Jump to content

Majisyen: Eğitimi ve Çalışması


hexagram

Önerilen Mesajlar

Yazan W. E. Butler

 

Birinci Bölüm

 

Kitabın Yazılma Nedeni

 

Çeviri Murat Sağlam

 

 

 

“Maji hakkından neden bir kitap daha?” diye sorulabilir. “Kuşkusuz hali hazırda birçok kitap yazılmış durumda. Üstelik bütün bu kitaplar aynı gövdeden koparılmış parçalardan ibaret; hepsi başka insanların deneyimlerini aktarıyorlar, bu da bu kitapların yazarlarının birbirlerinin fikirlerini kullandığı anlamına gelir.”

 

Aslına bakılırsa yukarıdaki soru eski bir dostumun gerçekten sorduğu bir sorudur. Her ne kadar durumun abartılı bir tarifi olsa da, bu fikirlerde bir hakikat payı vardır ve bu kitabın yazarını meseleyi düşünmeye sevk etmiştir.

 

Sorun şu ki, maji çok uzun bir süredir bir yanda batıl inançlardan, cehaletten ve korkudan bir bulutun altında saklı kalmış, bir yanda konu açıklığa kavuştuğunda imtiyazlarını ve iktidarlarını kaybetmekten korkanların yarattığı bir gizlilik dumanıyla örtülmüştür. Öyle ki, ortalama bir yazarın elinden konunun genel hatlarını vermekten daha fazla bir şey gelmez. Çünkü o kendi kitabının malzemesini başkalarının yayınlanmış eserlerinden almak zorundadır, ki bu diğerleri de aynı şeyi yapmıştır.

 

Durum birinci el bilgi verebileceklerin korkunç gizlilik yeminleriyle susturulmuş olmalarıyla daha da karmaşıklaşmaktadır ve bir inisiyasyon yemini bozmak asla hafife alınacak bir mesele değildir. Kuşkusuz kimileri bağlılık ve gizlilik yeminlerini bozmuştur. Fakat genel bir kural olarak bunu halkı aydınlatmak için değil, kendi iktidarlarını güçlendirmek için yapmışlardır ve bütün sırları açıkladıklarını söylemelerine rağmen esas anahtarları ceplerinde tutmuşlardır. Bu kişiler bundan sonra etraflarında gizlilik ve itaat yemini etmiş gruplar toplamışlar ve süreç kendini tekrar etmiştir.

 

Şimdi, bir yemini bozmak ciddi bir iştir ve söz konusu bireyin onur meselesidir. Fakat hiçbir sırrın olmadığı yerde gizlilik yemini istemek de onursuzluktur. Hem majisyenliğiyle (kara türünden) hem yeminini bozmasıyla kötü bir ün edinen yukarıdaki sözün sahibi Aleister Crowley, onu inisiye edenlerin kendisine çok korkunç yeminler ettirip ardından İbrani Alfabesi ile gezegenlerin isimlerini öğretmiş olmalarından acı acı şikâyet ediyordu.

 

Majikal bilginin bütünü kabaca iki gruba ayrılabilir. İlki – nitelik olarak değilse bile nicelik olarak - bildik “okült” örgütlerin malzemesini oluşturan majikal pratikler ve seremonilerdir. Birkaç istisna dışında bütün bunlar halkın ulaşabileceği kitaplarda zaten yazılı bilgilerdir. “Kutsal Kitap", Kabalacıların "Oluşum Kitabı", İbranilerin irfanı, birinci asrın pagan ve Hıristiyan Havarileri, bize parçaları kalan Gnostik kitaplarda araştırmalar yaparak ihtiyacımız olan bilgileri çıkarabiliriz. Büyük Okultist Dion Fortune’un bir zamanlar yazdığı gibi, herhangi bir bölgeye bağlı değiliz ve amaçlarımız için Ofir'den altın ve Lübnan'dan sedir getirebiliriz. Hem Doğu’ya hem Batı’ya ait faydalanabileceğimiz sayısız eser ve elyazması var. Mesela Rama Prasad’ın Doğanın Narin Güçleri (Nature’s Finer Forces), Sir John Woodroffe’un (“Arthur Avalon”) eserleri Yılan Gücü, Şakti ve Şakta (The Serpent Power, Shakti and Shakta) vs. Ya da daha yakına gelirsek, bu kitabın son bölümünde bahsedilen Elizabeth döneminin astrologu ve okültisti Dr. John. Dee ve onun tarafından alınan ilginç tebliğler. Dee’nin çabalarıyla edindiğimiz Enokyan denilen bu dil çük güçlü bir majikal örgütün ritüllerinde kullanılmaktadır ve Edward Casaubon’un Concerning Dr. Dee and Some Spritis adlı eserinde hali hazırda genel halka açık olduğuna dikkat çekmek isterim.

 

Çeşitli majikal tarikat ve örgütlerin inisiye ettikleri kişilerden herkesin bildiği bu şeylerle ilgili gizlilik yemini istemesinin nedeni sorulabilir. Cevap şudur: gerçek majikal örgüt ve kardeşliklerde, çeşitli kaynaklarda verilen bu bilgiler, belirli bir nizamla bir araya getirilir. Gerçek gizlilik nesnesi işte bu nizamdır.

 

Belirli bir majikal örgütte ritüel nizam ve düzenlerinin gizli tutulmasının çok iyi bir sebebi vardır. Sıradan insanlar düşünce gücünün çok az farkında olsa da, bir locanın majikal çalışmalarında yapıcı imgeleme uygulanır ve kesin “düşünce formları” yaratılır. Eğer bu düşünce formları fikrini araştırmak isterse, onlara Dr. Geraldine Coster’ın Yoga ve Batı Felsefesi (Yoga and Western Philosophy) ve Society for Pyschical Research’ün (Fiziksel Araştırma Cemiyeti) en sofistike üyesi merhum G.N.M. Tyrell’in Anlam Dereceleri (Grades of Significance) adlı eserini öneririm. Dr. Annie Besant, Piskopos C. W. Leadbeater, Geoffrey Hodson ve Bayan L.J. Bendit’in (Phoebe Payne) duru görü gözlemleri de bu bağlamda anılmalıdır.

 

Meseleyle ilgili herhangi bir tartışmaya girmeden belirtmek isterim ki, mükerrer durugörü gözlemlere dayanarak, okült localarda söz konusu düşünce formlarının, doğru ritüelin kullanılmasıyla inşa edilebileceğine kesin bir inanç beslenir. Bunlar düşünceyle inşa edilmiş oldukları için düşünce tarafından etkilenebilirler; bu nedenle kendi çalışmalarına müdahale edilmemesi için ritüeller gizli tutulur.

 

Bir ritüel düzeninin bileşik parçalarının metal ve tel parçalarına benzediğini, belli bir nizamla bir araya geldiklerinde metafizik bir kilit oluşturduklarını söyleyebiliriz. Bu kilide bazı anahtarlar girebilir ve fiziküsti bilincin ve gücün kapıları sonuna kadar açılabilir. Kilidin inşa ediliş biçimi onu açacak anahtarın türüne dair bazı fikirler verdiği için localar kullandıkları ritüel nizamını gizli tutarlar. Bundan başka, daha önceki kitabımda bahsettiğim üzere [Maji: Ritüelleri, Gücü ve Amacı - Magic: Its Rituals, Power and Purpose (Aquarian Press)], majikal imgelerin uzman olmayanlarca kullanımı onları etkisiz hale getirmektedir. Fakat aynı zamanda akılda tutulmalıdır ki, majikal imgeleri böyle bir hasara neden olmadan açıkça kullanmak mümkündür. Bütün her şey anahtarların majikal kardeşliğin veya örgütün elinde olup olmamasına bağlıdır.

 

Bu anahtarlar iki türlüdür, büyük ve küçük anahtarlar. Bu kitapta büyük anahtarlarla ilgileneceğiz. Küçük anahtarlar geçmişten günümüze gelen, bir deneysel çalışma süreciyle bir araya getirilmiş olan fizyolojik, psikolojik ve psişik tekniklerden ibarettir. Çeşitli yoga alıştırmaları bu teknikleri uygular. Bunların büyük bir kısmı ‘halka açık’tır, fakat bunlar arasında etkileri bakımından çok güçlü olup, onları kullanan insan için epey hazırlık gerektiren teknikler de vardır. Dolayısıyla, bu anahtarlar gizli tutulmuşlardır. Yazar bu gizliliğin her zaman şart olduğundan emin değildir. Gizlilik bazı insanları aptalca deneyler yapmaktan alıkoysa da, genel olarak bakıldığında, bu tekniklerle zarar verebilecek kişilerin genelde ne kendilerine ne başkalarına zarar verecek kadar etkili çalışmaları yapabilmek için yeterli azme ve konsantrasyona sahip değildirler. Bir istisna medyumik duyarlılıkları olan insanlardır ki, bu insanlar bu tür işleri hafife almamalıdır. Bu tür insanlar ya dikkatli bir gözlem altında tekniklerde eğitim almalı, ya da majiyi tümüyle bir kenara bırakmalıdır. Bununla birlikte uygun bir biçimde geliştirilmiş ve istikrara kavuşturulmuş bir psişiğin, gerçekten istiyorsa, ritüel majiden uzak durması için herhangi bir sebep yoktur.

 

Bu küçük anahtarlar locaların yöneticilerinin ellerindeki asıl anahtarlardır. Fakat büyük anahtarlar bambaşka şeylerdir. Küçük anahtarlar tekniği uygulayan ve teknikte yeterlilik kazananlara iletilebilir, fakat büyük anahtarlarda böyle bir süreç imkansızdır. Yine Dion Fortune’dan alıntı yapmak gerekirse, inanıyorum ki okulkizmin gerçek sırları çatılardan halka bağırarak anlatılsa da onları almaya hazır olanlar dışında hiç kimseye ulaşmayacaklardır: “Kulağı olan işitsin!”

 

Fakat eğer büyük anahtarlar bir inisiyeden neofite [çırak] iletilemeyecekse, bir öğrenci onları nasıl alacak? Bu anahtarlar iletilemeseler de, öğrenciye çalışmayla gelen aydınlanmayla veya bazen söylendiği gibi etkiye maruz bırakmakla aşılanabilirler.

 

Bu kimi küçük anahtarların kullanımı ile başarılabilir. Aslına bakılırsa “gerçek temas” üzerine çalışan bir loca veya örgütte yapılan da budur. Bununla birlikte hatırlanmalıdır ki büyük anahtarların silsileyle aktarımı tümüyle inisiyatörün mertebesine ve öğrencinin hazırlık derecesine bağlıdır.

 

Paul Brunton’un Gizli Hindistan'da B.r Arayış (A Search in Secret India) adıl kitabında kaba hatları tarif edilen böyle bir yöntem kullanıldığında her zaman belirli bir etki söz konusudur; ancak bu ilksel “tohum”un yeni bir bilinç türüne büyüyüp büyümeyeceği tohumun ekildiği toprağın tabiatına bağlıdır.

 

Majikal tarikatların ve kardeşliklerin gizlilik sebepleri hakkında bir fikir vermeye yetecek kadar şey söylendi ve şimdi sıra bu kitabın yazarının meseleyle ilgili kendi duruşunu açıklamaya geldi. Bunun için biraz otobiyografik bilgi vermeliyim. Yazar, en azından kendi görüşünce, okült deneyiminin iki kritik döneminde deneyimli, bilge öğretmenlerin rehberliğini alacak kadar istisnai ölçülerde talihlidir. On yedi yaşından bugüne kadar, hem okült bilgiye hem okült güce sahip ilk öğretmeninden talimatlar ve nasihatler almıştır. Hayatınının daha sonraki bir döneminde Hindistan’da yine sadece bilgili olmakla kalmayıp güce de sahip bir grup Hindu okültistle çalışmıştır.

 

Daha sonra mistik bir “ipucunu” takip ederek Batı Gizemleri’nin kapılarına gelmiş, Batı’nın en korkusuz ve namuslu okültistlerinden biri olarak ün salmış merhum Bayan Penry Evans, okült dünyadaki bilinen ismiyle Dion Fortune’un yardımına ve öğretimine mazhar olmuştur.

 

Bu meselelerle ilk temasından bu güne kırk yıllık gezginliğinde yazar birçok alanda deneyim kazanmıştır ve burada yazılanlar bu deneyim ve bu deneyime ilaveten öğretmenleri tarafından ona verilen bilginin iskeletedir. Ne ilk öğretmeni ne de birlikte çalıştığı doğu okültistleri ondan bir gizlilik yemini istememiştir. Dion Fortune’un Kardeşlik Cemiyeti’nin bir üyesi olarak cemiyetin öğretileri ve ritüellerine dair her zamanki yemini kendisi de etmiştir ve bu yemine hâlâ saygılıdır. Burada bulunan hiçbir bilgi gizlilik yemini ettiği bir bilgi değildir.

 

Fakat ilk öğretmeninden, doğulu çalışma arkadaşlarından ve bizzat Dion Fortune’dan herhangi bir kullanım sınırlamasının olmadığı epey bir bilgi almıştır. Bir Amerikan elektrikli testeresinin üzerinde yazdığı gibi “Testereyle oynamayınız” gibi genel bir uyarı dışında herhangi bir gizlilik şartına bağlı değildir.

 

Elektrikli testereyle en azından bir defa oynamış biri olarak yazar, artık bu uyarının anlamını çok iyi biliyor. Dolayısıyla, burada verilen uygulamalı talimatlardan önce bir uyarı. Bu meselelerde herkes haddini bilmelidir. Gerçekten de ihtiyacımız olan tek uyarı budur. Bir zamanlar bir okültistin, Israel Regardie’nin çok doğru bir biçimde söylediği gibi, majikal güçler ile spritüel bilginin kullanımı ve istismarı hakkında korkutucu uyarıları gerek yoktur. Bizzat psişede asla uyumayan bir duyarlı varlık mevcuttur. Bu varlık ahlaki yasanın koruyucudur ve cezası çok sert ve yıkıcıdır; suçun telafisi ışında hiçbir temyiz yolu yoktur. Bu iç Benlik’in söylediklerinden ve yargılarından kaçmanın tek yolu, istismarı kabul etmek, benzeri bir eylemden sonsuza kadar kaçınmaya dair ciddi bir karara varmaktır.”

 

Bu uyarı bazı okuyucular için yeterli olmayacaktır. Dolayısıyla, bakış açımıza dair biraz açıklama yapmamız faydalı olabilir. Öyle çok sayıda ezoterik grupta ve kardeşlikte majiye karşı ciddi uyarılar yapılmaktadır ki, konuyu açık açık tartışmak gerekmektedir.

 

Maji çalışmanın tehlikesi var mı? Cevap: “Evet, elbette vardır. Her şey istismar edilebilir ve bir şey ne kadar iyiyse kötüye kullanılmasında ortaya çıkacak şer o kadar fazladır.” Fakat bu, gündelik hayatta karşılaştığımız birçok şey için de geçerlidir ve onlarda da aklı başında bir tutumu korumamız gerekir. Majikal çalışmanın tehlikeleri spritüel, zihinsel, duygusal ve fiziksel tehlikeler olarak sınıflandırılabilir. Tehlikeleri bu sıra içinde ele alalım. Spiritüel tehlike! Bununla ne demek istiyoruz?

 

Sadece şairlerin meleklerin düşmesine neden olan aşkın Şeytansı gururdan başka bir şey değil. Okült yolu izleyenlerde en sık rastlanan kusurdur bu ve çok sayıda maji öğrencisi bu yolu takip eder. Entelektüel kibir, “cahil sürü”ye karşı horgörü okült çevrelerde çok yaygındır. Majikal ritüeller çok yoğun ve sürekli bir uygulama talep ettiği için öğrenci kendini şu ya da bu şekilde çevresinden üstün hissetmeye başlar. Gerçekten öyledir de. Ancak bu onu daha mütevazı biri yapmalıdır; çünkü o aynı zamanda majikal çalışmayı haklı çıkarabilecek tek nedenin kardeşlerine daha iyi hizmet etmek olduğunu anlamaya başlıyor olmalıdır. Gizem Okulları’nın neofitleri (yeni girenler) “Hizmet etmek için bilmek istiyorum” der. Kendimizi bu yolda eğitmemizin tek sebebi bu olmalıdır. Bu nasihate kulak tıkayan ve sorumluluklarından kaçan kişi aşağı doğru yolculuğa ilk adımını atmış demektir. Her ne kadar büyük bilgi ve güç kazanabilse de, Azap Çocukları’ndan birine dönüşme, Gezgin Yıldız olma tehlikesiyle karşı karşıyadır; onu asırlarca süren gecenin karanlığı beklemektedir. Fakat bu yol çok az insan içindir; çünkü Şerrin Mesihi, iyiliğin Mesihi kadar az çıkar. Bununla birlikte psikologların deyimiyle “ego şişmesi”, kardeşlerine duyduğu kibirli horgörü nedeniyle kendini yalıtan kişiyi er ya da geç spiritüel bir felaket bekliyor demektir.

 

Zihinsel-duygusal tehlikeler nelerdir? Bu soruyu cevaplandırmak için kişiliğin dünya yaşamı sırasında yaşadıkları ve bunlara verdiği tepkilerle biçimlendiğini hatırlamak şarttır. Bu deneyimler çok sayıda ve çeşitli, kişiliğin tepkileri son derece karmaşık olduğu için, genellikle orta yaşlarda, herhangi bir kesin plandan yoksun olarak inşa edilmiş bir kişiliğe varırız. Burada şartlarla savaşmış, şurada onlara yenik düşmüşüzdür. Burada kötü şartlarla mücadele etmiş, verdikleri dersleri almış, şurada bu tür şartlardan ve onlarla ilgili bir karara varma zorunluluğundan kaçmışızdır. Bu böyle devam etmiştir. Burada açıkça görülür ki kişiliğimizin tapınağı genelde çok tuhaf bir yapıya sahiptir; uygun olmaya malzemelerden inşa edilmiştir ve herhangi tutarlı bir plana dair hemen hiçbir iz taşımaz. Majide biz bu yapıya evrenin erklerini ve güçlerini çekeriz. Kişiliğin bu evi çağrılan kuvvetlerin şimşekleriyle param parça olursa bunda şaşılacak çok az şey vardır. Basit bir şekilde dile getirirsek, çağrılan veya uyandırılan güçler, psişemizin bütün parçaları üzerinde etkide bulunur ve hem bastırılmış “kompleksler” hem de entegre bilinç bu basıncı hisseder. Bu yüzden bir maji öğrencisi bazen zihinsel dengesizlik belirtileri göstermeye başlar. Bilge bir öğretmenin gözlemi altında psikolojide zihinsel “katarsis”, yani arınma denilen bir duruma dönüşebilir ve bilinç düzeylerine çıkarılmış olan bastırılmış malzeme normal bilinçle bütünleşir. Dengesizlik belirtileri yok olur ve öğrenci kesin bir şekilde deneyim kazanır. Fakat bazen böyle bir olay gerçekleşmez. Güçle şarj edilmiş gömülü kompleksler bilince çıkıp onunla bütünleşemezler. Fakat unutulamaması gerekir ki bu tür olaylar çok nadirdir; fakat gerçekleştiği zamanlar majikal çalışmanın insanı delirttiği yönündeki çığırtkanlıkları haklı gösterir gibidir.

 

Majikal etüt bazı insanları psikopat vakaları haline getirebilir, fakat psikopatolojinin öğrenci majikal çalışmaya başlamadan önce zaten onda mevcut olduğu unutulmamalıdır. Majinin yaptığı tek şey onu belirgin bir biçimde yüzeye çıkartmaktır. Gizemli şeylerin araştırılması belli psikotikleri kendine çekmektedir; bu cazibenin majiyle, spiritüalizmle veya Seventh-Day Adventizm’le ilgili olup olmadığı pek önemli değildir. Spiritüalizm, majiyle birlikte deliliğin bir nedeni olarak haksız bir biçimde gözden düşürülmüştür. Bu ülkedeki akıl hastanelerinin otoriteleri tarafından verilen istatistikler bu fikre temel oluşturmaktadır. Oysa eğer rakamlarla konuşacaksak doktorlar, avukatlar ve rahipler akıl hastalıklarına diğer insanlardan daha yatkın görünmektedir. Burada bu türden istatistiklerin yanlış okunup çarpıtılabileceğine dikkat çekmek gerekiyor. Örneğin eğer her yirmi spiritüalistten üçü deli oluyorsa, spiritüalistler ülkenin tüm nüfusunun kıyasen çok küçük bir parçasını oluşturdukları için psiko-patolojik vakaların toplam sayısında spiritüalistlerin sayısı çok düşük olsa da spiritüalizme karşı bir kanıt var gibi görünür.

 

Karar spiritüalistler veya okült ya da majikal örgütler içindeki delilik yüzdesine bakılarak verilmelidir. Bu üçüne bakarsak işin içinden zaferle çıkarız.

 

Fakat yukarıdaki hareketlerden herhangi birinin zihinsel dengesizliğe neden olma eğilimini değerlendirmeyi güçleştiren kimi sebepler var. Acaba kişinin harekete katılmadan önceki akıl sağlığı ne durumdaydı? Halkın bildiği üzere medyumlar ve psişik olarak duyarlı insanlar çevresindeki insanların görmedikleri şeyleri görür ve duyarlar. Fakat akılsal olarak dengesiz bazı bireylerde de aynı şey olur. Bazen bu talihsiz insanlar psişiklerin gördükleri s esleri duyup görüleri gördükleri için psişik örgütlerde yükselirler. Eğer onların deli oldukları anlaşılırsa her şey yoluna girer. Söz konusu örgütten dışarı çıkarılır ve hastalıklarının anlaşılmasıyla bu aynı örgütten tıbbi açıdan aykırı görünse de etkili bir tedavi olabilirler. Çünkü bütün psikopatolojiler ortodoks tıp tarafından açıklanamazlar ve “alternatif kişilikler”in hepsi illa da hastanın zihninde bir yarılma anlamına gelmez.

 

Fakat bu dengesiz insanların psişik ve majikal çalışmaya katılmalarına izin verilirse, sorumluluk tümüyle bu çalışmaya öncülük eden insanların omuzlarındadır. Dengesiz kişi sonunda bir krize düşer ve hastanelik olur ve insanlar “İşte, maji veya spiritüalizmle uğraşırsan böyle olur!” diye haykırırsa, liderlerin bundan şikayete hakkı yoktur. Bilmediği herhangi bir mekanizmayla oynamaya kalkan her insan aslında bela arıyordur. Henüz gazetelerde Kurtuluş Ordusu veya Anglo-Katolizmle “oynaşan” insanların hastanelik olduklarını okumadım. Ancak Anglican klasik The Laws of Ecclesiastical Polity kitabının yazarı Dr. Hooker’ın deyimiyle her ikisiyle uğraşan insanların “çivileri biraz gevşiyor.” Bununla birlikte gazeteler sadece spritüalizm ve majiyle ilgili bir önyargıya sahip. Halkın bilgiyi genellikle buralardan edindiği için bu yanlış yargı bir süre daha hakim olmaya devam edecektir. Bu yüzden maji ve psişizmin psikolojik tehlikelerini değerlendirmeye çalışan bir insan, bu yaygın önyargıyı hatırlamalı ve sadece kesin olgulara ve rakamlara güvenmelidir. Akıl hastanelerinde kırk bin spiritüalist olduğunu bir vakitler halkın önünde açık açık iddia eden çağımızın en cesur insanlarından biri Dr. Forbes Winslow, konuyu dikkatle inceledikten sonra yine halka açık olarak daha önceki yargısının tümüyle hatalı olduğunu açıklamıştır.

 

Bununla birlikte ilk ifadesinin sık sık alıntılandığına tanık olsak da, bu yargıyı geri çektiğine dair bir bilgiyi gazetelerde görmemiz için anlaşılıyor ki bir süre daha beklememiz gerekiyor. Bu meselelere ancak bu kadar adalet.

 

Dolayısıyla, eğer majikal öğrenci adayları olası zihinsel dengesizliklere dair ciddi uyarılırla karşılaşırlarsa hemen bu yargının nerede yazıldığını sormalıdırlar. Yoksa birinin kuzeninin bir arkadaşının maji çalıştığı için deli olan birini tanıması yeterli değildir. Genellikle bu türden doğrudan tepkiler nasihatin temelsiz olduğunu kanıtlarlar.

 

Şimdi de majinin psiko-fiziksel tehlikelerine geldik. Buradaki tehlikeler de yine sağduyusunu kullanan herkesin kaçınabileceği türdendir. Unutulmamalıdır ki majikal çalışmanın doğrudan sonuçlarından biri hayat enerjilerinin devasa ölçülerde artmasıdır ve bu artan güç, daha önce de belirttiğimiz üzere bütün kişiliği etkiler. Kişiliğin bir parçasını da fiziksel beden ile sinir sistemleri ve sinir merkezleri oluşturur. Sinir merkezleriyle yakından ilişkili olan bir şey, bedenin harika kimya laboratuarları olan endokrin ve salgı bezleridir. Yine zihnin çeşitli içgüdüsel ve duygusal etkenleri bunlarla ilişkilidir ve yine bildiğimiz üzere endokrin bezlerinin salgıları, hormonlar veya deyim yerindeyse “ulaklar” kan dolaşımıyla bedenin bütün her yerine taşınır, hem zihin hem de beden üzerinde önemli etkilerde bulunurlar. Eğer majikal uygulama yoluyla hayati enerjileri artırıyorsak, dikkatimizi (fiziksel sinir merkezlerinin yakınlarında olan) çeşitli psişik merkezlere yoğunlaştırmakla bu içeri gelen aşırı miktardaki enerjiyi onlara yönlendiriyorsak, sinir merkezlerinin ve söz konusu bezlerin artan ekinliklerinin kan dolaşımına daha fazla hormon salgılanmasını neden olabileceğini kolayca görebiliriz. Zihin nasıl bedensel süreçleri bu şekilde etkileyebiliyorsa, beden de aynı şekilde zihni etkiler. “Psiko-fiziksel ark” denilen bir şey vardır ve bu türden şartlarda kesin bir dengesiz faaliyet başlayabilir. Bundan kaçınma yolu bu kitabın majisyenin eğitimiyle ilgili bölümünde verilmiştir.

 

Başka bir psiko-fiziksel tehlike çok fazla bilgi sahibi olmayan uygulayıcıların majikal uygulamaları, mistik-meditasyonları ve psişik teknikleri birbirleriyle karıştırmasından gelmektedir. Tıpkı şunları söyleyen bir çocuğun başına geleceklerde olduğu gibi: “İşte insanların kömür dedikleri şey, burada da sülfür dedikleri o sarı tozdan var, bak burada da güherçile dedikleri tuzdan. Bakalım onları karıştırınca ne olacak?” Eğer onları belirli bir oranda birleştirme talihsizliğine düşürse sonuç karışım yanacak ve felaketimsi sonuçlarla karşılaşacaktır. Dolayısıyla, en önemli kurallardan biri şudur: “Ne yaptığını bilmiyorsan, asla teknikleri karıştırma.” Hatta biliyorsanız bile, her bir teknik üstünde bilinçli, etkin bir hakimiyet kazanana kadar onları karıştırmayın.

 

Başka bir tehlike daha var. Sözde majikal localar ve gruplar. Burada var olan azıcık bilgi göz kamaştırıcı terimlerden bir kıyafet giymiştir ve grubun liderleri beli psikolojik ve fiziksel “hileler” kullanırlar. Tek bir örnekle yetinelim. Daha sonraki bir bölümde göreceğimiz üzere tütsülerin insan bilinci üzerinde kuvvetli psişik etkileri vardır. Fakat çok çeşitli tütsüler vardır ve hepsi de faydalı psişik sonuçlar vermezler. Haşhaş, tıpkı marihuana ve peyote gibi düş-görüleri oluşturur. Bütün bunlar yasaklanmış ve illegal uyuşturuculardır, bununla birlikte Anhalonium Lewinii denilen bir Meksika Kaktüsü alışkınlık yaradan bir uyuşturucu değildir. Bununla birlikte bu türden herhangi bir uyuşturucunun kullanımı yasa dışı olduğu kadar, son derece aptalca harekettir.

 

Yazarın bildiği localardan birinde papağan yemindeki kenevir tohumları ayıklanmış ve tütsüyle birlikte yakılmıştı. Sonuç şaşırtıcı, ama kesinlikle kötüydü. Bu uygulamaların yapıldığı majikal gruplarda uyuşturucuların ve cinsel cazibenin kullanımı en başta kullanılan yöntemlerden biriydi ve bu tür uygulamaların etkileri tam anlamıyla kötüdür.

 

Orta çağdaki cadılıkla ilgili duruşmalarda normal üstü sonuçlar elde etmek için yağların kullanımından bahsedilmiştir. Çoğunun reçetesi hâlâ bilinen bu yağların içinde genellikle kalp ve sinir sistemi üzerinde güçlü etkileri olan ve bu etki sayesinde halüsinasyon yaratan maddeler vardı. Bu tür maddelerin kullanımı insanlık kadar eskidir. Bu maddelerin bütün kültürlerde kullanıldığını görüyoruz; fakat hemen her zaman, uzun bir dönem boyunca değerlendirilen etkiler öyle hezeyan yaratıcı bulunmuşlardır ki bütün medeniyetlerde kullanımları yasaklanmıştır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu maddeler bazı okült gruplar tarafından hâlâ kullanılmaktadır. Ritüellere duyumsal açıdan yardım etmesi için bu tür maddeler kullanan bütün gruplar, sırf bu nedenle, Işık Locaları tarafından ortaya konulan ahlaki ölçütleri umursamadıklarını açıkça ilan etmişlerdir. Eğitimli kahinlerin bu maddelerin özelliklerine dair bilgiyle ve dikkatle yapılan araştırmaları başka bir meseledir, fakat bu tür araştırmalar genel loca çalışmalarından biri değildir. Dolayısıyla bir majisyen adayı, aklı başında biriyse, kendine çalışmanın etkili olması için böylesi tekliflerle gelen gruplar ve kardeşlik örgütlerinden uzak duracaktır. Bu tür teklifler çok belirgin olmayan şekillerde yapılabilir ve kişinin farkına varmadan işin içine girmiş olması muhtemeldir.

 

Bu nedenle, kişinin şüphe anlarında başvuracağı bir ölçüte sahip olması akıllıcadır. Yazarın ölçütü Hz. İsa’dır. O’nun herhangi dogmatik bir görüşünü kabul etmek şart değildir, fakat O’nun hayatı ve öğretileri bize içeriğinden şüphe ettiğimiz uygulamalar ve öğretiler için iyi bir ölçüt oluşturmaktadır. Başka insanlar kendilerine başka ölçütler belirleyebilirler ve “herkesin efendisi kendine göredir.” Fakat arayış içinde olanlar herhangi bir okült veya majikal gruba katılmadan önce kendine belli bir ölçüt edinmelidir.

 

İkinci Bölüm

 

Majinin Temelleri

 

“Daha önce söylediğimiz gibi maji üzerine yazılmış kitapların büyük bir çoğunluğu sanki maji üzerine başka kitaplara dair yorumlar ve alıntılardan müteşekkildir ve bu durum, bizi nihayetinde pek aydınlatmamaktadır. Konuyu araştıran insanlar bu olumsuz sonuçla hüsrana uğramaktadırlar. Çünkü sadece majinin ne olduğunu değil, nasıl uygulanacağını da öğrenmek istiyorlar. Çoğumuz için bir şeyi bizzat kendin yapabilmek, başka insanların neler gördüklerini ve neler yaptıklarını okumaktan ya da duymaktan daha tatmin edicidir. Kipling, “The Balad of Tomlinson” kitabında başka bir açıdan ikinci el bilginin beyhudeliğine işaret eder.

 

Yazar daha önceki kitabında Maji Sanatı’na hükmeden genel ilkelerden bazılarını göstermeye çalışmıştı. Kitabın gördüğü ilgi nedeniyle hiçbir tehlike yaratmadan açıklanabilecek bazı uygulama talimatlarını da vermenin doğru olacağı kanaatindedir. Maji giderek karmaşıklaşan derinliklere sahiptir. Bu derinlere inmeye hazır olmayan biri için dünyanın en büyük aptallığıdır. Fakat azimle çalışmaya ve gereksiz risklerden kaçınmaya hazır olanlar için böyle bir eğitimin faydası saymakla bitmez. Bu eğitim içinde mükemmel bir şekilde işleyen düzenleyici bir mekanizmaya sahiptir; onu yanlış kullananlar çok geçmeden kişisel tecrübeyle bunu öğrenirler. Sistemi takip eden diğerleri giderek artan bir tatmin ve başarı duygusuyla, hayat ve kadere dair daha derin ve daha geniş bir içgörüyle ve kardeşlerine hizmet etmek için artan güçlerle ödüllendirileceklerdir. Kadim bilgi ve güç kişiye hem büyük bir sorumluluk, insan ruhunda hiç durmadan devam eden Yüce Çalışma’ya katılmaya başlamasıyla hem büyük bir neşe ve mutluluk verir.

 

“Hizmet etmek için bilmek istiyorum” kadim bilgiye kabulün parolası budur. Okuyucularımdan bu sözü samimiyetle onaylayabilecek olanlar maji yolunu emniyetle takip edebilir. Emniyetle, tabi talimatlara uydukları sürece. Bu meselelerle ilgilenen öğrencilerin önündeki engellerden biri de, buradan bir şey çıkarma, şuraya bir şey ekleme, başka bir yerde “şansını deneme” gibi denemeler yapma eğilimidir. Bu tür bir davranış aptalca ve tehlikelidir.

 

Öğrenci majiyi öğrenmek istiyor. Herkesin başarılı olacağı konusunda ona nasıl garanti verebiliriz? Herkes Majisyen olabilir mi? Ne gibi nitelikler lazım? Nasıl başlamak gerekiyor? Maji öğrendiğinin işaretleri nelerdir? Birinci kitabın yayınlanmasından sonra yazara bütün bu sorular sorulmuştur. Elinizdeki çalışma bu sorulardan en azından bazılarını cevaplama çalışmasıdır.

 

Bu sorulardan en keskin olanı “Herkes majisyen olabilir mi?” sorusudur. Evet, herkes majisyen olabilir, ancak majide kimilerinde olup kimilerinde olmayan kapasiteler gerektiren aşamalar vardır. Viktoryen dönemin romancısı Bulwer Lytton kitabına ismini veren hikayelerinden birinde Albertus Magnus’tan, majikal süreci tarif ettiği yapar: “sadece çok az kişiye öğretilecek ve malum olacaktır… bir insan majisyen olarak doğmalıdır!” Yani, bir insanın şair dogması gibi özel bir mizaçla doğmalıdır. Çok doğru bir sözdür bu, yine de hakikatin tümünü barındırmaz. Şairler doğarlar, sonradan şair olunmaz. Fakat birçok küçük şair vardır, dizeleri yüce ölümsüzlerinki niteliğine sahip olmasa da, bu onların mütevazı yeteneklerinin keyfini yaşamalarına ve böylece birçok insana da keyif yaşatmalarına engel olmaz.

 

Majinin biri çok heyecan uyandıran iki yönü vardır. Birincisi fenomenal majinin en önemli yanı olan “Görünür Forma Celp”, ikincisi, birincisi kadar heyecan uyandırmasa da eşit ölçüde önemli “Bilincin Başkalaşımı”dır. Uygulamada görülmüştür kimi insanlar bunlardan birinde ya da diğerinde uzman olabiliyorken, kimi insanlar ikisinde de bir güce sahip olamıyorlar. Durumu soruşturduğumuzda görürüz ki başarılı bir şekilde görünür forma celp edenlerin hepsi spiritüalistlerin maddeleştirici ortam dedikleri özel bir psikofiziksel bedene sahiptir. Bunun klasik örneği Madam Blavatsky’dir. Yalnız bu söylediğimiz majisyenin kelimenin bildiğimiz anlamıyla medyum olduğu anlamına gelmez. Medyumluğun faydaları ve zararları üzerine konuşulacak yer burası değil, ama majisyen ile medyum arasındaki farkı kısaca açıklamak gerekirse, biri kendi ruh benliği tarafından etkilenip kontrol edilirken, diğeri başka etkilerin ve kuvvetlerin kanalıdır. Kuşkusuz, birçok medyumda iç ruh-benlik medyumlukları vasıtasıyla çalışır halde olduğu için, bu ikisi arasında kesin ve kalın çizgiler çekilemez. Madam Blavatsky örneğinde onun gençlik yıllarının düzensiz ortaya çıkan ‘fiziksel fenomenleri’, Sinnet’in Incidents in the life of Madame Blavatsky kitabında kaydettiği üzere daha sonraki yıllarda onu bilinçli hakimiyeti altına getirilmiştir.

 

Diğer majikal çalışma türü Dr. Paul Brunton’un A Search in Secret India kitabında eksiksiz bir biçimde tarif edilmiştir.

 

Majikal fenomenlerin sübjektif ve objektif bu iki ucu arasında talimatlara riayet edip azmedecek birçok dürüst öğrencinin ortak iyilik için geliştirilip kullanabileceği birçok majikal güçleri bulabileceği mertebeler vardır.

 

Majiyle ilgili birçok kitap majikal uygulamaların uzun bir listesini verir (gerçekten de bazılarının verebilecekleri sanki bunlardan ibarettir), oysa bu kitapta majiye dahil olan çeşitli uygulamalara şöyle bir değinmekle yetineceğiz. Maji sanatının temel ayrımından “objektif” ve “subjektif” fenomenlerden hali hazırda bahsettik. Majinin bütün başarıları bu ikisini birleştirir; aslına doğrusunu söylemek gerekirse çeşitli majikal olaylar arasındaki temel fark “objektif” ile “subjektif”in çeşitli oranlarda bileşiminden oluşur. Majisyen ile çevresi arasında her zaman kesin bir etkileşim vardır ve burada majinin temel ilkelerinden birine geliriz.

 

Bilimsel bilgiyi giderek daha fazla kullanan ve herkesçe anlaşıldığı haliyle maddeden başka hiçbir şeyin varlığına inanmayan modern dünya, insanı çevresinden soyutlamış ve onu ikinci dereceden öneme sahip bir güneşin etrafında dönen ikinci dereceden bir gezegende hiçbir şeyden etkilenmeyen bir hayat formuna indirgemiştir. İnsanı ve Doğayı tek, canlı bir evrenin kısımları olarak değerlendiren kadimlere kibar bir dudak büküşle bakmak bir moda haline gelmiştir. “Modern Dünyanın Bilimi Yücedir” diye bağırıyorlar, tıpkı atalarının “Efeslilerin Dianası Yücedir” diye bağırdıkları gibi. Kuşkusuz tek tük de olsa bazı insanların modern bilimin bu tanrılaştırılmasını protesto etmiş ve politik ideolojilerce engellenmeyen günümüzün bazı ileri bilim adamları insan ile evreni başka bir ışık altında düşünmeye başlamışlardır. Fakat halkın görüşünün her zaman bilginin büyüyen ucundan elli yıl geride olduğu söylenir; bu bilgiye ait en son terimleri ve sembolleri kullanıyor olsalar da bu gerçek değişmez. Halk, psikologların terimleriyle bilinçaltı bir “akılcılaştırma” süreciyle yeni dünyanın sembollerini ve fikirlerini elli yıl öncesinin eski yorumlarıyla yükler ve kendinin bilimsel bilgiyi yakından takip ettiğini düşünmeyi sever!

 

İnsanlığın derinlerinde bir istikrar, emniyet ve güven arzusu vardır; bu arzu her zaman güven, emniyet ve istikrarı cisimleştiren hal saydığı statükoyu koruma yönünde işler. İnsanların benimsedikleri entelektüel, felsefi veya dini sistem ne olursa olsun, bunun onlar için vahşi bir dünyanın hengamesinde ve girdabında tek elle tutulabilir gerçek olduğunu görürsünüz. Fakat “Işık, daha fazla Işık” için ilahi arzu duyanlar sığınağı reddeder ve Bilinmeyene doğru korkusuzca–günümüzün ünlü büyük bir bilim adamının ifadesiyle “evren dosttur” düsturuna doğru- ilerler.

 

Gerçek ve bağımsız bilim bugün bu yönde ilerliyorsa, geriye dönüp kadimlere bakmalı, onların öğretilerinin dayandığı felsefeye kısaca gözden geçirmeliyiz. Ana felsefi sistemlerini Büyük Batı Kilise’sinin akademisyenlerinin aracılığıyla alan biz Batılılar “dualizm” diyebileceğimiz bir düşünce tarzına eğilimliyiz. İlahi Kaynak, Tanrı bizim için her zaman kendi yaratımının karşısında durur.

 

Fakat majinin dayandığı felsefe Hint “Vedanta” felsefesinde ortaya çıkan “Monizm”, yani Bircilik’tir. Bu felsefede Tanrı ve Onun Evreni bir ve aynı şey olarak görülür. Fakat bu görüşün saf ve basit Panteizm [Kamutanrıcılık] olduğu söylenebilir. Eğer Doğa’yı Tanrı’nın bütünü olarak görecek kadar aptal olsaydık, gerçekten öyle olurdu. Biz Tanrının varlığının Evrenin içinde olduğu fikrini benimsemekle kalmıyor, O’nun aynı zamanda evrene aşkın olduğuna inanıyoruz.

 

Maji felsefecileri için Tanrı İçkin ve Aşkın tanrıdır. Fakat bu iki terimde kolayca yanlış anlaşılabilir. Eğer “içkin” kelimesiyle gördüğümüz tezahürün gerisinde “bir şey”i kast ediyorsak, Aquinas’ın felsefi karşıtlıkları olan “töz” ve “arızi” terimlerini kullanacağız demektir. Bu ayrım her ne kadar eksiksiz bir biçimde geçerli bir ayrım olsa da, maji felsefecileri daha öteye geçip bütün tezahürün Tözsel Varlık’ın bir ifadesi olduğunu ve bundan dolayı onun kendine ait bir Gerçeklik’e sahip olduğunu söylerler. Bir felsefi sistemin mihenk taşının “Gerçek” kelimesini kullanma biçiminde yattığı söylenir. Doğuya ait bir duada “Beni Gerçek-olmayandan Gerçeğe götür denir; Doğu öğretilerinden gelen birci felsefeler genelde böyle bir fikre dayanırlar.

 

İlk Hıristiyan Kilise’de kimi Gnostik “sapkınlar” bu tür şeyler öğrettiler ve bu yüzden büyük kurullar tarafından reddedildiler. Docetae ve Manichees bu sapkınlardandı. İlk dönem Kilise’nin en büyük şahsiyetlerinden biri olan Hippo’lu Aziz Augustinus Hıristiyanlığa gelmeden önce Manichean felsefeyi kabul etmişti ve bunun izleri öğretilerinde görülebilir. Daha sonra Roma Katolik Kilise’sinin büyük bir otoritesi haline geldiği için bazı görüşleri Hıristiyan felsefeyi bozmuştur ve bazı mezheplerin öğretilerini bulandırmaya devam etmektedir. Fakat maddenin şer bir tabiata sahip olduğu düşüncesi Hıristiyan felsefenin bir parçası değildir, hatta hiçbir büyük Doğu ve Batı felsefesinin de parçası değildir. Bununla birlikte birçok Doğu sisteminde ve ilhamını Doğuya borçlu birçok Batı sisteminde maddi tezahürün gerçek olmadığı öğretisi görülür.

 

Oysa bu, maji felsefesinin özsel bir parçasını oluşturmaz. Bazen majikal öğretilerin “emanasyon” [taşma, sûdur] öğretileri oldukları söylenir. Bir anlamda doğrudur bu. Fakat bununla maji felsefelerinin Tanrı’nın evreni, Ağını Zatından çıkararak ören bir tür Kozmik Örümcek gibi kendinden sudur ettirdiği ima ediliyorsa, bu tür bir kavram majikal şemaya tümüyle yabancıdır.

 

Maji tüm madde evreninin fiziksel ve fiziksel olmayan bütün dereceleriyle Ezeli ve Ebedi Olanın tözsel Varlığının ve Özünün bizatihi tezahürü olduğunu söyler.

 

Bu yüzden fiziksel evren, bazı ‘spiritüel düşünen’ insanların inanmamızı istediği gibi şer veya ‘aşağı’ değildir; varlığın diğer planları kadar kutsaldır, onda kirli ve avam hiçbir şey yoktur. “Cahil Doğa’nın yüzüne bakar karanlığın karanlığını görür. Oysa inisiye ve aydınlanmış oraya bakar ve Tanrı’nın suretini görür.”

 

Demek ki gerçek olmayan madde değil, sadece onun bilincimize görünen görünüşüdür, öyle ki bilinç uyanıp açıldığında her şeyde Tanrı’nın Varlığını ve Mevcudiyetini görürüz. Dolayısıyla majinin yolu birçoklarının onu görmeyi istediği gibi, bir kaçış yolu değildir. O Tanrı’yı arayan bir maceradır ve Kutsal Kase Arayışı kadar mistik ve ilahi bir arayıştır. Gerçekten de maji, başka bir şekilde gerçekleştirilen aynı Arayış’tır.

 

Bu majikal felsefenin temel fikirleri Otz Haim, Hayat Ağacı diye bilinen harika “glif”de, yani bileşik sembolde cisimleşmiştir. Hayat Ağacı Kabala diye bilinen İbrani düşünce sisteminin felsefi sembolü olarak Batılı majisyenlerin kullandığı mandala, yani meditasyon sembolüdür. Kabala isminin ima ettiği gibi sözlü aktarımla kuşaktan kuşağa geçmiş bir ezoterik öğretidir. Kadim Hahamlar onu, nasıl Tevrat, yani Yasa bedeni, Talmud ruhu oluşturuyorsa, dini öğretinin içsel özü saymışlardır. Maji öğrencisinin mirasçısı olduğu tradisyonu oluşturan şey, Mısır, Kildanı, Yunan ve Acem unsurlarıyla ve Hıristiyan Ekollerin iç mistik akımıyla zenginleşmiş İbrani teosofisidir.

 

Dolayısıyla burada Hayat Ağacı’nı biraz ayrıntılı ele almak şarttır. Kuşkusuz burada ancak giriş bilgileri verebiliriz. Bununla birlikte Hayat Ağacı’nı tümüyle ele alan birçok kitap mevcuttur. Kitabın sonundaki bibliyografyada bu kitapların isimleri bulunabilir. Batı majisinin herhangi bir alanında başarılı bir çalışma yürütmek isteyen kişinin Kabala felsefesini biraz kavramasının şart olduğunu söylemek yanlış olmaz.

 

Kabalanın ilk ilkesi Her Şeyin Birliği’dir. Daha önce söylediğimiz üzere bu noktada kadimi inisiyeler ile modern bilim adamları aynı zemini paylaşırlar. Kabala felsefesi parçaların Bütün ile ilişkisini ele alır ve Ağaç glifi bu ilişkiyi grafik olarak gösterir.

 

Majikal felsefede insana makromozmos, yani onu çevreleyen evren içindeki “mikrokozmos”, yani küçük evren denir. Büyük evrenin bütün güç ve erklerinin potansiyel olarak insan doğasında mevcut olduğu öğretilir. İnsan makromozmosun küçük bir örneğidir. Gizem Okulları’nın inisiyesinin ilan ettiği gibi, “Bende Tanrılardan olmayan hiçbir şey yok.”

 

Buradan şu sonuç çıkar ki büyük evrenin bütün Varlıkları ve Zekaları insanın bilincinde, mikrokozmosta bir görünüme sahiptir. Eğer majisyen cinleri, elemental varlıkları celp edebiliyor, yani çağırabiliyorsa, bunu onların kendindeki karşılıkları sayesinde yapabiliyordur. Çünkü kendisinin fiziksel, duygusal ve zihinsel araçları, yani bedenleri sayısız elemental “hayatlar”ın eylemleriyle inşa edilmiştir. Eğer Kudretli Olanları, Spiritüel Efendileri ve Sonsuzluğun İdarecilerini davet edebiliyorsa, bunlar bilince insanın doğasındaki karşılıkları sayesinde inebiliyorlardır. Eğer Güllerin Efendisi’ni davet ediyorsa, Efendi ona içinde ikamet eden Işık sayesinde yanıt veriyordur; Ezeli olanı davet ediyorsa, Sonsuzun Kudretinin ışıkları içindeki Bir’in ayrık tezahürü aracılığıyla iniyordur.

 

Dolayısıyla şu, nihai bir öneme sahiptir: bütün majikal çalışmalar içte başlar ve dışa yansıtılır. Bu, majinin ilk ilkelerinden biridir ve daima akılda tutulmalıdır. Bu ilke majisyenin zihnine öyle bir şekilde yerleştirilmelidir ki hiçbir şey onu silemesin, çünkü bu ilke güvenliğin gerçek mihenk taşıdır. Görülecektir ki bu ilkenin çok kapsamlı sonuçları vardır, aslında bazı sonuçları bedenli bilinçlerin kavrayışının ötesindedir. Burada hem felsefenin hem tanrıbilimin en zor sorunlarından biriyle karşılaşırız, “nesnellik” sorunu. Berkeley ile Kant buna bir açıdan, Schopenhauer diğer açıdan yanıt vermiştir. Majisyen adayı için bu iki aşırı ucun arasında bir yol tutmak ve hem nesnel hem öznel gerçekliğe inanmak akıllıca olacaktır. Çünkü bu ikisi hakiki Gerçekliğin birbirinden farklı tarzlarda ama bir arada var olan görünüşlerinden ibarettir.

 

Majinin pratik çalışması için hiçbir zaman unutmamız gereken bir şey, hepimizin Tennyson’un şiirindeki Shalot’un Hanımefendisi (Lady of Shalot) gibi içinde yaşadığımız evreni bir aynada gördüğümüz gerçeğidir. Üstelik bu ayna sürekli değişen bir aynadır. Bu ayna bizim kişisel bilinçdışımız, yani “bilinçaltı akıl”ımızdır. Eski okültistler ona “Duyum Küresi” derlerdi. Modern terimlerle tarif edersek o, herkesi çevreleyen psişik atmosfer, “aurasal yumurta”dır. Duyum Küresi bütün her şeyin yansıdığı bir camdır ve çırak-majisyenin öğrenmesi gereken ilk şey, bu majikal aynanın hakimiyetini ele almaktır. O dolaylı yollar haricinde dışsal dünya üzerinde çalışamayabilir, fakat kendi öznel dünyasını doğrudan değiştirip yeni bir kalıba sokabilir. Öznel dünyasındaki bu değişiklik onu dış dünyayla yeni bir ilişkiye sokacak, dış dünyanın kendi görüş açısına göre şekillendiğine tanık olacaktır. Çünkü benliğinin derin yönleri ırkın kolektif bilinçaltının ve evrensel bilincin benzer derinliklerine tekabül etmektedir.

 

Böyle bir tekabül ilişkisi dolayısıyla, majisyen bilincin alt denizinin güçlerine ve erklerine dair anahtarları, oradaki gelgitlere dair bazı fikirleri ve bu bilinç denizinin içinde yaşayan canlı varlıkları bulacaktır. Farklı kültürler farklı glifler, yani farklı bileşik semboller kullanmaktadırlar, fakat Batı majisinin glifi gelecek bölümde kısaca tartışacağımız Hayat Ağacı’dır.

 

Konuyla ilgili standart kitapları bilenler için yazarın konuyla ilgili açıklaması garip gelebilir, fakat burada verilen fikirleri kendi dillerine tercüme ederlerse, standart açıklamalardan uzaklaşmadıklarını göreceklerdir. Burada Ağaç, yalnızca farklı bir bakış açısından anlatılmaktadır.

 

Alıntıdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...