schizophrana Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Ocak 29, 2009 RÜYA( Bir rüya yorumcusu, odasında yalnızdır. Agah ve karısı girerler. Yorumcu ayağa kalkar.) YORUMCU - Efendim hoş geldiniz, hoş geldiniz buyurun oturun! (Otururlar.) YORU. - Nasıl yardımcı olabilirim size? KADIN - Efendim biz iskambil falına, yıldız falına, ispirtizmaya, manyetizmaya, rüya tabirlerine pek inanırız. AGAH - (baş sallar) YORU. - Siz kim? KADIN - Kim olacak? Kocam ve ben. AGAH - (baş sallar) KADIN - Kadıköy'den geliyoruz. Biz Kadıköylüyüz... İstanbul'a pek inmeyiz. AGAH - (baş sallar) YORU. - Ne ikram edebilirim size? Çay? AGAH - (baş sallar) YORU. - Meyve suyu? KADIN - Yemekten önce bir şey almayız. AGÂH - (baş sallar) YORU. - Size nasıl yardımcı olabilirim? Buyrun sizi dinliyorum. KADIN - Efendim, biz bir rüya gördük. AGÂH - (baş sallar) YORU. - Anlamadım. İkiniz beraber mi gördünüz? KADIN - Şey yani, kocam görmüş. Ama bizim ayrımız gayrımız mı var? O anlattı bana, ben de size anlatacağım. Tabir etmenizi rica edeceğiz. AGÂH - (baş sallar) YORU. - Beyefendi anlatsa ya! KADIN - O anlatırken unutuyor. Ben daha iyi anlatabilirim. AGÂH - (baş sallar) KADIN - (Agâh'a) Ben anlatayım, sen tamamlarsın gerekirse. AGÂH - (baş sallar) YORU. - Buyurun. KADIN - Efendim, bir timsah. Ama çok iri bir timsah. Canavar boyunda bir timsah, (kocasına) Agâh, burnunu karıştırma demedim mi ben sana. Evde yapıyorsun neyse de, herkesin ortasında da rezil etme beni... Ne diyordum beyefendi... Canavar boyunda bir timsah görüyor. Uludağ'da, Yolunu şaşırmış. Yoo... AGÂH - Yahu timsah... KADIN - Uludağ'da değil, Alem dağında galiba... Önemli değil, her hangi bir dağda. AGÂH - Önemli değil olur mu, olay Ağrı'da geçiyor... Bir kere rüyaya yanlış başladın. Timsahla başlamıyor ki rüya. KADIN - Ya ne ile başlıyor? AGÂH - Çiftetelliyle başlıyor. YORU. - Bırakın beyefendi anlatsın. Rüyayı gören o. O daha iyi bilir. KADIN - Ha şimdi hatırladım. Agâh'la ben Ağrı'da bir düğüne davetliymişiz. Gelinle damat çiftetelli oynuyorlar. Herkes de el çırpıyor, değil mi Agâh? AGAH - Değil! KADIN - Kes! AGÂH - Peki! KADIN - O sırada bir timsah... ÂGAH - Timsah daha yok. Timsah çok sonra. Sonunu başını karıştırıyorsun. KADIN - İkide bir kesme beni, kafam atarsa karışmam bak. AGÂH - Timsah daha yok. Çok sonra geliyor. Ben damada bir şeyler soruyorum, tartışıyoruz. O yüzüğünü sımsıkı tutuyor. Nikâh kıyılıyor. Sonra yağmur başlıyor. KADIN - (birden) Ben şemsiyemi dolmuşta mı unuttum? Hatırladım. Demin bizi aldıkları salondaki iskemlenin üstüne koymuştum galiba. Bir dakika... (çıkar) AGÂH - (fırsat bulmuş) Karım böyle her şeyi unutur. Aslında yağmur düğünde yağmıyor. Önce yağmış. Nikâhta. Dünürler uğur saymışlar. Çiftetelliyi de damatla gelin değil, iki kaynana ile kaynata oynuyorlar bu sevinçle. Karım hiç rüya anlatamaz, dikkat geliyor! KADIN - (gelerek) Buldum. Ordaymış. (bakınır) Ne o, ben yokken anlattı mı yoksa? AGAH - Ne haddime? KADIN - Nerde kalmıştık? YORU - Dünürler çiftetelli oynuyorlardı. KADIN - Anlattın değil mi? Kaşla göz arasında anlattın. Ben bilmez miyim malımı... Bir dakika yalnız bırakmaya gelmiyor... Dünürler nerden çıktı? Benim rüyam yağmurda kalmıştı. AGÂH - (yavaş yavaş kızarak) Benim rüyamda demez mi? O rüyayı ben gördüm. KADIN - Söz gelişi söyledim... Benim anlattığım rüya diyecektim... AGÂH - Yağmur nikâhta yağmış. Düğün günlük güneşlik bir meydanda, bir dere kenarında kutlanıyor. Kenarda armut ağaçlan. Ötede nizami bir dutluk. Ortada mükellef bir ziyafet sofrası... O kadar. KADIN - Orası önemli değil. Hep gereksiz teferruat içine dalıp ipin ucunu kaçırırsın zaten, (özür dileyerek) Damar sertliği var da kendisinde. Evet. Yağmur başlıyor. AGÂH - Yağmur yağmış bitmiş. Hava açmış. Gün güneşlik. Rüyayı tabir ettireceksek aynen anlatmak gerek. Abuk sabuk anlatıyorsun, bak adam da ne zor durumlarda kalıyor... KADIN - Kapa çeneni, biz ne yapıyoruz sanki? YORU. - Sakin olun efendim. Sakin olun. KADIN - Evet, ne diyordum... Yağmur dinmemiş, yağıyor. Seller gidiyor. Daha bir diyeceğin var mı? AGÂH - Var! KADIN - Kes! AGÂH - Peki! KADIN - Armutluk dutluk falan da yok. Çevre yangın yeri... Madem iş inada bindi... Dere mere de yok. Kafam kızarsa düğünü de kaldırırım büsbütün ortadan... AGÂH - Peki! Tamam. Öyle olsun. KADIN - Hâlâ öyle olsun diyor... Sanki öyle değilmiş gibi... AGÂH - Değil! KADIN - Kes! AGÂH - Peki! KADIN -(Yorumcuya) Kusura bakmayın, aklı fikri düğünde dernekte, ziyafette, zengin sofrada. Dutluklarda, armutluklarda. Oysa şekeri yüksek. Perhiz de yapmıyor. AGÂH - Evde perhiz yaptırıyorsun. Rüyada da yaptıracak değilsin ya! KADIN - (Yorumcuya) Görüyorsunuz değil mi? Deli eder insanı bu herif. AGÂH - (kısık sesle bir şey söyler) YORU.- Bir şey mi dediniz? AGÂH - (Yorumcunun kulağına) Herif senin babandır, dedim. Verdim ağzının payını. YORU.- Anlıyorum. (Kadına) Sadede gelin hanımefendi. KADIN - Tuvaleti sordu size değil mi? AGÂH - (korkuyla) Evet evet. KADIN - Sık dişini biraz, şimdi gidiyoruz. (Yorumcu 'ya) Şekeri çıktı, çişi geldi... Ve o sırada Uludağ'daki... AGÂH - Ağrı dağı! Ağrı dağı! KADIN - Sen çişini tutmasını öğren de sonra bilgiçlik tasla. YORU. - Rica etsem de, bir sakınca yoksa yine Ağrı dağında kalsak. KADIN - Kalalım beyefendi. Nezakete karşı balmumu gibi eririm ben. Evet... Ağrı dağındaki, sırf sizin hatırınız için söylüyorum, timsah dereden çıkıyor... AGÂH - Haaaaaaa... Hani dere yoktu... Hani dere yoktu... Geldin mi sözüme?.. KADIN - Bazen dereli anlatıyorsun, bazen deresiz... Ben de şaşırıyorum vallahi... (Yorumcuya) Günü gününe uymuyor ki... Şekeri düşüyor dereli, şeker fırlıyor deresiz... Ansefabol almasa her şeyi unutuyor. Her şeyi unuttuğu zaman da ilacı almayı unutuyor. YORU - Timsaha gelelim lütfen. KADIN - Evet, Agâh gelini tebrik ediyormuş o sıra... Timsah giriyor düğüne. Kaçışan kaçışana... Kimseye ilişmiyor, geliyor doğru Agâh'ın yanına... AGÂH - Kimlik kontrolü! KADIN - Ha evet, o sırada iki jandarma kapıları tutmuş kimlik kontrolü yapıyorlarmış. Davetliler birer birer geçiyorlar. Sıra Agâh'a gelince, timsah onun kimliğini kapıp kaçıyor. YORU - ilginç, çok ilginç. KADIN - îşte rüyamız bu. Anlatması bizden, tabir etmesi sizden. YORU. - Tabire ne hacet efendim, tabir tabak kadar açık ve seçik. O kimlik beyefendinin kişiliği... Onu yok eden timsah da (Kadını gösterir) siz oluyorsunuz. Ferhan Şensoy’un “Haldun Taner Kabare” adlı kitabından alınmıştır. Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.