Jump to content

Bay Keuner'in Öyküleri ; Bertolt Brecht


schizophrana

Önerilen Mesajlar

http://img340.imageshack.us/img340/1976/439542to5.jpg

 

 

 

'BAY KEUNER'' ÜZERİNE

 

Bertolt Brecht, ''Bay Keuner'in Öyüküleri''ni (''Geshichten vom Herrn Keuner''), ilk kez 1930 yılında, Berlin'de yayımlanlanmaya başladı ve bu yayın, yaşamı boyunca sürdü. Daha sonra bu öyküler, Brecht'in eserlerinin toplu basımlarında, düzyazılara ayrılan bölümlerde sürekli olarak yer aldı.

 

''Me-ti'' gibi, bu öyküler de, gerçekte Brecht'in kendi dünya görüşünü, yaşamın türlü yansımalarına yedirerek dile getirdiği bir araç niteliğindedir. Bu araç kimi zaman felsefe ağırlıklı bir düzlemde kullanılır, kimi zamanda günlük yaşamın en sıradan olaylarıyla beslenir. Gelgelelim görünüşte en sıradan olayların yansıtıldığı durumlarda bile çıkış noktası yapılan asıl zemin, dünyaya belli bir bakış biçiminin, bir tür yaşam felsefesinin ta kendisidir.

 

''Bay Keuner'in Öyküleri''nin bir başka özelliği de genelde kitleyi değil, ama bireyi ele alması ve toplumu oluşturan öğeler niteliğiyle, bireylerin birer birey olarak eğitilmelerini amaçlamasıdır. Toplumu bireylerden aşırı soyutlanmış bir konumda ele almanın, sonuçta toplumu zayıf temellere dayandırma demek olacağı, bu öyküler aracılığıyla verilmek istenen mesajlardan biridir. Bu yapı içersinde insanoğlunun zayıf yanları büyük bir açıklıkla sergilenir ve bu yanlarının insanların davranışlarını nasıl yönlendirdiği, ancak usta bir ruhbilimciden beklenebilecek bir beceriyle yansıtılır.

 

Brecht açısından bir tür ''zihin jimnastiği'' de sayılabilecek olan ''Bay Keuner'in Öyküleri'', kısalığına karşın meraklısına Bertolt Brecht'in düşünce dünyasının kapılarını açabilecek en değerli anahtarlardan biridir.

 

BİLGE KİŞİDE BİLGECE OLAN, TUTUMUDUR

 

Bay K.'ya gelen bir felsefe profesörü, ona kendi bilgeliğini anlattı. Bir süre sonra Bay K., ona şöyle dedi: ''Sen rahatsız oturuyorsun, rahatsız konuşuyorsun, rahatsız düşünüyorsun.''

 

Öfkelenen felsefe profesörü, şu karşılığı verdi: ''Ben, kendime değil, fakat söylediklerimin içeriğine ilişkin bilgi edinmek istemiştim.'' ''Söylediklerinin hiçbir içeriği yok'', dedi Bay K. ''Yolunda beceriksizce ilerlediğini görüyorum ve yine gördüğüm kadarıyla, bu ilerlemen sırasında erişebildiğin hiçbir hedef yok. Söylediklerin karanlık; konuşman sırasında hiçbir şeyi aydınlatamıyorsun. Bu tutumunu görünce, hedefin beni ilgilendirmiyor.''

 

ZORBALIĞA KARŞI ÖNLEMLER

 

Düşünür Bay K., bir salonda çok sayıda dinleyicinin önünde zorbalığa karşı konuşurken, dinleyicilerin geriye çekildiklerinin ve çıkıp gittiklerinin ayırdına vardı. Dönüp bakınınca, arkasında zorbalığın durduğunu gördü.

 

''Demin ne diyordun?'' diye sordu zorbalık.

''Zorbalıktan yana konuştum'', dedi Bay Keuner.

 

Bay Keuner oradan çıkınca, öğrencileri ona, neden sanki sırtında yumurta küfesi yokmuş gibi konuştuğunu sordular. Bay Keuner, şu karşılığı verdi: ''Benim boşuna kırdıracak yumurtalarım yok. Özellikle benim zorbalıktan daha uzun yaşamam gerek.''

Ve Bay Keuner, şu öyküyü anlattı:

 

Hayır demeyi öğreniş olan Bay Egge'nin evine, yasadışılığın egemen olduğu dönemlerde gelen bir ajan, ona kenti yönetenler adına düzenlenmiş bir belgeyi gösterdi; bu belgede ajanın, adımını attığı her eve sahip olacağı yazılıydı; bunun gibi, istediği her yemek kendisine verilecek, gördüğü her adam da ona hizmet etmekle yükümlü olacaktı.

 

Ajan bir sandalyeye oturdu, yemek istedi, elini yüzünü yıkadı, uzanıp yattı ve uyumazdan önce, yüzü duvara dönük olarak sordu: ''Bana hizmet edecek misin?''

 

Bay Egge onun üstünü örttü, sinekleri kovdu, o uyurken nöbet tuttu ve tıpkı o gün yaptığı gibi, yedi yıl boyunca ajanın sözünü dinledi. Ama onun için ne yaparsa yapsın, tek bir şeyi yapmaktan dikkatle kaçındı: Tek bir söz söylemedi. Aradan yedi yıl geçtikten sonra çok yemekten, çok uyumaktan ve çok emir vermekten iyice şişmanlayan ajan, günün birinde öldü. Onu artık eskiyen battaniyeye saran Bay Egge, sürükleyerek evden çıkardı, yattığı yeri temizledi, duvarları badanaladı, bir soluk aldı ve yanıtını verdi: ''Hayır.''

 

Türkçe (Orijinal Dili: Almanca)

56 s. -- 3. Hamur -- Ciltsiz -- 13.5 x 19.5 cm

İstanbul, Aralık 1994

ISBN: 9789757468653

56 s., 1. Basım

 

Önsöz: Ahmet Cemal

Çeviri: Ahmet Cemal

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...