Jump to content

Jerzy Kosinski


pagan

Önerilen Mesajlar

http://www.cinairoman.com/yazarlar/yazar166.gif

14 Haziran 1933'te Polonya'nın Lodz kentinde dünyaya geldi. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra dağılan ailesini bir araya getirdi ve Lodz Üniversitesi'nden tarih ve politika alanlarında derece ile mezun oldu. Polonya Bilim Akademisi'nde asistan olarak görev yaptı.

1957 yılında ABD'ye göç eden Kosinski, Colombia Üniversitesi'ni bitirdikten sonra, 1967'de Guggenheim, 1968'de Ford ve 1970'te American Academy üyesi oldu. Amerika'da bulunduğu yıllarda, Yale, Princeton, Davenport Üniversitesi ve Wesleyan'da okutman olarak görev yaptı. 1965 yılında Amerikan vatandaşlığına kabul edildi.

1962 yılında kendisinden 18 yaş büyük olan Mary Hayward Weir ile evlendi. Weir'in 1968 yılında beyin kanseri yüzünden ölmesinin ardından, Bavyeralı aristokrat bir ailenin kızı olan Katherina von Fraunhofer ile evlendi.

Kosinski'nin yazdığı kitaplar New York Times'ın en çok satanlar sıralamalarına girmeyi başardı. 30'dan fazla farklı dile çevirilerek yayınlanan kitapları toplamda 70 milyona yakın sattı.

Ellili yaşlarına geldiğinde, kalp ritmindeki bozukluk nedeni ile fiziksel ve ruhsal anlamda çok sayıda sorun yaşamaya başlayan Kosinski, 3 Mayıs 1991 tarihinde banyoda kafasına naylon bir poşet geçirerek kendi hayatına son verdi.

Eserleri :

The Future Is Ours, Comrade: Conversations with the Russians (1960)

No Third Path (1962)

The Painted Bird (1965)

The Art of the Self: Essays à propos Steps (1968)

Steps (1969)

Being There (1971)

The Devil Tree (1973)

Cockpit (1975)

Blind Date (1977)

Passion Play (1979)

Pinball (1982)

The Hermit of 69th Street (1988)

Passing By: Selected Essays, 1962-1991 (1992)

--------------------

BOYALI KUŞ – FARKLILIĞIN BEDELİ

Toprak kana doymuyor, usul usul, emerek tadına varıyor, “daha daha” diyor. Hayatlar yıkılıyor; nefesler veriliyor alınmamak üzere. O, yücelttiğimiz, güzelliğine/acısına şiirler düzülen yaşamak bir avuç kanlının elinde; tüm bekaretlerin (hayat/insanlık/doğa) ırzına geçiliyor an be an! Döngü insanlık tarihinin en başından beri aynı; “bitmek bilmeyecek mi?” sorusu içinde cevabıyla asılı kalıyor uslarda...

Kosinski, kitapta ikinci dünya savaşında ailesinden ayrılmak zorunda kalan altı yaşında bir çocuğun ailesinin onu bulmasına kadar yaşadıklarını, onun ağzından anlatıyor. Savaş, köyden köye savrulmalar, hayatta kalma mücadelesi, onca vahşete, safsatalara maruz kalmalar,... Bunlar hayal ürünüyken bile ürkütüyor insanı; Kosinski'nin kendi yaşadıklarını anlattığını öğrenmem ise içimi daha da ürpertti.

Boyalı Kuş, Kosinski'nin kahramana ve zamana dair sözleriyle başlıyor: ”1939 yılının sonbaharı, ikinci dünya savaşının ilk haftaları binlerce benzeri gibi altı yaşındaki o küçük çocuk da, Orta Avrupa'nın büyük bir şehrinde yaşıyan annesiyla babası tarafından uzak bir köye gönderildi.”(sf.11) Ebeveynin niyeti çocuklarını savaştan uzaklaştırmak, her şey düzene girince de yanlarına almaktır. Onu bir yolcuya emanet ederler; ancak kargaşada çocukla ilgili bilgi alabilecekleri tek insanı/yolcuyu kaybederler. Çocuk, yaşlı bir kadınının yanında barınır. O ölünce başlar köyden köye kaçmaya. Dört yıl sürer bu. Köyler farklı olsa da oralarda yaşayan insanlar birbirinin aynıdır; “köylerinden dışarı çıkmayan, kendi aralarında yaşayan, sarı saçlı, açık tenli, mavi gözlüdür. Oysa çocuk esmer, kara kaşlı ve kara gözlüydü. Okumuş burjuvaların dilini konuşuyordu. Doğulu çiftçiler, ırgatlar için bu dil, anlaşılmaz bir şeydi.”(sf.11) Köylüler çocuğu Yahudi, Çingene sanırlar. Onu korurlarsa Nazilerden zarar göreceklerini bilirler; korku cehaletle birleşir çocuğun durumu iyice güçleşir. Yanında ağızlarını açmazlar; çocuğun, kendilerinin dişlerini sayacağına, bunun kötülük getireceğine ve sayılan her dişin hayatlarından bir yıl götüreceğine inanırlar. Çocukla gözgöze gelince de başlarını çevirip üç kere yere tükürürler. Gittiği he yerde “uğursuz”dur.

Çocuk, başlarda ailesinin onu bulacağını umar. Bir süre sonra ise umuttan bahsetmez olur. Zamanla sert doğa ve insan şartlarına karşı kendini koruma yollarını öğrenir. Köylülerin konserve kutularından yaptıkları ‘komet' adı verilen ateş kutusu vardır. Bu hem ısınmada hem yemek pişirmede kullanılır. Çocuk da kendine bir tane edinir bunlardan; “Ateş kutusu, insanlarla köpeklere karşı da etkili bir silahtı. Kıvılcımlar saçan bu garip araç karşısında, en azgın köpek bile duraklardı. Saldırgan birinin yüzüne doğru sallansa, herifi kaçırmak mümkündü.”(sf.40)

Sayfalar ilerledikçe kitabın içerdiği şiddet, hurafeler, cinsel sapkınlıklar da aynı oranda artıyor; insanın sinirleri dayanmıyor. Çocuk köylülerle anlaşma yapar kendisine yatacak yer ve yemek vermeleri için. Karşılığında ağır işler, nedensiz dayak yemeler... Genç bir kız cinsel arzularını dindirmek için onu kullanır. Başlarda hoşuna gider bu durum. Bir gece kız, abisi, babası aralarına bir tekeyi de katarak ilişkiye girerler, bunu görünce hayal kırıklığına uğrar. Ewka'nın, kendisi yerine kıllı, pis kokan bir tekeye sarılmasına anlam veremez. Oradan da ayrılır.

Kitabın adı olan boyalı kuşun öyküsü ise yürek parçalayıcı: Çocuk, kuşçu Lekh'in yanına sığınır. Lekh ormanda en güzel kuşları yakalar, bunları köylülerle takas ederek hayatını kazanır. Ludmilla yöredekiler tarafından dışlanmış bir kadındır ve Lekh'in sevgilisidir. Zaman zaman buluşurlar, ancak hiç kimse kadının yaşadığı yeri bilmez. Ludmilla uzun süre ortadan kaybolduğunda Lekh en güzel kuşlardan birini seçer, onun her yanını rengarenk boyar. Ormanda, çocuğa kuşu ayaklarından tutarak sallatır, tepelerinde onun bağrışına gelen yeteri kadar kuş toplanmasını bekler. Sonra bırakır sürünün içine boyalı kuşu. O özgür olduğuna emin, katılır sürüye. Onlar ise kendilerinden biri olmadığına inandıklarından gagalayıp parçalarlar garip misafiri; zavallı kuş tüysüz, kan içinde düşer yere. Lekh'in sevgilisini görememesi uzadıkça kuşların kurbanlığı da sürer.

Köyler sık sık “Beyazlar”ın, “Kızıllar”ın ve Almanların baskınına uğrar. Her biri karşı taraftan yana olan, ona yardım edenleri cezalandırır. Böyle bir günde Almanlar tarafından yakalanır çocuk. Bir asker infaz için onu ormana getirir, sonra serbest bırakır. Çocuk ileride insanların saç, deri rengini değiştirecek bir fitil bulmayı hayal eder. Almanların üstünlük savaşını anlayamaz: “yakmak için koca koca fırınlar yapacaklarına, Yahudilerle Çingenelerin göz ve saç rengini değiştirmek daha kolay olmaz mıydı?”(sf.111) Bir yandan da subayların kıyafetlerinden, duruşlarından etkilenir; köylülerin elinde odun ateşinde ölmektense Almanların yaptığı fırınlarda yanmayı daha onurlu bulur.

1944 yılı sonbaharı Sovyet askerleri köylere girerler. Çocuk, Kalmuklar'ın köy baskınında yaralanmıştır, onu birliğin hastanesine götürürler. Bir süre birlikte yaşar. Askerler ona okuma yazma öğretirler. Sonraki güzergah bulunmuş çocukların gönderildiği merkezi yurtlardır. Oradaki çocukların, yaşadıklarının etkisiyle ya tamamen içlerine kapandıkları ya da saldırganlaştıkları anlatılır.

Çocuk, annesi babası gelince, göğsündeki doğum lekesi onu ele vermese, onlarla gitmeyi istemez. Kendi başına yaşadığı onca zamandan sonra zor gelir bu durum. Onun saldırganlığını şaşkınlıkla izler ailesi. Geceleri dolaşma bahanesiyle dışarı atar kendini, dostlar edinir, gizli/tehlikeli işlere girer, “insanlar gündüz barış içinde yaşıyor, gece olunca savaş kuralları geçerli oluyordu”r (sf.238) Bir gece polis tarafından yakalanır. Sağlığı da kötü olduğu için batıdaki dağlık bölgeye yerleşirler. Ailesi, onu dağa yaşlı bir kayak hocasının yanına gönderir. Bir gün kayarken uçurumdan düşer. Hastanede uyandığında telefon çalar. Konuşma isteğini engelleyemez, hırıltılar hecelere, sözcüklere dönüşür. Uzak bir köy kilisesinde yitirdiği sesine kavuşur.

Kitapta ne çocuğun ne de herhangi bir köyün adı vardır. Kosinski'nin “binlerce benzeri gibi” demesi her ikisi için de geçerlidir. Yıllardır maruz kaldığı kötülük iyice içine işler çocuğun, ileride kötü birisi olmayı insanlara kötülük saçmayı, bu sayede güç kazanıp üstünlük kazanmayı düşünür. Saldırganlaşmasının izleri doğayı zalimce betimlemesinde de görülür: ”Kül rengi bulutlarla dolu gökyüzü saman damların üstüne abanmış eziyor gibiydi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...