerin de ki yansıması olsun, Atlantis bilgeliğinden devralınmış hazine değerinde bir kültdür. tamamen doğal, ve doğaya kutsallık atfedilen bir sistemdir. Tüm ritiüller ormanlarda, koruluklarda, ve açık arazilerde gerçekleştirilir. Bilgelik tüm ezoterik öğretilerde olduğu gibi Ustadan çırağa aktarılır. Gerektiği durumlarda Ogham (ağaç) alfabesi kullanılır. Ama Druidler öğretilerini genelde sözel ve uygulamalı olarak aktarırlardı, ve yazıya geçirmeyi pek tercih etmezlerdi. Dışarıdan bakınca çok tanrılı pagan bir dinmiş gibi görünsede, tüm bu çokluğun aslında tek olanın sonsuz yansımaları olduğunu, müridlerine sıkı sıkıya tembihlerlerdi. İnsan yaşamının sahip olduğu içsel bilgileri doğrulama amacı güden, bir arayış olduğunu savunurlardı. Anahtar sözcüklerinden biri ise şöyleydi: Dünyaya karşı gerçek! Kısaca ağaç kültü tam bir bilgelik pınarıdır. Bu güzel konu için, sevgili Arinra'ya en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Arinra Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 31, 2008 teşekkürler arkadaşlar güzel sanatlar sınavına girip çıktıktan sonra bu konuya daha fazla değineceğim şimdilik bu kadar astralruh, evet değil böyle bir aşk hiç bir şekilde aşk kalmadı ki arkadaşım malesef bu yüzyılın aşkları paraya modaya endeksli ne yazık ki Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
monkeybusiness Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 18, 2009 üzüldüm ya ... demek ki romeo ve juliet burdan esinlenmiş !?!? aşk beyinde kokainin yarattığı etkinin aynısını yaratıyormuş... gerçek aşık herşeyi yapabilir Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
kukla34 Yanıtlama zamanı: Nisan 14, 2018 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 14, 2018 Ardıç Ağacı Nedir? Servigiller familyasının türü olan ardıç ağacının bilimsel adı Juniperus‘tur. Çalı görünümlü olduğu için bu cins içerisine dahil edilen bitki aynı zamanda dikensi görünüme de sahiptir. Oldukça ilginç bir üreme tarzı olan ardıç ağacının bu yönü ile kendiliğinden üreyip yabani olarak çoğaldığı bilinmektedir. Yere dökülen ardıç tohumları, ardıç kuşları tarafından yenir. Bu tohumlar kuşların sindirim sisteminde kabuklanır ve bir süre sonra dışkısıyla atılır. Böylece toprağa karışan tohumlardan ardıç ağaçları filizlenir. Çoğunlukla koyu yeşil, puslu yeşil tonlarında olan ağaç bölgesel iklime göre renk değişikliği yaşayabilmektedir. Kış aylarında yapraklarını dökmediği için peyzaj mimarisinde önemli bir ağaç olarak bilinmektedir. Bahçelerde yaz kış oldukça estetik ve etkileyici bir görüntü oluşturmaktadır. Ardıç Ağacının Özellikleri Nelerdir? Ardıç ağacı bulunduğu ortamın iklimine göre renk almaktadır. Dolayısıyla sarı, gri, yeşil, kırmızı, açık mavi ardıç ağaçlarına rastlamak mümkündür. Oldukça güzel bir görünüme sahip olan ardıçlar, dişi ve erkek olmak üzere ikiye ayrılırlar. Dişi ardıçları erkeklerden ayırmanın en kolay yolu kozalaklardır. Dişi ardıç ağaçlarının kozalaklarının toplandığı ve etkili bir yakacak olduğu bilinmektedir. Ardıç ağaçlarının boyları çoğunlukla 30 cm ile 12 metre arasında değişiklik göstermektedir. Türüne ve yetiştiği yere göre boylarda değişiklikler oluşabilmektedir. Bazen 30 cm çalı şeklinde olan ardıç bazen 12 metrelik uzun bir ağaç halinde görülebilmektedir. Bilgihanem.com Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.