sawyer6161 Oluşturma zamanı: Ocak 4, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 4, 2009 GALAKTİK İNSAN AKAŞA YAYINLARI Washta, Siriuslu yükselmiş bir üstat olarak dünyaya bir kitap yazdırmakla görevlendirilmiştir. Ona bu görevinde bilim ve tarih konusunda uzman olan Aumtron ve Teletron adlı iki Siriuslu yardım etmektedir. Kitap boyunca bu üç kişilik grubun sözcülüğünü Washta yapmaktadır. FOTON KUŞAĞI Güneş sisteminiz büyük olasılıkla 1996 yılından sonra foton kuşağı denen büyük bir ışık kuşağına girecektir. Foton kuşağı yeniden bilinçlenmenizi, DNA ve çakra sistemlerinizin değişmesini sağlayacaktır. Bu inanılmaz kuşak sadece sizi değil gezegeninizi ve güneş sisteminizi de ebediyen değiştirecek, üçüncü boyuttan beşinci boyuta aktararak Sirius yıldız sistemine daha yakın bir konuma geçmenizi sağlayacaktır. Işık parçacıklarından oluşan ve şekli dev bir simiti andıran foton kuşağı, bilim adamlarınız tarafından ilk kez 1961 yılında Pleiades yakınlarında keşfedildi. Bir foton ışık parçacığı, anti elektronla (pozitron) elektronun çarpışması sonucunda oluşur. Bu anlık çarpışmanın sonucunda ortaya çıkan kütle foton olarak bilinen enerjiye dönüşür. Bilim adamlarınız her parçacığa karşılık bir anti parçacık olması gerektiğini düşündüler, 1950’lerde anti- protonlar ve anti-nötronlar artık sizce de bilinir hale geldi. Bilim adamlarınızın ileri sürdüklerine göre bir anti-parçacıkla parçacığın, örneğin bir anti-protonla protonun çarpışması sonucu ortaya çıkan şey foton enerjisidir. Bu enerji gelecekteki tüm gereksinimlerinizi karşılayan ana kaynak olacaktır. Foton kuşağı üç kısma ayrılabilir. Önce kör bölgeden geçeceksiniz, bu işlemin tamamlanması kabaca 5-6 gün alacak ve bu sürenin 3 günü tamamen karanlıkta geçecek. Bunu takiben kuşağın ana bölümüne girecek ve hiç sona ermeyen bir ışığı yaşayacaksınız, yani hiç gece olmayacak, günün 24 saati gündüz olacak. Foton kuşağındaki bu yolculuk genellikle 2 bin yıl sürer ve güneş sisteminizin yine kör bölgeden geçerek kuşağın öteki ucundan dışarı çıkışıyla sona erer. Bununla birlikte, Büyük Yaratıcı Güç (Tanrı) bu devrede güneş sisteminizin boyutlar arası bir “kurtarma baloncuğuna” alınmasına karar vermiştir. Bu baloncuk güneş sisteminizi iterek beşinci boyut yoluyla foton kuşağının dışına çıkaracak ve Sirius yıldız sisteminden 3 ışık yılı uzaklıktaki bir konuma (şu anda Sirius dünyadan 8,3 ışık yılı uzaklıktadır) geçirecektir. Baloncuğa 2012 – 2013 yılı civarında ulaşacaksınız. Bu devre bitip baloncuğa ulaştığınızda 24 saatlik gündüz deneyimi sona erecek ve yeniden yaklaşık 12 saat gündüz, 12 saat gece programına geri döneceksiniz. 20-30 yıldan beri dünyanın manyetik alanı derece derece neredeyse sıfıra doğru azalıyor. Birçok dünyalı bu fenomeni, yüzyılın sonunda meydana gelecek büyük bir kutup değişiminin kanıtı olarak kullanıyor. Ancak, Konseyin Siriuslu bilim adamları bir kutup değişiminin meydana gelmeyeceği konusunda size güvence verebilirler. Dünyanın manyetik alanındaki bu değişiklik, foton kuşağının güneş sisteminize yaptığı basıncın bir yan ürünüdür. Foton kuşağı tezahür ettiğinde hiçbir elektrikli aygıt çalışmayacaktır. Bu pillerin ve elektrik devrelerinin çalışmayacağı anlamına gelir. Kör bölgeye yaklaşırken meydana gelmesi beklenen bir başka büyük gelişme de gezegenin atmosferindeki ve yüzeyindeki basıncın artmasıdır. 1960’lardan günümüze dek uzanan depremsel faaliyetlerdeki artışın da işaret ettiği gibi bu basınç şimdiden gerçekleşmeye başlıyor. Dünya halen dört bir yanda depremlerin arttığı bir devir yaşıyor, aynı şey yanardağ faaliyetleriyle ilgili olarak da söylenebilir, ayrıca hava koşullarınızda da geleneksel su devrelerine basınç yapan çarpıcı bir değişim olmuştur. 1970’lerin başında ortaya çıkan ozon delikleri, kısmen foton kuşağının yaklaşmasının neden olduğu bir başka kritik değişikliği işaret etmektedir. Daha da önemlisi, yaklaşan bu olay güneşinizdeki lekelerin artmasına sebep olmuştur. 1987 ve 1988 yıllarında Siriuslular güneşinizin süptil bedenlerinin kutbiyetini değiştirdiler. Eğer bu yapılmasaydı, güneş foton kuşağının kör bölgesi tarafından yok edilir, dünya da buharlaşır giderdi. Değişiklik boyutlar arası bir hologram (ışık zarfı) kullanılarak gerçekleştirildi. Bu hologram daha sonra güneş sisteminizi Sirius’a yakın bir konuma taşımakta kullanılacaktır. Şimdi foton kuşağı senaryosunu tekrar gözden geçirip neler olacağını görelim. Büyük bir olasılıkla bu 1996’dan sonra yer alacak bir zamanda vuku bulacak. Eğer bir değişiklik olmazsa, şu anda görüldüğü kadarıyla gezegeniniz kör bölgeye girerken bir karanlık deneyimleyeceksiniz, aniden alaca karanlık yerini tam bir karanlığa bırakacak. Bu tıpkı gezegen bir dolaba sokulup kapı arkasından kapatılmış gibi olacak. Güneş gözden kaybolacak ve zifiri karanlık gökyüzünde yıldızları göremeyeceksiniz. Kör bölgenin basıncı güneşin ve yıldızların ışığını tamamen emecek ve gündüz geceye dönüşecek. Karanlıkla birlikte kör bölgeye girdiğinizi anlayacaksınız, değişim dönüşüm süreci başlayacak. Karanlığın yarattığı şoku kabullenmeye başlarken bir başka şeyin daha vuku bulduğunu fark edeceksiniz. Elektrikli aygıtlarınız artık çalışmayacak, düğmeye bastığınızda elektrikler yanmayacak ve arabalarınız çalışmayacak. Bu inanılmaz zorluklara rağmen bedenlerinizde harikulade şeyler olacak. Gezegenin manyetik alanları çöktüğünde dünyadaki tüm atomlar değişim geçirmeye başlayacak. Bedeninizdeki atomlar da yarı eterik bir beden oluşturmak üzere değişecek ve bilincinizi kuşatan perde kalkacak. Artık sınırlı üçüncü boyut realitesinde değil, galaktik ışık realitesinde yaşayan insanlar olacaksınız. Lyra takımyıldızını terk ettiğiniz günden bu yana sahip olmanız gereken fiziksel ve psişik yeteneklere tekrar kavuşacaksınız. Artık beşinci boyuta, yani Yuva’ya dönüş süreciniz başlayacak. İkinci gün, atmosfer sıkışmaya başladığında kör bölgenin dünyanın yerçekimi üzerinde yaptığı basıncın etkisiyle sıkıştığınızı ve şiştiğinizi hissedeceksiniz, bu şişkinlik yalnızca iki gün sürecek. Atmosferiniz sıkışıp basınç artacak, tüm maddeler basınç yüzünden yoğunlaştığında en büyük tehlike nükleer maddelerden gelecek, çünkü zincirleme reaksiyon sonucunda öldürücü radyoaktif ışınlar ortalığa yayılacak. Öte yandan zincirleme nükleer reaksiyonlar muazzam yangınlara da yol açabilir. İşte bu yüzden Galaktik Federasyon nükleer tehlikeleri önlemek için teknik personelin ve gemilerin gezegeninize inişine izin verecektir. Hissedeceğiniz bir sonraki değişiklik güneşin tümden ortadan kaybolmasının yol açtığı soğuk hava olacak. Bu çok büyük bir ısı düşüşü, bir tür buzul devri soğuğu olarak deneyimlenecek. Değişimin üçüncü gününde şafak sökmesini andıran hafif bir ışığın gezegeninizi kuşatmaya başladığını görecek, sonra da foton etkisinin başlangıcını deneyimleyeceksiniz. Foton etkisi çok önemlidir, çünkü yeni bir enerji kaynağına sahip olmanızı sağlayacak ve dünyanızın fosil yakıta olan bağımlılığına son verecektir. Bu enerji ayrıca uzay yolculuğu yapabilmenizi de mümkün kılacaktır, çünkü Galaktik Federasyonun uzay gemilerinde bu enerji kullanılmaktadır. Üçüncü ve dördüncü günden itibaren zayıf da olsa foton enerjisiyle tanışacaksınız. Dördüncü gün sona erip beşinci gün başladığında hava ısınmaya başlayacak ve yeniden gün ışığına kavuşacaksınız. Üçüncü günün sonuna doğru başlayan foton etkisi artık tamamen egemen olacak ve foton ışın enerjisini kullanabileceksiniz. Dünyanızdaki her canlı foton kuşağından akan fotonlar tarafından canlandırılıp zindeleştirilecek. Yeni bir bedenle yeni bir çağa gireceksiniz. Buna ek olarak dünya dışı varlıklar ya da uzaylılar diye adlandırdığınız abi ve ablalarınız da artık aranızda olacaklar. Üçüncü boyuttan beşinci boyuta geçiş müthiş bir armağandır, çünkü bu değişimin bir sonucu olarak Pleiades kontrolünden çıkıp Sirius etkisine gireceksiniz. Bu Lyra- Sirius kültürünü benimseyeceğiniz, 25 bin yıl önce Lemurya zamanında olduğu gibi artık Sirius koruması altında olacağınız anlamına gelir. Sonuç olarak, insanlık iki bin yıldır çeşitli dinlerde kehanet edilen tarif edilemez güzellikteki Altın Çağa yaklaşmaktadır. (Sayfa: 40-53) SORULAR VE YANITLAR Soru- Foton kuşağı, Tanrı ışığı ya da Tanrının enerjisi dediğimiz şey midir? Hangi düzey ya da boyutlardan gelmektedir? Washta- Foton kuşağı Tanrı enerjisinden daha düşük titreşimdedir, ama yine de büyük bir semavi enerjidir. Çeşitli yıldız sistemlerinde bilinç değişikliği yaratmak ve varlıkların boyut değiştirmelerini sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Dünyanın ve güneş sisteminin birçok kez girdiği bu kuşağı yeniden deneyimleyeceksiniz, çünkü yaklaşık her 26 bin yılda bir gezegeniniz ve güneş sisteminiz foton kuşağından geçmektedir. Son foton kuşağı deneyimi 25 bin yıl önce Lemurya yok olduğu zaman yaşandı, ancak o yıkımın nedeni foton kuşağı değildi. Soru- Bu enerjinin niteliğinden daha fazla söz edebilir ve boyutunu bizim anlayacağımız şekilde tarif edebilir misiniz? Washta- Kuşak, üçüncü ve dördüncü boyut realitesinde iş gören, boyutsal zaman kapılarına açılışı mümkün kılan büyük bir ışık enerjisidir. Dördüncü boyut dediğiniz şey de bir zaman kapısıdır. Ne zaman dünya ve güneş sisteminiz foton kuşağına girse radyoaktif faaliyetlerde ve manyetik alanlarda büyük değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler doğal afetlere ve sizin tabirinizle felaketlere neden olur. Soru- Bana 1972 yılında ışık ve karanlık güçlerinin dünya ve güneş sistemi üzerinde kontrol elde edebilmek için çatıştıkları söylendi. Bu bize anlattığınız koruyucu hologramla ilişkili mi? Washta- Karanlık güçler ne insanlığı ne de güneş sistemini aydınlatmamızı istiyorlardı. Güneşe tüm sisteminin değişmesine yol açacak şekilde müdahale etmeye kalkıştılar. Bu yüzden müdahale etmemiz kaçınılmaz hale geldi, çünkü dünyanın Spiritüel Hiyerarşileri gezegeninize her ne olacaksa dışardan getirilen bir planla değil, kendine özgü kader planıyla olmasını kararlaştırmıştı. Galaktik Federasyonun yanı sıra biz Siriuslular da en yetenekli bilim adamlarımızı buraya getirdik ve güneş sisteminizi bir hologram (ışık zarfı) içine aldık, böylece tüm realite değişikliklerinizi bu hologram içinde gerçekleştirmek imkanına kavuştunuz. Soru- Daha evvel birçok kehanetin boşa çıktığını gördük. 1996 yılından sonra foton kuşağı deneyimi yaşayacağımız kesin mi? Bu yargıya nasıl vardınız? Washta- Biz, çeşitli tapınaklarımızdaki Zamanın Görücülerinin, Zamanın Efendilerinin ve Spiritüel Hiyerarşilerin verdiği bilgileri size aktarıyoruz. Onlar güneş sisteminizin bu tarihten sonra foton kuşağıyla karşılaşacağını söylüyorlar. Bununla birlikte karşılaşmanın kesin tarihi iki önemli etkene bağlıdır. Birinci etken dünyanın bilincinin yükselmesidir. Gezegenin bilincinin yükselmesi yeryüzüne inişimizin belirtilerinden biri olacaktır. İkinci etken ise, Galaktik Federasyon, Leydi Gaia (Dünya ana) ve Spiritüel Hiyerarşinin bu konuda vereceği kararlarla ilgilidir. Olayı planlayan tüm ortaklar, verdiğimiz tarihin genel zaman çerçevesini oluşturduğunu söylüyorlar. Buna rağmen henüz ne ilk temasın kesin zamanına karar verilmiş, ne de foton kuşağına giriş için kesin bir tarih oluşturulmuştur. (Sayfa: 59-70) FOTON KUŞAĞININ İNSAN BEDENİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Daha önce de söylediğimiz gibi dünyayı etkisi altına alacak foton kuşağı tüm dünya insanlarının fizik bedenlerini değişime uğratacaktır. İnsanların kaba fizik bedenleri ya yarı eterik ya da daha az yoğun bedenlere dönüşecektir. Şimdiki durumda tüm beden tipleri bu alandaki araştırmacılar tarafından üç kategoriye ayrılmıştır. 1- Kaba ya da fiziksel beden, yani şimdiki üçüncü boyut beden tipiniz. 2- Eterik beden. Auralara, hayaletlere ya da yüksek boyut bedenlerine benzer. 3- Spiritüel beden (ruh beden). Et ve kandan meydana gelen şimdiki bedeniniz gelecek galaktik uygarlıkta aynı yetenek ve görünüme sahip olacak, ama tamamen yarı eterik bir bedene dönüşecektir. Bu değişim dönüşüm, bedeninizin kendini tekrar gençleştirebileceği ve gerçekten yaşlanmaz olabileceği anlamına gelir. Yarı eterik bedeniniz bir düşünce formu gibi karşılık verecektir, çünkü zihniniz düşüncelerinizi nasıl kolaylıkla değiştirebiliyorsa, bedeninizi de kolayca değiştirebilecektir. Bununla birlikte bu beden size şimdi sahip olduğunuz fizik beden gibi görünecektir. Daha önemlisi, bedeniniz çarpıcı bir DNA değişikliği geçirecektir. Tüm dünya insanları halen 2 DNA sarmalına sahiptir. Oysa “düşüşten” önce sizler 12 sarmallı bir DNA’ya sahiptiniz. Şimdi DNA sarmallarınızın yine 12’ye çıkarılmasına yardımcı oluyoruz. Bu değişim bedenin hücresel yapısını orijinal haline döndürecek ve hücrelerinizin boyutlar arası öz bedenle (ruhla) ilişkiye girmesini sağlayacaktır. Böylece hücre, ruhun DNA’ya verdiği mesajı kolayca alıp derhal işlemden geçirebilen çok boyutlu bir yönsüz dalga antenine sahip olacaktır. Yönsüz dalgalar, yayılırken bilgi taşıma yeteneğine sahip elektromanyetik olmayan dalga formlarıdır. Ayrıca bedeninizdeki çakralar da (enerji girdapları) değişecektir. Bu enerji merkezleri şu anda 7 adettir, omurganın dibinden başlayıp başınızın üstüne kadar uzanırlar. Birinci çakraya kök merkezi denir, o bedenin temeli ya da elektriksel zeminidir, bedenin elektromanyetik enerji hatlarını yerküreye bağlar, kırmızı renkle temsil edilir. İkinci çakra cinsel merkezdir, zevk ve esrimenin yüksek halleri olan cinsel, duygusal merkezi oluşturur, bedenin cinsel organlarının bulunduğu bölgede yer alır, turuncu renkle temsil edilir. Üçüncü çakra güneş sinirağı (göbek) üzerinde yer alır, bedenin temel duygusal (nefret, öfke, sevinç, kahkaha) merkezidir, sarı renkle temsil edilir. Dördüncü çakra kalptir, sezgilerin ya da sevginin merkezidir, kalp ve akciğerler bölgesinde yer alır, yeşil renkle temsil edilir. Beşinci çakra iletişim merkezidir, boğazda gırtlak bölgesinde yer alır, mavi renkle temsil edilir. Altıncı çakra üçüncü göz merkezidir, çeşitli vizyonlar görme ve görsel psişik yetenekleri kullanma merkezidir, kaşların arasında yer alır, çivit rengiyle temsil edilir. Yedinci çakra başın arka kısmında yer alan taç merkezidir, yüksek benlikle bağlantı kurmanızı sağlar, menekşe rengiyle temsil edilir. Aura ya da bedenin enerji alanı bu yedi merkezi kuşatır ve merkezlerin genel durumu hakkında bilgi edinmenizi sağlar. Aslında aura renkleri çakraların sağlığını yansıtır, aynı zamanda bedenin o bölgelerinin iyi çalışıp çalışmadığını da gösterir. Yeni yarı eterik bedeninizde çakralarınız şimdi sahip olduğunuz 7 merkezden 11 merkeze çıkarılacak. İlave edilen 4 merkez, aura alanınızın tepesindeki galaktik erkek ve galaktik dişi denen boyutlar arası ya da eterik iki merkeze bağlanacak. Aslında toplam olarak 13 çakraya sahip olacaksınız, 2’si tamamen eterik, 11’i ise fiziksel bedeninize ait olacak. Bu 13 çakra şunlardır: Birinci çakra, daha önce olduğu gibi kök merkez olarak kalacak. İkinci çakra, yine cinsel merkez olarak kalacak. Üçüncü çakra, yine güneş sinirağı merkezi (göbek) olarak kalacak. Dördüncü çakra, ilk büyük değişikliği oluşturacak ve artık ona diyafram merkezi denecek. Bu yeni çakra bedenin prana ya da solunum enerjisini yeniden canlandıracağı için strese hakim olma ve sağlığa zararlı unsurları bedenden atma işlevi de görecek. Beşinci çakra, yani kalp merkezi sadece sevgi ve yüksek duygular merkezi değil, düşük duygulardan arınmış meleksi sevginin de ifade merkezi haline gelecek. Altıncı çakra ya da timüs bezi tüm faaliyetin odağı olacak. Timüs halen insan bedeninin en yanlış anlaşılmış salgıbezidir, çünkü radyasyona en duyarlı bezdir. Yaşlanmaya sebep olan dünyanızın atmosferindeki yüksek radyasyon, atmosfer yaklaşık 6 bin yıl önce (tufandan önce) parçalandığında ortaya çıkmıştı. Bu radyasyon çocukluk yıllarından başlayarak timüs bezinin hızla küçülmesine, kalp büyüklüğünde bir organdan bezelye büyüklüğünde bir organa dönüşmesine neden olur. Foton kuşağına girdikten ve insan bedeni yeni galaktik formuna dönüştükten sonra timüs bezi tekrar büyüyecektir. Bu timüs bezinin bir yetişkin bedeninde yeni doğmuş bir çocuk kadar aktif olacağı anlamına gelir. Bu yüzden insanoğlunun hastalıkları önleme yeteneği son derece gelişecek ve timüs artık büzülüp küçülmeyecektir. Başka bir deyişle, yeni timüs merkezi galaktik insanda yaşlanmayı ortadan kaldıracaktır. Yedinci çakra gırtlak, yani iletişim merkezidir, başınızdan girip bedene yayılan enerjiler için bir kanaldır. Sekizinci çakraya rüyalar kaynağı denir. Körelmiş bir çakra olan bu merkez aşağı yukarı kafatasının alt kısmına yakın, boynun tam üzerinde yer alır, bilinçli bir varlığın çeşitli rüya ve vizyonları deneyimleyebilmesi için gereklidir. Dokuzuncu çakra, bilinç için bir kontrol merkezine dönüşecek ve galaktik insanda tam anlamıyla gelişecektir. Beynin alt orta kısmında yer alır, sözde ilkel beyin ve hipofiz bezinden oluşur. Galaktik bir insanda bedenin kendini gençleştirmesine yol açacak şekilde ışığa ve radyasyona karşılık vermesini sağlayacaktır. Altıncı çakra, yani timüs bezi ve hipofiz, bedeni iyileştirecek ve canlandıracak şekilde birbirini etkiler. Onuncu çakra, üçüncü göz ya da vizyon merkezi (epifiz) olarak bilinecektir. Zihnin yüksek titreşimlerinden gelen vizyonları ve diğer mesajları yorumlamak için sekizinci çakrayla (rüyalar kaynağı) birleşir. Onbirinci çakra, taç çakra görevini üstlenir, fizik bedenin dinçleşmek için spiritüel enerjiyle bağlantı kurduğu yerdir. Taç çakra, bedenin aura alanlarının bir araya gelerek on ikinci ve on üçüncü çakra merkezleriyle bağlantılar kurabileceği yerdir. Bu son iki çakraya galaktik erkek ve galaktik dişi enerji merkezleri denir. Böylece beynin üst 11, 12, 13 ve alt merkezleri 8, 9, 10 birbirleriyle şu anda anlayamayacağınız şekilde iletişim kuracaktır. Çakra sistemindeki bu değişiklikler sayesinde, Atlantis devrinde yapılan genetik deneyler sonucu dumura uğrayan beyin bölümleri eski şekil ve büyüklüklerine geri dönecektir. İki kuşak sonra insanoğlu tam bilinçli insanların mirası olan daha büyük beyin boşluğuna sahip olacaktır. Bu yönsüz dalga anteninizin tam anlamıyla kullanılabilmesini ve tüm psişik enerjilerin uygun tarzda işlemden geçirilmesini sağlayacaktır. Ayrıca dünya insanı sadece görme yeteneğine mahkum olmayacak, telepati, telekinezi, durugörü ve duruişiti gibi birçok psişik yeteneğe de kavuşacaktır. Galaktik Federasyon eğer fikrini değiştirmezse foton kuşağına girmeden altı ay önce kitlesel bir iniş gerçekleştirecek ve meydana gelecek değişikliklerden zarar görmemeniz için sizi eğitecektir. İnecek grupta danışmanlar, şifacılar ve diğer personel bulunacak, ayrıca size Federasyon üyeleriyle nasıl iletişim kuracağınız da öğretilecektir, çünkü ilerde bu tür iletişime duyacağınız gereksinim çok artacaktır. Yeni bilinç sürecinizi düzene sokmayı öğrendikten sonra düşünce formlarını nasıl kontrol edeceğinizi, daha önce ölmüş kişilerle nasıl iletişim kuracağınızı ve bu bilgiyi kendinize ya da başkalarına yardım etmek için nasıl kullanacağınızı bilmeniz gerekir. Tüm bu yöntemler Federasyon danışmanları tarafından size öğretilecektir. DÜNYANIN UNUTULMUŞ TARİHİ Yaklaşık 35 milyon yıl önce, Zamanın Efendileri ve güneş sisteminizin Spiritüel Hiyerarşisi dünyayı ve güneş sistemini koruyacak eterik bir yaşam formu yaratmaya karar verdi. Bu melek benzeri yaşam formu, fiziksel yönden gelişmiş akıllı ve duygulu bir primat evrimleşip ortaya çıkana kadar görev yapacak, evrimleşen primat ise gezegeninin karada yaşayan koruyucusu olacaktı. Gerçekten de 8 milyon yıl içinde dünyada primat bazlı bir yaşam formu gelişti. Dünyadaki ilk yaşam Yaradan tarafından planlandı ve Zamanın Efendileri tarafından çeşitlilik içerecek şekilde yerine getirildi. Birden fazla kara yaratığının eninde sonunda yüksek akıl ve duygu düzeyine ulaşarak gezegene sahip çıkacağına inanılıyordu. Sonunda, yaklaşık 26 milyon yıl önce iki insan olmayan uzay uygarlığı dünyaya geldi ve koloniler kurdu. İnsan olmayan bu zeki uygarlıklardan biri Sagittarius (yay ) takımyıldızındaki az bilinen yıldızlardan gelen sürüngenimsi bir ırk, diğeri ise Orion takımyıldızındaki Bellatrix sisteminden gelen dinozorumsu bir ırktı. Bu iki uygarlık, güneş sisteminizi kendi mülkleri gibi gören bir manda yönetimi kurdular. O sırada dünyada bulunan eterik uygarlık ve onların meleksi rehberleri, düşman tavırlı bu iki uygarlığa katlanma kararı aldılar, mandacıların tavrında er geç bir yumuşama olacağını umuyorlardı. Nitekim 8 milyon yıl boyunca onlara daha fazla sevgi enerjisi yolladıkça bu iki uygarlık dünyanızdaki memeli hayvanların akıl ve duygu kazanıp bilinçlenmelerine izin verdi. Bu tür ilk yaratık, şimdiki yunus ve balinaların atası olan bir kara memelisiydi. İlkel bir tarım toplumu oluşturdular ve diğer iki uygarlığı da besleyecek gıda ürünleri yetiştirmeye başladılar. Dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıklardan teknolojik yardım almakla birlikte, onlarla pasif bir ilişki içindeydiler. Bu üç uygarlık uzun süre birlikte yaşadı. 10 milyon yıl kadar önce üç uygarlık da boyutlar arası yolculuk yapmak için teknoloji geliştirmekle meşguldü. Bu arada farklı yıldızlardan varlıklar alışveriş yapmak için dünyaya gelmeye başladılar. Zamanla dünyadaki yaşam formu çeşitliliğinin varlığı tüm yıldız sistemlerine yayıldı ve Orion’daki çeşitli dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifak gruplarının dünyanızı ziyaret etmelerine yol açtı. Yeni gelenler, dünyada koloniler kuran ırkdaşlarının kendilerinden izin almaksızın kara memelileriyle ilişkiye girmesini hoş karşılamıyorlardı, çünkü Yaradan’ın tüm dinozorumsu ve sürüngenimsi uygarlıkları kendi suretinde yarattığına, galaksideki yaşamı istedikleri gibi idare etmelerine izin verdiğine inanıyorlardı. Bu üstünlük fermanını kullanan dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifak, 16 milyon yıl boyunca dünyanın her yanında şiddet ve terör uyguladı. Orion’dan gelen dinozorumsu grup, dünyada koloni kurmuş dinozorumsu gruba baskı yapmaya ve ordusunda özel olarak eğitilmiş silahlı bir birlik oluşturması için onu zorlamaya başladı. Amaçları memeli dünyalı varlıkları yok etmekti. Memeli deniz yaratığı öncellerinin liderleri, psişik yeteneklerini kullanarak Orionlu ve dünyalı dinozorumsu gruplar arasında tehlikeli bir birliğin meydana geldiğini anladılar. Kahinlerini görevlendirerek dinozorumsu ve sürüngenimsi varlıkların kendilerine bir komplo hazırlayıp hazırlamadığını öğrenmeye çalıştılar. Danıştıkları Spiritüel Hiyerarşi de komployu doğruladı. Sonunda Orionlu gruplar memelilerin hepsini yok edecek, ama uygarlıklarına zarar vermeyecek psikolojik bir silah geliştirdiler. Memeli grubun yaşlıları, düşmanın niyetini anlayınca onlardan evvel davranıp anayurtlarının ortasına yerleştirilmiş füzyon jeneratörlerini kullanmaya karar verdiler. Bu anayurt orta Asya’dan doğu Avrupa’nın ortalarına dek uzanıyordu. Füzyon jeneratörlerini havaya uçurarak dünya çapında bir felaket yaratmaya, böylece diğer iki uygarlığı yok etmeye karar verdiler. Dünyanın Spiritüel Hiyerarşisi ve Leydi Gaia (Dünya Ana) memeli grubunun planını onayladı. Memeliler toplumlarını ikiye bölerek savaş stratejilerini uygulamaya koydular. Buna göre, uygarlıklarının yarısı dünyadan tahliye edilerek güneş sisteminin dışına götürülecek, geri kalanlar da karaları terk edip okyanuslara sığınacaklardı. Plan gerçekleştirildi ve jeneratörler patlatıldı. Dinozorumsu ve sürüngenimsi grupların % 98’i yok edildi, geri kalan azınlık Mars ve Jüpiter arasındaki Maldek gezegenine kaçtı. Memeli grubun yaklaşık yarısı ( 30 milyonu) okyanuslara sığındı. Bilinçlerini kullanarak 4 milyon yıl içinde kendilerini yavaş yavaş suda yaşayabilen yaratıklara dönüştürdüler. Uygarlığın geri kalanları Pegasus ve Cetus takımyıldızına kaçtılar ve güneş sistemine tekrar dönecekleri kehanet edilen zamanı beklemeye başladılar. Böylece dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifak yaklaşık 8 ila 10 milyon yıl önce yok edilmiş oldu. Bir kısmının Maldek’e kaçmasından sonra dünyanın Spiritüel Hiyerarşisi gezegenin koruyuculuğunu gezegende kalan memeli deniz yaratıklarına bıraktı. Memeli deniz yaratıkları ve uzak takımyıldızlara giden kardeşleri boş kalan karaların koruyuculuğunu üstlenecek bir grup bulmaya karar verdiler. Dünyanın Spiritüel Hiyerarşisinin de yardımıyla bir aday bulabilmek için güneşten 80 ışık yılı uzaklıktaki bir bölgeyi taramaya başladılar. Bu araştırma 2 ila 3 milyon yıl sürdü. Sonunda Vega yıldız sisteminin dördüncü gezegeninde okyanuslardan yeni çıkmaya başlayan bir primat keşfettiler. Bu primatlar mitler yaratmak, dil oluşturmak, avlanma ve devşirme kültürü geliştirmek türünden uygarlığın ilk adımlarını henüz atıyorlardı. Memeliler primatların gelişimlerinin hızlandırılması için Vega yıldız sisteminin Spiritüel Hiyerarşisinden izin istediler, böylece primatlar çok kısa bir süre içinde kara koruyuculuğu yapabileceklerdi. Genetik değişim konusunda anlaşmaya varıldı ve işe başlandı. Suda yaşayan primatlardan Vegalı insanlara dönüşme süreci hızlandırıldı. Bundan 4,5 milyon yıl önce dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifakın ileri keşif kolları dünyaya tekrar müdahale ettilerse de Leydi Gaia ve memeli deniz yaratıklarının azimle karşı koymaları yüzünden başarı sağlayamadılar. Vega’dan başlayan göç 2,5 milyon yıl boyunca sürdü. Sonunda insanlar güneş sisteminizin uçlarına kadar yayılıp bir federasyon çatısı altında birleştiler. Federasyon güneş sisteminizde koloniler oluşturmaya karar verdi. Leydi Gaia (Dünya Ana) planı onayladı, böylece Hiborniya (Hiperborea olarak da bilinir) adlı ilk dünya kolonisi kuruldu. Hiborniya aşağı yukarı 1 milyon yıl sürdü ve tam bir Lyra/Sirius tipi uygarlık oldu. Yaklaşık 1 milyon yıl önce dinozorumsu grup yenik düşmüş kardeşlerine yardım etmek için güneş sistemine geri döndüğünde, artık sistemin büyük bir kısmına insanların egemen olduğunu gördü. Kendilerine kala kala Maldek’deki koloni ve güneş sisteminin kenarına dağılmış küçük bir ileri karakol personeli kalmıştı. Dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifak yine de güneş sistemine ve komşu yıldız sistemlerine saldırmaktan vazgeçmedi, Maldek’deki koloni de kendilerine yardım ediyordu. Galaktik Federasyonun Mars, Venüs ve Dünyada yarattığı insan kolonilerini sürekli taciz ediyorlardı. Bu saldırlar Mars’ın atmosferini ve hidrosferinin (okyanus ve nehirler) büyük kısmını yok etti. Venüs keskin gaza dönüşen atmosferin neden olduğu ısınmadan dolayı sera etkisi içinde hapsoldu. Dünya’daki Hiborniya kolonisi ise tüm uygarlığı mahveden bir saldırıyla yok edildi. Sonunda dinozorumsu ve sürüngenimsi ittifak tüm güneş sisteminizin kontrolünü yeniden ele geçirdi. Yaklaşık 80 bin yıl boyunca güneş sisteminiz bu grupların ileri karakolu oldu. Sonunda Galaktik Federasyon bu ittifakı güneş sisteminden uzaklaştırmak için bölgeye büyük bir savaş gezegeni getirdi. Bu gezegenin amacı, ittifakın yönetim merkezi olan Maldek gezegenini yok etmekti. Maldek yok edildikten sonra ittifakın dünyadaki güçlerini yenmenin daha kolay olacağı düşünülüyordu. Bu acımasız plan çabucak gerçekleştirildi ve dünyanız 900 bin yıl önce yeniden insanların kontrolü altına girdi. Dünya insanları bu kez yeni kolonilerinin Lemurya denen kıtada kurulmasına karar verdiler. Burada, hayatın her düzeyinde demokratik ilkelerin geçerli olduğu bir Lyra/Sirius uygarlığı yarattılar. Sonraki 850 bin yıl boyunca Lemuryalılar şimdi Pasifik Okyanusunun bulunduğu yerdeki ana kıtadan tüm gezegene yayıldılar. Bir dizi yavru imparatorluklar kurdular. Bu imparatorlukların en önemlisi Atlantik Okyanusunun ortasında büyük bir ada olan Atlantis’ti. Bir diğer önemli koloni bugün Çin ve Tibet denen bölgede kurulan Yü İmparatorluğuydu. Uygarlıklarını geliştirirken kültürlerinin eşsiz olduğu duygusuna kapılan Atlantisliler, kendilerini Lemurya’nın diğer yavru imparatorluklarından üstün görüyorlardı. Ana imparatorluk olduklarına inanıyor, Lemuryayı ve onlara sadık kalan diğer küçük imparatorlukları yok etmeyi tasarlıyorlardı. Sonunda Atlantisliler, aslen Alpha Centauri ve Pleiades’deki uygarlıklar tarafından oluşturulmuş çeşitli asi savunma kumandanlıklarında bazı müttefikler buldular. Sonraki 25 bin yıl boyunca bu savunma kumandanlıkları ve çeşitli yıldız sistemlerinin ileri karakollarıyla ittifaklar geliştirdiler. Bu gruplar Lemurya’nın yok edilmesini ve Atlantis’in egemenliğini amaçlayan planlar geliştirmeye başladılar. Uygun fırsat kollayan Atlantisliler yaklaşık 25 bin yıl önce Alpha Centauri ve Pleiadesli asilerle Lemurya’yı yok etmeye karar verdiler. Yaptıkları plan başarılı oldu, ama bu arada dünyanın aylarından birini de yok etti. O zamanlar dünya bir değil iki aya sahipti, her biri şimdiki ayınızın dörtte üçü büyüklüğündeydi. Asilerin yapmaya niyetlendikleri şey, güç alanlarını kullanarak aylardan birini aşağı doğru spiral çizen bir yörüngeye sokmak ve ay dünyayla kritik kütle konumuna (Lagranj Noktası) erişmeden havaya uçurmaktı, böylece muazzam bir meteor sağanağı Lemurya kıtasını yok edecekti. Planı gerçekleştirdiler, ay parçalarının büyüklüğü tektonik tabakalarda bir dizi felakete yol açtı. Lemurya kıtasının altındaki büyük gaz odaları çöktü ve koca kıta sulara gömüldü. Yaklaşık 25 bin yıl önce Atlantisliler ve asi müttefikleri büyük Lemurya kıtasını işte böyle yok ettiler. Sonunda Lemurya gözden kayboldu ve bir efsaneye dönüştü. Yakınlarda bilim adamlarınızın Pasifikte yaptığı okyanus sondajları deniz dibinde geniş vadiler ve dağ yükseltileri bulunduğunu ortaya koydu ve bir zamanlar dünya harikası olan batık kıtanın bir kısmının haritası çıkarıldı. Lemurya uygarlığının yok edilmesinden sonra hiçbir şey güç açlığı içindeki Atlantis’in yükselişini ve her yere nüfuz edişini önleyemedi. 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 paylaşım için teşekkürler Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
serpentine Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 hmm cok enteresan star wars, ogame ve halo arası bi deneyim yasadım okurken Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
GunduzGezen Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 hmm cok enteresan star wars, ogame ve halo arası bi deneyim yasadım okurken oyunların ve filmlerin insanlara mesaj vermediğini kim söyledi ki:) 1 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
yyyy035 Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Haziran 10, 2009 gerçekten katılıyorum serpentine Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
chopin Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 12, 2009 filmlerde ve birçok şeyde o kadar mesaj varki ..birçoğu biinçaltından doğma şeyler olup ilham adı altında insanlığa sunulan şeyler bence .. steven spielberg olmak züere birçok yönetmen ısrarlı bir şekilde bu tür filmler yapıyorlar .. hele 3. türle yakınlaşmalardı sanırım en güzellerinden biriydi ... bizler aslında galaktik olmayı hakediyoruz evrenin bir parçasıyız sonuçta çünkü .. neden hakediyoruz çünkü şu anki durum kendi kendimizi yok etme eğiliminde olduğumuzu gösteriyorki bu durum tükenecek bir nesil için iyi bir şey değil .. bu aşamada farkında olmaksızın sınıra yaklaşmış oluyoruzki bu tepe noktasında bir eleme olmalı yada seçilim .. galaktik insan seçilimi ileriki aşama için çok daha iyi bir kavram olacaktır .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Beautiful_Death Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 9, 2009 Milyonlarca yıl su gibi geçiyor maşallah Değişik bir yazı , bana daha çok ortalarda bulunanların derlemesi gibi geldi. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
apollo Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Aralık 2, 2009 ben şahsen bu yazılanların hayal gücü geniş bir şahıs tarafından uydurulduğunu düşünüyorum...ama harika bir senaryo Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Mikaels Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Eylül 10, 2013 Bu olağanüstü kitap, ünlü yazar Virginia Essene ile bilim adamı ve medyum Sheldon Nidle'ın Siriuslu Üstatlar ile kurdukları bir dizi iletişim sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu kitapta, Lemurya'dan Atlantis'e, Mısır'a ve Büyük Tufan'a kadar dünyanın bir milyon yıllık gizli tarihi, insanların Spiritüel Üstatlar ve Uzaylı Varlıklar ile ilişkilerinin gizli gerçekleri ilk kez kapsamlı, şaşırtıcı ve cesur bir biçimde gözler önüne serilmektedir. Ancak daha da önemlisi, güneş sistemimizin yakında içine gireceği Foton Kuşağı'nın Dünya ve insanlık üzerinde yaratacağı muhteşem etki ayrıntılı bir biçimde açıklanmaktadır. Zaman neden hızlanıyor? Yakında tüm yaşam neden değişecek ve buna nasıl hazırlanabilirsiniz? Enerji merkezlerimiz neden yediden on üçe çıkıyor? 12 sarmallı tam DNA bilincini yeniden nasıl kazanabilirsiniz? Mesih'in İkinci Gelişi aslında nasıl gerçekleşecek? Siriuslular isanlığın tekamülünde nasıl bir rol oynuyorlar? Fiziksel ölüm hala gerekli mi? Yükseliş mümkün mü? Tüm bu soruların yanıtlarının yanı sıra, bu kitapta, Tanrı ve Koruyuculuk, Galaktik Uygarlık, Galaktik Federasyon, Lyra/Sirius Kültürü ve insanlığı bekleyen kaderle ilgili çok geniş bilgiler de verilmektedir. Aşağıda vereceğim linkten kitabı e-book olarak indirebilirsiniz. https://hotfile.com/dl/244118241/ff99203/Galaktik-insan.docx.html Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
enki74 Yanıtlama zamanı: Kasım 1, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 1, 2013 bu kitap ömrümü yedi watshamıydı ne hasbaysa lan hayallerimi yıktı bee bi nane çıkmadı işte ne kitap sattı amma .. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
byglos Yanıtlama zamanı: Kasım 2, 2013 Paylaş Yanıtlama zamanı: Kasım 2, 2013 Yazıyı okudum ama belirtilen tarihi geçtiğimizden kestiremiyorum.Süreç başladı mı ?Yoksa gecikti mi ? Yada en basiti, sizce ortalama tahmini süre nedir ? Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.