Dolunay Oluşturma zamanı: Aralık 22, 2006 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 22, 2006 (düzenlendi) 1-Cinler islamda cinler Şahab Şahab, bir İslam dini terimi. Şahab, İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'da, yeryüzünü dinlemek için göğe yaklaşan cinlere Allah tarafından gönderilen yakıcı bir ışık olarak tanımlanır. Cinler önceleri, yeryüzünden haber almak için göğün bazı mevkilerine yerleşir ve dinlerdi. Ancak bu sonradan men edilir. Cinler, yeryüzüne yaklaştıklarında kendilerini yakıcı bir ışık karşılamaktadır Bu konuyla ilgili ayetler Cin suresi 8-9'dur. Ayetler şöyledir: "8. 'Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.' 9. 'Halbuki biz, (daha önce) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi her kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur.' " İslam inanışında cin İslam dinindeki cin anlayışı hakkında detaylı bilgi için lütfen: İslam'da cin maddesine bakınız. İslam dinine göre, cinler ateşten yaratılmış ve melekler gibi gözle görülmeyen ruhani varlıklardır. İnsanlar gibi yerler, içerler, evlenirler ve çoğalırlar. Erkeklik ve dişilikleri vardır. Fani, yani ölümlüdürler. Fakat insanlardan daha uzun süre yaşadıklarına inanılır. Geleceği ve gaybı bilmezler. Ancak Allah'ın kendilerine bildirdiği kadar bilgiye sahiptirler. Fakat cinler, ruhani varlıklardan olduklarından, insanların görmediği ve bilmediği birçok olayları görür ve bilirler. Cinler de insanlar gibi belli işleri yapmakla sorumludurlar. İslam inancına göre İslam'ın son peygamberi Muhammed islamı cinlere de anlatmıştır. Bir kısmı kabul ederek müslüman olmuş, bir kısmı ise kabul etmemiştir. Cinlerin, kendileri istemedikleri takdirde, insanların duyu organlarıyla algılanamayacağına inanılır. Ayrıca çeşitli şekillere girebildiklerine, kuvvetli ve hızlı olduklarına inanılır İslam'da cinler de Allah'a karşı sorumludur, İslam'a inanmak ve ibadet etmek zorundadırlar. Bu nedenle yaşamları sırasında yaptıklarının hesabını insanlar gibi vermek zorundadırlar. Böylece, İslam inancına göre, öldüklerinde, iyi işler yapan ve inanan cinler cennete, kötü işler yapan ve inanmayan cinler ise cehenneme gider. Kuranı Kerim'de Cin Suresi dışında cinlerin bahsi geçen sureler: Zariyat. Hicr, İsra, Rahman, Kehf, Ahkaf, Enam, Neml, Sad, Saffat, Sebe, Fussılet, Secde, Araf, Nas. Bütün bu surelerde bildirilenler şunlardır: -İnsan topraktan, cin dumansız ateşten yaratıldı. -İçlerinde Allah'a iftira eden azgın bir grup vardır. -İnsanlardan cinlerle temas edip onları azdıranlar vardır. -Cinler gökyüzünü yarıp geçmeyi denemiş ama üzerlerine gelen koruyucular ve ışınlar sebebiyle bunu başaramamışlardır. -Gökyüzünde oturup etrafı dinlemek isterken üzerlerine ışın geldiğini söylediler. -İblis cinlerdendi. -Allah'ı aciz bırakamayacaklarını anladılar. -Süleyman Peygamber'in cin ordusu vardı ve Kudusteki Mescid-i Aksa'nın inşaasında cinleri çalıştırmıştır. -İçlerinde fırka fırka ayrıldılar. Zalimleri de var, mazlumları da. -Kafirler cinlere tapıyordu. -Cinler kalplere vesvese verir. -Geçmişte azaba uğratıldılar. -Cehennemin yarısı cinlerle dolacak. Hristiyanlık'ta cin Arapça cin, Eski Yunanca daimon. Eski Yunancadaki kullanılan şekliyle daimon sözcüğü, putperestlerin taptıkları tanrılar için kullanılırdı. Buna göre “demonİİ? (daimon) sözcüğü “tanrıİİ? anlamına gelir. Kitabı Mukaddes cinleri “günah işlemiş meleklerİİ? olarak, Şeytan'ın “melekleriİİ? olarak adlandırır. Bununla, onların Şeytan'ın yönetimi altına girdiklerini anlatır. Hristiyanlık'a göre Şeytan'ın isyanından sonra bazı melekler, Nuh tufanı öncesinde, gökteki görevlerini bırakarak yeryüzüne geldiler. Onlar bunu, Şeytan'ı desteklemek amacıyla yapmadılarsa da sonunda onun tarafına geçmiş oldular. Bunlar erkek şeklinde maddeleşerek kadınlarla yaşamaya başladılar. Tufan esnasında, boğulmadılar, maddeleşmiş bedenlerini ruha çevirerek göğe döndüler ve alçaltılmış bir durumda bırakıldılar. Artık maddeleşemeseler de hâlâ insanlara cinsel yönden yaklaşmaya devam ederler. Ayrıca bunu sadece erkek olarak değil aynı zamanda kadın şeklinde de yapmaya çalışırlar. Hristiyanlık dinine göre bir cin, hatta birçok cin bir kişinin içine girebilir. Bu cinler içine girdikleri kişinin içinden çıkarılabilirler; Hristiyanlık'ta cin çıkarma olgusu mevcuttur. Cinlerin faaliyetleri Hristiyanlığa göre üç ana grupta özetlenebilir; insanlara cinsel yaklaşımları (seks), sahte tapınmayı desteklemeleri (dinsel) ve insanlara eziyet etmeleri (sadizm-şiddet). Kutsal Metin insanları falcılık, büyücülük, ruh çağırma, sihirbazlık, ölülerden medet umarak onlara yaklaşmak gibi cinlerle ilgili faaliyetlere karışmak konusunda uyarır. Cinlerin üstün yetenekleriyle insanların beyinlerini etkileme güçleri olduğuna inanılır. Cinlerin rüyaları kendi mesajlarını vermek amacıyla kullanabileceğine inanılır. Hristiyanlık inancında cinler kudretli varlıklardır, insanları aldatırlar ve bazı insanları medyum-aracı olarak kullanırlar. Buna göre bu medyumun söyledikleri doğru olabilir, eğer bu cinler medyuma doğruyu söylüyorlarsa. Zira, Kitabı Mukaddes cinlerin iblis (iblis = yalancı) gibi yalan söylediklerini belirtir. Ayrıca insanlara zarar verebilirler, bu nedenle Kutsal Metin onlarla ilgili şeylerden, ruhçuluğun her türünden uzak durulması gerektiğini söyler. Folklor Latince genius'tan Arapçaya geçmiştir. Çeşitli yörelerde pir, sahip, ecinni, mekir, iyi saatte olsunlar denilmektedir. Bunların da çeşitli dinden olanları kadını erkeği bulunup bütün işlerini geceleri yaparlar, sabah ezanıyla dağılırlar, toplandıkları yerler han, hamam, değirmen, izbelik, mezarlık, ağaçlık, tekin olmayan yerler diye inanılır. Çöplüklere, incir ağacı dibine işenmez. Metruk yerlerde destur çekilir. Muzip oldukları, işleri yapıp bozdukları söylenir. Kızdıranları çarparlar. İnsanların arasını bozdukları, karı kocayı ayırdıkları, inme indirdikleri, kadın veya erkeğe tutulup evlenmelerine mani olduklarına dair inanışlar vardır. Bunların meydana getirdiği hastalıklar için Cinci Hocalar, Hıristiyanlıktaki cin çıkarmaya benzer törenler yaparlar. Dünyanın çeşitli yerlerinde karakedi ve karaköpeğin cinlerin kötü şeklindeki birer biçimi olduğuna inanılır. Halk inanışlarında din, efsane, masal ve folklor öğeleri birbirine karışmıştır. Osmanlı zamanında cinlerin bir görünen bir de görünmeyen iki türü olduğuna inanılır, falcılık büyücülük gibi faaliyetlerle bunlar arasında ilişki kurulurdu. Anadolu folklorunda cinlere dair çok geniş bir inanış çeşitlemesi bulunmaktadır Kitabı Mukaddes'te Cin Cin (Arapça); Daimon: (eski Yunanca) Eski yunancadaki kullanılan şekliyle (daimon) sözcüğü, putperestlerin taptıkları tanrılar için kullanılırdı. Buna göre “demonİİ? (daimon) sözcüğü “tanrıİİ? anlamına gelir. Cinlerin Meydana Gelişi Kutsal Metin cinleri “günah işlemiş meleklerİİ? olarak, Şeytan'ın “melekleriİİ? olarak adlandırır. Bununla, onların Şeytan'ın yönetimi altına girdiklerini anlatır. Şeytan'ın isyanından sonra bazı melekler, Nuh tufanı öncesinde gökteki görevlerini bırakarak yeryüzüne geldiler. Onlar bunu, Şeytan'ı desteklemek amacıyla yapmadılarsa da sonunda onun tarafına geçmiş oldular. Kutsal Metin'in Tekvin (Yaratılış) bölümünde bazı “Allah oğullarıİİ?ndan söz edilir. Bunlarla ilgili kayıt şöyledir: Tekvin 6: 1 – 4: Ve vaki oldu ki, toprağın yüzü üzerinde adamlar çoğalmaya başladı, ve onların kızları doğduğu zaman, Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler, ve bütün seçtiklerinden kendilerine karılar aldılar. Ve RAB dedi: Ruhum adam ile ebediyen çekişmiyecektir, çünkü o da ettir; bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır. Allah oğulları insan kızlarına vardıkları, ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman, o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim vardı; bunlar eski zamandan zorbalar, şöhretli adamlardı. (İbranicede, Nefilim: düşürenler - birini vurup yere devirenler anlamında - ) Burada sözü geçen “Allah oğullarıİİ? Nuh tufanı öncesi, güzel insan kızlarıyla cinsel ilişki kurmak amacıyla gökteki konumlarını bırakmış olan meleklerdir. Bunlar erkek şeklinde maddeleşerek kadınlarla yaşamaya başladılar. Bunlar tufanda suyla boğulmadılar, maddeleşmiş bedenlerini ruha çevirerek göğe döndüler ve alçaltılmış bir durumda bırakıldılar. Artık maddeleşemeseler de hala insanlara cinsel yönden yaklaşmaya devam etmektedirler. Ve sadece erkek olarak değil aynı zamanda kadın şeklinde bunu yapmaya çalışmaktadırlar. Kutsal Metin bu “Allah oğullarıİİ? olan meleklerin yaptıklarıyla, Lut'un zamanındaki Sodom ve Gomorra (Lut Gölü'nün doğusu) şehirlerinde yaşayan ve cinsel sapıklıklar yapan insanlar arasında bir benzerlik kurar. Yah. 6 (Kutsal Metinler): ...Ayrıca, asıl konumlarını korumayıp ait oldukları mekanı terk eden melekleri, büyük günde infaz edilecek hükme kadar sonsuz bağlarla koyu karanlığa kapatmıştı. Petrus (2.) 2: 4 - 10 (Kutsal Metinler): Çünkü şu kesindir ki, Tanrı günah işlemiş melekleri cezadan esirgemeyip Tartaros'a (hapis benzeri alçaltılmış duruma) atarak, hüküm gününü beklemek üzere zifiri karanlık çukurlarda bırakmıştır. Tanrı'dan korkmayan bir insanlık dünyasının başına tufan getirdiğinde, o eski dünyayı cezadan esirgemeyip, doğruluk habercisi Nuh'u diğer yedi kişiyle birlikte korumuştur. Ayrıca, Sodom ve Gomorra şehirlerini küle çevirerek onları mahkum etmiş ve böylece Tanrı'dan korkmayan kimselere, başlarına gelecek şeyler konusunda bir örnek bırakmıştır. Tanrı kanun tanımayan insanların edepsiz davranışları yüzünden büyük keder duyan, doğru insan Lut'uda kurtarmıştır. Çünkü doğruluktan ayrılmayan bu adam, her gün onların arasındayken gördükleri ve duyduklarından, onların kanunsuz işlerinden ötürü, kendine eziyet ederdi. Yehova Kendisine bağlı insanları geçirdikleri sınavlardan nasıl kurtaracağını, fakat doğruluktan uzak insanları yok etmek için hüküm gününe dek nasıl alıkoyacağını bilir. Özellikle de başkalarının bedenlerini kirletme arzusuyla peşlerinden koşanları ve otoriteyi hor görenleri. pazuzu Pazuzu, Sümer ve Akad miyolojilerinde, rüzgar cinlerinin kralı ve tanrı Hanbi'nin oğludur. Ayrıca, Sümerliler için güneybatı rüzgarını, fırtınaları taşımayı, temsil ederdi. Mitoloji Pazuzu genellikle bir erkeğin vücudu ve bir köpek veya aslanın kafasıyla tasvir edilmiştir. Ayak yerine pençeleri, bir çift kanadı ve bir akrebin kuyruğuna sahiptir. Ayrıca, sağ eli yukarı, sol eli ise aşağı doğru sarkar; ellerinin bu durumunun hayat ve ölüm veya yaratmak, yok etmek anlamlarına geldiği düşünülmüştür. Pazuzu, kuru dönemlerde kıtlık ve kuraklık, yağmurlu dönemlerde ise çekirge getiren Güney-batı rüzgarının ciniydi. Doğum sırasında anne ve bebeğe zarar verdiğine inanılan kötü niyetli tanrıça Lamaştu'dan korunmak için Pazuzu muskaları takılırdı. Her ne kadar kötü bir ruh olsa da, Pazuzu'nun insanları salgınlara ve diğer şeytani ruhlara karşı koruduğuna inanılır. Popüler Kültürde The Exorcist (1973) filmi ve kitabında Pazuzu rahip Merrin'in daha önceden savaştığı ve Regan'ı ele geçiren cin olarak tasvir edilir. Hikayenin başlangıç kısmını anlatan bir devam filmi olan The Exorcist: The Beginning'de (2004) rahip Merrin'in 1949'da Doğu Afrika'da Pazuzu ile savaşması anlatılır. Pazuzu ismi ve figürü birçok farklı kurgusal çalışmada geçmiştir. -------------------- 2-Melekler Cebrâîl Cebrâîl (Arapça جبريل) İslam dininde dört büyük melekten biri. Görevi peygamberlere vahiy1 getirmektir. Etimolojisi ve İsimleri Cebrâîl Allah'ın kulu ve kuvveti anlamına gelir ki bu İslam dinindeki Cebrail'in çok kuvvetli bir melek olduğu inancına dayanmaktadır. Kur'an'da ve hadislerde Cebrail farklı isimlerle de anılmıştır: Cibrîl (2/97-98; 66/4), Rûhu'l-kuds (2/87; 5/110; 16/102), Rûhu'l-emîn (26/193), Rûh (19/17; 70/49; 97/4), Rasûl-i kerîm (81/19) ve Nâmûs-ı Ekber2. Ayrıca Cebrail, en büyük melek olduğuna inanıldığı için, Seyyidü'l melâike yani "Meleklerin efendisi" olarak da anılmıştır. Görevi ve Özellikleri İsminin etimolojisinden de anlaşıldığı gibi İslam dininde Cebrail'in çok kuvvetli bir melek olduğuna inanılır. Cebrail'in görevi vahiy getirmektir, yani Allah'tan peygamberlere haber ve bilgi taşır. İslam dinine göre inanılan bütün peygamberlere vahyi getiren Cebrail’dir. Kur'an'da Cebrail'in Allah katında önemli bir yeri olduğu belirtilir (bkz. 81/19-20). -------------------------------------------------------------------------------- 1: Vahiy - bir buyruk veya düşüncenin Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesine verilen isim. 2: Bkz. Buhari, Bed'ül-Vahy, 3; Enbiya, 21; Müslim, iman, 252. Tasavvuf düşüncesinde Cebrail kişinin akl-ı külle ulaşmasına vesile olan tefekkürü simgeleyen bir rumuz olarak da görülmüştür. Azrail Azrail, İslam dinindeki dört büyük melekten biri. İnsanların canını almakla görevlidir. Azrail, Kur’an ve sahih hadislerde, melekü’l-mevt (ölüm meleği) şeklinde de anılmıştır. (bknz. 32/11) Her insanın canını almakla görevli bir ölüm meleğinin olduğuna, Azrail'in ise bu meleklerin başı olduğuna inanılır. Musevilik'te Azrail İbranice Malah HaMavet (מלİ?ך המות) adındaki melek, insanların canını almakla memur edilmiş bir melekdir. Harut ve Marut Harut ve Marut Kur'anda ismi geçen iki melektir. Genel olarak kabul gören açıklama Harut ve Marut'un Allah'ın emri ile sadece insanlara çeşitli bilgileri ve sihri öğreten iki melek olduğudur. Bazı tefsirlerde Harut ve Marut'un melek değil insan olabileceği belirtilmiştir. Eski bazı kaynaklarda, Hristiyan ve yahudi kaynakları da referans gösterilerek Babil'in düşmüş melekleri olarak da adlandırılırlar. Efsaneye göre melekler, insanların işledikleri günahları görünce kınarlar, Allah "Siz onların yerinde olsanız aynısını yapardınız" der ve meleklerden en iyilerinden ikisi, Harut ve Marut seçilerek Babil şehrine yargıç olarak gönderilir. Konu ile ilgili Bakara Suresinin 102. ayetinin Türkçe meali: "Ve onlar, Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkâr etmedi; ancak şeytanlar inkâr etti. Onlar, insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz, yalnızca bir fitneyiz, sakın inkâr etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar, bunu satın alanın, ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi." Kirâmen Kâtibîn Kirâmen Kâtibîn İslam dinininde, insanların sağ ve solunda bulunup yapılan iyi ve kötü davranışları tespit edip, yazan meleklere verilen isimdir. Bu meleklere Hafaza melekleri de denir. Kirâmen Kâtibîn melekleri, İslam'a göre, iki tanedir. Bu meleklerden biri kişinin solundadır ve kötü davranışlarını yazar, diğeri ise kişinin sağındadır ve iyi davranışları yazar. Bu meleklerin varlığı Kur'an'da geçmektedir ve bu nedenle bu meleklere inanmak Müslümanlara farzdır (şarttır). Kur'an'da bu iki melek hakkında şöyle denmiştir: "Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz ona şah damarından daha yakınız. Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." (Kâf suresi, 16-18)[1] Ayrıca Kâf suresi, 20-21; Zuhruf Suresi 79-80 ve İnfitâr suresi, 11-12. ayetlerde de bu meleklerden bahsedilir. Kur'an'da bu meleklerin ahirette hesap gördükleri sırada insanlara şahitlik edecekleri de yer alır (bkz: Kâf suresi, 20-21). Mîkâîl Mîkâîl, İslam ve diğer semavi dinlerdeki dört büyük melekten biri. Evrendeki tabii olaylardan, yani tabiat olaylarından görevlidir. İsim Mi-Ka-el kelimelerinin birleşiminden oluşmuş ve "kim Allah gibi olabilir" anlamına gelmektedir (Mi:kim Ka:gibi El:Allah) . Kur'an'da ismi anılmaktadır, bkz. 2/98. israfil İsrâfil, İslam dinindeki dört büyük melekten biri. Allah’ın emri ile kıyamet kopacağı zaman sûra üflemekle görevlendirilmiştir. Bir hadiste İsrâfiİl, sahib-i karn (sûr’un sahibi, borunun sahibi) olarak isimlendirilmiştir (Tirmizî, Kıyamet, 8). İsrafil sûr’u iki defa üfleyecektir. Birinci defa üfürdüğünde göklerde ve yerde bulunan her şey yok olacağına, ikinci defa üfürdüğünde ise, bütün insanların tekrar dirileceğine ve mahşer yerinde toplanmak üzere sevk edileceklerine inanılır. Berat gecesinde ameller nüshası dünya semasında görevli olan İsrafil'e verilir. 3-Periler Neroidler Arethusa (mitoloji) Bir Nymph, Nereus'un kızı. Artemis'in gözdelerindendir. Kendisine aşık olan Alpheus isimli bir göl tanrısından kaçarken, yolu Ortygia adasına varmıştır. Burada Artemis'ten yardım istemiş,o da Arethusa'yı bir kaynağa çevirmiştir. Ancak yılmaz göl tanrısı, ırmağının yönünü yeraltına çevirerek kendi suları ile onunkileri karıştırmıştır. Lotis Yunan mitolojisinde bir nymphe. Poseidon ve Nereus'un kızıdır. Priapus ona tecavüz etmeyi denemiş, o da kaçabilmek için bir lotüs ağacına dönüşmüştür. Daha sonra, Dryope bu ağaçtan çiçek toplamaya kalkışınca nilüfer çiçeğine dönüşmüştür. Lycorias Yunan mitolojisinde bir nymphe,nereidlerdendir. Nereus ve Doris'in 50 kızından birisidir. Virgil'de sarı saçlı olarak betimlenmiştir. Diğer nereidlerle birlikte genelde iyi huylu olarak tanımlanmış, Akdeniz ile ilişkilendirilmiştir. Nereidler Antik Yunan'da sık sık Poseidon'un yanında betimlenirler. ABD'de yaşayan bir böcek türü ona atıfla Acroneuria lycorias olarak adlandırılmıştır. Panopea Yunan mitolojisinde bir Nereid (deniz perisi). Panopa, Panope, veya Panopaea olarak da geçer. Efsanelerde adil olduğu vurgulanır. Nymphler Nymphler (Nymphe veya Türkçe nemf, nimf olarak da anılırlar) Yunan Mitolojisi nde yeri ve denizi dolduran sayısız çokluktaki dişi, tanrısal varlıklardır. Ölümsüz değillerdir ama tanrılar gibi ambrosia ile beslendiklerinden çok uzun yıllar yaşarlar ve hep genç ve güzel kalırlar. Doğurganlık ve zariflik simgesidirler. Mitlerde genellikle güzellikleri yüzünden başlarından geçenler anlatılır, genel olarak perilerin güzelliğine vurgu yapılır. Çok sayıda nymph türü vardır ve bunlar yaşadıkları yerlere göre ayrı adlar alırlar. Oreadlar dağlarda, Naiadlar akarsularda, Dryadlar meşe ağaçlarında yaşarlar. Mayıs 26, 2010 schizophrana tarafından düzenlendi 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
axcd82 Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 22, 2006 var ya dolunay,az ve özsün..iyi ki varsın.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Cin… Binlere yıllık insan tarihi kadar eski bir bilinmez. Bir gizem,bir arayış bir yanılgı ve anlayamama, anlamlandıramama prob-lemi… İnsanoğlu bilinmeyenin peşi sıra dolu dizgin mahmuzlayıp atını, kendini bilinmezliğin buz gibi karanlığına atar. Cinler,üzerinde yaşadığımız coğrafyayı bölüşmek zorunda olduğumuz görünmez varlıklar. Cinler, bazen zarar bazen yarar veren, bazen hiç farkına bile varmadığımız belki de varamadığımız yaratıklar. Bu çalışmada cinleri biraz daha yakından tanımayı hedefledik. Tanışmayı, o karanlık bilinmezliğe doludizgin dalmayı göze aldık belki de. Bugüne kadar bu konuda binlerce araştırma yapılmış olmasına rağmen ne yazık ki “elde var sıfır” aşamasının bir adım ötesine dahi geçilememiştir. Bunun nedeni araştırmacıların çoğunluğunun konuyu rivayetlere dayanarak açıklama çabası olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Yüzyıllarca önce yaşandığı “iddia edilen” olaylardan yola çıkan araştırmacıların hemen hemen hepsi konuyu “kesinliği tartışmalı” hadislere dayandırarak,konunun kamuoyu tarafından anlaşılmasını adeta zorlaştırmışlardır. Cinlerin bedensel bir varlık olmayışları, kamuoyunu zaten ikiye bölmüştür. Bir grup, dogmatik ve belli bir kaynağa dayanmayan düşünce yapısı ile cinin varlığını sadece kabul etmiş ve fakat nedense sorgulamamıştır, diğer grup ise yine aynı şekilde dogmatik bir düşünce yapısı ile cinin varlığını reddetmiş ve diğerlerinin bunu neden kabul ettiğini sorgulama gereği duymamıştır. Bu çalışmayı hazırlamakta ki en önemli hedef, konu hakkında akla ve bilime yatkın açıklamalar yaparak, cinin varlığı sorgulamaktır. Bu konuda çalışmanın en büyük zorluğu, yaptığınız çalışmaları kanıtlama imkanınızın neredeyse olmamasıdır. Fiziksel açıdan ispatlanamayan bir konuda geniş halk kitleleri daima tereddüt içerisinde kalacaklardır. Bu çalışmada savunduğum görüşlerin çok büyük bir bölümünü pratikte kanıtlamam mümkün değildir.Üzerinde çalıştığım konu büyük miktarda inanca yönelik bir kavramdır ve isteyen inanmamakta özgürdür. Amacımız bu kavrama birilerini inandırmak değil, aksine ortada dolaşan yalan-yanlış fikirlere bir son vermektir. Her ne kadar pratikte kanıtlanması imkânsıza yakın olsa da, teoride kanıtlanabilecek ve daha önce çok sık savunulmamış hatta üzerinde durulmamış savlar içeren bu çalışmadan öğrenecekleriniz büyük ihtimalle sizin için hayatta yeni bir sayfa açacaktır. Çünkü eserde, herhangi bir şekilde doğruluğundan şüpheye düşülebilecek hiç bir kaynak kullanılmamış, konu hakkında sürekli birbirini tekrar eden eski kaynaklardan olabildiğince kaçınılmış ve gözlem ve deneyler ile elde edilmiş kendi bilgilerimin derlenmesine özen gösterilmiştir. -alıntı- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
buskas Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Bedensiz ve maddesiz bir varlığa inanma noktasında , insanların bilim'in ve fiziğin ispat unsurlarına yapışması ilginç.. Adı üstünde metafizik bir konu ve bu konularda %100 ispat olmaz.. Ayrıca bilim'in veya kurumsal düşüncenin bu konular üzerine binlerce araştırma yapıp ne yazıkki elimizde var sıfır demesinden sonra , batılı gelişmiş ülkelerin cin'lerden nasıl faydalandıkları parapiskoloji , bioenerji, vb.. konularda inanılmaz bir araştırma içerisinde oldukları, ama dışarıya hep yoktur demeleride ilginç.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
umuayy Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 güzel bi araştırma plmuş eline sağlık... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 yorumlar için saolun arkadaşlar.bu arada söyledıklerınde haklısın buskas onlar istedikleri zaman istedikleri kalıplara uydurarak herşeyi insanlara kakalıolar.bu konudada aynı durum geçerli... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
YankeeRose Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2006 yazıda genesisde nasıl nefilin olustuğu anlatılmış.. daimion nefilimdir ve onlar yarı tanrılardır. İkincisi de kitab-a mukaddes kaynak verilmiş.. ilk defa size ters terminolojileri görüyorum .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Deamor Yanıtlama zamanı: Aralık 31, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 31, 2007 Değerli ve herkezin bilmesi gereken bilgiler.Sağol dolunay.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
dishomore Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 1, 2008 Hayatımda 2'si şüpheli olmak üzere 5 kere ufo gördüm ama hiç hayalet görmedim. Tek başıma görsem inanırım başkası veya başkalarıyla beraber görsem kanıtlarım. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cinn Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 hoş bir şakanın ardından cinler hakkında bazı bilgilerin paylaşılması düşüncesine kapıldım.başlık açmadan bir bakayım dedim ve sağolsun bir başlık açılmış. diyorumki bu şakada bile tırsan tedirgin olan arkadaşlar var..cinler hakkında yaşadıklarımızı,bilgilerimizi,bilmediklerimizi paylaşırsak faydalı olur diye düşünüyorum..? -------------------- hemen ben aklımda olan bir kaç şeyi paylaşayım.. cinlerin bizler gibi iyi ve kötü karakterlileri vardır(tecrübe ile sabit) cinler gerçekten çarpar..(tecrübe ile sabit) cinler genelde küllük alanda,ağaç altlarında özellikle akşam ezanı ile kuşluk vakti arasında bulunmaları muhtameldir..bu konuda anımı sonraki msj da atıcam..buda sabit lohusa bayanlara musallat olurlar? bunu anlayamıyorum.bayanları bu zamanda güçsüz yapan nedir? not:bilgiler alıntı olarak değilde tecrübe ve kişi bilgilerine dayanırsa daha faydalı olur..çünkü yapılan uzun alıntıların çoğu okunmuyor.. bilgileri esirgemeyen arkadaşlara şimdiden teşekkürler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
belfalas Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 Ayrıca bilim'in veya kurumsal düşüncenin bu konular üzerine binlerce araştırma yapıp ne yazıkki elimizde var sıfır demesinden sonra , batılı gelişmiş ülkelerin cin'lerden nasıl faydalandıkları parapiskoloji , bioenerji, vb.. konularda inanılmaz bir araştırma içerisinde oldukları, ama dışarıya hep yoktur demeleride ilginç.. biyoenerji ile cinlerin ne alakası var? biyoenerji, adından da anlaşılacağı gibi "biyolojik enerji"mizin açığa çıkması üzerine birşeydir. parapsikolojik araştırmalara gelirsek; evet bu tip varlıkların varlığı hakkında bir çok araştırma yapılmakta, çeşitli normal üstü verilere rastlanmaktadır. ancak şu ana kadar somut bişey elde edilememiştir. bu bilgiler ışığında, kimsenin bişey saklamakta olduğu gibi bir komplo teorisi bana pek mantıkı gelmiyor. bana batılı ülkelerin cinlerden nasıl faydalanmakta oldukları ile ilgili bir örnek verebilirmisiniz acaba? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
cinn Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 5, 2008 bir görüşte şöyle: insanlığın geleceği cinlerle iletişimin sağlanmasında.. bildiğimiz gibi cinler bizlere göre kabiliyetleri çok çok yüksek varlıklar..hz.süleymanın onlardan bir ordusu olması,sırça saryı,piramitlerin gizemi,ve daha önce yaşanmış bir çok akıl yürütemediğimiz bir çok olay icnlerin kabiliyetleriyle açıklanıyor.. bu görüşte aklıma yatıyo ama acaba böyle bir şey mümkün olacakmı..kim bilir belkide olur???? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
matrocks777 Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 güzel soru aslında.bide bnm bi sorum var cinler kesinlikle geleceği bilemez diyolar ama başka bi söylentiye göre cinler sadece geleceğin belli biyerini göreblirlermş yani fazla uzağı değil sadece yakın geleceği.hangisi doğru:S Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Benim bidiğim kadarıyla cinler gelecekten haber getiremezler ve geleceği de göremezler. Sadece çok hızlı hareket ettikleri için yakın bir zaman dilimine ait şeyleri görüp söyleyebilirler. Gelecekten haber verme gibi bir yetenek cinlere bahşedilmemiştir. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
thalese Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 lise yıllarında okuduğum bir kitaba dayanarak yazıyorum: yeryüzünde insanlardan önce cinler varmış, ve bu dünyada bir düzen kurmuşlar, bazen kendi toplulukları arasında savaş dahi yaparlarmış. hz. ibrahimin doğumuna kadar, gök kapılarından 7 'si cinlere açıkmış ve cinler bundan dolayı gelecekten haber getirebiliryorlarmış. ibrahim peygamberin doğumuyla bazı kapılar kapanmış. hz. isa'nın doğumuyla da, gök kapılarından 3 tanesi açık kalmış. yani zaman geçtikçe gök kapılarının kapanmasından dolayı gelecek ile ilgili bilgi taşıyamaz olmuşlar. hz.peygamberin doğumuyla da bu 7 gök kapısı kapanmış ve gelecek adına hiç bir haber alamaz olmuşlar. serenadaschizophrana arkadaşımın dediği gibi de hızlı hareket ettiklerinden, belki gelecekten değil de, uzak yerlerdeki anlık haberleri taşıyabilirler. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
matrocks777 Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Nisan 27, 2009 çok teşekkürler:) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
SoOrrcHhHaaA Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 18, 2009 ben cnlerin varlığına sonuna kadar inanıyorum ve yazdığınız bölümlerdede yanlış bir bilgiye raslamadım melekler, şeytan ve cinlerin varolduğuna inanırım ama peri sadece mitolojik bir varlıktır! kısa bir bilgide vermden geçemicem cinlerin geleceği göremedikleri kesinlikle doğrudur zira kendi peygemberleri olan Hz. Süleyman'ın bile ölümünü görememişler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
milanmilano Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 13, 2010 Cinler ve perilere inanma konusunda biraz şüpheliyim.İnanmayı çok isterdim. Ama beni benden alan ve beynimi yiyip bitiren başka bir konu var. İnsanlar öldükten sonra ruhların istediği alemde kalma gibi özgürlüğü var mıdır? Ruhların dünyada sıkışıp kalması mümkün müdür? Yoksa sadece hayalet hikayelerine veya fantastik dizilere özgün bir şey midir? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 14, 2010 Benim bidiğim kadarıyla cinler gelecekten haber getiremezler ve geleceği de göremezler. Sadece çok hızlı hareket ettikleri için yakın bir zaman dilimine ait şeyleri görüp söyleyebilirler. Gelecekten haber verme gibi bir yetenek cinlere bahşedilmemiştir. yo bahşedilmiştir ama sonradan yasaklanmıştır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MistikRuh Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2010 Paylaş Yanıtlama zamanı: Şubat 25, 2010 Bunlar sadece Bir Kısmı Diğer Boyutlar Adı Verilen Yerde Düzinelerce Var bense sadece birkaçını öğrendim , PAylaşım için sağol yinede.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Aikon Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2011 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 19, 2011 Teşekkürler, Ruhani varlıklar.Hmm Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.