Jump to content

Şu Sıralar Okuduğunuz Bir Kitap Var mı ?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

İnce Memed 1-2-3 bitti 4'te 3 haftadır elimde iade süresi geçti ama hala bitiremedim bile :D

Bu arada çok güzel bir kitap , Hani bir betimlemeler var sizi alıp Çukurova'ya oradan Anavarza Dağlarına götürüyor .

Onun dışında bana en çok garip gelen şey bu köylüler :D Memedi yakalasalar paramparça edecekler ama akşam evlerinde misafir olunca sevinçten koç kesiyorlar jsjjsjsjs

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

gertrud.jpg

 

“Peki sizin teosofi ne durumda? Bana biraz bundan söz açarsanız memnun olurum, kendimi pek iyi hissetmiyorum çünkü.”

“Nedir sizi üzen?”

“Her şey. Ne yaşamak geliyor elimden, ne ölmek. Her şeyi düzmece ve aptal buluyorum.”

Bay Lohe’nin o sevecen, o halinden memnun bahçıvan yüzü acıyla buruştu. Ne yalan söyleyeyim, bu sevecen ve biraz semiz yüz keyfimi kaçırmıştı, ayrıca ondan ve onun bilgeliğinden bir teselli beklediğim de yoktu. Niyetim yalnızca onu konuşturup dinlemekti; onun bilgeliğinin güçsüzlüğünü kanıtlamak, kendini mutlu hissetmesinden ve iyimser inancından dolayı onu cezalandırmak istemiştim. Ne ona, ne bir başkasına karşı dostça duygular besliyordum içimde.

Ama Bay Lohe hiç de benim düşündüğüm kadar kendini beğenmiş, dogmaların zırhına bürünmüş değildi. Sevgi dolu gözlerle yüzüme baktı; benim için gerçekten üzülüp tasalanarak sarı saçlı başını salladı.

“Siz hastasınız sevgili dostum,” dedi kesin bir edayla. “Belki de organik bir hastalıktır, öyle ise çok sürmez, iyileşebilirsiniz. O zaman kentten ayrılıp taşrada yaşamaya bakmalısınız; dört elle bir işe sarılmalı, ağzınıza et koymamalısınız. Ama sanıyorum, hastalığınız bir başka yerde. Ruhunuz hasta sizin.”

“Öyle mi dersiniz?”

“Evet. Ne yazık ki şimdilerde moda olan bir hastalığa yakalanmışsınız, her Allahın günü zeki insanlarda karşılaşılan bir hastalığa. Hekimlerin bu konuda kuşkusuz hiçbir şey bildiği yok. Moral Insanity denilen hastalığın bir benzeri, bireyselcilik ya da hayali yalnızlık diye de nitelendirilebilir. Modern kitaplar bununla dolu. İçinize bir kuruntu girip yuvalanmış, kendinizi yalnızlaşmış hissediyorsunuz, hiç kimse şuncacık ilgilendirmiyor sizi, hiç kimse sizi anlamıyor. Öyle değil mi?”

“Aşağı yukarı öyle,” diyerek doğruladım söylediklerini. Şaşırmıştım.

“Bakın. Hastalığı kapan kimse için birkaç düş kırıklığı elverir, kendisiyle başkaları arasında herhangi bir ilişkiden söz açılamayacağına, sadece yanlış anlamaların söz konusu olduğuna, gerçekte herkesin mutlak bir yalnızlık içinde yoluna devam ettiğine, kendisini başkalarına pek anlatamadığına, başkalarıyla hiçbir şeyi paylaşmayıp ortak hiçbir şeyi bulunmadığına inandırır onu. Bazen söz konusu hastalar büyüklük taslar, birbirlerini henüz anlayıp sevebilen bütün sağlıklı kişilere sürü insanları gözüyle bakarlar. Herkes böyle bir hastalığa tutulsa, insan soyu tükenirdi. Ama işte yalnızca Avrupa’da bu hastalık, yalnızca toplumun yüksek sınıflarında rastlanıyor. Gençlerde şifa bulan bir rahatsızlık; hatta gençlikteki gelişim sürecinin zorunlu bir parçasını oluşturuyor.”

Bah Lohe’nin hafifçe alay içererek yankılanan öğretmence sesi biraz keyfimi kaçırmıştı. Benim hiç gülümsemediğimi ve kendimi savunmak için kılımı kıpırdatmadığımı görünce, yüzünde daha önce beliren endişeli ve iyiliksever ifade dönüp geldi yeniden.

“Bağışlayın,” dedi dostça. “Hastalığın kendisi bulunuyor sizde, moda bir karikatürü değil. Ama ben onu iyi edecek bir ilaç biliyorum. Ben ile sen arasında hiçbir köprünün yer almadığı, herkesin bir yalnızlık ve anlaşılmazlık içinde yaşayıp gittiği düşüncesi kuruntudan başka şey değildir. İnsanlardaki ortak noktalar, herkeste kendine özgü olarak bulunup kendisini başkalarından ayıran özelliklerden daha çok ve daha önemlidir.”

“Olabilir,” diye yanıtladım. “Ama bunu bilmenin bana ne yararı var? Ben filozof sayılmam; benim derdim, gerçeği bulamamak değil. Bir bilge ya da düşünür olmak gibi bir niyetim yok; bütün istediğim, sadece halinden biraz memnun ve rahat yaşayabilmektir.”

“Eh, gayret edin öyleyse! Kitaplar okumasanız, kuramlarla uğraşmasanız da olur. Ama hastalığınız devam ettiği sürece, bir hekime inanmanız gerekir. Bunu yapmak ister misiniz?”

“Hayhay, denerim.”

“Güzel. Hastalığınız yalnızca bedensel olsaydı da hekim banyo kürü yapmanızı ya da bir ilaç içmenizi ya da denize gitmenizi salık verseydi, falan ya da filan ilacın neden size iyi geleceğini belki kavrayamayacak, ama bir kez denemekten ve hekimin tavsiyelerine uymaktan sanırım geri kalmayacaktınız. Şimdi size salık vereceğim şeylerde de aynı şekilde davranmanızı istiyorum. Bir süre kendinizden çok, başkalarını düşünmeyi öğreneceksiniz! Sizi şifaya kavuşturacak tek yol varsa, o da budur.”

“İyi ama nasıl yapabilirim bunu? Çünkü herkes ilkin kendini düşünür.”

“Bunu aşacaksınız. Kendi rahatınıza karşı belli bir ilgisilikle davranacak aşamaya ulaşmanız gerekir. Şunu düşünmeyi öğreneceksiniz: Benim yapabileceğim ne var? Yalnızca bir çare bu konuda yardımcı olabilir size: Herhangi bir kimseyi öyle seveceksiniz ki, onun mutluluğu size kendi mutluluğunuzdan daha önemli görünecek. Ancak, birine gönlünüzü kaptırın da demek istemiyorum! Söylemek istediğimin tersi olur bu çünkü!”

“Anlıyorum. Peki, kimin üzerinde deneyeceğim bu davranışı?”

“Yakın çevrenizden işe başlayın, dostlarınızdan, hısım akrabalarınızdan. Anneniz ne güne duruyor? Pek çok şey kaybetti kadıncağız, artık yalnız durumda, teselliye gereksinimi var. Annenizle ilgilenin, ona el uzatın, onun gözünde değer kazanmaya bakın.”

“Annemle ben pek anlaşamayız ki. Dediğiniz şey gerçekleşecek gibi görünmüyor.”

“Evet, iyi niyetiniz daha ileri bir noktaya ulaşmıyorsa, gerçekleşemez elbet! O eski anlaşılamama teranesi! Falan ya da filan kişinin sizi pek anlamadığını, belki size pek adil davranmadığını aklınızdan geçirip durmamalısınız. Kendiniz bir ara tutup başkalarını anlamaya çalışın, başkalarını sevindirmeye, başkalarına adil davranmaya çaba harcayın! Yapın bunu ve işe annenizden başlayın. – Bakın, kendi kendinize deyin ki, yaşam öyle ya da böyle, nasıl olsa bana haz vermiyor, ne diye o zaman bir de bu yolu denemeyeyim. Kendi yaşamınıza duyduğunuz sevgiyi madem yitirdiniz, o zaman kollayıp gözetmeyi bırakın bu yaşamı, bir yük vurun sırtınıza, o birazcık rahatınızdan el çekin!”

Herman Hesse – Gertrud

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şu sıralar herkesin okuduğu Şehvetiye Tarikatı'nı okudum . Öncelikle kısa bir kitap , birkaç saatinizi alır onu söyleyeyim.

Kitap beklediğim gibi değildi , dört tane "sahte" şeyhin yaptıklarını kaleme almış . Bunları İslam adı altında eşcinsel ilişkiden tutun 20'den fazla kadınla birlikte olandan alıp evinizin altında cinlerin koruduğu hazineler var deyip insanları dolandıranlara vurun . Bide bu adamların saltanatı 10-15 yıl kadar bile sürmüş :ermm:. Benim asıl kitaptan beklediğim yazarın sonda bahsettiği holdingleşen ve devlete bile baskı yapabilen tarikat veya cemaatlerin iç yüzünü ortaya sermesiydi .

not: ergenliğimi Gnoxis gibi metafizik alanında yoğunlaşan bir sitede geçirdiğim için kendimi de sanki bir kurbanmış gibi algıladım. Siz de dikkat edin gelen adam cinci olmaz , demon kovucu olur , şeyh olmazda cadı olur :D

 

Kendime not: Manevi bir şey karşılığında maddi bir şey bekleyenlere asla ama asla güvenme !

 

------

Şimdi elimde Deliliğe Övgü ve Abdalın Bir Günü var onları okuyacağım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...