theangelofdeath Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 28, 2009 Bahçelievler katliamı, Türkiye'nin yakın tarihindeki bir katliamdır. 8 Ekim 1978 günü Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu,Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz'ın Ankara'nın Bahçelievler mahallesinde Türkiye İşçi Partisi üyesi Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevenci isimli gençleri öldürmesine Bahçelievler Katliamı denmiştir. Kurbanların biri yastıkla boğularak, dördü kafa hizasından kurşuna dizilerek, diğer ikisi de Eskişehir yolunda öldürülmüştür. 9 Ekim 1978 akşamı daha önceden hazırlanan plan yürürlüğe konacaktır. Planı Reis kod adlı Abdullah Çatlı yapmıştır. Plandan önce İdi Amin kod adlı Haluk Kırcı saldırılacak daireye giderek keşif yapar. Keşif yapılan adres Bahçelievler’deki 15.Sokaktaki 56 numaralı binanın 2 kapı numaralı dairesidir. Kırcı kapıyı gizlice dinler ve içeride 2-3 kişinin olduğunu bildirir. Planı o akşam gerçekleştirmeye karar verirler. Ercüment Gedikli Dadaş Kahvehanesine giderek destek için adam ararken Ömer Özcan ve Duran Demirkıran’ı bulur. Gece saat 22:00’de harekete geçilir. Duran Demirkıran sokakta gözcü olarak bırakılır. Ömer Özcan ise apartman girişinde gözcü olur. Abdullah Çatlı ise sokağın sonunda arabanın içinde beklemektedir. Plana göre 4 kişi içeri girecektir: Haluk Kırcı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kürşat Poyraz. Grup gizlice apartmana girer ve daire kapısına gelince silahlarını doğrulturlar. Ercüment Gedikli kapıyı zorlamaya çalışır ancak kapı açılmaz. Zili çalarlar ve kapı aralanınca yüklenerek içeri girerler. İçeride Türkiye İşçi Partisi üyesi 5 üniversite öğrencisi vardır: 1. ODTÜ Elektrik Mühendisliği öğrencisi Serdar Alten (23) 2. Ankara Devlet Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses (26) 3. Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin (23) 4. Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can (20) 5. Osman Nuri Uzunlar (20) İçerideki öğrenciler televizyon seyretmekteyken baskına uğrarlar.Saldırganlar devrimci öğrencilerin silahsız olmalarına şaşırmışlardır.Öğrencilerin ellerini arkadan bağlayarak yüzükoyun yere yatırırlar. Saldırganlar evde sandıklarından çok sayıda kişiyle karşılaşınca ne yapacaklarını bilemeyip Çatlı’ya danışmaya karar verirler. Kürşat Poyraz ve Ercüment Gedikli arabada bekleyen Çatlı’ya giderler. Çatlı, Kürşat Poyraz’a hemen geleceğini söyleyip beklemelerini söyler. Az sonra elinde eter ve pamukla gelir. Daireye giren saldırganlar sırayla üniversite öğrencilerini eterle bayıltırlar. Tam bu sırada kapı çalınır, saldırganlar hiç telaşlanmayıp eve arkadaşlarını ziyarete gelmiş olan iki Türkiye İşçi Partili öğrencisi Faruk Erzan ve Salih Gevence’yi de etkisiz hale getirirler. Bir anda içeride toplam 11 kişi olur. Durumu yine dışarıda bekleyen Çatlı’ya bildiren saldırganlar Çatlı’nın emriyle sonradan gelen iki öğrenciyi arabaya bindirirler. Onlarla beraber arabaya Kürşat Poyraz ve Haluk Kırcı biner. Çatlı arabayı Eskişehir yoluna doğru sürer. 10 dakika sonra araba durur. Araba çalışır durumda ve farları sönük halde TİP üyeleri yoldan uzaktaki tarlaya doğru götürülür ve 600m ötede Faruk Erzan ve Salih Gevence kafalarına sıkılan üçer kurşunla Haluk Kırcı ve Kürşat Poyraz tarafından öldürülür. Arabadakiler son hızla Bahçelievler’deki eve dönerler. Çatlı’nın planına göre evde bayıltılmış olanlar ikişer ikişer Eskişehir yoluna götürülecektir. Uyanmaya başlayan Serdar Alten’i arabaya taşırlarsa da Çatlı, geçmekte olan polis arabasından şüphelenerek içeridekilerin işlerini dairede bitirmelerini Eskişehir yolundaki cesetlerin bulunmuş olabileceğini söyler. Saldırganlar ellerindekileri nasıl öldüreceklerini tartışmaktadırlar. Haluk Kırcı Osman Nuri Uzunlar’ı mutfağa alarak tel askıyla boğmaya çalışır, başarılı olamayınca yüzüne havluyla bastırarak zorlukla boğar. Haluk Kırcı TİP’lileri böyle öldüremeyeceğini anlar ve içerideki saldırgan arkadaşlarından dışarı çıkmalarını ister, kendisi hepsini teker teker tabancayla öldürecektir. Az önce Eskişehir Yolu cinayetlerinde kullanılan silahı alır. Ercüment Gedikli, Kürşat Poyraz ve Mahmut Korkmaz daireden dışarı çıkarlar. Ercüment Gedikli gözcüler Ömer Özcan ve Duran Demirkan’a görevlerinin bittiğini bildirir. Sonra Çatlı arabayla gelir ve arabanın geldiğini duyan Kırcı yerde yüzükoyun elleri bağlı yatan gençlerin üzerine tabancasını boşaltır ve koşarak dışarıya çıkar. Serdar Alten karın ve barsaklarından 3 kurşunla, Hürcan Gürses kalp ve böbreklerinden 3 kurşunla, Efraim Ezgin başından 4 kurşunla, Latif Can akciğerlerinden 2 kurşunla vurulur. Tam karşı binada oturan polis memuru Tuncay Özkul silah seslerini duyup balkona çıktığında binadan koşarak uzaklaşan uzun ve ince birisini görür. Yine aynı apartmandaki meslekdaşı Seyfi Eroğlu’nu uyandıran polis silahınıda alarak karşı binaya geçerler. Kapıyı kırarak içeri girince dehşet görüntüleriyle karşılaşırlar. Gençlerden Serdar Alten ise hayattadır. Serdar Alten saldırganları tarif eder ve Hacettepe Hastanesine kaldırılır. Haluk Kırcı ise ertesi sabah Talatpaşa Bulvarı Numara 154/9 adresindeki Çatlı’nın dairesine gelir. Silahı ona teslim eder. Haberlerden 1 kişinin ölmediğini öğrenince korkuya kapılırlar ve Ankara’yı terk etmeye karar verirler. Çatlı Nevşehir’e, Kırcı da Erzurum’a gider. Serdar Alten ise savcı Mehmet Bağış’a ifadesini verebilmiş ve saldırganları ayrıntılı şekilde tarif etmiştir. Solcu oldukları için faşistlerin saldırısına uğradıklarını belirten Alten kendisine “Reis” diye hitap edilen birisinin varlığından bahseder ve 34 PD plakalı bir araca bindirildiğini söyler. Alten 8 gün boyunca ölümle savaşacak ve sonunda 17 Ekim 1978 günü hayata veda edecektir. Polis bu plakalı bir aracı bulamaz. Buna rağmen olayın çözülmesini iki tesadüf olay sağlayacaktır. Nevşehir-Avanos yolundaki Kozaklı Petrol İstasyonundamavi Amerikan bir araç şüpheli olarak polise bildirilince aracın 34 PD 137 olan plakasının 34 yazan kısmının kartonla yazıldığı anlaşılır ve kartonun altında 06 sayısı görülür. 06 PD 137 plakalı araç araştırıldığında aracın Ülkücü Mustafa Mit’e ait olduğu ve örgüt adına bu kişi üzerine alındığı anlaşılır. Mustafa Mit gözaltına alınır ve Deniz Kuvvetleri Savcısı Yüzbaşı Enis Tunga dava dosyasında Mustafa Mit ile yapılan görüşmeyi detaylı yazar. Aracın örgüt için alındığını ve Ali Şerit tarafından sürüldüğünü, sürekli olarak ise Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı’nın emrinde olduğu belirtilir. Mustafa Mit ayrıca Bahçelievler Katliamının yapıldığı gün aracı Abdullah Çatlı’nın kullandığını öğrendiğini bildirir. Mustafa Mit, ülkücü camianın bilinen isimlerinden olduğu için Cebeci’de Acem Çayevinde yine örgüt üyesi Şevkat Çetin ile yaptığı konuşmada Bahçelievler olaylarıyla ilgili soru sorduğunda cevap olarak Şevkat Çetin’den “Bizim Çatlı’nın işi” cevabını aldığını açıklar. Abdullah Çatlı 8 Kasım 1978 günü Adapazarı’nda yakalandığında aracın Sivas’da cezaevinden salıverilen Muhsin Yazıcıoğlu’nu almak için kullanıldığını söyleyecektir. Bu açıklamaya inanan devlet yetkilileri Ankara yerine İstanbul Emniyetine götürülecek ve kısa süre sonra Gayrettepe’den salıverilecektir. Aracı Sivas’a götüren şoför Selahattin Sarı ise aracı Sivas’tan getirdikten sonra anahtarları 9 Kasım 1978 akşamı Ülkücülerin derneğine bıraktığını söyler. Olayın aydınlanmasında etken olan diğer bir olay ise tamamen şanstır. Bahçelievler Katliamından 2 ay sonra Semiha Üstündağ adlı bir ev kadını dostlarıyla konuşurken ortaya çıkacaktır. Bahçelievler semtinde oturan ve alışverişe giden kadın iki kişiyi konuşurken duyduğunu ve birbirlerine 5-6-2 sayılarını söyleyip onaylaştıklarını söyler. Ertesi gün Bahçelievler Katliamının yapıldığı dairenin numarasının 56/2 olduğunu görünce olayla bağlantısını anladığını bildirir. O grup içerisindeki polis memuru Recep Oktay durumu meslekdaşı Selami Ünal’a aktaracak o da polis komiseri Dürüst Oktay’a bildirince saldırganlar teşhis edilebilecektir. Teşhis edilen kişi ünlü ülkücü Duran Demirkıran’dır. Demirkıran 18 Aralık 1978 günü yakalanacak ve Bahçelievler Katliamı çözülecektir. Ayrıca Numune Hastanesi başhekimi Dr.Turhan Temuçin yaptığı açıklamayla olayda kullanılan eterin ülkücü İbrahim Çiftçi’nin talimatıyla hastanede çalışan bir sempatizan tarafından çalındığını belirtecektir. Sonrası Aynı silahlı grupların ve polislerin katıldığı katliamlarda 16 Mart 1978 günü Beyazıt Meydanında sol görüşlü öğrenciler öldürülecek, 23-24 Aralık 1978 tarihinde Kahramanmaraş Katliamında 111 Alevi yurttaş öldürülecektir. NATO’nun gizli stay-behind örgütü Gladio’nun Türk ayağının önde gelen ismi Abdullah Çatlı, 1976-80 yılları arasındaki terör eylemlerinden sorumlu olarak ülkenin 12 Eylül Darbesine yaklaşmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca Eylül 1982’de Miami’de ünlü neo-faşist lider Stefano Delle Chiaie ile beraber görüştüğü belirtilmektedir. Çatlı 1996 yılında Susurluk Skandalı’nın ortaya çıktığı trafik kazasında ölecektir. Katillerin akibetleri • Abdullah Çatlı...1996 yılında trafik kazasında öldü, yargılanamadı. • Haluk Kırcı...idama mahkum edildi, iki kez yanlışlıkla tahliye edildi. Halen 2005 yılından beri Kartal Cezaevindedir. • Ünal Osmanağaoğlu...1980 yılında Kemal Türkler'i öldürdü.Yurtdışına çıktı ve gizlice yurda döndü.1999 yılında Kuşadası'nda yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı.Halen cezaevinde. • Bünyamin Adanalı...1999 yılında Pendik'de yakalandı ve yedi kez idam cezasına çarptırıldı. Halen cezaevinde. • Ercüment Gedikli...1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi. • Mahmut Korkmaz...Yakalanamadı • Kadri Kürşat Poyraz...Yakalanamadı (vikipedi) Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
aloneaqin Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2009 Paylaş Yanıtlama zamanı: Ocak 28, 2009 Bu katliyam için sadece şu söylenebilir....Yaptıkları katillerin yanına KAR kalmış Bir Türkiye gerçegi... Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.