Safira Oluşturma zamanı: Ağustos 31, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ağustos 31, 2008 Kehanet, Dua & Seçim Gregg Braden - Miriam Knight’ın RöportajıNew Connexion - Portland, ORŞubat 2000 Apokalipse şimdi? Gerekli değil ... Ölü Deniz Parşömenleri’ndeki Isaiah’ın kehanetlerinin yeni değerlendirmelerine göre, Apokalipse size ve bana bağlı. Son iki bin yıldaki dini liderlerin ve geleneklerin gözden kaçırdığı bir şey mi var? Evet, özellikle Batı geleneklerinin; 325 yılında önemli miktarda bilginin açık literatürden kaldırılıp sadece gizem okullarının ve seçkin papazların elinde kalması ile başlayan mantığın duyguyu ele geçirmiş olmasının hala acısınıçekmektedir. Batı gelenekleri, Isaiah Parşömenlerinde yer alan önemli ilkeleri unutmaya başladı, bunlar bazıDoğu ve Yerli Amerikan geleneklerinde muhafaza edilmişti. 1700 yıl önce ayrıldığımız anlayışnoktasına geri dönmemiz için kuantum biliminin akli araçları kullanılıyor. Paralel evrenler kavramı daha 1957 yılında kabul edildi, ve maddenin paralel hallerinin varlığının bilimsel kanıtı, Beryllium, sadece 1998 yılında yayınlandı. Bu, bilim adamı, öğretmen ve rehber,Gregg Braden için bulmacanın son parçası olmuş ve kehanetin fizik ve metafiziği arasındaki kavramsal köprüyü kurmasını sağlamıştı. Gregg Braden heyecanlı bir kişilik, bu içgörülerini paylaşma ateşi ile yanıyor. İlk kitabı Sıfır Noktasına Uyanış: Toplu İnisiyasyon, gezegenin her seviyesinde -virüs mutasyonlarından, jeolojikafetlere ve insan bilincindeki sıçrayışa kadar- meydana gelmekte olan inanılmaz değişimleri açıklamaktadır. Bu da akıllara “bu tür değişikliklerin ortasında kişisel seviyede biz ne yapıyoruz” sorusunu getiriyor.Gregg’in cevabı ikinci kitabında geliyor, Dünyalar Arasında Yürümek - Şefkatin Bilimi. Esenîlerinöğretilerini kullanarak, şefkatin herkes tarafından kabul edilebilir bir bilim olduğunu gösteriyor. Şefkat ile kişisel ve kolektif olarak yüzleşmekte olduğumuz sorunları aşabiliriz. Bu kitap, Ölü Deniz Parşömenlerinden yakın zamanda tercüme edilen yazılara dayanmaktadır.2000 yıllık Ölü Deniz Parşömenleri, 1946 yılında keşfedilmişti. 8 kişilik küçük bir araştırma grubu tarafından (erişebilirliği) kontrol edilen parşömenlerin sadece küçük bir kısmı tercümeedilmiş ve yayınlanmıştır. Papirüs, metal ve deri üzerine yazılmış 22,000 adet parça ve parşömenvar ancak sadece biri bütün halinde / tam olarak bulunmuştur: Isaiah Parşömeni Gregg’in 28 Martta (2000) yayınlanacak olan üçüncü kitabı. Isaiah Etkisi: Kayıp Bilim Dua ve Kehanetin Şifresini Çözmek olarak adlandırılmıştır. Kitap, Isaiah Parşömenin yeni bilimselbilgilere göre değerlendirmesini içermektedir. İkinci kitabın formatında olup doğal, savaş veya hastalık kaynaklı gezegensel değişimlerden kaynaklanan kişisel veya kitlesel acılara bir cevap sunmaktadır. Kolektif olarak nasıl biraraya gelebileceğimizi ve Isaiah Parşömeninin içerdiği bilimile bu mücadelelerle nasıl başa çıkabileceğimizi açıklamakta. ISAIAH PARŞÖMENİ Parşömenin bu kitabın dayandığı kısmı, kehanette bulunma ile, özellikle bizim zamanımız için, ikinci binyıldan üçüncüsüne geçiş ile ilgili. Kehanet kelimesi bazılarını rahatsız ediyorsa,akademisyenler ve askeriye tarafından kullanılan şekli ile adlandırın: uzak görüş. Kitap,araştırmacıların parşömeni geleneksel değerlendirme şekillerinden radikal olarak farklı.Isaiah, geleceğimiz ile ilgili içgörüler sunmaktadır, ve bunlar diğer Maya, Navajo, Hopi, ve Mısırlılar gibi toplumların ve Nostradamus ve Edgar Cayce gibi kahinlerin kehanetleri ileparalellik taşımaktadır. Hepsinin kehanetleri de iyi ve kötü zaman döngüsünü içermektedir, ancak hangisinin ne zaman geleceğine dair bir uyuşma yoktur. “Isaiah Parşömenini kullanmayı tercih ettim çünkü bütün bu kehanetlerin bize söylemek istediği şeylerin bir temsilcisi olduğuna inanıyorum, ve o ilklerden biri. Bulgularımız, kehanetlerden çok,birçok afetten -salgın hastalık, kötü hava şartları ve savaşlardan- kaynaklanan ölümlerin görülmesidir ve sonra bunların ardından huzurlu ve yumuşak hava şartlarının, ve uluslar vehükümetler arasında işbirliğinin olduğu zamanlar gelmektedir. ”Isaiah Etkisinin geleneksel değerlendirmelerden ayrıldığı yer ise, araştırmacılar bu olayları lineerolaylar olarak görmüştür; yani iyi zamanlardan önce kötü zamanlardan geçtiğimizi görmüşlerdir. ISAIAH ETKİSİ 1957 yılında Princeton’dan bir fizikçi, Hugh Everett, III, hayatlarımızda her an, eşzamanlı olarakbir çok an, ihtimal ve sonuç olduğunu ve bunların hayatlarımızdaki her seçim için olduklarınıileri sürmüştür. Hepsi aynı anda olmaktadır, biz onların farkında olmasak bile. Everett bunlaraparalel ihtimaller adını vermiştir. Bilimkurgu bu fikre hemen alışmıştır, ve diğerleri gibi, bilimselgerçek olarak kanıtlanamamıştır.Braden’ın Isaiah Parşömeni değerlendirmesine göre, birçok ihtimalin içinden sadece birineodaklandığımızda, bu bizim realitemiz haline gelmektedir. Bu şu demektir: kehanetlerin geleceğimizde gördükleri her bir felaket anı, şu anda hayatlarımızda yapmakta olduğumuzseçimlerin muhtemel sonuçları olabileceği gibi mümkün olan başka sonuçlar da vardır. Isaiah, uluslar arasında eşi görülmemiş bir işbirliği zamanına girebileceğimizin ve savaşkelimesinin kelime hazinemizde bile olmayabileceğinin mümkün olduğunu söylerken çok açıktır.Araştırmacılar arasındaki gizem ise; nasıl olur da binlerce yıl önce bu kehanetler, tarihteki aynıan için farklı ihtimalleri görebilirler “İnanıyorum ki eski kahinler bu paralel realiteler arasında geçiş yapma konusunda ustaydılar.2500 yıl önce sahip oldukları kelimeler ile gördükleri ihtimalleri bizlere içgörü olarak veriyorlardı. Bir adım ötesine gidip hayatlarımızda hangi ihtimallerin rol oynadığını belirleme bilimini verdiler. Yeni ihtimallere ilerlememize neden olan seçimleri yaptığımızda Isaiah Etkisini deneyimleriz. KENDİ REALİTEMİZİ YARATIYOR MUYUZ, SEÇİYOR MUYUZ? “Bu nokta, ruhsal gelenekler, dinler, kuantum fiziği ve felsefe arasındaki sınırların belirsizleştiği yer. ‘Yeni düşünce’nin yandaşları tarafından bize söylenen kendi realitemizi yarattığımızdır.Kuantum bilimi ve inanıyorum ki eskiler, bu doğruya yakındılar ama bu tam olarak doğrudeğildir. Onun yerine, hayatımızdaki her an için birçok sayıda eşzamanlı ihtimali yaşıyoruz.Onlar aslında hareketsiz ve uykudalar ta ki biz yaptığımız seçimler ile onları uyandırana kadar.Bütün kişisel seçimlerimiz, tarihte verilmiş bir zamana kolektif yanıtımız haline geliyor.” Böylece, en korkutucu kehanetlerin habercilerine/öncülerine şahitlik ediyor olsak da başka sonuçlar mevcuttur. Bir ihtimalden diğerine nasıl geçeriz? İpuçları Isaiah Parşömenlerinde. ÖLÜ DENİZ’DEN TİBET’E Anlayışımız için bel bağladığımız kutsal yazılar, 4. Yüzyılda yok edildiğinden beri, insan ile düşüncenin, duygunun, hissetmenin ve kozmosun arasındaki ilişkiyi kaybettik. Sonuç olarak,mantığa-dayalı bir toplum haline geldik, ancak yerli gelenekler bu anlayışı sakladılar. Eseniler, zulümden kaçmak için Kumran’ı terk ettiklerinde, bütün kütüphaneleri yanlarında taşıdılar.Bazıları Bolivya ve Peru’ya gitti, ve güney Peru’da hala aktif olan manastırlar vardır. Hopi veNavajo gelenekleri de bu yazıları onaylamaktadır. Diğerleri ise Tibet topraklarındaki manastırlara gitmişlerdir, bu yazıları sonraki jenerasyonlar için güvende olması için oraya götürmüşlerdir. 1998 yılında Braden, bu Tibet manastırlarından 12’sine ve iki rahibe manastırına ziyarettebulundu ve kendisine bu kütüphanelerden biri gösterildi. Tibetlilerin Hıristiyan ve Hıristiyanlık öncesi gelenekleri içeren bu kütüphanelere sadece ev sahipliği yapmadıklarını, bugün bu gelenekleri devam ettirdiklerini de anlamaya başladı. Bu içsel teknolojileri, günlük hayatları ile birleştirmişlerdi.“Batı tarafından kaybedilen ve Tibetliler tarafından bizim için saklanan bilgelik parçaları batının geleneksel dualarından çok farklı şekildedir. Bu dua şekli, Isaiah’ın parşömeninde gösterdiğineinandığım dualardır. Bu dua şekli, bizi kuantum ilkelerine bağlamaktadır, ve tarihteki anımızın sonucunun seçimine dahil olmamıza izin vermektedir. Bu Portland’da vereceğim seminerdeönemli bir konu. Kayıp Dua Şekli’ni öğrenip kitlesel dua olarak adlandırılan fenomeni, grup olarak uygulama imkanı bulacağız. ”DUA HİSSETMEKTİR Bu kitlesel dua alıştığımız duadan ne gibi farklılıklar içermektedir? “Bahsettiğimiz dua, dini, bilimi ve mistisizmi aşmaktadır. Dünya ile ilişkimizin insan hissiyatı ile tekrar birleşmesinedayanmaktadır. Şimdi, çaresiz gözlemciler olarak hissetmek yerine, meydana gelen olaylarakatılma fırsatına sahibiz.” Eseniler, bu dünyada hayatı nasıl deneyimlediğimizi açıklamak için düşünce, hissetme, ve duyguniteliklerini kullanmışlardır. Duygu, bizi her gün ileriye götüren güç sistemidir, ve bu güçsistemi, düşüncelerimiz tarafından yönlendirilmedikçe bir yöne sahip değildirler. Düşünce veduygunun birleşimi histir. Tibetliler, kendilerini dua için doğru hisse ulaştırmak adınakullandıkları dualar ile ilahiler ve mantralar ile mudralar arasındaki ayrımı iyi yaparlar. Ve derler ki duaların bir dış formu yoktur çünkü dua hissetmektir.Bu çok ilginçtir çünkü kuantum bilimi insan hissiyatının bir kuantum sonucundan diğerineilerlediğimiz yol olduğunu önermektedir. Bir şekilde insan hissiyatı kişisel ve kolektif olarak deneyimlediğimiz sonuçlar ile ilgilidir. Şu anda elimizde olan “dua teknolojisi”dir; bize bir şeyi yaparak nasıl durmadan aynı sonucu alabileceğimiz anlayışını anlatmaktadır. Bu tam olarak bedenlerimizde spesifik duygu ve düşünce niteliklerini yarattığımızda bulduğumuz şeydir. Bubize tekrar tekrar ve önceden tahmin edilebilir şekilde Isaiah’ın söylediği bir duyguyu verir: buzamanda, iyi ya da kötü, hangi sonucu deneyimlemeyi nasıl seçtiğimiz duygusunu. KAYIP DUA ŞEKLİ Bu his Batı’da kullandığımız diğer dua şekillerinden nasıl farklıdır? İlk olarak, bilinen duada bir şey istenirken, bu yeni yöntem bizi bedenimizde duamız sanki gerçekleşmiş gibi bir hisyaratmaya davet ediyor. İmgelemeler, biz onlara hayat vermediğimiz sürece güçsüzdürler ve buhayat verme ise bu imgelemler zaten gerçekleşmiş his ve duygusunun gücü ile olur. Bu dua şekliinandığımız gibi işe yararsa, felaket kehanetlerini deneyimlememiz için hiç bir neden kalmazçünkü artık realiteyi değiştirme kolektif gücüne sahibiz. Ancak bunu yapabilmek için kitlesel dua ile bir araya gelmeliyiz, insan duygusunun gücünün ateşlediği hissi kullanarak. Bu okadar güçlü bir araç ki bazı seminerlerimizde insanlar, derin, şifa verici bir etki deneyimlediler çünkü bu insanlar kalplerinde açık olan yeni ihtimalleri hissetiler ve kendilerine değişme izni verdiler. Bir his oluşturduğumuzda, o realiteyi etkileriz ve dış dünya, iç dünyamızın yarattıklarınıyansıtmaktadır. Hayatlarımızda ne haline dönüştüysek, onunla deneyimlediklerimizi belirleriz.Kişisel hayatlarımızda ister huzuru ister korkuyu seçelim, dünya bize onu geri yansıtır çünkü dünya yaratım ilkesini onurlandırmaktadır. Esenilerin dediği gibi, “Huzur ol, çünkü dünyaya barışı çeken odur.” -------------------- Kehanet Yöntemleri Kehanet Yöntemleri 1-) Aruspisler (Aruspice ya da Haruspice), Etrüsk kökenli Romalı kâhinlerdi. Bunlar, kurban edilen hayvanların (genellikle boynuzlu) bağırsaklarını inceleyerek kehanette bulunurlardı. Bu işi daha sonra yıldırımı yorumlayarak devam ettirmişlerdir. Aruspisler hayvanın kurban öncesi hâlini, can çekişmesini, daha sonra iç organlarını (bağırsakları, kalp ve karaciğeri) incelerler, sonra yakılışı esnasında çıkan alevlere bakarlar, ayrıca kurban töreni esnasında kullanılan suyu, tütsüyü, şarabı ve unu da tetkik eder ve kehanette bulunurlardı. Vardıkları hükümler, özellikle görünmez olaylar, kamuoyu ve Roma'nın kaderi hakkında olmaktaydı. Aralarına şarlatanların karışmasını engellemek için, imparator bunları yaklaşık altmış kişilik hür bir akademi hâlinde toparlamıştı. 2-) Yanmakta olan ateşe bakarak kehanette bulunmaya Piromansi (Mansi=Manteia (Yun.), kehanet tekniği anlamındadır), bundan çıkan dumanlara göre kehanette bulunmaya da Kapnomansi denir. Bunlar da o dönemin en yaygın teknikleriydi. Şayet ateş zor yakılırsa, alev göğe doğru dikey olarak yükselmezse ve çok parçalı olursa, çıtırtılar şiddetli olursa, ayrıca yağmur, rüzgâr ya da başka herhangi bir etkenden dolayı sönerse, tüm bunlar felâket haberi olarak yorumlanırdı. Tersine, şayet alevler yakılan kurbanın cesedine iyice nüfuz ediyorsa, alev düz ve temiz şekilde yükseliyorsa, duman çıkarmıyorsa, bu, kurbanın tanrılarca kabul edildiği anlamında yorumlanırdı. Dumanın yoğunluğu, rengi, kalınlığı ve yönü de önemli işaretlerden sayılırdı. Tütsüden çıkan dumandan anlam çıkarmaya Lebanomansi denirdi. 3-) Yere dökülen unun aldığı şekillere bakarak da kehanette bulunurlardı. Buna da Kritomansi denir. 4-) Roma'da bazı kutsal sayılan kuşların uçuşunu, ötüşünü ve yem yiyişini yorumlayan kişilere Öğür (Augure) denir. Bunlar ikinci sınıfa ait işaretlerden sayılırdı ve Yunan'da İonistik, Lâtinlerde ise Ospis (Auspice) adını alırdı. Atinalılarda puhu kuşu, şehri himaye ettiğine inanılan Minerva'ya adanmıştı ve bu kuşun anîden görünmesi çok mutlu bir haber olarak yorumlanırdı. Eski Roma'da Ögürler, önemli kişiler olarak kabul edilirlerdi. Çiçero'nun da bir Öğür olduğu söylenir. Ogürler'in sanatı başlıca üç kaynağa bağlıydı: İnisiye oldukları formül ve gelenekler, Ögür kitapları ve Öğürlerin yorumları. . Ospis, kutsal sayılan bazı kuşlar tarafından yapılan bir işaret anlamına geliyordu. Ama daha sonra bu, tüm doğaüstü işaretlere verilen bir isim oldu. Kuşların ötüşü ile uçuşları ya da diğer hareketleri ayrı ayrı ele alınır ve yorumlanırdı. Aruspislerin kehanetlerinde olduğu gibi, bunlarda da herkesin yorumlayabileceği başlıca işaretler vardı. Diğerlerini yorumlayabilmek içinse, bu sanatı iyice tanımak gerekiyordu. Eski Roma'da baykuş ve kırlangıç gibi kuşlar uğursuz sayılırdı. Bunun yanında kartal, balıkçıl kuşu ve kuzgun ise, mutluluk habercisi olarak kabul edilirdi. Öğür, genellikle gün doğmadan önce dışarı çıkar, başı örtülü olarak gider ve ağaçsız bir yerde dururdu. Burada bazı kutsal sözler söyledikten sonra elindeki değneği yukarı kaldırır ve göğün kısımlarını belirlerdi; ayrıca arazinin, içinde kehanetin gerçekleştirilebileceği sınırları da saptardı. En ufak bir rüzgâr dahi çıksa Ospisler (işaretler) alınamazdı. Plutark'ın aktardığına göre, Öğürler bu yüzden her tarafı açık bir fener taşırlardı. En hafif bir rüzgâr dahi bunları söndürür, onlar da böylece boş yere uğraşmayı bırakırlardı. Askerî seferlerde ise böyle hassas çalışmalar yapılamadığından, daha değişik bir Ospis türüne başvurulurdu: Bir kafese konmuş olan kuşların, genellikle de piliçlerin nasıl yem yediklerine bakarak kehanette bulunulurdu. Bundan başka, bir yolcunun yolu üstünde beliren bazı kuşların, o kişinin sağında ya da solunda oluşlarına göre değişik anlamlan vardı. 5-) Ospislerin yanı sıra, bazı doğa olaylarından da bilgiler alınırdı. Yıldırım düşmesi, şimşekler, Ay ve Güneş tutulmaları, kan yağmurları, yer sarsıntıları, doğal olarak kötülük işareti diye kabul edilirdi. Bu vakalardan biri şayet bir toplantı esnasında meydana gelmişse, o topluluk başka bir tarihte biraraya gelmek üzere derhal dağılırdı. 6-) İnsanlar, özel hayatlarında da pek çok işareti kehanet vesilesi sayarlardı. Örneğin aksırmak, gözlerin seğirmesi, kulak çınlaması vs. gibi şeyleri, herkes kendi şahsî fikirleri ışığında yorumlardı. 7-) Bir lâmbanın (Lampadomansi) ya da bir meşalenin alevine (Linkomansi) bakarak da kehanette bulunulurdu. Şayet alev iki kısma ayrılıyorsa işaret olumsuz, tek uçta birleşiyorsa olumlu, üç dille çıkıyorsa çok iyi olarak yorumlanırdı. 8-) Toprak yüzeyindeki çatlaklara, pürtüklü kısımlara bakarak ya da toprağa taşlar atıp bunların aldıkları şekli yorumlayarak yapılan kehanete de Jeomansi denir. Bu, Araplarda çok yaygındı. 9-) Yağmur suyu ya da bir çeşmeden akan su da kehanette bulunmak için bir vesile oluştururdu. Bazen su dolu bir kabın içine, falı bakılan kişinin parmağına bağlı bir ipin ucundaki yüzük sallandırılırdı. Yüzük hareketsiz kalırsa başarısızlık, şayet kabın iç yüzeylerine çarparsa basan olarak yorumlanırdı. 10-) Gastromansi şöyle uygulanırdı: Etrafı meşalelerle çevrili bir kabın içine saf su konurdu. Sorulan sorunun cevabının, suyun içinde meşalelerin meydana getirdiği ışık hareketlerine bakarak alındığı ve bunu da, sadece ergenlik çağındaki bir gencin ya da hamile bir kadının görebileceği söylenirdi. 11-) Aeromansi'de ise, rüzgârın su yüzeyinde oluşturduğu şekillere başvurulurdu. Kâhin yüksek bir yere ya da düz bir ovaya giderdi. Başı örtülü olurdu ve burada hava ilâhlarını davet ederdi. Ardından su ile dolu bakırdan havuzun yanı başına gelir ve buna, başvuran kişinin sorusunu aktarır ve su yüzeyinde oluşan izlere bakarak kehaneti gerçekleştirirdi. Su yüzeyi dümdüz kalırsa bu, beklenen şeyin gerçekleşmeyeceği anlamındaydı. Şayet su hafif bir rüzgâr etkisiyle titreşirse bu, özellikle denizciler için mutlu bir haberdi. 12-) Alektriomansi ya da horoz vasıtasıyla kehanet ise şöyle gerçekleşirdi: Bir çember ya da bir kare üzerine alfabenin harfleri çizilirdi ve her biri üzerine bir buğday tanesi konurdu. Horozu bu figürün ortasına koyup taneleri nasıl yediğine bakarlardı. Buğday tanelerinin altındaki harfleri sırasıyla not ederler ve ortaya çıkan kelimelere göre tahminde bulunurlardı. 13-) Roma'da fareleri kafeslere kaparlar ve çıkardıkları seslere, yaptıkları hareketlere bakarak kehanette bulunurlardı. Buna Miyomansi denir. 14-) Ofiomansi ya da yılanlar vasıtasıyla kehanet, Eski Mısır'da ve Doğu'da hayli yaygındı. Bu hayvanlardan elde edilen alâmetler öyle saygı görürdü ki, sırf bu iş için yılan bile yetiştirirlerdi. Bu işe çok inanan bazı toplumlarda, yeni doğan bir çocuğun meşru olup olmadığını anlamak için, onu Ofiomansi yapanlara götürürlerdi. Şayet yılanlar çocuğa dokunmazsa, anasının masum, çocuğun da meşru olduğu hükmüne varılmaktaydı. 15-) Botanomansi uygulamasında ise, danışan kişi adını ve sorularını bitkinin yapraklarına yazar ve bunlar rüzgâra bırakılırdı. Bir süre sonra rüzgârın çok dağıtmadığı yapraklar toplanır ve biraraya getirilerek, üstlerinde yazılı harflerle cümleler oluşturulur ve cevap alınmaya çalışılırdı. Bu iş için daha çok mine, incir, demirhindi ve funda yapraklarına rağbet edilirdi. 16-) Diğer garip bir fal şekli de Filloromansi'dir. Kişi, kıvrılmış bir gül yaprağı ile alnına vurur ve çıkan sese bakarak sonuç çıkarmaya çalışırdı. 17-) Sykomansi'de ise, rüzgârdan sallanan incir yapraklarının titreşmeleri yorumlanırdı. Bazen de kişi, incirin yaprakları üstüne adını ve sorularını yazardı. Şayet yapraklar yavaş yavaş solarsa bu, mutlu bir haber olarak kabul edilirdi. 18-) Dafnomansi: Şayet bir defne dalı ateşe atıldığında çıtırtılar çıkararak yanarsa bu, olumlu bir haber, tersi durumda ise, kötü haber olarak yorumlanırdı. 19-) Molibdomansi: Düz ve yaş bir masa üstüne eritilmiş kurşun akıtılırdı. Katılaşan kurşun sonsuz sayıda küçük işaretler oluştururdu ve bunlar tefsir edilirdi. 20-) Seromansi de tıpkı Molibdomansi gibi uygulanırdı. Bunun farkı, kurşun yerine balmumu kullanılmasıydı. 21-) Belomansi ya da oklarla kehanet daha çok Araplarda, Doğulularda, Slav ve Cermen uluslarında kullanılırdı ve bunu çeşitli şekillerde uygularlardı. Eğer bir sefere çıkılacaksa, belli sayıda ok alınır, her birinin üstüne bir şehrin ismi yazılır ve bunlar, gelişigüzel şekilde ok sadağına konurdu. Bir çocuk kura çeker gibi bunları çeker ve böylece saldırılacak yerlerin adı ve taarruz sırası anlaşılmış olurdu. Bazen üç ok alınır ve bunlardan birincisi üzerine "Tanrı bunu emrediyor." ikincisi üstüne 'Tanrı onu koruyor." yazılırdı. Üçüncüye hiçbir şey yazılmazdı ve tümü sadağın içine konurdu. Sonra bir tanesi çekilirdi; şayet bu birinci ok ise, yapılacak iş zaten emredilmiş kabul edilirdi. İkincisi ise, bu işten vazgeçilirdi. Şayet çekilen ok üçüncüsü ise, bu iş daha uygun bir zamana ertelenirdi. 22-) Balta ile kehanet, daha çok, saklı bir şeyi, bir hazineyi ya da bir hırsızlığın failini bulmak için yapılırdı. Buna Aksinomansi denir. Balta, yuvarlak bir kazığın üstüne, sapı yukarı gelecek biçimde dengeli şekilde konurdu; sonra bazı formüller söylenir ve ardından şüphelenilen kişilerin adı söylenerek kazığın etrafında dönülürdü. Eğer birinin ismi söylendiği esnada balta düşerse, bu, suçlunun saptandığını ifade ederdi. Bu kehanet biçimi, Rusya'da uzun zamanlar hazineleri bulmak için kullanılmıştır. 23-) Daktiliomansi'de ise, üstünde alfabenin 24 harfinin yazılı olduğu bir masanın üzerinde bir ipe asılı vaziyetteki yüzüğü sıçratırlar ve bunun üstüne düştüğü harfleri bir araya getirerek cevabı saptarlardı. 24-) Kosinomansi tekniği de, daha çok Eski Yunanlılar tarafından, hırsız ve katilleri bulmak için kullanılırdı. Bir elek alınır ve bunu, başvuran kişinin başı üzerinde iki parmakla, en ufak bir kafa hareketinin bile sallayabileceği bir şekilde hafifçe tutarlardı ve suçu işlemiş olabilecek tüm şahısların adı söylenirdi. Elek hareket ettiği sırada kimin adı söylenmişse, onun aranılan kişi olduğuna kanaat getirilirdi. Ayrıca, eleği bir ipin ucuna asarlar ya da bir çivi üzerine tuttururlardı; bu âdete İngiltere'de de rastlanırdı. Orada buna "elek çevirme" denmektedir. 25-) Alfitomansi'de ise, bir suçu işlediğinden şüphelenilen kişiye, arpa unundan yapılmış pasta yedirilirdi. Şayet kolayca yutmuşsa masumdu, ama zorlanmışsa suçlu olduğu düşünülürdü. 26-) Tuz ile yapılan kehanetler de pek yaygındı. Romalılarda, şayet sofraya tuzluk koymak unutulmuşsa, bu, ev sahibi ve davetliler için felâket haberi olarak yorumlanırdı. 27-) Tefromansi yönteminde, herhangi bir şeyin üstüne küllerle yazı yazılırdı. Sonra bu, rüzgâra tutulur ve rüzgârın silemediği harflerden kehanette bulunulurdu. 28-) Jiromansi yönteminde, yere, yaklaşık bir buçuk metre çapında bir daire ve bunun çevresine de alfabenin harfleri rastgele şekilde çizilirdi. Ardından, kişi dairenin ortasına geçer ve yorgunluktan düşünceye kadar kendi etrafında dönerdi. Bunun üzerine kâhin yaklaşır ve üstüne düşülmüş olan harfleri inceler, bundan, elde edilmek istenen bilgiyi verirdi. 29-) Kübomansi ve Astragalomansi, çok benzer teknikler idiler. Zarların ya da minik kemiklerin üzerine alfabenin harfleri yazılırdı. Sonra bunlar rastgele atılır ve ortaya çıkan harflerle, sorulan sorunun cevabı alınmaya çalışılırdı. 30-) Onomamansi ya da özel isimlere bakarak kehanet, eskilerce çok kullanılırdı. Her harfe sayısal bir değer verilir ve isimdeki sayının toplamından ya da ismin kökenine bakarak anlam çıkarılırdı. Buna benzer diğer bir teknik de Anagrammatik diye adlandırılandır. Bunda, kişinin adını meydana getiren harflerle yeni kelimeler oluşturulur, bu kelimeler de kehanette bulunma vasıtası olarak kullanılırdı. 31-) Rabdomansi, majik değneklerle kehanette bulunmaktır. Kökeni çok eski zamanlara dek uzanır. Değnek, daha ziyade kabalistik işaretler çizmek için kullanılırdı. Ayrıca, bir kabın içine atılan değneklerin aldığı şekle bakarak kehanette bulunulurdu. Rabdomansi'nin sarkaç tekniğinin (radyestezi) atası olduğu söylenir. Değnek, 15. yüzyıldan itibaren, maden damarlarını ve kaynakları bulmada kullanılır olmuştur. İş, hırsızları ve katilleri bulmaya dek varmıştır. 32-) Nekromansi ise, öteâlemdeki ruhsal varlıklara danışma vasıtasıyla kehanet anlamına gelmektedir. Çok eski çağlara uzanır. Günümüz spiritizm tecrübelerini andırır. Maji unsuru diğer kehanet yöntemlerinden çok daha yoğun olduğu için zor bir yöntemdir. Eski Mısır'da çok uygulanan bir usuldü. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.