semuel Oluşturma zamanı: Aralık 18, 2008 Paylaş Oluşturma zamanı: Aralık 18, 2008 Gülten AKIN 23 Ocak 1933'da Yozgat'ta doğdu. Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladı(1951). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi (1955). Eşinin kaymakamlık görevi dolayısıyla Gevaş, Alucra, Gerze, Saray, Kahramanmaraş'ta avukatlık ve yardımcı öğretmenlik yaptı (1959-1973). Türk Dil Kurumu'nda dil uzmanı olarak çalıştı, ayrıca Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliği yaptı. "Gerek bireyi gerekse toplumsalı dile getirirken, dizelerinde her bir sözcüğün yaslandığı arka planda, halk şiirinin olanaklarını soluk kesen çağdaş bir duyarlılıkla kullanan, kadını insan kılan, insanı insan kılan bir ustalıkla örüyor şiirini Gülten Akın." SENİ SEVDİM Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim "Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil Nasıl yürür özsu dal uçlarına Ve günışığı sislerden düşsel ovalara Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü Yitik ceren arayı arayı anasını buldu Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar Ve onların yoğun boyunlu kadınları Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz Senet senet satılmadan önce Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp Tanrı parsellenip kapatılmadan önce Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin UZUN YAĞMURLARDAN SONRA Sen yağmurlu günlere yakışırsın Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler Islanan yapraklar gibi yüzün ışır Işırsa beni unutma Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün Her şeye rağmen ellerin üşür Üşürse beni unutma Yeni dostlar yeni rüzgârlar gelir geçer Yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular Kahredersin başın önüne düşer Düşerse beni unutma KESTİM KARA SAÇLARIMI Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön Yasaktı yasaydı töreydi dön İçinde dışında yanında değilim İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi Bu nasıl yaşamaydı dön Onlarsız olmazdı, taşımam gerekti, kullanmam gerekti Tutsak ve kibirli -ne gülünç- Gözleri gittikçe iri gittikçe çekilmez İçimde gittikçe bunaltı gittikçe bunaltı Gittim geldim kara saçlarımı öylece buldum Kestim kara saçlarımı n'olacak şimdi Bir şeycik olmadı - Deneyin lütfen - Aydınlığım deliyim rüzgârlıyım Günaydın kaysıyı sallayan yele Kurtulan dirilen kişiye günaydın Şimdi şaşıyorum bir toplu iğneyi Bir yaşantı ile karşılayanlara Gittim geldim kara saçlarımdan kurtuldum DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ III Sana büyük caddelerin birinde rastlasam Elimi uzatsam tutsam götürsem Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak Anlasan Elimi uzatsam tutamasam Olanca sevgimi yalnızlığımı Düşünsem hayır düşünmesem Senin hiç haberin olmasa Senin hiç haberin olmaz ki Başlar biter kendi kendine o türkü Yağmur yağar akasyalar ıslanır Bulutlar uçuşur geceleyin Ben yağmura deli buluta deli Bir büyük oyun yaşamak dediğin Beni ya sevmeli ya öldürmeli Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa Böcekler gibi başlamalı yeniden Bu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta Yan garipliğine yürek yan Gitti giden SEVDA KALICIDIR Kayboldum Bir köpeğin bir çocuğu beklediği gibi Hasretle kamaşık yüreği Kayboldum Bağırırlar, seslerinin yankısı Dönemez bir türlü Kayboldum Çevrilir sayılar sonuncuya değin Ansımaz sonuncu kaçtı, biter telefon Kayboldum Herkesin adı okunur, düşmüştür onunki Kayboldum Yıllarca beraber uyumak uyanmak Suya ve ekmeğe uzanmak birlikte Tartışmak, küsüşmek, sevişmek Ama sevda nerde sevda nerde Kayboldum Kimlere hüzündü kimlere nostalji Kimler tutkun idi kimler unuttu Siz hepiniz ölüleri ve mezarları seversiniz Çoğa sürmez bir gün ben de beklerim Bağlar Solmamıştık daha çağla zamanlardı siz ikiniz gelirdiniz küçük kızlar birinizin iri mavi komik bakışları öteki sessiz edilgen mavi, taklidini yapardı dünyanın dönülmez yerlerden Ulvi Uraz esintisi abla kabuğum içine sığdıramadığım neşe müzik odasında kaçak dakikalar pencerede diz boyu çayırla arka bahçe o günlerden bu günlere siz neyi taşıdınız ben neyi taşıdım? vardı bir şeyler elbette o zaman da vardı ama Afgan şehirleri masal olmamıştı daha Iraklı çocuklar, anneleri... Irak kül, Irak yıkıntı Ortadoğu yara dünya Şimdi gündüz sanki yokmuş atlayıp geçiyor gökyüzü geceler düş düş düş yuvarlağın bir yerinde durmadan büyüyen kara leke Leke haşindir, bakanı incitir yaralar göreni körlüğü yarattı ilkin o yüzden medya o günlerden bu günlere siz neyi taşıdınız ben neyi taşıdım? Ziverbey köşküne bitişik duran bir evdi İstanbul güllerle çığlıklar arasında körmüşüm, kördüm ben o zaman güneş dışımızdan geçip gidiyordu Sıcak yapı soğudu mu ziyadesiyle soğur ağız sımsıkı kapanır göz artık göz değildir o günlerden bu günlere siz neyi taşıdınız ben neyi taşıdım? Çölden toz da yağdı üstümüze sonunda denizler çekildi, ırmaklar soldu toprak çürüdü siz neyi taşıdınız ben neyi taşıdım? yaşlı bir şairin gösterdiği uçlar kilise müziği, siren sesli küçük oğlan kır menekşeleri, Halep asması kavaklar, zeytinler, rüzgâr hindiba toplayan çingene kızı puhu kuşu ağır taşlardan geçirilen su henüz duruyorken... bende bir gülten kaldı hangi bağa diksem yabancı kitap-lık Leke Çağın en karmaşık yerinde durduk biri bizi yazsın, kendimiz değilse kim yazacak sustukça köreldi kaba günü yonttuğumuz ince bıçak nerde onlar, her kımıldayışta çakan tansık, ışıldatan büyü bir gün daha görülmedi bir gün daha geçti otları soldurarak öğrendik de körmüş, sanki yokmuş ne yol ne bir geçip giden ne kaydını tutan geçip gidenin dediler ki onları kilitle, anahtarı eski yerine bırak oysa utanılacak bir şeymiş, öyle diyor Camus tak başına mutlu olmak sesler ve öteki sesler, nerde dünyanın sesleri leke dokuya işledi susarak susarak Körleşme “Körleşme” diyor telefondaki ses bakmadan yürüyüp gidiyoruz ırmak yanımızdan akıyor, dağıttığımız, boşa gittiğini sandığımız sözcükleri bir bir derleyerek birgün yeni bir yatak açmak için kendine umutlanıyoruz büyücü değiliz, bir solukta değiştiremiyoruz akarken akarken yanımızdan ırmak değiştirir umuyoruz “Körleşme” diyor telefon gözlerimiz: ortaya anılar atıyoruz insanlar mı kuzular mı seçilemiyoruz. ırmak yanımızdan akıyor yatağını zorlayarak, yıkarak bazan bakmadan geçip gittiğimiz o sislerin pusların içindeki: ah geri dönüşlerle yürüyor kimimiz düşleri azaldıkça anıları artıyor onlar bizim delilerimiz mi kilitleyip unutuyoruz. durmadan unutmak unutmak unutmak teselli. kendimizi koyuveriyoruz “Hiçbir şey kaybolmaz” diyoruz. hâlâ körleşmeden söz ediyor telefondaki o da susar büsbütün lâl-ü ebkem kalırız. kitap-lık Şehrazad şehrazad, o binbir kara geceden ulaştı masalsı aydınlığa sesler rüzgâra sığındı onunla uçtu uzağa içinde kendine çevrik bir ok sen acemi durdun avcısın ya hiç yakalayamadın ya tuttuğun kaydı elinden hızla acıyla sınandın, övgüyle sınandın benzettiler, etiketler “gördüm gördüm” dedi kimileri “aylası vardı” sardın sarmaladın elde kalanı bitimsiz geceye sakladın şimdi hepsi düştü gülten gizde kaldın kitap-lık Ses-Gölge elimdeki doğuştan kâse –bildim– bir şey beklemeye değildi. AŞKtı mekâna sığmazdı kâseyi attım AŞKın şavkıdığı dünyayı istedim bir bile değildim, hiç oldum ne utanç kaldı ne korku ne bağ AŞKı istedim öyle yürekten istedim, yürek eridi kaygan biçimlere tutuldum biçim kaygım en kırık yanımdı AŞKı sesten olmuş bir gölgeye yükledim ten ayrı ve uzak durdu hayat koşum takımları düzgün gündelik talika ten alındı götürüldü dışarıdan baktım o kendini yaşadı ben AŞK diye ses-gölgeyle kaldım kitap-lık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 ÇAY Bülbüllerin, kızaran çileklerin sesi bana doğru uzanmış elindeki açık sabah çayı kışkırtılan gönenç suçlu gibi yaşamaya alıştık biz oysa onu nereye nereye saklamalı yıllarca sımsıkı kapattığı kapattığımız ruhlarımız (ilk mi) birbirine değdi düzleşe düzleşe yitti deniz düşteydik, teknelerin sesi balıkçılar olmasa dağlar eflatun ve kara gitgide yaklaşarak üstümüze geldi yittik yitik ülkedeydik değdik kırlangıcın kanadıyla sessizliğe reddettik göğü, ağır bulutları, koyu batıp gideni reddettik akşam, yaşlı seslerinden geçerek komşuların yoğurdun ve elmanın tadıyla bizi derinine aldı Gülten Akın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
askask Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 24, 2008 elınıze saglık Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 19, 2009 Deli Kızın Türküsü I Sabahleyin Karayı kaldırın mavi koyun umudumu yitirmedim Beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde Eliniz beyazken uzatın isterim Karayı kaldırın sevgi koyun umudumu yitirmedim Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem Uzanmışım gölgeliğe bir başıma Şu uzaktan tükenmez yalnızlıktan İçten içe ürküyorum ama Böyle de iyiyim Siz dayanılmaz bir "Günaydın"sınız Sabah sabah insanı ayağına getiren Hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren Siz çocuk ağızlı bir "Günaydın"sınız Çocuk ağzınızla biraz daha durun Gittiğinizde güz gelmiş olacak Güz gelirken bir yanı kara sevdalarla Avcumda bu yavru kuş varken tedirgin Sizde tutunacak yaslanacak kollar Biraz daha durun biraz daha Karayı kaldırın mavi koyun umudumu götürmeyin Akşamüstü Yollarda akşam dönüşü yorgun argın Siz yoksunuz şiir yazan ellerim yok Yarımla dışa dönmüşüm yarım susken Çizginin üstindekiler yüz yüze Koca bir gün ne yapmışım nasıl yaşamışım Haberim yok Dokunup çekilen bir şarkı rüzgarla Vakti yalanlıyor sıcak sıcak Sinema dönüşü iş dönüşü yahut bahanesiz Beyazın tam ortasında bekliyorum Ya gelmezseniz ne olacak Maviyi kaldırın kara koyun sırasıdır Bana yeni tutkular gerek bıktım Bir solukta buz gibi yaşamak isterim Beni öldürürse bu umut öldürür Gece Türküsü Alıp ayaklarımı yollardan şöyle rahat Tam kendimi bulacakken Kim getirir sizi başucuma Kim kaldırır uzun uykunuzdan Başlar gecenin oyunu delice Dizlerime yükselir bir deniz Anıları küçük yıldızlar gibi karanlıkta Yanıma yöreme indirirsiniz Ben ışıklar konfetler bayramlar istemem Uzak uzak gitmede fayda yok Şimdii bütün şehirler birbirine benzer Bir kendi kendime doyasıya Bu gece sussanız dinlensem Ne gezer II Şimdi insanların yalnız kolları var Ve ben delice bir şey istiyorum Şimdi insanların yalnız kolları var Ve ben başımı koyuyorum Tuttu bir alacakaranlık bastı Bütün şehirler birbirine benzedi Saklı köşem bir daha aldattı ellerimi Ellerimde iki üç isim kaldı Adına yakılan mumlar İsa'nın Yana yana bitti umutsuz İsa, resimleri kadar güzel değildi Biri kardeşliiğimi aldı gitti Şimdi ben delice yaslanmak istiyorum Şimdi insanların yalnız kolları var Gülten Akın Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.