schizophrana Oluşturma zamanı: Şubat 15, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Şubat 15, 2009 Ben de sokakta uzun bir kuyruk gördüğünde merak edip soranlardanım. Caddenin karmaşasından, kalabalığından eser olmayan tenha bir sokakta oluşmuş uzun kuyruğu görünce durdum. Sıranın başında içinde ne satıldığı belli olmayan, camları kirli eski bir dükkân vardı. Dükkânın vitrininde açıklayıcı ne bir yazı, ne de sergilenen bir ürün vardı; tabelası da yoktu. Kuyruktakiler sırayla, teker teker içeri alınıyordu. Sıranın en sonunda elindeki kitaplardan üniversiteli olduğu anlaşılan genç kıza yanaşıp sordum: “Burası Yitik Zamanlar Dükkânı,” dedi. Dediklerinden hiçbir şey anlamadım tabii. “Yitirdiğiniz, boşa geçtiğini, harcandığını düşündüğünüz zamanlarınızı geri satın alıyorsunuz. Ben de bir arkadaşımdan duyup geldim,” diye açıkladı. Biraz anlar gibi olmuştum: Hayatınızda beyhude geçtiğini, avarelik edip boşa geçirdiğinizi düşündüğünüz zamanlarınızı makul bir ücret karşılığında, yeniden ömrünüze eklenmek, daha iyi değerlendirilmek üzere geri satın alıyordunuz. Aslında pek inandırıcı olmasa da merak edilebilecek bir konuydu. İvedilikle yapılacak bir işim de yoktu; bayilerin denetlenmesi için çıktığım seyahatte işim erken bitmiş, önceki gece İstanbul’a dönmüştüm. Beni hala seyahatte biliyorlardı; işe gitmesem de olurdu. Kuyruğa dâhil oldum. Yavaş da ilerlese çok önemli değildi, bekleyebilirdim. Benim arkamdan sıraya girenler oldu. Bekleşenler arasında koyu bir sohbet vardı. Herkesin derdi başkaydı. Erkeklerin çoğu askerlikte geçen yıllarını geri istiyordu. 68’li, bir eski solcu Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra yaşadığı hayal kırıklığından söz ediyor; sosyalizm için mücadeleyle geçen gençlik yıllarını geri istiyordu. Onun iki önünde, sıkıyönetim mahkemesinde beraatla sonuçlanan bir siyasi dava devamınca hapiste tutuklu olduğu süreye isyan eden başka birisi ona şiddetle karşı çıkıyor; yanıldığını, yenilenin sosyalizm değil, başka bir şey olduğunu söylüyordu. Orta yaşlı bir adam yirmi beş yaşında bir kıza âşık olduğunu, o ana kadar farkına varamadığı bir duyguyu tattığını anlatıyor; otuz senedir evli olduğu karısıyla geçirdiği yıllar için hayıflanıyordu: “O kadınla geçen yıllarımı geri istiyorum,”diyordu. Yanında getirdiği çantanın içi para doluydu; otuz yılı geri alabilmek için çok para gerekiyordu. Bir kadınsa çaresi olmayan bir hastalık yüzünden birkaç aylık ömrü kalan sevgili kocacığı için zaman almaya gelmişti. Söylediğine göre çok parası yoktu; ama sağdan soldan ne bulabildiyse alıp gelmişti. Öğrenci seçme sınavı sonucu metalürji mühendisliği okuyan; ancak alanında iş bulamadığı için bankacılık mesleğini seçen, ekonomik kriz nedeniyle de işsiz kalan bir adam kuyruktakilerin en dertlilerinden biriydi. Emekli hakim olan İrfan Bey, avareliğin, vakit öldürmenin ağır cezalık bir suç olduğunu söylüyordu, ama çelişki içindeydi; ATM kartı olmasına rağmen maaşını çekmek için bankaların önünde kuyruğa giriyordu. Aslına bakılırsa vakit geçirecek başka bir işi de yoktu. Beklerken sıra bana geldiğinde ne isteyeceğimi kurmaya başlamıştım. Düşünüp bir karara varmalıydım. Boşa geçmiş zamanlarım nelerdi? Üniversiteye giremediğim yıl avare avare dolaşmıştım. İstanbul kazan, ben kepçe gezmiştim. İstanbul gez gez bitmiyordu. Âşık olmuştum İstanbul’a, buna pişman olmak doğru değildi. Üniversitede iken Sedef isimli bir kıza aşık olmuştum; tam bir sene peşinden koşmuş; ayılıp, bayılıp yemekten içmekten kesilmiştim. Sonunda kızı tavlamış, uzun süreli bir aşk yaşamış; sonra anlaşamayıp dostça ayrılmıştık; zaten aşk da bitmişti. Bu aşkın peşinde koştuğum yılları mı geri isteseydim? Yok, yok olmazdı, bu yıllara boşa geçmiş diyemezdim; sonu ayrılıkla bitmiş olsa da çok güzel duygular yaşamıştım. Peki, kahvede pinekleyip, tavla ya da kağıt oynadığım saatleri mi geri isteseydim? Bir türlü karar veremiyordum. Gözden çıkarıp sil baştan yapabileceğim yaşanmışlıklarım ne olabilirdi? Ahşap bir masanın arkasında oturmuş kayıt alan şişman, gözlüklü görevli “Buyrun beyefendi!” diye uyarmasa, sıranın bana geldiğini fark edemeyecektim. Uzun süre yüzüne tereddütle baktım. Gergin ve sabırsız bir ifadeyle: “Lütfen biraz acele edin, kuyruktaki diğer insanların vaktinden çalıyorsunuz,”dedi. Kararsız kaldığımı ve geriye almak istediğim bir zamanımın olmadığını, vazgeçtiğimi söyledim. Hiçbir yaşanmışlığıma kıyamıyordum, birden hayatımın her dakikası kıymete binmişti. Görevli: “Emin misiniz? Biraz daha düşünün,” dedi. “Yok, yok yeterince düşündüm; ben vazgeçtim,”dedim. “O zaman,” dedi adam “En azından kuyrukta boşa geçirdiğiniz zamanı size geri satalım.” “İyi fikir,”dedim. “En azından o olabilir.” Sabahtan beri Yitik Zamanlar Dükkânı’nın önünde kuyrukta bekleyerek harcadığım zamanı uygun bir fiyata alarak mutlu bir şekilde dükkândan çıktım. Kaynak Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.