schizophrana Oluşturma zamanı: Kasım 9, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Kasım 9, 2008 - Yanlış mı hatırlıyorum; Karanlıkta Koşanlar dizisindeki bir sahneden sonra oyunculuğunuza şapka çıkaran Haluk Bilginer "Ne hayvan adamsın!" demiş size! - Evet, ama şapka çıkartma demeyelim. Oyunculuğa uzak durduğumu biliyordu. Belki de "Kendine gel," demek istedi. Ama oyuncular arasında güzel pastır böyle övgüler. Doğrusu insanı bazen bir söz bile diriltebilir. Hoşuma gitti, ruhum okşandı. - Bu repliği şu yüzden hatırlatmak istedim: Sizin oyunculuğunuzun tarifi 'hayvan gibi oynuyor' şeklinde yapılıyor hep. Türkiye'de oyunculuk konusunda üzerinde hemfikir olunan yegane kişisiniz. Ama siz kalkıp "Oyunculuğumu sıradan buldum ve bu sıradanlığa tahammülüm yoktu," dediniz. Pardon ama neden buna sırtınızı dönüyorsunuz? - Eşkıya filminden sonra oyunculuğu bıraktım. Benden ancak odun olur duygusundaydım! İçimde hissettiklerim oyunuma yansımıyordu. Kendi dünyamı çok kalabalık ve çok sesli hissediyordum, bunu ancak yazarak ya da film çekerek anlatabileceğimi düşündüm. Hissiz oyuncular vardır. Ortalama bir yeteneğe sahiptir. Mutludur bunlar. Ölene kadar 'en iyi benim' diye düşünür. Gıpta ederim böylelerine. Düşünsene hiç huzursuzluğun yok! Ye, iç, tumba yatak. Ama yetenek derttir aynı zamanda ve yetenek kendi kusurunu görmekte yatar. Seçki farklılığı vardır böyle insanlarda, güzeli seçip ona karşı hayranlık duyarlar ve onu aşmanın, onu daha da güzelleştirmenin yoluna düşerler. Kendi de dahil; kötü olanın, değersiz olanın farkındalardır. Olmadığını ben görüyorsam kim beni ikna edebilir? Çünkü nasıl daha iyi olabileceğini de görüyorum demektir bu. Çekeceğim filmlerde görülecektir, dertlerim oyunculuğumda değil. - Hâlâ oyunculuğunuzla kavga edip duruyor musunuz? - Bir kere kendimle eğleniyorum ve settekileri de eğlendiriyorum. Ama geçenlerde sabaha karşı bir sahneden sonra izleme yapıyorduk. Birden "Hayvan herif. Öküz!" diye bağırarak monitörün başından fırladım. Söylene söylene sokağın dibine doğru yürüdüm; oyunumu beğenmemiştim. Buna eğlence diyebilecek olgunluktayım ve hep böyle sürecek. Yoksa bu bir kendi kendini yeme hali değil. - Uğur Yücel benim için Hollywood'un Al Pacino'su ya da Robert de Niro'suna eşdeğer. Sizi tekrar ekranda görmek öyle büyük bir kitleyi televizyonla barıştırıyor, yakınlaştırıyor ki... Haksızlık etmiyor musunuz kendinize, acımasızlık? - Artık hayatımı daha mutlu yaşamak istiyorum, oyunculuk meselesini kasmayı bıraktım. Oyunculukla tekrar kucaklaştım. Tiyatro sahnesine de çıkacağım. Bir arkadaşıma söz verdim, Venedik Taciri oynayacağım. Çıkacağız da ne olacak! Hiç, iyi vakit geçireceğim. Sahne kokusu alacağım. Hayat hızla kararıyor; gün gibi. Gönlü hoş tutmak lazım. Beni izlemek isteyen çok geniş bir kitle olduğunu da biliyorum. İşime gösterdiğim özen daha da artıyor izyecileri düşündüğümde. Ve itiraf edeyim ki bana yapılan methiyelerin gerisinde ve uzağından durmaktan da kaçınacağım artık. İçimde kocaman bir istek var oynamaya ve kendi filmlerimi çekmeye. Karşılık vermek lazım alkışlara... - Sırtınızı sıvazlayan birine mi, önünüze projeler serilmesine mi, neye ihtiyacınız var? İç sesinizi dinlediğinizde en çok bağıran ne oluyor anlatır mısınız? - Uzak diyarlarda sessizlik içinde yazmak ve filmlerimi çekmek yaşam hayalim. Öyle hırpalanıyorum ki ortalarda... Gözükmeden yaşamak olsaydı keşke. - Kendinize acı çektirmeyi seven biri misinizdir? Yoksa sadece oyunculuk için mi söz konusu bu eleştirel durum? - Kendime sadece çırpındığım için acıyorum. "Ulan ayaklarını uzat ve cigaranı yak, uzaktan bak. Kendini ağırla biraz," diyorum artık. - Sinemada dört yapraklı yonca vardı. Üç erkek oyuncu için aynı benzetmeyi yapsam izninizle; siz, Şener Şen ve Haluk Bilginer. Yanlış olur mu? - Aman hanımefendi, birazdan gelecek gümbürtülü soruların hazırlığı olarak önce ağırlanıyoruz galiba... Buyrun devam edin. - Herkes sizi Şener Şen'le oynarken görmek istiyor tekrar. İhtimal var mı? - Yok! Hiçbir ihtimal yok bir kere! Öyle bir tasarı yok. Böyle bir şey sürpriz olur. Aniden bir arada olmamızı gerektirecek bir tasarı lazım oynamamız için. - Kabadayı filmi Eşkıya ile kıyaslandı hep. Şener Şen ve Kenan İmirzalıoğlu'nu izlediniz mi siz? - Kenan filme en inanmış oyuncuydu orada. Ve bence Eşkıya daha iyi bir filmdi. Şener Abi Eşkıya'da çok iyiydi. - Hayatı çözmüş, hafif sıyırmış, tam tutunamamış, defoları bol, zor elde edilen, zor anlaşılan ama kesinlikle karizmatik adamlardı oynadıklarınız. Ne kadarı sizsiniz oynadıklarınızın? - Hadi biraz cepten yiyelim bu cevapta... Bazen çok iyi anlarım oluyor oynarken, bazen herkese 'İşte bu!' dedirten anlar çıkıveriyor. Ama bazen! En çok da kendimden çaldıklarım dokunuyor insanlara... - Size başarıyı getiren sahicilik, değil mi? - Tam orada, ta kendisi olmazsam; o rolü oynamam. Hayatta bir olay karşısında ne yapabileceğinizi kestiremezsiniz. Bir karakter oynamak, içinizde yaşattığınız başka bir karakteri yönlendirmektir ve bu anlamda bir zanaatkârlıktır aynı zamanda oyunculuk. - Bugüne kadar en sevdiğiniz rolünüz hangisiydi? - Alacakaranlık dizisindeki Tahir Kemal. - Kötüyü oynamak gibi bir tercihiniz var mıdır? - İyi, kötü, çirkin, her şeyi oynarım. - Peki oyuncu-senaristyönetmen... Hangisi sizin en zevk aldığınız, en iyisi olmak istediğiniz alan? - Kendi yazdığım filmleri yönetmek, sevdiğim yönetmenlerin filmlerinde oynamak... Evet, demek ki hepsi! -Türkan Şoray'la oynadığınız Hayatımın Kadını filminiz niye yeterli ilgiyi görmedi? Bu proje için "Battı," demek haksızlık mı olur? - Hırsız Polis'in son günü en son plan çekildi. "Ulan beni sabah erken uyandıranı yerim!" diye nâralanıyorum. Sabah ezanla uyandım! Kuzguncuk'u özledim. Eski yazlık sinemaları özledim. Kızartma-rakı ve salata kokan ailemin sofralarını özledim. Bazen âşıkken bile aşkı özlersiniz. Tam eskiye özlemle uyandım yani. Sevdaya özlemle... Babam Türkan Şoray'a âşıktı. Babam gibi bir adam hayal ettim. Bir şeyler karaladım. Hayatımın en karanlık günleri olarak anmayı ve tekrarını vermemesi için yakardığım günlerdi. 'Bir adam evi terk ediyor ve orta katta ağlayan bir kadın' olarak başladı yazdıklarım. Yakın arkadaşlarıma hikâyeyi anlattım. Erol (Avcı) "Çek Uğurcuğum, nasılsa zarar etmeyiz," dedi. Sonuçta, zaten ticari bir film değildi, zarara uğramadı yapımcım. Çünkü bir dizinin ilk bölüm maliyeti kadardı bütçe. O nedenle "Battı," diyemem. Ama Yazı Tura'dan sonra benden bir bomba bekleyenleri tatmin etmedi. Çocukluğa özlemdi ama niyetimi anlatamadım o filmde. Kaynak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.