Aysu Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 muhteşem paylaşımmm teşekkürler.Ahmed Arif'i çok seviyorum Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
nazbahar Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 Üstadın eklediğiniz şiirlerini inceledim ...Güzel paylasımları mısra tadında bir kez daha yineledik ...Eksik bir kaç şiiriini de ben buldum ...Her güzeliği şiir tadında ve özünde paylaşılması dileğiyle ... ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ Doğdun, Üç gün aç tuttuk Üç gün meme vermedik sana Adiloş Bebem, Hasta düşmeyesin diye, Töremiz böyle diye, Saldır şimdi memeye, Saldır da büyü... Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır, Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır, Tanı bunları, Tanı da büyü... Bu, namustur Künyemize kazınmış, Bu da sabır, Ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara Sarıl da büyü. *** AKŞAM ERKEN İNER Akşam erken iner mahpusaneye. Ejderha olsan kar etmez. Ne kavgada ustalığın, Ne de çatal yürek civan oluşun. Kar etmez, inceden içine dolan, Alıp götüren hasrete. Akşam erken iner mahpusaneye. İner, yedi kol demiri, Yedi kapıya. Birden, ağlamaklı olur bahçe. Karşıda, duvar dibinde, Üç dal gece sefası, Üç kök hercai menekşe... Aynı korkunç sevdadadır Gökte bulut, dalda kaysı. Başlar koymağa hapislik. Karanlık can sıkıntısı... "Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri, Bense volta'dayım ranza dibinde Ve hep olmayacak şeyler kurarım, Gülünç, acemi, çocuksu... Vurulsam kaybolsam derim, Çırılçıplak, bir kavgada, Erkekçe olsun isterim, Dostluk da, düşmanlık da. Hiçbiri olmaz halbuki, Geçer süngüler namluya. Başlar gece devriyesi jandarmaların... Hırsla çakarım kibriti, İlk nefeste yarılanır cıgaram, Bir duman, kendimi öldüresiye. Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin, Ama akşam erken iniyor mahpusaneye. Ve dışarda delikanlı bir bahar, Seviyorum seni, Çıldırasıya *** BU ZİNDAN, BU KIRGIN, BU CAN PAZARI Gördüler Yedi cihan, İn, cin Kaf dağının ardındakiler, Kıtlık da kıran da olsa Gördüler analar neler doğurur Aman aman hey... Dünyalar vardır elvan, Bir su damlasında, bir kıl ucunda, Meyvalar vardır, meyvalar, Ağacı, omcası yok, Sana vurgun, sana dost. Beride Kabil'in murdar baltası Ve kan değirmenleri, Kader kahpesi. Beride borazancıları o puşt ölümün, Hazır ırzını vermeğe Yiğitler vuruldukça. Timsah kısmı çünkü yavrusunu yer Akarsu duruldukça. Cadı, yalan hamurunu dağ - dağ yoğurur Aman aman hey Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı, Macera değil. Yaşamak, sade "yaşamak" Yosun, solucan harcıdır. Öyle açar ki murat. Susuz, güneşsiz de kalsa, koparılsa da Şavkı, bulut güllerinden daha bir suna, Daha bir burcu - burcudur. Bu zindan, bu kırgın, bu can pazarı Macera değil Sardığım toprağımın altın sabrıdır. O sert, erkek hüznüdür lahza başında Cıgara değil. Ve sevgilim uykusunda bağrır Aman aman hey... Meltemin bir tadı, ustura ağzı Biri, kız memesi, tılsım, Yağmurun bir damlası süzülmüş küfür, Bir damlası, aşk. Senin uykuların hayın, Düşlerin kardeş. Duyar mısın, anlayıp sızlar mısın ki? Gece, samanyollarında rüzgar çıkıncaya dek, Mısralarım kardeş - kardeş çağırır Aman Aman hey... Serabın bir sonu vardır, Ufkun, sıradağın sonu. Uçarın, kaçarın bir sonu vardır Senin sonun yok. Mandaların, kavakların pazarı olur, Senin pazarın olamaz. Sensiz nar çatlamaz, bebek gııı demez. Beni böyle şair, divane etmez, Kızımın çatal göğsü. Senin yüzün suyu hürmetinedir Buğdalara, cevizlere yürüyen Kara toprağın ak südü... Bir bilsen kimlere tasa, kedersin, Anlar mısın, şaşırıp ağlar mısın ki? Bir bilsen kardeşlerim ne can çocuklar Ve bilsen nasıl vurur beni bu duvar. Akşam - akşam, kara sevdam ağarır Aman, aman hey...[/color] *** DİYARBEKİR KALESİNDEN NOTLAR VE ADILOŞ BEBE 1. Varamaz elim Ayvasına, narına can dayanamazken, Kırar boynumu yürürüm. Kurdun, kuşun bileceği hal değil, Sormayın hiç Laaaaal... Kara ferman çıkadursun yollara, Yarin bahçesi tarumar, Kan eder perçem Olancası bir tutam can, Kadasına, belasına sunduğum, Ben öleydim loooy... Elim boş, Ayağım pusu. Bir ben bileceğim oysa Ne afat sevdim. Bir de ağzı var dili yok Diyarbekir Kalesi... 2. Açar, Kan kırmızı yediverenler Ve kar yağar bir yandan, Savrulur Karacadağ, Savrulur zozan... Bak, bıyığım buz tuttu, Üşüyorum da Zemheri de uzadıkça uzadı, Seni, baharmışın gibi düşünüyorum, Seni, Diyarbekir gibi, Nelere, nelere baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı... 3. Hamravat suyu dondu, Diclede dört parmak buz, Biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa, Çayı kardan demliyoruz. Anam sır gibi saklar siyatiğini, "Yel" der, "Baharın geçer". Bacım, ikicanlı, ağır, Güzel kızdır, bilirsin. İlki bu, bir yandan saklı utanır Ve bir yandan korkar Ölürüm deyi. Bir can daha çoğalacağız bu kış. Bebeğim, neremde saklayım seni? Hoş gelir, Safa gelir, Ahmet Arif'in yeğeni... 4. Doğdun, Üç gün aç tuttuk Üç gün meme vermedik sana Adiloş Bebem, Hasta düşmeyesin diye, Töremiz böyle diye, Saldır şimdi memeye, Saldır da büyü... Bunlar, Engerekler ve çıyanlardır, Bunlar, Aşımıza, ekmeğimize Göz koyanlardır, Tanı bunları, Tanı da büyü... Bu, namustur Künyemize kazınmış, Bu da sabır, Ağulardan süzülmüş. Sarıl bunlara Sarıl da büyü. *** KARA Çarpmış, Paramparça etmiş, Kara sütü, kara sevdayla seni... Ve kara memelerinde dişlerin asi, Karadır, upuzun yattığın gece, Felek, ah ettirir, boynun kıl-ince... Cihanlar, çocuklar, kuşlar içinde Sızlar bir yerlerin Adsız ve kayıp Sızlar, usul-usul, dargın Ve kan tadında bir konca, Damıtır kendini mısralarınca... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi kalemin yazısı, Zorlu yazısı, Belanda? Anadan doğma nişan mı, Sütlü barut damgası mı, Bir gece parçası mı kaburgandaki? Kız kakülü, ne hal eylermiş teni, Ellerin, deli hoyrat, Ellerin, susuz, yangın. Ellerin ooooy alarga... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi güzelin diş yeri, Mavi diş yeri, Sevdanda? Vurmuş, Demirlerin çapraz gölgesi, Alnın galip ve serin. Künyen çizileli kaç yıldız uçtu, Kaç ayva sarardı, kaç kız sevişti, Gelmemiş, kimselerin... De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi zehirin meltemi, Saran meltemi, Hülyanda? Hakikatlı dostun muydu, Can koyduğun ustan mıydı, Bir uyumaz hasmın mıydı, "Ooooof" de bunlar olsun muydu? De be aslan karam, De yiğit karam, Hangi kahpenin hançeri, Saklı hançeri, Yaranda? *** MERHABA Gün açar, Karın verir yağmurlu toprak. İncesu Deresi, merhaba. Saçakta serçeler daha çılgındır, Bulutlarda kartal, Daha çalımlı. Koparır göğsünden bir düğme daha, Tezkere bekliyen biri. İncesu Deresi, merhaba. Genç bayraklar vardır, Barış düşünür, Kuyularda işçi mavilikleri. Ben hepsini düşünürüm, Yirmidört saat Ve seni düşünürüm, Karanlık, hırslı... Seni, cihanların aziz meyvası İlan-ı aşk makamından bir mısra, Yeşerip, kımıldar içimde, Düşer aklıma gözlerin... Oysa murad alamam. Oysa akdan-karadan Bilirim, payım bu kadar... Unutmuş gülmeyi gözbebeklerim. Unutmuş dudaklarım öpmeyi. İncesu Deresi, merhaba... *** NUR DA AĞLAR Gözlerinin pınarında Bir bulut, Boşandı boşanacak Nerdeyse. Aklımdan geçenleri Okuyorsun su gibi. Dünya gördü Bizi boğazladılar... Tutma gözyaşlarını Onur da ağlar... Bırak yıkansın gökyüzü, Lacivert, yeşil, altın Işıkları günbatımın. İşte şafaktayız gene Çırılçıplak Ve mavi. İşte sanki dağ yeli Ve işte sanki meltem... Kimse toz konduramaz Kesip attığımız tırnağa bile. Sen en güzel kızısın Bütün galaksilerin Bense tözüyüm artık Akkor tözüyüm Prometheus'u yakan Kara sevdanın... Ne alnımızda bir ayıp Ne koltuk altında Saklı haçımız Biz bu halkı sevdik Ve bu ülkeyi. İşte bağışlanmaz Korkunç suçumuz.. *** ÖYLE YIKMA öyle yıkma kendini öyle mahsun, öyle garip... nerede olursan ol içerde, dışarda, derste, sırada, yürü üstüne üstüne tükür yüzüne celladın fırsatçının, fesatçının, hayının... dayan kitap ile dayan iş ile tırnak ile, diş ile umut ile, sevda ile, düş ile dayan rüsva etme beni! *** RUSTEMO Modan yaylasına eşkin almadan Maktela üzerinde sağımız Karbeyaz Çermik Dağları Solumuz kan kırmızısı Fırat'tır Dört mevsim yeşildir orman Ve toprak çetin Baharları aşiretler iner Dersim üstünden Sürü otlatır. Odunda Kömürde Pamukta Gönlü bir akarsu gibi alıp götüren Irzdan ve ekmekten yana Bir kara sevdadır Yeşil murattır Ve bundan ötürü tutmuş dağları Ve almış yürümüş sulardan öte Kıl çadırlarda maceramız Yasak bundan böyle zulüm; Ve öşür Ve haraç Ve angarya Ve katil Ve şirkat Ve talan Ve küfür kıza kısrağa Yasaktır, emreder Dağlar Paşası Elinde, affetmez Fransız üçlüsü... Gayrı malumunuz olsun halım Hayrola encam Malum ola Ayan beyan Dosta ve düşmana serencam Önce şeyhülislam fetva buyurur Katlim dört mezhepte vacip görülür Sonra saray ferman eyler Ve kaltak vurulur ordugahlarda Dar vakit yetiştin tatar ağası Bir elimde kana batmış hamaylim Bir elim derman eyler Dostooo Buncasına kavga demezem Kızanlar idman eyler Hele sarılmasın dört bir yanımız Tamam cümle dağlar mevzi almıştır Ve yatmış pusuya patikalar Salavat getirir dağ dağ taburlar Narlı bahçe üzre kanlı bir akşam Gelen elçi değil Azrail olsun Anam avradım olsun kaçarsam. *** ŞİİR -1 Ve güneş yasak Duvarlar vardır Ve korkunçtur yalnızlığı ranzaların Sen yatağında yanüstü düşmüşsün Dudaklarında dost cıgaran Kaysılar belki bu gece çiçek açacaktır Çalmış kışlaların yat boruları Kalmışsın en güzel kavgaların haricinde Kalbin, Zonguldak'ta çökmüş bir kuyu Kafan, sokak çarpışmasıdır Çin'de *** ŞİİR-2 Bir mavi gül bahçesi yorganım Uyku saçlarımın meçhul şarkısı Sonra yastığımda ilk gölgen kızlık Ve ilk unutuluş hürriyet raksı Yumuşaklığında köpükten öpüşlerin Mukaddes günahlar cenneti oda Dikişsiz beyazlığında tüllerin Bir ay süzülecek buluta Ve bir mavi şarap gözlerindeki Musiki gölgelerinde yorgun Sen hep öylesine güzel sevdalım Ben sana Alahsızcasına vurgun *** TOGLİATTİ Palmiro, Palmiro şanlı işçi Sıcak yaralarındaki barut kokusu kesik, anaların sütü Ve kaçmıştır bebelerin uykusu Koku katedrallerinde yarımadanın Gün görmüş meydanları Roma'nın Bizimledir Mavi mavi eser deniz meltemi Sicilya'nın güneşli kalçaları Bizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri Bizden yanadır hava Bizden yanadır su Bizden yanadır Sinyor de Gasperi'nin Ve bütün sinyorların korkusu Ürkmüştür manastır fareleri. *** YALNIZ DEĞİLİZ Bir ufka vardık ki artık Yalnız değiliz sevgilim. Gerçi gece uzun, Gece karanlık Ama bütün korkulardan uzak. Bir sevdadır böylesine yaşamak, Tek başına Ölüme bir soluk kala, Tek başına Zindanda yatarken bile, Asla yalnız kalmamak. Şafakları ben balığa çıkarım Akan akmayan sularda Benim, bütün tezgahlarda paydosa giden Bir bahar akşamı dünyada. Ben dört duvar arasında değilim Pirinçte, pamukta ve tütündeyim, Karacadağ, Çukurova ve Cibalide. Zehirli kör yılanları Ve sıtmasıyla Gün yirmidört saat insan avında Karacadağda çeltikler. Bir kız çocuğunun gözyaşı gibi - Ayak bileklerinde bir dizi boncuk, Sol omzunda nazarlık, Dağ başında unutulmuş üşümüş, Minicik bir aşiret kızının - Damla-damla, berrak olur pirinci. Kamyonlarla, katır kervanlarıyla Beyler sofrasına gider... Çukurovam, Kundağımız, kefen bezimiz Kanı esmer, yüzü ak. Sıcağında sabır taşları çatlar, Çatlamaz ırgadın yüreği. Dilerse buluttan ak, Köpükten yumuşak verir pamuğu. Külhan, kavgacıdır delikanlısı, Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun En çok Çukurovalılar mahpustur, Dostuna yarasını gösterir gibi, Bir salkım söğüde su verir gibi, Öyle içten Öyle derin, Türkü söylemek, küfretmek, Çukurova yiğidine mahsustur... Tütünü bilir misin? "Kız saçı" demiş zeybekler, Su içmez her damardan, Yerini kolay beğenmez, Üşür Naz eder, Darılır Iki parmak arasında kıyılmış, Bir parçası var kalbimin İncecik, ak kağıtlara sarılır, Dar vakit yanar da verir kendini. Dostun susan dudağına... Sokaklardan, Kıyılardan, Gök mavisinden, Ekmeğinden, Canevinden ayrı düşmeye Yani bütün hasretlerin kahrına Ve zehrine çaresiz kalmaların, İlk nefesi Hızır gibi yetişir Cibalide sarılan cıgaranın... Tütün işçileri yoksul, Tütün işçileri yorgun, Ama yiğit Pırıl - pırıl namuslu. Namı gitmiş deryaların ardına Vatanımın bir umudu.. *** VAY KURBAN Dağlarının, dağlarının ardı, Nazlıdır. Uçurum kıyısında incecik bir yol Gider dolana dolana, Bir hastan vardır, umutsuz, Belki Ayşe, belki Elif Endamı kuytuda başak, Memesinin, memesinin altında, Bir sancı, Bir hayın bıçak... Ölüm bu, Fukara ölümü Geldim, geliyorum demez. Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü, Ya da seher, mahmurlukta, Bakarsın, olmuş olacak. Bir hastan vardır umutsuz, Hayreti uykularda, Hayreti soğuk sularda. Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri, İki mavi, kocaman korku çiçeği, Açar, derin kuyularda... Dağlarının, dağlarının ardı korkunçtur. Hiç akıl edip de düşünen var mı? Gün kimin hesabına tutar akşamı, Rahmetinden kim demlenir bulutun, Hayırlı evlat makina Nasıl canavar kesilir. Kurdun, karıncanın rızkını veren Toprak nasıl ayartılır, Yüz vermez topal öküze, Ve almaz koynuna kara sabanı. Sepetçioğlu'm bir kömür işçişidir, Mavzer değil, kürek tutar Urfalı Nazif Mal, haraç-mezattır, Can, pazar-pazar. Kırmızı, ak ve esmer, Yumuşak ve sert buğdayları Yaratan ellerin sahibidir bu, Kör boğaz, nafaka uğruna, Haldan düşmüş, tebdil gezer... Dağlarının, dağlarının ardı, Nasıl anlatsam... Ağaçsız, kuşsuz, gölgesiz. Çırılçıplak, Vay kurban... "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda." Yiğitlik, sen cehennem olsan da bile Fedayı kabul etmektir, Cennet yapabilmek için seni, Yoksul ve namuslu halka. Bu'dur ol hikayet, Ol kara sevda. Seni sevmek, Felsefedir, kusursuz. İmandır, korkunç sabırlı. İpin, kurşunun rağmına, Yürür, pervasız ve güzel. Sıradağları devirir, Akan suları çevirir, Alır yetimin hakkını, Buyurur, kitabınca... Gün ola, devran döne, umut yetişe, Dağlarının, dağlarının ardında, Değil öyle yoksulluklar, hasretler, Bir tek başak bile dargın kalmayacaktır, Bir tek zeytin dalı bile yalnız... Sıkıysa yağmasın yağmur, Sıkıysa uykudan uyanmasın dağ. bu yürek, ne güne vurur... Kaçar damarlarından karanlık, Kaçar, bir daha dönemez, Sunar koynunda yatandan, Hem de mutlulukla sunar Beynimizin ışığında yeraltı. Her mevsim daha genç, daha verimli, Sunar, pırıl-pırıl, sebil, Ömrünün en güzel aşk hasadını, Elimizin hünerinde yeryüzü. Dolu sofra, gülen anne, gülen çocuklar, Bir'e on, bir'e yüz'le akşama gebe Şafakla doğan işgücü. Yalanım yok, sözüm erkek sözüdür, Ol kitapta böylece yazılıdır, Ol sevda, böyledir çünkü.. *** TUTUKLU Birden Kurşun yemiş gibi susar Gözbebeklerine karşı Susar da Açılıp yol verir şehir Sade radyolarda bir gamlı hava "Elaziz uzun çarşı" Firarda gözüm yok Namussuzum yok Yok pişmanlık bir halim Yaslanıp bir cigara yakmak isterim Dumanı cevahir değer Mağlup mu desem mahçup mu Ama ikisi de değil Ben garip sen güzel Dünya umutlu Öyle bir tuhafım bu akşam üstü Sevgilim Canavar götürür gibi İki yanım İki süngü. ...AHMED ARİF ... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Majordepresyon Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 http://siir.gen.tr/siir/a/ahmed_arif/Ahmed%20Arif%20-%20Ay%20Karanlik.mp3 Aykaranlık http://siir.gen.tr/siir/a/ahmed_arif/Ahmed%20Arif%20-%20Hasretinden%20Prangalar%20Eskittim.mp3 Hasretinden Prangalar Eskittim http://siir.gen.tr/siir/a/ahmed_arif/Ahmed%20Arif%20-%20Karanfil%20Sokagi.mp Karanfil sokağı Kendi sesinden Ahmed Arif şiirleri Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Tengri Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ağustos 11, 2008 ben eklicektim major eklemiş kesinlikte tavsiye ederim kendi sesinden süper Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.