Jump to content

Çirkinin Sanatı - II


schizophrana

Önerilen Mesajlar

http://www.ideayayinevi.com/sanat/picasso/pic10370.jpg

Modern varoluşta niçin herşey analitik olmak zorundadır? Niçin parçalar yerlerinde olmamalı, niçin bütüne yaşam veren bağ koparılmalı, niçin doğal nesne biçimini, bütünlüğünü, birliğini yitirmelidir? Niçin herşey sökülmeli, yapısızlaştırılmalı, parçalanmalıdır? Yenilik tutkusu bu ayrıştırmacılığın duygusal ve mantıksal zemini olarak görünür: Kaos, uyumsuzluk, belirlenimsizlik, süreksizlik, görecilik, inançsızlık, geçicilik, tözsüzlük, içeriksizlik, çağrışımcılık, atomizm, uylaşımsızlık vb. modernist tinin yenilik dediği şeyi üretmesini sağlayan olumsuz terimleridir. Bireysellik (ya da türlülük, çoğulculuk) her durumda kötü bir tinselliğin dışsal, ezici, yabancı, yalancı birliğine yeğlenmelidir. Batının birlik ilkesi yoktur. İnsan doğasının onuruna, Batıda somut değil ama soyut yeğlenmelidir.

 

Modern dönemde soyutlamanın kuramsal düşüncede olduğu gibi estetik beğeni alanında da başatlık kazanması modern tinin bir kaprisi değildir. Analitik ‘felsefe’ denilen Anglo-Saxon sabuklama Kübizmin sanatta yaptığı aynı soyutlamayı felsefenin kendi alanında yapar, somut olan kavramı değil ama soyut duyu-verisini, evrensel düşünceyi değil ama tekil duyusal öğeyi saltıklaştırır. Bütünü söker, dağıtır, parçalar, ve bu postmodern yöntemle dirimli olan bütünü dirimsiz bileşenlerine ayrıştırır, onu anlamsızlaştırır, saçmalaştırır, çirkinleştirir. Bütünün estetik ve ussal uyumu yerine, duyusalın ve düşünselin birliği yerine, dışsal ve kübist bitiştirmeyi, tutturmayı, yapıştırmayı geçirir, ve bunun için yöntemini her durumda kaotik çağrışım süreçlerinde ve onu denetleyen yabanıl bilinçaltı etmenlerinde bulur.

 

Böyle ilkelliğin gizini anlamak güç değildir. Modern Akademik ‘sanat’ ve ‘felsefe’ kurumlarında Sanat ve Felsefe de tüm değerlerinden, tüm idealist güdülerinden soyutlanırlar ve tecimsel amaçların sıkıdisiplini altında öğretilmeye uygun analitik, bağsız, tutarsız biçimlere indirgenirler. Gevşerler, hafiflerler. Varoluşunu duyarlığın, duyuncun ve ussal düşüncenin barbarlaşmasına koşullu kılan bir toplumda, eğitimi baştan sona pazar kurallarına uyarlayan bir akademide, Sanat ve Felsefe de çirkinin ve yalanın aklanışına hizmet etmeye ayarlanırlar. Güzellik ve Gerçeklik onları reddeden kurumsallık tarafından ancak karşıtlarına çevrilerek öğretilebilirliğin alanına getirilebilirler. Bu modern soytarılık oyununda, kitle toplumu kitle felsefecilerinin, kitle sanatçılarının kitlesel üretimine de gereksinir. Bunlar bir yandan ekin işleyiminin gündelik gereksinimlerine yanıt verirken, aynı zamanda Güzelin baskılanışında sürekliliği sağlarlar. Bir yandan yalancı çözümlemelerle usu uyuşturmayı sürdürürken, aynı zamanda toplumsal aptallaşmanın sürekliliğini güvenceye alırlar. Modern toplum tek-boyutlu ussallığında bir tutarsızlık başyapıtıdır, tüm parçaları uyumsuzluk içinde işleyen bir düzensizliktir.

Modern ‘sanat’ın güzeli konu almaması bir başka olanaklı sorunu da çözer çünkü güzellik duygusallığa yol açar. Duygu ise tam olarak modern toplumun yararcı törelliğinin işlemesini önleyecek etmendir. Benzer olarak, modern ‘felsefe’ gerçekliği konu alamaz çünkü gerçeklik ussallığa götürür. Us ise tam olarak modern toplumun gerçekliksiz varoluşu için birincil gözdağıdır. Modernizm duyguyu reddettiği yerde usu, ve usu reddettiği yerde duyguyu reddetmek zorundadır. Us ve Duygu ve Duyarlık bir ve aynı İdeanın anlatımlarıdır. Felsefeyi, Sanatı ve Sevgiyi püskürten bu uygarlık düşmanı, bu barbarlık dostu tutumlar, bu analitik, atomik, soyutlamacı eğilimler bir ve aynı usdışı bütünün sakınımı için zorunludurlar.

Modern Toplumun tanıdığı biricik değerin para, biricik ilişki biçiminin alış-veriş olması olgusu karşısında, sanatın sığ burjuva beğeniye uyarlanışı kaçınılmazdır. Sanat toplumsallaşınca, kendini toplumsal ‘değer’lere uyarlayınca bayağılık incelik, tiksinti beğeni olur. Modern sanat barbarlaştırır.

http://www.ideayayinevi.com/sanat/picasso/claude.gif

Claude ve Paloma Oyunda. 1950. Kontrplak üzerine yağlıboya ve mine. 461/2 x 571/8" (118 x 145 cm).

 

 

Picasso’nun başarısını, büyüklüğünü küçümsemenin olanaksız olmasına karşın, Picasso’yu Picasso yapan şey ne yeteneksizliği, ne karaktersizliği, ne de eğitimsizliğidir. Picassoları yaratan tılsımlı güç modern kitle toplumunun değerlerinden başka birşey değildir. Picasso miti estetik bir üstünlüğün değil ama insan küçüklüğünün, pazar ekonomisinin, hiçbir tinsel değere değer veremeyen burjuva sığlığının bir yaratısıdır.

 

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...