Jump to content

Gülten Akın Hayatı ve Şiirleri


semuel

Önerilen Mesajlar

Gülten AKIN

 

 

23 Ocak 1933'da Yozgat'ta doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladı(1951). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi (1955). Eşinin kaymakamlık görevi dolayısıyla Gevaş, Alucra, Gerze, Saray, Kahramanmaraş'ta avukatlık ve yardımcı öğretmenlik yaptı (1959-1973). Türk Dil Kurumu'nda dil uzmanı olarak çalıştı, ayrıca Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliği yaptı.

 

"Gerek bireyi gerekse toplumsalı dile getirirken, dizelerinde her bir sözcüğün yaslandığı arka planda, halk şiirinin olanaklarını soluk kesen çağdaş bir duyarlılıkla kullanan, kadını insan kılan, insanı insan kılan bir ustalıkla örüyor şiirini Gülten Akın."

 

 

SENİ SEVDİM

 

 

Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim

"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil

Nasıl yürür özsu dal uçlarına

Ve günışığı sislerden düşsel ovalara

 

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim

Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü

Yitik ceren arayı arayı anasını buldu

Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek

Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi

Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi

 

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar

Ve onların yoğun boyunlu kadınları

Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa

Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce

Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde

Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce

Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz

Senet senet satılmadan önce

Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp

Tanrı parsellenip kapatılmadan önce

Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin

 

 

UZUN YAĞMURLARDAN SONRA

 

 

Sen yağmurlu günlere yakışırsın

Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler

Islanan yapraklar gibi yüzün ışır

Işırsa beni unutma

 

Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün

Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün

Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün

Her şeye rağmen ellerin üşür

Üşürse beni unutma

 

Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer

Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular

Kahredersin başın önüne düşer

Düşerse beni unutma

 

 

 

KESTİM KARA SAÇLARIMI

 

Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön

Yasaktı yasaydı töreydi dön

İçinde dışında yanında değilim

İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi

Bu nasıl yaşamaydı dön

 

Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti

 

Tutsak ve kibirli -ne gülünç-

Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez

İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı

Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum

 

Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi

Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen -

Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım

Günaydın kaysıyı sallayan yele

Kurtulan dirilen kişiye günaydın

 

Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi

Bir yaşantı ile karşılayanlara

Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum

 

 

 

DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ

 

 

III

 

Sana büyük caddelerin birinde rastlasam

Elimi uzatsam tutsam götürsem

Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak

Anlasan

 

Elimi uzatsam tutamasam

Olanca sevgimi yalnızlığımı

Düşünsem hayır düşünmesem

Senin hiç haberin olmasa

Senin hiç haberin olmaz ki

Başlar biter kendi kendine o türkü

 

Yağmur yağar akasyalar ıslanır

Bulutlar uçuşur geceleyin

Ben yağmura deli buluta deli

Bir büyük oyun yaşamak dediğin

Beni ya sevmeli ya öldürmeli

 

Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa

Böcekler gibi başlamalı yeniden

Bu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta

Yan garipliğine yürek yan

Gitti giden

 

 

 

 

SEVDA KALICIDIR

 

 

Kayboldum

Bir köpeğin bir çocuğu beklediği gibi

Hasretle kamaşık yüreği

 

Kayboldum

Bağırırlar, seslerinin yankısı

Dönemez bir türlü

 

Kayboldum

Çevrilir sayılar sonuncuya değin

Ansımaz sonuncu kaçtı, biter telefon

 

Kayboldum

Herkesin adı okunur, düşmüştür onunki

 

Kayboldum

Yıllarca beraber uyumak uyanmak

Suya ve ekmeğe uzanmak birlikte

Tartışmak, küsüşmek, sevişmek

Ama sevda nerde sevda nerde

 

Kayboldum

Kimlere hüzündü kimlere nostalji

Kimler tutkun idi kimler unuttu

 

Siz hepiniz ölüleri ve mezarları seversiniz

Çoğa sürmez bir gün ben de beklerim

 

 

 

Bağlar

 

Solmamıştık daha çağla zamanlardı

siz ikiniz gelirdiniz küçük kızlar

birinizin iri mavi komik bakışları

öteki sessiz edilgen

mavi, taklidini yapardı dünyanın

dönülmez yerlerden Ulvi Uraz esintisi

abla kabuğum içine

sığdıramadığım neşe

müzik odasında kaçak dakikalar

pencerede diz boyu çayırla

arka bahçe

o günlerden bu günlere

siz neyi taşıdınız

ben neyi taşıdım?

vardı bir şeyler elbette

o zaman da vardı

ama Afgan şehirleri

masal olmamıştı daha

Iraklı çocuklar, anneleri...

Irak kül, Irak yıkıntı

Ortadoğu yara dünya

Şimdi gündüz sanki yokmuş

atlayıp geçiyor gökyüzü

geceler düş düş düş

yuvarlağın bir yerinde

durmadan büyüyen kara leke

Leke haşindir, bakanı incitir

yaralar göreni

körlüğü yarattı ilkin

o yüzden medya

o günlerden bu günlere

siz neyi taşıdınız

ben neyi taşıdım?

Ziverbey köşküne bitişik duran

bir evdi İstanbul

güllerle çığlıklar arasında

körmüşüm, kördüm ben o zaman

güneş dışımızdan geçip gidiyordu

Sıcak yapı soğudu mu

ziyadesiyle soğur

ağız sımsıkı kapanır

göz artık göz değildir

o günlerden bu günlere

siz neyi taşıdınız

ben neyi taşıdım?

Çölden toz da yağdı

üstümüze sonunda

denizler çekildi, ırmaklar soldu

toprak çürüdü

siz neyi taşıdınız

ben neyi taşıdım?

yaşlı bir şairin gösterdiği uçlar

kilise müziği, siren sesli küçük oğlan

kır menekşeleri, Halep asması

kavaklar, zeytinler, rüzgâr

hindiba toplayan çingene kızı

puhu kuşu

ağır taşlardan geçirilen su

henüz duruyorken...

bende bir gülten kaldı

hangi bağa diksem yabancı

 

kitap-lık

 

 

Leke

 

Çağın en karmaşık yerinde durduk

biri bizi yazsın, kendimiz değilse

kim yazacak

sustukça köreldi

kaba günü yonttuğumuz ince bıçak

nerde onlar, her kımıldayışta

çakan tansık, ışıldatan büyü

bir gün daha görülmedi

bir gün daha geçti otları soldurarak

öğrendik de körmüş, sanki yokmuş

ne yol ne bir geçip giden

ne kaydını tutan geçip gidenin

dediler ki

onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak

oysa

utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus

tak başına mutlu olmak

sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri

leke dokuya işledi

susarak susarak

 

 

Körleşme

 

 

“Körleşme” diyor telefondaki ses

bakmadan yürüyüp gidiyoruz

ırmak yanımızdan akıyor,

dağıttığımız, boşa gittiğini sandığımız

sözcükleri bir bir derleyerek

birgün yeni bir yatak

açmak için kendine

umutlanıyoruz

büyücü değiliz,

bir solukta

değiştiremiyoruz

akarken akarken yanımızdan

ırmak değiştirir umuyoruz

“Körleşme” diyor telefon

gözlerimiz:

ortaya anılar atıyoruz

insanlar mı kuzular mı

seçilemiyoruz.

ırmak yanımızdan akıyor

yatağını zorlayarak, yıkarak bazan

bakmadan geçip gittiğimiz

o sislerin pusların içindeki: ah

geri dönüşlerle yürüyor kimimiz

düşleri azaldıkça anıları artıyor

onlar bizim delilerimiz mi

kilitleyip unutuyoruz.

durmadan unutmak unutmak unutmak

teselli. kendimizi koyuveriyoruz

“Hiçbir şey kaybolmaz” diyoruz.

hâlâ körleşmeden söz ediyor telefondaki

o da susar büsbütün

lâl-ü ebkem kalırız.

 

kitap-lık

 

 

Şehrazad

 

 

şehrazad, o binbir kara geceden

ulaştı masalsı aydınlığa

sesler rüzgâra sığındı

onunla uçtu uzağa

 

içinde kendine çevrik bir ok

sen acemi durdun

avcısın ya hiç yakalayamadın

ya tuttuğun kaydı elinden hızla

acıyla sınandın, övgüyle sınandın

benzettiler, etiketler

“gördüm gördüm” dedi kimileri

“aylası vardı”

 

sardın sarmaladın elde kalanı

bitimsiz geceye sakladın

şimdi hepsi düştü

gülten gizde kaldın

 

kitap-lık

 

Ses-Gölge

 

elimdeki doğuştan kâse –bildim–

bir şey beklemeye değildi.

AŞKtı mekâna sığmazdı kâseyi attım

AŞKın şavkıdığı dünyayı istedim

bir bile değildim, hiç oldum

ne utanç kaldı ne korku ne bağ

AŞKı istedim

öyle yürekten istedim, yürek eridi

kaygan biçimlere tutuldum

biçim kaygım en kırık yanımdı

AŞKı sesten olmuş bir gölgeye yükledim

ten ayrı ve uzak durdu

hayat koşum takımları düzgün

gündelik talika

ten alındı götürüldü dışarıdan baktım

o kendini yaşadı

ben AŞK diye ses-gölgeyle kaldım

 

kitap-lık

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÇAY

Bülbüllerin, kızaran çileklerin sesi

bana doğru uzanmış elindeki

açık sabah çayı

kışkırtılan gönenç

suçlu gibi yaşamaya alıştık biz oysa

 

onu nereye nereye saklamalı

yıllarca sımsıkı kapattığı kapattığımız

ruhlarımız (ilk mi) birbirine değdi

düzleşe düzleşe yitti deniz

düşteydik, teknelerin sesi balıkçılar olmasa

dağlar eflatun ve kara

gitgide yaklaşarak üstümüze geldi

yittik yitik ülkedeydik

değdik

kırlangıcın kanadıyla sessizliğe

 

reddettik

göğü, ağır bulutları, koyu

batıp gideni reddettik

akşam, yaşlı seslerinden geçerek komşuların

yoğurdun ve elmanın tadıyla

 

bizi derinine aldı

 

Gülten Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Deli Kızın Türküsü

I

 

Sabahleyin

 

Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim

Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde

Eliniz beyazken uzatın isterim

Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim

 

Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem

Uzanmışım gölgeliğe bir başıma

Şu uzaktan tükenmez yalnızlıktan

İçten içe ürküyorum ama

Böyle de iyiyim

 

Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız

Sabah sabah insanı ayağına getiren

Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren

Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız

 

Çocuk ağzınızla biraz daha durun

Gittiğinizde güz gelmiş olacak

 

Güz gelirken bir yanı kara sevdalarla

Avcumda bu yavru kuş varken tedirgin

Sizde tutunacak yaslanacak kollar

Biraz daha durun biraz daha

Karayı kaldırın mavi koyun umudumu götürmeyin

 

 

Akşamüstü

 

Yollarda akşam dönüşü yorgun argın

Siz yoksunuz şiir yazan ellerim yok

Yarımla dışa dönmüşüm yarım susken

Çizginin üstindekiler yüz yüze

Koca bir gün ne yapmışım nasıl yaşamışım

Haberim yok

 

Dokunup çekilen bir şarkı rüzgarla

Vakti yalanlıyor sıcak sıcak

Sinema dönüşü iş dönüşü yahut bahanesiz

Beyazın tam ortasında bekliyorum

Ya gelmezseniz ne olacak

 

Maviyi kaldırın kara koyun sırasıdır

Bana yeni tutkular gerek bıktım

Bir solukta buz gibi yaşamak isterim

Beni öldürürse bu umut öldürür

 

 

Gece Türküsü

 

Alıp ayaklarımı yollardan şöyle rahat

Tam kendimi bulacakken

Kim getirir sizi başucuma

Kim kaldırır uzun uykunuzdan

 

Başlar gecenin oyunu delice

Dizlerime yükselir bir deniz

Anıları küçük yıldızlar gibi karanlıkta

Yanıma yöreme indirirsiniz

 

Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem

Uzak uzak gitmede fayda yok

Şimdii bütün şehirler birbirine benzer

Bir kendi kendime doyasıya

Bu gece sussanız dinlensem

Ne gezer

 

 

II

 

Şimdi insanların yalnız kolları var

Ve ben delice bir şey istiyorum

Şimdi insanların yalnız kolları var

Ve ben başımı koyuyorum

 

Tuttu bir alacakaranlık bastı

Bütün şehirler birbirine benzedi

Saklı köşem bir daha aldattı ellerimi

Ellerimde iki üç isim kaldı

 

Adına yakılan mumlar İsa'nın

Yana yana bitti umutsuz

İsa, resimleri kadar güzel değildi

Biri kardeşliiğimi aldı gitti

Şimdi ben delice yaslanmak istiyorum

Şimdi insanların yalnız kolları var

 

Gülten Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...