phobosORbia Oluşturma zamanı: Eylül 9, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 9, 2008 Hoş geldin Ferhat nasılsın? – Çok iyiyim abi, evleneceğim kızı sonunda buldum! – Ciddi misin? – Hem de çok… Bizimkileri gönderip istetmek için gün sayıyorum. – Oo! Çok iyi yahu. İnşallah inşallah… Nasıl oldu? Kim tanıştırdı? Akraba filan mı yoksa? – Yok yok, tanıdık değil? Daha tanışmadık bile aslında. Birkaç gündür aynı otobüste Kızılay'a gidiyoruz… – Bir dakika, bir dakika… Sen bu bahsettiğin kızla tanışmıyorsun, birkaç kere aynı otobüste gittiniz ve annenle babanı bu kızı istemeye mi götüreceksin? – Hemen değil tabi canıım. Önce onu bi' tanımam, konuşmam lazım. – Hani görücü usulü evleneceğim, kendim bu işleri bıraktım artık demiştin? – Evet bırakmıştım. Ama… – Ama? – Ta ki otobüste "Fazla bileti olan var mı?" diye o seslenene kadar? – Sen de ona bilet verdin öyle mi? – Ah keşke… Benden önce davrandılar. İki çift laf edemedik bile… – Ya, dayımsın ama ben senden büyüğüm. Azcık bir aklım varsa sana söyleyim, bu iş olmaz. Olmaaaaz! – Duygularımla oynama Sedat! Ben her şeyi düşündüm. – Her şeyi düşündün mü? Nasıl düşündün? – Kızılay'da bir giyim mağazasında çalışıyor. – Takip ettin yani… – Yok canım, tesadüf, aynı yöne gidiyormuşuz. Yanlış anlamasın diye ben hatta karşı kaldırımdan takip ettim. – Takip ettin?!! – Fark ettim diyelim… Ama taktın takip takip diye… Kimden yanasın sen ya?! – Ee, sonra ne olacak? – Ona bir mektup yazdım. Duygularımı ifade eden… – Eyvah! Eyvah! – Mektubu vermek için birkaç defa mağazaya girdim çıktım. Çocuk reyonunda çalışıyor. Gittim çocuk elbiselerine bakıyordum. Yanındaki arkadaşı gelip, "Buyurun nasıl bir şey baktınız?" demesin mi? – Ee, sen de uzun uzun kalmışsın herhalde… – Çocuklar için ne kadar değişik şeyler yapmışlar öyle… – Ne yaptın sonra? – Baktım olacak gibi değil, birkaç parça bebek eşyası aldım. – Yapma ya! – Bizimkiler evde görür diye işyerindeki dolabıma koydum. Annem görse ne derim? Hatta orda şöyle bir şey de oldu. Kız, "Çocuğunuz kaç yaşında?" diye sormasın mı? Az daha beni evli zannedecekti. "Yok canım, yeğenlerime alıyorum, ben evli değilim, bekârım." dedim. Bunu özellikle vurgulayıp, "Evli olacak kadar yaşlı mıyım sizce?" dedim. İşte o an bana baktığını fark ettim. – Sonra ne oldu? Mektubu verseydin hemen. – Veremedim. Heyecandan elim ayağım birbirine dolaştı. Bu arada isminin Esra olduğunu öğrendim. Ne güzel isim değil mi? Neyse, ertesi gün giysilerden birinin rengini beğenmediklerini söyleyip yine gittim. Sonraki gün de bir beden büyüğü ile değiştirmek için. – Mektubu yine mi veremedin… – Onun yerine başka bir fikir geldi aklıma. Gidip patronuyla konuşacağım. – Allah Allah. Ne diye konuşacaksın patronuyla ki?! – Ona diyeceğim ki; "Sizinle açık konuşmak istiyorum. Ben yanınızda çalışan filanca kişiden hoşlanıyorum. Sakın yanlış anlamayın. Bu konuda çok ciddi düşünüyorum. Ama siz de takdir edersiniz ki bu işler öyle damdan düşer gibi olmaz. Onu tanımam, onun da beni tanıması için bir fırsat oluşturabiliriz. Sizden ricam beni burada işe alın. Yo yo, lütfen, para filan istemiyorum! Bir süreliğine bana yardımcı olmanızı istiyorum. Bunun karşılığında para isteyecek değilim. Kim bilir onunla evlendiğimizde siz de nikâh şahidimiz olursunuz." Evet aynen böyle diyeceğim ona. Niye susuyorsun? Bir şey söylesene!.. – ha ha ha ha! – Ne gülüyorsun ya, komik mi o kadar? Allah Allah!.. – Ya dayı… Ah, karnım karnım! Beni mahvettin. Ah! Ya, bir şey söyleyeceğim, Allah aşkına sence patron bu konuşma karşısında ne yapar? – Ne yapacak canım… Öyle büyük bir mağazanın patronuysa mutlaka güngörmüş, halden anlayan bir adamdır. Eminim benim samimiyetimi takdirle karşılayacaktır. – Ya dayı, gel sen vaz geç bu işten. En iyisi mektubu ver. – Aynı sonuçları doğurmaz Sedatçıım… Bak, göreceksin yakın zamanda bu işi neticelendireceğim. … Birkaç gün sonra… – Dayı dur kımıldama… – Ahhh! – Kaç dikiş daha atacaksınız doktor bey? – Bir tane daha kaldı. – Dayı bitmiş, sık dişini! – Ah Sedatçığım, biliyor musun, dayak yediğime hiç üzülmüyorum. Ben şeye üzülüyorum… – Neye dayı? – Patronun oğlu o kızla sözlüymüş ya! Buraya yazıyorum, o sonradan görmenin çocuğu o kızla evlenmez. Evlense de onu mesut edemez. Ben o kızın kaderine üzülüyorum. Ahh!.. – Ya, dayı ya! Bırak şu işin peşini ya. Ya, evleninceye kadar seni nasıl yaşatacağız bilmiyorum ki… – Beyler beni güldürmeyin, dikişi atamıyorum… – Pardon doktor bey, siz devam edin. – Ahh! – Aah, ah! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Jasgues Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 9, 2008 güzelmiş, teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.