schizophrana Oluşturma zamanı: Şubat 8, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 8, 2009 http://www.pandora.com.tr/images/kapak/172899b.jpg Sararmış sayfalardaki şiirlerle, eski, artık içinde oturanı kalmamış evleri birbirine benzetiyorum. Etrafını sarmaşıklar kaplamış, tahtaları kararmış evlerin sahipleri nerededir şimdi? Ya da kiracıları? Ya o evi inşa edenler, yövmiyeleriyle başka bir ev kuranlar? Peki, sararmış kitap yapraklarındaki şiirlerin sahipleri nerede? Daha bilinmez olanı bulmak için soralım: o şiire kiracı olanlar? Bir dizeye yazılan adlarıyla hafızalarımıza kazınan, ama kendileri gizlenen kahramanlar? Şiirlerin sahiplerini, kalemi tutanı biliriz de onlara ilham verenler sadece birer isimdir. Bazen bizim yârimizin adı olur onun ki. Örneğin Nâzım’ın Piraye’si, Attilâ İlhan’ın Müjgan’ı, Cemal Süreya’nın Üvercinka’sı veya Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı... Meraklı okurun kaçınılmaz sorusu beliriyor şimdi: Peki onlar kim? Şiirin sahibi bellidir, ama şiirin köklerinde derin uykusundaki bu kederli hecelerin bir araya getirdiği Üvercinkalar ancak o meraklı okurun soru soracağı, gerçeğe varmak için iğneyle kuyuyu kazacağı anı beklemektedir. Doğan Hızlan’ın sevdiğim yakıştırmasıyla bir ‘edebiyat arkeoloğu’ Haluk Oral, almış iğneyi eline kazmış kuyuyu. İyi ki de kazmış. Onlarca “deli”nin şairin- içine kim bilir kaç taş attığı o kuyudan neler çıkmamış! Özdemir Asaf’ın Lavinia’sı çıkmış bir kere. Hani Asaf’ın “Adını gizleyeceğim, sen de bilme” dediği Lavinia. Melih Cevdet’in Tohum şiiri, Ahmet Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim kitabındaki şiirlerin her yeni baskısında uğradığı değişimlerÖ. Başka ne mi? Nâzım’ın Kurtuluş Savaşı Destanı, Orhan Veli ve Yahya Kemal arasında yaşandığı rivayet edilen tartışma mesela ya da Ahmet Arif’in o incelikli ruhunun arkadaşına imzaladığı bir kitap. “Canım dost, canım kardaş...” Melih Cevdet Anday’ın, Tohum şiiri onun Garip akımından kopuşunun da ilanıdır. Mehmed Kemal’in 1948’de sadece bir sayı çıkarabildiği dergide yayımlanan şiir, polisin de dikkatini çeker. Mehmed Kemal bu yüzden sorguya çekilir. Şiirdeki ‘deli fişek’ ifadesinin altı çizilmiştir. Daha sonra Melih Cevdet bir şiir kitabı nedeniyle İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarıldığında tümden ele alırlar şiirini. Şiirin son dizeleri belki de o zaman yapılan muamelenin ‘gerekçesidir’: (...) Kim bilecek... Kapalı kutu Ama bulut yağmur bulutu Gelir kararır neredeyse Tohum altta nefes nefese Kulağı gök gürültüsünde. Ahmed Arif’in tek şiir kitabı Hasretinden Prangalar Eskittim’ e almadığı Akşamüstü isimli şiiri de bu dergide yer alır. Derginin yayın hayatına devam edememesinde Tohum’a “suç ortağı” dizeler onunkilerdir: (...) Rüsva olmuş ellerin emeği Manşetlerde kilometre kilometre yalan Sallanır durur. http://i.radikal.com.tr/644x385/2009/02/05/fft5_mf115071.Jpeg Haluk Oral’ın edebiyat tarihimizin gizli sayfalarından aktardığı hikâyelerden belki de en ilginci Lavinia’ya ait. Lavina... Öyle bir kadın ki, Özdemir Asaf’ın dizelerine girme hakkını bir tek o kazanmış. Dahası var, adına şiir yazdırmış! Lavinia’nın sadece Asaf’ın değil, yakından tanıdığımız başka aydınlarımızın hayatında da önemli bir yeri olduğunu öğreniyoruz. Üstelik kendisi de şiir yazmaktadır. Haluk Oral’ın kitabına, elyazısıyla yazılmış şiirler, kitapların ilk baskılarının kapakları da eşlik ediyor. Edebiyat tarihini anlatan bir sergide yol alır gibi çeviriyorsunuz sayfaları. Tohum şiirinin, Lavinia’nın kendi yazdığı şiirin, Orhan Veli’nin Efsane’sinin elyazısı nüshaları yer buluyor kitapta. Orhan Veli’den söz açmışken, Sere Serpe şiirinin hikâyesine değinmeden geçmeyelim. Sait Faik Orhan Veli’yle yaptığı bir söyleşide en çok sevdiği şiirini okumasını ister. Orhan Veli’nin dilinden dökülen dizeler “hangisini okuyacağını bir müddet kestirememiş” görünse de, “Sere Serpe”ye aittir işte... Tevfik Fikret’i anlamak Şiirin yazıldığı yer Sabahattin Eyüboğlu’nun evi, şiire sebep ise Bella isminde genç bir kızdır. Yahudi kızı Bella, “ismine” ve liseyi henüz bitirmemesine rağmen İsmet İnönü’nün talimatıyla Hasanoğlu Köy Enstitüsü’nde ders vermek üzere görevlendirilir. Orhan Veli ona bu şiiri yazıp uzattığında ise, liseyi bitirmek için ders çalışmaktadır “sere serpe”. 1946 seçimlerinden sonra ise ismi, Meclis’e verilen bir soru önergesinde geçmektedir. Hükümete, “liseyi bitirmemiş bir Yahudi kızının para mukabilinde Hasanoğlu Yüksek Köy Enstitüsü’nde ders verip vermediği” sorulmaktadır. İşine son verilecektir. Orhan Veli’nin Bella’ya düşes ismini takmasını ve Veli’nin cenazesi kaldırılırken “bir köşede ağlayanlardan” biri olduğunu da Oral’ın kitabından öğreniyoruz. Orhan Kemal’in şiirden romana geçişini, Nâzım Hikmet’in yol göstericiliğini de buluyoruz sayfaların arasında. Orhan Kemal’in Nâzım’a hapishanedeyken okuduğu ilk şiir, ortasında ustanın şu cümlelesiyle bölünecektir: “Kâfi kardeşim, kâfi... Bir başkasına lütfen.” Bu sözlerden aylar sonra bir başka şiirini okur Orhan Kemal, Bir Beyrut Hikâyesi. Bu şiirini okumaktayken Kemal, Nâzım müdahalelerde bulunur ve okuma sona erdiğinde yepyeni bir şiir çıkar ortaya. Nâzım daha sonra öyle över ki Orhan Kemal’i, Memet Fuat’a yazdığı bir mektupta, “Mamafi, mesela A. Kadir yahut Orhan Kemal, yahut Dinamo ve daha bazı genç şairlerimiz var ki hem dil, hem teknik hem muhteva bakımından Fikret’ten de ileridirler” der. Nâzım’ın burada genç şairler için bir kıstas olarak koyduğu Tevfik Fikret için söylediklerini de bir parantez açarak hatırlamakta fayda var. Bugünün geçmişe mesafeli duran şairlerinin kulağına küpe olacak nitelikte: “Fikret’i anlamadan, Fikret’i okumadan bugün şiir yazanlar varsa bunlara acırım”. Orhan Karaveli de Tevfik Fikret ve Haluk Gerçeği isimli kitabında, Nâzım’ın şu sözlerine yer vermişti: “Fikret yaşadığı devirde, bulunduğu muhitte en iyi ve en ileri ne olmak mümkünse onu olmuştur.” Orhan Kemal’in şairliğine dönersek... Orhan Kemal’in Bir Beyrut Hikâyesi şiiri “büyük olasılıkla Nâzım Hikmet’in de yardımıyla” 1941 yılında yayımlanır. Ancak Kemal’in düzyazıya geçişi de Nâzım Hikmet teşvikiyle olur. Orhan Kemal’in bir roman başlangıcını tesadüfen bulmasıyla... Haluk Oral’ın kitabında şiir hikâyelerini okurken, başka hikâyeleri de okuyacaksınız. Şevket Rado’nun, Ahmet Haşim’in O Belde isimli şiirini sadeleştirmesinin hikâyesini okurken, Rado ve Ahmet Muhip Dranas dostluğuna tanıklık edeceksiniz örneğin... Necip Fazıl Kısakürek’in Kaldırımlar şiirinin hikâyesi sizi, Paris yıllarına götürecek. Orhan Veli-Yahya Kemal ‘ilişkisini’ okurken Halim Şefik’in hikâyesi çalacak kapınızı. Haluk Oral’ın kitabı ciddi, büyük emek ve zaman gerektiren bir çalışma. Bazı zamanlar şiirlerin dizelerinin ‘otopsiye’ maruz kalmasına üzülürüm. Yine de, onların yaratıldıkları ortamları bilmeyi; şairi, dizeleri yazarken hayal etmeyi, yazılanı kuru kuruya okumaya tercih ederim. Oral bu çalışmasıyla meraklı okura hayal dünyasında yarenlik edecek onlarca elyazısı şiir, onlarca kitap kapağı ve onlarca ‘gerçek’ sunuyor. Şimdi sıra bu şiirleri kiracıları eşliğinde yeniden okumakta. ŞİİR HİKÂYELERİ Haluk Oral İş Bankası Kültür Yayınları 2008 166 sayfa Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.