pithc Oluşturma zamanı: Şubat 3, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 3, 2009 GÜRCİSTAN VE GÜRCÜ TİYATROSU ÜZERİNE KISA BİLGİLER Bugünkü Gürcistan topraklarında insan topluluklarının kökleri Alt Paleolitik Çağa değin uzanır. Neolitik sitelerde yapılan kazılar o dönemde bölgede hayvancılık ve tarımla uğraşan yerleşik kabilelerin varlığını kanıtlamaktadır. Eski Yunan tarihçilere göre demir dökümcülüğünü Gürcülerin ataları bulmuştur. İ.Ö. 1 000’lerin başlarında Alt Asur ve Urartu kaynaklarına göre ilk Gürcü birliğini, sonradan Gürcistan’ın güneybatısındaki Tao iline yerleşen ve Yunanlılar tarafından Taohiler olarak adlandırılan Diaohler kurmuştu. Gürcü boylarının oluşturduğu ikinci birlik olan Kolha-Kolhis (Gürcüce – Kolheti)’da Karadeniz’in doğusunda geniş toprakları egemenliği altında tutuyordu. Kolha, Yunan mitolojisinde Medeia’nın yurdu ve argonotların varmaya çalıştıkları efsanevi bir servet ve büyü ülkesi olarak geçer. İ.Ö. 700’lü yıllarda aynı bölgede yerleşmiş olan ulus ve devletin adı İberia-Kartli ya da Egrisi-Kolhis olarak geçiyor. İ.Ö. 300-100 arasında İberia-Gürcistan hakkında ilginç bilgilere eski Yunan Coğrafyacısı ve tarihçisi STRABON ile Romalı tarihçisi TASİTUS’un yazılarında rastlanmaktadır. Bu yazılardaki bilgilere göre Gürcistan o zaman oldukça gelişmiş, güçlü bir ekonomiye, askeri güce ve kültüre sahip, kendine ait bir alfabesi olan bir ulus ve devlet olarak tanınmaktadır. İ.S. 337’de Hıristiyanlığını kabul eden eski putperest Gürcistan sonraki üç yüz yıl boyunca Bizans ve Fars imparatorlukları arasındaki çatışmalara sahne olmuştur. 654 yılında Gürcistan’a giren Arap orduları Tiflis’te bir emirlik kurmuştur. Araplara ve Bizanslılara karşı verilen savaşlar sonucunda topraklarını yavaş yavaş geri alan Gürcüler, 1109-1125 yılları arasında hüküm süren IV DAVİT (KURUCU)’in komutasında 1122’de Tiflis’i de Müslümanlardan geri almayı başarmışlardır. Kraliçe TAMARA döneminde (1184-1215) gücünün doruğuna ulaşan Gürcistan’ın sınırları Azerbaycan’dan Çerkesya’ya, Erzurum’dan Gence’ye kadar uzanıyordu. Ancak Müslüman Devletlerin kuşatmasında bulunan, diğer devletlere göre oldukça küçük sayılabilecek, dışarıdan hiçbir destek almayan Hıristiyan Gürcistan 1220’lerden başlayarak önce Harzemşahlar, ardından da Moğollar’ın istilasına uğramış, özellikle Timur’un 1386-1403 yılları arasındaki saldırıları büyük bir ekonomik ve kültürel çöküntüye yol açmıştır. Osmanlıların 1453’te İstanbul’u almalarından sonra Gürcistan’ın Batı Hıristiyan dünyasıyla olan bağları tümüyle kopar. Sonraki dönemde Gürcistan sürekli olarak Osmanlı ve İran saldırılarına uğraşmıştır. 1510 yılında Batı Gürcistan’daki İmereti Bölgesine giren Osmanlılar, bölgenin en büyük şehri Kutaisi’yı ele geçirmişler, ardından da İran Şahı İsmail Doğu Gürcistan’daki Kartli bölgesine geçmiştir. 1578’de Gürcistan’ın başkenti Tiflis Osmanlıların eline geçti. 1744-1798 arasında hüküm süren II EREKLE küçük parçalara bölünmüş olan Doğu Gürcistan’ı birleştirdi. Öte yandan Batı Gürcistan’daki İmereti Kralı I SOLOMON da İmereti’yi Osmanlılar’dan geri aldı. Dağıstanlı kabilelerin akınlarıyla karşılaşan II EREKLE 1783’te Rusya ile Gürcistan’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü güvence altına alan Georgievsk Antlaşması’nı imzaladı. Buna karşın İran saldırıları karşısında Gürcistan yalnız kaldı. İranlılar 1795’te Tiflis’i yağmalarken, Ruslar da 1801’de Doğu Gürcistan’ı ilhak ettiler. Rus valilerin sert yönetimi ve asimilasyon politikası 1804’te büyük bir halk ayaklamasına yol açtı. Ruslar 1810-1864 arasında diğer Gürcü bölgelerini topraklarına kattılar. 1905 devrimi sırasında gerilla savaşlarına ve Kazaklar aracılığıyla sürdürülen genel bir misilleme hareketine sahne olan Gürcistan 1917 devriminden sonra 26 Mayıs 1918’de bağımsızlığını ilan ederek Almanya’nın korumasına girdi. Tiflis’te NOE JORDANİA başkanlığında bir hükümet kuruldu. Paris Barış konferansına katılan 22 ülke tarafından tanınan Gürcistan Cumhuriyeti kısa bir süre sonra Komünist-Bolşeviklerin ciddi tehdidiyle karşılaştı. 1921 Mayısında Gürcü STALİN (İOSEB CUĞAŞVİLİ) ve Gürcü SERGO ORCONİKİDZE yönetimindeki Kızıl Ordu ülkeye girerek JORDANİA hükümetini devirdi ve Gürcistan’da Sovyet rejimini kurdular. Halk arasında büyük tepkiye yol açan bu olayın ardından 1924’te Sovyet Yönetimine girişilen büyük bir ayaklanma Kızıl Ordu tarafından bastırıldı. 1936’da Gürcistan SSCB’yı oluşturan onbeş cumhuriyetten biri oldu, ama bağımsızlık eğilimi hiçbir zaman durmadı. 9 Nisan 1989’da Tiflis’te bağımsızlık yanlısı barışçıl bir gösteri SSCB yönetimi tarafından sert biçimde bastırıldı. Pek çok suçsuz kadın ve genç öldürüldü. Ancak ZVİAD GAMSAHURDİA’nın önderliğindeki “Yuvarlak Masa” adı verilen yeni politik örgütlenme seçimlerde parlamentoda çoğunluğu ele geçirdi. Düzenlenen halk oylamasının ardından 9 Nisan 1991’de Gürcistan SSCB’den bağımsızlığını ilan etti. 26 Mayıs 1991’de GAMSAHURDİA halkın oyuyla yeniden devlet başkanlığına seçildi ve SSCB cumhuriyetlerinde bu göreve doğrudan seçilen ilk kişi oldu. Bu arada onu diktatörlükle suçlayan muhalif eski komünist güçler ile GAMSAHURDİA yanlıları arasında kanlı çatışmalar çıktı. 1992’de ülkenin bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele veren GAMSAHURDİA eski komünist güçler tarafından devrildi. Mart 1992’de parlamento işlevini gören Devlet Konseyi Başkanlığı’na dağılan SSCB’nın eski dışişleri bakanlarından ve eski Gürcistan Komünist Partisi’nin Birinci Sekreterlerinden, Gürcü EDUARD ŞEVARDNADZE getirildi. Gürcü tiyatrosunun kendine özgü bir “Antik Çağ”ı yoktur. Ama köklü bir geçmişi bulunan Gürcü Edebiyatının en eski kaynaklarından Tiyatro örnekleri günümüze ulaşmıştır. Bu örneklerde Gürcü tiyatrosunun ulusal biçimlerinin ilk izleri görülebilir. Gürcü edebiyatının en eski eseri İAKOB TSURTAVELİ’nin “ŞUŞANİKİ’nin Cefakarlığı” İ.S. beşinci yüzyılda yazılmış bir yapıttır. İOANE SABANİSDZE’nin “ABO’nun Cefakarlığı” yedinci, GİORGİ MERÇULE’nin “GRİGOL HANDZTELİ’nin Yaşamı ve İOANE ZOSİME’nin “Gürcü Diline Övgü ve Yüceltme” ise onuncu yüzyılın yapıtlarıdır. Buna koşut olarak Gürcistan’da İ.S. 5-6 yüzyıllardan itibaren uluslar arası ünlü, isim kazanmış bilimsel okullar ve akademiler faaliyete geçmiştir. Bu okullarda gürcü bilim adamları hem yurtiçinden, hem yurtdışından gelen öğrencilere felsefe, matematik, astronomi, tıp, mimarlık vb bilim dallarında eğitim veriyorlardı. (Örn: İKALTO Bilim Akademisi, GELATİ Bilim Akademisi vb) XII yüzyıldan günümüze kadar gelen ŞOTA RUSTAVELİ’nin “KAPLAN POSTLU ŞÖVALYE” adlı manzumesi ise yine önemli bir başyapıttır. Dilini, dinini ve nüfusu kurtarmak için Müslüman devletlerin saldırılarına karşı savaşan Gürcistan’ın tiyatro yapmak için zaman bulamadığını söyleyebiliriz. Ama bu tür olaylar yine de folklorda ve eski halk oyunu ve gösterilerde yansımış ve günümüze değin temsil edilen gösteriler olarak ulaşmıştır. Bu tarz gösterilerin en eskisi tabii ki “BERİKAOBA” adlı bir oyun-gösteridir “BERİKA” Gürcüce Soytarı, “BERİKAOBA” ise soytarılık yapmak demektir. Bu eski halk oyun-gösterisi İtalyan “COMMEDİA DELL ARTE” gibi bir maske tiyatrosudur. Daha sonraki “KEENOBA” (KAANCILIK) Moğol saldırganların karşısına çıkan bir halk oyun-gösterisidir ve bu oyunun sonunda Kaan rolünü oynayan oyuncu mutlaka nehre ya da suya atılmaktadır. Mütecavuzcilere karşı çıkan gezici halk tiyatro grupları her türlü yasaklara rağmen ve çok büyük tehlikelerin içinde yine de hedefe doğru gidiyor, işini sürekli devam ettiriyordu. Zaten Gürcistan’da saldırgan yabancıların girmediği çok az yüzyıl sayabiliriz. Gürcistan’da ilk resmi tiyatronun tarihi XVIII yüzyılın ilk yarısına rastlanmaktadır. Kurucular ve ilk yazarları iki önemli faaliyet adamı ve yazarı DAVİT ÇOLOKAŞVİLİ ve GİORGİ AVALİŞVİLİ’DİR. Bundan kısa bir süre sonra ise Kral II EREKLE’nin saraysında Saray Tiyatrosu faaliyete geçer ve XIX yüzyılın ortalarında tiyatro Gürcistan’da profesyonel bir kurum olarak yerleşir. 1850’de GİORGİ ERİSTAVİ’nin çabalarıyla eski Gürcü tiyatro gelenekleri temeline oturan bir grup tiyatro çalışmaya başlar. 1851’de Tiflis’te Opera ve Bale Tiyatrosu açılır. 1873’te Tiflis Koro Topluluğu kurulur ve daha sonra adı Tiflis Devlet Konservatuarı olarak değişir. 1879’da ünlü Gürcü aydınları ve yazarlarından İLİA ÇAVÇAVADZE ve AKAKİ TSERETELİ’nin çabalarıyla Tiflis’te sürekli sabit kadro sahibi olan dramatik tiyatro çalışmalarına başlar ve bir yıl sonra aynı olay Gürcistan’ın ikinci büyük kenti olan Kutaisi’de de gerçekleşir. Aynı zamanda Gürcistan’da klasik müzik kompozitörlüğü ve tiyatro oyun yazarlığı da gelişme sinyalleri vermektedir. Bu dönemde ortaya çıkan kompozitörler: ZAKARİA PALİAŞVİLİ, VİKTOR DOLİDZE, ANDRİA KARAŞVİLİ, MELİTON BALANÇİVADZE (Amerika’da çağdaş Amerikan Balenin temeli sayılan Modern Bale atılımını yapan ünlü Bale Yönetmeni GEORGE BALANCHİN’İN gerçek ad ve soyadı GİORGİ BALANÇİVADZE’dir ve MELİTON BALANÇİVADZE’nin oğludur) çok başarılı çalışmalar yapmaktadırlar. Gürcistan artık kendi folklörünün temelinde bir klasik müzik, opera ve bale sahibidir. ZAKARİA PALİAŞVİLİ’nin “ABESALOM ile ETERİ” ve “DAİSİ”, VİKTOR DOLİDZE’nin “KETO ile KOTE”, MELİTON BALANÇİVADZE’nin “ŞOTA RUSTAVELİ EFSANESİ” sadece Gürcistan opera sanatının ulusal anlamda gururu değildir, oyunlar aynı zamanda pek çok kez yurtdışında da sahnelenmiş ve büyük başarı kazanmıştır. Tiyatro oyun yazarları: GİORGİ ERİSTAVİ, DAVİT ERİSTAVİ, AKVSENTİ TSAGARELİ, DAVİT KLDİAŞVİLİ, ALEKSANDRE SUMBATAŞVİLİ’nin (Daha sonra Moskova’da Rusya’nın tiyatro tarihinde çok önemli bir yer alan ALEKSANDR SUMBATOV-YUJİN aynı kişidir)’ çabalarıyla Gürcistan’da tiyatro büyük başarı görmüştür. ALEKSANDRE SUMBATAŞVİLİ’nin “İHANET”, “AKVSENTİ TSAGARELİ’nin “HANUMA”, VAJA PŞAVELA’nın dramatik manzumeler ve DAVİT KLDİAŞVİLİ’nin yapıtları güncelliğini günümüze kadar kaybetmemiş bir şekilde gelmiş ve halen de sahnelenen oyunlardır. XX yüzyılın önemli ve başarılı tiyatro yazarlarını, rejisörlerini, kompozitörlerini ve oyuncularını burada saymamız imkansızdır. Bunun için elinizdeki kitaba ciddi bir ek yapmamız gerekecektir. KOTE MARCANİŞVİLİ, SANDRO AHMETELİ, VASO KUŞİTAŞVİLİ, VAHTANG TABLİAŞVİLİ, ALEKSANDRE TSUTSUNAVA, ŞOTA AĞSABADZE gibi rejisörler, VASO ABAŞİDZE , VALERİAN GUNİA, SESİLİA TSUTSUNAVA, UŞANGİ ÇHEİDZE, VERİKO ANCAPARIDZE, AKAKİ HORAVA, AKAKİ VASADZE, VASO GODZİAŞVİLİ, ALEKSANDRE JORJOLİANİ, ALEKSANDRE GOMELAURİ, ELİSABED ÇERKEZİŞVİLİ, NİNO ÇHEİDZE, LADO MESHİŞVİLİ gibi oyuncular, LADO GUDİAŞVİLİ, ELENE AHVLEDİANİ, DAVİT KAKABADZE, İRAKLİ GAMREKELİ gibi ressamlar ve sahne tasarımcıları, GRİGOL ROBAKİDZE, ŞALVA DADİANİ, SANDRO ŞANŞİAŞVİLİ, MİHEİL MREVLİŞVİLİ, İLO MOSAŞVİLİ gibi oyun yazarları XX yüzyılın ilk yarısında Gürcü tiyatrosunu çok yüksek kaliteli bir noktaya çıkardılar. Özellikle sahne tasarımı ve reji açısından KOTE MARCANİŞVİLİ, SANDRO AHMETELİ, İRAKLİ GAMREKELİ’nin yaptığı çalışmalar Avrupa çapında tiyatro alanına yenilikler getirmiştir. Tabii ki Gürcistan’da yerli prodüksiyonun yanında dünya çapında ünlü yapıtlar da sahnelenmekteydi. SHAKESPEARE, MOLLİERE, LOPE DE VEGA, SHİLLER, GARCİA LORCA, GOLDONİ, ÇEHOV, GOGOL vb yazarların yapıtları Gürcü tiyatrosunun ayrılmaz bir parçası olmuştur. O zamanki yabancı medyadan Gürcü tiyatrosu üzerine kimi satırlar: “SANDRO AHMETELİ Gürcü folklor ritimleri ve hareketleriyle, Gürcü müziğini olaylarla öylesine birleştirmiş ki, reji yorumu olarak ortaya olağanüstü bir şey çıkmış” (NİLSEN. Oslo Tiyatrosu Müdürü) “RUSTAVELİ Tiyatrosu bütün Moskova’yı büyüledi. Moskova tiyatro severlerine göre, bugün Tiflis RUSTAVELİ Tiyatrosu dünya çapındaki en büyük tiyatrolardan biridir ve ben de bu görüşe seve seve katılıyorum” (ANATOLİ LUNAÇARSKİ. SSCB Kültür Bakanı) “AKAKİ HORAVA’nın OTHELLO’su için diyebilirim ki, buna benzer başka bir OTHELLO biz Sovyetler Birliği olarak seyretmedik” (VLADİMİR NEMİROVİÇ-DANÇENKO. Rejisör) XX yüzyılın ikinci yarısında ise tiyatroda yepyeni bir kuşak gelir. POLİKARPE KAKABADZE, KİTA BUAÇİDZE, VALERİAN KANDELAKİ, GİORGİ NAHUTSRİŞVİLİ, NODAR DUMBADZE, ALEKSANDRE ÇHAİDZE, OTİA İOSELİANİ, ARÇİL SULAKAURİ, TAMAZ ÇİLADZE, OTAR ÇİLADZE, MERAB ELİOZİŞVİLİ gibi oyun yazarları, ARÇİL ÇHARTİŞVİLİ, DİMİTRİ ALEKSİDZE, LİLİ İOSELİANİ, MİHEİL TUMANİŞVİLİ, ROBERT STURUA gibi rejisörler, SOLİKO VİRSALADZE, PARNA LAPİAŞVİLİ, MAMİA MALAZONİA, GİORGİ GUNİA, GOGİ MESHİŞVİLİ gibi sahne tasarımcıları ile SERGO ZAKARİADZE, SESİLİA TAKAİŞVİLİ,EROSİ MANCGALADZE, GOGİ GEGEÇKORİ, RAMAZ ÇHİKVADZE, MEDEİA CAPARİDZE, MEDEİA ÇAHAVA, SALOME KANÇELİ, ZİNAİDA KVERENÇHİLADZE, EDİŞER MAĞALAŞVİLİ, İZA GİGOŞVİLİ gibi oyuncular Gürcü tiyatrosunu bu dönemde daha yükseklere çıkartmışlardır Dünya çapında ünlü yabancı sanatçıların Gürcistan tiyatrosu hakkındaki görüşleri ise şöyledir: “Bir afişte SERGO ZAKARİADZE’nin adını görünce hemen seyretmeye koşuyorum, çünkü bu büyük sanatçıdan her zaman yeni şeyler öğreniyorum” (MİHAİL ULYANOV. SSCB Devlet Sanatçısı) “İngiltere’de LAWRANCE OLİVİER’nin tiyatrosunu biliyorum, ama orada tek kişi varsa, Seaur LAWRANCE’in kendisi. Ama Gürcistan’da seyrettiğim her tiyatroda birçok olağanüstü oyuncu gördüm” (MANFRED WECKWERT. Alman Rejisör) “Gürcü oyuncular işlerini öyle iyi yapıyorlar ki, sanki doğuştan aktör olarak doğmuşlar. Onlar için seyirci rampanın öbür tarafından olan biri değil de yakın bir dost sanki...” (EJİ GOLİNSKİ. Polonyalı Rejisör) “Gürcü tiyatrosunu seyrederken kendi kendime diyorum ki, mükemmel oyuncularla tiyatro nasıl yapılır şimdi onu öğreneceksin” (ECKEHARD SHALL. Alman Oyuncu) “Biz gürcüce bilmiyoruz, ama seyrettiğim oyun gerçekten de mükemmel bir Shakespeare ve İngiliz seyircisi tarafından da çok kolay ve doğru anlamaktadır” ( REETER BROOK. İngiliz Rejisör) Şu anda beş milyon nüfusu olan Gürcistan’da 34 Devlet Tiyatrosu var. Bunların içinde 3 Devlet Opera- Bale tiyatrosu, 1 Devlet Müzikal Tiyatrosu, 1 Hiciv ve Mizah Devlet Tiyatrosu, 1 Pantomim Devlet Tiyatrosu ve 20’ye yakın normal dram topluluğu yer alıyor. Bunun dışında Tiflis’te Tiyatro Enstitüsünde Reji, Oyunculuk, Dramaturgi, Tiyatro tarihi, Televizyon rejisi, Sinema rejisi, Müzikal Tiyatrosu’nun Oyunculuğu ve Halk Gösteri Rejisi bölümleri var. Tiflis Devlet Konservatuarında Kompozitörlük, Şan, Çalgı, Orkestra-Koro Şefliği ve Müzik Teorisi bölümleri vardır. Resim Akademisinde ise diğer bölümlerin yanında Sahne Tasarımı dalında da eğitim verilmektedir. Gürcü Tiyatrosu Türkiye’de daha çok Rustaveli Devlet Tiyatrosu’nun sergilediği iki oyunla tanınır. Uluslar arası İstanbul Tiyatro Festivali’ne çağrılı olarak iki kez gelen bu topluluk 1991’de BERTHOLD BRECHT’in “KAFKAS TEBEŞİR DAİRESİ”ni 1992’de de SHAKESPEARE’in “KRAL LEAR”ini oynadı. Her iki oyunu da 1972’den bu yana RUSTAVELİ Devlet Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmenliğini üstlenmiş olan ROBERT STURUA yönetti. Gürcü Tiyatrosunda İAKOB TSURTAVELİ’nin “ŞUŞANİK’in CEFAKARLIĞI” ndan başlayarak KONSTANTİNE GAMSAHURDİA’nın “AY’ın KAÇIRILMASI”, MİHEİL CAVAHİŞVİLİ’nin “CAKO’nun MÜLTECİLERİ” ve NODAR DUMBADZE’nin “BEYAZ BAYRAKLAR” isine varıncaya değin birçok Gürcü klasiği ve düzyazı yapıtı oyunlaştırarak sahneye konmuştur. Bu yapıtların tiyatroya uyarlanması beraberinde sahne kurallarının askıya alınmasını ya da sınırlarının yapay olarak genişletilmesini getirdi. LALİ ROSEBA, GURAM DOÇANAŞVİLİ, GİGLA HUHAŞVİLİ, GURAM BATİAŞVİLİ, MAMUKA DOLİDZE, TEMUR ABULAŞVİLİ, TAMAZ METREVELİ, RAPİEL MAMULAŞVİLİ gibi yazarlar Gürcü tiyatrosunun son yıllardaki en güzel örneklerini verdiler. Elinizdeki kitabın içinde yer alan altı oyun bize göre yazıldıkları dönemi en iyi yansıtan ve sahnelendiklerinde yankılar uyandıran birer başyapıttır. Bu örnek yapıtları, saygıyla okuyucularımızın ilgisine ve beğenisine sunuyoruz. VARLAM NİKOLADZE KAYNAKÇA: 1.BRİTTANİCA COMPTİON’S Genel Kültür Ansiklopedisi. Nisan 1992. Sayı 59 2.LEVAN SANİKİDZE. “GÜRCİSTAN TARİHİ” Samşoblo Yayınevi. Tiflis. 1994 3.Prens S.BARATAŞVİLİ. “ORTAÇAĞ’DA GÜRCİSTAN TARİHİ”. Cilt 2. Kutaisi Kooperatif Yayınları.1895 4.FAHRETTİN ÇİLOĞLU. “GÜRCÜLERİN TARİHİ”. Ant Yayınları. İstanbul. 1993 Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.