Jump to content

Su'suz Geçen 23 Yıl - Ruhi Su...


raskolnikov

Önerilen Mesajlar

Ruhi Su, Pir Sultan Abdal'dan Dadaloğlu'na, Karacaoğlan'dan Yunus Emre'ye halk türkülerini yeniden seslendirdi. Nâzım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'ndaki "Dörtnala gelip Uzak Asya'dan..." diye başlayan şiirini "Süvarinin Türküsü" adıyla ilk o besteledi.

 

1951 TKP Tevkifatı'nda "Bu Nasıl İstanbul Zindan İçinde" ile "Mahsus Mahal"ı besteledi. 1968'de öldürülen Vedat Demircioğlu için "Bir Sabah Uykusunda"yı, 1 Mayıs 1977'de öldürülenler için "Şişli Meydanı'nda Üç Kız"ı o söyledi. "Semahlar" döndük, "Zeybekler" oynadık onunla...

 

Askeri okuldan Müzik Öğretmen Okulu’na

Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu. Kendi deyişiyle: "Birinci Dünya Savaşı'nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi".

 

Anne ve babasını hiç tanıyamayan Ruhi Su, çocukluğunu yoksul bir ailenin yanında Adana'da geçirdi. On yaşında Adana Öksüzler Okulu'na gitmeye başlayan Su, 1926 yılında dönemin Savunma Bakanı Recep Peker tarafından "bütün öksüz çocukların zorunlu olarak askeri liselere gideceği" bildirisi yayınlanınca, İstanbul Halıcıoğlu Askeri Lisesi'nde okumaya başladı.

 

Ancak askeri okulda okumak değil, müzik eğitimi almak istiyordu. Askeri liseden zorla "çürük" raporu alarak ayrıldı. Müzik okuluna giremeyen Su, tekrar Adana Öksüzler Okulu'na geri döndü. Müzik tutkusu içinde giderek büyüyen Su, Ankara Müzik Öğretmen Okulu sınavını kazanmayı başardı. Bu arada evlendi; Güngör adında bir oğlu oldu.

 

1935'te Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrası'na (Cumhurbaşkanlığı Orkestrası) seçilerek, çalışmaya başlar. Aynı zamanda müzik öğretmeni olarak da, "İkinci Ortaokul" ve "Hasanoğlan Köy Enstitüsü"nde ders verir. Daha sonra Devlet Operası'nda çalışmaya başlar. 1952 yılına dek "Bastien Bastienne", "Madam Butterfly", "La Boheme", "Fidelio", "Maskeli Balo", "Yarasa", "Figaro'nun Düğünü", "Rigoletto" gibi operalarda sahneye çıkar.

 

“Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor”

Bu arada radyoda da "Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor" anonsuyla sunulan bir radyo programı yapmaya başlar.

 

Büyük ilgi görür programı. Daha sonra cezaevinde evleneceği Sıdıka Su, kendisinden önce sesini tanımıştır Ruhi Su'nun.

 

"Ruhi o zamanlar radyoda türkü söylerdi. Tanışmıyoruz tabii. 15 günde bir, pazar sabahları saat 10'da, ailece toplanırdık radyonun başına Annem, Ruhi'nin sesini duyduğunda yemek yapıyorsa, önlüğünü çıkarıp, ellerini yıkayıp Ruhi'yi dinlemeye gelirdi. Müthiş bir saygı duyardı ona."

 

 

Radyodaki sesi "Alevi türküleri söylüyor, komünizm propagandası yapıyor" diye susturulur.

 

“Bu nasıl İstanbul zindan içinde”

1950 yılında yolu Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ndeki koro çalışmaları sırasında Sıdıka Umut ile keşişti. Türkülere duydukları sevginin yanı sıra, aynı dünya görüşünü de paylaşıyorlardı.

 

Türkiye Komünist Partili (TKP) olan Ruhi Su ve Sıdıka Umut'un yolları bir daha hiç ayrılmamacasına birleşiyordu. 26 Ekim 1951'de tarihe "1951 TKP Tevkifatı" olarak geçecek tutuklamalar başladı. Yüzlerce kişi tutuklanmıştı. 1952 yılının Kasım ayında tutuklanma sırası onlara gelmişti.

 

Sıdıka Umut, Kasım 1952'de eve gelen polisler tarafından İstanbul'a, işkenceleriyle ünlenen Sansaryan Han'a götürüldü. Ruhi Su da, bir ihbar üzerine opera binasından çıkarken gözaltına alınarak, tıpkı Sıdıka Umut gibi Sansaryan Han'a götürülecekti. Sansaryan Han'ın "tabutluk" adı verilen hücrelerinde beş ay ağır işkencelerden geçen Ruhi Su, "Bu nasıl İstanbul Zindan İçinde" isimli türküsünde Sansaryan Han'ı anlatır:

 

"Bu nasıl İstanbul zindan içinde

Kayboluverdi gecem gündüzüm

Bu nasıl İstanbul zindan içinde."

 

Aynı şeyleri yaşadıklarını beş ay sonra öğrenirler. Cezaevindeyken evlenirler. Beşer yıl hapse çarptırılmışlardır. Arkasından sürgün yılları başlar. Sıdıka Su Ankara'ya, Ruhi Su da Konya'nın Çumra Kasabası'na yollanır 20 aylığına. Üç ay sonra kendini eşinin sürgün yeri olan Ankara'ya naklettirmeyi başarır.

 

 

Bir dostları, Etimesgut'a iki kilometre uzaklıkta, bir tarlanın ortasında, elektriği ve suyu olmayan, kerpiçten yapılmış iki odalı bir işçi lojmanı verdi Su ailesine. Her sabah ve akşam iki kilometre yol yürüyerek jandarmaya imza atıyorlardı.

 

 

Ankara Emniyeti sahneye çıkarmamaya kararlıydı Ruhi Su'yu. Operaya da geri dönemiyordu. Eve ekmek götürebilmek için sırtında yük bile taşımıştı.

 

 

“Karacaoğlan’ın karasevdası”

1959 yılında oğlu Ilgın doğdu. Emniyet nezaretinin bitimine yakın Atıf Yılmaz, Ankara'ya gelerek, Ruhi Su'dan Adana'da çekeceği "Karacaoğlan'ın Karasevdası" filminin müziklerini yapmasını istedi... Bu film, yaşamında yeni bir dönüm noktası olacaktı.

 

Ruhi Su, film bittikten sonra İstanbul'a geldi. Taksim Gazino'sunda sahne almaya başlayan Su, 1960'da eşi ve oğlunu da İstanbul'a getirdi. 1960'lı yıllardan başlayarak, gazino ve kulüplerde sahne alan Ruhi Su'nun, 60'lı yılların ortalarından itibaren albümleri yayınlanmaya başladı.

 

Önceleri 45'lik, daha sonra longplay olarak yayınlanan plaklar elden ele dolaşmaya başlarken, türküleri de dillerden eksik olmuyordu. 1975 yılında kurduğu Dostlar Korosu'nda yüzlerce sanatçı yetiştirdi. 1980'lere doğru çıkardığı kasetlerle, türküleri bütün ülkede çalınmaya, söylenmeye başlamıştı. Konserler, geceler, mitingler artık Ruhi Su'nun türküleriyle renkleniyordu...

 

12 Eylül oldu, türküler sustu

İlk ve son pasaportunu 1977’de aldı. Yurtdışında birçok konser verdi, etkinliklere katıldı. Prostat kanseri olduğunu öğrendiğinde tek tedavi şansının yurtdışında olduğunu biliyordu ancak 12 Eylül yönetimi gerekçe gösterme gereği bile duymadan pasaportunu uzatmadı.

 

20 Eylül 1985’te 73 yaşında öldüğünde, postallar altında ezilen halk duyduğu öfkeyi bastıramadı ve cenaze töreni 12 Eylül sonrası ilk büyük kitle gösterisine dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.

 

Ruhi Su'nun yaşamı devletin muhalif bir sanatçıya neler yapabileceğinin bir göstergesiydi. Ama aynı zamanda muhalif bir sanatçının tüm baskılara, işkencelere, hapislere, sürgünlere karşın nasıl inandığı yolda üretimler yaptığının da bir örneği.

 

bianet...

 

...............................

 

hayatı

Mehmet Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu. Memur olarak çalışan babasının tayini ve ataması vesilesiyle Van'a yerleşti ve çocukluğunun büyük bir bölümünü burada geçirdi. Genç yaşlarda babasını ve kısa zaman sonra da annesini kaybetti. Çocukluğunun geri kalan ve gençlik yıllarını yanlarına verildiği yoksul bir aile ve daha sonra da öksüzler yurdunda geçirdi. Bir ara İstanbul'da askeri okullarda okudu, ancak müzik sevgisi onu yeni arayışlara itti. Adana Öğretmen Okulu'nda okurken, Ankara'ya Müzik Öğretmen Okulu'na (Musiki Muallim Mektebi) girmeyi başardı.1942`de Ankara Devlet Konservatuarını`nın Şan bölümünü bitirdi. Aynı yıllarda sırasıyla Ankara Cebeci İkinci Ortaokulu`nda sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü`nde müzik öğretmenliği yaptı.Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na seçildi, konservetuarın opera bölümünde de okudu ve daha sonra da Devlet Operası'nda çalıştı. Devlet Operası sanatçısı olarak, Bastien Bastienne, Satılmış Nişanlı, Madame Butterfly, Fidelio, Tosca , Yarasa, Aşk iksiri, Rigoletto, Figaro'nun Düğünü, Maskeli Balo ve Konsolos gibi operalarda rol aldı. Türk Opera Sanatı'nın temelinde Ruhi Su'nun da katkısı büyüktür.

 

Ankara Radyosu`nda onbeş günde bir yayınlanan türkü programları düzenledi; Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi`nde büyük bir koro oluşturdu.Aldığı klasik batı müziği eğitimi , ömrü boyunca kendini adadığı türkülerin yorum ve icrasına yaklaşımının kurumsal temelini oluşturdu.

 

Ruhi Su, sosyalist dünya görüşü nedeniyle 1952-1957 yılları arasında 1951 TKP tevkifatı dolayısı ile hapis yattı. 1960'ta İstanbul'da Taksim Belediye Gazinosu'nda sahneye çıkan Ruhi Su, bir yandan da halk türkülerini kaydedip, arşivleme görevini üstlendi. Bu arada radyoda da 'Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' anonsuyla sunulan bir radyo programı yaptı. Bu programlardan birinde söylediği "Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak" türküsü nedeniyle radyodaki işine son verildi.

 

Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı, türküleri derleyip, yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975'te Dostlar Korosu’nu kurdu. 1978'den sonra ürettiği kasetlerle halk müziğinin, yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu. Aydınlara türkü dinlemeyi öğreten kişi olarak da bilinir.

 

Ruhi Su, 12 Eylül yönetiminin engellemeleri yüzünden yurtdışında tedavi şansı bulamadı ve 20 Eylül 1985'te öldü. Mezarı İstanbul Zincirlikuyu'dadır. Ruhi Su'nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu.

 

Kendisi Alevi Deyişlerini okumuş, Pir Sultan'ın, Hatayi'nin ve diğer ozanların deyişlerini yorumlamıştır. Nazım Hikmet'in şiirlerini ilk besteleyenlerdendir. 1957'de hapisteyken söylediği Mahsusmahal adlı türküsüyle ünlendi.

 

Ruhi Su'nun sesini korumadaki hassasiyeti hakkında pek çok anlatı vardır. Bunlara göre Ruhi Su, sesine zarar vermemek için kuruyemiş ve çamaşır suyundan uzak dururmuş. Sorulduğunda, sesini korumadaki bu hassasiyetinin sanata ve dinleyenlere saygısından kaynaklandığını ifade edermiş.

 

Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su (ölüm 18 Ekim 2006) ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'dadır.

 

Sanatçı hakkında Ajans21 tarafından, Ezgili Yurek: Ruhi Su 1995 (24 dk) adında bir belgesel hazırlanmıştır. Bu belgesel Ruhi SU hakkında hazırlanan ilk belgeseldir. Bunun dışında Avusturya Belgeseli ve Ruhi Su Belgeseli (Hilmi Etikan) adlarında iki belgesel film de Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla gösterilmektedir.

 

albümleri

(1971) Seferberlik Türküleri Ve Kuvayi Milliye Destanı

(1972) Yunus Emre

(1972) Karacaoğlan

(1972) Pir Sultan Abdal

(1974) Şiirler - Türküler

(1974) Köroğlu

(1977) El Kapıları

(1977) Sabahın Sahibi Var

(1993) Semahlar

(1993) Çocuklar, Göçler, Balıklar

(1993) Zeybekler

(1986) Pir Sultan'dan Levni'ye

(1993) Ezgili Yürek

(1993) Ekin İdim Oldum Harman

(1987) Kadıköy Tiyatrosu Konseri I

(1987) Kadıköy Tiyatrosu Konseri II

(1988) Beydağı'nın Başı

(1988) Dadaloğlu Ve Çevresi

(1989) Huma Kuşu Ve Taşlamalar

(1990) Sultan Suyu "Pir Sultan Abdal'dan Deyişler"

(1991) Dostlar Tiyatrosu Konseri (Sümeyra Çakır İle Birlikte)

(1992) Ankara'nn Taşına Bak

(1993) Uyur İken Uyardılar

(1994) Barabar

(1995) Aman Of

 

vikipedia..

 

.......................

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...