raskolnikov Oluşturma zamanı: Ekim 19, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Ekim 19, 2008 O Da Beni Seviyor Filminin Konusu 1973 Yazı, Malatya... 13 Yaşındaki orta iki öğrencisi Esma,kırıklarla dolu karnesi yüzünden babasının askerlik arkadaşı Kemal'in Arguvan yakınlarındaki evine sürgün edilir.Aynı Gün, yıllar önce sözlüsünü terk edip sevdiği adama kaçmış olan Kemal’in kızkardeşi Saliha’ da evine dönmüştür.Ev halkı ne yapacağını şaşırır.Esma ise bayram eder.Çocukluğundan beri Saliha onun en sevdiği “teyzesi”, rol modelidir. Esma her zamanki haşarılığıyla sokaklarda oynarken, bir delikanlıyla karşılaşır.Hüseyin, Arguvan’ın bir köyünde yaşayan ve Kemal’lerin yakın dostu olan bir Alevi ailesinin oğludur Ve Saliha’nın dönüşü Esma kadar Hüseyin’i de sevindirmiş gibidir.Esma Hüseyin’e adını koyamadığı bir ilgi duyar.Saliha’ da bu ilgiyi hemen anlar.Aralarında yarı oyun yarı ciddi bir sırdaşlık olur.Esma’nın Hüseyin’lerin köyüne misafir gittiği günlerde bu ilişki yoğunlaşır. Esma birazda Saliha’nın itelemesiyle büyüyüp genç kız olmuş gibidir.Ama düşlerle gerçekleri ayıracak yaşta değildir... 38. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi İkinci Film seçildi ve Ece Ekşi Jüri Özel Ödülü aldı. Yönetmen : Barış Pirhasan Senaryo : Barış Pirhasan Oyuncular : Lale Mansur, Luk Piyes, Ece Ekşi, Ali Ökçelik, Ayla Algan Filmin Türü : Drama Orijinal Adı : O Da Beni Seviyor Yapımcı Firma : Filma_Cass Yapım Yılı : 2001 Yapım Ülkesi : Orijinal Dili : Türkçe Filmin Süresi : 145 dakika Resmi Sitesi : http://www.odabeniseviyor.com/ Dağıtıcı Firma : Warner Bros Maliyet : 1.5 milyon dolar FİLM GİBİ FİLM Sinemanın gerçekle kurduğu benzerlik ilişkisi farklı çehreleriyle sıkça tartışılan, sürekli gündeme getirilen bir ilişkidir. Bu ilişkinin (ya da ilişkisizliğin) olay örgüsünde gözlemlenebilen kısmıysa, filmde seyircinin en rahat takip edebildiği ve genellikle filmle kurduğu ilişkiyi en fazla belirleyen öğe olarak görünür. Kritik durumlarda, mesela tartışmanın konusu, bir dönem filmi, bir bilimkurgu ya da politik bir film olduğunda, açıkça taraf alma ihtiyacı duyulur, bu benzerlik ilişkisi de yer yer koz olarak kullanılır. Öte yandan, seyircinin alışkanlık icabı konvansiyonlarına hakim olduğu ve gönüllü bir "al beni, al götür beni uzağa" ilişkisi kurduğu türlerde, sözgelimi bir aksiyon filminde ya da bir romantik komedideyse, "olayların gelişimi gerçeğe ne kadar uzaksa o kadar iyi" anlayışı hâkimdir. İlkinde seyirci, filme karşı kimbilir hangi sebepten uyanan öfkesini açıklamak için, "ne alakası var, canım, hiç 'gerçekçi' değil, amma uçmuş" diye söylenir. İkinci durumdaysa "tabii ki benzemeyecek, film bu, yoksa niye gidip seyredelim, zaten biliyoruz" diyerek ipin ucunu iyiden iyiye kaçırabilir. Elbette, kimi filmler 'feci uçarlar', kimi filmler neden-sonuç ilişkilerinin birebir kestirilebileceği 'tıpkısının aynısı' örneklerle seyir zevkimizi kaçırırlar. Ama sonuç olarak, hangi türe ait olursa olsun, konusuyla uyumlu bir sinemasal anlatım tutturabilen ve yalnızca hikâyesiyle değil, onu sinemanın muhtelif araçlarıyla dile getirebilme becerisiyle seyircinin gönlünü kazanabilen filmler de vardır. İşte böyle filmler, film yapmanın, bir ifade biçimi olarak 'sinema'yı seçmiş olmanın anlamını hissettiren filmlerdir. O da Beni Seviyor, benim için böyle bir film oldu; çünkü aslında filmin, görünüşte basit, hatta hiç de ilginç bulunmayacak bir hikâyesi var. Türk sinemasında pek sık rastlanmasa da, başta Truffaut'nun 400 Darbe'si olmak üzere klasik örnekleriyle karşılaştığımız bir büyüme öyküsü anlatıyor. Herbirimizin mutlaka yaşadığı, hatırladıkça içimizi fena halde sıkan bir sürü ilkgençlik hatırası. Dönüp baktığımızda gülüp geçtiğimiz, kimi zaman utandığımız, o zamanki kendimizden bir başkasıymış gibi bahsettiğimiz, yer yer de gereksiz bir inatla sahip çıktığımız 'olay'lar (her durum 'olay' düzeyinde yaşanmalıdır çünkü), davranışlar... Hepimiz biliyoruz, babaya tavır koymalar, ikide bir terslemeler, alıp başını gitmeler, sonra çaktırmadan dönmeler, lafa karışmalar, inat edip susmalar, yanlış anlamalar, yanlış anlaşılmalar, hiç anlaşılmamalar, birden sevip birden silmeler... Kısacası buluttan nem kaptığımız bir dönemden söz ediyoruz. O zamanlar, kendimizi dünyanın (hatta bütün olası dünyaların) merkezine yerleştirmek konusundaki çabayla, o dünya ya da dünyalara ilişkin kavrayışımızın habire kaymasının yarattığı hayalkırıklıkları arasında savrulan bir öfke ve kumkuma yumağı olduğumuzu çoğumuz kabul ederiz. Peki, O da Beni Seviyor, nasıl oluyor da tüm bunlardan bahsediyor olmasına karşın sıkıcı ya da yavan bir film olmamayı başarıyor? O da Beni Seviyor, filmin umut kırıcı fragmanlarını görmüş ya da heyecan uyandırmayan kısa tanıtım yazılarını okumuş seyirci için tam anlamıyla iç rahatlatıcı, memnuniyet uyandıran bir film. Filmin başarısı, tam da başta söz edilen türde bir sinemasal anlatım yaratabilmesiyle mümkün oluyor. Hikâyesinin ilgili olduğu büyüme meselesiyle birebir benzerlik ilişkisi kurarak yalnızca bu nostalji duygusuna yaslanmak yerine, konusunu yansıtan, onunla bir arada yürüyebilen bir anlatım biçimi yaratıyor. Hikâyesine tanıklık ettiğimiz Esma'nın (Ece Ekşi) yaşadığı zaman ve mekân bütünüyle onun iç dünyasındaki çekişmeleri, parçalı yapıyı, hayalkırıklıklarını ya da heveslerini, hayranlıklarını yansıtacak şekilde tasarlanıyor. Yaz tatilini geçirmek üzere neredeyse sürüldüğü köyde, aile büyükleri arasında geçirdiği vakitler, kendi yaşıtlarıyla kurduğu ilişki, büyüklerin dünyasında olup bitenler ve bütün bunların filmdeki anlatılma biçimi, bütünüyle Esma'nın algısını yansıtacak şekilde düzenlenmiş. Onun yaşadığı sürecin aslında ufak ve önemsiz olduğunu (benzer gerilimlerin, tartışmaların, benzer bir hayatın her ailede yaşandığını) ancak filmin sonunda Esma'yla birlikte anlıyorsunuz. Zira o noktaya kadar Esma'nın başından geçenlerin ne kadar mühim olduğuna, sanki herkesin onun hakkında konuşup arkasından bir şeyler çevirdiğine, habire onu dalgaya almaya çalıştığına, heyecan duyduğu Hüseyin'in de belki onu sevdiğine, Saliha Teyzesine güvenmek gerektiğine, hayır, Saliha Teyzesinin çok da güvenilir olmadığına onun kadar siz de inanıyorsunuz. Kendi aralarında konuşan aile büyüklerini, taşra hayatının sıkıcı, ama akıp giden hayatını Esma'nın gözünden çatıdaki aralıktan, ağaçların arkasından izliyorsunuz. Film Esma'nın hayal ve fantazi dünyasını size o kadar dolaysız bir biçimde gösteriyor ki, o hayale onun gibi tanık oluyorsunuz. Hatta filmde yaşanan pek çok olay, ancak Esma'nın hayal dünyasından, gündüz düşlerinden uyandığında anlamını kazanmış oluyor. Böylelikle filmde benimsenen anlatım biçimi, hayatın ibaret olduğu anlar toplamını yalnızca dış dünyayla sınırlandırmıyor, iç dünyayı da yoğun bir şekilde işin içine katarak bütünlüklü bir resim oluşturmayı başarıyor. Esma'nın bakış açısından ayrıldığınız ve Hüseyin'in de onu sevdiğini boş yere düşündüğünü anladığınız noktada ise bu kez deneyiminiz devreye giriyor ve onu küçümsemek ya da ona acımak yerine kendinizi sabırlı bir tutumla onun olup biteni çok geçmeden kavrayacağı ana hazırlıyorsunuz. Onun geçtiği yoldan geçtiğinizi ve onun da bu süreci kendince yaşaması gerektiğini biliyorsunuz. Böylece film, sizin belirli bir süre 'büyüyen' bir kızla yanyana yürümenize izin verdikten sonra, bir noktada yetişkin olduğunuzu hatırlamanıza vesile oluyor. O da Beni Seviyor'un bir başka becerisinin hikâyenin geçtiği zamanın (yetmişlerin başı) ve mekânın (Malatya ve çevresi) dokusunu, insan ilişkilerini çok iyi yansıtmak olduğunu belirtmek gerekiyor. Film, kendi içine kapalı ve küçük bir yaşama alanıyla ilgilenmesi açısından son dönem filmlerinden Dar Alanda Kısa Paslaşmaları hatırlatıyor. Ancak hikâyeyi içine yerleştirdiği ortamı çok daha farklı bir tavırla ele alıyor. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, eski Blendax kutusunu bir köşeye yerleştirerek ya da steril bir kostüm çalışması benimseyerek, (hatta filmin başında hikayenin geçtiği zamanı ve mekânı altyazıyla vermek gibi iddialı bir hareket yaparak) döneme ilişkin söylenmesi gerekenlerin çoğunu söylemiş sayıyordu kendini. Bir tıpkısının aynısı ilişkisi yaratmaya çalışarak, ancak olay örgüsünü dengeli bir biçimde kurmayı başaramayarak filmin içine yerleşmesi gereken bağlamı tamamen havada bırakıyordu. O da Beni Seviyor'sa ille de şu zamanda şurada geçiyor bu hikâye diye bağırmıyor. Esma'nın başından geçenleri o hikâyenin yaşanabileceği bağlama özenle yerleştirerek, bu konuda yapması gerekenleri, sinemanın özgün araçlarının yardımıyla, kadraj, mizansen, kostüm ya da kurgunun yanısıra başarılı diyalog yazımı ve oyuncu yönetimi sayesinde yapmış oluyor. Öyle ki, belki de ilk defa Lale Mansur'a bile oyuncu gibi davranabilme şansı tanıyor. Hatta daha da ciddi bir risk alarak Ayla Algan, Uğur Polat, Serra Yılmaz ya da Taner Birsel gibi seyircinin yakından tanıdığı oyuncuları diyalekt kullanarak oynatıyor ve seyirciyi yadırgatmamayı başarıyor. Kısacası film, daha çok Esma'nın kimlerle nerede 'neler' yaşadığından çok, onları 'nasıl' yaşadığıyla ilginizi kurmayı beceriyor. Barış Pirhasan, Aah Belinda'da ya da Adı Vasfiye'de gerçekleştirdiği son derece başarılı senaryo çalışmalarıyla, dönemin, hatta birlikte çalıştığı yönetmen Atıf Yılmaz'ın en iyi filmlerinin ortaya çıkmasına vesile olmuştu. Usta Beni Öldürsene'de açıkça iyi bir hikâye anlatıcısı olduğunu izlemiştik. O da Beni Seviyor'la ise, basit ve sıradan bir hikâyeyi iyi bir 'film'e dönüştürerek yönetmenliğini iyiden iyiye ortaya koyuyor, yönetmenliği seçmekle ne kadar isabetli bir iş yaptığını gösteriyor. Övgü Gökçe altyazı... soundtrack http://www.yasaktube.com/index.php?tag=o+da+beni+seviyor&type=tag fragman http://www.yasaktube.com/index.php?tag=o+da+beni+seviyor+fragman&type=tag http://89.149.239.114/_covers/1157699564_DivXPlanet.jpg http://www.altyazi.net/kasim/afis/odabeni.jpg http://eur.i1.yimg.com/eur.yimg.com/ng/mo/emv/20060217/17/441404847.jpg http://www.intersinema.com/film/resimler/od/oda_beni_seviyor2.jpg Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
teletabikamil Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ekim 19, 2008 güzel filmdi... gerçi sinema ortamında uykusu gelen bir kişi olduğum için konusunu pek anlayamamıştım ama müziği çok güzel. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Hush Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 26, 2009 ne sıkıcı filmdi ya Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.