MALCOLMX Oluşturma zamanı: Ocak 23, 2007 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 23, 2007 Ricardo Neftali Reyes yada Pablo Neruda, 12 Temmuz 1904'te Şili'de doğdu. Babası Jose del Carmen Reyes Morales bir demiryolu görevlisiydi. Annesi Rosa Neftali Reyes Basoalto Opazo ise ilkokul öğretmeniydi ve evlendikten on bir ay sonra veremden öldü. Babası, ertesi yıl Temuco kentine yerleşip yeniden evlendi. İkinci annesi, Neruda'nın "hiçbir zaman üvey anne demeye dilinin varmadığı" Trinidad Candia Marverde idi. Pablo okula başladı. Çekingen bir öğrenciydi. 1917-20 arasında ilk yazılarını, ilk şiirlerini denedi. Bunlara Ncftali Reyes olarak imza attı. Sonunda, sevdiği bir Çek yazarının soyadını kendi adına ekleyerek Pablo Neru-da imzasını kullanmaya başladı. Ertesi yıl Santiago kentine, Maruri sokağındaki bir öğrenci yurduna yerleşip Fransızca dersleri almaya başladı. O günler açlıklarla geçen günlerdi ama ara vermeden şiirler yazdı ve bunlardan biri, Bayram şarkısı, bir yarışmada birinci seçildi. İLK KİTABINI 19 YAŞINDA KENDİ YAYINLADI 1923'te babasının armağan ettiği saati ve elindeki üç beş parça ev eşyasını satarak, bunların geliriyle ilk şiir kitabı Crepusculario'yu (Akşam Alacası) çıkarttı. Ardından, 1925 yıllarında, kendini büsbütün edebiyata verdi. Üç kitabı, "Sonsuz İnsanın Girişimi", "Anillos" ve "Yerleşik Adam ve Umudu"nu yazdı. 1927'de, Burma'nın başkenti Rangoon'da konsolos oldu. Ünlü şiir kitabı "Yeryüzü Konutu"nu yazdı. Genç bir Burma kızıyla fırtınalı bir aşk yaşadı. Kız İngilizler gibi giyinirdi ve dışarıdaki adı da Josie Bliss'di. Ama evdeyken, o giysileri de, o adı da soyunur, göz kamaştırıcı bir yerli kılığına bürünürdü. 1928'de Kolombo'da, 1930'da Batavia'da konsolos oldu. Java'da genç bir Hollandalı kızla evlendi. İki yıl sonra Şili'ye döndü. "El Hondero Entusiasta" ile "Residencia en la Tierra" yayımlandı. Buenos Aires'de konsolosluk yaptı. Orada, Güney Amerika gezisine çıkan Federico Garcia Lorca ile karşılaştı. Pen Club'de, Nikaragualı ünlü ozan Ruhen Dario ile birlikte bir konuşma yaptı. 1935'de Madrid konsolosu oldu. Rafael Alberti ile dostluk kurdu. "Residencia en la Tierra" Madrid'de yayımlandı. "Caballo Verde Para la Poesia - Şiirin Yeşil Atı" adlı dergiyi kurdu. Delia del Carril ile evlendi. İLK SİYASİ ŞİİRİ İSPANYA İÇ SAVAŞINA TEPKİ 1936 ve İspanya iç savaşı. Lorca Granada yakınındaki Visnar'da kurşunlanınca Neruda ilk büyük siyasi şiirini yazdı: "Ölmüş Savaşçıların Analarına Şarkı". Neru-da'nın konsolosluk görevine son verildi. O da Paris'e yerleşerek "Dünya Ozanları İspanya Halkını Savunuyor" dergisini yayımlamaya başladı. 1940'da Meksiko başkonsolosu oldu. Orada, Meksika ve Amerika sanatının büyük ustaları Orozko, Rivera, Siqueiros ve Meksika kültürünün diğer öncüleriyle, izlerini ve yansımalarını Evrensel Şarkı'da gördüğümüz dostluklar kurdu. 1945'de, Şili'nin Kuzey kesiminden, maden ocaklarının bulunduğu Trapaca ve Antofagasta illerinden senatör seçildi. Seçim kampanyası sırasında, uğradığı her yerde "Kuzeye Merhaba" adlı şiirini okudu. Devrimci Şili Partisi'ne girdi. Yeni Cumhurbaşkanı Gabriel Gonzales'in, kendini iktidara getiren devrimci güçlere cephe alışı Neruda'yı da etkiledi. Neruda, ona karşı, binlerce insanın okuması için mektup yazdı. Vatana ihanetle suçlandı. Kendini senato önünde savundu ve "Suçluyorum" nutkunu okudu. Mahkemeler tutuklanmasına karar verdi. DÜNYA BARIŞSEVERLER KONGRESİ BAŞKANI 1949'da And dağlarını at üstünde aşarak yurdundan ayrıldı. Yanında kitabının taslakları vardı. Başlangıçta "Şili'ye Şarkı" adını taşıyan bu çalışmaya, gitgide genişleyerek evrensel boyutlu bir içerik kazanması üzerine, "Evrensel Şarkı" adını verdi Neruda. Aynı yıl Paris'de toplanan "Dünya Barışseverler Kongresi"ne başkan seçildi. Doğu Avrupa ülkelerine gitti, Rusya, Polonya ve Macaristan'ı gezdi. "Evrensel Şarkı" 1950'de Meksika'da basıldı. Şili'de de kaçak bir baskı yapıldı. Asya ve Avrupa gezilerine çıktı. Picasso'yla birlikte "Dünya Barış Ödülü"nü kazandı. 1952'de Capri'de "Üzümler ve Rüzgâr" adlı yapıtına başladı. "Kaptanın Dizeleri" adlı yapıtı da, Milano'da, imzasız olarak yayımlandı. O yıl, hakkındaki kovuşturma kararının kaldırılması üzerine, anavatanına döndü. 1954'de "Temel Övgüler" yayımlandı. 1956'da yeniden Şili'ye döndü. "Yeni Temel Övgüler"i yazdı. 1958'de "Taşkın Dalga"yı yazdı. 1959'da "Deniz Yolculukları ve Dönüşler"i yazdı. 1964'de zengin bir yaşam öyküsünün şiirlerle anlatıldığı "Kara Ada Defteri" adlı yapıtı yayımlandı. 1965'te, Shakespeare çevirilerinden ötürü, Oxford Üniversitesi Felsefe ve Edebiyat Onur Doktorluğu'nu aldı. 1966'da "Kumda Bir Ev", 1967'de "Barkarol" ve " Murieta'nın Yükselişi ve Ölümü" adlı yapıtları yayımlandı. 1970'de Salvador Allende için seçim kampanyasına katıldı. "Yanan Kılıç" ve "Gök Taşları" adlı yapıtları yayımlandı. 1971’DE NOBEL EDEBIYAT ÖDÜLÜ'NÜ ALDI 1971'de Salvador Allende'nin Cumhurbaşkanlığındaki Şili'nin Paris Büyükelçisi oldu. 21 Ekim'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü aldı. 1972'de "Verimsiz Coğrafya" adlı yapıtını yazdı. Anılarını yazmaya başladı. Fransa elçiliğinden ayrıldı. Bir hastalık geçirdi ve Şili'ye döndü. Kasım ayında, Santiago Ulus Stadı'nda düzenlenen coşkun "Pablo Neruda'ya Saygı" gösterisi gerçekleştirildi. 1973'de Parlamento seçimleri için kampanyaya katıldı. Şili'deki iç savaşın önlenmesinde çaba göstermeleri için Latin Amerika ve Avrupa aydınlarına çağrıda bulundu. 11-20 Eylül: Şili'de askerî darbe oldu. Salvador Allende öldürüldü. Neruda'nın Valparaiso'daki ve Santiago'daki evleri yağmalandı. 23 Eylül'de: Neruda hayata veda etti. AĞIT Nehirler gibi, Ağlamak istiyorum, Garip bir başıma ben; Kaygılar almalı beni, Dalıp gitmeliyim, Eski maden gecelerin gibi. Neden, Pırıl pırıl anahtarlar, Neden harami elinde? Kalksana Oello ana, Aç sırrını, Bu bitmez gecenin Yorgunluğuna; Akıl ver damarlarına, Senin olsun, Yupanqui’ler güneşi Uyku hali konuşurum Seninle, Toprak toprağa. Sıradağların; Döl yatağı; Sen ey Perulu ana, Nasıl oldu nasıl oldu da Saplandı, Bu hançerler çığı, Senin gebe kumluğuna? Ellerin içindeyim, Kıpırdamam, Duyuyorum: Madenler yayılıyorlar, Yeraltı boğazlarına. Köklerinden olmuşum, Ben, senin; Bilmem neden, Toprak vermez bilgeliğini Bana. Geceden gayrı, Gördüğüm yok; Yıldızlı topraklar, Altında. Bu uyduruk, Bu cinli hayal da ne? Sürünür gider, Ta kızıl bir çizgiye? Yasın gözleri, Bitki, kapkara. Nasıl vardın, Bu acı rüzgara; Nasıl oldu, nasıl oldu da, Öfke taşları arasından, Kopak; Kaldırmadı kil tacını, O gözler kamaştıran? Yanayım kara bahtıma, Çadırlar altında, bırak! Kararmış ölü bir kök gibi, Ko batıp gideyim! Bu bitmez zalim gecede, Yerin dibine ineceğim, ben; Bir altın ağza kadar. Gecenin taşına uzanmalıyım. Burada ölmeliyim, derdimle. Pablo NERUDA BU GECE EN HÜZÜNLÜ ŞİİRLERİ YAZABİLİRİM Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim Şöyle diyebilirim: "Gece yıldızlardaydı Ve yıldızlar, maviydi, uzaklarda üşürler" Gökte gece yelinin söylediği türküler Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim Hem sevdim, hem sevildim, ya da o böyle söyler Bu gece gibi miydi kucağıma aldığım Öptüm onu öptüm de üstümde sonsuz gökler Hem sevdim, hem sevildim, ya da ben böyle derim Sevmeden durulmayan iri, durgun bakışlı gözler Bu gece en hüzünlü şiirleri yazabilirim Duymak yitirdiğimi, ah daha neler neler Geceyi duymak, onsuz daha ulu geceyi Çimenlere düşen çiy yazdığım bu dizeler Sevgim onu alakoymaya yetmediyse ne çıkar Ve o benimle değil, yıldızlıdır geceler Yürek zor katlanıyor onu yitirmelere Uzaklarda birinin söylediği türküler Bakışlarım kovalar onu tellim her yerde Bakışlar sanki onu bana getirecekler Böyle gecelerdeydi ağaçlar beyaz olur Artık ne ben öyleyim ne de eski geceler Sesim arar rüzgârı ona ulaşmak için Şimdi sevmiyorum ya, eskidendi sevmeler Şimdi kimbilir kimin benim olduğu gibi Sesi, aydınlık teni, sonsuz uzayan gözler Sevmiyorum doğrudur, yürek bu hâlâ sever Sevmek kısa sürdüyse unutmak uzun sürer Bu gece gibi miydi kollarıma almıştım Yüreğimde bir burgu ah onu yitirmeler Budur bana verdiği acıların en sonu Sondur bu onun için yazacağım dizeler Pablo NERUDA NÂZIM'A BİR GÜZ ÇELENGİ Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar bulabilecek miyiz bir daha? Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun ne yapacağız? Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı, ateşle suyun birleştiği Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu? Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler kazandırdın bana Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları Bulutlar gibi yaprak gibi uçarlar Düşerlerdi orada, uzakta, Yaşarken kendine seçtiğin Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet sunuyorum Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üstünde parıldayan Halkların kavgasını ve kavgamı benim Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan... Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da yalnızım sensiz Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen yüzünden yoksun Dostluğumuzdan, bana ekmek olan, Rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan. Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle Kuyu gibi kapkara zindanlardan Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları Ellerinde izi vardı eziyetlerin Hınç oklarını aradım gözlerinde Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin Yaralar ve ışıklar içinde Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlar Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya. Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın, Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun? Teşekkürler, böyle olduğun için! Teşekkürler o ateş için Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca. Pablo NERUDA -alıntı- Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
KATA Yanıtlama zamanı: Ocak 23, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 23, 2007 yaşamayı seviyorum muydu neydı hayatını anlattıgı kıtabı Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
MALCOLMX Yanıtlama zamanı: Ocak 23, 2007 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 23, 2007 herhalde oydu:) o olması lazım yani ben neruda yı nazımdan ve de allende den ,victor jaradan tanıdım.... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
boggyhillocks Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 Paylaş Yanıtlama zamanı: Mayıs 24, 2007 ((: enfes paylaşıma teşekkürler.. http://http://www.estanbul.net/showthread.php?t=7168 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
schizophrana Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 26, 2008 KIYIMLAR Ama o zaman kan saklandı (Köklerin arasında yıkandı ve inkar gelindi Bu öyle geçmişte olmuştu ki) Güney’in yağmuru onu her yerden sildi Öyle vakit geçmişti ki güherçile onu yedi Pampa içinde Halkın ölümü her zamanki gibi oldu Sanki hiç kimse ölmüyordu Sanki bunlar toprak üstüne düşen taşlardı Su üstüne düşen su. Kuzeyden güneye ölüleri toz ettiler Yaktılar onları karanlıklar içinde gömdüler Gecede sessizlik içinde yok ettiler Bir maden ocağında istif ettiler hepsini Kemiklerini denize attılar. Bugün nerede olduğunu kimse bilmiyor Mezarları yok hepsi de dağılmışlardır Vatanın kökleri arasında Parmakları şehit parmağı gibiler Yürekleri kurşuna dizildiler Pampa yiğitleri Sessizliğin başbuğları Şili’lerin gülüşleri hepsi de Katiller vücutlarını nereye gömdüler Bilen yok Ama topraktan çıkacaklar halkın kıyam gününde Düşen kanı geri alacaklar Suç Plaza’nın tam ortasında oldu Çalı saklayamadı halkın temiz kanını Ve Pampa bu kanı içemedi Hiç kimse bu suçu saklayamadı Suç vatanın tam göbeğinde oldu. Pablo NERUDA -------------------- OĞULLARI ÖLEN ANALARA TÜRKÜ Onlar ölmediler yok, Ateş fitiller gibi: Dimdik ayakta, Barut ortasındalar! Karıştı, bakır tenli Çayır çimene, Karıştı, O canım hayalleri: Zırhlı bir rüzgar, Perdesi gibi; Bir set gibi: Kızgın çehreli, Göğüs gibi: Göğün görünmez göğsü gibi! Analar, onlar ayakta Buğday içindeler, onlar, Yücelerden yüce dururlar: Dünyayı doruktan seyreden, Bir öğle güneşi gibi. Bir çan darbeleri gibi, Onlar. Ölmüş gövdeler arasında, Zaferi çekiçleyen bir ses gibi Onlar, Kara bir ses gibi. Ey canevinden vurulmuş, Toz duman olmuş bacılar! İnanın oğullarınıza. Kök oldu onlar, Sade kök: Kan suratlı, Taşlar altında. Karışmadı toprağa, Dağılmış kemikçikleri. Ağızları ısırır hala, Kuru barutu; Ve demir bir okyanus gibi, Titreşirler hala. Ben ölmedim der, Yumrukları; Yukarı kalkık yumrukları, Daha. Bunca yere düşmüşlerden, Yenilmez bir hayat doğar: Bir tek beden olur, Analar, bayraklar, çocuklar, Hayat gibi canlı tek bir beden; Bir yüz bekler karanlıkları, Ölü gözleriyle, Kılıcı dopdolu, Dünya ümitlerinden. Dursun, Dursun yas esvaplarınız. Yığın derleyin, Gözyaşlarınızı; Bir metal oluncaya kadar: Bununla vuracağız, Gündüz gece; Bununla çiğneyeceğiz, Gündüz gece; Bununla tüküreceğiz Gündüz gece Kin kapılarını, Kırıncaya kadar. Oğullarınızı bilirdim, Unutmadım acılarınızı. Ölümleriyle nasıl kıvandıysam, Hayatlarıyla da öyleyimdir. Onların gülüşleridir: Karanlık atölyeleri ışıtan. Her gün metroda, yanıbaşımda: Onların ayak sesleridir, Çın çın. Akdeniz portakallarında, Güney ağları içinde; Yapılarda, Basımevi mürekkeplerinde; Kalplerini tutuşur gördüm onların, Güçle, yangınla. Ben de sizler gibiyim, analar . Benim kalbim de yas dolu, ölüm dolu. Gülüşlerinizi öldüren kanla, Serpilip gelişmiş; Bir orman gibidir kalbim. Günlerin kahredici yalnızlığı, Uyanışın sisli öfkeleri Girmiştir içine. Susamış sırtlanları, Bitip tükenmez ürmeleriyle Afrikadan gürleyen hayvan sesini; Öfkeyi, iniltileri, hoşgörmeleri, Bırakın, bir yana bırakın. Ölümün ve tasanın Çemberinden geçmiş analar, Doğan ulu günün ortasına bakın: Bu topraktan güler ölüleriniz. Kalkık yumrukları titrer, Buğdayın üstünde, Bilesiniz. Pablo NERUDA -------------------- UNUTMAK YOK Nerelerdeydin diye sorarsan"Hep eskisi gibi", diyeceğim.Toprağı örten taşlardan söz edeceğim,sürdükçe kendini harcayan ırmaktan;ben yalnız kuşların yitirdiklerini bilirim,gerilerde kalan denizi bilirim, bir de ağlayan ablamı.Neden ayrı adlarla anılıyor ülkeler, neden günleryeni günleri izliyor? Neden koyu bir gecebirikiyor ağızda? Neden ölüler?Nereden geliyorsun diye sorarsan bölük pörçük kelimelerle konuşmak zorundayım,ağzı zehir gibi yakan araçlarla,çoğu çürümeye yüz tutmuş hayvanlarlave avutamadığım yüreğimle.Andaç değil yanımızda götürdüklerimizunutuşta uyuklayan sarımsı kumru değil,yaşlarla kaplı yüzler,boğazımıza yapışan ellerve yapraklardan sıyrılan şey:aşınmış bir günün karanlığıacıyı kanımızda tatmış bir günün.İşte menekşeler, işte kırlangıçlarbize sevinç veren ne varsa,geçici ve küçük duyarlıklarınyan yana göründüğü süslü kartpostallarda.Ama bu sınırın ötesine geçmeliyim,dişlemeliyim sessizliğin çevresindeki kabuğu,ne karşılık vereceğimi bilemem:öyle çok ki ölüler,ve öyle çok ki al güneşle yarılmış hendekler,ve öyle çok ki gemilere vuran miğferler,ve öyle çok ki öpüşlerle kilitli eller,ve öyle çok ki unutmak istediklerim.Pablo NERUDA Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.