Kinyas Oluşturma zamanı: Eylül 20, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Eylül 20, 2008 '' Acaba güzellik Yalnızca bir düş müydü, Gözleri kapalı yüzü mü Işığın? '' Hayatı: İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransız şiirinin önde gelen isimlerinden Yves Bonnefoy, 24 Temmuz 1923'te Tours'da (Indre-et-Loire, Fransa) doğdu. Poitiers, ve Paris ve Sorbonne Üniversitelerinde matematik ve felsefe öğrenimi gördü. Sorbonne Tarih Enstitüsü'nde Gaston Bachelard'ın öğrencisi olarak çalıştı. Başta Avrupa olmak üzere ABD'ni, dünyanın pek çok ülkesini gezdi. Çeşitli üniversitelerde öğretim üyesi olarak çalıştı. Paris'te matematik öğrencisi iken 1945-1947 yılları arasında Gerçeküstücü bir dönem geçirdi. 1967'de Gaetan Picon, André du Bouchet, Jacques Dupin, Louis-René des Forêts, Paul Celan ve Michel Leiris ile birlikte sanat ve edebiyat yayını l'Ephémère'yi yayınladı. Yapıtları otuz dile çevrilen Bonnefoy, birçok ödülün sahibi. Bir Ses İhtiyarlıyorduk, o bir dolu yaprak bense pınar, O az güneş bense derinlik, O ölüm bense yaşama bilgeliği. İstiyordum ki zaman alaycı olmayan gülüşüyle Fauna yüzünü göstere karanlıkta, Karanlığı taşıyan rüzgâr ese Ve kuytu pınarda sarmaşığın içtiği Derin suyu bulandırmak ola ölüm. Seviyordum, ayaktaydım ölümsüz düşte. Douve Konuşuyor 1 Ara sıra, derdin, tan sökerken Dolaşıp o kararmış yollarda, Taşın uyumuşluğunu paylaşırdım. Kördüm onun gibi tıpkı. İşte çıktı o yel, gülünç oyunlarımı Ölüm perdesinde belirten pırıl pırıl. Özlediğim yazdı, Gözyaşımı kurutacak kızgın bir yaz, İşte çıktı o soğuk, üyelerimde büyüyen, Ve ben uyandım ve acı çektim. 2 Sen ey kaçınılmaz sürem, Ey toprak, o en çıplak, bıçak gibi! Özlediğim yazdı, Kıran kim şu kılıcı eski kandaki? Mutluydum gerçek, Ölesiye hem. Gözler yitmiş, ellerim açılmakta pisliğine Bir bengi yağmurun. Bağırırdım, karşı dururdum yele Tiksinmek niye, ağlamak niye, sağdım, Engin yaz, güven verirdi bana gün. 3 Sönüp bitsin söz Şu yüzünden varlığın, açık durduğumuz, Yalnız Sonlu yelinin Geçtiği bu çorakta. Dinlesin o eskiden yanan Asma örneği, Yuvarlansın tepeden o şarkıcı, ta uçta Işıtarak Dile sığmaz özdeği, uçsuz bucaksız. Sönüp gitsin söz Şu basık odada, senin bana erdiğin, Daralsın ocağı çığlığın, kapansın Korlaşan sözlerimiz üzere. Doğsun ölümümle soğuk, anlam kazansın. Sor ıssına gecenin nemenem gecedir bu, Sor: İstediği ne, sen ey parçalanmış ıs? Gecende batmışım ben, gecende ararım seni, Yaşarım sorularınla, kanında konuşurum, Gecenin ıssıyım senin, beklerim sende gece gibi. Gerçek Ad Sen olan bu şatoya çöl diyeceğim, Bu sese gece,yüzüne yokluk, Ve sen bu kısır yeryüzüne düştüğünde Hiçlik diyeceğim seni taşıyan şimşeğe. Sevdiğin bir ülkedir ölmek. Geliyorum, Ama hep karanlık yolların boyunca. Yok ediyorum biçimini, istediğini ve belleğini, Acıma bilmeyen düşmanınım ben senin. Savaş diyeceğim sana ve savaşın Gözüpekliğiyle davranacağım Ve ellerime alacağım karanlık, delik deşik yüzünü, Kalbime, fırtınanın aydınlattığı bu ülkeyi. Bu koyu ışığın görünebilmesi için Geceyle sarsılan dövülmüş bir toprak gerek. Karanlık bir korudan gelir alevlerin coşkusu. Sözlere bile bir öz gerek, Bütün türkülerden öte bir kıyı. Yaşayabilmen için ölümü aşmak gerek, Akıtılmış kandır en arı varlık. Işık, Değişmiş Görmüyoruz artık birbirimizi aynı ışıkta, Artık gözlerimiz aynı değil, aynı değil ellerimiz. Ağaç daha yakın ve kaynakların sesi daha canlı, Adımlarımız daha derin, ölüler arasında. Olmayan tanrı, koy elini omzumuza, Geri dönüşünün ağırlığıyla tasarla bedenlerimizi, Bu günleri ve gölgeleri, bu kuş çığlıklarını, bu koruları, Bu yıldızları ruhlarımıza katmayı bırak. Bir meyve yarılırcasına vazgeç kendinden bizde, Erit bizi kendinde. Göster bize Aşksız sözcükler arasında ateş saçmadan düşmüş, ve sadece Ama sadece yalın olanın esrarlı anlamını. Ölümlü Yüz Eğiliyor gün geçmişin ırmağına Yeniden ele geçirmeye çalışıyor Erken yitmiş silahları Mücevherlerini o derin çocuksu ölümün Göze alamıyor öğrenmeyi Gerçekten gün müdür Ve sevebilir mi bu tan sözünü Onun için günün duvarlarını delen Bir meşale taşındı külrengi günde Ateş parçalıyor günü. Bir saydamlığı var ki alevin Acı acı yadsıyor günü Tüze Ama sen, ama sen, çöl! İndir daha bir Karanlık örtülerini o senin. İşle şu yüreğe, ki durmasın Bir masalsı neden gibi sessizliğini. Gel. Kopar bir düşünce, kalır burada. Yolu yok artık burada güzel bir ülkenin. İlerle kıyısında şu buz kesmiş tanın, Pay olarak aldığın düşman bir güneşten. Ve şakı. Ağladığın iki kez ağlamaktır senin. Şakımağa kalkınca büyük yadsımayla bir. Gülümse, ve şakı. Sensin ona gereken, Karanlık ışık, suları üzre onun eskiden olduğunun. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.