X-Destroyer Oluşturma zamanı: Mart 7, 2009 Paylaş Oluşturma zamanı: Mart 7, 2009 Kronik Böbrek Yetmezliğinde Diyet Hazırlayan: Emine Polatateş Diyet Uzmanı Böbrek fonksiyonlarının bozulmasıyla metabolizmayı etkileyen önemli olaylar birbirini izler. Böbreklerden su, sodyum, potasyum, fosfor gibi maddeler ile üre, ürik asit, kreatin gibi protein atığı zehirli maddeler atılamaz, kanda birikir. Bu değişiklikler sebebiyle beslenmede bazı önlemler almak gerekir. Hastanın laboratuar bulgularına göre doktoru özel bir diyet önerir. Diyet uzmanının hazırlayacağı diyet ile protein, tuz potasyum, fostor ve su miktarları kontrol altına alınır. Yiyeceklerde birden fazla besin öğeleri bulunur. Hastanın hangi besin öğesinin hangi yiyeceklerde bulunduğunu bilmesi, diyetini iyi kullanmasını sağlar. Diyet uzmanı bu konularda gerekli açıklamaları yapıp yol gösterir. PROTEİN Vücut hücrelerinin yapıtaşıdırlar. Vücudun büyümesi, gelişmesi yıpranan hücrelerin onarılması için gereklidir. Et, balık, tavuk, süt ve türevleri, yumurta kaliteli protein kaynaklarıdır. Proteinin fazla alınmasında; bulantı, kusma iştah azalması az alınmasında; yorgunluk, güçsüzlük, kilo kaybı olur. POTASYUM Böbrekler tarafından kontrol edilen bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 3,6-5,5 meq/L'dir Günlük gereksinimi 2 mg'dır. Vücudun asit-baz dengesi ve normal kalp atışı için önemlidir. Böbrek hastalarında potasyumun fazlası böbreklerden süzülemez, kanda potasyum seviyesi artar, kavun, koyu yeşil yapraklı sebzeler, bal kabağı, patates, domates, kuru fasulye, fındık ve sütte potasyum bulunur. FOSFOR Kalsiyum ile fosfor kemikleri ve dişlerin sertleşmesini sağlayan bir madensel öğedir. Kandaki düzeyi 2,5-4,2 mg'dır. Günlük gereksinimi 500-700 mg'dır Böbrek hastalarında fosforun fazlası vücuttan atılamaz. Kanda fosforun artması, kemiklerdeki kalsiyumun dışarı atılmasına sebep olur. Proteinden zengin gıdalarda fosfor bulunur. Balık, organ etleri, sosis, salam, sucuk, yumurta, süt ve türevleri , kuru baklagiller, kurutulmuş meyveler, tahıllar fosfor kaynaklarıdır. SODYUM Vücuttaki bir madensel öğedir, Kandaki sodyum düzeyi 134-144 meq/ L'dır. Günlük sodyum gereksinimi 2,5-7 gr'dır. Buda 7,5-18 gr sofra tuzudur. Böbrek normal çalışmadığı zaman sodyum vücutta kalır. Sodyumun fazlası vücutta sıvı birikimine sebep olur. Tuz içeren yiyecekler şunlardır: Sucuk, Pastırma, salam, sosis, kavurma etler, dil, dalak, yürek, işkembe, soslar, hazır çorbalar, hazır her türlü gıdalar, tuzlu bisküvi, kraker, tuzlu kuruyemişler, konserve yiyecekler, salamura yiyecekler, turşular, zeytin, salça, soğan, sarmısak tozu. SIVI Akıcı durumda olan içeceklerdir. Su, kahve, çay, süt jöle, dondurma, çorba, soslar, meyve suları sıvı yiyeceklere örnektir. Böbrek hastalarının sıvıyı dışarı atma sorunları vardır. İdrar kusma, ishal ve fazla terleme ile de vücuttan sıvı atılır. Böbrek hastaların alacağı sıvı miktarı günlük çıkarılan idrar oranına bağlıdır, Pratik olarak şu formülle hesaplanır. Alıncak Sıvı Miktarı 24 Saat x 0,5 x Ağırlık x 1 gün önce çıkarılan idrar miktarı. Vücutta sodyum ve sıvının fazla bulunması yüksek tansiyon, nefes darlığı, ödem ve kilo artışına sebep olur. Fazla tuzlu yiyen kişi susar ve çok su içer. Çok su kilo artışını sağlar. 1 su bardağı su 160 gram'dır. İki su bardağı su içtiği zaman ortalama yarım kilo alınır. Sıvı kontrolü için 1- Sofra tuzu ve sodyumlu yiyeceklerden sakının, 2- Susuzluğunuzu giderecek kadar için, 3- Limon dilimleri ve çiklet ile ağzınızı nemlendirin, 4- Ağzınızı soğuk sıvılarla çalkalayın fakat içmeyin. DİYET ÖRNEKLERİ 1- Kronik böbrek hastalarında uygulanan diyet 40 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET (1500 kalori, 1400 mg Potasyum, 600 mg Fosfor, 300 mg Sodyum) Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü Süt veya yoğurt 200 2 çay bardağı Yumurta 501 adet Et-Tavuk-Balık 903 köfte kadar Ekmek 1255 ince dilim Sebze -2 porsiyon Meyva -2 porsiyon Yağ 202 yemek kaşığı Bal veya reçel 202 tatlı kaşığı 40 GRAM PROTEİNLİ DİYETTE ÖRNEK YEMEK LİSTESİ SABAH : Çay veya ıhlamur(Şekerli) 1 adet yumurta veya 1 kibrit kutusu kadar tuzsuz peynir 2 tatlı kaşığı bal veya reçel 1 tatlı kaşığı tuzsuz yağ 1 ince dilim ekmek ARA ÖĞÜN : 1 porsiyon meyva ÖĞLE : 2 adet ızgara köfte veya aynı miktar et, tavuk 2 yemek kaşığı bitkisel yağlı sebze yemeği 1 çay bardağı yoğurt 2 yemek kaşığı pirinç pilavı 1 kase nişasta peltesi ARA ÖĞUN : 1 porsiyon meyva AKŞAM : 30 gram 1 küçük parça haşlama et 2 yemek kaşığı makarna 2 yemek kaşığı bitkisel yağlı sebze yemeği 1 ince dilim ekmek GECE 1 çay bardağı süt (Şekerli) 2- Hemodiyaliz hastalarında uygulanan diyet 60 Gram PROTEİNLİ TUZSUZ DİYET Günlük Yiyecek Miktar (gram) Ölçü Süt veya yoğurt 300 3 çay bardağı Tuzsuz peynir 30 1 kibit kutusu kadar Yumurta 50 1 adet Et-Tavuk-Balık 120 4 köfte Ekmek 150 6 ince dilim Sebze - 2 porsiyon Meyve - 2 porsiyon Yağ 20 2 yemek kaşığı Bal veya Reçel 20 2 tatlı kaşığı NOT 1- Kalorinizi yükseltmek için çay, ıhlamur, et suları, tuzsuz yağ, nişasta, şeker, sade akide şekeri, pişmaniye, sade lokum yiyebilirsiniz. 2- Sebzeleri yıkadıktan sonra küçük parçalara bölüp haşlayın, haşladığınız bu suyu dökün, yağ istenirse et ilavesi ile pişirin. Yemeklerin suyunu yemekten kaçının. 3- 1 yumurta 1 köfte kadar (30 gr ) et aynı değerdedir. İstenirse birinden biri yenebilir. 4- 1 köfte kadar (30 gr) et yerine 3 yemek kaşığı kuru fasulye, nohut, kara bakla, barbunya, mercimekten birini yiyebilirsiniz. 5- Etlerden koyun etini ve tavuk beyaz etini ve balığı tercih ediniz. 6- Bitkisel sıvı yağlar ve zeytinyağı kullanınız. 7- 5 öğünde az az, sık sık besleniniz. Yemeklerinizi yavaş yiyiniz. YENİLMEMESİ GEREKEN YİYECEKLER 1- Önerilenden fazla süt, yumurta, et, balık, dil ve işkembe (işkembeyi 10 günde bir yiyebilirsiniz). 2- İçeriği bilinmeyen çörek, kek, kurabiye, pastalar 3- Konserve, turşu, salamuralar, sucuk, pastırma, sosis, salam, sakatatlardan karaciğer, beyin, böbrek, dalak, yürek. 4- Çikolata, kuruyemişler, meşrubatlar, boza, kahve, kakao, neskafe 5- Tahin helva, tahin, pekmez 6- Bulgur ?- Pancar, bakla, ıspanak, pazı tatlı kabağı,. mantar, enginar, asma yaprağı,karalahana 8- Muz, kavun 9- Tuz ve tuzlu yiyecekler, kabartma tozu, et suyu tabletleri ÖNERİLER Dışarıda Yemek Yerken, 1- Özel diyet uyguladığınızı her zaman belirtiniz 2- Günlük et gereksinmenize göre etinizin miktarını ayarlayın. İsteyeceğiniz et salçasız veya haşlanmış tavuk, hindi ızgara et, biftek hamburger olabilir. 3- Yiyebileceğiniz miktarda sebze veya salata isteyiniz. Salatalarınızı sirke ve yağ ile lezzetlendiriniz. 4- Kızarmış ağır hamur tatlılarından kaçınınız. Müsaade edilen meyveler, sütlü tatlılar, dondurma yenebilir. 5- Şerbet, buzlu meyve suları, jöleler, kahve ve çay günlük sıvı ihtiyacınıza göre alınabilir. 6- Haftada 1-2 kez birer duble alınan alkolün böbreğe fazla zararlı etkisi yoktur. Aşırı alkol ülserli hastalarda kanama riskinin artmasına, terlemeyi artırarak idrar miktarının azalmasına, tansiyonun yükselmesine sebep olabilir. 7- Sigaranın akciğerlerde, damar sistemi ve ülserde olumsuz etkileri vardır. İçilmemesi önerilir. Kaynak: TR SAĞLIK NET Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
X-Destroyer Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Böbrek Nakli; 1. Canlı vericiden (Yakın ve uzak akraba, eş) 2. 2. Kadavradan olmak üzere iki kaynaktan yapılır. Transplantasyon sonrası böbrek fonksiyonlarının hemen yerine gelmesi nedeniyle tüm fizik ve psikolojik bozukluklar düzelir. Ancak, takılan böbreğin vücutca reddi (Rejeksiyon) gibi ciddi bir sorunu da vardır. Gerekli şartlara uyulmazsa rejeksiyon, transplante böbrek için her zaman bir tehlikedir. Genel Bilgiler Aralarında kan bağı olanlarda yapılan böbrek nakli çok kez alıcıda iyi uyum gösterir. Alıcı ve vericinin çok iyi incelenmesi bu başarıyı artırmaktadır. Bu nedenle canlıdan yapılan nakillerin başarı oranı daha fazladır. Son yıllarda tedaviye eklenen yeni ilaçlar kadavradan yapılan nakillerin de başarı oranını artırmıştır. İlaç tedavisi ile düşmeyen tansiyon, iltihap kaynağı olan böbrekler varsa bunlar transplantasyondan 3 4 hafta önce ameliyatla çıkarılır. BÖBREK TRANSPLANTASYONU Son evre böbrek yetmezliğinin en uygun tedavi şekli böbrek transplantasyonudur. Böbrek transplantasyonunda iki organ kaynağı vardır. 1. Canlı verici 2- Kadavra Canlı Vericiler 1. Derecede akrabalar (Anne, baba, kardeş ve çocuklar) 2. 2. Derecede akrabalar (Hala, amca, dayı, teyze) ve akraba olmayan uygun vericiler (B5 gibi) dir Kadavra Verici : Beyin ölümü olan sistemik bir enfeksiyon ve kanser vb. olmayan kişilerdir Kadavra ve canlı vericilerde A-B-0 kan grubu uyumu ve doku ila negatif crossmatch (Rh Faktörü önemli değildir) uyumu gerekir. Canlı vericilerde, 1 ve 2 antigen uyumsuzluğu (Mismatch) varsa vericiler kabul edilebilir. Kadavrada ise HLA B ve DR den birer antigen uyumu ile negatif Crossmatch yeterli uyum sayılır. Transplantasyon öncesi alıcı ve vericilerin tüm tetkikleri tamamlanıp, böbrek transplantasyonunun yapılmasına karar verildiğinde alıcı ve verici hastaneye yatırılır Ameliyattan üç gün önce alıcının bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlanır ve hasta izole edilir. (Tek başına bir odaya alınır) Ameliyatta, böbrek, hastanın kasık bölgesine takılır. (Arter, atardamar, Ven-toplardamar) bağlantıları bölgedeki damarlara yapılır, Üreter denen idrar kan ağızlaştırılır Ameliyat sonrası tüm yaşam süresince devam edecek bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla tedavi devam eder. Hasta ameliyat sonrası 2-3 hafta hastanede yatar, taburcu edildikten sonra periyodik kontrollere gelir. BÖBREK NAKLİ YAPILAN HASTALAR İÇİN ACİL SORUNLAR KLAVUZU Böbrek nakli olduğunuz üniteyi günün her saatinde arayabilirsiniz. Transplant koordinatörü size yapmanız gereken her şeyi açıklayacaktır. r 1. Ateşiniz yükselirse 2. İlaçlarınızı karıştırır ve dozlarını unutursanız 3. Kısa zamanda aşırı kilo alırsanız (Her gün tartılmanız gereklidir. Bu vücudunuzda aşırı sıvı biriktiğini, idrarla atamadığınızı gösterir) 4. Tansiyonunuz aşırı yükselirse (150/90 ı geçerse) 5. Nefes almada zorluk, sıkışma hissi, kanlı köpüklü balgam, karın ağrısı, kusma, ishal, kanlı idrar ve idrar miktarında Azalma olması durumunda derhal ameliyat olduğunuz kliniği arayınız KAYNAK: TR NET SAĞLIK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
X-Destroyer Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Hastaların Evlerinde Yapması Gereken Görevleri Hastanede bulunduğunuz süre içinde ateşinizi, tansiyonunuzu, nabzınızı nasıl kontrol edeceğinizi öğreniniz. Bu amaçla bir tansiyon aleti. bir termometre edininiz. Nabzınız, kalbinizin dakikada vuruş sayısıdır. Kilonuzun izlemi de çok önemlidir. Bunun için de bir baskül alma ve her gün aynı tip kıyafetle ve aynı saatte (tercihen sabahleyin) tartılınız. Bu sonuçları bir yere kaydediniz. Gerektiğinde doktorunuza bildiriniz. Büyüme çağında (18 yaş altı) her ay boyunuzu ölçünüz. Bu büyüme çağındaki çocukların prednisolone (Deltacortril) dozunu ayarlamak için gereklidir. Kalabalık ailelerde böbrek transplantlı hasta tercihen ayrı odada yatmalıdır, kalabalık içinde maske kullanmalıdır. Ev içindeki kişilerde bir enfeksiyon hastalığı varsa (Boğmaca, kızamık, su çiçeği, kabakulak, tifo, viral veya bakteriel üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) böbrek transplantlı hasta izole edilmelidir. İlk üc ayda yapılacak isler Böbrek transplantasyonunda ilk üç ay kritik süredir. Bundan sonra rejeksiyon olasılığı azalmaya başlar. İlk yıldan sonra daha azalır, iki yıldan sonra ve transplante organ takıldığı vücuda daha adepte olur, komplikasyonların şansı da azalır. Vücut ısısı kontrolü Vücut ısısı termometre ile günde iki kez ölçülür. Ateşiniz 37 derecenin üzerine çıkarsa transplantasyon kliniğine haber veriniz. Ateş giderek yükseliyor ve halsizlik duyuyorsanız hemen kliniğinize baş vurunuz. Eğer yola çıkma olanağı yok ise veya çok rahatsız iseniz en yakın transplantasyon veya nefroloji kliniğine uğrayın, bizimle onlar temasa geçsin. Nabız kontrolü Nabzın nasıl sayıldığını hastanede yatarken öğreniniz. Bazı ilaçlar nabız sayısını değiştirir. Örneğin: Digoksin, B blokerler (dideral, visken, tensinor vb.) Ca antagonistleri (Nidilat, kardilat vb.), Hydralazin (Apresolin) Alfa metil dopa (Aldomet) gibi bazı ilaçlar tansiyon düşürücüler Nabzınızın bu ilaçları almadan sayınız. Kan basıncı kontrolü Kan basıncını (Tansiyon) günde en az iki kez ölçünüz. Sistolik (Büyük) ve Oiyastolik (Küçük) basınçları bir yere kaydediniz. Tansiyonunuzun aşın yükselmesini rejeksiyona ait bir belirti olduğunu daima hatırlayınız. Ağırlık kontrolü Kilonuzu her sabah kahvaltı öncesi giyinmeden ve tuvalete gittikten sonra ölçünüz ve bu ağırlığı kaydediniz. Kısa süre içinde aşırı kilo almanın vücutta sıvı birikimini gösterdiğini ve bunun da böbrekte fonksiyon bozukluğu anlamına geldiğini daima hatırlayınız. Rutin Kontroller Rutin kontroller hastanede yapılır. Bunlar içinde idrar tetkiki. lökosit sayımı, kanda BUN, Kreatinin, açlık kan şekeri, elektrolitler, Sandimmun düzeyine bakılması yer almaktadır. Bu kontroller hastaneden çıkınca ilk hafta gün aşırı, ilk 45 günde haftada bir, ilk üç ayda 15 günde bir. Üç aydan sonra 1 yıla kadar ayda bir yapılır. İlk yıl dolunca kontroller iki ayda bire çıkar. Acil durumda her an başvurulacaktır. İdrar Kontrolü Hastaneden size idrar toplamanız bildirilirse 12 veya 24 saatlik idrarın miktarını toplayıp ölçtükten sonra kaydediniz ve bundan 100 cc. lik bir örneği temiz bir kaba alıp geri kalanı dökünüz. Bundan kreatin klirens denen böbreğin temizleme fonksiyonu ölçülecektir. Bunun yanı sıra günlük idrar miktarınızı her çıktıkça yazıp toplam idrar miktarını bulunuz. Ağızdan alınan sıvı kontrolü 24 saat içinde ağızdan alınan sıvı miktarını kaydediniz. Bunu çıkardığınız idrarla karşılaştırınız. Normalde alınan ve çıkarılan sıvı arasında 1 - 1,5 Lt.lik bir fark olur. Kliniğe Gelmeden Önce Yapılacak İşler Diyabetik hasta iseniz aksi istenmediği sürece kliniğe gelmeden insülininizi yapınız ve kahvaltınızı ediniz. Îlaçlarınızı kontrol ediniz. Bir sonraki kontrole kadar size gerekli ilaçları liste yaparak doktorunuza yazdırınız. Doktorunuza danışmadan rastgele bir ilacı eczaneden alıp kullanmayınız. Göz, diş, eklem ağrıları, nezle, öksürük, uçuk, deri döküntüleri, ameliyat bölgenizde şişlik, ağız kuruması, fazla su içme, idrar yanması gibi problemlerinizi mutlaka doktorunuza an!atınız. İlaçlar Böbrek transplantasyonu olduktan sonra pek çok ilaç kullanmanız gerekecektir. Bunların bir kısmı Bağışıklık sistemini baskılayan yani organ reddini engelleyen ilaçlar olup yaşam boyu kullanılması gereklidir. Bu ilaçları kesinlikle kendiliğinizden KESMEYINIZ, HERHANGI BIR İLAÇLA DEĞIŞTIRMEYINIZ. ILAÇ DOZLARI DOKTORUNUZCA AYARLANACAKTIR. BU DOZLARI ILAÇ KARTINIZA YAZIN VE BU KARTI ÜZERINİZDE TAŞIYIN. KAYNAK: TR NET SAĞLIK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
X-Destroyer Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Hazırlayanlar : Dr. Aylin Noyan Düzova Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Deri ile ilgili yakınmalar pek çok iç organ hastalıklarının tanısında hekime kolaylık sağlar. Özellikle böbrek hastalıklarında deri bulguları tam anlamıyla bir rehberdir. Kronik böbrek yetmezliği (KBY) olan hastalarda, böbreklerden tam olarak atılamayan zararlı maddeler deride bazı problemlere neden olurlar. Ayrıca bu hastaların tedavilerinde kullanılan ilaçlara bağlı olarak birtakım deri yakınmaları gözlenir. Kronik böbrek yetmezliğinde gözlenen deri belirtileri: 1. Renk değişiklikleri: Solukluk, gri-sarı veya kahverengi renk değişimine çok sık rastlanmaktadır (yaklaşık %70 oranında). Solukluk kansızlığa bağlı olarak ortaya çıkar. Deride sarı renkli bir pigment olan ürokrom birikimine bağlı gri-sarı renk değişikliği izlenebilir. Ayrıca güneş gören bölgelerde derideki koyu renkli bir pigment olan melanin oluşumunu arttıran bir hormonun etkisiyle yaygın kahverengi renk değişikliği olur. 2. Kaşıntı: KBY; kaşıntının en sık rastlanılan iç organlarla ilgili nedenidir. Bu hastaların %15-49'unda kaşıntı vardır. Diyalize giren hastaların %50-90'lnda tedavi başlangıcından sonra 6 ay içinde kaşıntı ortaya çıkar. Bunların % 65'inde kaşıntı süreklidir. Üremik kaşıntı genellikle yaygın, tedaviye dirençli ve şiddetlidir. Diyalizin kendisine bağlı kaşıntı ise ataklar halindedir, hafif ve bölgesel olabilir (kateter bölgesi, yüz veya bacaklar gibi). Etkili diyaliz her zaman kaşıntıyı düzeltmez. KBY ve üremide kaşıntının birçok sebebi vardır. Kuruluk, ter bezlerinin küçülmesi, sekonder hiperparatiroidizm, artmış serum histamin düzeyleri, hipervitaminoz A, demir eksikliği anemisi, nöropati suçlanmaktadır. Ancak böbrek naklinden sonra kaşıntının kaybolması ve akut böbrek yetmezliğinde görülmeyip kronik yetmezlikte görülmesi, neden olarak atılamayan zararlı maddelerin etkisini düşündürmektedir. Serum üre ve kreatinin düzeyleri ile kaşıntı arasında zayıf bir ilişki vardır. Kaşıntının kontrol altına alınmasında sistematik yaklaşım önerilir: · Diyaliz en iyi şekilde kullanılmalıdır. Kaşıntıya neden olan maddelerin atılımına bağlı olarak, diyaliz geçici bir rahatlama sağlar. · Etilenoksit duyarlılığı olan hastalar belirlenmelidir. D Diyet kısıtlamaları ve fosfat bağlayıcı tedavi kullanımı teşvik edilmelidir. · Kansızlık tedavi edilmelidir (eritropoietin tedavisi). · Kuruluk varsa birlikte nemlendirici ve yumuşatıcılar kullanılmalıdır. · Antihistaminikler veya ketotifen (2mg oral, günde 2 kez) kullanılabilir. · Kaşıntı devam ederse UVB (ultraviolet B ışığı) tedavisi fayda sağlayabilir. · Dirençli durumlarda; oral aktif kömür, kolestiramin, naloksan, meksiletin, intravenöz lidokain gibi tedavi seçenekleri kullanılabilir. · Çok dirençli durumlarda UVB + kolestiramin veya UVB + aktif kömür kombinasyonları denenebilir. · Türkiye'de bulunmayan topikal anestezikler (pramoxine) ve topikal capsaicin yararlı olabilir. 3. Kuruluk: Kronik böbrek yetmezlikli hastaların çoğunda görülür ve çeşitli derecelerdedir. Neden geliştiği tam olarak anlaşılamamıştır. Ter ve yağ bezlerinde küçülmelerin gösterildiği çok, sayıda çalışmalar vardır. Nemlendirici ve yumuşatıcıların kullanımı ile kuruluğa bağlı kaşıntılar azaltılabilir, ancak kuruluğun kendisinin tedavisi zordur. 4. Kireçlenmeler: Kronik böbrek yetmezlikli hastalarda kalsiyum, deri altında kollajen lifler etrafında ve deri ekleri etrafında birikerek deri altında sertlikler yapar. 5. Hücresel bağışıklığın bozulmasına bağlı bulgular: Bu bulgular hastalığının kendisine bağlı ortaya çıkabilir. Ancak özellikle transplant alıcılarında (nakil hastalarında) bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaç kullanımı enfeksiyon ve kanserlerin oluşumunu tetikler. Bu grupta gelişen enfeksiyonlar tüm alıcılarda tedaviden bağımsız ve izlem süresi boyunca gelişebilir. -Bakteriyel enfeksiyonlar: Kıl kökü enfeksiyonları (follikülit, fronkül), fistül çevresinde abseler. -Viral enfeksiyonlar: Herpes simpleks (uçuk) , herpes zoster (zona, gece yanığı) , verrüler (siğiller). -Mantar enfeksiyonları: Onikomikoz (tırnak mantarı) , Kandidiyazis (maya mantarı enfeksiyonu), tinea versikolor (samyeli) 6. Deri kanserleri: Özellikle nakil hastalarında deri kanseri gelişme riski oldukça yüksektir. Çok çeşitli deri kanserleri ortaya Çıkabilir. Deride meydana gelen kırmızı-morumsu kabarıklıklar, güneş gören yerlerde ve genital bölgelerde oluşan kırmızı, kepekli yama şeklinde lezyonlar, herhangi bir ben üzerinde oluşan kaşıntı, büyüme, kanama, renk değişikliği ve şekildeki düzensizlik gibi bulgular hekime başvurmayı gerektirir. 7. Deri eklerinde değişiklikler: 'Tırnak bozuklukları: 'Half and half nail' denilen ve üremi için oldukça özgül olan bu bulguda tırnağın yarısında kırmızı ve kahverengi, basmakla solmayan renk değişikliği olur. 'Terleme bozuklukları: Ter bezlerinde küçülme nedeniyle kuruluk ve ter içinde yüksek üre miktarının deriye çökmesiyle 'üremik frost' denilen durum ortaya çıkar. Saç dökülmesi:Atılamayan zararlı maddelerin etkisi, anemi ve yetersiz beslenme nedeniyle saç dökülmesi ve saçlarda matlaşma görülür. Tedavi nedene yönelik yapılmalıdır. Gerektiğinde vitamin ve demir desteği olumlu sonuç verebilir. 8. Diğer deri problemleri: Temas alleriisi: Nikel (iğne), ve deriye sürülen krem, merhem ve solüsyon gibi maddelere bağlı olarak temas bölgelerinde kızarıklık, kaşıntı ve pullanmalar görülür. 9. İlaçlara bağlı etkiler: Transplant alıcılarında gözlenen deri problemleri, çoğunlukla bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar ve kortizon tedavileri ile ilişkilidir. Bu ilaçların kullanımına bağlı olarak derinin özellikle üst tabakalarında değişiklikler olur, ayrıca bağışıklık sisteminin baskılanması nedeniyle viral ve bakteriyel enfeksiyonların sıklıkları artar. Klinik değişiklikler, steroid yan etkilerine benzer ve nakil sonrası 10 yıl içinde görülme oranı yüksektir. Aydede yüzü, yüzde kızarıklık, 'buffalo hörgücü', deride yırtılmalar, morluklar, deride incelme, deri kuruluğu, sivilce gibi bulgular izlenir. A vitaminin deriye uygulanabilir formu olan topikal retinoik asitler kortikosteroidlerin deride incelme yapıcı etkilerini azaltırlar. Siklosporine bağlı kıllanma artışı, saçlarda dökülme, diş etlerinde büyüme, deri renginde koyulaşma görülebilir. Azatiopürin ve takrolimus saç dökülmesi yapabilir. NE YAPMALI? 1. Deride kuruluğu artıran ve deriyi tahriş edebilecek faktörlerden sakınmak: Çok sıcak ve çok soğuk ortamlarda bulunmamak. Ilık su ile ve kısa süre banyo yapmak. Deriyi daha az tahriş eden sabunların kullanılması (Dove, Sebamed, Neutrogena, Eubos gibi). Yünlü ve sentetik giysilerin direkt vücuda temas etmemesini sağlamak. 2. Nemlendirici ve yumuşatıcılar kullanmak (banyo sırasında ve banyo sonrasında) : Bu amaçla üreli ve laktik asit içeren nemlendiriciler yararlı olabilir. Özellikle banyo sonrası hafif nemli deriye uygulandıklarında nemi hapsetme özelliğine sahiptirler. Bu amaçla kullanılan ve piyasada bulunan bazı ürünler şunlardır: -Excipial hydro % 2 emülsiyon -Excipiallipo % 2 emülsiyon -Nutraplus % 10 losyon -Ürederm % 10 lipo emülsiyon -Ürederm % 10 hydro emülsiyon -Ürederm % 20 krem -Salmandol tıbbi yağ banyosu *** ilaçlar hekim denetiminde kullanılmalıdır. 3. Güneşten korunma: Uygun giysiler ve güneşten koruyucu kremler kullanılmalıdır. 4. Sık kendini muayene: Deride gelişebilecek enfeksiyon, alerjik reaksiyon ve kanserlerin erken tanısı önemlidir. Bu nedenle fark edilen bir problem olduğunda hekime bildirilmelidir. . KAYNAK: TR NET SAĞLIK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
X-Destroyer Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Yazar Paylaş Yanıtlama zamanı: Mart 7, 2009 Hazırlayan: Dr. Murat Çolakoğlu Nefroloji Uzmanı Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi her gün 24 saat boyunca kendi kendinize uygulayabileceğiniz bir dializ yöntemidir. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi tedavisi uyumlu ve kültürlü hastalar için basittir. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi ekibi işlemi en güvenilir bir şekilde öğrenmenize yardımcı olur. Doğru yöntem bir kez öğrenildikten sonra, torba değişimleri günlük yaşantı içinde sıradan bir iş haline gelir. Hastayı Hemodializ makinesine bağımlılıktan kurtarır. Özellikle İngiltere'de Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi yaygın uygulanmaktadır, dializ gereken hastaların yarısı Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi ile tedavi edilmektedir. http://saglik.tr.net/images/adpd.gifSEKİL 2: Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi amacı ile karın içerisine Tenchff kateteri yerleştirilmesi Periton dializinde (PD) periton (karın zarı) yarı geçirgen bir zar görevi görür. Karın içinde plazma elektrolit konsontrasyonuna uygun (K ve fosfor dışında) dializ sıvısı verilir. Böbrekle atılamayıp kanda biriken zararlı artık maddeler periton dializ sıvısına geçer. Bu işlem sürekli tekrarlanarak kanda biriken artık maddeler periton dializ sıvısı yoluyla vücuttan atılır. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi için özel Tenckhoff kateterleri peritona yerleştirilir. Bu kateter yoluyla günde 4 defa plastik torbalardaki 2 Lt' lik özel dializatlar karına verilir. Dializ solüsyonunu değiştirme sırasında karın boşluğundaki dializ solüsyonu dışarı boşaltılır, yerine yeni bir torba dializ solüsyonu doldurulur. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi solüsyonlarının glukoz içeriği % 1.5, 2.3, 4.25 yada % 1.36, 2.27, 3.86 olmak üzere değişir. Glukoz yüzdesi daha çok olan dializatla daha fazla sıvı çekimi sağlanır. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi ile vücut sıvı hacmi kontrolü daha kolaydır. Atık maddelerin kan seviyesinde Hemodiyalizdeki gibi dalgalanma olmaz. Şeker hastalarında periton içine insulin verilmesi ile kan şekeri daha kolay ve düzenli kontrol edilebilir. Ayrıca şeker hastalarında daha sık damar yolu problemleri (fistülşant) görülmektedir. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi tedavisinde damar yoluna gerek yoktur. Kalp damar hastalığı nedeniyle Hemodiyaliz’ e tahammülsüzlük gösteren hastalar için Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi tercih edilen bir tedavi şeklidir. Ayrıca seyahat gerektiren mesleklerde çalışanlar makine bağımlılığından kurtardığından Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi uygulanabilir. En önemli sakıncası Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi uygulayan hastalarda sık peritonit (peritonkarın zarı-iltihabı) olmasıdır. Son yıllarda Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi bağlantı sistemlerinde yapılan değişikliklerle peritonit oranı hasta başına yılda bire indirilebilmiştir. Peritonitin mümkün olduğunca azaltılması için dializ torba değişimlerinin kurallara uygun yapılması gereklidir. Peritonit periton sıvısının bulanıklaşması, karın ağrısı, karında hassasiyet, bulantı, kusma, ateş, titreme ve kanda lökosit artışına neden olabilir. Ayrıca uzun süreli Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi tedavisinde dializatla sıvı ve atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında yetersizlik oluşabilir. Bir çok hasta Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi ile 5-10 yıl başarıyla tedavi edilebilir. Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi hastalarının dializatla protein kaybetmeleri nedeniyle daha fazla protein almalarına izin verilir. Hemodiyaliz hastalarının 0,8-1 gr/kg/ gün protein almaları gerekirken Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi hastaları 1-1,2 gr/kg/gün protein alabilir. Ayrıca Ayaktan Devamlı Periton Diyalizi hastaları gıda ile daha fazla su ve tuz alabilir. Akut böbrek yetmezliği veya kronik böbrek yetmezliğinin akut ataklarında 48-72 saat süreyle periton dializi uygulanabilir. Bu durumda her saat yeni dializ solüsyonu karına verilir ve alınır. KAYNAK: TR NET SAĞLIK Alıntı Yorum bağlantısı Diğer sitelerde paylaş More sharing options...
Önerilen Mesajlar
Sohbete katıl
Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.