Jump to content

Yeni bir dinden kurtulmak


Lighthouse

Önerilen Mesajlar

Kaba kumaştan kahverengi bir entari giymiş yaşlı bir adam, küçük bir kamp ateşine

doğru eğilmişti. Arkasındaki kayalarda sarı-beyaz alevlerin ışığı oynaşmaktaydı. İki kişi

yaşlı adama yaklaştı. Bunlar Richard Bach ve karısı Leslie idi. Adamın elinde alevli güneş

renginde bir değnek tutmakta olduğunu fark ettiler. Işığı öyle parlaktı ki...

"...devraldığın gibi bir dünya devretmeyeceksin" diye bir ses geldi ışıktan. Derken bir

anda yok oldu ışık. Bulunduğu yerde bir deste altın sayfa belirdi. Görkemli bir hattatlıkla

yazılmış kutsal emirler....

İhtiyar adam sessizce diz çöktü. Gözleri kapalıydı. Yaklaşanların farkında değildi.

Leslie ilerleyerek, ışıldayan sayfaları eline aldı ve okumaya başladı:

"Siz ışığın yaratıklarısınız, ışıktan geldiniz, ışığa gideceksiniz, her adımınızda çevrenizi

sonsuz varlığınızın ışığı saracak." Bir sayfayı çevirerek okumaya devam etti Leslie. "Şu an

kendi seçiminizde, kendi yarattığınız dünyadasınız. Yüreğinizden geçen doğru çıkacak, en

çok neyi beğeniyorsanız öyle olacaksınız.... Karanlık görünümden korkmayın ve

cesaretinizi kaybetmeyin, kötülük kılığına girenden, ölüm demek olan boş pelerinden

çekinmeyin, çünkü siz bunları, mücadele edeceğiniz güçlükler olarak seçtiniz. Ruhunuzun

keskin kenarını bilemek için seçtiğiniz taşlardır onlar. Sevginin gerçeğinin her zaman

yanınızda olduğunu ve öğrendiğiniz şeylerle dünyanızı her an değiştirebileceğinizi

bilin...."

 

Sayfalar birbirini izliyordu: "Siz biçimi icat eden hayatsınız. Bir odadan bir odaya gitmek

için seçtiğiniz kapının aralığında ölme ihtimaliniz ne kadarsa, kılıçtan veya ileri yaştan

ölme ihtimaliniz de o kadardır. Her oda size konuşacak kelime verir, her geçit

söyleyebileceğiniz bir şarkıdır..."

İki kişi elyazmalarını dikkatle incelediler. Yazılarda törensel sözler yoktu. Tapınma talimatı

yoktu. Düşmanları yakacak ateşler, yıkımlar istemiyor, inançsızlara felaketler dilemiyordu.

Ne tapınaklardan, ne papazlardan, ne hahamlardan, cemaatlerden, ne de bayramlardan

söz ediyordu. Sevgi dolu bir iç varlığa hitaben yazılmıştı. Yalnızca ona.

"Bu fikirleri ülkede serbest bırakıp salıversek, inancın üzerindeki gücümüzün kilidini açıp

sevginin gücünü zincirinden koparsak, korku ve terör yok olurdu. Bununla dünya karanlık

çağdan kurtulurdu!" diye düşündü Leslie.

Yaşlı adam gözlerini açtı ve iki yabancıya baktı. "Bu kelimeler her okuyan için gerçeğin

anahtarıdır. Dinleyenler için hayattır...."

"Bunlar dünyayı değiştirecek" dedi Richard. İhtiyar adam ona baktı ve "hayır" dedi. "Ama

bunlar size verildi..." "Sınamak için" "Sınamak mı?" "Ben çok uzaklara yolculuklar yaptım.

Bir çok inancın elyazmalarını inceledim Katay’dan kuzey ülkelerine kadar" Gözleri parladı.

" Ve bütün karmaşık incelemelerime rağmen, yine de bir şeyler öğrendim. Her büyük din

bir ışıkla başlar. Ama ışığı yalnız kalpler tutabilir. Sayfalar tutamaz."

"Ama sizin elinizde..."

"Elimdekiler kağıt" dedi yaşlı adam. "Dünyaya bu kelimeleri verirsek, ancak doğruluğunu

zaten bilen insanlar anlar ve sever. Ama vermeden önce bunlara bir isim koymamız

gerek. O da bunların ölümü olur."

"Güzel bir şeye isim koyunca, ölür mü?"

"Bir şeye isim koymanın zararı yoktur. Bu fikirlere isim koymak ise bir din yaratmaktır."

"Sevginin ışığından gelen bu sayfaları doğruca sana veriyorum Richard. Sen bunları

dünyaya, burada neyin yanlış olduğunu bilmenin özlemini duyan insanlara, bu armağan

geldiğinde burada bulunma ayrıcalığına sahip olmayanlara vermek istiyor musun? Yoksa

bu yazıları sırf kendine mi saklamak istiyorsun?"

"Vermek istiyorum tabii"

"Peki ne diyeceksin bu armağanına?"

"Önemi var mı?"

"Sen isim koymazsan başkaları koyar. Ona Richard’ın kitabı derler."

"Anlıyorum. Peki. Herhangi bir isimle olsa?"

"Peki sayfaları koruyacak mısın? Yoksa başkalarının onunla oynamasına, anlamadıkları

yerleri değiştirmelerine, canları isteyince ona başka bir anlam vermelerine, kendi keyifleri

ne isterse ona uydurmalarına izin mi vereceksin?"

"Hayır! Değişiklik yok! Bunlar ışıktan geldi, değişiklik yok!"

"Emin misin? Haklı bir nedenle bazı yerlerin değiştirilmesi yok mu? İnsanların çoğu

anlamayacak, gücenecekler, mesaj açık değil diyecekler."

"Değişiklik yok!"

"Sen kimsin ki direniyorsun?"

"Bunlar verildiğinde buradaydım ben! Ortaya çıkışlarını kendi gözlerimle gördüm!"

"Demek öyle, sen sayfaların muhafızı oldun öyle mi?"

"Benim olmam şart değil, herhangi bir kimse olabilir. Yeter ki değişiklik yapmayacaklarına

söz versinler."

"Birisi bu sayfaların muhafızı olacak illa ki, öyle mi?"

"Birisi olacak... herhalde."

"İşte bu noktada din adamlığı başlıyor. Bir düşünce sistemini korumak için hayatını verenler, o düzenin o sistemin papazları olurlar. Oysa her yeni düzen, her yeni usul, bir

değişikliktir. Ve değişiklik de dünyanın şimdiki halinin sonudur."

"Bu sayfalar bir tehdit değil. Bunlar sevgi ve özgürlük!"

"Korkudan ve kölelikten kâr sağlayanlar Sayfalar’ın mesajından mutluluk duyacaklar mı?"

"Herhalde duymayacaklar! Ama bu ışığın kaybolmasına izin veremeyiz."

"Işığı koruyacağına söz verir misin?"

"Elbette"

"Peki, korkudan ve kölelikten kar sağlayanlar bu ülkenin kralına, senin tehlikeli olduğuna

inandırırlarsa, toplanıp elinde kılıçlarıyla senin evine gelirlerse nasıl koruyacaksın

Sayfalar’ı o zaman?" "Onları başka yerlere götürür, kaçarım. Gerekirse dövüşürüm.

Hayattan daha önemli ilkeler de vardır. Bazıları uğrunda ölmeye değer!"

İhtiyar adam içini çekti.

"İşte böylece Sayfalar Savaşı başlar. Zırhlar, kılıçlar, atlar, sokaklar... kan, ateş.. küçük

savaşlar olmayacaktır bunlar. Binlerce, onbinlerce gerçek inançlı kişi de sana katılacaktır.

Ama Sayfalar’da yazılanlar, gücünü karanlıktan ve korkudan alan her ülke hükümdarına

meydan okuyor. Dolayısıyla onbinlerce kişi de atına atlayıp sana karşı çıkacak..."

Richard susuyordu.

"Tanınabilmek ve başkalarından ayırt edilebilmek için bir simgeye ihtiyacın olacak. Hangi

simgeyi seçeceksin? "

"Tabii ki, ışığın simgesini. Alevin simgesini."

"Öyle olacak. Öldürdüğün binlerce karşıt kişinin yakınları Sayfalar’dan nefret edecek. Bu

savaşlar olurken sayfaları kutsallaştıran kuleler kurulacak. Büyümeyi ve anlamayı

izleyenler, bu sefer kendilerini yepyeni batıl inançların yükü altında bulacak, yeni

sınırlamalarla karşı karşıya kalacaklar. Çanlar, simgeler, ilahiler, törenler, kurbanlar,

altınlar..."

İhtiyar adam devam etti.

"Sonra sen ölünce, yani sayfaların ilk muhafızı ortadan kalkınca, senin simgelerin ortalığı

dolduracak."

"Hayır, bu olanaksız!" diye düşündü Richard. Ama olanaksız değildi... kaçınılmazdı!

"Bu Sayfalar’ı dünyaya verirsen yeni bir güçlü din çıkar, yeni bir inanç sistemi kurulur.

Yeni Biz ve Onlar türer, bir grup diğerini karşısına alır. Yüz yıl geçtiğinde şu elimizde

tuttuğumuz kağıt uğruna bir milyon kişi ölmüş olur. Hepsi bu kağıtlar uğruna."

Kadın ve adam ürperdiler...

Yaşlı adam bir ateş yaktı ve ateşten aldığı dalı sayfalara yaklaştırdı.

"Hayır!" diye bağırarak kağıt destesini uzaklaştırdı Richard. "Gerçeği mi yakacaksın?"

"Gerçek yanmaz. Gerçek kendisini bulmak isteyen herkesi bekler." dedi. "Yalnızca bu

sayfalar yanar. Sizin seçiminiz. Bu sayfaların bu dünyada bir sonraki din olmasını ister

miydiniz?" Gülümsedi. "Kilisenin azizlerinden olurdunuz.."

 

Kadın değneği yaşlı adamdan aldı, sayfalara dokundurdu...

İhtiyar adam rahatlamış gibi içini çekti. "ne kutsal gece!" dedi. "Dünyayı yeni bir dinden

kurtarma fırsatı o kadar ender bir şey ki!"

"Ama ya bu sayfalara ihtiyacı olanlar?" diye sordu Richard. "Onlar nasıl öğrenecek

burada yazılanları?"

"Doğruyu ve ışığı bulmak isteyen herkes kendi kendine de bulabilir" dedi Leslie. "Ben

o kadar emin değilim. Bazen bir öğretmene ihtiyacımız olur."

"Düşün ki, sen kendinin kim olduğunu, nereden geldiğini, neden burada olduğunu

öğrenmeyi gerçekten ve derinden derine istiyorsun. Ve bunları öğrenene kadar dur

durak bilmeyecekmiş gibi hisset kendini."

Richard başını salladı ve öyle hayal etti. Kararlılığından asla vazgeçmeyen, öğrenmeye

hevesli, kütüphanelere gidip kitapları, eski dergileri tarayan, konferans ve seminerlere

giden, umutlarını ve düşüncelerini yazmak için defter tutan, meditasyon yapan,

rüyalardan ve rastlantılardan gelen ipuçlarını izleyen, yabancılara soru soran biri... Bir

konuyu ille öğrenmek istediğimizde yaptığımız her şey işte... "Tamam" dedi Richard.

 

"Şimdi... Bunu öğrenemediğini düşünebiliyor musun?"

 

Richard Bach'ın "Bir" kitabından alıntıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...