raskolnikov Oluşturma zamanı: Kasım 6, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 6, 2008 Çocuktuk!... Kir pas içinde büyüdük, hiç temiz olmadı elbiselerimiz, hiç dikkat etmedik temizliğe… çünkü sadece evde temiz oluyordu elbiselerimiz ve günümüzün çoğu sokakta geçiyordu… Çocuktuk!... Bizim özel oyuncaklarımız olmadı hiç, aldığımız hiçbir oyuncağında kutusu olmadı. Zaten en pahalı oyuncağımız, pazarlarda poşette satılan, plastik tabancalardı. Arabalarımız vardı birde, ama daha çok kamyon alırdık. Hem büyüktü hemde ucuz ki büyük dediğime bakıpta, öyle bebeklerin oturduğu kamyonlar gelmesin aklınıza… hani şimdi ucuzluk pazarı denilen yerlerde bir milyon’a satılan kamyonlardı oynadıklarımız.. Çocuktuk!... Soğuk başkent günlerinde büyüdük. Tenimiz esmerdi, konuşan az olurdu bizimle ve biz bütün oyunlarımıza bileğimizin hakkıyla girdik… Çocuktuk!... Her bayramda babamızın elinden tutup gider ama hiç binemezdik lunapark’taki oyuncaklara.. taki kendi paramızı kazanana kadar… - baba çarpışan oto’ya binek mi? - Yok oğlum… - Uçağa? - Yok oğlum… - Komik aynalara… - Yok oğlum.. - Neden geldik ki lunapark’a.. - Geziyoz ya oğlum… Hani, hepimizin izlediği eski Türk filmlerinde olur ya, fakirdir aile, çocuk lunaparka gitmek ister, baba çalıştığı geçici işlerden birinden aldığı parayla bir bayram sabahı lunapark’a götürür çocuğu… Bizde hiç öyle olmadı işte… paramız yoktu, babam para bulduğunda da, bizi lunaparka götüreceğine eve ekmek alırdı.. Çocuktuk!... Yeni elbiselerimiz sadece bayramdan bayrama alınırdı bize ve her zaman iki beden büyük olurdu, “daha sonra da giysin” diye…hep siyah olurdu kazağımız, sümüğümüz akardı çünkü her gün ve mendil yerine kullanırdık kazağın kollarını.. Çok yırtıldı ayakkabılarımız, çok yama gördü elbiselerimiz… Çocuktuk!... Hiç karşılaşmadık başkent günlerinde.. hiç görmedik birbirimizi ama hep aynıydı yüreğimiz, hep aynı şeyleri düşündük… sokaklarda geçti bütün yaşantımız, kazandığımız her şeyin kavgasını verdik biz.. kendi dilimizde şarkılar öğrendik sonra, aşk şarkıları… öyküler dinledik dedelerimizden, nenelerimizden..bu topraklara ait aşk öyküleri…. Çocuktuk!... Aşık olmayı çok geç öğrendik, hayat bize ilk kavgayı öğretti ama şairin dediği gibi “ doğdukları yerden dolayı, doğuştan kavgacı sanılan ama çoğu kavgadan nefret eden çocuklar”dık… Çocuktuk!... İlk sokakta tanıdık ayrımcılığı… “küçükken Kürtlerin kuyruklarından bahsedilirdi / şimdi ise uyruklarından” demişti şair.. kuyruklarımızın olmadığını ispat etmeye çalıştık, anlamadılar ilk seferde ama biz inandırması bildik…. Sonra büyüdük!... Büyürken politikleştik, politikleşerek büyüdük… hani, büyüdük derken, aklınıza 20’li yaşlar gelmesin hemen.. yaş 15’ti, biz bu sefer sokakları oyunlar için değil, bizden sonraki çocuklar daha iyi oynasın diye yürüdük… Bu ülke’nin başka yerlerinde, hiç görmeden, gökyüzüne uzattığımız sıkılı sol yumruklarımızla selamladık birbirimizi… sen, başkent’in soğuk memur resmiyetine karşı gösterirken sıcak yoldaş gülüşlerini, ben bu şehr-i derya’da, denizi fethetmek için çabalıyordum… Devrimciyiz biz!... önüne, arkasına başka sıfat koymadan, etiket yapıştırmadan… sadece devrimciyiz… Bu ülke’yi çok sevmeyi öğretti bize büyüklerimiz, hiçbir çıkar gözetmeden, neden aramadan sevebilmeli insan dedik.. sevgililerimizde oldu bizim, sevgili de olduk…”yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” söz verdik kavgaya… İşkence tezgahlarında, suratlarımızda kızıl fularlarla eylem alanlarında, haykırdığımız sloganlarda hep beraberdik… hiç yitirmedik umudu….hiç düşünmedik vazgeçmeyi… çok kişi gitti yanımızdan, nefesleri yetmedi çoğu kişinin bu sevdaya… hiç bakmadık ardımıza, nefesi yetmeyip, tıkananlara.. bütün yüreğimizle, nefesler yetmez sevdalara tutulduk… Soğuk bir İstanbul akşamında kesişti yollarımız. Sanki bir ömür beraberdik, bir ömür hiç ayrılmamış gibi sarıldık birbirimize… geceleri, açlığı paylaştık birlikte… sıcak çay sohbetlerinde aktı yüreğimiz aynı derya’ya… Üç kişiydik aslında… sonra birimizi aldılar aramızdan.. zamansız, beklenmedikti bu gidiş… biz hiç alışamadık zaten bu gidişlere.. oysa çoktu yaşamımızda böyle gidişler…. Küçük bir kitapçı dükkanında, elimizde sigara ve çaylarla kurduğumuz sıcak sohbetlere sığmadı hiç yüreğimiz… Oturur tavla oynardık bazı vakitler, çay demlemesine…Erdal hep yenilirdi bana, her gün beklerdi senin gelişini dört gözle… ben Erdal’ı, sen beni yenerdin ama her zaman çayı Erdal demlerdi.. - yoldaş bi çay yap!.. - niye hep ben yapıyom ya…siz oynuyosunuz…anlaşma böyle değildi… - bak, ben seni yeniyom sen yapıyon, benle teletabi oynuyo, sen boşsun, sen yapıyon… - tamam o zaman.. sonra, çok satan ya da bizim gıcık kaptığımız kitaplarla alay ederdik üçümüz… - bu ne lan, bende yazım.. sekiz cilt bi de!... - bende yazdım, isme bak.. - bende okumadım lan.. - aha bende attım.. ………………………. - lan ne bu “Çılgın Türkler” furyası be.. - he oğlum, bugünde sordular… - oğlum deme lan, yoldaş… - aha, Erdal’ın komünist damarı azdı yine.. - lan bizde kitap basak.. - he valla…adı da şey olsun; “Sizinki de Çılgınlık mı?” - Çılgınlıkta Ne Ola ki!.. - Sen sus lan pis kürt.. - Asıl sen sus lan sümüklü komünist… - Ne oluyo lan burda… - Sende git çay getir la, Allahın ateisti… Sonra faşist tanıdık kitapçı da…kovduk faşistleri.. alay ettik onlarla…. - selamın aleyküm reis…. - Reis ne lan..rasko oğlum taka mı aldın?.. - Ne diyon la sen… - Deniz Gezmiş’le ilgili kitap var mı? - Aklın yetiyo mu onlara…hayırdı imana mı geldin? - Ya, Deniz’de bizdenmiş.. - Sizden mi? - Bunu herkes bilmiyo zaten, bende çok gizli bi yerden duydum.. - He herkes bilmiyo, senin gibi salak nasıl öğrenmiş.. - La s.ktir git…sana bi kafa atarım, boğulursun o deniz’de… ………………………. - kitap sattın mı lan… - yok… biri geldi, kavgam’ı sordu.. - kimdi lan, faşist mi?... - yok kızdı.. - kızdan faşist olmuyo mu oğlum?.. - oluyomuydu!... ………………… Ama durun; biz hiç dünya’yı kurtarmadık o sohbetlerde, hiçte öyle sohbetlerimiz olmadı zaten.. her şeyden konuşur, her şeyle dalga geçmesini bilirdik… gözlerimizin içinde buluşurdu sevgilerimiz… kulağımızda çınlar her vakit, o sıcak çaylı sohbetlerin vazgeçilmez sözü; “devrim bir yaşam biçimidir yoldaş!.. derdimiz, bilmem hangi tepeye kızıl bayrağı dikmek değil, yüreklere dikmektir. Gülüşümüz, sadece bizim değil, hayatın gülüşüdür. Biz bu hayatı seviyoruz ve sevdiğimiz içinde, içindeki kötülüklerle savaşıyoruz..” Bir yaşam biçimiydi bizim için devrim, biz devrim için bir yerleri yakmadık, yanan her daim bizim yüreğimiz oldu… Ama hiç ağlamadık!... bize ağlayacak zamanı bile vermediler.. çok yoldaş kaybettik, çok yandı canımız.. gözlerimizden yaş gelmedi ama hiç…ağlamadık…. Bakın, ağlayamadık demiyorum burada…içimize aktı bütün gözyaşlarımız…. Soğuk bir İstanbul akşamındayız şimdi. Bir ayrılığın vakti arifesinde… şimdilik ayrılıyor yollarımız… şimdilik bir veda anındayız… Karanlık var sokakta, yüreğimde tarifi imkansız bir sızı… yine ağlamıyorum, yine dökülmüyor gözyaşları… Hoşça kal demedik hiçbir vakit, bu seferde söylenmeyecek o söz… çünkü biliyorum ki, aynı gökyüzü altında, aynı bulutları gördüğümüz sürece, sıkılmış yumruklarımızı kaldırıp gökyüzüne, parıldayan gözlerle selama duracağız birbirimize… Görüşürüz; Mücadele arkadaşım, can dostum, siper yoldaşım…. .................. bu yazı, başka bir şehire gitmek zorunda olan ve yanımdan ayrılan, sitedeki nicki ile teletabikamil için yazılmıştır... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
teletabikamil Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 6, 2008 rasko, yegen sen nettin yav? ağlatcan mı beni gece vakti...? eline, yüreğine sağlık; can yoldaşım benim. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 senin için az bile.... benim bütün hallerimi çeken birisin sen....gerçi son seferde çok kötü şeyler yaptım ve sende bunu yüzüme vurdun ama.... iyiki vurdun be....umarım düzelir bu son durumda..... iyi ki varsın.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zaranca Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 NOKTA koymuşsun sen zaten...Ne dense az kalır!!! 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
huuzur Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 boyle sevgı gormedım ben ellerıne saglık. sız aglamasanızda ben okurken agladım sızın yerınıze . . . 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Pholymnia Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Tek söyleyebileceğim; saygı duyulacak bir dostluk; kıskanılacak değil imrenilecek bir arkadaşlık sizinkisi... Helal olsun diyebiliyorum yalnızca... İkinize de helal olsun... Birbirinizi hiç kaybetmemeniz dileğiyle... Her ne kadar teletabiyi yeni tanımış olsamda, sizi tanımak çok güzel.. Hele Raskom, senin yerin çok ayrı be..Çok ayrı... Yüreğine sağık... 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Depressive Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Dün gece okudum bu yazıyı sayende rasko.. siteye girilmiyor dedik ama sen yine de naaptın ettin okuttun yazıyı.. kim burdan ne anlarsa anlasın.. benim ki bambaşka birşey.. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
x12tr Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 yüreğinize sağlık 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 büyük aşklar yolculukla başlar / ve serüvenciler düşer yollara ancak / onlar ki dünyanın son umudu / soyları tükenen birer çılgındırlar Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zibailelectra Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 “devrim bir yaşam biçimidir yoldaş!.. derdimiz, bilmem hangi tepeye kızıl bayrağı dikmek değil, yüreklere dikmektir. Gülüşümüz, sadece bizim değil, hayatın gülüşüdür. Biz bu hayatı seviyoruz ve sevdiğimiz içinde, içindeki kötülüklerle savaşıyoruz..” sen nasıl bir adamsın, nasıl bir yüreğin var böyle...geçmişin geçmişime götürdü... biz yorgun düştük bu kavgada...yola devam edenlere selam olsun 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
karkanya Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 önünüzde selam duruorum sölenicek başka bir şey de yok zaten sanırım... 2 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
theangelofdeath Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 7, 2008 yalan plastik dünyada böyle samimi duygu yüklü şeyler görmek güzel. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
teletabikamil Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 Anıları aşkları ve bir kenti Bırakıp gidebilirdi apansız Apansız başlardı yolculuklar Hangi saatinde olursa günün Ve hep kar yağardı nedense Durmadan kar yağardı yol boyunca Ve nasılsa yok olup giderdi hüzün Kent görünmez olunca arkada Ne bir veda sözcüğü dökülürdü dudaklarından Ne de dönüp bakardı geriye bir kez olsun .......................... Mekan tutmak ve her akşam aynı ufukta Güneşin batışını seyretmek ölümdür biraz Ölümdür biraz hep aynı yatakta Aynı kadınla sevişerek sabaha varmak Kitapları hep aynı raflara sıralamak Aynı eşyayı kullanmak eskimektir biraz Soluk soluğa yaşamalı insan Her sabah yeni bir şeyler görebilmeli Ve cehenneme dönse de bir ömür Mutlaka bir şeyler değişmeli her/gün Ey o büyük yolculukların ürperten heyecanı Okyanus dalgalarının sesleriyle dol bu ömre Ölüme ve aşka durmadan kement atan Serüvenlerle geçsin yaşamak Buz tutmuş bir dünya ortasında Yollara düşerdi o hep aynı ıslıkla Önünde dağlar, uçurumlar Sarsılan gök, yarılan toprak Çelik uğultularla burgaçlanırken Yaşamak işte öylesine kucaklardı onu Ve her nasılsa keklik sekişli Bir aşkın sevinci dolardı yüreğine Çıkarıp atardı o zaman deli bir ırmağa Ne kalmışsa bir önceki serüvenden Soluk soluğa yaşadı kentleri, aşkları Bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde Pervasız bir acemi, bir çılgın Soyu tükenen bir bilgeydi belki de... nasıl bağlanmadıysa yere ve zamana bağlanmadı kendine de ömür boyu dağlara tırmana atlar gibi soluk soluğa yaşamak istedi dünyayı bir şahin gibi bulutlara kurdu dumanlı sevdaların yörük çadırını sıradan bir gezgin değildi hiç dövüşür gibi yaşadı yolculukları belki korkusuz sayılmazdı büsbütün korkardı korkulara düşmekten zaman zaman... ------------------------- pervasız bir acemi, bir çılgın soyu tükenen bir bilgeydi belki ama bir şey vardı yine de başarısız ihtilallerden kendine kalan büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak onlar ki dünyanın son umudu soyları tükenen birer çılgındırlar ne bir adresleri vardı onların yer yüzünde ne de aşktan başka bir sığınakları ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında ölümle alay ederler sanki nerde beklenirlerse ordaydılar bir kez bile gecikmediler ömür boyu.... rasko, biliyorum bu şiiri dinledikçe beni hatırlayacaksın. bir de o dilimden düşürmediğim, ''mapusun içinde üç ağaç incir'' türküsünü... fakat büyük aşklar yolculuklarla başlar dostum. yollara düşeceğim yine, yeniden başlayacak hayat, yeniden girişeceğim ihtilallere:) onlar cellattı ve tarih suratlarına tükürürken bir kez bile bağışlanmayı istemedik biz... unutma ki dostum, son büyük serüvenci yaralıdır hala!!! Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
zaranca Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 Çocuktuk!... İlk sokakta tanıdık ayrımcılığı… “küçükken Kürtlerin kuyruklarından bahsedilirdi / şimdi ise uyruklarından” demişti şair.. kuyruklarımızın olmadığını ispat etmeye çalıştık, anlamadılar ilk seferde ama biz inandırması bildik…. Bu yüzden hayata 1-0 yenik başlıyoruz be Rasko... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 8, 2008 ama her şekilde o yenikliği kazanca çeviren bir yürek var bizde....o yüzden şimdi ayaktayız... o yüzden hiç pes etmedik..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 11, 2008 istanbulda son gece..... son demlerini vuruyor ay gökyüzünden pencerene..... yine yolculuklar düşüyor bize, tekrar yolculuklara düşüyor kalbimiz... düşündüm de; bütün hayatımız bir yolculuk bizim, hiç bir durağa son durak demedik bugüne kadar, hiç bir durakta alışkanlıklarımız olmadı..... analarımızın deyimiyle; "kanımızda bit vardı.." bu şehirin bütün sokaklarında yankılanıyor sesimiz..gittiğimiz her yerde yankılandığı gibi... istanbul'da son gece... bu şehir sana veda ediyor... bir serüvenci daha, yeni bir yolculuğa başlıyor..... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2008 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 12, 2008 Karanlık yollardan geçtik Zehir gibi sular içtik Bir yanımızda ölüm Bir yanımızda yar sevdik Bir değil bin bir kere Sırat köprüsünden geçtik Cehennem denen illetin Ta göğsünü deldik geçtik Bu yolda dönenler oldu Mum gibi sönenler oldu Yar göğsüne baş koymadan Vurulup düşenler oldu Bir sen kaldın geride Ah akıp gidiyor hayat Yüreğim anlıyor seni Artık susma yorgun demokrat Şarkılar küsmüş dudağa Ömründe gecikmiş hasat Karışmış çoluk çocuğa Geçim derdinde demokrat İçlenir hatırladıkça İzlerini o günlerin Düşe kalka bata çıka Yaşadığı o depremin Bu yolda dönenler oldu Mum gibi sönenler oldu Yar göğsüne baş koymadan Vurulup düşenler oldu Bir sen kaldın geride Ah akıp gidiyor hayat Yüreğim anlıyor seni Artık susma yorgun demokrat http://www.yasaktube.com/index.php?tag=yorgun+demokrat&type=tag yolun açık olsun.....seni seviyorum.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
raskolnikov Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 22, 2009 özledim seni be.. iyi ki varsın... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.