schizophrana Oluşturma zamanı: Ocak 3, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 3, 2009 1944'de, Söke'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri’de dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara’da tamamlar. Öncelikle Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okuduysa da mezun olacağı okul Hacettepe Üniversitesi1963'de Yelken Dergisi'nde yayınlanır. Bu tarihle birlikte ; yazın, düşün ve sanat dünyasındaki serüvenine başlamıştır. İlk kitabı Geceleyin Bir Koşu'yu 1966 yılında, büyük yankılar uyandıran ikinci kitabı Evet, İsyan'ı ise 1969 yılında yayımlar. 1970'de yakın arkadaşı Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkarır. 1974 yılına gelindiğinde ise , o zamana dek içerisinde bulunduğu ve savunduğu sosyalist düşünce çizgisini geride bırakarak fikri ve ruhi bir değişim yaşayacaktır. Bu tarihten sonra yazı ve sanat hayatına, İslami düşünce çerçevesinde devam eder. Bu düşünce yapısı aynı zamanda ona yeni sorumluluklar da yüklemiştir. Bu sorumluluk bilinci ile 1977'de Yeni Devir gazetesinde günlük fıkralar yazar, yine aynı gazetede Abdullah Çıdamlı müstear ismi ile çeviriler yapar, Pazar günlerine özel kültür sayfaları hazırlar. 1985 yılında Milli Gazete'de Cuma Mektupları'na, 1997 yılında Yeni Şafak Gazetesi'ndeki günlük fıkralarına başlar. Yazdığı deneme kitabı Taşları Yemek YasakTürkiye Yazarlar Birliği Deneme ve 2005'de üstün hizmet ödülünü kazanır. 1995'de Şilili Ozan Gabriela Mistral nişanı alır. Siyasi yazıları 2003 yılına dek kısmi aralıklarla çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır. Halen İstiklâl Marşı Derneği'nin genel başkanlık görevini yerine getirmektedir. Fransız Dili ve Edebiyatı olacaktır. On sekiz yıl Devlet Konservatuarı'nda Fransızca okutmanlığı yapar, ilk şiiri ile Evli ve dört çocuk babası, iki çocuk dedesi İsmet Özel, Çengelköy’deki evinde düşünce ve sanat hayatına devam etmektedir. wikipedia Yaşamak Geçti Başımdan Gözümü külün acısı yaktı aksırayazdım Asra döndürdü beni tasta kalan balın kalın ağrısı Bendimi tefe koyduğum gün karnı aç icara muhtaç kulağım Komadı çilekte çil bıçakta sırt sıyrılıp üstüne sürtüne han kapısı. Harala gürele. Taktuk. Şıngırmınk. Canına yandığımın imbiği tundra Keyfimin şişko kâhyası Karısı sanki kovucunun biri değil mi? Dediğinden dönmez tamire gelmez Yükte hafif pahada ağır Kendisi değil midir bizzat çaldığı Minareye kılıf? Ahlâken zayıf İlmen soytarılığı İbretamiz Camia muhasebecimiz Bunu da kaldırır Lep demeden saldırır Bunlara denecekse yaşamak inanın benim de geldi başıma Geldi geçti iz bırakmadan adak başında -Deli olma çocuk dediler sonunda -Çıldırdın mı ihtiyar beni hep Müşteki kıldılar yaşımdan Yaşamak geçti başımdan. Karagöz Dergisi / Mayıs 2008 Mevsimlerin İnsana Yaptığı FenalıklarMevsimlerin bizim âşıklarımız olduğunu bilmezdim Bizi duysunlar için doluyorlarmış meğer etrafımıza Koynumuzdan her geçişinde kendine yol edermiş bir mevsim Ve gelirmiş sargımız kalkıverince uyarak çağrımıza Ruhu saran zevklerden söz açtı da nice yıldır nice insan Kimseler anlatmadı sargıların kaldırıldığı zamanı Söylenmedi çıplak kaldı mı ruh neydi hemen rengi koyultan Neydi öperken akıtır öpülürken pıhtı kılardı kanı Özlenen bir pişmanlık diye tarif ederler aşkı sorarsak Ve her sevilen nobran biraz her mevsim severken birer zorba Çözülür tirşeleşir çatık ten sonra tekrar toparlanacak Fark ederiz üstümüzde bir çentik hangi mevsimden acaba Bir yemini hatırlatsın diyedir belki de yazdansa bu iz Uzayan gün bıktırıcı setreylemeyen karanlık müzevir İnsan olmaktan kalan elemin zamkı gibi belli belirsiz Depreşen o ilk yeminden başka yazın her şey alelâdedir Her şey bir soruyu katederkenki hayatımız kadar ürkek Taze şarap herbirimiz son korkusuna garkolmaya teşne Köhneleşmekten kaçarken güç ararız kahverengi ve erkek Böyle kalır bir güz lekesi yükü artan göklerden kinâye Yani hata önceye ait önce öbür yüz öpülecekti Öbür gölden içecektik kaplamasaydı çabuk sineyi kış Üşüdük terkedilmekten utandık ruh kendini içe çekti Aldırdık aldanmak için çentik dedik oysa sadece yanlış Koyverin matemi tasvire çengiyle köçek çullanadursun Her yanlışı yeşeren dal fışkıran otla kapatsak da n'olur Ağlayış buldu eşin neydi adı ko bahar coşkusu olsun Yüze vurmaz artık elem yapışır âdeme göğsünde solur Kitâbe Bende mevsim denilen üftâdelerin yardığı yer apaçık Esebilsin sevgililer diyerek cân içre dünden hazırım Korkarım kalmazsa sevişmekten bir yangılı yer ya da sıyrık Ömrüm fenâlıklara kayıp ağulanmazsa ben ne yaparım. PLUIE ENCORE APRÈS LA PLUIE Babamın imzasını taklit edersem Üçüncü muavini sersemletmem Faydadan nasibime düşen Demek midir? Askılı kısa pantolonun derin cebi Oradan eksik olur Ne iç lastikten kesilmiş iki şeridin Gön yuvayı tuttuğu çatal sapan Ne de bir sarı cevap. Eksik etmez bilyaları da cebinden Beni ıslıkla sokağa çekip Söğüt dalı yontmayı Böğürtlen toplamayı Çimmeyi tatlı çayda aklıma getiren. Cevap kebap Çıkarır cevabı cepten dönüş yolumuzda Bende merak bu cepten çıkacak mı kebap Sarıdır aslı cevabın solmaktan sarardı sanmayınız Sorudur aslı cevabın sorar üflemez vefayı Göbelleri bizi aşağı mahallenin çevirdiğinde What do you mean by “we” white man? Dönüş yolu düz ve kıvırcık saçlı kızlardan biraz erken Geride bırakılışa tümsek tüm sek sek dudak büken I- ıh hatalı kısmı gözden düşme korkusuyla söken Bilerek hece yutan sayışmayı söylerken Esmerim daha esmer her yaz sanki okullar Açılınca gitgide açılacak rengim Çocukluğuma verilecek A’dan Z’ye içerik Kim bulacak nerede bir el bombası işte ben Benim bulunacak bir ben bende var benden âlâ Sadece pimiyim yani bombanın aynı zamanda Cennetten payımı koparacağım Yakasına yapışıp kimin. Yılık Koşma Koşan kaşık isminde kızılderili bir dostum Eğersiz atına dürbünlü tüfekle bir zum Bilirdi Türk olsaydı hangi takım ne koşum Kıpkızıl derisiyle kentlerde lauft immer um. Önce beyaz perdeden sonra camlı kutudan Manitu’yu milletimiz Allah sanarak sevdi Dşıng dşıng grav grav cıv cıv dan dan dan dan Çapmak mastarı nanay ringe çıkmadan dövdü Oldu bunlar devamı perşembeye gelecek Sinamekiden gergef öksürükten pilâki Prusya cazgırlığı cezasını görecek Hamutuyla yutacak demokrasi illâ ki Kaçta patlar kuş beyin tevekkülü sırtlandı Zımnen everilen gül boşanırken ciritti İnci Birol bahane kötü adam Sırtlandı Bütçesiz akçe gümüş altınsız okka gitti Yak be İsmet pazarda resmiyetin çırasın Meşalenin isinden köhne tezgâh tekliyor Beş benzemez maaşı damın ruanın asın Som akıl bezginlikte intikam tan bekliyor. merdivenşiir / sayı-12 KADIN ŞAİRLER AŞKTAN BAHSETTİKLERİ ZAMAN Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Mangalın küle mahcubiyeti artar Divitlerin ucu eğrilir akıtmaya başlar hokkalar Ayırır denizin kibrini bin parçaya ünlü keman Donup kalır kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Kefesi kibrit çöpü hissiyle ağdırılan terazi Duyulur arş-ı âlâda ipsiz birinin çürümüş tahta perdelere Attığı yumruk tangır tungur Kala kalır açık kalır tentürdiyot şişesinin kapağı Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman İşitmek istemezsin çığlık istemezsin ah ü enîn Nedir bu dersin ciyak ciyak Sırası mıydı şu öğle vakti. Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Kilidiyle kırk yıldır nikâh altında kalan defter yanar Kilit kalır nikel kilit alevlerin büktüğü nikel kilit Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Akvaryuma dalıp gitmek sırası bir türlü bize gelmez Biblonun boyasındaki çatlağı fark ederiz Kadın şairler aşktan bahsettikleri zaman Bir bahane uydurup baklacılar konserine gitmeyiz. merdivenşiir dergisi / 12. sayıİsmet Özel Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.