Jump to content

Aşk Öldü...Nasıl Bilirdiniz?


zaranca

Önerilen Mesajlar

Farketmişsinizdir elbet nasıl farkedilmesin ki?Sevdaları sevda tadında yaşamıyoruz artık. Ayaküstü sevdalardayız...Mola verdiğimiz yerler hep sakat,kırık,dökük.Lüksüne denk gelemedik!!!!

Hani şu kafamızda kavak yelleri estiren, bir bakış, bir "merhaba"yla bizi geceler boyu yastığımızla arkadaşlık etmeye mahkum sevdalar nerde kaldı? Kime teslim ettik o güzelliği? Ne için harcadık?Kme?Ya da neye?....

 

Nazım Usta, 20. yüzyılda ölüm acısının en fazla 3 gün süreceğini yazmıştı:)

Ustam biz 21.yüzyıldayız.

Bizler aslında "Aşk"ı" katlettik, kaybettik ve ne garip, hala içimizde bir umutla arıyoruz:) Ne çelişki...

Ustam, "Aşk" artık acı bile bırakmıyor geride...

Yenisiyle, çabucak teselli bulduğumuz ve adına hala "Aşk" demekte ısrar ettiğimiz değişik birşey belki yaşadıklarımız.

 

Ağlamalarımız bile artık timsah gözyaşlarına dönüştü. Gidene ağlarken, bir yenisine, teknoloji çağı çocuklarıyız ya, mesajlar yolluyoruz:) Kimisi, "gel beni teselli et" daveti mesajlar üstelik...

 

3 gün'leri bile arar duruma geldik, 3 dakikaları yaşarken.

Tükettiğimiz duygularımızı hala var sanıyoruz üstelik. Ne acı...

 

Biz aslında "Aşk"ı yitirmedik, biz zaten belki de artık tarifini yapmaya çalıştığımız "aşk"ı belki hiç yaşamadık ki...

 

Biz teknolojik çağın insanları, "Aşk"ı artık o pembe zarfların içine konan, zarf yapıştırılırken zamkın üzerini aslında öptüğümüz mektuplarda unuttuk, seni seviyorum'u sçs yaptık:) Herşeyi anlatır olmuştu bu KISA ama UZUN!! sözcük.Nasıl da kandırmışız kendimizi ya da karşımızdakini!!!

 

Bazen karşımıza, bizi o eski sevdalara sürükleyeceğini, yaşatacağını düşündüğümüz kişiler çıkmadı değil... Ama biz var ya... karşımıza çıkan bu duygu insanlarının bile, gün olup...

 

Neyse...

 

Artık hiçbir şey eskisi gibi değil zaten...Ne insanlar, ne duygular,ne de ozon tabakası!!!!

 

İçinizde bir şeyler mi kırıldı?

 

Önemli mi canım telefonunuz yanınızdaysa korkmayın, güvendesiniz.

Bir şey hep sizinle ne de olsa...Elden ele gezerken ""Aşk"" kirlenmeye devam etti oysa!!!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Herkes aynı şeylerden şikayetçi olmasına rağmen yaşananların buna inat, sanki şikayet eden biz değilmişiz, sanki şikayet edilen bu ucuzluk değilmiş gibi aynı hızla devam ediyor olması ne kadar kötü...

 

seçenek çok fazla belki de sebep bu...3 tane hat alabilirim, sayısız mail adresi, yine sayısız siteden sayısız sevgili! bulabilirim, giden gitsin, eğlence oluyor, hayatım renkleniyor kalabalıklaşıyor...Aşk mı? Boşver..Bu devirde gerek yok böyle şeylere...

 

yazarın da dediği gibi telefonun yanında mı? evde internetin var mı? ya da internete gidecek paran?

tamam o zaman boşver acıları, hüzünleri, biri gider biri gelir.....

 

evet bunun adı aşk, aşk ölmemiş sadece böyle düşünenler aşk'a aşık olmayı öğrenmişler.

 

Güzel bir yazı zaranca paylaştığın için teşekkürler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aşk

 

Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba çünkü insan kendi bilincine mahkûmdur demiş Sartre; acaba aşk narsisizmin başladığı yerde mi biter? Yoksa var olmanın beraberinde getirdiği acıyı paylaşamayacak kadar geniş bir kalp mi bunu bize yaptıran. Bedenimiz, ruhumuz başkasının ellerinde eriyecek, kendimizi yok edeceğimiz işkence merkezimi? Üçgenden çıkmamız için gerekli trinity mi? Sanmıyorum; neden başka insanın bilincini kendi bilincimizi yükseltmek, egomuzu tatmin etmek için kullanalım ki? Ne anlamı kalır neo olmanın dünyaya karşı savaşmanın bir insanı bile saf bir biçimde sevemiyorsak? Aynı bedende iki can olmak mı gerekir acaba? En basit matematik kuralına karşı çıkmak. Zira matematik 1+1=2 der. Çarpmamalıyız birbirimizi der. Acı daha kıymetlidir bu kadar ucuz acı çekilmemeli. Toplamalıyız birbirimizi, zira yaşamak üretmektir, tüketmek değil. Ben sen olamayacak kadar kendimi seviyorum, senden de ben olmanı istemeyecek kadar seni seviyorum deyip tasavvufa yeni bir anlam katmaktır belki aşk. Yahut martin eden (Jack London) gibi kadının bir öğretmen, erkeğinse onun öğretilerini kendi üzerinde bir sanat başyapıtı heykele dönüştürüp ben senden kendimi var ettim mi demeli?

 

"bitirdim

bir kenara bıraktım lavtayı

mor yoncalar arasında

salınıp duran gölgeler de,

şarkılar da,

bitecek yakında.

Bitirdim...

Bir kenara bıraktım lavtayı

çiy düşmüş çalılar arasında

seher vakti öten

ardıç kuşları gibiydim.

Şimdi sesi kısılmış,

yorgun bir bülbülüm.

Tükettim şarkıları,

dikkatle söyleyerek.

Bitirdim. (Martin Eden)

Bilinmez ama Rodin’in camille claudel’i parçalayıp kalanlarını heykele yansıtmasıda aşka yapılan hayvanca bir ihanet gibi. Sahiplenmemi dediniz aşk için? “ belki bir şeylere sahipsin, ama kendi varlığın yok savına verdiği cevap, bir titreme ve yürek çarpıntısı oldu sadece.” Dedi Kafka. Varlığınıza ve başkalarının varlığına ihanet, tanrıya ihanettir. İnsanları, aşkı metalaştırmayın. Özgül ağırlıkları eşit iki ruhun kutsal birleşme ritüelleriyle gerçekleştirdikleri bir ibadet yöntemi de olabilir aşk. Birbirinizin tapınağında kendinize erdiğiniz. Birbirinizin aynası olmanız gerekir aşkın size bir şeyler sunabilmesi için, beklide aşkı bitirir ayna olmak. Net görmek hayatı

Ayna

Gümüşüm ve doğruyum. Önyargılarım yok

Gördüğüm her şeyi yutuveririm bir anda

Olduğu gibi, aşkın veya nefretin sisiyle kaplı değilim

Zalim değilim, içtenim yalnızca

Küçük bir tanrının gözüyüm, dört köşeli.

Çoğu zaman karşı duvarın üzerinde düşüncelere dalarım

Pembedir duvar, benekli. Öyle uzun zaman baktım ki ona

Kalbimin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Fakat titriyor.

Yüzler ve karanlık ayırıyor bizi tekrar tekrar

Şimdi bir gölüm. Bir kadın eğiliyor üzerime,

Erimimi arıyor gerçekte ne olduğunu anlamak için

Sonra bu yalancılara dönüyor, mumlara veya aya.

Sırtını görüyorum ve sadakatle yansıtıyorum sırtını

Gözyaşlarıyla ve bir el hareketiyle ödüllendiriyor beni

Önemliyim onun için. Geliyor, gidiyor.

Her sabah onun yüzü alıyor karanlığın yerini

İçimde genç bir kızı boğdu ve içimde genç bir kadın

S. Plath

Aşkı saf ama tehlikeli yaşamanın bir başka biçimi de Krishnamurti’nin sözlerinde gizlidir aslında.

 

Derki;

 

Dünya sizin sorununuzdur ve dünyayı anlamak için, kendinizi anlamanız gerekir. Bu kendinizi anlayış da, zamanla bağlantılı değildir.* Siz ancak ilişkiyle var olursunuz; yoksa var olamazsınız. Sorun sizin ilişkinizdir: Nesnelerle, insanlarla, fikirlerle ya da inançlarla ilişkiniz. Bu ilişki şimdi sürtüşmedir, çatışmadır ve ilişkinizi anlamadığınız sürece ne yaparsanız yapın, isterseniz kendinizi bir ideoloji ya da dogmayla hipnotize edin, sizin için huzur yoktur. Bu kendinizi anlayış, ilişkideki harekettir. Doğrudan ilişki kurdukça, kendinizi keşfedersiniz. İlişki kendinizi olduğunuz gibi görebileceğiniz bir aynadır. Aynaya bir sonuç, açıklama, yargılama ya da onaylama ile yaklaşırsanız, kendinizi olduğunuz gibi göremezsiniz.

 

 

İlişkideki hareket sırasında kendinizi olduğunuz gibi algılama, sizi ‘olan’dan bağımsız kılar. Ancak bu bağımsızlıkla keşfetme gerçekleşir. Koşullanmış bir zihin, hakikati keşfedemez. Özgürlük, soyutlanma değildir: erdemle vücut bulur.

 

Beklide erdemin doruklarında olan iki kişinin hera huzurunda lar’ın şahitliğinde bir araya geldikleri eylemdir. Zeus dünyayı paylaştırırken şair geç kalmış aralarında küçük bir diyalog geçmiş ;

 

Alın bu dünyayı! diye seslendi bir gün Zeus göklerinden

İnsanlara; alın, sizin olsun artık.

Armağanım olsun sizlere bu mülk, bu toprak;

Ama kardeşçe bölüşün aranızda.

 

Koştu eli ayağı tutan, kendine bir pay için,

İşe sarıldı herkes, genciyle yaşlısıyla.

Çiftçi ürünlerini kaptı tarlaların,

Ava koyuldu asilzade ormanların içinde.

 

Ambarlarının aldığı kadar aldı tüccar,

En iyi yıllanmış şarabı seçti rahip kendisine.

Kralsa, tuttu köprü başlarını, yol kavşaklarını,

Benimdir, dedi, her şeyin onda biri.

 

Bu bölüşme çoktan bitmiş, geçmişti ki nice zaman,

Şair çıkageldi, çok çok uzaklardan;

Ama hiçbir şey kalmamıştı hiçbir tarafta,

Ve bir sahibi vardı her şeyin de.

 

Eyvah! Unutacak mıydın beni böyle hepsi içinde?

Beni, en sadık oğlunu senin?

Diye dövündü, yakındı, haykırdı uzun uzun,

Attı sonra kendini tahtın önüne.

 

Gezip durursan böyle hayaller ülkesinde,

Dedi Tanrı, söz söyleme artık sonra bana.

Neredeydin peki dünya paylaşılırken?

Yanındaydım oldu cevabı şairin.

 

Gözüm yüzündeydi,

Kulağım göklerinin ahenginde;

Sarhoştu ruhum ışığından, affet!

Unuttu her şeyini yeryüzünün.

 

Ne yapmalı şimdi? dedi Zeus, - dünyamız gitti elden,

Ne tarlalar, ne ormanlar, ne de kırlar benim artık.

Ama yaşamak istersen gökte benimle,

Açık olacak o sana her gelişinde. ( Schiller)

 

Şaire kalıp kalan acıların en büyüğü, aşk olmuş. O gün bugün çeker şair aşkın ızdırabını

( Aşkın anahtarı şairin elinde, sözün anahtarı şairin elinde. Kargo)

En güzel lanettir belki kendisi. Tanrının kendisi ve çocukları için gökyüzünde sakladığı. Kayıp parçadır bulunamayan. Aşkın tek belirleyicisi kokudur cennetsel olan. Çalamayacağınız, çalınamayan. Matematiksel bir felakettir aşk; bireysel yıkımlar üzerine inşa edilmiş. Radiohead in dediği gibi 2+2 nin 5 yaptığı yerde bulunmak lazım belki. Ne kendini 2 kişiden 1 yapıp yok etmek, ne nede 2+2 den 4 olup matematiksel bir sağlamaya ön ayak almak. Özgür olup çoğalmaktır belki sadece.

 

Gül, Ey saf çelişki

Binlerce göz kapağının altında kimsenin uykusu olmamanın sevinci

 

Der Rilke mezar taşına yazdırdığı son şiirinde. Narsisist? En büyük âşık? Tanrıyı paylaşamama? Kadına gösterilen büyük saygı? Bize üzerine binlerce kitap yapılacak bir söz bıraktırmış ona aşk en azından. Gerisi size kalmış. Hakikat yolsuz bir ülkedir der Krishnamurti. Bende aşkın yolu olmayan bir ülke olduğunu düşünüyorum! belkide vardır. üç odalı kalp misali.

 

Tanrı aşkında da bahsedeyim mi? Gerek yok aslında. Ağlar kutsal kitaplar beni anladığında!

 

( belkide aşk onunla ilgili düşüncelerinizi boşalttığınızda arda kalan şeydir. )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Beğendiğine sevindim canım .Ama düşünüyorum da hayatın en güzel dönemleri değil mi şimdi ki zaman?Neden yalnız geçsin neden biriyle gerçekten ve yürekten yaşamak varken birşeyleri hissedilenler ertelensin?Haklısın ama onlarca msn adresi alabilir yüzlerce sevgili bulabilirsin kendine.Çok zor değil ki !!!Hep doğru insanı bulamıyoruz ya yalan..Ya yanlış olan bizsek ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aşk mı? Çok romamantik bir kelime bir pembe dizi repliği gibi siz böyle konuşabilirsiniz Ferhat Mecnuna Mecnun Kereme özenir , Şirin Leylaya Leyla Aslıya özenir afrodit ile venüse kadar gider bu.Geçmişteki aşklara özenmeyin çevreye , dizilere , filmlere özenmeyin yok öyle bir dünya olsa bile gerçek aşk değildir bu , aşık olunacak kimse yoksa siz olun bana sorarsınız ben aşık olunacak kişi değilim öyle otantik veya yeni deyimle "cool" biri olmak istemem lakin gülmesini de bilirim üzülmesinide kendimi böyle severim.Sizde kendinizi böyle sevin şükretmezsen sahip olduğuna sahip olmadıklarına pişman oluyorsun.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bence ölmedi... İnsanlar değişti ve birbirlerini çok daha rahat tüketir bir hale geldiler ve çoğu zaman aşk ile arzu etmeyi bir saydılar ve tükendiler, doğrudur. Ama aşk ölmedi. Hissedebilecek kadar olgun belki de doygun olan ruhlar için hala devam ediyor. Karşılık bulmayı mı bekliyorsunuz? Sonsuza dek sevilmeyi mi? :) Aşk bu kadar basit değil bana göre. Karşılık da istemez, devam etmek için herhangi bir davranış da beklemez. Sadece aşık olur insan...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yo aşk ölmedi, boşanma aşamasında olsam bile aşığım. O kadar soruna rağmen nedensizce aşık olmaya devam ediyorum, istemeden, düşünerek, mantığımı kullanarak, kendime söz geçiremeyerek. Daha önce de bu şiddette aşık oldum, 24 yaşındaydım sanırım ya da 25. Çok üzülmüştüm çok acı çekmiştim. Kafayı yiyerek Amerika'ya gitmeseydi bu kadar çok sevmezdim belki, elimin altındayken o kadar da çok sevmiyordum, hatta daha hoş tiplere bakar buluyordum kendimi. Aslına bakarsanız şimdi boşandığım için de böyle çok seviyor olabilirim.

Kendimle olan hesaplaşmamdan sonra söylüyorum evet aşk kaybedince aşk oluyor ve bu yüzden ölmüyor. Otuzundan önce evlenmediyseniz ve hayatınızı yalnız geçirmediyseniz ya da 1 kişiyle (10 senelik sevgililik gibi) en az 2 kere aşık olursunuz.

Hayatta 1 kere aşık olunmuyor yani, sadece zamanla tecrübe kazanılıyor ve acı eşiği yükseliyor, nerede hata olduğu görülüp uzatmadan bitirilebiliyor. Yaş ilerledikçe mantık ele avuca geliyor ama aşk ölmüyor. Bundan sonra kime aşık olacağım bakalım merak içerisindeyim :))

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ulan ilk görüşte aşık oldum halen aşığım.. ama bi muhabbetimiz yok kendisiyle.10 seneye yakındır da görmüyorum..sizce bu aşk mı ? (gerçi bikac sefer görmüstüm geçen 10 yılın içinde) kesin aşktır ama tüm kalbimlen inanıyorum:Dsanki huzursuz bacak sendromum varda bacağımı her hareket ettirişimde kalbime bir sancı giriyo:ermm:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...